Paylaş
Konya’nın etli pidesi, Afyon’un kaymağı, Gaziantep’in kebabı, Adana’nın şalgamı, Trabzon’un pidesi, Van’ın kahvaltısı, Balıkesir’in peyniri nasıl şehirlerin logosu haline geliyorsa; Bursa denilince de ‘ipek kadar değerli’, bir o kadar ‘kendine aşık edecek’ ve hatta ‘müptelası’ olacak kadar ‘çekici lezzetler’ gelir akla.
Hepimiz gazozuna maç yaptığımızda kazanana gazoz ısmarlamışızdır. Türkiye’de gazoz denilince akla Bursa gelir.
Yolumuzu Bursa’dan geçirir bir şekilde kendimize İskender kebap ziyafeti çektirmişizdir. Bursa’ya gelindiğinde Bursa Kebabı yenilmeden dönülmez.
ÇINARIN GÖLGESİNDE
Sabah erken kalktığınızda bir çınarın gölgesinde bir bardak çayla birlikte tahinli pide yanına eşlik eder. Cevizli lokum bazen bir sabah kalvaltısına eşlik ederken, bazen de gelin hanımın kına törenine.
Uludağ’ın eteklerinde olgunlaşan kestaneler, şekerle birleşir ağzımızın tadı olur. Bazen kız istemeye giderken yarenlik olur, bazen bayramda yanımızda hediye olur. Kestane şekeri Bursa’dan gelen en güzel hediyedir. İçindeki yenir, kutusu ya dikiş makinesinin yanında makara kutusu ya da okulda kalem kutusu olur.
İster çikolatalı,
İster cevizli
Ağzımızın tadı
Bursa’mızın adı
Kestane şekeri...
RİTÜEL LEZZETLE BULUŞUR
İpeğin üretim aşamaları gibi Bursa kebabının da kendine has ritüelleri vardır. Yatay olan kuzu çevirmenin dikey halidir bir bakıma. Etinde kuzunun adaleti vardır, kuzunun en lezzetli parçaları harman edilir, eşit bir şekilde dağılır kebap olur. Meşe odunu olmadan olmaz. Kuzu eti olmadan olmaz. Özel tırnak pidesi olmadan olmaz. Özel domates sosu olmadan olmaz. Özel keçi terayağ olmadan olmaz. O tereyağ masada dökülecek, cızz sesini kebabı yiyen kulağıyla duyacak. Kokusunu hissedecek. Dokunmayacak kadar tabak sıcak olacak. Biberi ve domatesi, mümkünse köz patlıcanı yanında olacak. Yanında üzüm şırası olacak. Yedikten sonra rahatsız etmeyecek. Ayrılırken mutlu edecek. Bazen İskender Kebap bazen de Bursa kebabı denilecek.
Balkan şehri, Kafkas şehri Bursa göçmen mutfağının izlerini taşır. Balkanlardan köftesiyle, böreğiyle, Kafkaslar’dan mantısıyla, çöreğiyle sadece yemekleri değil kültür ve medeniyetlerini de beraberinde getirmiştir. Balkanlardan hep soğuk hava gelecek değil ya, bu kez kültür ve gastronomi heybelerine koyup gelmiş göçmenler.
Bursa’da gastronomi rotalarını tarihin gölgesinde gezersiniz, Kayhan çarşısında cantık yedikten sonra 590 yıllık Irgandı köprüsünden geçer, Koza Han’da kahve içerken Hacıvat Karagöz’ün atışmalarını duyarsınız, Tuz Pazarı’nda çarşı havasını alır, Zindan Kapı’da özgürlüğün farkına varır, Emir Han’da, Fidan Han’da sohbetin tadına varır, Hünkar Köşkünde manzaranın keyfine bakıp, Atatürk Köşkü’nde cumhuriyetin izlerini hissedersiniz.
İpek kadar hafiftir Bursa tatlıları. Kemalpaşa tatlısı yerken peynirin tadını alır, süt helvası yerken sütün tadını hissedersiniz. Süt tatlılarından kazandibi, keşkül, tavuk göğsü, sütün membağı olan Bursa’da yenir.
OSMANLI’NIN ve GIDANIN BAŞKENTİ
Kara inciri, Gürsu armudu, Apolyont kirazı, Müşküle üzümü, Uludağ çileği, Karacabey kavunu, eriğiyle, elmasıyla Bursa büyük bir meyve bahçesini andırır.
İpek kadar narindir Hasanağa Enginarı... Karacabey soğanı, Yenişehir biberi, Kapya biberi, Gemlik zeytini, İznik domatesi, Kemalpaşa domatesi, İnegöl pırasası, Trilye zeytinyağı, Mudanya’nın otları, Uludağ’ın mis gibi kekikleri yemeklere lezzet verir. Yemeklere lezzet veren, çaya tad veren Uludağ’ın ipeksi sularıdır.
Bursa sadece Osmanlı’nın başkenti olarak kalmamış, gıdanın da ‘başkenti’ olmuştur. Gıda endüstrisi ile gastronominin buluştuğu şehirdir Bursa!
Geçtiğimiz hafta Hürriyet ailesinin çok kıymetli misafirlerini Bursa’nın tarihi rotalarında gezdirirken onlara Bursa lezzetlerini tattırırken, ağızlarında hoş bir seda bırakmak istedik.
Umarım zihinlerinde bir parça tarih, damaklarında bir parça lezzet bırakmışızdır.
Paylaş