Siber güvenlik uzmanı tanıdığınız varsa onunla hemen bugün bir kahve için. Siber güvenlik konusundaki riskleri ondan doğrudan dinleyin. Siber güvenlik uzmanları elektrik, su da dahil olmak üzere tüm ulusal sistemlerin siber saldırılara maruz kalabileceğini tekrar ediyor bugünlerde.
2017 yılının mayıs ayında adını duyduğumuz WannaCry siber saldırısı İngiliz sağlık sistemini paralize etmişti. Bunun yanı sıra dünyanın değişik köşelerinde okullara, ticari işletmelere ve evlere saldırılar gerçekleşmişti. WannaCry Kuzey Kore’nin saldırısıydı. 582 bin kişiyi etkilemişti.
NoPetya Ukrayna’da devlet ve finans kurumlarını paralize etmişti, 2016 yılında.
ABD’de son başkanlık seçim sonuçları hala tartışılıyor.
Siber saldırıların potansiyel tehlikesi büyük: bu saldırılar tüm ulusal altyapıyı hedef alabilir.
Bugün Rusya’nın 3 farklı siber saldırı birliği olduğu tahmin ediliyor. Bunlardan biri tamamıyla altyapı sistemlerine odaklanırken, diğerleri sosyal medya da dahil olmak üzere farklı alanlarda çalışıyor. Bildiğimiz kadarıyla bunlar devlet eliyle yönlendirilen özel takımlar çoğunlukla.
Siber saldırıların hızla artıyor olmasının 3 temel sebebi var:
1- Teknolojiye bağımlılık her geçen gün artıyor
Ya iş gücünü genişleteceksiniz.
Ya da verimliliği artıracaksınız.
İkisini bir arada başarabilirseniz mucizeler yaratırsınız. Geçtiğimiz yirmi yılda Çin bunu başardı. Bundan sonra nasıl olur kestirmek zor, ama son yirmi yılda bir mucize ortaya koyulduğu açık.
Verimlilik teknoloji ile artar. Otomasyon ve verinin doğru kullanımı ile artar. İşte burada hayatın farklı alanlarına dokunan birden fazla konsept var. Sanayi kapsamında Endüstri 4.0’dan bahsediyoruz. Genel dönüşümü dijital dönüşüm olarak isimlendiriyoruz. Bu konseptlerden biri de akıllı şehirler.
Aslında akıllı şehir konsepti tanımlanmaya devam ediyor.
Bu konseptin temelinde hem verimliliği artırmaya, hem de iş gücünü genişletmeye yönelik makro politikaları destekleyen mikro çözümler var.
Ayrılan bütçeler akıllı şehir konseptinin önemini ayrıca ortaya koyuyor.
Akıllı şehir uygulamaları için yapılan global harcama 2018 yılında 80 milyar doları bulacak. 2021 yılında ise 135 milyar dolara çıkıyor.
Türkiye bazı alanlarda çok şanslıyken, bazı alanlarda o kadar zayıf.
Nerede şanslıyız?
Dijital Ekonomi genç, dinamik bir nüfus gerektiriyor.
Bugün Türkiye’de ortalama yaş hala 28 – 29 bandında. Çoğu Avrupalı komşumuza göre çok genciz.
Nerede zayıfız?
Bu genç nüfusu Dijital Ekonomi’nin ihtiyaçlarına hazırlayan bir eğitim verebiliyor muyuz?
Öğretmenler Dijital Ekonomi’nin gereksinimleri yönünde eğitimden geçiriliyor mu?
Altyapı konusunda zayıfız. Büyük şehirlerin en merkezi noktalarında bile 50 Mghz üzerine çıkabilmek pek mümkün değil bugün. Suudi Oger Telekom’dan boşalacak koltuğun İş Bankası ve diğer bankalar tarafından doldurulması ve bu stratejik altyapı projesinin milli bir proje olarak yerli aktörler tarafından yürütülmesini memnuniyetle karşılıyorum.
Yeni dünya düzeninde, bu teknolojileri içselleştirmiş toplumlar gücü ellerinde tutuyor olacak.
Jeoteknoloji farkındalığı bazı ülkelerde son derece yüksekken, bazı ülkelerde bir o kadar zayıf.
En yüksek farkındalığa sahip ülke Çin. “Made in China 2025” yol haritası ve 2050 planı ve yol haritası Çin’in jeoteknoloji farkındalığının ne kadar yüksek olduğunu ortaya net olarak koyuyor.
Öte yandan son yüzyılın süper gücü olan ABD siyasi olarak içe dönmesiyle ve özellikle temel eğitim kalitesindeki zayıflamalara paralel olarak, biraz odağını yitirmiş hissi vermeye devam ediyor.
Çin’in Jeoteknoloji Hamleleri
Dünyanın en büyük altyapı projesi olan ” Bir Kuşak Bir Yol” projesi
Almanya’nın Endüstri 4.0 vizyonundan ilham alarak Çin’in ortaya koyduğu “Made in China 2025 vizyonu”
Kısaca hatırlamak gerekirse “Made in China 2025” toplam 10 kritik teknoloji ve sektöre odaklanıyor.
Önemli olan Türkiye’nin neyi, nasıl ve ne zaman başaracağıdır. Neden 5G ivedilikle diyorum başlıkta? Çünkü dijital ekonomi için altyapı en kritik konu. 5G hem yüksek hız, hem de yüksek kapasite ile dijital dönüşümün ülkemizde gerçekleşmesi için en kritik adımlardan biri. “ AB’ye 5G 2020’de geliyor ne acelemiz var” diyenler olabilir. Ama ben 5G’nin 2019’un ilk yarısında Türkiye’ye getirilmesini öneriyorum.
**
Bain & Company raporuna dayanarak 2030 yılına kadar büyük bir genişleme yaşayacağımızı bu köşede daha önce paylaştık. Otomasyonla birbirine bağlanmış insanlar, makinalar ve süreçlerin yaratacağı bu fırsatı değerlendirebilmek için sürekli olarak değişen ve gelişen dijital ekonomi kavramının temel yapı taşlarını içselleştirmemiz gerekiyor.
Bu yüzden önümüzdeki haftalarda Dijital Ekonomi’nin temel altyapısı olarak değerlendirdiğim altı konu başlığını bu köşede teker teker paylaşmayı planlıyorum.
Bu konular şöyle:
**
Küresel ekonomi büyük bir dönüşüm geçiriyor.
Tam bir yıl önce bu köşede Dijital Ekonomiyi konuşmaya başladık. Sizlerden bana ilham veren birçok mesaj aldım. Daha çok öğrenmeye çalışan ve kendim gibi ilerleme meraklısı insanlarla buluştuğum için çok memnun oldum. Önümüzdeki dönemde de Dijital Ekonomi’nin dünyada ve ülkemizde nasıl şekillendiğini burada paylaşmaya devam etme niyetindeyim. Zira önümüzdeki 10 yılın ana teması Dijital Ekonomi olacak.
Bu yazıda bir yıl içindeki yazılarım arasından seçtiğim birkaç konuyu sıralamak isterim.
Bir yıl içindeki iletişimimizden anlıyorum ki genç ve kendini genç hisseden her vatandaşımız ülkemizin potansiyelinin farkında.
Biz:
Yeni teknolojilerin tüketicisi bir toplum olmak istemiyoruz.
Biz yeni teknolojiler yaratan ve üreten bir ülke olmak istiyoruz.
Öğretim üyesinden, bakanlık müsteşarına, öğretmene, KOBİ yöneticisine ve öğrenciye kadar herkes daha çok ARGE ve üretim istiyor.
Yılın her günü elinizin altında tutmanız gerekecek türde bilgiler içeriyor. Bu seneki versiyonu geçen hafta ilk karıştırmaya başladığımda dikkatimi çeken veri konusuydu, zira şu anda global bir teknoloji şirketi genel müdürü için veri stratejisinin belirlenmesi ve potansiyel yeni iş modelleri üzerinde çalışıyorum.
Geleneksel olarak New York’da danışmanlık yaptığım dönemdeki arkadaşlarımla bu raporu ilk değerlendirmemizden sonra bir hikâye kurgularız.
Türkiye perspektifinden rapora bakarak okuduğum hikâye aşağıda. Ancak bu rapordan çıkabilecek onlarca, hatta yüzlerce faklı hikâye var.
Şimdi Facebook’la başlayalım. Zira en çok Facebook kullanıcısına sahip ülkelerden biri Türkiye. 44 milyona yakın Facebook kullanıcısı var Türkiye’de.
Ortalama bir aktif kullanıcıdan Facebook’un elde ettiği gelir bugün 34 dolara çıktı.
Sizin bilgileriniz, siz farkında olarak ya da olmadan sizden gasp ediliyor ve üstüne de kişi başı 34 dolar gelir elde ediliyor.
Amazon dünyayı yiyecek demeye başladı bir çok teknolojist.
Uber yeni nesil bir iş modelini temsil eden küresel bir şirket. Aslında Uber kimseye bir ürün veya servis satmıyor. Oluşturduğu platform ile ulaşım servisi vermek isteyenlerle, ulaşım servisi almak isteyenleri buluşturuyor. Uber İnternet 1.0’ın hayatımıza soktuğu en büyük aracılardan biri.
Öte yandan Uber çok daha derinden gelen bir başka toplumsal dönüşümü başarı ile dünyanın gözü önünde hayata geçiriyor. Ehliyeti olan her kişi kendi belirlediği zaman aralıklarında Uber üzerinden servis verebilir ve gelir elde edebilir.
İletişim teknolojileri artık her bireyi her anda ve yerde iletişim ağının bir parçası haline getirdi. Efektif ve verimli çalışma koşulları ofisin dışına çıktı ve çıkıyor.
Çalışma şeklini ve zamanını tamamıyla çalışanın belirleyebildiği daha bağımsız bir serbest çalışma şekli giderek artarak hayatımıza girmeye başlıyor. Batı ülkelerinde bu dönüşüm daha hızlı gerçekleşmeye başladı.
Maaşlı bir kurumda çalışma 19. yüzyılda gündeme geldi. Seri üretimle birlikte fabrikalar kurulmaya başlamıştı ve bu fabrikaların sürekli ve düzenli olarak çalışacak işçilere ihtiyacı vardı. Sanayi devrimiyle maaşlı çalışma norm haline geldi. Yani 150 yıllık bir geçmişi var maaşlı ve sürekli olarak bir iş yerinde çalışmaya başlamış olmamızın. Maaşlı çalışanlara sigorta ve emeklilik gibi imkanların sunulması bu çalışma şeklini popüler hale getirdi.
Ancak bugün, iletişim teknolojilerinin varlığı gösteriyor ki aslında çok da büyük fark yok maaşlı çalışmak ve serbest çalışmak arasında – özellikle kazanç açısından. Özellikle yeni nesil için esneklik çok önemli.
Yeni nesil iş gücü iletişim teknolojilerinin sağladığı imkanlarla bu esnekliği katlanarak benimsemeye başladı bile. Üstüne üslük önümüzdeki dönemde büyük kurumsal yapılara azalan güven, serbest çalışmayı daha çekici kılabilir.
Özellikle Uber gibi platformların giderek artan opsiyonlar oluşturmaya devam etmesi bekleniyor. Kendilerinden bilgisiz bir müdürle çalışmak ya da birkaç gün izin almak için kovulmayı göze almak gibi risklerden uzak, kendi programını belirlemek isteyen bir nesil var bugün. Serbest çalışma aslında çok daha üretken olmayı dikte edecek bir çalışma şekli. Ayrıca bu çalışma şekli sadece vasıfsız işler için değil, üst düzey işler için de geçerli olan bir opsiyon haline dönüşüyor.