İnternette şarkıcı Teoman’a ait olduğu öne sürülen bir CV dolaşıyor. Henüz yalanlamadı.
Vaktiyle bir reklam şirketine iş başvurusu yaparken hazırlamış.
Şöyle başlıyor özgeçmiş, ne şirin ve eğlenceli, değil mi:
“1967’de İstanbul’da doğdu. Kariyerini şövalyelik değerleri üzerine oturttu. Kendini Boğaziçi Sosyoloji’de sabitledi.”
Kendiyle öyle güzel dalga geçiyor ki, elemana ihtiyacım olmasa bile çağırır tanışmak isterdim bu afacanla:
‘Sosyolog şarkıcı’ modasının çıkacağına inancı tam.
Bu sayede yırtma hayalleri kuruyor.
İnternette şarkıcı Teoman’a ait olduğu öne sürülen bir CV dolaşıyor. Henüz yalanlamadı.
Vaktiyle bir reklam şirketine iş başvurusu yaparken hazırlamış.
Şöyle başlıyor özgeçmiş, ne şirin ve eğlenceli, değil mi:
“1967’de İstanbul’da doğdu. Kariyerini şövalyelik değerleri üzerine oturttu. Kendini Boğaziçi Sosyoloji’de sabitledi.”
Kendiyle öyle güzel dalga geçiyor ki, elemana ihtiyacım olmasa bile çağırır tanışmak isterdim bu afacanla:
‘Sosyolog şarkıcı’ modasının çıkacağına inancı tam.
Bu sayede yırtma hayalleri kuruyor.
Galataport’un Fındıklı ucunda, en lüks restoranların toplandığı bölümünde açılan Roka’da beni en şaşırtan şeyden başlayayım: Fiyatlar. Londra’da Zuma’nın kardeş restoranı olarak açılan, sonra Mayorka, Dubai gibi pahalı destinasyonlara sıçrayan Roka’nın menüsünde ararsanız 450 liralık istiridye mantarlı antrikot tabağı da var ama tavuk şiş de 60 lira mesela. Bar menüsündeki kokteyllerin 110 liradan başlaması da ilginç geldi çünkü örneğin Kuruçeşme’de yeni açılmış, henüz isim yapmamış mekânlarda bile artık 130 lira gibi fahiş rakamlar ödeniyor. Dolayısıyla ilk izlenim: Lüks ama öyle korktuğum kadar da değilmiş, beni cebimden yakaladın, sevdim seni Japon...
Mekânın en merak ettiğim kısmı ‘robata’ya kurulduk. ‘Robata’ Japon usulü ızgara demek. Bar gibi. Siz kenarında oturuyorsunuz, ortada yemekler hazırlanıp pişiriliyor. Bu gelenek, Japonya’nın kuzey kıyılarındaki balıkçıların, tuttukları balıkları pişirdikten sonra kürekleri aracılığıyla diğer balıkçılarla paylaşmalarından geliyormuş. Farklı ısılarda hazırlanması gereken siparişlere göre ızgaralar ateşin üstünde yükselip alçalıyor.
‘Ne bağırıyor bunlar?’
Bu tür üst segment dünya zincirleri Türkiye’de şube açtıklarında genelde başına Türk şef koymazlar. Robata’nın içinde çalışan yerli-yabancı personelin başında gülümsemesi yüzünden eksik olmayan, dünya şirini, genç bir Türk şef var: Suna Hakyemez. Meğer daha önce Londra’daki diğer Roka’larda çalışmış. Suna alçak sesle siparişleri ve direktiflerini söyledikçe diğerleri hep bir ağızdan bir anda “Hai” diye haykırıyorlar. “Ne bağırıyor bunlar” diye sordum, Japoncada “Tamam şef” anlamına geliyormuş.
Karamelize soğan ve wafu sosuyla göbek salata
◊ “Pera Palas’ta Gece Yarısı”nın galasında davetlilerin diziyi otelin odalarında ayrı ayrı izlemesine...
Gala birlikte izlenir, gelenek. Bu tuhaf uygulama için pandemi önlemi desen... O zaman niye parti yapıldı? Bence pişti olan “Bergen” galasıyla rekabet içindi bu atraksiyon. Otelde kalan Greta Garbo’nun kemikleri sızlamıştır.
◊ Farah Zeynep Abdullah’ın “Bergen” filminin galasındaki fantastik kıyafeti, saçı ve eldivenlerine...
Rastalı gibi ucu düğmeli saçlar... Bir yandan havai, bir yandan klasik ama ikisi de tam değil gibi. Herhalde Bergen’e çok benzetildiği için “Ben Bergen değilim. Tamamen başka biriyim. O başarı oyunculuğuma ait” mesajı vermek istedi.
◊ Yemek Sepeti’nin kurucusu Nevzat Aydın’ın hakkını arayan kuryeler için “Hepsini kovardım” demesine...
Yahu sen Yemek Sepeti’ni devrederken “çalışanlarına 27 milyon dolar dağıtmış patron” olarak hafızalarda yer etmiş birisin. Şirketle alakam da kalmadı diyorsun. Ne işin var böyle emek karşıtı bir polemiğin içinde?
◊ Emina Jahovic’in “Mustafa Sandal nafakamı ödemedi” diye ortalığı ayağa kaldırmasına...
Çiçek’le birlikte çekilmiş bir fotoğraflarını paylaşan İzlandalı yönetmen altına şöyle yazdı:
“İki ruhun birbirini tesadüfen bulmadığını söylüyorlar... Hayatımın ışığı, belimin ateşi... Günahım, ruhum... Doğum günlerinin en güzelini dilerim, sen benim her şeyimsin...”
“Hayatımın ışığı” tamam.
“Her şeyimsin” tamam.
“Ruhum” tamam.
Hatta bir yere kadar “günahım” da tamam.
Babası Ukrayna doğumlu. Annesi Rusya. Kendisi Kazakistan’da doğdu.
4 yaşında ilk bestesini yapınca Moskova Devlet Çaykovski Konservatuvarı öğretim üyelerinin dikkatini çekti, bu sefer Özbekistan’da, üstün yetenekli öğrencilerin yetiştirildiği Taşkent Devlet Uspensky Müzik Okulu’na kabul edildi.
Rusya Besteciler Kurulu tarafından “En İyi Genç Besteci” seçildi ama o, Türkiye’de yaşamayı seçti. Vatandaşlığımıza geçti.
Akla dayanan Batı müziğiyle duygulara dayanan Doğu müziğini birleştirdi.
“Güldür Gül” adlı ilahiyi yorumladı...
Aziz Aspava, Güngören Haznedar’da 32 yıllık bir esnaf lokantası. Alameti farikası, özellikle öğlenleri nefis döneri için dolup dolup taşması. Semtin eskileri “Bu civarda oturup da Aziz’in dönerini tatmayan yoktur” diyor. Tavsiye üzerine iki araba dolusu insan gittik, masadan memnun kalkmayan olmadı. Herkes ikinci porsiyonu istedi, içimizden iki kişi de üçüncüyü...
Kendine has bir servis akışı var Aziz’in. Bir kere öğün, çorba niyetine içilen haşlama suyuyla başlıyor. Bildiğimiz haşlama etin suyu bu. İçinde et yok, patates ve havuç dilimleri, maydanoz yaprakları yüzüyor. Üzerine ister limon, ister sirke... Yalnız unutmayın, midenizi doldurmamak için az porsiyon isteyip tadında bırakacaksınız.
Çorbadan sonra masa olarak ikiye bölündük: Kimimiz lahmacuna saptı, kimimiz rosto, güveç gibi tepsi yemeklerine daldı. Tepsi yemekleri günlük olarak değişiyor. Yine unutmayın, onları da
az porsiyon, lahmacunuysa fındık isteyeceksiniz. Amaç, masanın sultanı dönere mümkün olduğu kadar çok yer bırakmak.
Sıra dönere gelince biraz tuhaf bir servis şekli var: Pilav üstü kuru üstü döner. Benim gibi sade isterseniz yanında dev bir lavaş geliyor, koparıp koparıp lavaş arası yapıyorsunuz. Yaprak döner kimilerine yağlı gelebilir. Fakat sofradaki herkes hemfikir ki lezzetini veren, ikinci, üçüncü porsiyonu isteten de bu. Porsiyonu 30, pilav üstü olursa
37 lira. Tepsi yemekleriyse 25-35 lira.
Hem de hemen hemen aynı ifadelerle.
Arda Kural şöyle dedi eski sevgilisi için: “Onunla görüşmeye korkuyorum. Birbirimize çok âşıktık.”
Yıldız Asyalı şöyle dedi eski sevgilisi için: “Karşımda görsem elim ayağım titrer, halini hatırını sormak istiyorum ama cesaretim yok. Çünkü birbirimize hâlâ âşığız.”
Arda ayrıldıktan sonra 2 yıl aşk acısı çektiğini söyledi.
Yıldız’dan “Aşk acısını bir de bana sorsunlar” diye cevap geldi.
Leyla ile Mecnun gibi.