Havuç ve kabak kurşun kalemden daha ince şeritler halinde dilimlenir. Kırmızı lahananın solmuş kısımları atılıp uzunlamasına ikiye bölündükten sonra uzun şeritler halinde doğranır.
Sıvıyağ geniş bir tavaya (wok tavası kullanılmasını öneririm) aktarılıp orta ısılı ateşte kızdırılır. Soğan, sarmısak ve sebzeler tavaya aktarılıp karıştırılır. Sürekli karıştırılarak, sebzeler hafifçe yumuşayıncaya kadar, 7-8 dakika kavrulur. Tuz ve karabiber serpiştirilir.
Diğer taraftan, sosun hazırlanması için; ananas suyu (yoksa portakal ve şeftali suları) bir kaba aktarılıp ketçap, sirke, soya sosu, nişasta, salça ve pul biber ilave edilir ve çatal yardımıyla pürüzsüz hale gelinceye kadar çırpılır.
Hazırlanan bu sos (varsa tavuk bulyonla birlikte) sebzelerin üzerine aktarılır ve sık sık karıştırılmaya devam edilerek 5-6 dakika daha kavrulur. (Sebzelerin diri kalması gerekir.) Sebzelerin iyice pişmesi tercih ediliyorsa, 1 su bardağı sıcak su eklenip iyice pişirilir. Spagetti ya da noodle kaynar suda 10-12 dakika kadar haşlanıp süzülür. Üzerine soslu sebzeler ilave edilip karıştırıldıktan sonra servise sunulur.
Not: Varsa bu sosa 1 yemek kaşığı acı tatlı (sweet and sour) sos da katılabilir.
Malzeme listesi
- 1 paket spagetti (400 gr)
Ertesi gün büyük bir tencereye koyup üzerine 8 su bardağı et ya da tavuk suyu ekleyin. (Hazır bulyon da kullanabilirsiniz.)
Arada sırada karıştırarak buğday yumuşayıncaya kadar, 35-40 dakika pişirin. İyice yumuşayan buğdayı ocaktan alıp süzmeden bir kenarda bekletin.
Diğer taraftan, zeytinyağı ve incecik doğradığınız soğanı büyükçe bir tencereye koyup orta ısılı ateşte, sürekli karıştırarak 2-3 dakika kadar kavurun.
Üzerine soyup tavla zarı formunda doğradığınız patates ve havucu ekleyin. Eğer taze ya da dondurulmuş bezelye kullanacaksanız ilave etmenin tam sırasıdır, çünkü bezelye geç pişer.
Konserve bezelye kullanmanız halinde son aşamada, yeşil soğanla birlikte katın.
Sebzeleri tahta bir kaşıkla sürekli karıştırarak 3-4 dakika kadar kavurun. Unu ilave edip aşurelik buğdayı da suyuyla birlikte tencereye aktarın.
Sürekli karıştırarak havuçlar yumuşayıncaya kadar kaynatıp tuz ve karabiberi serpiştirin.
Ekibimle kategoriler üzerinde çalışırken bazı kategorilerin değişemeyeceğini gördüm. Bu kategorilerden biri de “zeytinyağlılar”dı.
Evet, Türk mutfağı için başlı başına bir kategoridir zeytinyağlılar. Aslında Türk mutfağında o kadar da eskilere dayanmıyor zeytinyağının geçmişi. Osmanlı İmparatorluğu’nda son dönemler hariç, zeytinyağlı yemeklerden bahsetmek pek mümkün değil. İlk kez 1800’lü yıllarda girmiş zeytinyağlı yemekler mutfağımıza. Üstelik 500 yıllık imparatorluğun başındaki padişahların çoğu, zeytinyağının tadına bile bakamamış.Yani zeytinyağının Türk mutfağında yayılması padişahlara yetişememiş.
Sarayda belli bir döneme kadar zeytinyağı kullanılmamış. Yaygınlığı geç olmuş ama sağlam yerleşmiş zeytinyağlılar mutfak kültürümüze...
MERCİMEKLİ BİBER DOLMASI
Dolmanın iç harcının hazırlanması için soğanlar çok ince yemeklik, sarmısaklar pirinç tanesi büyüklüğünde doğranır. Bulgur ve mercimek yıkanıp süzülür.
Sıvıyağın 2 yemek kaşığı kadarı, soğan, sarmısak, bulgur ve mercimek geniş bir tencereye koyulur. Orta ısılı ateşte karıştırılarak 5 dakika kadar kavrulur.
Salça, tuz, karabiber, kimyon, pul biber ve yenibahar ilave edilip 4-5 dakika daha kavrulur.
Bu değirmenlerin modelleri ve yapıldıkları madde her evde değişiyor ama içlerinde hep aynı şeyler var: Tane karabiber ve öğütülmemiş kaya ya da deniz tuzu.
Aslında bu iki değirmen pek çok şeyin simgesi haline geldi diyebiliriz;
Sağlıklı, bilinçli beslenmenin, damaklarımızın ayrıntıları ayırt edecek kadar geliştiğinin ya da modern trendleri takip ediyor olduğumuzun...
Bu bilinçlenme, market raflarını da şekillendirdi diyebiliriz sanırım.
Artık hemen bütün marketlerde öğütülmemiş tuzun ve karabiberin birkaç çeşidi var.
Hatta artık markalar arası rekabet de var bu alanda.
Öğütülmemiş tuz ve tane karabiber o kadar yaygınlaşmış durumda ki, geçenlerde Anadolu’nun bir kasabasında gittiğim lokantada masada iki değirmen görünce hiç şaşırmadım ve bu manzara beni çok sevindirdi.
PATATESLİ PEYNİRLİ KRUVASAN
Biz Türklerde bir alışkanlık vardır; balığın olduğu sofrada yoğurt da olmaz, yoğurtla yapılan yemekler de. Çünkü balıkla birlikte yoğurt yediğimizde zehirleneceğimize inanırız. Peki işin aslı nedir? Aslında balıkla yoğurt yemenin hiçbir sakıncası yoktur. Sakıncalı olan yoğurdu bayat balıkla birlikte tüketmektir, işte o zaman bayat balıkta artan histamin adındaki protein yoğurttakiyle birleşir ve metabolizmada alerjik reaksiyona neden olur. Ancak, şunu da aklımızdan çıkarmamamız gerekir: Bayat balık tek başına tüketildiğinde de bizi zehirlemek için yeterlidir. Yani bayat balığın bize zarar vermek için yoğurda ihtiyacı yoktur.
Sözün kısası, balığın olduğu sofralara gönül rahatlığıyla yoğurt konabilir ve afiyetle de yenir.
Cevizli tavuklu salatası
Maydanoz, dereotu ve taze yeşil soğanı ayıklayıp yıkadıktan sonra incecik doğrayın. Tavuk göğüs etini haşlayıp soğumasını bekledikten sonra küçük parçalar halinde didikleyin ve derin bir kaba koyun.
Üzerine maydanoz, dereotu ve taze yeşil soğanı ekleyip karıştırın. Ceviz içini ve bezelyeyi de ilave edip tuz, pulbiber, kimyon ve karabiberi serpiştirin ve iyice karıştırın. Son olarak, üzerine zeytinyağını da gezdirin.
Tavuklu karışımı servis tabağına alın. Üzerine birkaç adet bütün ceviz yerleştirip servise sunun.
Malzeme listesi
- 1 adet tavuk göğsü
Yılları daha hızlı eskitmeye başladığımdan beri birçok şeye farklı gözle bakıyorum.
Özellikle bir yemekçi olarak, sebze ve meyvelere bakışım değişti. Neredeyse onlarla sohbet edecek kadar canlı olduklarını düşünüyorum artık.
Bazen domatese bakıp şöyle söylemek geçiyor içimden: “Sevgili domates, sanki o eski tadın tuzun yok, seni çok bozduk.” Pırasayla sohbetimi ise şöyle hayal ediyorum: “En çok da sana üzülüyorum. Kim bilir nasıl bir tohum kullanıyorlar ki adeta ota çevirdiler seni.”
Şaka bir yana, bütün sebzelerin ve meyvelerin sahtesi yapıldı sanki.
Havuçlar odun gibi, tadı tuzu yok; lahana pişerken eskisi gibi kokusu evi sarmıyor, üstelik bir türlü pişmek bilmiyor.
Patlıcana gelince... Eskiden neredeyse çiğ yediğimiz bu sebze, şimdi neredeyse yalnızca kızartıldığında lezzetli.
Çünkü bu malzeme miktarıyla hazırlanan mayalı hamur, dinlenirken kabarıp 2 misli hacim kazanır. Hamurlardan birini komşuya vermek yapılabilecek en iyi şeydir. Çünkü bu hamur buzdolabında beklese bile en fazla birkaç gün dayanır...
Hamurun hazırlanması için; un derin bir kaba konulup tuz atıldıktan sonra iyice karıştırılır.
Kabartma tozu gibi paketlerde satılan instant (kuru) maya unun üzerine aktarılıp tekrar karıştırılır.
Üzerine toz şeker serpilip karıştırmaya devam edilir.
Oda sıcaklığında bekleyen yumurta kırıldıktan sonra süt de azar azar ilave edilip yoğrulmaya başlanır.
Yaklaşık 4-5 dakika kadar yoğrulan hamura son olarak oda sıcaklığında iyice yumuşamış olan margarin eklenir.
Malzemeler birbiriyle iyice karışıncaya ve ele yapışmayan bir hamur elde edilinceye kadar yoğrulur.
Bundan yola çıkarak, “madem sanal da olsa o tadı damağında hissedebiliyorsun, o halde doyma hissinin de sanal olmasını sağlayabilirsin” diye düşündüm. İşte bunu başardığım anda kilo problemi diye bir şey kalmayacaktı.
Düşünün, yemek saati geldiğinde masa başında oturuyorum, önümde boş tabaklar, çatal kaşık bıçak var. Ben yemek istediğim yemek çeşidini hayal ediyorum ve o tadı sanal olarak damağımda hissediyorum.
Bol domatesli, sarmısak ve fesleğenli bir makarna düşlüyorum. Başlıyorum makarnayı yemeğe. O enfes tadı damağımda hissediyorum. Düşünüyorum tatlı yesem mi? Neyse fırın sütlacın tadına bakabilirim. Üzerine de sakızlı dondurma yakışır hani. Onu da az miktarda ama yine sanal olarak mideye indiriyorum. Eh artık doydum!
Bu sanal tecrübeden sonra düşündüm de o muhteşem lezzetleri tatmaktan vazgeçemeyeceğime kanaat getirdim.
ÜZÜMLÜ ÇAVDAR UNLU EKMEK
Cavdar unu karışımı, tuz ve hazır toz maya derin bir kaba koyulup karıştırılır. Üzerine oda sıcaklığında bekleyen su azar azar aktarılır ve yaklaşık 5-6 dakika, kulak memesi yumuşaklığında, ele yapışan bir hamur elde edilinceye kadar yoğrulur.
Kuru üzüm de serpiştirildikten sonra tekrar yoğrulur. Üzeri hafif nemli bir mutfak peçetesiyle örtülüp oda sıcaklığında 40-50 dakika kadar dinlendirilir.