Zeytinyağı geniş bir tencerede kızdırılıp incecik doğranan kuru soğanlar kızgın yağda, tahta bir kaşıkla sürekli karıştırılarak 2-3 dakika kavrulur.
Üzerine kıyma ilave edilip 5-6 dakika daha kavrulur. Kıymanın rengi kahverengileştikten sonra doğranmış pazı yaprakları aktarılır.
Tuz ve karabiber de serpilip karıştırılarak pazı 2-3 dakika kavrulduktan sonra bir su bardağı ılık tavuk ya da et suyu ilave edilir. Arada sırada karıştırılarak yaklaşık 10 dakika pişirilir.
Kaşıkla yemeğin üzerinde dört adet boşluk açılıp yumurtalar bu boşluklara kırılır.
Ocağın altı kısılır ve yemek kısık ateşte, tencerenin kapağı kapalı vaziyette yumurtalar kayısı rengi alıncaya, beyazları iyice pişip sarıları hafif suluca kalacak biçimde pişirilir.
Servise sunulmadan önce yanına kızartılmış köfteler yerleştirilir ve sıcak sıcak servise sunulur.
Malzeme listesi
1 kg pazı yaprağı
Kabağı tavla zarı formunda dilimleyin. Kırmızı dolmalık biberin yarısını tavla zarı formunda doğrayıp kabaklarla karıştırın.
Son olarak rendelenmiş peynir ve incecik kıyılmış dereotunu da ilave edip karışımı bir kenarda bekletin.
Diğer taraftan oda sıcaklığında bekleyen yumurtaları derin bir kaba kırın. Üzerine yoğurt ve zeytinyağını ekleyip tel çırpıcı yardımıyla iyice çırpın. Hazırladığınız peynirli harcı yumurtalı karışımın üzerine aktarın.
Un ve kabartma tozunu başka bir kapta karıştırıp tel süzgeçten geçirerek sebzeli hamurun üzerine ilave edin. Malzemeleri tahta bir kaşıkla karıştırın. Kek hamurundan daha katı ve akıcı bir hamur elde edeceksiniz.
Hazırladığınız hamuru yumuşak margarinle iyice yağladığınız mafin kalıplarına kaşıkla paylaştırın. Kalıpların üzerinde en az 1 santim kabarma payı bırakın.
Mafinleri, 10 dakika önceden ısıtıp 175 dereceye ayarladığınız fırında 35-40 dakika kadar pişirip çıkarın.
Soğumasını bekleyip kalıplarından çıkardıktan sonra servise sunun.
Malzeme listesi
İncecik doğranarak derin bir kaba aktarılır. Dereotu ve maydanoz da ayıklanıp yıkandıktan sonra incecik doğranarak marulun olduğu kaba eklenir. Üzerlerine tuz serpilen sebzeler ovalanarak yumuşatılır.
Diğer taraftan, tahin orta boy bir kaseye aktarılıp üzerine limon suyu eklenir. Bir taraftan çatalla çırpılırken bir taraftan da üzerine dövülmüş sarmısak ilave edilir. Süzme yoğurt ve ılık su da katılıp sos karıştırılmaya devam edilir.
Tuz ve kırmızı pul biber serpilip tekrar karıştırıldıktan sonra hazırlanan sos salatanın üzerine gezdirilip karıştırılır. Salata, bir kenarda sosunu çekmesi için 15-20 dakika bekletildikten sonra zeytin ve turp dilimleriyle süslenerek servise sunulur.
Malzeme listesi
-1 adet orta boy kıvırcık marul
-1 demet maydanoz
-1 demet dereotu
Üstelik protein değeri de etten daha fazladır. Küçük bir araştırma sonucu, mantarın 60 bin çeşidi olduğunu öğrenip şaşkınlığa uğradım.
Mantar deyince akla ilk gelen şeylerden biri de zehirdir. Artık, özellikle kentte yaşayan bizler için, mantarı toplayıp yemek çok uzaklarda kaldı. Köylerde yaşayanlar içinse mantarın zehirli olup olmadığını anlamak tam bir uzmanlık gerektiriyor. Doğayla haşır neşir olanlar kendilerinden emin bir tavırla “bu mantar zehirli değil” deyiveriyorlar. Oysa mantarın zehirli olup olmadığına dair kesin bir gösterge yok.
Zehirli olan mantarlarla ilgili bir tek şeyden eminim; o da renk ve şekil olarak inanılmaz çekici oldukları.
Bizler yani kentte yaşayanlar için de bir tavsiyem var; mantarı satın aldığınız gün tüketmeye çalışın ve yıkadıktan sonra limonlu suda bekletin. Mantar buzdolabında beklediği süre içinde kararmaya ve diriliğini yitirmeye devam edecektir.
Portakallı ballı tavuk
Butların daha çabuk pişmesi için bıçağın ucuyla 5-6 yerinden kesilerek derin yarıklar açılır. Soğan incecik doğranır. Sarmısaklar soyulup pirinç tanesi büyüklüğünde dilimlenir. Zeytinyağı geniş bir tencereye koyulup tavuk butları tencereye yan yana sıralanır. Üzerlerine soğan ve sarmısaklar serpiştirilip orta ısılı ateşte, arada sırada çevrilerek yaklaşık 7-8 dakika kızartılır. Diğer taraftan, sos için portakal suyu ve mısır nişastasını geniş bir kaseye koyulur. Tel çırpacak ya da çatal yardımıyla çırpılarak karıştırılır. Üzerine hardal, bal ve salça eklenip çırpmaya devam edilir. Tuz ve karabiber de serpildikten sonra ılık su (tavuk ya da et suyu da kullanılabilir) aktarılıp iyice karıştırılır. Elde edilen pürüzsüz kıvamdaki sos kızarmakta olan tavukların üzerine aktarılır. Tahta bir kaşıkla birkaç kez karıştırılıp pişmeye bırakılır. Yemeğin suyu kaynamaya başlayınca ocağın altı kısılıp tencerenin kapağı kapatılır. Tavuklar iyice yumuşayıncaya kadar, en az 30-40 dakika pişirilir. Patates püresi ile birlikte servise sunulabilir. İstenirse ince kıyılmış maydanozla da süslenebilir.
Malzeme listesi
- 4 adet tavuk but
Sonraki dönemde Edirne, Balkanlar’dan önemli ölçüde göç almıştır.
Ciğer sarması, geleneksel Edirne yemeklerinin en önemlilerindendir. Bu yemeğin saray kökenli olduğunu söylemek gerek.
Tatar böreği ve şığbörek ise kentin Balkanlar’la olan bağlantısının göstergesidir. İçinde sarmısak olan ve kömür ateşinde pişen köfte de Trakya’nın diğer önemli kenti Tekirdağ’ın simgelerinden biridir. Bu özel lezzetin tadına henüz bakmadıysanız, çok şey kaçırmışsınız demektir.
Kaçamak, mısır unu ve lahanayla yapılan mısır unu dolması, pırasayla yapılan pireşe de kentin önemli lezzetlerindendir.
Osmanlı Devleti’nin 1300’lü yıllarda yaptığı seferlerle hakimiyet altına aldığı Trakya’nın bir kısmı Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı sonunda Yunanistan ve Bulgaristan’a geçmiştir.
Bugün Türkiye sınırları içinde kalan kısmı, nüfus yoğunluğu en çok olan bölgelerimizdendir.
NİŞASTALI DAMLA SAKIZLI YILDIZ KURABİYE
Oda sıcaklığında yumuşamış margarini derin bir kaba koyup üzerine toz şekeri ekleyin.
Şimdi gençlerin meslek seçimlerine bakınca ne kadar inanılmaz geliyor değil mi?
Evet, kalaycılığı hakkıyla öğrenebilmek için yıllarca çırak olarak çalışmayı göze alan çocuklar, gençler varmış.
Kalay yapmak hem ustalık hem de yetenek isteyen bir iş olduğu için mesleğin inceliklerini öğrenmek de yıllar alıyormuş.
“Kalaylı Kaplarda Alaylı Yemekler” isimli bakır kitabımı yaparken İstanbul’da kalan, bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az sayıdaki kalaycıları ziyaret etmiştim.
Yıllardır aynı işi aşkla yapan bu zanaatkarlar, eskiden kapılarında kuyruk olduğunu, işlere yetişemediklerini ve bu yüzden günlerce dükkanlarında yatmak zorunda kaldıklarını anlatmışlardı, “Kalay demek bakır mutfak eşyası demek, bakır kullanılacak ki kalaya ihtiyaç duyulsun” demişlerdi.
Bakırın yerini önce alüminyumun, daha sonra da çeliğin almasıyla kalaycılar da bir bir mesleği bırakıp başka mesleklere yönelmiş.
Hâlâ kalaycılık yapanlarsa “Bu yaştan sonra başka meslek öğrenmek çok zor” düşüncesiyle mesleği sürdürdüklerini söylüyor.
DÖRT MEVSİM PİZZA
Ağzının tadını bilen ve maddi durumu da buralardan alışveriş yapmaya elverişli olanlar özel tatları bir araya getiren bu marketlerden alışveriş yapıyorlar.
Sayıları günden güne artan bu marketlerde ne ararsanız var. İtalya’dan gelen peynir çeşitleri, kaliteli şarküteri ürünleri ve etler ve yöresinde butik olarak üretilmiş köy kaymağı...
Evet gurme marketlerde çeşit zenginliği ilk kriter olabilir ama tek kriter değil.
Yani öyle her markette bulunabilen yiyecek içecek çeşitlerini bir araya getirmekle gurme market olunmuyor.
Bu marketlerde bulunan ürünlerin kaliteli ve butik olarak üretilmiş olmaları şart. Ürünlerin aynı zamanda sağlıklı ve taze de olmaları gerekiyor.
Bazı gurme marketler satış yeri olmanın da ötesine geçiyor.
Markete gidip alışveriş yapabiliyor ve örneğin satılan şarküteri ürünlerinden yaptırdığınız sandviçinizi afiyetle yiyebiliyorsunuz. Ya da dinlenmek için iyi yapılmış bir kahve içebiliyorsunuz.
Aslında ikisi aynı şeyin adı ama hangi isimle çağrılacağı yörelere göre değişiklik gösteriyor.
Şimdilerde kuruyemişçi dükkanlarının tavanlarından kışkırtıcı bir şekilde sarkan üzüm sucuğu, eskiden köy kadınları tarafından yapılırdı.
Köyün hamarat kadınları ilkbaharda bir araya gelir ve topladıkları üzümün suyunu sıkarlardı ilkin. Daha sonra bu üzüm suyu kaynatılırdı.
Bir taraftan iplere dizilen cevizler bu üzüm suyuna batırılır ve soğumaya bırakılırdı.
Soğuyan cevizler tekrar üzüm suyuna batırılır ve bu işlem cevizlerin üzerindeki üzüm tabakasının kalınlığı yeterli seviyeye ulaşıncaya kadar devam ederdi.
Üzerindeki üzüm tabakası yeteri kadar kalın olan sucuk koyu bir renk alır. Bunun için de kömenin koyu renkli olanı daha makbuldür.
Kömeyi daha önce tatmadıysanız önümüzdeki kış mevsimi iyi bir fırsat. Çünkü köme kış ayları için ideal bir enerji kaynağı aynı zamanda.
SÜS KABAĞI DOLMASI