Kızı yaşında genç bir kadına ağza alınmayacak sözlerle yürüdü. Karşılık bulmak yerine ifşa ve şikâyet karşılaşınca iyice çamura yattı. Ece Ronay’ı kendisini baştan çıkarmaya çalışmakla suçladı. Kadının “sapık, tacizci” gibi açıklamalarına karşı suç duyurusunda bulundu.
Apar topar kadının nişanlısını buldu, samimi pozlarla “Biz bu işi çözdük” mesajı verdi. Sanki erkek erkeğe konuşunca mesele hallolacakmış gibi...
Bir arkadaşıyla Seda Sayan’a sosyal medya kumpası kurdu.
“Sen ortala ben vurayım” gibisinden. Seda Sayan bu, geri durur mu?
Geçmişteki vukuatını ortaya döktü. Daha önce Ece Ronay “tacizci” dediği için dava açan aynı adam, özür diledi.
Hastalığı nedeniyle aldığı ilaçlardan böyleymiş.
En son bir ödül töreninde yanındaki sunucu Melike Öcalan’a herkesin gözünün önünde tekrarlamak istemediğim sözlerle tacizde bulundu.
Kadıncağız neye uğradığını şaşırıp şoke oldu, ancak “20 yıldır başıma böyle bir şey gelmedi” diyebildi.
Yeni eşi Seda Sayan için sosyal medyadan esti gürledi Çağlar Ökten:
“Kadın, kadın olacak be” dedi, “Seni sen olduğun için sevecek...”
Devam ediyor: “Hem sevgilin, hem arkadaşın, hem annen hem çocuğun olacak...”
Arım-balım-peteğim gibisinden devam ediyor paylaşım, sonra da şöyle bitiyor: “Seni çok seviyorum, tamam mı? @sedasayan”
Bu paylaşımın iyi yanı şu: Meğer Çağlar Ökten yaşıyormuş. Yani nefes aldığını elbette biliyorduk da... Konuşuyormuş da aynı zamanda.
Çünkü bütün bu ani evlilik sürecinde, sanki biraz konu mankeni gibi geride durdu, lafa karışmaması tembihlenmiş çocuk gibi, özenle vitrinden izlemekle yetindi olup biteni.
Ne birdenbire ayrıldığı dört yıllık sevgilisiyle ilgili bir şey söyledi, ne nikâhın Prag’da mı, İstanbul’da mı olacağını konuştu.
Önce Doğan Cüceloğlu’nun annesini kaybettiği zaman yaşadıklarını anlattığı videosuyla çok burkuldum. Ağlayarak anlattı ünlü psikolog: “3 gün geçti gelmedi, 4 gün geçti gelmedi, 5 gün geçti gelmedi. O zaman anladım ki annemi bir daha göremeyeceğim.” Çocuk aklıyla şöyle demiş kendi kendine: “Annen yok, kimsen yok...”
Sonra Adanalıların 60 yaşındaki Dürdane Gültepe için yaptıkları seferberlik haberiyle çok mutlu oldum.
Komşular, bahçeden ağlama sesi duyunca polise haber vermiş. Polis gelince yaşlı kadının yalnızlıktan ve ziyaretine kimse gelmediği için ağladığı ortaya çıkmış. Haber kentte duyulunca bir sürü genç elini öpüp Anneler Günü’nü kutlamak için evine akın etmiş.
Umarım tek seferlik olmaz, bundan sonra da ziyaret ederler Dürdane Teyze’yi.
Aklıma Beşire Teyze geldi. Lisedeki en yakın arkadaşımın annesi.
O bizde kaldı, ben onlarda kaldım, üzerimde emeği çoktur Beşire Teyze’nin. Bir süredir huzurevinde kalıyor. Oğlu işi gereği yurtdışında.
Zaten içimde ukdeydi, bu Anneler Günü’nde gidip ziyaret edeyim istedim.
Arkadaşımdan kaldığı yerin adresini aldım. Sevdiğini bildiğim için giderken çikolata yaptırdım.
Dersaadet’te yaşıyorsun, peki bunları biliyor musun?
* Komedyen Hasan Can Kaya’nın en büyük fantezisinin İngilizce stand up yapmak olduğunu açıkladığını...
Halbuki Beyoğlu Infiniti Sahne’de her pazar yapılan açık mikrofon gecelerinden birine pekâlâ katılabileceğini...
Feyza Aktan ile olaylı bir boşanma ve velayet süreci yaşıyor Özcan Deniz.
Kadına şiddetten çocuğa kötü davranmaya kadar yok yok bu suçlamalarda. Tenis maçı izler gibi kafamızı bir o tarafa, bir bu tarafa çeviriyoruz iddialar karşısında.
En son Feyza Aktan’ın çocuğu da alıp Antalya’ya yerleştiği haberini aldık. “Çocuğunu görecekse gelsin, burada görsün” diyor Aktan.
Velayet gereği böyle bir hakkı var tabii. Çocuğuyla birlikte Türkiye’nin istediği şehrinde yaşamayı seçebilir.
Hatta isterse yurtdışında bile.
Özcan Deniz açısından bakıldığında bir zorluk mu, evet zorluk.
Ama haftada bir uçağa atlayıp Antalya’ya gitmek de Özcan Deniz imkânlarına sahip biri için çok da zor olmasa gerek...
Ama bütün bunların yanında, en az bunlar kadar belirgin başka bir özelliği daha vardır Ersoy’un: Asla bir polemiğin, herhangi bir meslektaşıyla itiş kakışın içinde bulamazsınız kendisini.
Gerçek ya da suni, böyle gündeme gelmeyi tercih etmez, bu yolla gelecek popülariteye tenezzül etmez.
Durduk yere tuhaf bir açıklama yaptı Ersoy.
“Rap’i müzik olarak kabul etmiyorum” dedi:
“Arkada hızlı bir ritim, arkada küfürler... Bizim rap’imiz Karadeniz müziği, Ankara ve Konya havaları...”
Ararsanız söylediklerinde haklılık payı bulursunuz elbette ama bu böyle mi ifade edilir Allah aşkına?
Koskoca bir müzik dalından, onlarca şarkıcıdan, onlarla işbirliği yapan koca bir sektörden, filmlerden, dizilerden, reklamlardan ve asıl önemlisi yüzbinlerce dinleyiciden bahsediyoruz rap dediğimizde.
Barış Manço’nun 1985’te çıkan “24 Ayar” albümünün belki de en güzel şarkısı “Bugün Bayram”...
7’den 70’e herkesin bildiği o nakarat, bayram sabahlarının marşı, neşesi gibi: “Bugün bayram / Erken kalkın çocuklar / Giyelim en güzel giysileri...”
Çocukluğumdan beri her bayram dilime dolanır.
Tuhaf bir sihri var o nakaratın, söyledikçe çocuklaşıp, çocukluğuna dönüyor insan.
Yıllar yıllar sonra yeni öğrendim ki aslında çok hüzünlü bir hikâyeyi anlatıyormuş “Bugün Bayram” şarkısı...
Eşini kaybetmiş bir babanın bayram sabahı çocuklarını uyandırıp...
Ünlü oyuncu 1.5 yıl önce İstanbul’da yaşadığı bir tacizi, daha doğrusunu tecavüz girişimini anlattı.
Bir gün Mecidiyeköy’de elinde çantalarla yürüyormuş. Sıcak bir gün, önü yokuş...
Beyaz bir servis minibüsü yanaşmış, kapısı zaten açıkmış. Şoför “Atlayın, yokuşun başına kadar çıkarayım” demiş.
Wilma boş bulunup binmiş. Mezarlığın yanında durmuş minibüs. Issız bir yer... Şoför kapıları kapatmış, perdeleri çekmeye başlamış.
Wilma Elles “Ne yapıyorsunuz” diye sorunca da “Çok güzelsiniz, tanışalım” falan demeye başlamış.
Wilma’nın zekâsı ve soğukkanlılığı burada devreye giriyor işte.
“Siz de çok hoş bir erkeksiniz, numaramı vereyim, sizinle daha iyi bir yerde bir araya gelelim” demiş.