Suriyelilerin yüzde 60’ı okulda değil!
Milli Eğitim Bakanı tarafından yapılan açıklamaya göre Türkiye genelinde kayıtlı okul çağındaki Suriyeli çocuk sayısı 756 bin 808. Demek okul çağında olmayan ama 0-18 yaş arasında bir bu kadar çocuk daha var ki bu rakamın önemli bir kısmı okul öncesi çağda.
Okul çağındaki 756 bine dönersek, bakanlık verisine göre bu çocukların yalnızca yüzde 10’u devlet okullarında eğitim alıyor. Yüzde 30’u ise geçici eğitim merkezlerinde belli bir örgün eğitim alıyor. Peki geriye kalan yüzde 60? Onlar nerede? Hangi geleceğe, nasıl hazırlanıyor?
Yarım milyon okul yüzü görmemiş ve büyük travmalar yaşamış çocuk!
Önce bu konuda kullanılan istatistikleri tarif edelim ki doğru kriterlerle tartışalım. Bu alanda kullanılan temel istatistik Vücut Kitle Endeksi yani BMI. Bu ölçek kişinin boy ve kilo bilgileri üzerinden hesaplanıyor. Dünya Sağlık Örgütüne göre BMI değeri 25-30 arasında olanlar “fazla kilolu”, 30 ve üzeri olanlar ise “obez” sayılıyor. Bu veriler ışığında Türkiye’ye bakalım.
Kilo mu alıyoruz?
Bu konuda beni şaşırtan ilk veriyi The Economist’te görmüştüm. Aşağıda paylaştığım bu trend analizine göre Türkiye, Mısır ve Meksika ile birlikte 1980 yılından 2013 yılına kadar geçen sürede nüfusu ortalama olarak en fazla kilo alan ülke konumunda. 20 yaş üstü yetişkinlerde kilo problemi bakımından 2013 itibariyle Amerika’ya yetişmemiş olsak da arkadaki farkı neredeyse kapatmışız. Ne oluyor? Malum önyargım bizim fit, sağlıklı; Amerikalıların şişman olduğu yönünde ya bu önyargıyı tek bir veriyle değiştirmek mümkün değil!
Bu rapor kamuoyuna duyurulunca ben de bu köşede sonuç önerilerini paylaşacağım sizlerle ancak şimdiden bilmeniz gereken birkaç veriyi aktarayım.
OKUL ÖNCESİNDE ZEKA DEMEK KELİME HAZİNESİ DEMEKTİR!
Yıllar evvel Türkçe okula hazırlık testi hazırlarken bu alanın uzmanı arkadaşları İstanbul’da bir uluslararası konferans için toplamıştım. Zeka testi geliştirenlerin, zeka üzerine kuramsal çalışma yapanların hemfikir olduğu bir nokta vardı: Okul öncesi gelişme döneminde zeka dediğimiz şey aslında kelime hazinesidir! Bu çağda zengin bir kelime hazinesine sahip çocuklar hem kendilerini daha iyi ifade ediyor, hem ifade edileni daha iyi anlıyor hem de daha yaratıcı bir şekilde hüküm yürütebiliyor. Peki çocuklar nasıl kazanıyor bu kelime hazinesini? Doğuştan mı? Sonradan mı?
“ZEKA DOĞUŞTANDIR” DEMEK AİLEYİ VE OKULU HİÇE SAYMAKTIR!
KİŞİ BAŞI MİLLİ GELİRİMİZ 9261 DOLAR!
Aşağıdaki tabloda kişi başına düşen milli gelirin son 10 yıldaki seyri var. Gördüğünüz gibi kişi başına düşen milli gelir 2007’de ne ise bugün de o. Türkiye patina yapıyor denmesinin sebebi işte bu tablo. 2007 yılında ortalama kişi başı milli gelir 9247 dolar. 2015 yılında bu rakam 9261 dolar. Yani 2007’den bu yana toplam 14 dolarlık bir zenginleşme kaydetmişiz. Senede 2 dolarlık bir artış bu!
BÜYÜME BAKIMINDAN DA DURUM FARKLI DEĞİL!
Büyüme rakamlarına baktığımızda da durum aslında o kadar parlak değil. Yüzde 4’lük büyüme rakamı bizi ancak olduğumuz yerde tutmaya yetiyor. Türkiye eğer iddia ettiği gibi G20 ülkeleri içinde geçen yıl düşmüş olduğu 18. sıradan daha da geri düşmek istemiyor, hatta G20 ülkeleri içinde kalmak istiyorsa yıllık büyümesini yüzde 5’in üstüne çıkartması gerekiyor. Artan nüfusu itibariyle yüzde 5’in altındaki her büyüme rakamı potansiyelimizin altında bir performansa işaret ediyor.
Elimde Wearesocial’ın Digital 2016 raporu var. Ülkelerin internete ulaşan kesiminin sosyal medyayı kullanma yoğunluğunu hesaplamışlar. Sadece bir sosyal medya hesabı açmayı değil, son bir ay içinde kullanımı baz aldıkları için sosyal medya kullanımını anlamak için iyi bir indeks bu.
Aşağıdaki tabloda Facebook, Youtube ve tabii ki Twitter aktif kullanımında ilk 10 ülke var. Türkiye tüm medya ortamlarında ilk 10 arasında var. Aktif Twitter kullanımında Endonezya’dan sonra ikinci sıradayız. Facebook’ta da yakın ara üçüncü sıradayız. Youtube’a gelince orada da durumumuz gayet iyi, ilk 4 ülke arasındayız. İlk sıralar arası farkların virgüllerle ayrıldığı bu sıralamaların özeti şu: Türkiye Sosyal Medya sitelerini en aktif olarak kullanan ülke! Verilerin detayına http://wearesocial.com/special-reports/digital-in-2016 adresindeki 2016 sosyal medya kullanım raporundan ulaşabilirsiniz.
Basın özgürlüğü ile sosyal medya kullanımının ne alâkası var?
Sahi biz neden sosyal medyayı bu kadar çok kullanıyoruz? Bu sorunun pek çok nedeni olabilir ama bence en önemli nedeni basın özgürlüğünün kısıtlı oluşu. Yukarıda sosyal medyayı en yoğun kullanan ülkeler listesine bakınca siz ne görüyorsunuz? Listeye tekrar bir bakın. Hangi ülkeler eksik? Varolan ülkelerin ortak tarafı nedir? Evet bu listelerde gelişmiş demokrasiler yok. Tek bir tanesi yok! Twitter’i en aktif kullanan ilk üç ülke Endonezya, Türkiye ve Suudi Arabistan! Üçünün ortak yanı nedir? Evet, benim aklıma da “basın özgürlüğü” geldi.
Bir ülkede basın özgürlüğü arttıkça aktif Twitter kullanıcı oranı azalıyor!
Aşağıda ülkelerin basın özgürlüğü ile aktif Twitter kullanım oranı arasında ilişki var. Aşağıdaki grafikte göreceğiniz gibi, bir ülkenin basın özgürlüğü arttıkça o ülkedeki aktif Twitter kullanım oranı azalıyor. Almanya, Hollanda, İsveç, Kanada gibi basının hür olduğu ülkelerde aktif Twitter kullanıcı oranı çok düşük. Basın özgürlüğü ile aktif Twitter kullanım oranı arasındaki ilişki neredeyse aradaki ilişki birbirini yüzde 33 oranında belirliyor. Bu sosyal bilimlerde rüyanızda göremeyeceğiniz kadar yüksek bir etki! Ne oluyor?
Oysa bazı toplumların ahlaksız olmasının nedeni sapıkların orada yığılması değil sapıklığı özendiren bir sistemin kurulmasıdır.
Birey değil, sistem!
Ahlak bireysel değil, sistemsel bir kavramdır. Karaman’da ya da ülkenin pek çok yerinde bir anda ortaya çıkmış gibi görünen çocuklara tecavüz vakalarını yalnızca bireysel sapkınlık ile açıklamak meselenin çözümünden kaçmak ve yeni felaketlere davetiye çıkartmaktır.
Kültür değil, sistem!
Türkiye artık nüfusunun % 3’ü Suriyeli olan bir ülke. Mülteciler ortalama olarak gittikleri ülkede 17 yıl kalacak. Bu yeni demografik realiteye hazır mıyız?
Okula gitmeyen 1 milyon Suriyeli çocuk gelecekte ne yapacak?
Amerikan Bilimler Akademisi'nden bir heyetle Suriye savaşının 5. yılında Türkiye ve Ürdün’ü kapsayan bir gezi yapıyoruz. Geziden taze verilerle demografik birkaç veri paylaşayım önce. Suriye’den bize gelen mültecilerin sayısı resmi rakamlara göre 2.7 milyon. Bu sayının gayri resmi olarak 3 milyonu bulduğu söyleniyor. Suriyeli mültecilerin yarıdan fazlası çocuk. Peki bu çocuklar şu an okula devam ediyor mu? Maalesef hayır. Bu çocukların ezici bir çoğunluğu şu an hiçbir okula gitmiyor. İşte beni en çok bu endişelendiren veri bu. Bu çocuklar gelecekte ne yapacak?
Bu çocuklar yaralı!
Kimse onu ciddiye almadı. Özellikle rakipleri... “Reklam için girdi”, deniyordu. Öyle olmadı. Trump bugün açık ara Amerikan sağının başkan adayı. Nasıl başardı? Aynı formül bizde de tutar mı? Bizden bir Trump çıkar mı?
Önce bir çerçeve sunayım: Amerikan başkanlık seçimi iki yıllık bir maraton. Her iki parti eyalet eyalet ön seçimle kendi adayını belirliyor sonra da o adaylar seçime giriyor. Maratonun ikinci yarısına Trump açık ara önde girdi. Önümüzdeki dönemde Cumhuriyetçi Parti aday adaylarından herhangi birinin Trump’ı yakalaması için var olan süre hızla tükeniyor. Paniğin nedeni bu.
Trump’ın üç avantajı!
Herkes şimdi birbirine soruyor: “Koca parti nasıl Trump’a yenik düştü?” Bunun üç temel nedeni var: siyasetsiz seçmen, televizyon avantajı ve ayrıştırma becerisi!
Siyasetsiz seçmen avantajı!