Tarihimizin en büyük iki terör saldırısı son iki ayda yaşandı. 7 Haziran’dan bu yana neredeyse 600 yurttaş hayatını kaybetti. Değer miydi?
Bugün seçim olsa sonuç: Koalisyon!
Seçime iki hafta kala son duruma bakınca bütün bu faturaya ragmen sonucun değişmeyeceğini görüyoruz. Geçen hafta beş araştırma şirketi basın yoluyla verilerini paylaştı. Bu şirketler içinde AK Parti’ye iş yapan PollMark ve AK Parti’yi 40’ın altında gösteren ilk şirket olan Gezici de var. Sonuçlar özetle 1 Kasım seçimlerinden farklı bir sonuç çıkmayacağını gösteriyor. Koalisyon hala en büyük olasılık.
AK Parti ve CHP oyları artıyor!
Acaba bugün memlekette hangi felaket oldu? Madende, trafikte, karakolda ya da Barış Mitingi’nde kaç cana kıyıldı?
Ölümler ve toplu ölümler arasında geçiyor günlerimiz...Farkında olmadan, giderek yükselen sayılarda ölüme alışıyoruz. Ülke tarihinde ilk defa bir biliminsanı Nobel Ödülü’nü aldı fakat o sevinci bile iki gün yaşayamadık...
Ankara Katliamı’na vereceğimiz tepki neden önemli?
Ölümler kadar öldüren gerçek şu ki toplum olarak toplu katliamlara alışıyoruz! Artık bir terör eyleminde birkaç kişi ölünce gazetede küçük bir haberle geçiştiriyoruz. Çünkü Ağrı’da, Hakkari’de, Suruç’ta alıştık onlarca insanın katledilmesine. 95 kişinin öldüğü Ankara Katliamı’na vereceğimiz tepki işte bu nedenle çok kritik. Ya Türkiye’de yüzlerce insanın katledilmesine gerçek manada hep birlikte isyan edeceğiz ya da tarihimizde ve coğrafyamızda bu tür ölümler hep oluyor diyerek yeni katliamlara davetiye çıkartacağız.
Doğu ve Batı’da ölüm aritmatiği!
Değişen vurgular!
Aşağıda her iki parti genel başkanının bildirge sunuş konuşmalarının kelime bulutu var. Davutoğlu ve Kılıçdaroğlu’nun sunuşlarında en sık geçen kelimeler daha büyük punto ile gösteriliyor bu tabloda. Her bir partinin iki metni arasında bir fark görüyor musunuz?
5 ayda ne değişti?
Ya hesap soracağız ya da haccın fıtratında ölmek var diyeceğiz. Hangisin tercih edildiği önemli zira ölümcül sonuçları var.
Önce sayılara bakalım. Son 25 yılda seneye ortalama 100’den fazla ölüm düşüyor. Bu seneki 900 küsur insanın ölümü rekor değil zira 1990’da yaya tünelinin çökmesi sonucu ölenlerin sayısı 1408. Neredeyse her iki yılda bir büyük bir kaza oluyor. Otomotiğe başlanmış sanki.
FAİLİ OLMAYAN KAZALAR, HESABI SORULMAYAN ÖLÜMLER!
İzdihamlar üzerine önemli bir çalışma bize ışık tutacak nitelikte. Johns Hopkins Tıp Fakültesi’nden bir grup araştırmacı 1980-2007 yıllarını kapsayan ölümlü 215 izdiham olayını incelemiş. Toplam 7000 kişinin öldüğü bu olayların birkaç özelliği var. Bir kere izdihamlar daha ziyade dini ierikli toplantılarda vuku buluyor. Devasa rakamlara ulaşan ölümler Suudi Arabistan ve Hindistan merkezli toplantılarda gerçekleşiyor. Ama asıl önemli sonuç şu: Hesabı sorulmayan her kaza yeni ölümlere davetiye çıkartıyor!
KALABALIK ARTTIKÇA ÖLÜMLER DE KAÇINILMAZ MI OLUYOR?
Adaylar belirlendi! Kasım seçimlerine dair bir belirsizlik daha ortadan kalktı. Bir durum değerlendirmesi yapma vakti.
Son ölçümler koalisyon diyor!
Önce adaylar belirlenmeden önceki son duruma bakalım. Aşağıda siyasete verisel analiz sunan iki genç arkadaşın kurduğu Radar Politika’nın Twitter’da paylaştığı son verilerin özeti var. Tüm ölçümlerde meclise 4 parti giriyor. Gördüğünüz gibi AK Parti oyları 38.2 ile 44.56 arasında değişiyor. Burada araştırma şirketlerinin geçmiş seçim karnesine bakarak bir ayrıma girmeden şunu söyleyeyim: Hangi sonucu alırsanız alın 1 Kasım sonucu koalisyon olacaktır. Tabii bunlar adaylar belirlenmeden önceki durum.
Partiler ödevlerine iyi çalışmış mı?
Araştırma 2-5 Eylül tarihleri arasında Türkiye’yi temsil eden 28 ilde toplam 2540 kişi ile görüşülerek tamamlanmış. İlk dikkatimi çeken sonuç AK Parti seçmeninin memleketin gidişatı konusunda artık muhalif seçmene benzemeye başlaması. İkinci dikkatimi çeken veri medya karşıtı kampanyaya kamuoyundan gelen ciddi itiraz. Son olarak, HDP tabanı Demirtaş’a açık bir çek vermiş durumda. Detaylar...
AK Parti seçmeni muhalefete benziyor!
Eskiden AK Parti seçmenini ülkenin genel gidişatına verdiği tepkilerden çıkarmak mümkündü. Ekseriyeti ülke iyiye gidiyor, ekonomi iyiye gidiyor, gelecekten umutluyum derdi. Bu sorulara verilen pozitif yanıtla AK Parti oy oranı arasında neredeyse bire bir örtüşme olurdu. Muhalefet seçmenleri de tam tersini düşünürdü. Ancak birkaç aydır giderek artan bir oranda AK Parti seçmeni ülkenin gidişatı konusunda muhalefetle aynı düşünüyor. Bu ay AK Parti seçmenlerinin üçte biri ülke kötüye gidiyor diyor. Yüzde 32’si ülkemizde ekonomin kötü yönetildiğini düşünüyor. Aynı şekilde yüzde 28’i yakın zamanda ekonomik bir kriz bekliyor.
AK Parti seçmenlerinin muhalefet seçmenlerine katılmasıyla birlikte ezici bir çoğunluk gidişattan şikayetçi. Bu ay ülke kötüye gidiyor diyenlerin oranı rekor seviyelerde yüksek. Aşağıdaki trend grafiğinde de göreceğiniz gibi seçmenler genel olarak ülkenin gidişatından rahatsız ama bu rahatsızlık özellikle erken seçim kararıyla had safhaya çıkmış durumda. Bu ay yapılan ölçümde seçmenlerin yüzde 65’i ülke kötüye gidiyor diyor! Bu rakam 2011’den bu yana yapılan ölçümlerde kaydedilen en yüksek oran. Özetle gidişat seçmenin gözünden bakınca berbat görünüyor.
Aylan bebeğin sahile vurmuş cansız bedeni bizi uykumuzdan uyandırdı. Gözümüzün önünde duran mülteci gerçeğini sadece bize değil tüm dünyanın gündemine soktu. Peki kim bu mülteciler? Nerden gelip nereye gidiyorlar? Neden?
Büyük yürüyüş
Önce sınır illerine geldiklerini duyduk. "Geri giderler!" dedik. Sonra kentlere doğru yürüyüşe başladılar. Ankara, İstanbul, İzmir derken hayatımızın görünmez bir parçası oldular. Yalın ayak gezmelerine de sokaklarda evsiz yaşamalarına da alıştık. Tatil yapmak için güneye indiğimizde tekrar görünür oldular bize. Ayvalık’tan Antalya’ya uzanan sahiller boyunca umutla ve çaresizlik içinde denize bakarken gördük onları. Sonra derme çatma botlara binip uzaklaştılar kıyılarımızdan. Ancak öldüklerinde haberimiz oldu. Aylan bebeğin cansız bedeni kıyıya vurduğunda gördük. Yunan adalarına çıktıklarında unuttuk. Taa ki yeniden Viyana kapılarını zorlarken ortaya çıkıncaya kadar. Peki kim bu mülteciler? Nereye yürüyorlar? Niçin? 2014 UNCHR resmi veriyle bakalım.
Güney'den ve Doğu’dan geliyorlar!
Memleketten ayrılınca fark ettim. Seçimlerin ötesinde bir dünya varmış! Taraf olmayanın bertaraf olmadığı, insanların ötekine güvendiği bir dünya mümkün.
Yaklaşık üç aylık Türkiye ziyaretim sırasında köylerde, kasabalarda ve şehirlerde bolca sohbet ettim. Öğrencilerle, öğretmenlerle, akademisyenlerle seminerler yaptım. İş aleminden, sanat dünyasından dostlarla muhabbet ettim. Ama mekânlar ve kişiler değişse de sohbetler dönüp dolaşıp sıkıcı bir noktaya geldi hep: Seçimde ne olacak? Şimdi ne olacak?
Taraf olmayanın bertaraf olduğu bir iklim!
Seçimin basit bir mantığı var: Tercih yapacaksınız! Burada bir sıkıntı yok. Seçimdir,seçersiniz. Hayat devam eder. Bizdeki durum işte bu noktada ayrışıyor. Biz siyaseti bir tercih olarak değil, bir ölüm kalım meselesi olarak yaşıyoruz. Öyle olunca da siyasal tercihi spordan sanata, gittiğiniz okuldan yemek yediğiniz mekâna kadar hayatın her alanına taşıyoruz. Çünkü hayat bize şunu öğretti Türkiye’de: “Taraf olmayan bertaraf olur!”
Trump kimsenin umurunda değil!