Bu sözleri nedeniyle ağır eleştiriliyor Altuğ. Halbuki kötü bir şey söylememiş, ne köylülere ne başkasına bir hakaret var sözlerinde.
Köylü kadın tiplemesi için tipinin uygun olmadığını söylüyor sadece.
Zaten yanlış anlaşıldığını açıkladı, konunun güzellikle-çirkinlikle alakası olmadığını anlattı:
“Ben çok güzelim, ondan o role giremem değil. Aslında haddimi bilmeye çalışmıştım...”
Buraya kadar tamam ama benim başka bir eleştirim var Pınar Altuğ’a. “Şundan katil olur, bundan olmaz; filanca hırsız tipli, falanca doktor suratlı” diye rolleri tipe göre mi belirleyeceğiz artık?
Ayrıca tipi niçin köylü kadın rolü için uygun olmasın Altuğ’un?
Daha 2 ay önce Rize’de çay toplarken fotoğrafları çekilmişti, gayet de “yerlisi” duruyordu tarlanın.
Jüride Yeşilçam efsanesi Ediz Hun da vardı. 84 yaşında bir çınar... 2 gün önce 84 yaşına basmış. 50. Pantene Altın Kelebek jüri toplantısında doğum günü sürprizimizi eksik etmedik tabii Ediz Hun’a.
Sürpriz pastayı görünce şaşkınlıktan şu sözler döküldü ağzından: “Hepinize minnet hislerimi ifade ediyorum. Mükemmel bir birliktelik yaşadık. Çok sevdiniz beni; sağ olun, var olun. Ben de sizleri çok sevdim. Bunu samimiyetle ifade etmek isterim...”
Öyle güzel bir an ki: Doğum günü pastasını üflerken bir eli, kadın komedyen Büşra Pekin’in elinde. Diğeri, müzisyen Sinan Akçıl’ın.
Ediz Hun’un hemen yanında bir başka efsane vardı: Şerif Sezer... “Yol”, “Hamam”, “Babam ve Oğlum” gibi filmler...
Kitleler nezdinde o derece merak, ilgi, takip var.
2024’ü 25’e bağlayan gece Hadise 20, Ebru Gündeş 10, Gülşen 8, Kenan Doğulu 7, Hakan Altun 6 milyon lira kazanacakmış.
Liste böyle uzayıp gidiyor.
Simge’ninki çok havalı: 100 bin dolar. Bunlar öyle çok kişinin katıldığı stadyum, açık hava konserleri falan da değil.
Çoğunluğu Kıbrıs’taki otellerin 300-400 kişilik kapalı salonlarda.
Yeme-içme, ulaşım, konaklama, kıyafet, hediye daha yok ortada.
Sadece sanatçının ücretini bile kişi başına bölsen faça masaların fiyatını sen hesap et.
“Onun sinirli olduğu zamanı görmemen gerekiyordu. Gördüm ne yazık ki. Bir mikrofon hadisemiz oldu, çok fena. AKG mikrofon vardı o zamanlar, kare mikrofonlar. Onunla şarkı söylüyorum ama sesim bana boğuk geliyor. ‘Bana biraz eko verir misiniz’ dedim. Birazcık böyle derinlik istiyorum. O zamanlar müzik terminolojisini de bilmiyorum, sadece eko biliyorum. ‘Tabii’ dediler, verdiler. Bitirdim programı, tam içeri giriyorum, arkada kıyamet kopuyor. Dayak yiyor çocuklar. ‘Niye verdiniz ekoyu’ diye. O faşist ruhu ilk orada gördüm...”
Ajda Pekkan o zaman bu yaşananları tatlılıkla karşılamış.
Hazır Zeki Müren konusu açılmışken Süperstar keşke şu “tokat” olayını da açıklığa kavuştursaydı.
Onur Akay’dan aktarıyorum, rivayet o ki gittikleri bir turnede Zeki Müren kıskançlık nedeniyle Ajda Pekkan’a tokat atmış.
Türk magazin tarihinde böyle çok tevatür dillendirilir.
Mesela bunlardan biri Ajda Pekkan’ın kardeşi Semiramis Pekkan’a müzik yapmayı yasakladığı iddiasıydı. Süperstar geçen yıl kardeşini sahnesine davet ederek bu iddiayı çürütmüştü. Keşke Sanat Güneşi’nden yediği tokat meselesini de bir açıklığa kavuştursaydı.
Icardi’nin nafakası çeneleri yoracak cinsten
Müsabaka bu kadar “büyük” olunca küresel çapta 65 milyon kişi tarafından izlendi.
Karşılaşma yayıncı kuruluşun ‘en iyi 10’ listesinde 4’üncülüğe kadar yükseldi.
Önceki gün itibarıyla da ‘en çok arananlar’ listesinin başında yer alıyordu.
Öyle ki Acun Ilıcalı’nın da oturduğu en öndeki koltuklar 2 milyon dolardan satılmış.
Jake Paul’un pırlantalı boks takımından Tyson’ın siyatikli ayağına bilerek basmasına, ringde yaptığı ırkçı göndermelerden Tyson’ın rakibine attığı tokada kadar maçın bütün detayları çok konuşuldu haliyle.
◊ Bodrum ve İzmir’de de yapılan sanat fuarı, İstanbul’da İCEC’in Rumeli Salonu’nda. Girişi bulmak zor, herkes dört dönüyor koca binanın etrafında. En kolay giriş Maçka itfaiye tarafından. Sergi salonu devasa.
Galeriler, sanatçılar yan yana pavyonlar kurmuş. Renk, desen ve insan cümbüşünden nereye, kime bakacağınızı şaşırıyorsunuz. O yüzden sırayla gitmekte fayda var.
◊ Girişin hemen karşısındaki bölüm ArtHill Müzecilik’in. Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Bey’i (Kocabaş) görünce bu sene heyecan verici neler olduğunu soruyorum.
İlgi alanımı bildiği için nokta atışı: II. Mahmut tarafından yapılmış “Hattı Şahane Zerendud Levla”.
Bunlardan sadece Topkapı Sarayı’nda, Bursa Ulu Camii’de ve Fatih Camii’nde birer tane daha mevcut.
Ama sanat zevkim çok pahalı maalesef: Eser teklif ile başlıyor, ekspertiz değeri 500 bin dolar. Fotoğraf çektirip uzuyorum.
Dünyaca ünlü isimlerin Barbie’den aldıkları ilham öykülerini bir araya getiren “My Barbie Story-Benim Barbie Hikâyem”in satışından elde edilecek bütün gelir, Birleşmiş Milletler İngiltere Ulusal Kadın Komitesi’ne bağışlanacak.
Projede Claudia Schiffer gibi alanında başarılı modeller, Sara Gama gibi futbolcular, Helene Darroze gibi şeflerin yanı sıra sörfçü Çağla Kubat, iş insanı Tijen Onaran gibi “tanıdık” simalar da yer alıyor.
Bunlardan, dünya şampiyonu engelli milli yüzücümüz Sümeyye Boyacı, çocukluğundaki oyuncakların üzerindeki etkisini şöyle anlatıyor:
“Bebeklerimle oynarken her gün farklı bir meslekten oluyordum. Bir gün öğretmen, bir başka gün şef, bir başkasında hemşire...Bir gün oyuncakçıda deniz kızı bebeği gördüm. Çok etkilendim ve büyüyünce bir deniz kızı olma hayalleri kurmaya başladım. Bu hayallerimin beni 17 yaşımda Barbie’nin rol modellerinden birine dönüştüreceğini bilmiyordum tabii...”
Ya savaşı Almanlar kazansaydı?
New York sanat ortamı, şu sıralar Fremin Gallery’de 31 Aralık’a kadar açık kalacak bir karma sergiyi konuşuyor: “Kaleidoscope”.
Durum biraz “Engin-Dilan Polat” sürecinde fenomenlerin ardı ardına “alınmasına” benziyor ama daha vahim: Bu kez işin içinde sadece sosyal medya figürleri değil; Serdar Ortaç, Mehmet Ali Erbil, Batuhan Karadeniz, Ersin Korkut gibi müzik, şov, futbol, tiyatro dünyasından ünlü simalar da var.
Aralarından en çok merak edilen, ifadeleri ve açıklamalarıyla öne çıkanlar, “kumar” deyince “olağan şüpheli” olanlar: Muhteşem ikili Mali ve Sortaç. Ama bu kez konu ciddi: Yine kumar, kumar ama “yasadışı” olanı.
Yakın zamana kadar yıllık 10 milyar dolar gibi bir büyüklük telaffuz ediliyordu.
Güncel haberlerde bu büyüklük artık 50 milyar dolar olarak geçiyor. İşte bu görgüsüz çiftleri falan da başımıza bela eden bu sistem.
Değirmenin dönmesi, tanıtımının yapılması, suyunun aklanması da karşımıza fenomen-ünlü-adliye koridorları üçgeni olarak çıkıyor.
Erbil’in kızı Sezin Erbil de onunla akran eski sevgilisi Gülseren Ceylan da haberi alır almaz adliyeye koşmuş.
Çünkü Mali artiz artiz takılıyor ama özünde 67 yaşında bir beden.