Günümüz çağında yaptığınız her güzel işi anlatabilmeniz için ‘sosyal medya’ denilen ‘son yüzyılın’ en önemli ‘aracını’ etkin ve verimli kullanabiliyor musunuz?
Yoğun iş programında bunu siz kendiniz yapıyorsanız işiniz çok zor.
İnfluseer denilen sosyal medya savaşçılarının önemi ise her geçen gün artıyor.
*
İşte biz de bunu düşünerek geçtiğimiz günlerde Gastronomi ve Seyahat Derneği (GASTRODER) olarak bu işi Bursa’da profesyonelce yapan isimleri Gastro Akademi’de ağırladık. Bursa’da çok önemli sosyal medya hesaplarını yöneten, bu işi profesyonelce yapan, takipçi sayıları bir hayli yüksek Bursa’nın fenomen hesapları ile bir buluşma gerçekleştirdik. Birlikte yemek yaptık güldük eğlendik. Yaptıkları işin eğlenceli olduğu kadar ciddi bir tarafı olduğunu da vurguladılar, oda doğru sosyal medya hesap yönetimi!
Sosyal medya yönetiminin inceliklerini de hatırladığımız bu önemli etkinlikte, okuyucularımızın da işine yarayacak bazı püf noktaları yeri gelmişken sizlere aktarmak istiyorum.
Hata nerede yapılıyor? Sosyal medya kullanımının ve öneminin altını çizmeye artık gerek bile kalmadığı bir dönemde olduğumuz herkes tarafından bilinen bir gerçek. Sosyal medyada her marka mutlaka olmak ve varlığını sürdürmek zorunda. Bu süreçte markaların yaptığı hatalar ve yanlış iletişim stratejileri konusunda açıklamalar yapan İletişimci Yazar Barış Karaoğlan, hem markaya zarar veren hem marka algısının yanlış algılanması sonucunu ortaya çıkaran iletişim hatalarını açıkladı.
Yudum Egem ve Tohum Derneği projenin mimarlarıydı. İzmir, Muğla ve Balıkesir Orman Bölge Müdürlükleri’nin desteği, İzmir Zeytincilik Araştırma Enstitüsü’nün teknik konularda projeye katkısı vardı.
Gelelim içeriğine; Doğada kendiliğinden yetişen zeytin ağacına, yabani zeytin veya delice (oleaster) deniliyor. Delice, aşılanıp ıslah edilerek kültür bitkisine dönüştürülüp verimli hale getiriliyor. Yaklaşık 8.000 yıldır bilinen zeytinin kültüre alınması M.Ö. 4.000 yıllarında Samiler döneminde gerçekleştiğini görüyoruz. Binlerce yıllık bir teknik halen doğru uygulandığında güzel sonuçlar alınabiliyor.
Bu amaçla Yudum Egemden ve Tohum Derneği, delice olarak adlandırılan yabani zeytin ağaçlarını, ekonomiye ve çiftçinin kullanımına kazandırmak için ‘Delice Zeytinlerinin Aşılanarak Ekonomiye Kazandırılması ve Çiftçilerin Desteklenmesi’ Projesi’ni başlattı. Proje kapsamında ilk olarak bu yıl Manisa’da 1500 delice ağacı aşılanmaya başlandı. 2023’te Aydın ve 2024’te Balıkesir illerinde 1500’er olmak üzere toplam 4500 adet delice ağacı aşılanacak.
*
Yudum Egemden ve Tohum Derneği’nin başlattığı projenin Manisa ayağında Davutlar, Kaleköy, Sarma ve Sarıalan köylerinde aşılama çalışmaları yapıldı. Aşılanan ağaçlar, projeden faydalanacak köylerde kurulan Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri aracılığıyla çiftçilerin kullanımına verilecek. Böylece ekonomiye kazandırılacak olan zeytin ağaçları sayesinde çiftçilerin desteklenmesi sağlanacak.
Köylerde kurulacak ‘Çiftçi Ağı’ sayesinde, çiftçiler tüm faaliyetler hakkında bilgilendirilecek, eğitim faaliyetleri ve dönemlik tarımsal bilgiler bu ağ üzerinden duyurulacak.
Konya’nın etli pidesi, Afyon’un kaymağı, Gaziantep’in kebabı, Adana’nın şalgamı, Trabzon’un pidesi, Van’ın kahvaltısı, Balıkesir’in peyniri nasıl şehirlerin logosu haline geliyorsa; Bursa denilince de ‘ipek kadar değerli’, bir o kadar ‘kendine aşık edecek’ ve hatta ‘müptelası’ olacak kadar ‘çekici lezzetler’ gelir akla.
Hepimiz gazozuna maç yaptığımızda kazanana gazoz ısmarlamışızdır. Türkiye’de gazoz denilince akla Bursa gelir.
Yolumuzu Bursa’dan geçirir bir şekilde kendimize İskender kebap ziyafeti çektirmişizdir. Bursa’ya gelindiğinde Bursa Kebabı yenilmeden dönülmez.
ÇINARIN GÖLGESİNDE
Sabah erken kalktığınızda bir çınarın gölgesinde bir bardak çayla birlikte tahinli pide yanına eşlik eder. Cevizli lokum bazen bir sabah kalvaltısına eşlik ederken, bazen de gelin hanımın kına törenine.
Uludağ’ın eteklerinde olgunlaşan kestaneler, şekerle birleşir ağzımızın tadı olur. Bazen kız istemeye giderken yarenlik olur, bazen bayramda yanımızda hediye olur. Kestane şekeri Bursa’dan gelen en güzel hediyedir. İçindeki yenir, kutusu ya dikiş makinesinin yanında makara kutusu ya da okulda kalem kutusu olur.
Bu sene onbirincisi düzenlenen, 5-31 Mayıs tarihleri arasında kutlanan Restoran Haftası da unutulmaması gereken büyük bir organizasyon. Gastronomi sektörünün kilit taşı olan restoranları konu alan, sektörün ihtiyaç ve beklentilerini tüm paydaşlarla bir araya gelerek tartışılması, konuşulması için düzenleniyor.
Bu yıl ‘Sürdürülebilirlik’ teması ile gastronomi ve pazarlama danışmanlık firması Dude Table tarafından Metro Türkiye ana sponsorluğunda düzenlenen Restoran Haftası startını Feriye’de yaptı.
Restoran Haftası süresince Türkiye’nin önde gelen katılımcı restoranları, etkinliğe özel olarak oluşturdukları sürdürülebilirlik temalı menülerini daha uygun fiyatlarla müşterilerine sundu. Bu yılki programda Metro Türkiye’nin ana sponsorluğunda gerçekleştirilen ‘35 Yaş Altı 3 Şef’ yarışması ise ilk kez düzenleniyor. Yarışma, Türk mutfağını sürdürülebilir bir geleceğe taşıyacak genç şefleri öne çıkarmayı ve desteklemeyi amaçlıyor.
PRAG’TA EĞITIM HAKKI
Metro Türkiye’den Genç Şeflere Prag’ta Eğitim Hakkı bu yıl Restoran Haftası kapsamında ilk kez düzenlenen ‘35 Yaş Altı 3 Şef Yarışması’ nda genç şefler Türk mutfağının sürdürülebilirlik elçileri olmak için yarışacak. Finale kalan 3 genç şefe Prag’ta bulunan Metro platformunda eğitim hakkı verilecek.
Atıksız mutfak prensibiyle hazırladıkları reçeteleri ile jüri karşısına çıkacak 10 aday arasından seçilen 3 şef, Restoran Haftası’nın son haftası açıklanacak. Yarışmada başarılı olan bu 3 genç şef aynı zamanda ‘Türk mutfağının sürdürülebilir genç elçileri’ olacak.
VEGAN & VEJETARYEN, YEREL VE COĞRAFİ İŞARETLİ VE ATIKSIZ MENÜLER
Bu sene ilki yapılacak organizasyonla Türk mutfağı çeşitli etkinliklerle kutlanacak. Oysa İtalyan Hükümeti Türkiye’de ‘İtalyan Mutfağı Haftası’ etkinliğini 23-27 Kasım’da beşinci kez düzenledi. Japonlar suşilerini, Özbekler Özbek pilavını, Peru’lular kinoyalarını, Fransızlar tereyağlarını, Belçikalılar çikolatalarını, Danimarkalılar daniş peynirlerini, İspanyollar paelalarını, Amerikalılar kahvelerini, Araplar hurmalarını, Çinliler Pekin ördeğini uzun süredir tüm dünyaya anlatmaya çalışıyorlar.
*
Kolombiya’nın ünlü kahve markası İstanbul’da Taksim’deki açılışına Kolombiya Büyükelçisi Julio Anibal Riaño Velandia, Paraguay Cumhuriyet Büyükelçisi Ceferino Valdez Peralta gibi önemli isimler katıldı.
‘Gastrodiplomasi’ adını verdiğimiz faaliyetlerle ülkeler tün dünyada tanıtımlarını yapıyor. Bu nedenle bu sene ilki düzenlenen ‘Türk Mutfağı Haftası’ Türk mutfağının dünyaya tanıtımı için çok önemli ve değerli.
ABD’li eğlence ve popüler kültür haber sitesi Uproxx, seyahat ederken tatmanız gereken yemekleri ve dünyanın en güzel yemeklerine sahip ülkeleri sıraladı.
450 bin kişiye ‘Hangi ülkeler en iyi yiyeceğe sahip?’ sorusu soruldu. Ve ilk 10 bu şekilde belirlendi. Johnston bu çıkan sonuçları ‘Uluslararası seyahatin geleceğinin büyük bir soru işareti olduğu bu dönemde bir kültürün yemeklerinin içinden dolaylı olarak seyahat etme şansı veriyor’ şeklinde değerlendirdi.
ABD 450 bin kişiye sordu… Dünyanın en güzel lezzetlerinin olduğu ülkeler belirlendi! Türkiye bakın kaçıncı sırada yer aldı?
Başkonuş Yaylası, Kahramanmaraş Orman İşletme Müdürlüğü sınırlarında bulunan, başta sümbül ve salep olmak üzere birçok endemik bitkiyi bünyesinde barındıran ve göçmen kuşların uğrak yeri olan doğa harikası bir yayla.
Köknar, sedir, meşe ve ardıç ağaçlarından oluşan orman, rengarenk çiçekleri ve endemik bitkileriyle doğal yapısını korurken, geyiklere ve kuşlara da ev sahipliği yapıyor.
Başkonuş Yaylası 1987 yılında geyik üretme istasyonu olarak kurulmuş, yıllar sonra geyikler doğaya bırakılmış. Çevrede çoğalan geyiklerin yaklaşık 250-300 adet olduğu tahmin ediliyor.
Başkonuş Yaylası 2011 yılından itibaren özel işletme statüsüne girmiş ve Erdoğanyılmaz ailesi tarafından yönetilmeye başlanmış. Koç Üniversitesi Endüstri Mühendisliği’nden mezun Serhan Erdoğanyılmaz ve aynı fakülteden mezun olan eşi ile birlikte, İTÜ Mühendislik ve İstanbul Üniversitesi Hukuk mezunu baba Serdar Erdoğanyılmaz’a destek olmak için İstanbul’daki kariyerlerini bir kenara bırakarak yaylada doğanın içindeki işin başına geçmişler.
Serhan, Türkiye Restoran İşletmecileri Derneği (TÜRES) Kahramanmaraş Başkanlığı’nın yanı sıra, Türkiye Tanıtma Platformu (TUTAP) Doğu Akdeniz Koordinatörlüğü’nü de yürütüyor.
Yaylanın giriş kısmı A tipi mesire alanı olarak düzenlenmiş. Bu alan sınırları içinde kır lokantası, bungalov orman evleri, çadır kamp alanı, karavan kamp alanı, piknik alanları, spor alanları, çocuk oyun alanları, ATV, binicilik, kızak gibi aktivite alanları, Özgür Hayvan Bahçesi ve yürüyüş yolları bulunuyor. Ayrıca diğer tesislerin yapımı da sürdürülüyor.
Kahramanmaraş’ın Andırın Belediyesi 5 Mayıs 2022 tarihinde ‘Tirşik Festivali’ düzenledi. Andırın’ın damadı olarak ben de oradaydım. Hep duyduğum, bildiğim ‘tirşik’i yakından tanıma fırsatım oldu. Buyrun tirşik Sofrasına...
*
Hacettepe Üniversitesi’nde doktora yapan Ayşe Uğureli Teke Dergisi’nde yayınladığı makalesinde tirşik hakkında detaylı bilgi vermiş. Yukarı Çukurova bölgesinde yaygın olarak Adana, Osmaniye, K.Maraş’ta (özellikle Andırın) kış aylarında yapılan şifalı bir çorbadır. Bu çorbanın ham maddesi yörede ‘yılan pancarı’ olarak bilinen zehirli bir ottur.
Yöre insanına göre tirşik, grip, soğuk algınlığı başta olmak üzere, mide ve bağırsak hastalıklarına hatta kansere bile şifadır. Bundan dolayı tirşiğin diğer adı ‘Andırın doktoru’dur. Fakat şifa olması için doğru zamanda toplanıp, doğru şekilde pişirilip doğru şekilde tüketilmesi gerekmektedir.
Yöredeki yaygın inanışa göre tirşik giren eve hastalık girmez. Tirşiği yöre insanı için bu kadar değerli yapan da tam olarak bu şifa özelliğidir. Bu sebeple kışın hemen her evde yağmurların yağmasına paralel olarak tirşik yapımları başlar. Eskiden köylerde birkaç ev bir araya gelerek tirşik yaparken, zamanla bu durum köylerde nüfusun azalması ve zaman sorunundan dolayı daha pratik yapımlara dönüşmüştür. Mesela kent, hatta bazı köy mutfaklarında tirşik düdüklü tencereye girmiş, uzun süreli tüketim hedeflenerek konserveleri yapılmıştır.
*
Yolculuk planları yapılırken, daha konforlu ve keyifli bir seyahat için pek çoğumuz İstanbul’dan başlayıp İzmir’e kadar uzanan otoyolu kullanacağız.
Seyahat ve yolculukların en hoşuma giden tarafı, yolda mola verip yöresel lezzetlerin tadına bakmak. Eminim sizler de öyle yapıyorsunuzdur. Son dönemde İstanbul’dan çıkıp İzmir’e kadar otoyolda seyahat eden dostlar bana sorup duruyorlar: Nerede duracağız, nerede mola vereceğiz? Hangi mola yerinde ne yiyeceğiz?
446 km’lik bu otoyolda seyahat edecekler için bu yolu karış karış bilen birisine sorayım dedim ben de. İstanbul- İzmir arasındaki Otoyol’daki 33 adet Oksijen Tesisi’nin Genel Müdürü Alp Gürdil’e tüm merak edilenleri sordum.
Otoyol İşletme ve Bakım A.Ş Genel Müdürü Alp Gürdil:
-‘Otoyoldaki tesislerimizde bulabileceğiniz yöresel ürünlerin tümüne ulaşmak için normalde Türkiye’nin tamamını gezmeniz gerekir’.
-‘Gümüşhane’nin kömesinden Balıkesir’in höşmerimine, Çanakkale’nin peynir tatlısına kadar bütün yerel ürünler taze, günlük tedarik ediliyor’