Öte yandan Ankara’da dijital çözümler üreten teknoloji şirketinin sahibi Umut Bey 2000’li yılların başında oldukça yüksek bütçeler harcayarak Mısır’dan tutun Suriye, Irak ve İran da dahil olmak üzere tüm komşu ülkelerde uzun uğraşılar sonrası distribütörler ağı kurmuş ve onlarla çalışarak şirketini büyütmüştü. Ancak hepimizin de bildiği gibi Türkiye’nin Mısır’la bozulan ilişkileri sebebiyle Mısırlı distribütör aniden ortadan kaybolmuştu. Irak’dakiler işe devam edemeyeceklerinin haberini vermişti. Suriye’deki distribütör yolda giderken bir bombanın hedefi olmuştu. Bugün sadece İran’daki distribütörü vardı ancak o da İran’dan para gönderemiyordu.
İngiltere’nin Newton Fonu bünyesinde başarılı bir proje yürüten TDEB ekibi ile İzmir Ankara ve İstanbul’daki girişim ve KOBİ’lerle bir araya gelme imkânım oldu geçtiğimiz aylarda. Bu program Türkiye ve İngiltere arasındaki inovasyon bazlı ilişkileri güçlendirmek üzere tasarlanmış bir program. Amaç başarılı şirketlerin İngiltere’ye açılmalarını sağlamak. Orada müşteri, arge ortaklığı gibi atılımlarda bulunmalarına destek olmak.
Bu program sırasında KOBİ yöneticileri ve girişimcilere karşılaştıkları en büyük sorunları sorduk. Benim birebir gözlemlediğim en büyük sorun şirketlerin komşu dış pazarlarını tek tek kaybediyor olmasıydı. Yukarda anlattığım Umut Bey ve Tricia’nın hikayeleri ile birebir aynı hikayeleri duydum neredeyse.
Aynı çalışma sırasında şirketlerin hızla kaliteli yazılımcıları yurt dışına kaybettiğini de duyduk. Yazılımcılar Türkiye’de kendilerine imkân sağlanamamasından şikayetçiydi. Girişimcilerin bir diğer büyük sorunu ise doğru yatırımcıların sayısının çok az olmasıydı. Eh, bunu ben kendim de 6 yıl önce net olarak görmüştüm.
Singapur Blockchain Week veya Korea International Blockchain Week gibi…
Geçen hafta Berlin Blockchain Week bünyesinde düzenlenen toplantıların bazılarından davet aldım. Gidip katıldım. Toplantılara katılanlar hem bu teknolojiyi yaratan mühendisler ve yazılımcılar, hem de yatırımcılardı. Yatırımcılar arasında sadece bireysel değil, büyük kurumsal yatırımcı temsilcileri de vardı. Görünen o ki blockchain teknolojisi sadece küçük bir grubun takip ettiği bir fenomen değil artık.
Bu toplantılara ilgi o kadar yüksek ki, halka açık hemen hemen her toplantının biletleri zaten bitmişti. Birçok toplantıda sadece davetiye ile katılımcılar ağırlanıyordu.
Dünyanın dört bir köşesinden blockchain teknolojisi üzerinde çalışan birçok girişimci yazılımcıyı dinlemek herkese ilham verdi.
Askeri ve kültürel tarafları da olan, Avrasya için kilit bir oluşum. Çin yeniden önem kazanmaya başlayan Avrasya oluşumunda da siber gücü elinde bulundurarak, global süper güç olma yolunda ilerliyor.
2015 yılından önce ABD, Kanada ve Almanya’da hem kamu hem de özel organizasyonlara Çin kökenli siber saldırılar yoğundu. Obama yönetimi bu siber saldırılara son vermek için Çin yönetimi ile yaptığı uzun görüşmeler sonunda, 2015 yılında karşılıklı siber saldırıları durdurma konusunda bir anlaşma imzaladı. Aynı anlaşmaya Kanada, Almanya ve İngiltere de katılmıştı. Bu anlaşmanın imzalanmasının ardından siber saldırılar yavaşladı. Ancak birçok Çin uzmanı bu yavaşlamanın sebebinin imzalanan anlaşmadan ziyade, Çin ordusunun siber güçlerinde yeni bir yapılanmaya gidiyor olması olduğuna işaret ediyor. Bu yeni yapılanma ile birlikte teknoloji ve sanayi casusluğunun da şimdi ordu bünyesindeki daha sofistike ekiplerle gerçekleştirileceği yönünde duyumlarımız var.
Geçen hafta bahsettiğimiz gibi Çin küresel Internet standartlarının belirlenmesi konusunda güçlü söz hakkına sahip olmak için çaba harcıyor. Bu sadece Birleşmiş Milletler veya diğer uluslararası toplantılardaki girişimlerinden de ibaret değil. Çin’in Wuzhen şehrinde düzenlenen Dünya İnternet Konferansına geçtiğimiz yıllarda Apple ve Google liderleri de dahil olmak üzere tüm küresel teknoloji liderleri katıldı.
Çin diğer Doğu Asya devletlerinin yaptığını yapıyor. Geçen hafta dünya medyasında da yer bulan Apple’ın 25 bin uygulamayı Çin’de devletin uyarısı ile Appstore’dan kaldırması haberi, bize bir kez daha Çin’in tam gaz yeni doğan dijital ekonomisini nasıl dikkatle koruduğunu gösterdi.
PEKİ BAŞKA HANGİ YENİ TEKNOLOJİLERE YATIRIM YAPILIYOR?
Çin 2015 yılında ülkede kullanılan mikroçiplerin 2025 yılına kadar yüzde 70’inin milli üretim olması yönünde bir karar aldı. Bu karar doğrultusunda yerli ve yabancı şirketlere Çin’de gerçekleştirecekleri ARGE ve üretim için 2015 yılından bu yana önemli finansal teşvikler sağlandı. Öte yandan Çinli tüketici yerli ve milli ürünlere yöneltildi.
Çin’de ileri mikroçip dizayn ve üretimi için önümüzdeki on yılda ARGE için 150 milyar dolar ayrıldı.
Yarı iletken (semiconductor) ve ileri mikroçip teknolojilerinde Çinli şirketler 2013 ile 2016 yılları arasında 27 ABD şirketini satın alma girişiminde bulundu. Bu yaklaşık 37 milyar dolarlık bir harcamaya karşılık geliyordu. Ancak tabii ki ABD devleti bu satışların birçoğuna izin vermedi. 2000 yılı ile 2013 yılı arasında 214 milyon değerinde toplam 6 satış gerçekleşebildi.
Kuantum Bilişimi (quantum computing) kuantum mekaniği prensiplerini kullanarak aynı anda birden fazla hesaplama gerçekleştirebilen kritik bir teknoloji. Kuantum bilişiminde alınan yol özellikle askeri ve istihbarat alanlarında Çin’in önünü açacağa benziyor. Bu yeni teknoloji ile Çin istihbaratının yüksek güvenlikli ve tüm geleneksel istihbarat uygulamarını aşan bir yapıya dönüşmesi söz konusu olacak.
Kuantum bilişimi tabii ki büyük bir ekonomik potansiyele de sahip. Üretimden veri analitiğine kadar geniş yelpazede ilerlemelere yol açacak bir teknolojiden bahsediyoruz. 2016 yılında Çin dünyanın en uzun kuantum kriptografik iletişim hattını Beijing ile Shanghai arasında oluşturdu.
Çin’in kuantum bilişimi için nasıl bir ARGE bütçesi ayırdığı bilinmiyor. 2017 yılında çıkan bazı haberlerden anlıyoruz ki Anhui bölgesindeki Hefei’de 37 hektarlık bir alanda 10 milyar dolarlık bir Milli Kuantum Bilimi ve Uygulamaları ARGE merkezi açılması planlanıyor.
Öte yandan Çin artık İnternet’in gücünün çok iyi farkında. Çin süper değil, siber süper güç olmayı hedefliyor. Bu hedefin dört temel dayanağı var:
1- Yıkılmaz bir siber güvenlik sistemi
2- Küresel İnternet standartlarının oluşmasında ve kontrolünde daha büyük söz hakkı
3- Çok daha fazla sayıda küresel Çinli teknoloji şirketinin yaratılması
4- Yüksek teknolojide dünya liderliği
Eğer Çin tüm bunları elde ederse, İnternet daha Çinli olacak.
MS 161 yılından itibaren 19 yıl Roma imparatoru olan Marcus Aurelius der ki “Güç zihninizdedir, dışarıda bir yerlerde değil. Bunu anladığınızda dayanıklılık gücünüzü de bulacaksınız.”
Erdem sahibi olmak, o kötü sürpriz anlarında bile kişinin veya kişilerin kendi güçlerinin farkında olabilmesidir. Bugünlerde ülke olarak finansal bir kâbus yaşıyoruz. Cebimizdeki para sürekli değer kaybediyor.
Artık kendi içimizde “mahallelere" ayrılmak yerine, hepimizin aynı gemide olduğunu düşünerek geleceği iyileştirecek ortak çözümler geliştirme zamanı.
Kriz anları aslında beraberlerinde büyük fırsatlar getirirler. Akıllı toplumlar ve insanlar, kriz yerine oluşan bu fırsatlara odaklanarak, daha iyi bir gelecek için çalışırlar.
ÇİN, KORE VE BİZ
Bu köşede Çin’in içinde bulunduğu krizlerden teknolojiye odaklanarak nasıl çıktığını yazdık. Bugünlerin bilişim yıldızları olan bazı Doğu Avrupa ülkeleri de bunu başardı.
Zor günler güçlü insanlar ve güçlü toplumlar yaratır.
Kore mucizesi:
Yaklaşık 1600 başvuran arasından seçilen 550 kişinin büyük bir kısmı yaz tatillerini bu yazılım kampında geçiriyor. Eğitmenler daha çılgın, zira onlar da şirketlerinden aldıkları yıllık izinlerini bu kampta eğitim vererek geçiriyor.
Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nin modern kampüsünde son 15 gündür çok güzel şeyler oldu.
1993’de temelleri merhum Mustafa Akgül tarafından atılan ve 2000 yılında dernekleşen Linux Kullanıcıları liderliğinde, TUBİTAK bünyesindeki PARDUS projesinin de desteği ile düzenlenen bu özgür yazılım kampı bir ilk değil. Artık markalaşmış, 9. yılını bitiren bir kamp.
2010 yılında 1 sınıf ve 35 katılımcıyla 10 günlük bir kamp olarak başlayan bu özgür yazılım hareketi, 2018 yılında 1600 başvuran arasından 550 kişinin seçilip katılım sağladığı, 21 sınıf ve 15 farklı konunun, 70 eğitmenle 15 günde işlendiği bir kamp haline gelmiş.
Eğitmenler Savunma Bakanlığı, Havelsan, Hazine Müşteşarlığı ve Bilkent Üniversitesi’nin de aralarında bulunduğu önemli kuruluşlardan geliyor. Katılımcılar ise Türkiye’nin dört bir köşesindeki üniversitelerden, özel ve kamu kuruluşlarından geliyor.
2002 yılından bu yana geleneksel olarak Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde gerçekleştirilen bu kamp Bolu’daki esnaf ve yerel yönetim tarafından da sahiplenilmiş. Öyle ki, esnaf kamp katılımcılarına yönelik kampanyalar yapar hale gelmiş. Hatta üniversitede görevli olarak çalışan hanımlardan biri kendi kızını bu sene bu kampa yazdırmış. Ve tabii ki 18 yaş altı katılımcılar da var.
BRICS teknolojinin yarattığı potansiyeli içselleştirmiş bir grup.
Cumhurbaşkanımızın geçen hafta Johannesburg‘da davetli olduğu BRICS toplantısında Türkiye’ninde bu gruba dahil edilmesi fikrini paylaşmış olması çok yerinde bir gelişme. BRICS zaten sadece ekonomik olarak değil politik olarak da güçlenmeye çalışan bir topluluk. Yakın zamanda genişlemeleri bekleniyor. Yapı olarak bize daha çok benzeyen bu gelişen ekonomilerle birlikte olmak Türkiye içinde son derece yararlı olacaktır. Özellikle bilgi ve iletişim teknolojileri devrimini içselleştirmiş BRICS grubunun içinde olmamız dijital ekonomi yolculuğumuza hız kazandırabilir.
BRIC tanımlaması ilk kez 2001 yılında Goldman Sacsh’da çalışan bir grup tarafından ortaya atıldı. Küresel gelirlerdeki payları ve büyüme hızlarıyla dikkat çeken (B)rezilya, (R)usya, H(i)ndistan ve (Ç)in sadece ekonomik güçler olarak değil, politik güçler olarak da gruplandı ve BRIC adıyla anılmaya başlandı. 2006 yılında ilk maliye bakanları toplantısını gerçekleştiren BRIC, 2009 yılında Rusya’da liderler düzeyinde ilk toplantısını gerçekleştirdi. BRIC ülkeleri Latin Amerika, Avrupa ve Asya’yı kapsıyor ama Afrika bunun dışında kalıyordu. 2010 yılında Afrika’nın en büyük ekonomisi Güney Afrika, sağlam altyapısı ve eğitimli iş gücü ile BRIC’i BRICS yaptı.
Bugün BRICS üyeleri dünya nüfusunun yüzde 40’ını temsil ediyor.
Küresel ekonomik aktivitenin yüzde 20’sini temsil ediyor.
BRICS bugün G7’ye güçlü bir rakip olarak var.
Bugüne kadar gerçekleşen BRICS toplantılarından anlıyoruz ki, BRICS AB gibi tek bir para biriminin olacağı bir pazar kurma niyetinde değil. BRICS daha global bir vizyona sahip.