‘Yaşam Balosu’ olarak adlandırılan bu organizasyon, 22 yıl önce dönemin vizyon sahibi belediye başkanı Helmut Zilk’in katkıları ile başlamış.
Saffet Emre Tonguç, partiye katıldı.
Sharon Stone, Elton John ve Melanie Griffith gibi ünlü isimlerin katılmasıyla da dünya çapında gittikçe ilgi çeken bir etkinliğe dönüşmüş. AIDS ile savaş için her yıl belli tarihlerde gerçekleştirilen balo, dünyada en dikkate değer yardımseverlik organizasyonlarından biri ve her yıl belirlenen farklı bir teması var. Bu yıl konu “Dünyevi zevkler bahçesi” ve slogan ise “Aşk her yerde çiçek açar” idi.
Arkadaşlarımla kendi keyfimize göre kıyafetler seçtik, profesyonel makyözlere konsepte uygun çalışma yaptırıp çiçek, böcek ve sarmaşık gibi aksesuarlarla baloya gittik.
Etkinlik, tarihi dokusuyla muhteşem kelimesini fazlasıyla hak eden Viyana’nın belediye sarayında yapılıyor. Önce davetliler ya da biletliler kırmızı halıda yürüyorlar. Etraftaki ilginç kostümleriyle farklı olmanın özgürlüğünü fazlasıyla çıkaran insanlara baktığımda kendimi öyle sıradan hissettim ki..
New York’ta yeme içme sanatı
Bu yazıyı yazarken New York’ta hava -12 derece ama kimsenin umrunda değil, sokaklar gece gündüz insan kaynıyor. Size şehirden birçok önerim var. Kahvaltı ve brunch için Soho’daki Balthazar çok popüler bir Fransız bistrosu. Má Pêche, Bagatelle ve Buvette de ilgi görenler arasında.
‘The Standard Hotel’in ‘The Grill’inde kahvaltı yaparken yan masada Gisele Bündchen oturuyordu. Yediklerim de çok lezzetliydi.
Gör-görül mekânı arayanlar Indochine’e uğrasın, yemekler de iyi. Narcissa da bunun için doğru bir adres, üstelik gayet şık.
NOSTALJİ ARAYANLARA: FORNO BALAT
Ununuzu eleyip eleğinizi asmışsanız “Bizim romantiklikle işimiz olmaz, bize nostalji lazım” derseniz yönünüzü Balat’a çevirin. Hem Fener ve Balat’ın sokaklarında kaybolur hem de harika bir yerde yemek yersiniz. Kahvaltı ve öğle yemeği için gidebileceğiniz bir yer. Fener’deki bu yeni gözdemin kruvasanları, pizza ve lahmacunları çok iyi. Mümkün olduğunca organik ürün kullanıyorlar. Güleryüzlü hizmetlerine diyecek yok. (0212 521 29 00)
İLİŞKİ SALLANTIDAYSA: NAİF
Baktınız ilişki sallantıda ve taze kana ihtiyaç var, soluğu Tophane’de alın. Devamındaki Karaköy ile beraber bu semt şehrin yeni galerilerine, kafelerine ve restoranlarına ev sahipliği yapıyor. Öğle ve akşam yemeği için Kılıç Ali Paşa Hamamı, arkasındaki sıradışı dekorasyonuyla iyi bir seçim. Özellikle dolmaları harika. Ege lezzetlerine düşkünseniz doğru yerdesiniz. Kahvaltıları da gayet başarılı olduğundan hafta sonları da gidebilirsiniz. (0212 251 53 35)
LİMONİDEN BAL TADINA GEÇİŞ: PASTEL
VİYANA
Gerçek Noel ruhuViyana’da, sabit Noel pazarlarının dışında geçici Noel pazarları da bulunuyor. Başkentteki Noel pazarlarının en büyüğü, Belediye Sarayı önündeki meydanda kurulan Wiener Christkindlmarkt. Freyung Alanı’ndaki Altwiener Christkindlmarkt ve Am Hof Meydanı’ndaki Adventmarkt Am Hof, geleneksel el sanatları ile dikkatleri çekiyor. Naschmarkt Noel pazarı da sürprizlerle karşılaşabileceğiniz bir diğer pazar.
Viyana’da Noel ruhunu çocuklarınızla yakalamak istiyorsanız, Karlskirche Kilisesi’nin önünde kurulan Kunsthandwerksmarkt tam size göre. Viyana’da ilginç bir Noel pazarı daha kuruluyor. Adını Türklerden alan Türkenschanzpark Noel pazarı. Şehir merkezinin dışında yer alıyor olmasına rağmen, vaktiniz varsa ziyaret etmenizi tavsiye ederim.
STRAZBURG
Masalsı pazar
En görkemli yer: New York
Frank Sinatra’nın “uyumayan şehir” dediği New York’ta yılbaşı kutlamak için sayısız seçenek var. Binlerce dolar ödeyerek parçası olacağınız etkinliklerden, sıfır maliyetli sokak kutlamalarına kadar alternatif çok… Öncelikle Rockofeller Meydanı’na gidin derim; dünyanın en görkemli Noel ağaçlarından biri burada. Üstelik bu ağacın meydana dikilmesi 83 yıldır süren bir gelenek.
Süslemesinde 30 binden fazla ampul, bir o kadar da kristal kullanılıyor. Yılbaşı akşamı New Yorklular Times Meydanı’na koşuyor. Hep birlikte 10’dan geriye doğru saymak ve yeni yıla burada girmek şehrin bir diğer geleneği. Ben de bir kez parçası oldum; -17 derecelik soğuğu ve buna rağmen iğne atsan yere düşmez kalabalığı unutamam.
En eğlenceli yer: Buenos Aires
Türkçesi “Güzel havaların şehri” olan Buenos Aires, aralıkta yazı yaşayan güney yarımkürenin sunduğu güzel havanın etkisiyle yeniyılı sokak partileri ile kutluyor. Özellikle tango sevenler için düzenlenen şovları takip edebilirsiniz. Bu satırları yazarken Puerto Madero’da dans ederek yeni yılı karşıladığım seyahat geçiyor aklımdan…
Yılbaşı akşamı için opera binası olan Tetra Colon’un programına da göz atabilirsiniz. Burası dünyanın akustiği en iyi ilk 5 salonu arasında. Dünyada yiyebileceğiniz en güzel etler bu şehirde; bifteğin alası, pirzolanın en lezzetlisi… Recoleta ile Puerto Madero birbirinden şık restoranlarla dolu ve fiyatları da gayet makul.
ST PETERSBURGRÜYA GİBİ BİR KUTLAMA
Ülkenin ikinci büyük kenti, önde gelen bir sanayi ve kültür merkezi olan St. Petersburg, adını en önemli çarlardan biri olan Deli Petro’dan almış. 25 Mayıs’tan 16 Temmuz’a kadar yaklaşık 50 gün süreyle ‘Beyaz Geceler’in yaşandığı, gündüzün neredeyse 20 saat sürdüğü günlerin aksine yılbaşı dönemi şehrin en kısa gün ışığı aldığı zaman dilimi. Aydınlık saatler sadece 6-7 saat, sonrası alacakaranlık. Bu içinizin de kararacağı anlamına gelmiyor, çünkü St. Petersburg ışığını içinde barındıran, bembeyaz örtüsü ile romantik bir ortam yaratan çok özel bir şehir.
St. Petersburglular için yılbaşı çok önemli. Bunu zaten görkemli olan şehirlerini daha bir güzelleştirmek için harcadıkları çabalardan da anlıyorsunuz.
Burada çok sayıda insan hediyelerini Noel yerine yılbaşında vermeyi tercih ediyor. Bu da yılbaşı haftasında caddelerin ve AVM’lerin dolup taşması demek. Sokak satıcıları da kendinizi evinizde hissetmenize yardımcı oluyor. Yılbaşı kutlamanız için Hermitaj Meydanı seçilecek en güzel yerlerden biri ancak kalabalığı gördüğünüzde şaşırmaya da hazır olun. Havai fişeklerin aydınlattığı gökyüzünün altında, buz pistlerinde ya da buzdan bir nehrin üzerinde, sokaklardan akseden müziğin eşliğinde kayan insanların çizdiği romantik tablo ömür boyu aklınızdan çıkmayacak. St. Petersburg’da bulunduğunuz günlere ait opera ve bale programını incelemeyi unutmayın. Gösteri mi yoksa binanın kendisi mi daha muhteşem karar sizin.
NEW YORKEN GÖRKEMLİ NOEL AĞACI
İnsanlara yılbaşı için binlerce dolarlık etkinlikler yanında neredeyse sıfır maliyetli sokak eğlenceleri de sunuyor. Kutlamaları geceye bırakmayın. Güne şehri adımlayarak, Noel’den kalan atmosferi soluyarak başlayın. Rockofeller Meydanı bu iş için en uygun yer. Dünyanın en görkemli Noel ağaçlarından birinin meydana dikilmesi 1933’ten beri süren bir gelenek. Ağacın süslemesinde 30 binden fazla ampul, bir o kadar da kristal kullanılıyor. Gözünüzü ara sıra ağaçtan ayırıp etrafa bakın, her an çok ünlü birini yanınızda görebilirsiniz. Meydanla aynı adı taşıyan kompleks içinde buz pateni pisti ile Noel ve Paskalya konserleri meşhur olan, ABD’nin en büyük kapalı tiyatrosu Radio City Music Hall’ü de barındırıyor.
Syntagma, kelime anlamı ile ‘Anayasa’ demek. Meydana hâkim Parlamento Binası’nın önünde, geleneksel giysileri ile Evzoni’lerin (Efsuni) nöbet değişim törenlerini görebilirsiniz. Askerler Parlamento Binası önündeki ‘Meçhul Asker Anıtı’nda da aralıksız nöbet tutuyorlar. Eski adı Kraliyet Bahçesi olan buradaki Ulusal Bahçe içinde özel ve resmi davetler için kullanılan Zappeion bulunuyor. Syntagma Meydanı, irili ufaklı otellerle çevrili ama en ihtişamlısı Grande Bretagne oteli. Syntagma Meydanı’nın hemen yukarısında, lüks kafelerin ve özellikle marka satan mağazaların yer aldığı Kolonaki Meydanı da unutulmamalı. Meydandan aşağı doğru uzanan Ermou ise yayalara ayrılmış ve zevkle yürünebilecek caddelerden biri.
OMONIA MEYDANI
Venizelou Caddesi’nden Omonia’ya giderken, sağ tarafta karşınıza muhteşem yapılar çıkıyor: Üniversite ve Ulusal Kütüphane. Omonia Meydanı’ndan sizi Sntagma’ya çıkaran cadde ise Stadiou. Bu caddede, alışveriş merkezlerinin yanı sıra, Klathmonos ve Kolokotroni Meydanları ve Ulusal Tarih Müzesi yer alıyor.
Plaka taverna
Atina’da, gece yaşamı, Psiri ve Plaka tavernalarında renkleniyor. Atina’da iki geceniz varsa, bir gece Psiri, bir gece de Plaka’da geçirilebilir. Plakâ Akropolis’e yakın bir bölge. Araçlar ancak belli caddelere kadar girebiliyorlar. Daha sonra, eski evler, taşla döşenmiş yollar ve merdivenler arasından, Plaka’nın üst kısımlarına ulaşıyorsunuz. Her köşesinden müzik sesleri sokağa taşan tavernalar ve restoranlar sizi bekliyor. Bazı tavernalar, küçük bir grupla folklor gösterisi dahi sunuyorlar. Monastiraki, camii ve çarşısı ile Osmanlı döneminden izler taşıyor. Rüzgâr Kulesi’nin yanında 1458 yılından kalma Fethiye Camii, karşısında da medresenin kapısı var.
Etrafıyla beraber beş milyon nüfusa sahip Atina büyüyerek Pire’ye kadar dayanmış. Atina içinden Pire’ye, yaklaşık 20 dakikada Syggrou Bulvarı yolu ile ulaşılabiliyor. Şehrin yaklaşık 200 bin civarında bir nüfusu var ve üç adet doğal limana sahip. Kuzeybatıdaki, Akdeniz’in en büyük ticari limanlarından. Diğerleri ise yat limanları olarak kullanılan Zea (Paşa Limanı) ile Mikrolimano (1974’teki Kıbrıs Çıkarması’na kadar Türk Limanı diye geçmiş). Bir akşam her türlü meze ve balığın makul fiyatlarla çok lezzetli olarak sunulduğu Mikrolimano restoranlarını ve gece kulüplerini deneyebilirsiniz.
KIŞ BİTMEDEN BUZ OTELDE KALIN
Stockholm’den 90 dakikalık bir uçuşla Jukkasjarvi’ye varıp, oradan kar otomobilleri ya da kızaklarla gideceğiniz Buz Otel’de geçireceğiniz zamanı başka bir tatille kıyaslamak mümkün değil. 1990’dan beri her yıl kasım ayında inşa edilen otel için 4 bin ton buz kullanılıyor. İlkbaharda eriyen otel Torne Nehri’ne karışıyor. Her yıl yeniden yapıldığı için tasarımı da değişiyor. Bu da yapacağınız tatili biricik kılan özellik. Otelde yataktan bardağa kadar her şey buzdan. Donmamanın tek yolu ise özel giysiler! O yüzden daha adımınızı attığınızda uzay mekiğine girermiş gibi kalın bir paltoyla sarmalıyorlar. Özel uyku tulumlarına girip, rengeyiği postu serilmiş yatakta uyuyorsunuz. Gündüzleri donmuş gölde balık tutup Lapland köylerini gezebilirsiniz. Aklınızda bulunsun, banyo ve tuvaletler otel erimesin diye dışarıda. Otelde sinema salonu, tiyatro salonu, balayı dairesi ve kilise var. Ve eğer ocak ayı içinde giderseniz meşhur kuzey ışıklarını izlemenin eşsiz keyfini yaşayabilirsiniz.
İLKBAHARDA KANGURU DÜNYASINA ZİYARET
Burada ilkbahar olsa da Tazmanya’da sizi sonbahar karşılayacak. Topraklarının 30 bin kilometrekaresi koruma altına alınan tam bir doğa harikasının sonbahar renklerine büründüğü hallere bayılacaksınız. Bass Geçidi’yle Avustralya’dan ayrılan Tazmanya’nın toplam büyüklüğü 70 bin kilometrekare. Güneyinde Antarktika’ya, batısında ise Afrika’ya kadar hiçbir kara parçası yok. Başkent Hobart, tarihi binaları, renkli ufak dükkânları ve lokantalarıyla keyifli adreslerden biri. Kült çizgi film karakterlerinden Tazmanya Canavarı’nı bilmeyen yoktur. Tamamen hayal ürünü olduğunu zannedenler varsa yanılıyor çünkü gerçek. Sadece çizgi sinemadaki haline pek benzemiyor o kadar. Gerçeği; domuzun ufağı gibi görünen, stres altında kötü bir koku yayan, kemikleri çatır çutur parçalayan, simsiyah bir hayvan... Hem Tazmanya Canavarı’nı hem de kanguru ve koala başta olmak üzere birçok hayvanı Bonorong Vahşi Doğa Parkı’nda görebilirsiniz.
YAZA ST. PETERSBURG’DA BEYAZ GECELERLE GİRİN
Şehirde, 25 Mayıs - 16 Temmuz arasındaki yaklaşık iki aylık süre boyunca ‘Beyaz Geceler’ yaşanıyor. Gündüz süresi 20 saate kadar çıkıyor; beyaz geceler adı da buradan geliyor. Haziran ayına plan yaparsanız, Beyaz Geceler Festivali’ni kaçırmayın. Aziz Isaac’a adanan meydan şehrin merkezi. Göreceğiniz en önemli yapı ise aynı adı taşıyan katedral. Yapımı tam 40 yıl sürmüş. Kubbesinde 100 kilo altın kullanılan katedralde her biri 114 ton ağırlığa sahip 48 sütun bulunuyor. Dünyanın en büyük müzelerinden biri de St. Petersburg’da yer alıyor; Ermitaj. Beş binadan oluşan komplekste 3 milyondan fazla eser var. Her eseri incelemeye 1 dakika ayırsanız bile müzenin tamamını gezmek için 10 yıldan fazla zamana ihtiyacınız var. 74 kilometrelik Neva Nehri’nin 30 kilometresi şehirden geçiyor. Manzarasının tadını çıkarmak için nehrin ikiye ayrıldığı Vasilevsky Adası’nı tercih edebilirsiniz. Sanki bir masal kitabından fırlamış gibi duran 5 kubbeli Sıçramış Kanlar (Yeniden Diriliş) Kilisesi’nin yapımında yüzlerce metrekare mozaik kullanılmış; uzun süre incelemek isteyeceksiniz. Bir de St. Petersburg’a gitmişken mutlaka opera ve bale programlarına göz atın ve bence en az birini izlemeden dönmeyin.
SONBAHARDA YENİ ZELANDA’DA TREKKİNG
Bizde sonbahar yaşanırken yeşil cennet Yeni Zelanda ilkbaharı karşılıyor. Trekking için en güzel zamanlar... Yeni Zelanda, iki büyük kara parçası Kuzey ve Güney adası ile arada kalan yüzlerce küçük adadan oluşuyor. Büyük adaların yüzölçümü, İngiltere kadar! Dünyanın en fazla yağış alan bölgelerinden olan Yeni Zelanda çok uzak bir alternatif belki ama kesinlikle kat ettiğiniz yola değecek bir coğrafya çıkacak karşınıza. Rahatlıkla söyleyebilirim ki; Norveç, Şili ve Alaska’ya giderken geçilen Inside Passage’dakilerden çok daha güzel fiyortları var. 20 bin yıl önce buzulların erimesiyle oluşan 14 fiyorda dünyanın dört bir yanından trekking yapmak için geliyorlar. Fiordland adı verilen Milli Park içindeki en geniş fiyort Dusky, en popüler olansa Milford. Milford Fiyordu’nda yer alan Bowen Şelaleleri tek kelimeyle muhteşem. Ülkenin toplam alanının yüzde 5’ini oluşturan fiyortlar, UNESCO’nun Dünya Kültürel Mirası listesinde yer alıyor. Ülkenin en yağışlı bölgesi olan fiyortları doyasıya izlemek için lüks yolcu gemilerinden birine atlayıp tura da çıkabilirsiniz.