Kore’de kıyasıya bir rekabet söz konusu.
Naver Google gibi 1999 yılında arama motoru olarak kuruldu. 50 milyon kişilik Kore pazarında lider arama motoru haline geldi hemen. Ardından hemen kendi coğrafyasında yeni başka dijital operasyonlar başlattı. Örneğin Japon pazarındaki lider messenger uygulaması Line’ın hisselerinin ciddi bir kısmı Naver’e ait. Bugün Naver’in Japonya, Çin, Vietnam, Tayvan, Tayland ve Amerika’da operasyonları ve ofisleri var.
Bugün Naver’in 200 milyon müşterisi var.
Bulunduğu diğer pazarlarda da arama motoru modelinin ötesine geçerek ödeme sistemleri, bulut ve sosyal medya gibi başka başarılı yatırımlar yaptı.
Bilgi ve İletişim teknoloji devriminin uygulama dönemine geçilmesi 2000 yıllarındaki dot com krizinden sonra başlıyor.
Ne AB ülkeleri, ne de Türkiye ABD’nin bilgi ve iletişim teknolojileri devriminin uygulama dönemindeki liderliğinin karşısına hiçbir model çıkartamadı.
Bugün Google hem ülkemizde hem de AB ülkelerinde pazarın tek sahibi. Her bir ülkenin vatandaşları hakkında ciddi verilere sahip.
İran Parlamentosu Ekonomik İlişkiler Komitesi başkanı Purebrahimi geçen hafta Interfax’a blockchain teknolojisinin ve dijital paraların ambargonun ortaya koyacağı sorunları çözme potansiyeli olduğunu açıkladı. Rusya Ekonomik Politikalar Komitesi başkanı Mezentsev ile buluştuğunda, Purebrahimi İran Merkez Bankası’nın bir dijital para geliştirmek üzere çalışmalara başladığını söylüyordu. Hatta Purebrahimi Rus meclisinde yani Duma’nın alt komisyonlarında da bu konuyu detaylıca paylaştı.
Amaç İran ve Rusya’nın aralarındaki ticarette blockchain bazlı dijital para kullanımının yolunu açmak. 5 Temmuz 2018’de Tahran’da yapılacak toplantılar neticesinde daha elle tutulur adımlar atılacağını duyacağımız kesin.
Rusya blockchain teknolojisi konusunda iddialı. Geçtiğimiz haftalarda New York Times bir Rus ajanının “İnternet teknolojisi ABD’nindi, Blockchain teknolojisi Rusların teknolojisi olacak” dediğini yazıyordu. Rus lider Putin, yapay zekâ ve blockchain gibi yeni teknolojiler hakkındaki iddialı fikirlerini sık sık paylaşıyor. Rusya blockchain teknolojisi gibi küresel konularda geride kalamaz diye bas bas bağırıyor her fırsatta.
Rus devletine ait Gazprombank kendi dijital para Ar-Ge çalışmalarını yürütüyor. Ayrıca Rusya kendi sınırları içinde blockchain teknolojisini kullanmak için kapsamlı araştırmalar da yapıyor. Gazprom dijital parasının 2018 sonunda hazır olmasını planlıyor. Bu konu sadece Rusya ve İran’ın üzerinde durduğu bir konu değil. Başka birçok ülke çeşitli denemeler gerçekleştiriyor. İsviçre’de bulunan özel Falcon bankası müşterilerine dijital para yatırım imkânı veriyor.
Japonya ve Kore kendi iç pazarlarında dijital paraları kullanmaya başlayan ülkelerin başında geliyor.
Kendine ait ilk dijital parayı geçtiğimiz şubat ayında yine ambargo altında olan Venezuela çıkarmıştı. Petro adı verilen bu dijital paranın arkasında ülkenin petrol ve gazı var. Venezuela birkaç hafta önce Hindistan’a eğer petro ile petrol alırsa net yüzde 30’luk indirim önerdi. Rusya Venezuela’nın bu çalışmalarını yakından takip ediyor. Hatta geçtiğimiz günlerde Rusya’daki Dijital Para ve Blockchain Birliği Venezuela devletine dijital para alanında yaptıkları katkılardan dolayı Satoshi Nakamoto ödülünü verdi.
İKİ KOMŞU
Yapay zekâ teknolojilerinde liderliği elinde tutan Çin ve ABD gibi ülkeler bu teknolojiyi kendi teknolojisini geliştirememiş ülkelere satmayı planlıyorlar. Olay burada kalsa iyi. Esas amaç bu teknolojilerle gelişmemiş veya gelişmekte olan ülkelerin vatandaşları hakkında veri toplamak. Doğal olarak eğer siz kendi teknolojisini geliştirememiş bir ülke iseniz tüm varlığınızla bu teknolojiye sahip olan ülkelere teslim olmak zorunda kalacaksınız.
Milli teknolojik kalkınma hamlesi ülkemizin güvenliği ve refahı için en büyük önceliği taşımaktadır.
Teknolojinin her alanında lider ülke olmalıyız. Başka yol yok.
Hindistan tehlikenin farkına vardı ve hemen milli yapay zekâ planını hazırladı ve duyurdu. Ancak bu plan Çin ve ABD’ye bir reaksiyon gibi görünüyor. Kurdukları bir çalışma grubu ile yapay zekâ alanında yatırımın artırılması kuvvetle öneriliyor. Yapay zekâ teknolojilerinin üretimde, sağlık sektöründe, tarım, eğitim ve toplumsal alanlarda hızla kullanılmaya başlanılması öneriliyor.
Çok yakında dünyanın 3. büyük ekonomisi olacak Hindistan bu yola geç çıktı, ama en azından yola çıktı.
Türkiye’nin yapay zekâ vizyonu konusunda önerilerimizi paylaştık daha önce.
Artık biz de yola çıkmalıyız. Sözü uzatmaya gerek yok.
BLOCKCHAİN’DE HANGİ YILDAYIZ?
Yüksek enerjiye sahipti. Hal böyle olunca şimdi bu yaşında da hoşça vakit geçirmenin yollarını bulmalıydı. Gezmeyi çok sever kendisi. Ancak son yıllarda hareket etmesi biraz güçleştiğinden, zamanının çoğunu evde yatağında geçiriyor. Ama her akşam onu aradığımda, o gün Bodrum’da sahilde içtiği soğuk limonatayı veya Kapadokya’da gezdiği mağarayı anlatır bana ...
…
Bu hikâye öyle fütürist falan değil. Zaten bu kelimeyi de hala anlamış değilim. Neyse o başka bir yazının konusu … Ali dedem bugün yaşıyor olsa eminim ki bu deneyimler için can atardı.
Bu hikâye aslında son derece gerçek. Bugün nasıl hemen her birimizde akıllı telefon varsa, çok yakın gelecekte sanal gerçeklik (Virtual Reality) aynı şekilde yaşamımızın bir parçası haline gelecek.
2025 yılı itibarıyla sanal gerçeklik teknolojisinin 50 Milyar dolarlık bir pazara sahip olması bekleniyor. Bu konuda çalışan çok akıllı, on binlerce kişi var. Bu teknolojinin ülkelerin savaşma becerilerinden tutun da, çocuklarını eğitmeye veya sağlık sektörüne kadar her alanda ciddi dönüşümler yaratması bekleniyor. Bu teknoloji stratejik olarak değerlendirilen yeni teknolojilerden biri. Mesela Çin, sanal gerçeklik üzerine çalışan Çinli girişimlere 1,4 milyon dolara kadar finansal destek veriyor.
Sanal gerçekliğin doğrudan dokunacağı sektörlerin başında savunma sanayii, sağlık, seyahat, emlak ve eğitim gibi sektörler var.
Türkiye turizm gelirlerinin önemli olduğu bir ülke. Sanal gerçeklik teknolojisi ile dünyanın diğer bir köşesindeki kişilere ülkemizi neden anlatmayalım … ABD’de turizmde sanal gerçeklik kullanımına yönelik harika projeler var. Yazının sonunda Japonya turizm ofisinin geçtiğimiz Ocak ayında yayınladığı 360 derece sanal gerçeklik videosunu görebilirsiniz.
Sanal gerçeklik çok yakında akıllı telefonların bir parçası haline gelecek. Zira tüm teknoloji devleri milyarlarca dolar kaynak ayırıyor bu teknolojiye. Yüzlerce girişimci sanal gerçeklik teknolojisine adını yazdırmaya çalışıyor. Bu alanda yapılan çalışmaların haritası resimdeki gibi.
Teknolojiyi anlamaya çaba sarf etmek yerine insanlar neden böyle korku senaryolarına kafa yorar anlamak pek mümkün değil, ama gelin görün ki bu çok rastlanan bir durum. Belki de eğitimde teknoloji ve bilime daha geniş kapsamlı yer vererek, insanların bu tür korku senaryoları üretmek yerine, bilim ve teknoloji üretmesini sağlamak birçok başka konuda çözüm olduğu gibi, bu konuda da çözüm olabilir.
Bugün konuşarak makinalara emir verebilme imkânımız var. Bu 2018 yılının teknolojisi. Şu anda prototipi geliştirilen yeni bir teknoloji ile dudaklarınızı oynatmadan İnternette arama yapmanız veya televizyon kanalını değiştirmeniz mümkün. Yapay zekâ ve diğer teknolojilerin füzyonu ile oluşturulan bu çalışma insanın yapabileceklerinin sınırlarını zorluyor. Hem enteresan hem de insana ilham veren bir çalışma.
AlterEgo adı verilen bu prototip, MIT Media Lab’deki öğrencilerden Arnav Kapur ve arkadaşları tarafından üretildi. Uzun ince bir muza benzeyen bir aygıtın kafasının bir tarafına sarılması ile Kapur, tek kelime etmeden odanın ışıklarını kapatıp açabiliyor, satranç oynayabiliyor, karmaşık hesaplamalar yapıp, yemek siparişi verebiliyor. (Yazının sonunda bu teknolojinin gösterildiği bir video var) Kapur MIT’de çalıştığı araştırma projesinden ortaya çıkan bu teknolojiyi geçtiğimiz haftalarda televizyonda anlatırken “kendimi bir uzaylı gibi hissediyorum” diyordu.
AlterEgo sanki beyninizi okuyor gibi gelebilir. Aslında AlterEgo, kendi kendinize konuşurken veya okurken, yüz ve boyundaki kaslarda oluşan hareketleri okuyor. AlterEgo’nun sensörleri bu küçük hareketleri okuyor ve Bluetooth yardımıyla bir bilgisayara iletiyor. Bilgisayardaki algoritmalar bu hareketlerin aksiyonlara dönüşmesini sağlıyor ve aksiyonu gerçekleştiriyor. Gerektiğinde aksiyonu yine küçük titreşimlerle kullanıcıya sağlayabiliyor. Tüm İnternet’in her an, herhangi bir bilgisayar veya telefona ihtiyaç duymadan sizin için ulaşılabilir olduğunu düşünebiliyor musunuz?
Doğrusunu isterseniz bence bu fevkalâde bir buluş. Telefonunuz veya bilgisayarınız şu anda İnternete bağlanarak onca bilgiye ulaşabiliyorsa, AlterEgo gibi bir teknoloji de sizi doğrudan İnternete bağlı hale getirebilir.
Bu teknolojinin konuşma engeli olan bireylerin hayatını nasıl iyileştirebileceğini düşünebiliyor musunuz?
Yapılan testlerde AlterEgo’nun zamanın yüzde 92’sinde kullanıcıların ne dediğini doğru bir şekilde ifade ettiği de ortaya çıktı. Eğer bulunduğunuz ortamlarda bazı konularda fikir belirtmek istemiyorsanız da AlterEgo bir çözüm olarak karşınıza çıkabilir.
Bu teknolojinin gelişmesi diğer tüm yapay zekâ ürünlerinde olduğu gibi var olan veri ile ürünün eğitilmesi ile mümkün. Normal konuşma verileri ile çok kolay eğitilebilen birçok yapay zekâ ürünü varken, AlterEgo gibi kişinin kendi kendine konuşma verileri ile eğitilebilecek bir ürünü eğitmek öyle kolay değil. Doğru verinin toplanması gerekiyor. Eh bu da zaman alacak biraz.
Cihaz sayısı 40 milyarı aşmış.
Akıllı bağlantı sayısı 100 milyarı aşmış.
Veri trafiğinin yüzde 89’u video kaynaklı.
Şirketlerin yüzde 86’sı yapay zekayı aktif olarak kullanıyor.
Akıllı cihazlar ve robotlar araçtan asistana doğru evrilmiş.
Akıllı asistanların oranı yüzde 90’larda. Evlerin yüzde 12’sinde akıllı robot var.
Robotların yardımıyla 250 milyon görme engelli kişi normal yaşam sürüyor.
Yeni araçların yüzde 100’ü İnternet’e bağlı.
Geçen hafta Türkiye’de Yapay Zekâ Kıvılcımları başlıklı yazımdan sonra Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Erkut Erdem’den yukardaki gibi çok güzel bir mesaj aldım. Yaptıkları çalışmalardan detaylı bir şekilde bahsediyordu. Öyle mutlu oldum ki! Bu tür kaliteli takımların ve çalışmaların ülkemizin birçok üniversitesine yayılması önemli. Toplumun bu tür grupların geliştireceği çözümlere çok ihtiyacı var.
Bu hafta özellikle küresel yapay zekâ merkezlerinden bahsetmek istiyorum.
ABD
Doğu yakasında MIT Bilgisayar Bilimleri ve Yapay Zekâ laboratuvarı (CSAIL) en aktif akademik grup. New York-Boston bölgesi aynı zamanda MIT-IBM Watson yapay zekâ laboratuvarına da ev sahipliği yapıyor.
Batı yakasında Stanford, UC Berkeley ve UC San Diego gibi okullar Facebook, LinkedIn, Amazon, Apple ve Google gibi şirketlerin yapay zekâ projelerini mezunları ile destekliyor. Son 5 yılda 700 kilometre karelik bu alan, küresel yapay zekâ yatırımının yüzde 41’ini çekmeyi başardı.
2011 ve 2015 yılları arasında ABD orijinli 25 bin beş yüz araştırma projesi uluslararası platformlarda yayınlandı. ABD dünyada en çok sayıda yapay zekâ şirketine sahip ülke. 1000’den fazla şirket ve 10 milyar dolarlık yatırım ile ABD yapay zekâda liderliğin en olası adayı. Zira IBM, Microsoft, Google, Facebook, Amazon hem büyük araştırmalara imza atıyor, hem de büyük yapay zekâ yatırımlarına devam ediyor.
ABD’deki yüksek kalite bilimsel çalışmalar ve başarılı ticari yapay zekâ iş modelleri, ABD’nin bu alandaki liderliği kolay bırakmayacağını gösteriyor.
ÇİN
Bugün anlıyoruz ki yapay zekâ ve derin öğrenme teknikleri tüm yeni teknolojilere güç veren bir alan. Bu çalışmaları gerçekleştirebilmek için donanımlı personele olan ihtiyaç büyük. Hızla elde edilmeye devam edilen veri ve bu verinin işlenmesi ile yapay zekâ algoritmaları hem tüketiciyi hem de ticari organizmaları derinden dönüştürecek yeni bir teknoloji.
Tüm dünya liderlerinin öncelikli hedefleri arasında. Çin yapay zekâ alanında ABD’yi geçmek için iddialı projeler geliştiriyor. Amaç 2030’da yapay zekâ alanında dünya liderliği. Putin yapay zekâda öne geçen ülkenin, dünya liderliğini de ele geçireceğini söylüyor.
Yapay zekâ alanında uluslararası amansız bir rekabet söz konusu.
Durum ciddi ve acil müdahale gerektiriyor.
Bugün ülkemizde yapay zekâ ve derin öğrenme teknikleri alanında son derece donanımlı bilim adamları tarafından atılan değerli adımlar var. Bu çalışmaları öğrendiğimde yapay zekâ kıvılcımlarının ülkemizde de oluşmaya başladığını düşündüm. Mutlu oldum. Toplumsal farkındalık ile bu çalışmaları cesaretlendirmemiz gerekiyor.
Kalkınma Bakanlığı ile çalışan Koç Üniversitesi, araştırma, eğitim ve sanayi iş birliğini de gerçekleştirecek Koç Üniversitesi Yapay Zekâ Laboratuvarını hayata geçirmek için ilk adımları geçtiğimiz dönemde attı. Koç’taki bu çalışmayı yapay zekâ alanında dünyanın en iddialı okullarından olan MIT (Massachusetts Institute of Technology)’de lisans ve doktora eğitimlerini tamamlayan ülkemizin yapay zekâ alanındaki sayılı liderlerinden Doç. Dr. Deniz Yüret yürütüyor. Deniz Hoca daha önce MIT Yapay zekâ laboratuvarı CSAIL’de yaptığı çalışmalarla kazandığı deneyimi ülkemize sabırla taşımaya çalışan değerli bir bilim adamı.
Yapay zekâ merkezleri donanımdan ziyade personel ağırlıklı yapılar. Yapay zekâda fark donanımlı personel ile yaratılıyor.