Paylaş
Memleketten ayrılınca fark ettim. Seçimlerin ötesinde bir dünya varmış! Taraf olmayanın bertaraf olmadığı, insanların ötekine güvendiği bir dünya mümkün.
Yaklaşık üç aylık Türkiye ziyaretim sırasında köylerde, kasabalarda ve şehirlerde bolca sohbet ettim. Öğrencilerle, öğretmenlerle, akademisyenlerle seminerler yaptım. İş aleminden, sanat dünyasından dostlarla muhabbet ettim. Ama mekânlar ve kişiler değişse de sohbetler dönüp dolaşıp sıkıcı bir noktaya geldi hep: Seçimde ne olacak? Şimdi ne olacak?
Taraf olmayanın bertaraf olduğu bir iklim!
Seçimin basit bir mantığı var: Tercih yapacaksınız! Burada bir sıkıntı yok. Seçimdir,seçersiniz. Hayat devam eder. Bizdeki durum işte bu noktada ayrışıyor. Biz siyaseti bir tercih olarak değil, bir ölüm kalım meselesi olarak yaşıyoruz. Öyle olunca da siyasal tercihi spordan sanata, gittiğiniz okuldan yemek yediğiniz mekâna kadar hayatın her alanına taşıyoruz. Çünkü hayat bize şunu öğretti Türkiye’de: “Taraf olmayan bertaraf olur!”
Trump kimsenin umurunda değil!
Aylarca böyle bir ortamdan yaşayıp da New York’a dönünce açıkçası denizden çıkmış balık gibi kalakaldım. Burada herkesin kendine has bir gündemi var ve kimse onlara o gündemi bırakıp katı bir siyasi taraftarlığa zorlanmıyor. Amerika’da da seçim var oysa. Trump diye oldukça sansasyonel bir aday bile var üstelik. Ama işte buna rağmen Trump’ın adı tek tük geçse de sohbetlerde açıkçası burada kimse pek takmıyor siyaseti. Ama bunun bir nedeni var: Kim başkan olursa olsun New York’ta yaşayanların gündelik hayatı pek değişmeyecek. Kurallar kaideler oturmuş durumda. Yasalar işliyor. O nedenle siyaset bir ölüm kalım meselesi değil.
Kimseye güvenmiyoruz!
Bizde siyaset hayatımızın her alanını kontrol edince siyasal bir kamplaşma da kaçınılmaz oluyor. Bunun sonucu da toplumsal çatışma ve güvensizlik. Dünyada bizim kadar birbirine güveni az başka bir toplum olmaması bir tesadüf değil. Yılmaz Esmer hocanın yaptığı Türkiye Değerler Araştırması’ndan aktarıyorum: “Türkiye’de sadece 10 kişiden biri bir başkasına güvenirken bu oran Danimarka’da yüzde 76, Rusya’da ise bizim üç katımız!” Kimse öteki kamptakine güvenmiyor!
Toplumsal güven olmadan refah toplumu da olmuyor!
Ne olacak güvenmiyorsak birbirimize demeyin! Pew’in yaptığı global bir analize göre toplumsal güvenin düşük olduğu ülkelerde toplumsal çatışma ve yolsuzluk artıyor. Tersiyle söyleyeyim: Birbirine güvenin yüksek olduğu toplumlarda insanlar ortak bir proje için daha kolay bir araya geliyor. Ve insanların birbirine güvenerek bir araya gelebildiği toplumlar daha huzurlu ve müreffeh bir hayat yaşıyor.
Seçimin asıl maliyeti bu!
Önümüzde bir seçim daha var. Bir kaç ay daha işimizi gücümüzü bırakıp sadece siyaset konuşmaya devam edeceğiz. Taraf olmaya mecbur kalacak, siyasal kampımıza geçip eşimize dostumuza düşman olmaya devam edeceğiz. Bir süre daha toplumsal sorunlarımıza derman olmak için bize benzemeyenlerle bir araya gelemeyeceğiz. Ve bütün bu sürecin sonunda biraz daha huzursuz biraz daha sefil bir hayat süreceğiz.
Biz alıştık bu kamplaşmış hayata ama çocuklarımız bunu hakketmiyor. Ömümüzdeki seçimin gerçek maliyeti artacak toplumsal kamplaşmadır, seçim için harcanan milyarlar değil!
Paylaş