Eee takip etmiyorsan nasıl böyle kesin bir öngörüde bulunabiliyorsun?
Halbuki finans uzmanları iyi bilir; hiçbir varlık sürekli olarak, sonsuza kadar değer kazanmaz!
Aralık ayında 20 bin dolara yaklaşan Bitcoin şu anda 7 bin dolarlar civarında seyrediyor. Dalgalı, hatta feci fırtınalı bir piyasa.
Bitcoin ve beraberindeki kripto varlıklardan oluşan piyasa çok kazançlı hale geldiğinde, hiçbir temeli ve değeri olmayan, sadece kâğıt üzerinde bazı fikirlerin paylaşıldığı çok sayıda proje ortaya çıktı. Bunların hepsinin birer dijital parası var. Aslında dijital para yerine jeton kelimesi daha uygun olur. Her projenin bir jetonu var ve bu jeton piyasada işlem görmeye başladı.
Aynı zamanda dünyanın birçok yerinde, bir anda çok para kazanmayı hayal eden ve teknoloji hakkında hiçbir fikri olmayan bir grup insan da belirdi.
Piyasa hızla yükselmeye başladı çünkü piyasadaki bu yeni yatırımcılar bu yükselişin sonsuza kadar devam edeceğini düşündü. Ve hiçbir temeli olmayan projelere yatırım yapmaya başladı.
Örneğin TrumpCoin diye bir kripto para var. Trump için sosyal medyada paylaşımlar yaparak TrumpCoin kazanabiliyormuşsunuz. Veya aynı şekilde PutinCoin veya TheresaMayCoin var. İnsaneCoin (aklını kaçırmışların jetonu) adında bir kripto para bile var – bu da şu anda 2.5 milyon dolar piyasa değerine sahip. Olayın ne kadar kontrolden çıktığına siz karar verin!
Anlayacağınız projelerin yüzde 95’i saçma sapan fikirler üzerine inşa edilmiş. Şu anda deneyimlenen büyük fırtınanın sebebi, bu fazla ve gereksiz projeleri sistemin temizlemeye başlaması gibi görünüyor.
Bu yemek özellikle önemliydi çünkü 4. jenerasyon tarafından yönetilen ve yaklaşık 1 Milyar dolarlık ciroları olan bu şirket son yıllarda çok iddialı bir dönüşüm yolculuğuna başlamıştı. Üç jenerasyonun fiziksel ürünlerle büyüttüğü şirket artık 4. jenerasyonda bir yazılım şirketine dönüşüyordu. Dijital dönüşüm projeleriyle nefes alıp veren biri olarak mutlaka bulunmam gereken bir toplantıydı.
Bugün, üretim konusunda derin tecrübeye sahip Japonya ve Almanya gibi ülkeler üretim alanındaki liderliklerini Endüstri 4.0 ile tekrar elde etmeye çalışıyor.
Tüketici teknolojilerinde öncelikle Amerika (Google), şu anda da Çin (Tencent) liderlik ediyor.
Ancak üretim teknolojileri veya endüstriyel internet olarak da isimlendirilen alan, tüketici teknolojilerine göre çok daha komplike. Almanya ve Japonya gibi üretim teknolojilerinde derin deneyime sahip ülkeler bu tecrübelerini büyük veri ve robotik ile birleştirerek müşterileri için yeni ve geliştirilmiş değerler yaratmak için çalışıyor. İşte bu, üretimde gerçek bir devrim anlamına geliyor.
Hafta sonu sohbet imkânı bulduğum Mana-san da, robotik ve büyük veri alanındaki çalışmalarından bahsediyordu.
Şu anda ülkemizde de birçok üretici ve fabrika, sahip oldukları veya erişebilir oldukları verinin büyük bir kısmını tanımıyor ve kullanamıyor. Veri temelli servisler günlük hayatta her an elimizin altında. Google Haritalar uygulamasını düşünün. Eğer canlı veri olmasaydı bu uygulama iki nokta arasındaki belli başlı yolların bilgisine sahip olurdu. Ancak var olan canlı veri ile bu uygulama size optimize edilmiş trafik haritasını verebiliyor. İşte verinin aynı şekilde üretimin ve fabrikanın içine entegre edildiğini düşünün. İşte dijital ekonomideki kârlı dijital fabrikalar bunlar olacak.
Üretim bandından canlı veriyi alarak, bulutta analiz ederek, üretimde katmanlı bir verimlik oluşturabileceğiz. Kaliteyi anlık olarak monitör etme imkânı oluşuyor.
Şu anda Türkiye için en büyük engel ülkemizde yetersiz fiber network ağının bulunmasıdır.
Hız teknolojidir.
Teknoloji hızdır.
Aklımız bu hafta Zeytin Dalı operasyonuna katılan cesur Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarında.
Afrin, dağlık ve engebeli bir araziye sahip. Uzun süredir bölgeyi işgal altında tutan hain terörist grup, yeraltına sığınaklar, tüneller inşa etmiş olabilir.
Zor bir alan.
Ancak Türk Silahlı Kuvvetleri’nin büyük azmi ve kendi geliştirdiği ileri savunma teknolojileri ile Zeytin Dalı operasyonunu büyük bir başarı ile tamamlayacağına dair inancımız sonsuz.
3 Ekim 2017’de kaleme aldığım yazıda savunma sanayisinin dünyanın birçok ülkesinde ülke ekonomisindeki sıçramalarda nasıl lokomotif rolü üstlendiğini yazmıştım. Ülkemizde mühendislik fakültesi mezunlarının en çok tercih ettiği şirketin savunma sanayi şirketlerinden Aselsan olduğunu da aynı yazıda paylaşmıştım.
Türkiye’nin sınır güvenliğine yönelik tehditleri ortadan kaldırmaya yönelik gerçekleştirilen Zeytin Dalı operasyonunda kendi mühendislerimizin geliştirdiği teknolojilerin kullanılıyor olması da doğrusu hem bu mücadele için, hem de genel olarak Türkiye ekonomisinin dijital dönüşümü için bizlere umut vermeli.
Yahu yok mu bir babayiğit çıkıp da “ben de şu blockchain projesini başlatıyorum” diyecek? Türkiye’de bu yeni teknoloji ile lojistikten, tarıma kadar uzanabilecek geniş bir yelpazede potansiyel çözümler söz konusu.
Ancak şunu da anlamak gerekir ki; ciddi bir balon da söz konusu bu yeni oluşumda. Şöyle ki; ciddi takım kurmadan, herhangi bir prototip geliştirmeden, insanlardan para almaya başlayan şirketler oluştu zaman içinde. Bu zararlı yapıların bu oluşumdan temizlenmesi gerekiyor. Zaman içinde bunun da olduğunu göreceğiz.
Tarihte hiçbir teknoloji devrimi balonsuz gerçekleşmedi. Bu işin doğasında vardır zaten. Aşamalardan biridir.
İnternet’in eksik kalan kısımlarını tamamlayan ve iyileştiren bu teknoloji, büyük şirketler tarafından da çok ilgi görüyor. Seattle’da 40-50 kişinin katıldığı bir siber güvenlik toplantısında “aranızda blockchain teknolojisini duymayan var mı?” dediğiniz de hiç el kalkmıyor.
Geçen hafta ülkemizin önemli üniversitelerinden birinde yüksek lisans yapan bir grup genç arkadaşla dijital ekonomi konusunu konuşma imkanım oldu. Öğrencilerin her biri Türkiye’nin en saygın şirketlerinde başarılı yöneticiler olarak çalışıyor. Yukarıdaki soruyu “ aranızda blockchain teknolojisini duyan var mı?” şeklinde tersten sorduğumda, salonda sadece bir kişi elini kaldırdı ve şirketlerinin blockchain teknolojisini incelediklerini paylaştı sınıfla.
Bu en yeni teknolojiyi devletin de anlayarak, Türkiye’nin bu treni kaçırmamasını sağlamak üzere şirketlere ve girişimcilere yönelik programlar oluşturulabilir. Japonya, Rusya ve birçok Doğu Avrupa ülkesi gibi yeni İnternet döneminde Türkiye’yi sadece tüketici değil, servis sağlayıcı olarak konumlandırma şansımız olduğuna inanıyorum.
Endonezya veya benzer az gelişmiş ülkeler bu teknolojiye şimdilik kapılarını kapamış görünüyor. Öte yandan Japonya, Çin ve Güney Kore de çıkan bazı sorunlar sonrası kollarını daha da geniş açtı yeni İnternet için. Bu yazıyı yazdığım sıralarda Ukrayna hükümeti açıklama yaptı “Bitcoin’i legalize edecekleri ve bu teknoloji için daha ciddi adımlar atacakları” yönünde.
Benim hayalimdeki Türkiye, hem kendi kaynaklarıyla hem de var olan diğer kaynaklarla yeni teknolojileri kullanarak ekonomisini güçlendirebilen bir ülkedir.
Bu üç genç araştırmacıdan Daniel Gruss’ın yazdığı kod güvenlik bariyerlerini aşar. Bir anda bilgisayarın çekirdeğinden, “kernel”, kendi internet arama tarihçesi gibi çok özel bilgiler su yüzüne çıkıverir. Eğer Gruss bunu yapabilmişse başkaları da yapmış olmalı diye düşünür.
Hemen mikroprosesörleri üreten İntel ile bağlantıya geçer. İntel bir hafta sessiz kalır. Daha sonra “mesajınızı aldık, ilk değilsiniz” diye dönerler.
Bu sorunlar yirmi yıldır kullanılan ürünlerde ortaya çıktı. Yani aynı ürünler tüm dünyada çok yaygın olarak kullanılıyor.
Veri, dijital ekonominin tek altyapısı.
Verinin güvenliği 2018 ve ötesinde vatandaşlar olarak bizlerin ve hükümetlerin en büyük derdi olacak.
Verinin güvenli bir şekilde elde edilip saklanabilmesi ve çalışılabilmesi hem kişisel hem de milli güvenlik konusu olarak hayatlarımıza girmeye başladı.
ABD ve Çin kendi platformlarını hızla yaratarak kendi verilerine, kendileri sahip çıkarken, dünyanın da verisini ellerinde bulundurma yolunda ilerliyorlar. Tek pazar olarak bu yarışa giren Avrupa bu yarışta geride kaldı.
Burada kendimize sormamız gereken soru bu önemli altyapıya bizim nasıl sahip olabileceğimizdir. Bunun ötesinde global platformlar yaratarak başkalarına da servis sağlayabilmek, Türk ekonomisine büyük aşama kaydettirebilir.
2017 yılı teknoloji dünyasının önemini ve ağırlığını giderek artırdığı bir yıl oldu. Geçtiğimiz haftalarda Erin Griffith Wired dergisinde “2008 yılının hainleri Wall Street’deki yatırım bankacılarıydı. 2017’nin hainleri teknoloji çalışanları” diyerek teknolojistlerin artan ağırlığına işaret ediyor. Bu sözler önümüzdeki dönemde teknoloji dünyasına karşı ufaktan bir tepki oluşmaya başlayacağının da göstergesi.
Amerika’da 2016 sonunda gerçekleşen seçimlerde Facebook, Google ve Twitter gibi platformların “hack”lerenerek, sonuçların etkilenmiş veya değiştirilmiş olması ihtimali ve endişesi aslında oluşmakta olan toplumsal tepkinin bir göstergesi.
İnsanlar makinalar tarafından kontrol edilmek istemiyor.
Ama giderek makinaların kontrolü altına giriyoruz.
Akıllı telefonlara bağımlıyız.
İşlerimizi robotlara kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyayız.
Sürekli olarak anlamadığımız algoritmaların bize verdiği verilere maruz kalıyoruz.
Görünen o ki önümüzdeki 30 yılın hikayesi bu olacak. Bunu değiştirmek zor. Ancak teknolojiyi daha yakından takip ederek ve günlük hayatlarımızı kontrol altına almakta olan algoritmaları anlamaya gayret ederek, gelecek 30 yılı daha kaliteli yaşamak mümkün olabilir.
Neyse biz geçen hafta kaldığımız yerden devam edelim.
Bu herkesin balon dediği dijital para biriminin arkasında dünyayı demokratize etme potansiyeli olan bir teknoloji var. Bu teknoloji bugün hayatımızda değil. Muhtemelen 3 yıl daha günlük hayatın parçası olmayacak. İnsanların belli bir protokol içinde, merkezi bir güç olmadan yaşayabilmelerini sağlama potansiyeli olan bir teknoloji.
İnterneti kocaman bir ağ olarak düşündüğümüzde, blockchain bu ağı merkezi olamayan pazaryerlerine dönüştürüyor. 20. yüzyılda ekonomist Coase kurumsal işletmelerin varlık sebeplerini açıklayarak Nobel ödülü almıştı. Coase kurumsal işletmelerin ticaret ve pazardaki verimliliği artırmak için var olduğunu söylüyordu. Blockchain teknolojisi bu prensipten yola çıkarak hızlı bir şekilde daha efektif çalışan kurumlar ortaya koyabilecek.
***
Bu teknoloji finanstan, tarıma tüm sektörleri etkileyecek. IBM ve Microsoft blockchain konusunda en iddialı çalışmaları yapıyor. Önce altyapının hazırlanması gerekiyor ki blockchain uygulamaları herkes tarafından kullanılır hale gelsin.
1969 yılında Amerikan Savunma Bakanlığı’na bağlı çalışan DARPA tarafından İnternet’in öncüsü olarak kabul edilen ARPANET başlatılmıştı. 1989’dan itibaren İnternetin gündeme gelmesi ile bu network sona erdi. O ilk yıllarda İnternet fiziksel dünyayı kopyalamaya çalışıyordu. Dergileri doğrudan İnternet ortamına aktarıyorlardı mesela…
2000’li yıllardaki finansal düzeltme sonrası İnternet’in doğasına uygun uygulamalar karşımıza çıkmaya başladı. Facebook Airbnb ve diğerleri ...
Ama şu anda adeta bir fenomene dönüşmüş kişi veya kişilerle ilgili böyle ciddi bir olasılık var. 2008 yılında sanal para birimi Bitcoin’e ait ilk çalışmayı yayımlayan, 1975 doğumlu olduğunu ve Japonya’da yaşadığını belirten, Satoshi Nakamoto’nun kim veya kimler olduğu konusunda hala kimsenin fikri yok.
Şu anda var olan 1350 farklı sanal para biriminden ilki olan Bitcoin 2009 yılında ilk kez işlem görmeye başladı.
2011 yılı Şubat ayında 1 bitcoin 1 dolara karşılık geliyordu.
Bu yazıyı yazdığım saatlerde 1 bitcoin 18 bin 574 dolara karşılık geliyor.
2017 Ocak ayında tüm sanal para birimlerinin toplam pazar değeri 17.7 Milyar dolardı.
12 Aralık 2017 itibarıyla tüm sanal para birimlerinin toplam pazar değeri 500 Milyar doları aştı.
Bu bir yılda