TARİHİN İÇİNDEN
Araştırmalar Abu Dabi’de yerleşimin MÖ 3 bin’de başladığını kanıtlamış. İlk dönemlerde yaşam balıkçılık ve hayvancılıkla sürdürülmüş. Günümüzdeki Abu Dabi’nin temelleri 18’inci yüzyılda atılmış. Şeyh kavgaları tarihinde önemli bir yer tuttuyor. 19’uncu yüzyıl sonlarına doğru İngilizlerin koruması altına girmiş ama ne yazık ki bu kanlı günlerin sonu gelmemiş. 20’nci yüzyıl başları rakibi Dubai ile kardeş kavgalarına sahne olmuş. Geçimini tarım ve hayvancılıktan sağlayan Abu Dabi’nin kaderi 20’nci yüzyılın ortalarında petrolün bulunmasıyla tamamen değişmiş. Birleşik Arap Emirlikleri 1971 senesinde İngilizlerin korumacılığından ayrılmış ve bağımsızlığını ilan etmiş. Abu Dabi bugün değişen yüzü ve zenginliği ile ülkenin en büyük şehri.
ŞEHRİN YILDIZLARI
Görkemi Şeyh Zayed Camii’nde, bedevi yaşamını Heritage Village’da görün
* Şeyh Zayed Camii: Dünyanın en büyük camilerinden biri ama insanı etkileyen sadece 40 bin kişilik kapasitesi, görkemi değil. İç mekanda aydınlatmanın mükemmelliği, kullanılan renkler ve özellikle maviyle beyazın uyumu sayesinde ortam daha da ferah hale getirilmiş. İçerideki ışığa görkemli avizelerin katkısı tartışılmaz. Mihraba ise özellikle dikkat edin, tek başına bir şaheser olarak kabul ediliyor. Abu Dabi’nin simgesi, şehrin incisi olarak anılan Şeyh Zayed Camii’ni görmemişseniz anılarınız hep eksik kalacak demektir. 2004’te vefat eden BAE’nin kurucusu ve eski Devlet Başkanı Şeyh Zayed Bin Sultan El Nahyan’ın anısına yapılan cami 3 bin işçinin çalışmasıyla 13 yılda tamamlanmış. 22 bin 412 metrekare alana sahip Şeyh Zayed Camii’nde bulunan dünyanın en büyük avizesi ise 10 metre çapında, 15 metre yüksekliğinde, ağırlığı ise 9 ton. 82 kubbesi, 1000 kadar sütunuyla Mağribi ve Osmanlı mimarisinin özelliklerini yansıtan caminin dünyanın en büyük el dokuması Acem halısına sahip olduğunu bilmek bile insanı etkiliyor. Camide bazı geceler yapılan ışık gösterisi için 840 bin ampulden oluşan 44 projektör kullanılıyor ve ortaya inanılmaz bir görüntü çıkıyor.
* Al Maqtaa Hisarı: Yaklaşık 200 yaşındaki hisar etrafı gözetlemek ve şehri çeşitli saldırılardan korumak amacıyla yapılmış. Geçtiğimiz yıllarda onarım geçiren Al Maqtaa Hisarı şehirdeki mimari şaheserler listesinde hak ettiği yeri almış.
* Heritage Village: Dalgakıran üzerine konuşlanmış geleneksel Arap köyü sadece Abu Dabi’nin değil tüm ülkenin en ilginç yerlerinden biri. Tarihten esintiler taşıyan pazar yeri, Bedevi çadırları, klasik cami ve evlerden oluşuyor. Bu topraklarda petrol bulunmadan önceki yaşamı yansıtıyor. (Tel: 971-2-681-4455).
Kayak merkezlerinden en ünlüsü Aspen. Bu kış yolunuz düşerse kayağın yanı sıra Gleenwood Springs ve Hot Sulphur Springs’deki termal banyolara gidebilirsiniz. Bu bölge gurmeler için bir cennet. Sadece Aspen’de dünyaca ünlü şeflere ait 150 bar, restoran var. Grand Junction’da chardonnay veya merlot üzümlerinden yapılan yerel şarapları tadabilirsiniz. Dünyanın en pahalı malikanelerinden biri de Aspen’de. Suudi Arabistanlı Prens Bandar bin Sultan’ın kayak evi Hala Ranch, 5 bin 200 metrekare genişliğinde, 32 odalı. Yani Beyaz Saray’dan bile büyük. Değeri 135 milyon dolar.
ASPENLüks, konfor, spor eğlence bir arada
Aspen’in dünya jet sosyetesinin akın ettiği, en lüks ve en pahalı kayak merkezlerinden biri olduğunu herkes bilir. Yine de onlarca özel uçağın inip kalktığı havaalanı, otelleri, kayak pistleri, mağazalarıyla Aspen “para”, “pahalı” ve “lüks” kavramlarınızı alt üst etmek üzere sizi bekliyor. Rocky Dağları arasına saklanmış doğa harikası kayak merkezi 1350 metre irtifada. Lüksü ve rahatlığı, sporu ve gece hayatını bir arada yaşatıyor.
Ute yerlileri, gümüş madenleriyle çevrili bir alanda yaşadıklarını bilmeden buraya “Parlayan Dağlar” adını takmış. Aspen, bir dönem de Ute adını taşımış. 19’uncu yüzyılın sonlarında, etrafta bolca bulunan kavak ağacından (aspen) esinlenerek şehre bugünkü ismi verilmiş. Birkaç yılda ülkenin gümüş üretim merkezine dönüşmüş. Ne yazık ki 1893’te ekonomik kriz Aspen’i de vurmuş. Kapanan gümüş madenleri yüzünden işsizlik artmış. Başlayan göçle şehirde kalanlar yeni iş alanları yaratmak için ellerindeki malzemeye bakmışlar ve kışın manzaraya hakim olan kar ilişmiş gözlerine. İkinci Dünya Savaşı ile bir süre askıya alınan proje savaş sonrası artan bir hızla devam etmiş. Ev sahipliği yaptığı çeşitli kayak şampiyonaları ününü artırmış. Bugünse dünya jet sosyetesini, sanatçıları ve daha pek çok tanınmış insanı ağırlıyor şehir. Aspen aynı zamanda milyonlarca dolarlık evleri de göreceğiniz bir gör ve görül mekanı.
ŞEHRİN YILDIZLARI
* Wheeler Operası: Burada göreceklerinizi bizim tarihi binalarımızla kıyaslamayın. Biz binlerce yıllık tarihin üzerinde otururken, yeni kurulan bir şehir olarak Aspen’in sadece birkaç yüzyıllık geçmişi olduğunu unutmayın. Wheeler Opera binası da 1889’da inşa edilmiş. Yaşamını madencilikten kazanmaya başlayan kent için bir soluk olmuş. Bugün de sanat etkinliklerine aralıksız devam ediyor, programına göz gezdirmenizde fayda var. Bu hafta komedi festivali başlıyor. Ardından opera temsillerinin yanı sıra konserler yer alacak. (www.wheeleroperahouse.com)
* Elks Building: Aspen’de görebileceğiniz birkaç büyük yapıdan biri olan Elks, gümüş madenciliği zamanında, 1891’de inşa edilmiş. Devasa kırmızı bina zamanla şehrin simgelerinden biri haline gelmiş.
Ana ulaşım kavşağında kurulmuş olmasına rağmen büyük ihtimalle hakkında çok şey duymadığınız bir şehir Balıkesir. Bu, kentte görmeye değer yer yok anlamına gelmez. İsmi genellikle İstanbul ve Rumelihisarı ile anılan, Fatih Sultan Mehmet’in kayınpederi ve sadrazamı Zağanos Paşa’nın istirahatgahı burada. Zağanos Paşa, İstabul’u almadan çok uzun seneler önce Fatih’in yanında yer almış. Padişahın fetihi birlikte planladığı ekibin de içindeymiş. Osmanlı’nın İstanbul’u almasında başrollerden birini oynayan Rumelihisarı’nın yapımında görev aldığı için hisarın azametli kulelerinden birine de paşanın adı verilmiş.
Zağanos Paşa, Balıkesir’in ana camisi Yeşilli Camii’nde gömülmüş. Yapının arkasındaki altıgen planlı türbede eşi Sitti Nefise Hanım ile birlikte yatıyor. Caminin hangi tarihte yapıldığı tam olarak bilinmiyor, kesin olan 1897 Depremi’nde yıkıldığı, sonra yeniden yapıldığı. Türbenin çevresi zamanla çok değişmiş. Yapı, hızla genişleyen, peynirleriyle ünlü çarşının tam ortasında kalmış. Buraya kadar gelmişken hatırlatalım, değişik çeşitlerde peyniri elbette bir çok markette bulabilirsiniz ama ağzının tadına düşkün olanlar, özellikle kelle peyniri almak isteyenler Peynir Pazarı’nı tercih ediyor.
Burası kolay kolay ayrılabileceğiniz bir bölge değil çünkü Peynir Pazarı’nın hemen yanında son derece davetkar bir de hal var. Üstelik burada peynir çeşitlerinin yanı sıra kimini bildiğiniz kimini ise hayatınızda hiç duymadığınız şifalı otları satan aktarları bulmanız da mümkün.
GALATA KULESİ’NİN KOPYASI
Eski Balıkesir’de tarihin kalbinin attığı yerdir 1827’de inşa edilen saat kulesi. Orijinali İstanbul’daki Galata Kulesi’ne benzer yapılan kule 1897 Depremi’nde yıkılmış. 1902’de saatin olduğu yüzünde Arap numaraları taşıyan, tepesinde soğan şeklinde bir kubbesi olan beş katlı bir bina olarak yeniden yapılmış. 1962’de çok başarılı bir restorasyon geçiren kule şehrin sembolü.
Hemen yakında Balıkesir’in hakettiği ilgiyi görmeyen küçük ve mükemmel müzesi var. Bu binada 18 Mayıs 1919’da Alacamescid Toplantısı düzenlenmiş. İzmir’in Yunan işgaline direnmesi kararıyla Kurtuluş Savaşı’nın ilk adımlarından biri de atılmış. Karar şehirde coşkuyla kutlanmış.
Balıkesir Roma ve Bizans dönemlerinde Palaeokastron (Eski Kale) olarak adlandırılmış ve eyaletin de başşehriymiş. Bu nedenle Balıkesir müzesi zamanın en önemli şehirlerinden olan Erdek yakınlarındaki Cyzicus’u da kapsayan geniş bir bölgede ele geçen bulgulara ev sahipliği yapıyor. Eğer Balıkesir civarında gezmeyi planlıyorsanız, müzeye (Pazartesi günleri kapalı) uğramayı ihmal etmeyin.
CUMARTESİ
09.00 KAHVALTI
Viyana’da Central, Demel, Oberlaa veya Landtmann gibi klasik bir Viyana kahvesinde kahvaltıyla başlayın güne. Melange’nıza Croissant’ı andıran Kipferl veya yuvarlak Semmel ekmeğiyle reçel eşlik etsin. Viyana, Avrupa’nın en düzenli, temiz, rafine, kompakt şehirlerinden. Opera binasının önünden Ring’in (Eski şehri bir halka gibi saran) üzerinde devamlı dönüp duran 1 numaralı tramvaya binin. Yaklaşık 20 dakika içinde şehrin en önemli binalarını göreceksiniz. İlk olarak sağınızda içinde Mozart heykeli bulunan Burg Parkı ve Efes Müzesi’ne de ev sahipliği yapan Hofburg Sarayı kalacak. Solda ise sırayla Sanat ve Doğa Tarihi müzeleri, Müzeler Bölgesi, Parlamento, Belediye Sarayı (Rathaus), Viyana Üniversitesi ve Votiv Kilise eşlik edecek bu görsel yolculuğa. Schwedenplatz’a geldiğinizde solunuzda Tuna’nın kanallarından biri kalacak. Burada inip yukarıya Stephansdom’a yürüyün. Şehrin en görkemli katedraline vardığınızda artık tam merkezde ve en hareketli cadde olan Karntner’in üzerindesiniz. Hemen devamındaki Graben ve Kohlmarkt’la beraber Karntner adeta şehrin vitrini, sadece yaya trafiğine açık bu bölgede hayatın tüm renklerine şahitlik edin. Sonra Mozart Kugeln denilen çikolataları mideye indirip Julius Meinl adındaki şık markete bir göz atın.
13.00 ÖĞLE YEMEĞİNDE SCHNİTZEL
Viyana‘nın en meşhur yemeği schnitzeli, patates salatası (Kartoffel Salad) eşliğinde Figlmüller’de yiyin. Porsiyonlar tabaktan taşacak kadar büyük. Tercihiniz hafif bir şeylerse, Nordsee’de fast food deniz ürünlerini tadın ya da sokakta satılan ve şehrin spesiyalitelerinden biri olan Wurst’u (sosis) deneyin.
15.00 SCHONBRUNN’UN GÖRKEMİ
Metronun U4 hattıyla Habsburg’ların görkemli sarayı Schönbrunn’a gidin. 8,5 Euro verip İmperial turu yapın. Arka bahçesinde yürüyüp tepedeki Gloriette’ye çıkın. Avrupa’nın en eski hayvanat bahçesi de bu sarayda.
20.30 KONSER ZAMANI
İçinde opera salonundan Ferrari bayisine, akvaryumdan dünyanın en lüks mağazalarına kadar her şeyin olduğu alışveriş merkezlerinde dolaşır, gece ise en şık restoran ve gece kulüplerinde yemek yer ve eğlenirsiniz. Yaşamın tüm güzelliğiyle en sol şeritte ilerlediği doğunun incisine bir şans verin, pişman olmayacaksınız.
MELEKLERİN ŞEHRİChao Phraya Nehri’nin kıyısına kurulmuş olan 15 milyonluk Bangkok, Tay dilinde “Meleklerin şehri” adını taşıyor. Şehirde inanılmaz bir enerji, ihtişam ve bir o kadar da kaos ve sefalet var. Taylandlılar dünyada görebileceğiniz en zarif ve kibar insanlardan. İki elleri çenelerinin altında, sürekli ya merhaba diyorlar ya da teşekkür ediyorlar. Ülkede Buda’dan sonraki en önemli şahsiyet Kral IX. Rama. Geçen haziranda dünyanın en uzun hüküm süren yöneticisi olarak tahta çıkışının 64’üncü yılını kutladı. Kralın kiliselerin kulesinden, gökdelenlerin cephesine kadar her yerde resimleri var. Kral için Chao Phraya Nehri’nde yapılan kraliyet teknelerinin geçişi töreninde ise 52 tekne 2082 kürekçi eşliğinde görkemli bir gösteriye imza atıyor. Tayland’da kadın olmak zor. Erkekler epeyce tembel, tüm işler onların omuzlarında. Yaşları ilerleyince koca tarafından daha genç bir kadına tercih edilme riski de cabası. Kral, eşi kraliçe Sirikit ile mutlu bir evlilik sürdürüp ona sadık kaldığı için halk tarafından daha da çok sevilmiş. Kraliyet rengi diye sarı tişörtler giyip “kralım sen çok yaşa” bilezikleri takıyorlar. Parmakarası terlikleriyle sokakları arşınlayan turistlerin yorumuyla Tayland şu anda dünyada gidebileceğiniz en güvenli yerlerden.
EN İYİ OTELLER* Amari Watergate Hotel: Trafiğin ciddi problem olduğu şehirde kalınabilecek en merkezi otellerden. En iyi alışveriş mekanlarına yürüyüş mesafesinde. Odalar gayet güzel, servis iyi, lobi etkileyici. Yoğun bir günün ardından havuzda serinleyebilir ya da kendinizi Sivara SPA’daki ehil masözlerin ellerine bırakabilirsiniz. Oteldeki “Thai on 4”da geleneksel mutfağı, Grappino ise İtalyan mutfağını deneyebilirsiniz. Amari Atrium ise zincirin Bangkok’da bulunan daha ucuz fiyatlı bir oteli. (www.amari.com)
* The Dusit Thani: Şehrin en güzel otellerinden. Odaların manzarası harika. İçindeki D’Sens çok iyi bir Fransız restoranı. (www.dusit.com)
* The Oriental Hotel: Nehrin kıyısında 1876’dan beri hizmet veriyor. Çok sayıda yazara ilham kaynağı olmuş. Sömürge mimarisi odalara hakim. Bangkok’daki diğer bazı şık otel ve restoranlarda olduğu gibi burada da şort, dipten kolsuz tişört, terlik ve sırt çantası ile içeri girmek yasak. Spa’sı dünyanın en iyisi seçilmiş. Fransız restoranı Le Normandie üç yıldızlı Michelin şeflerini kullanma geleneğini sürdürüyor. (www.mandarinoriental.com)
* Shangri-La, yani Yakınındaki Cennet iyi bir otel ama daha ziyade ağır ağabeylerin “Ben de oradaydım” demek için kaldıkları bir mekan. (www.shangri-la.com)
* Sukhothai: Şehrin göbeğinde bir vaha. 13. yüzyıldaki başkentin adını taşıyor. Minimalist Asya mimarisinin en güzel örneklerinden. Ricky Martin’in de tercihi olan otelde misafirlerin rahatı için yastık mönüsü bile düşünülmüş. (www.sukhothai.com)
NEREDE YENİR?
Dünyanın en güzel şehirlerinden biriyle karşılaşmıştım. Yıllar içinde daha da gelişti. Yeni otel, restoran, barlar açıldı. Damak tadına önem verenlerin gözbebeği oldu.
Afrika Kıtası’nın en güneyine vardığınızda yapacağınız ilk iş Table Mountain’a (Masa Dağı) çıkıp şehri 1087 metreden seyretmek. Tavsiyem erken gitmeniz, hava sıcak, kuyruklar uzun olabiliyor. Bir diğer alternatif akşamüstü çıkıp güneşi uğurlamak, akşamın ilk ışıkları eşliğinde şehri seyretmek. Teleferik çok ilginç, yukarı çıkarken 360 derece kendi etrafında dönüyor ve herkese güzel manzarayı görme imkanı veriyor. Tepeden aşağıya bakmak nefes kesici. Dağda ve etrafında yaklaşık bin 500 çeşit bitki bulunuyor.
Cape Town’a gitmişken Kirstenbosch Ulusal Botanik Bahçeleri’ni görmelisiniz. Table’ın eteklerinde. Burada kahvaltı etmek ya da dolaşıp hayatın tadını çıkarmak apayrı bir keyif. Bahçelerde ağaç ve bitkilerle ilgili bilgileri körlerin de okuyabilmesi için Braille alfabesiyle hazırlanmış özel tabelalar bile var. Yazın burada konserler düzenleniyor. İsterseniz Kirstenbosch’dan dağa çıkabilirsiniz. Göreceli olarak daha az yokuşlu bir rota bu.
V&A LİMANI YENİ CAZİBE MERKEZİ
Arkasında Twelve Apostles (12 Havariler) sıradağaları bulunan Camps Bay ve Clifton plajları dünyaca meşhur. Su biraz serin olabilir ama yine de girmeyi ihmal etmeyin. Çok şık restoranlar, barlar ve kafelerle dolu Camps Bay şehir merkezine yaklaşık 20 dakika uzaklıkta. Cape Town’da ulaşım çok ucuz, atlayın taksiye cennete yolculuğa çıkın.
Eski zaman güzeli Mount Nelson Hotel’de beş çayı molası verin. Saat 14.00-17.00 arası muhteşem pasta ve sandviçler eşliğinde çayın ve etrafın tadını çıkarın. Gündüz saat 12.00’de top atışının yapıldığı Signal Hill şehirde en güzel manzaraları görebileceğiniz yerlerden. Sakın gece gitmeyin, güvenli değil.
V & A Waterfront (Victoria ve Alfred Limanı) şehrin en hareketli noktalarından. Restorasyon sonrası cazibe merkezine dönüşmüş. İngiltere kraliçesiyle oğlunun adını taşıyan limanın inşaatı 1860’ta başlamış. Restoranlar, dükkanlar ve tekne turları size bekliyor. Mandela’nın 1963’ten itibaren yıllarca tutuklu bulunduğu Robben (Fok) Adası’na gitmek istiyorsanız liman doğru adres.
FİŞLERİ ATMAYIN