Bu durumun farklı sebepleri var tabii ki. Ama, ‘Türkiye’de rakipler bize karşı puan almak için oynatmama yolunu seçiyor’ düşüncesi, en yanlış olanıdır.
Beşiktaş’ın puan kaybettiği maçlara bakınca (belki Gençlerbirliği hariç) tüm takımlar sahada beraberlik için değil, oynamak için vardı.
Böyle oynayan takımlara karşı Beşiktaş sonucu daha rahat alıyordu ama bu sezon bunun olmayışının sebebi kadro yapılanmasındaki fark.
1-Beşiktaş’ta, geçen sezonlarda olduğu gibi, ilk 11 oyuncusu olabilecek 18 farklı isim yok.
2-İhtiyaç halinde Babel hariç rakip kaleye direkt giden biri bulunmuyor.
3- Bazı futbolcular özellikle mental açıdan dinlenmeden sürekli oynadı.
Beşiktaş’ın Türkiye Ligi’nde etkisini gösterebileceği zaman Avrupa’nın dışında kaldığı zaman olacaktır. Bu şansı yakalamak için de en büyük fırsat bu hafta sonundaki G.Saray derbisidir...
O ZAMANLAR NEREDEYDİNİZ?
İlk yarı oyun olarak kimse tarafından beğenilmeyen bir Fenerbahçe vardı. Mücadele vardı ancak bir o kadar da top kaybı görüldü. Özellikle Fenerbahçe’de Giuliano’nun kaybettiği toplar takımın ön tarafta organize olmasına müsaade etmedi. Ama o Giuliano kalitesini gösterircesine öyle bir gol attı ki Fenerbahçe’nin devreyi 1-0 önde tamamlamasını sağladı.
HIZLI OLABİLSE...
- İkinci devre, Antalyaspor savunması ve hücumu arasındaki o boşluğu hızlı futbolla değerlendiremeyen bir Fenerbahçe izledik. Ki sarı lacivertliler oyunu hızlı oynayabilselerdi skoru da artırma adına önemli işler yapabilirlerdi. Fenerbahçe’de dün maça en çok etki eden isim kaleci Volkan’dı: Yaptığı kurtarışlar ve takıma verdiği güven, Fenerbahçe’nin kazanma arzusunu ayakta tuttu.
Fenerbahçe’nin fıtratında her maçı mutlaka kazanmak var zira puan olarak şampiyonluk yolundaki rakiplerinden geriye düşmüş durumda. Bu, belki de Fenerbahçe’nin daha doğrusu Aykut Hoca’nın istediği oyun verimliliğinin sahada olmayışının sebebi de olabilir. Her şeye rağmen sarı lacivertli ekip dün aldığı galibiyet sonrası, liderle arasındaki puan farkını korudu.
KALDI 4 MAÇ
- Tabii ki oyun Fenerbahçelileri tatmin etmedi, hatta belki de mutlu etmedi. Ama gerçek şu ki herkes tarafından kötü lanse edilen sarı lacivertliler yarışta halen var. Bu süreçte biraz daha göze hoş gelen futbol oynayabilse belki de bu tarz eleştirilerin dışında kalacak. Aykut Hoca’nın 6’da 6 hedefinden geriye 4 maç kaldı. Ve oyuna bakmadan devre arasına kadar alınacak puanlar Fenerbahçe’nin ikinci yarıda şampiyonluktaki isteğini daha da artıracaktır.
MAÇIN ADAMI: VOLKAN DEMİREL
-
Galatasaray için en büyük tehlike kaybedilen puanlar ya da Tudor’a ve futbolculara yapılan eleştiriler değildir. Tudor da, futbolcular da bu gidişatı düzeltebilecek kaliteye ve mantaliteye sahiptirler. Asıl sorun futbolcuların özeleştiri yapacağına hadleri olmadan son maçta oynadıkları sistemi alenen dile getirmeleridir.
TUDOR O SÖZLERİNİZİ HATIRLATIRSA...
İLK 8 haftaya baktığımızda futbolculardan Tudor’a, yöneticisinden taraftara kadar Galatasaray’da herkes yere göğe sığdırılamadı.
Fakat son 4 haftada kaybedilen puanlardan sonra hoca da futbolcular da herkes tarafından eleştirildi. Tudor’u yerden yere vurdular. Şimdi de gün verdiler; ‘O gün sonuç iyi olmazsa gidecek’ diye...
Evet Galatasaray bu maçlarda iyi oynamadı ve puan kayıpları yaşadı. Burada hoca da hatalar yaptı, futbolcular da ve bu noktaya gelindi. Ama biraz insaf! Dün ne diyordunuz, bugün ne diyorsunuz...
Tudor ilk 8 hafta söylediklerinizden ve yazdıklarınızdan bir bülten hazırlarsa o zaman ne yapacaksınız hiç düşündünüz mü? Gerçi birçoğu pişkin pişkin sineye çeker ya, o da ayrı mesele...
BU MİLLET SENİ ASLA UNUTMAYACAK
HALTERİ seninle sevdik, aslında daha çok seni sevdik. Küçüktün ama aslında ne kadar büyük olduğunu tüm dünyaya Türk’ün gücü olarak gösterdin. Bizlerin tüm dünyada kafamızın yukarıda olmasını sağladın.
Bu üç randevu Fenerbahçe’nin üstündeki takımlara yaklaşma maçlarıydı. Fakat bunların hiçbirinde başarılı olamadılar. Dün akşamki Sivas karşılaşması da, tıpkı bu maçlar gibi bir mücadeleydi.
Milli ara, Fenerbahçe için olumlu geçmiş. Osmanlıspor maçı sonrası yaşanan süreç tatlıya bağlanmış. Bir kenetlenme olduğu, dün Kadıköy’deki Sivasspor karşılaşmasında apaçık görüldü.
TOPAL-JOSEF ETKİSİ
Son dönemlerin en istekli, en coşkulu, hatta daha da önemlisi oyun olarak gelişmiş Fenerbahçe’sini izledik. Hareketli oyuna yardımlaşma da eklenince formunun zirvesindeki Sivasspor’a göz açtırılmadı.
İsmail’in ilk yarıdaki etkili kanat hücumları, Fenerbahçe adına aranılan bir noktaydı. Çünkü getirdiği her top, rakip kalede bir tehlike yarattı.
Ama asıl önemli olan Mehmet ve Josef’in ortadan Sivas’ı sürekli zorlamasıydı. Gol de zaten Josef’in bu zorlamasıyla, Dirar tarafından atıldı.
Hem topa sahip olan hem de rakibi kalesinden uzak tutmayı başaran Fenerbahçe, soyunma odasına önde gitti. İkinci yarı başladığında ilk yarının sonlarında golü kaçıran Sivas, bu kez Bifouma ile beraberliği yakaladı. F.Bahçe’de şok etkisi yaratan bu gol, Sivas’ı oyuna ortak etti.
Lakin çabuk toparlanan F.Bahçe, gol bulma adına oyunu rakip alana yıkmayı başarabildi. Sivas gibi mücadeleci, agresif ve sert oynayan bir takıma bunu yapmak kolay değildir.
- Bir yandan kulüpler ve birlikleri,
- Diğer yandan da kişiler federasyona etki ediyor. Bu etki ve yetki karmaşasında işler de karışık ilerliyor! TFF seçimleri demokratik görünse de aslında sonucu önceden belli. Mevcut genel kurul yapısının yarardan çok zararı var. Bu yapıyla TFF tek başına otorite olamaz. Oysa yönetimin ortakları olmamalı.
Halihazırda TFF yönetimini delegeler seçer. Ama delege dağılımı sorunlu. Belirleyici oy kulüplerin elinde. Haliyle seçilen başkan, ilk günden itibaren kurul atamalarından yönetimindeki kişi tercihine kadar birçok taleple yüz yüze kalıyor. Yani bir nevi kulüplere gebe kalınıyor. TFF’deki sıkıntının tek sebebi bu delege dağılımı. Değişirse, tamamen olmasa da, bir nebze daha bağımsız bir TFF olur.
FUTBOLCUNUN OY HAKKI 5!
Seçimlerde sadece 5 futbolcu oy kullanabiliyor! Onlar da millilik sıralamasına göre belirleniyor. Bu 5 kişinin etkisi rüzgârlı havadaki yaprak gibidir. Teknik direktörlerin oy oranı da komik, hakemlerin de eski başkan ve yöneticilerin de...
Bunun yanında hayatında topa ayağı değmemiş, ama bir kulübün delegesi olan biri olursanız, oy kullanabiliyorsunuz!
İşte bu düzenle seçilen TFF’den siz başarı bekliyorsunuz. Gerçekçi olmak gerekirse, bu çok zor.
Benim önerim belki de Türk futbolu için bir devrim olacaktır.
GEÇTİĞİMİZ sezon sonu anlaştığında hiç unutmuyorum Haziran ayında Beinsports’taki ‘Depar’ programında Aykut Kocaman’ın Fenerbahçe ye tekrar geri geldiğinde işinin eskisinden kat be kat zor olacağını, tablonun 3 Temmuz sürecinden bile vahim olduğunu söylemiştim...
Keşke haklı çıkmasaydım. Keşke sevgili Aykut hocam bir daha başarılarla dolu 2. dönem yaşasaydı. Ama bazı gerçekler vardı ki başarıyı imkansız kıldı.
GÖNÜLDEN İSTERİM AMA
Her ne kadar gönülden başarılı olmasını istesem de artık olamayacağını da üzülerek söylüyorum.
Aykut hocada kısa zamanda ‘duygularla alınan’ iki kararı gördük, ki bunu görmek ve yaşamak onun karakterindeki biri için imkansız gibidir. Bu kararlar; Osmanlıspor maçının ardından istifa sinyali vermesi ve sonrasında vazgeçmesi.
Aykut Kocaman, iki, bilemedin üç hafta sonra bile aynı duruma düştüğünde daha da yıpranacağını hatta çok zor durumda kalacağını bile bile bu kararından dönmüşse, bunun tek sebebi vardır; sezon başında kendisinin söylediği “FENERBAHÇELİ OLUŞUM” ifadesidir.
Hocanın bu sözünün içinde çok büyük anlamlar vardır. Fenerbahçeliler Aykut hoca takımın başında olduğu müddetçe bu sözünü hatırlarlarsa belki büyük yardım etmiş olurlar.
SAYIN SPOR BAKANIMIZ’IN UNUTTUKLARI: SPOR YASASI KULÜPLER VE TFF’NİN YAPISI
Ve dünkü maç da bu seyrin bir başka ayağı oldu. Dünkü Fenerbahçe’ye şöyle bir bakıyoruz, iki ayrı görüntü çıkıyor ortaya! Bir yanda çok doğru yapılan işler varken, diğer yandaysa, “Bu hataları bir amatör futbol takım bile yapmaz”, diyeceğiniz işler...
FORMAYI DEĞİŞTİR
Rakip Osmanlıspor, lig sonuncusu, ama formaları değiştirseniz hangi takımın F.Bahçe olduğunu çözemezdiniz! F.Bahçe, aslında organize bir golle, maça çok iyi başladı. Sonrasında da top rakipteyken savunma bütünlüğü bakımında idealdi. Top kendilerindeyken; özellikle de kanat organizasyonlarında çok güzel işler yaptılar. Ancak rakip alanda oynarken kaptırılan her top problem oldu. Osmanlı’nın uzun topları sürekli pozisyona dönüştü. Kimi pozisyonlarda Volkan’ın takipçiliği ve doğru zamanlaması olmasaydı, çok kötü olunmayan ilk devre bile mağlup kapatılabilirdi.
F.Bahçe’nin hedefi 3 puandı ama 1-0 öne geçmişken dahi bu fırsattan istifade edilemedi. Oysa temposunu biraz yükseltse, hareketli olsa ve mücadale gücünü biraz daha artırsa rakibi bertaraf edeceksin. Ama F.Bahçe bunu yapamadı. 3 puan için kendinizi zorlamazsanız Kayseri maçında olduğu gibi 1 puana razı olursunuz.
Alper’in kaçırdığı pozisyon kırılma anıydı. Ama maç 2-0 olsaydı bile “Bu iş bitti” diyemezdim. Demek ki futbol felsefesinde bir eksiklik var.
HAVLU ATAR
Valbuena ve Isla’nın sakatlanıp çıkması, Şener’in goldeki hatasıysa takımın şansızlığıydı. Fakat yine de 90 dakikaya şöyle bakıyorum, maçın hakkı da beraberlikti.
Aykut Hoca
TOPLUMUMUZUN, sporun içinde kabul ettiği bazı hareket ve söylemler vardır. Ve bunlar dünyanın başka ülkelerinde de belirli ölçülerde kabul edilebilirler.
Caner Erkin’in Beşiktaş-Başakşehir maçında hakeme yaptığını kabul etmek mümkün değildir. Ülkemizde sporun bir numaralı dalı olan futbolda böyle olayların yaşanması kötü örnek olma tehlikesi taşır. Hakemler ve gözlemciler, bu tür hareketleri atlasa bile (Caner olayındaki gibi), TFF ve ona bağlı kurullar bu hataya asla düşmemeli.
Caner’e verilen 6 maçlık ceza fazla görünebilir ama ilerisini düşünürsek son derece yerinde bir cezadır.
Bundan sonra TFF ve kurullar şunları da yapmalıdır:
1- Bu tür söz ve hareketlere taviz vermeden, gerekli cezalar ivedilikle kesilmeli.
2- Caydırıcılığı sağlayacak yüksek oranlı cezalar verilmeli.
3- Verilen cezaya yapılacak itirazlarda, fahiş bir hukuki hata yoksa kurullar ve TFF kararın arkasında durmalı.
4- Ve en önemlisi kulüp, yerli-yabancı futbolcu ve teknik adam ayırmaksızın ceza adil bir şekilde herkese uygulanmalı.