Sefer Levent

Yolda yakıt muayenesi şart

31 Temmuz 2014
GENÇ adam 16 kilogramlık yağ tenekesini sırtladı. Etrafını iyice kontrol ettikten sonra otobüsün deposundaki büyük huniye dikkatli bir şekilde boşaltmaya başladı.

Tedirginliği her halinden belli oluyor sürekli çevresinde kimsenin olup olmadığını kontrol ediyordu. Boşalan tenekeyi yere bıraktı dolusunu alıp aynı işlemi tekrarladı...
Yukarıdaki sahne herhangi bir filmden alınmadı. Arkadaşımız Burak Coşan dün bu sahneyi İstanbul’un göbeğindeki Esenler Otogarı’nda yaşadı. İki yıl önce de Radikal muhabiri Fatih Yağmur benzer sahneler görmüş yazdığı haberi Radikal’e manşet yapmıştık. Başlığımız ‘10 numara facia’ olmuştu. Yıllar geçiyor facialar bitmiyor. Depoların daha ucuza doldurulması için keşfedilen son madde ise trafo yağı.

Yüksek gerilim trafolarında kullanılan bu yağın görevi trafo içindeki gerekli izolasyonu sağlamak. Bu yağ olmadığı durumlarda fazlar arasındaki yüksek gerilim birbirine atlayarak kısa devreye dolayısıyla da patlamaya neden oluyor. Oldukça ince ve parlayıcı özelliği olan bu yağın temel görevi bu. Ancak gelin görün ki 10 numaranın kullanılmasını engellemek için ÖTV’ye getirilen ayarlamalar bu yağın cazibesini az da olsa azaltmış olacak ki otobüsçüler şimdi de trafo yağını depolara boca etmek ile meşgul.
Uzmanlara göre motorin yerine bir otobüse ya da kamyona yakıt olarak bu yağı koymak ise bombanın üzerinde seyahat anlamına geliyor. Türkiye’de bin türlü kalite kontrolünden geçen yakıtları yine bin türlü kalite kontrolünden geçen araçlarda kullanmak ne kadar güvenliyse 10 numara yağı ya da trafo yağını bu araçlarda kullanmak o kadar güvensiz.

HEP AYNI NUMARA: ÖLÜM YAĞI

Yazının Devamını Oku

Olmak ya da olmamak

23 Temmuz 2014
SPK hak tanıyınca 6 şirket borsadan çıkmaya karar verdi. Küçük yatırımcı tam korunmuyor eleştirileri sürüyor. Sığ işlemlere sahip bu hisselerde halka arzdaki gibi çıkışta da bilançoya bağlı özel fiyat belirlenemez mi?

İSTANBUL Menkul Kıymetler Borsası yeni adıyla Borsa İstanbul’da (BİST) son 25 yılda işlem gören 55 şirket battı. Bu şirketlerin hisselerine yatırım yapan ve sayıları 400 bini bulan yatırımcıların ise yaklaşık 1 milyar doları buhar olup uçtu. Şirketlerin batmasında kötü yönetim, kriz şartları, yolsuzluk ve bunun yanında el koymalar ve imtiyaz iptalleri gibi birçok farklı neden var. Elbette bir şirkete ortak olan bu kararının getirdiği tüm riskleri de üstlenir. Nasıl bu yatırımdan çok büyük getiriler elde ettiğinde kazancını kimseyle paylaşması istenmiyorsa kaybettiğinde de kimsenin bu zararını telafi etmesi beklenmez. Ancak bizim borsada öyle batış hikayeleri var ki küçük yatırımcıyı kaderiyle başbaşa bırakmanın haksızlık olacağını da söylemek gerekir.

İNTERMEDYA ÖRNEĞİ

Örneğin medya sektöründe faaliyet gösteren İntermedya şirketi 1996 yılında halka açıldı. Bu şirketin piyasada yayınlanan bir gazetesi birkaç da ekonomi dergisi vardı. Halka arz öncesi şirket göz göre göre makyajlandı. Piyasaya onlarca yeni dergi sürüldü. Satış rakamları da bir güzel şişirildi, böylece bilanço da makyajlandı. Bütün bunlar olup biterken özellikle medya dünyasında tüm bu hazırlıkların halka arz için yapıldığı, halka arz sonrası bu şirketin hızla batış noktasına varacağı da biliniyordu. Ancak o dönemki Sermaye Piyasası Kurulu yönetimi makyajlı şirketin makyajlı mali durumunu ve yükümlülüklerini yeterli görüp bu halka arza izin verdi.
Halka arzdan elde edilen milyon dolarların cebe atılmasından sonra ‘kötü son’ beklentilerinin boş olmadığı da hızla ortaya çıktı. Yayınlar bir bir piyasadan çekildi, hissenin değeri spekülatif hareketlerden sonra hızla eridi. Sonra birden şirket el değiştirdi. Yeni patron Fadıl Akgündüz’dü. Şirketin halka arzıyla borsadaki işlemlerinin durması arasındaki süre ise sadece 2 yıldı. İntermedya yatırımcıları bugün 10 Kasım 1998’den bu yana kapalı olan işlem sırasına bakıp duruyor. İntermedya’da batan paraları ise 1998’deki değeri ile 471 milyar (bin) lira.

İKİ SEÇENEK VAR

Tüm bunları niye yazdım. Son günlerde kamuoyunda borsa kotundan çıkmak isteyen şirketler tartışılıyor. 1 Temmuz itibariyle halka açıklık oranı yüzde 5’in altına düşen şirketler isterlerse borsadan çıkabiliyorlar. Milliyet’te Güngör Uras’ın SPK Başkanı Vahdettin Ertaş’a dayandırarak verdiği bilgilere göre küçük yatırımcının önünde iki seçenek var. 1) Bu hisseler borsada işlem görmeyeceğinden 3 yıl boyunca belirlenen fiyattan ellerindeki hisse senetlerini iade ederek paralarını alabilecekler. 2) Şirket borsa kotundan çıkacağı için artık SPK denetimi olmayacak. Şirketle olan ortaklıklarını Türk Ticaret Kanunu’na göre devam ettirebilecekler. Peki ama bu işlemde yatırımcının hakkı yeterince korunuyor mu?

Usulünce vedaya İmkân verilmeli

SPK’nın kararında en çok eleştirilen nokta borsa kotundan çıkmak isteyen şirketin yatırımcının elindeki hisseyi başvuru tarihinden önceki bir aylık ağırlıklı ortalama fiyattan satın alması. Bu şirketlerin halka açıklık oranı çok düşük olduğu için hisselerinin işlem hacimleri de çok düşük. Bu da fiyatların çok basit hareketlerle aşırı dalgalanmasına neden oluyor. Bence burada SPK halka arzda nasıl özel bir fiyatlamaya, şirketin gerçek değeri üzerinden bir hesaplamaya gidiyorsa burada da benzer bir uygulama yapıp küçük yatırımcının hakkını daha sıkı bir şekilde koruyabilirdi. Sermaye piyasalarında küçük yatırımcının hakkının korunması esastır. Patronlara yani büyük ortaklara gelince... İntermedya örneğinde olduğu gibi halka arzla küçük yatırımcının elindeki parayı kapıp kayıplara karışanlar varken, usulünce küçük yatırımcı ile vedalaşmak isteyen patronlara da imkan vermek gerekir.

Yazının Devamını Oku

Kozları ABD'den

17 Temmuz 2014
Net Şans-Hitay’ın Milli Piyango’ya KDV dahil 3.2 milyar dolar vermesi yüksek bulunurken, bu teklifin arka planında ABD’li Scientific Games’in başarılı operasyonlarının olduğu iddia ediliyor.

ABD’li grubun kurulacak yeni şirkete ortak olabileceği söyleniyor.

KDV’si dahil 3 milyar 250 milyon dolarlık ödemeyle şans oyunları ihalesini kazanan Net Şans-Hitay’ın teklifi ekonomi dünyasını şaşırttı. İhaleye çalışan ancak girmeyenler de bizzat katılanlar da teklifi çok yüksek bulurken kulislerde ihaleyle ilgili ilginç iddialar dolaşıyor. Hem Net Şans’ın hem de Hitay’ın kredibilitesinin düşük olduğu bu nedenle yüzde 40’lık peşinat ve KDV’ye denk gelen 1.6 milyar doları ilk etapta bulmasının çok güç olduğu öne sürülürken ‘peşinatı bulamazlar, 10 milyon dolarlık teminat mektubunu yakarlar’ diyenler bile var. Ancak yine kulislerde konuşulan ciddi bir iddia daha var. Buna göre yüksek teklifin arka planında ABD’li bir şirket var. Ortak Girişim Grubu’nda yüzde 90 payı olan Net Şans ve yüzde 10 payı bulunan Hitay, Milli Piyango’nun işletme aşamasında yeni bir şirket kuracaklar. Net ve Hitay’ın çözüm ortağı olarak lanse ettiği ABD’li Scientific Games de bu aşamada Türkiye’de kurulacak bu yeni şirkete ortak olacak.

ALANINDA DÜNYA DEVİDünyada ses getiren ve hızla yayılan Kazı Kazan’ın da mucidi olan Scientific Games alanında çok tecrübeli. Şirket hisseleri Nasdaq’ta işlem görüyor. Genel merkezi ise New York’ta. Anlık piyango oyunları ve sistemleri, internet uygulamaları gibi hizmetleri var. Dünyada 100’ün üzerinde uluslararası piyango düzenleyici kuruluşa oyun sunan şirket, Anında Scratch Oyunları, İnternet ve Mobile için interaktif oyunlar, Monitör Oyunları, Lisanslı Özellikleri - Eğlence, Spor ve Popüler Markalar ile Oyunlar, Bağlantılı (Multi-Devlet) Oyunlar, 2. Şans Oyunları, Video Piyango Oyunları gibi hizmetler veriyor. Piyango programlarına yenilikler ekleyen şirketin, Check-In Ödül Puan, Mobil Bilet Dama gibi örnekleri de var. Şirketin interaktif ödül programları ile piyango gelirlerini arttırdığı belirtiliyor. Yeni dönemde şans oyunlarının yüksek kurulu gibi çalışacak Milli Piyango İdaresi bu oyunların hangilerine müsade edecek bilmiyoruz. Şu bir gerçek özellikle tecrübeli yeni ortak sayesinde Net Şans ve Hitay yeni şans oyunlarını çok hızlı pazara sürebilecek. Ayrıca bayilik dışında oyunlara online’ın eklenmesi yani internet üzerinden de şans oyunlarının yasal oynanması geliri artırmada etki yaratacak.


Ya çıkarsa?
Milli Piyango’nun ortalama geliri şu anda 2.4 milyar lira. Özelleştirme sonrasında yeni oyunların ve internetin katkısını bir tarafa bırakıyorum ve tamamen bu rakam üzerinden bir hesap yapıyorum. Her yıl yüzde 10 büyüme yaşayan şirket lisans süreci olan 10 yılın sonunda yıllık 5.8 milyar TL’lik hasılata ulaşıyor. 10 yıllık hasılat toplamı ise 36 milyar TL’yi buluyor. Şirketin toplamda bu hasılattan yüzde 25 pay alacağını düşünürsek 9 milyar TL’ye ulaşıyoruz. Şirketin özelleştirme için ödemeyi taahhüt ettiği rakam ise yaklaşık 7 milyar TL’ye denk geliyor. Dikkat edin. Bu hesaba yeni oyunlar ve internet faktörünü dahil etmedim. Şirketin giderlerinin de yüzde 28 pay alacağı diğer faaliyet gelirlerinden karşılanabileceğini varsaydım. Bir işe 7 milyar TL yatırmak, kumar mı? Kumar... Ama hesap ortada. Ya çıkarsa?


Yazının Devamını Oku

Geleceği arıyorlar

2 Temmuz 2014
Yandex yıllardır elinde biriken büyük veriyi analiz ederek kişiselleştirecek geleceği tahmine dayalı yeni arama teknolojileri uygulamaya başladı.

Şirket uçakların arızalanacak parçasını, operatörünü terkedecek aboneyi, gaz çıkacak sahayı önceden haber verecek sistemler üzerinde çalışıyor.

Yandex’in St. Petersburg’daki merkezindeyiz. Beş katlı yatay binanın uzun koridorları arasında ilerliyoruz. Her iki yanımızda yer alan sıra sıra ofislerlerde beşwer kişi çalışıyor. Yaşları genelde 25-30 arasında. Her birinin önünde bir laptop bilgisayar açık. Bakışları ekrana kilitli. Bu kadar çok genç insan aslında tek bir amaç uğruna o binada! GELECEĞİ ARIYORLAR.
Kişisel verilerimizi yıllardır toplayan arama motorları internette bıraktığımız her izden (alışveriş, oyun, gezi vs) matematik ve algoritmalar sayesinde analizler çıkaracak. Bu verileri analiz eden makinalar gelecekte ne yapacağımızı söyleyecek! Hatta geleceği okuma işini öylesine kapsamlı yapacaklar ki iş bir uçağın arızalanacak parçasını ya da operatörünü bırakacak bir cep telefonu abonesini tahmin etmeye kadar varacak.
Rusya’da ABD’li arama motoru Google’a rakip Yandex’i kuran ve internet teknolojileri şirketine dönüştüren Arkady Volozh ile Yandex Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Mehmet Ali Yalçındağ’ın davetlisi olarak gittiğimiz Saint Petersburg’da öğreniyoruz tüm bunları. Yandex’in Big Data (Büyük Veri) konusundaki çalışmalarını ve hedeflerini anlatan yöneticiler bizi geleceğe götürüyor.
Yaratıcı mühendis ve yazılımcı gençlerin çalıştığı şirket merkezinde gerçekleştirilen toplantıda, Yandex Kurucu Ortağı ve CEO’su Arkady Volozh, 1997 yılında kurulan Yandex’in bugün Nasdaq’a kote 6 binden fazla çalışanı olan bir teknoloji şirketi haline geldiğini anlatarak başlıyor söze.

Yazının Devamını Oku

Toplanın Çin’e gidiyoruz

22 Haziran 2014
MALİYETLER biraz artsa da Çin’in hâlâ uçsuz bucaksız fırsatlar sunduğunu belirten TAB Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Erhan Kurdoğlu, “Çin’de Burger King operasyonunu başarıyla yürütüyoruz.

Yatırım yapmak isteyenlere yardımcı olabiliriz. Ben bizzat 5-6 genç müteşebbis arkadaşı götüreceğim” dedi.

ERHAN Kurdoğlu, TAB Gıda Yönetim Kurulu Başkanı. Kendisiyle Burger King’in Miami’deki (ABD) merkezine 2012 yılında birlikte yaptığımız ziyaret sırasında tanışmıştık. İki yıl sonra bu kez karşımıza TÜSİAD ile birlikte gittiğimiz Çin’de çıktı. Hem de ev sahibi olarak.
O gün yaptığı konuşmada Çin’de Burger King operasyonunu üstlendiklerini, 250 restorana ulaştıklarını yıl sonuna kadar da 350 restorana ulaşacaklarını anlatmıştı. 2018 yılı için de hedeflerini 1000 restoran olarak koymuştu. Çin zor ülkeydi, artık yatırımın eskisi kadar cazip olmadığı söyleniyordu ama TAB Gıda’nın performansı tam tersiydi. İşin sırrını öğrenmek için bu kez Kurdoğlu ile İstanbul’daki merkezlerinde buluştuk.
Kurdoğlu, Çin’de yatırım fırsatlarının bitmek üzere olduğu görüşlerine hiç katılmıyor. İşçi ve diğer maliyetler yükselse de Çin’de yatırım yapmanın hala ucuz olduğunu belirten Kurdoğlu, “Çin uçsuz bucaksız bir ülke. Genelleme yapıp analiz yapmak çok zor. Ancak tam bir fırsatlar ülkesi Çin. Para artık batıdan doğuya kaydı. Orası da yatırım açısından hala çok bakir” diyor.
Çin eyaletlerden oluştuğu için her yerin ayrı prosedürü var yatırım için, bir de her eyalette ayrı bir yemek kültürü. En çok bu zorlamış onları Burger King operasyonunda. Devreye soslar ve yerel lezzetler girmiş. Bu yüzden Çin’deki restoranlarda çok farklı Burger King menüleriyle karşılaşabiliyorsunuz.
Bir de yeni bir misyona soyunmuş TAB Gıda. Kurdoğlu bunu şu sözlerle açıklıyor:
“Yaptığımız işte yerel zincirlerle birlikte pazarın ancak yüzde 10’u karşılanabiliyor. Daha yüzde 90’a yakını boş pazarın. Çin’de franchise açmak çok daha ucuz. Arzu ettiğimiz şey yatırımcıyı Çin’e götürmek. Yatırımcıların fırsatlara bakmasını istiyorum. Batılıların gelip ilgilendiğini görüyorum. Türkiye’den çok daha rekabetçi, çok büyük ve dinamik bir iç pazar var. Dışarıya ihtiyacı yok, kendi pazarını kendi oluşturuyor. Kendi hinterlandını kurmuş. Vietnam vs. nüfus 200 milyon. Orada da geniş bir pazar var.”

Yazının Devamını Oku

Türk ‘Damak’ ABD yolcusu

16 Haziran 2014
BUNDAN tam 81 yıl önce, Antep fıstığı üretimi düşünülerek sadece Türkiye’de üretilip satılmaya başlanan Nestle’nin ‘Damak’ı yurtdışına açılmaya hazırlanıyor.

ABD’de satılacak çikolatanın bir sonraki adresi Suudi Arabistan olacak.

TÜRKİYE’de doğup büyüyen bir ürün, yurtdışına açılmaya hazırlanıyor. Nestle’nin 81 yıl önce üretmeye başladığı Antep fıstıklı çikolata ‘Damak’ yakında Türkiye’den ABD’ye ihraç edilecek. Damak daha sonra Suudi Arabistan başta olmak üzere diğer ülkelere de satılacak. Nestle Türkiye CEO’su Reinhold Jakobi, 1933 yılında Türkiye’de üretilmeye başlanan ‘Damak’ın her ülkede satılabileceğine inandığını söyledi. ‘Damak’ın Ortadoğu başta olmak üzere bazı pazarlara açılacağını söyleyen Jakobi, “Damak çok orjinal bir ürün. Amerika pazarında satışa sunulması için hazırlıklarımız bitmek üzere. Suudi Arabistan’da ise hediye paketi şeklinde bir satış modeli düşünüyoruz. Üretim yine Türkiye’de olacak ve Nestle bu ürünleri Türkiye’den ihraç edecek” diye konuştu.

KABUK DEĞİŞTİRDİ

2.5 yıldır Türkiye’de görev yaptığını ancak öncesinde Türkiye’yi tanıma fırsatı yakaladığını söyleyen Jakobi, “2013 yılını 1.7 milyar TL ciro ile tamamladık. Türkiye’de iki haneli büyüme rakamlarıyla ilerlemeye devam ediyoruz. Ben göreve başladıktan sonra bir kabuk değiştirme modeli uygulamaya başladık. Ürettiğimiz ürünleri, satış kanalları her şeyi gözden geçirip daha verimli hale getirmek için çalıştık. Bunda da başarılı olduğumuzu düşünüyorum” dedi.


Yazının Devamını Oku

Yeni havalimanının adı ATATÜRK olsun

10 Haziran 2014
CUMARTESİ günü İstanbul’un kuzeyinde çok önemli bir temel atma töreni vardı.

Tüm etapları tamamlandığında bugünkü şartlarda 150 milyon yolcu kapasitesine ulaşacak dünyanın en büyük havalimanı projesi için düzenlenen törende bir de sürpriz yaşandı. Bildiğiniz gibi böylesine önemli temel atma törenlerinde Başbakan ya da Cumhurbaşkanı yeni projenin adını açıklar. Son örneği 3’üncü köprünün temel atma töreninde yaşamış ve Boğazın yeni incisi olarak lanse edilen köprünün adının ‘Yavuz Sultan Selim’ olduğunu öğrenmiştik. Ama bu kez beklenen olmadı. Başbakan Erdoğan yeni havalimanının ismini açıklamadı ve sır olarak bıraktı. Oysa basının iktidara yakın bölümünde yeni havalimanının ismi için iki alternatif üzerinde durulduğu iddia edilmişti. Bunlardan biri Türkiye tarihinin önemli pilotu olarak anılan ‘Vecihi Hürkuş’tu. Diğeri ise Mevlana. Açık söylemem gerekirse özellikle yılda 150 milyon yolcuyu ağırlaması beklenen dünya devi bir havalimanına “Gene gel, gene. Ne olursan ol gene gel” diye 1200’lü yıllarda dünyaya seslenen bir değerimizin isminin verilmesi şık olur.
Ya da önemli, cesur bir pilotumuzun adının verilmesi.
Peki ama Başbakan Erdoğan neden havalimanının ismini açıklamadı? Cumartesi hem Ak Parti’ye yakın isimlerle hem de projeyi gerçekleştirecek firmalarla görüştüm. İsmin açıklanmaması firmalar için de sürpriz olmuş. Ak Parti’ye yakın isimler ise Başbakan’ın havalimanının ismini açıklamamasını ‘Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde yeni bir spekülasyon konusu yaratmamak’ olarak yorumluyor.
Hatırlarsanız Cumhurbaşkanı Gül, 3’üncü köprünün ismini Yavuz Sultan Selim olarak açıkladığında bazı kesimlerden tepkiler gelmişti. Üzerinde durulan isimlerin açıklanması halinde yeni bir tartışmanın gündeme gelmesi ismin açıklanmasını erteletmişe benziyor. Ya da bir başka deyişle düşünülen isim her ne ise tartışma yaratmaya aday.
Ancak bence bunların hiç birine gerek yok.
Bildiğiniz gibi yeni proje gündeme geldiğinde Atatürk Havalimanı’nın kapatılacağı açıklandı. Bu durum yeni havalimanının şartnamesine de girdi. Zaten Atatürk Havalimanı açık kalsa yeni havalimanının vaadedilen kirayı ödemesi mümkün olmaz. İstanbul’un yeni havalimanı açıldığında Atatürk Havalimanı kapatılacağına göre niye yeni bir isim arıyoruz?
Başbakan Erdoğan cumartesi günü yeni havalimanının ilk etabının 2017 yılında önemli bir tarih olan 29 Ekim’e yetişmesi ve o tarihte bir açılış töreni düzenlenmesi için müteahhit firmalardan söz aldı. Cumhuriyet tarihinin en önemli projelerinden birinden bahsettiğimize göre...

Yazının Devamını Oku

TÜSİAD başkanı neden istifa etti?

5 Haziran 2014
TARİHLER 2013 yılının ocak ayını gösteriyordu.

Muharrem Yılmaz’ın TÜSİAD başkanı seçilmesinden hemen sonra yaptığı konuşmayı bazıları ‘TÜSİAD’da itaatkarlık dönemi’nin başlangıcı olarak yorumlamıştı. Ben de o tarihlerde bu yorumlar üzerine şunları yazmıştım:
“Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç’a sorduk: ‘Muharrem Yılmaz nasıl bir TÜSİAD başkanı olur.’Kısa bir yanıt verdi, ‘İyi tanırım. Sakin görünür ama... Her şeye evet diyen sessiz sedasız biri değildir.’ Ümit Boyner döneminde birlikte görev yaptığı, şu anda kendi yönetiminde de bulunan isimlerden de benzer şeyler duymuştuk. ‘Sakin görünür ama...”
O yazıyı tam da bu tespit ile bitirmiştim: “Sakin başladı, Muharrem Yılmaz ama... bekleyip göreceğiz.”Aradan geçen 1.5 yıllık sürece baktığımda Mustafa Koç’un da onunla beraber çalışan diğer isimlerinin de ne kadar haklı olduğunu görüyorum. Zor bir dönemde TÜSİAD Başkanı olan Muharrem Yılmaz sakin başladığı görevinde zaman zaman önemli çıkışlar yaptı. Tıpkı yakın tarihteki başkanlar gibi. (Ümit Boyner, Arzuhan Doğan Yalçındağ, Ömer Sabancı, Tuncay Özilhan, Erkut Yücaoğlu) Ve onlarla aynı kaderi paylaşıp özellikle hükümet cephesinden benzer eleştiriler aldı. Bunlar içinde en sert tepkiyi kendisi için sarfedilen ‘vatan haini’ söylemine gösterdi. ‘Herşeyi herkesle tartışırım, vatanperverliğimi asla’ sözünü en son geçen hafta birlikte gittiğimiz Çin’de duydum kendisinden. Hala unutmamıştı yani.
TÜSİAD Başkanı Yılmaz istifa ettiğinde hemen şu sorular soruldu: Neden ve niye şimdi? Dün bazı gazetelerde yayınlanan ‘grevdeki çalışanlarının protesto alanına tezek döktürdü’ iddiası mıydı istifa nedeni?

BIRAKMAK AKLINDAYDI
Başkan Yılmaz’ı en çok rahatsız eden şirketi Sütaş’ın siyasi tartışmalarla TÜSİAD’ın odağına çekilmesi, hem şirketinin hem TÜSİAD’ın zarar görmesiydi. Belki de bir birikimin son damlasıydı o haberler. Başkanlığı bırakmak hep aklındaydı. Bakın Çin’de biz gazetecilere verdiği demeçte başkanlık görevinin 1 yıl daha uzatılacağı iddiları için ne söylemişti:

Yazının Devamını Oku