Pako'nun Sayfası

Basın Müzesi’nin entelektüel köpeği Sindi

6 Şubat 2010
Sindi, 18 yıl boyunca Amerika’da bir kütüphanede yaşayan Dewey isimli kedinin Türkiye versiyonu. Ama o bir köpek; 10 yıldır Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ne bağlı Basın Müzesi’ni evi biliyor. Gazeteciler, yazarlar, öğretim üyeleri ve öğrenciler arasında yaşadığından bir miktar entelektüel. Sergi geziyor, kokteyllere katılıyor. Hatta kitap bile yazdı. “Müzedeki Hanımefendi Sindi” isimli kitapta, yaşadıklarını kendi gözünden anlatıyor.
Şeyda İpek BAYKAL

Sindi 12 yaşında, koli cinsi bir köpek. Hayatı, 2 yaşına kadar kaldığı Antalya’daki bir barınaktan alınınca tamamen değişti. İki kardeşinden ayrıldı, bir hayvansever tarafından İstanbul’a getirildi. Bir süre yeni sahibiyle yaşadıktan sonra yolu, Basın Müzesi Müdüresi Saadet Altay ile kesişti.
Müze 10 yıldır onun evi, Saadet Hanım da annesi. Yediği içtiği özenle seçiliyor. Vitaminleri veriliyor. Düzenli olarak veteriner kontrolünden geçiyor. Müzenin bütün personeli aileden biri gibi onunla yakından ilgileniyor.
Sessiz ve cana yakın bir köpek olduğundan, müzeyi ziyarete gelenlerin de sevgisini kazanmış.
Varlığıyla yokluğu bir. Kimseyi rahatsız etmiyor. Onu görmeyen birinin müzede köpek olduğunu anlaması zor. Cemiyete gelen yazarlar, gazeteciler, öğretim üyeleri ve üniversite öğrencileri onu çok seviyor. Hatta sırf onu görebilmek için geçerken uğrayanlar var. Yanlarında onu sevindirecek süprizlerle geliyorlar.
Sindi’yi müzeye geldiği ilk yıllardan beri tanıyanlardan biri de, gazeteci-yazar Nurettin İğci. Nurettin Bey, emekli olduğundan bu yana vaktinin büyük bir kısmını cemiyette geçiriyor. Çoğu, çocuklar için yazılmış 56 kitabı var.
Sindi’yi çocuğu gibi seven Saadet Hanım bir gün, “Neden onunla ilgili bir kitap yazmıyorsun?” deyince, Nurettin Bey not tutmaya ve fotoğraf çekmeye başlıyor. Sindi’nin hareketlerini izliyor. İnsanların ona sevgiyle yaklaşmasını ve verdiği tepkileri gözlemliyor. Uyurken, banyo yaparken, hastayken, sergi gezerken, kokteylde kuruyemişleri kıtırdatırken 500’ün üzerinde fotoğrafını çekiyor.
Beş aylık bir çalışmanın sonunda, “Müzedeki Hanımefendi Sindi” kitabı ortaya çıktı. Kitap onun ağzından yazılmış. Müzede 10 yıldır yaşadığı hayatı, insanları ve sokağı anlatıyor. Kitabın başında, müzenin bulunduğu Çemberlitaş ve Sultanahmet’in tarihi güzelliklerinden bahsediyor. Okuyucu onun ağzından bölgeyi tarihi ve turistik açıdan tanıma imkanı buluyor.
Kitaptaki Sindi, diğer köpeklere göre çok farklı. Gazete okuyor, televizyon izliyor ve internete giriyor. Hatta Facebook’tan yıllar önce kaybettiği kardeşlerini bile buluyor. 64 sayfadan oluşan kitabın son sayfaları onun fotoğraflarıyla süslenmiş.

NURETTİN İĞCİ
Amaç hayvan sevgisi aşılamak


Kitabın adından da anlaşılacağı gibi Sindi tam bir hanımefendi. Müzeye gelen kimseyi rahatsız etmiyor. Onu sevenin yanına gidiyor, sevmeyen olunca köşesine çekiliyor. 10 yıldır tanıyorum. Havladığına bir ya da iki kez şahit olmuşumdur. Saadet Hanım çok eski arkadaşım. Bana “ Onun için neden bir kitap yazmıyorsun?” deyince, yanımdaki değerin nasıl farkına varmadığmı düşündüm.
Kitap onun gözünden hayatı anlatıyor. Amacım, insanlara hayvan sevgisini aşılamak. Kitap 3 hafta önce piyasaya çıktı. Kendim bastırdığım için kitapçılarda satılmıyor. Söyleşiler, fuarlar ve kitap şenliklerine katıldığımda imzalıyorum. İsteyen Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve benden temin edebilir. nuri.igci@gmail.com, (0532) 694 27 87

KÖPEKLERDE PATİLERİ SÜREKLİ OLARAK YALAMAYA BAĞLI OLUŞAN DERİ PROBLEMLERİ

Patileri sürekli ve şiddetli bir şekilde yalamak, köpeklerde bazı deri problemlerine neden olabilir. Bunların içinde en yaygın olanı, bilek bölgesinde görülen ve “yalama granülomu” olarak da bilinen deri problemleri.
Genellikle ön ayakların alt bölgelerinde ortaya çıkar. Önce tüyler dökülmeye ve deri kalınlaşmaya başlar. Yalama devam ederse, zaman içinde kızarıklık ve ülserleşme ile birlikte iyileşmeyen yaralar oluşur. Bu yaraların kaşınması ile yalama şiddetlenir, yalama şiddetlenince yaralar kötüleşir ve problem bu kısır döngüde şiddetlenerek devam eder.
Bu problem bir çok köpek ırkında, her yaş ve cinsiyette görülebilir. Ancak, dobermann pinscher, labrador retriever, golden retriever, great dane, İrlanda seteri, Alman çoban köpeği ve boxer gibi büyük ırk köpeklerde ve daha ziyade bu köpeklerin orta yaş dönemlerinde çok daha sık ortaya çıkar.
Deri problemleri eğer herhangi bir sağlık sorunundan kaynaklanmıyorsa, arkasında, köpeğin o bölgeyi yalayarak kendini mutlu hissetmesini sağlayan endorfin hormonuyla ilgili olduğu düşünülür. Ayağını yaladığında beynin salgıladığı endorfinin etkisiyle kendisini iyi ve mutlu hisseden köpek, bu durumu sürekli hale getirebilir.
Bunun dışında ön ayaklarda görülen alerjiler, deri parazitleri, mantar enfeksiyonları, eklem problemleri, travmalar, ayağa batan küçük yabancı cisimler, tümörler ve bazı sinir sistemi hastalıkları da sürekli olarak köpeğin ayaklarını yalamasına ve aynı problemin ortaya çıkmasına neden olabilir. Sıkılma, stres ve ayrılık kaygısı gibi psikolojik sorunlarda da ayakları sürekli yalama huyu ortaya çıkabilir.
Tedavi için ilk olarak veteriner hekiminize danışmalısınız. Hekiminiz, sizden alacağı bilgilerin yanı sıra fiziksel muayene, doku örneklerinin mikroskobik olarak incelenmesi ve gerekli görürse kan ve mikrobiyolojik analizlerle, sorunun arkasında yatan gerçek hastalığı kolaylıkla ortaya çıkaracaktır. Tedavide en etkili yöntem, şiddetli yalamaya yol açan gerçek sebebin tedavi edilmesidir. Elizabeth tasması gibi, köpeğin ayaklarını yalamasını engelleyen yakalıklar ve ayağa uygulanan, yine köpeğin yalanmasını engelleyen kötü tatlı spreyler problemin şiddetlenmesini engeller.
Psikolojik problemlerden kaynaklanan şiddetli ayak yalama problemlerinde, uygun antidepresan ilaçlar kullanılabilir.

PAKO PANO

* Ankara’da yaklaşık 4-5 yaşlarında bir terrier bulundu. Şimdilik geçici olarak bulan kişiler tarafından misafir ediliyor. İletişim için: ilknurkenez@hotmail.com, nilgun.erturk@gmail.com

* 1.5 aylık, birbirinden tatlı, oyuncu, akıllı 9 kardeşler. Anneleri olmadığı için barınağa getirilmişler. Şimdi geçici olarak, bir hayvan severin evinde musafirler. İlk aşıları yapılmış. Tekrar barınağa gitmelerine izin vermeyin. İstanbul, tel: (532) 464 07 14

* 3 aylık bu oğlanı barınaktan geçici olarak eve aldım, ilk aşıları yapıldı, sağlıklı bir bebek. Evde çok kedim olduğu için acil sevgi dolu bir yuva arıyorum. Onun ailesi olur musunuz, İstanbul. Tel: (216) 384 51 65, (555) 986 97 30.
Yazının Devamını Oku

Kedi ve köpeklere el örgüsü sıcacık kazaklar

30 Ocak 2010
Kendi kedi ve köpeğine örgü kazaklar yapan Şeniz Mireli, sokakta yaşayan hayvanlara yardım etmek için hobisini ticarete dönüştürdü. 1,5 yıl önce kurduğu internet sitesi üzerinden satış yapan Mireli, yurt dışına da sipariş gönderiyor. En çok renkli, işlemeli, isim yazılı ve nazar boncuklu modeller tercih ediliyor. İsteyen kazağı şapka, atkı ve tozlukla takım yapıyor. Fiyatlar da 25 TL’den başlayıp, 60 TL’ye kadar çıkıyor.

Ankara’da yaşayan Şeniz Mireli, tam bir hayvan dostu. Evinde kedisi ve bir de köpeği var. Dışarda beslediği, yardım ettiği ve sahiplendirdiği sokak hayvanlarının sayısını hatırlamıyor bile.
Hobi olarak köpeği Tanya ve kedisi Muşi’ye kazak ören Şeniz Hanım’ın tasarımları çevresi tarafından o kadar beğenildi ki, o da 1,5 yıl önce işi ticarete dökmeye karar verdi. Amacı, elde ettiği parayla sokakta yaşayan hayvanlara yardım etmek ve onlara daha iyi yaşam imkanı sağlamak.
Önce, “Renki Patiler” isminde bir internet sitesi kurarak işe başladı. El ilanları ve broşürler bastırıp kendi tanıtımını yaptı. Sitesine, ördüğü kazak modellerini koydu. Zamanla kedi-köpek sahipleri tarafından tanınınca, talepler artmaya başladı. Şimdi Türkiye’nin birçok iline, hatta yurtdışına kazak örüp gönderiyor.

ATKI, ŞAPKA, TOZLUK TAKIMI
Petshop’larda satılan ürünleri pahalı bulan ve hayvanın rahat etmediğini düşünenler, el örgüsü kazakları tercih ediyor. Kıyafetler çorap gibi olduğundan bütün bedeni sarıyor. Giydirip çıkarması kolay. Fermuar, çıtçıt ve düğme gibi aksesuvarlar rahatsızlık verdiğinden kullanılmıyor.
Sipariş öncesi hayvanın ölçülerinin alınması gerekiyor. Kedi veya köpeğinizin kuyruk-tasMa mesafesini ölçüyor, göğüs çevresi, karın ve boyun uzunluğunu alıp gönderiyorsunuz.
Her renk ve modeldeki kazakları genellikle terrier, chihuahua gibi küçük cins köpek sahipleri tercih ediyor. İsim yazılı, çiçekli, kurdelalı ve nazar boncuğu işlemeli kazaklar gözde modeller arasında. Şeniz Hanım, bazen yolda insanların üzerinde, vitrinlerde gördüğü kazakları hayvanlara uyarlıyor. Tasmanın ve tüyün rengi model belirlemede önemli.
Fiyatlar 25 liradan başlayıp 60 liraya kadar çıkıyor. İsteyen kazağı, atkı, şapka ve tozlukla takım sipariş ediyor. Küçük bir köpek için bir takım 4 günde çıkarken, büyük cinsler için bu süre 10 gün oluyor. Bu kadar beklemek istemeyenlere de alternatifler sunulmuş. Eldeki hazır modellerin üzerine isterseniz kişisel bir işleme yapıp veya hayvanın ismini yazıp gönderiyor.

GELİNLİK GİYEN KÖPEK
Arada enterasan talepler geldiğini söylüyor Şeniz Mireli:
“Bir müşterimin rottweiler cinsi köpeği vardı. Dış görünüşü ürkütücü olduğundan, sahibi pembe ve eflatun renkli, üzerinde çiçek desenleri olan bir kazak yapmamı istedi. Bunu giydikten sonra çok sevimli oldu. Artık insanlar ona korkmadan yaklaşıyor. Bir keresinde de ekoseli ceketi olan biri, aynı desenden köpeğine kazak örmemi istedi. Şimdi ikisi bir örnek giyiniyor. Düğününde köpeğinin de gelin olmasını isteyen bir genç kız vardı. Terrier cinsi köpeği için gelinlik yaptım. Beyaz bir elbisenin üzerini tüller ve taşlarla kapladım. Trabzonspor’lu bir taraftar da köpeğine takım renklerinde atkı yapmamı istedi. Chihuahua (çok çok küçük bir cins) köpeğinin sırtına 15 harften oluşan ismini yazdırmak isteyen biri çıktı. Bazıları da köpeğinin burcunu, doğum tarihini ve kendi telefon numarasını yazdırmak istiyor.”

GELİR SOKAK HAYVANLARINA
Şimdiye kadar 400’ün üzerinde kedi ve köpek kazağı yapan Şeniz Hanım, hem Türkiye, hem de yurt dışından sipariş alıyor. Özellikle Amerika’dan köpek, İsviçre’den de kedi kazakları isteniyor. Yurt dışında örgü örme işi yaygın olmadığından tasarımlara ilgi yoğun. En çok köpekler için Noel Baba kıyafeti isteniyormuş. Hatta 2010 yılı için, şapka ve kazaktan oluşan 20 Noel Baba kıyafeti göndermiş.
Satıştan elde ettiği bütün geliri sokak hayvanları için harcıyor. Parayı onların aşısı, ameliyatı, maması ve diğer bakımları için kullanıyor. Elinde kalan fazla yünlerden de barınakta yaşayan kimsesiz kedi-köpeklere kazak örüyor. www.renklipatiler.com/index-4.html  Şeyda İpek BAYKAL

Kış, evcil hayvanları da etkiliyor

Sizi etkileyecek derecede soğuk geçen kış aylarının evcil hayvanınız için de dikkat edilmesi gereken koşullar oluşturduğunu hatırda tutmalısınız. Hele de günün çoğunu dışarıda geçiriyorsa... Almanız gereken önlemleri şöyle sıralayabiliriz:
* Onu sıcak tutacak özelliklere sahip bir ortam yaratmanız, rutubetsiz ve sert soğuktan koruyacak barınaklar edinmeniz gerekir. Yatma zemini olarak saman veya sedir ağacı talaşları seçmeniz uygun olur. Havlu ve battaniye, suyu emeceği ve kolayca donacağı için sağlıksız bir ortam yaratır.
* Yaşlı hayvanların dışarıda geçireceği vakit mümkün olduğunca sınırlandırılmalı. Yaşı ilerlemiş hayvanlar soğuğa karşı daha hassastır.
* Akşam yemeğinde mama miktarının arttırılmasında da fayda var. Çünkü evcil hayvanınız, kendini soğuktan korumak için yılın diğer aylarında harcadığından daha fazla kalori harcar. Siz dışarıdan kalori alımını artırarak bu konuda ona yardımcı olabilirsiniz. Mama miktarını ne kadar arttıracağınızı öğrenmek için veteriner hekiminize danışabilirsiniz.
* Su kabını taze ve donmamış suyla dolu tutmalısınız. Su kaybı, yaz aylarında olduğu gibi kış aylarında da sıkça meydana gelen bir sorun.
* Patilerini düzenli olarak kontrol edin. Buz, kar ve karı eritmek amacıyla kullanılan tuz artıkları, ayak tabanlarında birikerek onları rahatsız edebilir ve yürürken zorluk çekmelerine sebep olabilir.
* Aracınızda kullanmak amacıyla aldığınız antifriz kutularını açıkta bırakmayın. Bu maddeler lezzet ve koku açısından evcil hayvanınız için çekici olabilir. Dikkat edilmediği durumlarda kedi veya köpeğinizin zehirlenmesine ve ölümüne yol açabilir. Eğer kusmaya başlarsa, halsiz ve hareketsiz görünürse, kasılmalar yaşarsa vakit kaybetmeden veteriner hekiminizi arayın. Bunlar antifrizle zehirlenmenin başlıca belirtileri.
* Özellikle kısa tüylü hayvanlar, daha fazla ısıya ihtiyaç duyar. Bu amaçla yün süveterler ve soğuktan korunacağı giysiler giydirebilirsiniz.
* Sokak kedileri ısınmak için sıklıkla arabanızın ılık motoruna tırmanacaktır. Arabanızı çalıştırmadan önce motor kapağının altını kontrol edin.
* Azalan egzersiz, kedi veya köpeğinizin fazla kilo almasına sebep olabilir. Bunu önlemek için kış ayları boyunca düzenli yürüyüş programınıza mümkün olduğunca devam edin. Kedilerinizin de oyun oynayarak egzersiz yapmalarını sağlayabilir ve kilo almalarını önleyebilirsiniz.
* Cilt kuruması ve buna bağlı kaşıntı sorunları görülebilir. Bu dönemde onu sıklıkla taramaya ve bol miktarda su almasına özen göstermelisiniz. Tam ve dengeli bir diyetle alacağı uygun yağ asitleri, kedi veya köpeğinizin sağlıklı bir cilde sahip olmasını, soğuktan dolayı kuruyan cildinin yeniden canlanmasını sağlar.

PAKO PANO

* 22 Ocak Cuma günü bulundu. İstanbul Etiler’de, Belediye’nin ve Migros’un bulunduğu binanın bir alt sokağında.Yaklaşık 5 yaşında , dişi, kısır olmayabilir. Çok çok eğitimli, sınırsız komut anlıyor. Lucky adına tepki verdi, biz de lucky diyoruz. Golden ya da Golden Irish-setter kırma olabilir. Boynunda üstünde minik metal kemik ve köpekler olan yeşil bir tasması vardı. iletişim için: ozlememir@hotmail.com.

* Özenle büyütülen erkek ve dişi kardeşler 4 aylık oldular, iç dış parazit ilaçları yapıldı, ev adabını bilen bu yavrulara yuvanızı açar mısınız? İstanbul, tel: (532) 768 30 89.

* 4 aylık, gri beyaz inanılmaz uzun tüyleri var. Çok iyi huylu, sakin bir kedicik. Sokakta köpekler tarafından korkutulmuş, bir ağacın tepesinde saatlerce bekledikten sonra uyuklarken bulundu, geçici eve yerleştirildi. Tuvalet alışkanlığı var, ev adabına alışkın, yıkandı, temizlendi, aşıları yapıldı, yuvasını arıyor. İstanbul tel: (507) 244 65 10.
Yazının Devamını Oku

Yeni moda, kediyi tuvalete alıştırmak

9 Ocak 2010
Başlığa bakıp da, bunda ne var, evde yaşayan tüm kedilere tuvalet alışkanlığı verilir demeyin. Kast- ettiğimiz sizin kullandığınız alafranga tuvalet. Yurtdışında yeni eğilim, kedileri tıpkı sahipleri gibi tuvalet yapmaya alıştırmak. Böylece kum kabının çirkin varlığından ve yılda en az 120-150 lira masraftan kurtuluyorsunuz. Üstelik atık yaratmadığınızdan, çevreye daha az zarar veriyorsunuz.

Haber, eski yılın son günü, The Wall Street Journal gazetesinde yayınlandı. Buna göre, kedileri kum kabından vazgeçirme ve tuvalete alıştırma eğilimi koca bir pazar yaratmış. Sadece 2009’da, sadece CitiKitty.Inc adlı şirket, tam 7 bin alıştırma kiti satmış. 2005’te bu rakam 2 bin 100 imiş. Alıştırma kiti denen ve bir çeşit tepsi olan aparatın 29.90 dolara satıldığını söylemek isteriz. Amaç, kedi kumu masrafından kurtulmak değil miydi?

Üstelik almanız gereken tek şey bu değil. Bir de kedinin rahat edeceği bir klozet kapağı gerekiyor. Bunlar genellikle patileri kaymasın diye kumaştan yapılıyor. Kedilerin konfora düşkün olduğu malum. LLC adlı bir diğer şirket de, bu yıl 2 bin kedi kapağı satmış. Bunun fiyatı da 60-100 dolar arasında değişiyor.

Özel kapağı klozete takıyor, tuvaletin içine tepsiyi yerleştiriyor, içine de kedi alışana kadar kum yerleştiriyorsunuz.
The Wall Street Journal muhabiri Anne Marie Chaker, haberi yazmadan evvel kedisi üzerinde bir deney yapmış ve tuvalet alışkanlığı vermeye çalışmış. Her şeyden önce bol zaman ve sabır gerektiğini söylüyor. Üstelik geçici yerleştirilen kum, zaman zaman giderin tıkanmasına yol açıyormuş.

Alıştırmak için farklı yöntemler olduğunu yazıyor. Onun izlediği yöntem şöyle: Kedinin itaat durumuna göre, kum kabını günden güne banyoya doğru yaklaştırmaya başlıyorsunuz. Sizin kap, zaten banyodaysa şanslısınız. Kabı en son tuvaletin yanına kadar getirmeniz gerekiyor. Böylece kedi klozetin kendisine alışmış oluyor. Bu kez klozetin dibindeki kabın seviyesini yükseltmeye başlıyorsunuz. Yine alışma durumuna göre bir kaç gün aralıklarla. Ta ki, klozet kapağı seviyesine gelene kadar. Kedi bu seviyedeki kabına rahatlıkla sıçrar hale gelince, şu tepsi yardımıyla kumu tuvaletin içine taşıyorsunuz bu kez. En zor kısmı bundan sonra başlıyor, kedinin kum yerine suya tuvaletini yapmayı öğrenmesi gerekiyor. Amerika’da, bu işi kendi başına çözemeyen kedi sahiplerine yönelik eğitim sınıfları bile açılmış.
Hadi kediye sizinle aynı tuvaleti kullanmayı öğrettiniz, sifonu çekmeyi nasıl öğreteceksiniz?

Yaşlanan muhabbet kuşlarının karnında tümör görülebilir

Muhabbet kuşları, 6-7 yaşlarından itibaren yaşlı grubundadır, ortalama olarak 9-11 sene yaşarlar. Tümörler, yaşlılıkla birlikte görülen en yaygın hastalıklarından. Özellikle karın bölgelerinde, çok sık olarak üreme organlarından kök alan tümörlere ve “lipom” adını verdiğimiz yağ bezelerine rastlanır. Bu şişkinlikler oluştukları bölgeye göre değişik problemlere yol açabilir. Sindirim sisteminin son kısmında ve üreme organının bulunduğu yere yakın şekillenen tümörler, basınç yaparak dışkının ve idrarın çıkışını zorlaştırır. Hızla gelişen tümörlerde, basıncın artması, içeride biriken dışkı ve idrar miktarının da artmasına yol açar. Bu durumlarda “intoksikasyon” dediğimiz zehirlenmeler oluşabilir.
Yine tümörün o bölgeyi çalıştıran sinirler üzerine yaptığı basınca bağlı olarak bacaklarda hissizlik veya ilerlemiş durumlarda felç, kuyrukta seyirme, titreme ve kuyruğun düşmesi gibi problemler de izlenebilir.
Böyle durumlarda, şişkinliğin veteriner hekim tarafından muayene edilmesi gerekir. Eğer dışkı ve idrar çıkış yeri olan kanallar ve sindirim sistemi tamamen basınç altında kalır ve dışkılama durma noktasına gelirse cerrahi müdahale gerekir.
Şişkinlik bir tümörse, aynı yöntemle o bölgeden uzaklaştırılması denenebilir. Tümörün yapısının ve hastalığın gidişatının belirlenmesi için, biyopsi örneğinin incelenmesi de hastalığın kontrol edilip edilemeyeceği hakkında önemli ipuçları verir.
Normalde 45-55 kadar değişik tipte tohum tanesi yiyebilen muhabbet kuşları, verdiğiniz taktirde büyük bir keyifle ekmek, kurabiye gibi yiyecekleri de tüketebilirler. Ancak bunları hazırlarken kullandığınız maya, tuz gibi maddelerin bize uygun olan miktarlarının sadece 50-55 gram ağırlığında olan muhabbet kuşunuz için aşırı gelebileceğine ve ona kısa veya uzun vadede sağlık problemi yaşatabileceğine dikkat etmelisiniz. Bu nedenle kuşunuzu beslemek için onun yaşına ve fiziksel ihtiyaçlarına göre hazırlanmış yem karışımlarını, doğal olarak tükettiği bitkileri kullanmayı tercih etmelisiniz.

Pako pano

* Fındık kız 6 aylık. Kısırlaştırıldı ve tuvalet eğitimi verildi. Kendisine, 15 yıllık ömrünün tamamında sevgi ve şefkatle bakacak, İstanbul’da yaşayan bir aile arıyor.
Tel: (555) 255 31 73.

* Otoparkımıza doğum yapan annenin 4 yavrusu oldu. Doğumdan bir hafta sonra ortadan kayboldu. Yavruları evimize aldık. Şimdi bu dünya tatlısı 3 aylık oğluşa sıcak bir yuva arıyoruz. İç ve dış parazit tedavileri yapıldı. Tuvalet eğitimi var. Kıtır kıtır kuru mama yiyor. En sevdiği şey göbeğini açıp kendini sevdirmek ve geceleri size sarılıp uyumak. Ona yuvanızı açmak isterseniz arayın. Tel: (555) 986 97 30 - (216) 384 51 65.

* O, annesiz bulundu, özenle büyütüldü. Şimdi sağlıklı ve 3 aylık bir oğlan. Yuvanızı açıp, ailesi olur musunuz? İstanbul’dayız. Tel: (543) 254 65 77.

* Maviş kızımızı sokakta yağmurdan kendini korumaya çalışırken gördük. Sağ omuzunda eski bir kırığı var, kaynamış, bu yüzden ağaçlara tırmanamıyor, yukarılara sıçrayamıyor. Yürümesinde, koşmasında hiçbir sorunu yok. İki yaşlarında, sevecen, uysal bir kız. Ona yuva arıyoruz. Tel: (533) 622 44 59.

* 3.5 aylık tekir kızımız ve 2 kardeşi son derece sağlıklı, ev terbiyesi olan, ilk bakımları yapılmış bebekler. Yemyeşil kocaman gözleri var. Onlara çok acil yuvalar arıyoruz. Tel: (533) 622 44 59.


Yazının Devamını Oku

İşaret dili öğrendi, kimse sağır olduğuna inanmıyor

26 Aralık 2009
Genius, 4 yaşında, Jack Russell Terrier cinsi bir köpek. O kadar tatlı ki, görenler onu sevebilmek için yolunu değiştiriyor. Yanına çağırıyor, adını söylüyor ama o dönüp bakmıyor. Sağır olduğunu bilmeyenler, “Ne kadar havalı köpek, kimseyi takmıyor” diyor. Duymayan bir köpeği eğitmenin zor olduğunu söyleyen sahibi Yasemin Kabala, “Onun için işaret dilini öğrendim. Artık normal köpekler gibi verdiğim komutları yerine getiriyor. Hatta onun sağır olduğuna inanmıyorlar” diyor.

Film, dizi ve kliplerde sanat yönetmenliği yapan Genius’un sahibesi Yasemin Kabala, hayvansever bir ailenin çocuğu. Evlerinde kedi, köpek, papağan ve karga besledi. Aklında Jack Russell Terrier cinsi bir köpek almak vardı. Eşe dosta haber saldı. Bir yandan da kendisi araştırdı. İnternette gördüğü petshop sitesinde, 3 aylık beyaz bir Jack Rusell buldu. Annesinden gizli 800 Euro vererek aldığı köpeğe “dahi” anlamına gelen “Genius” adını verdi.
Minik köpek, yavru olduğundan oldukça hareketliydi. Ama biri seslendiğinde dönüp bakmıyor ve tepki vermiyordu. Ortada bir gariplik vardı. Veteriner Talat Gülbay, “Sağır bir köpeği eğitmek zordur. İşiniz de yoğun. Nasıl ilgileneceksiniz?” dediğinde de, hiç şaşırmadı.
Gerçeği öğrenince, köpeği kaptığı gibi petshopa gitti. “Amacım beni kazıklayanlara hesap sormaktı” diyen Kabala, satıcılara “Kandırıldım. Köpeği vermem ama paramın yarısını iade edin” dedi. Köpek için, mama, tasma, yatak gibi hediyeler verildi, iş tatlıya bağlandı.

GÖZ TEMASI VE MİMİKLER

Yasemin Hanım, onu eğitebilmek için sağır köpeklerle ilgili araştırmalar yaptı. İşaret dilini öğretmek için haftalarını internet başında geçirdi. Genius şimdi normal bir köpeğin bildiği, otur, kalk, zıpla, koş gibi ana komutların hepsini tereddütsüz uyguluyor. Hatta bu konuda o kadar iyi ki, kimse onun duymadığına inanmıyor. İşaret dilinin yanı sıra, göz teması ve mimiklerle de anlaşıyorlar. Sahibinin söylediklerini daha iyi anlayabilmek için kulaklarını sürekli havada tutuyor. Onun bütün hareketlerini izliyor. Bir şey söyleyecek diye ağzının ve gözlerinin içine bakıyor. Sadece sahibinin değil diğer insanların ve köpeklerin de hareketlerini pür dikkat izliyor. Algıladığı beden hareketlerine göre yanlarına gidiyor ya da hiç sokulmuyor.

BİLGİSAYARA DA ÇİŞ YAPTI

Genius, bütün çabasına rağmen bazı şeyleri anlamakta güçlük çekiyor. Eğitimi de diğer köpeklere göre daha zahmetli. En çok tuvalet alışkanlığı kazanırken zorlandı. 3 yaşına kadar, evin bütün köşelerine, halıya, sahibinin montuna, ayakkabısına, hatta bilgisayarına bile çiş yaptı. Yasemin Hanım da bir elinde bez, diğerinde deterjan 3 yıl boyunca bıkmadan arkasından temizledi. Bütün bunlara rağmen bir kere bile pişman olmadı. Ona bir anne gibi yaklaştı. Hasta bir çocuğa nasıl davranılması gerekiyorsa, öyle davrandı.
Veteriner, kokusunu bırakmak için de ortalara çiş yaptığını söylemişti. Amaç, dışardaki köpeklere mesaj göndermekti. Onun için sahibinin montuna, çantasına ve bilgisayarına durmadan çiş yapıyordu. Kısırlaştırılması tek çareydi. Yasemin Hanım, iki kere çiftleştirdikten sonra geçtiğimiz yaz Genius’ı kısırlaştırdı. Üç yıldır süren tuvalet problemi de böylece ortadan kalktı.

Arabanın altına girdi

Genius, çapkınlığı ve sahibinin bir anlık dikkatsizliğiyle büyük bir kaza atlattı. Tasmasız gezerken, karşı kaldırımda gördüğü dişi köpekle oynamak için karşıya geçmeye çalıştı. Ama o karşıya geçemeden, bir araba onun üstünden geçti. Yasemin Hanım, o an yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Alışverişten dönüyordum. Poşetleri kaldırımın üzerine bıraktım. Kafamı kaldırdım. Bir anda Genius’ın karşıya geçtiğini gördüm. Ağzımı açamadan araba üzerinden geçti. O an, ‘Tamam, her şey bitti’ dedim. Bir baktım korkudan kirpi kadar olmuş, kafasını öne eğmiş yatıyor. Sadece gözünün altı çizilmişti. Neyse ki ucuz atlattık. Artık daha dikkatli davranıyor. Araba gördüğünde yavaşlayıp, beni bekliyor.”

Sağır köpekler için işaret dili

El yukarı: Ayağa kalk
El aşağı: Otur
Parmak sallama: Bu kötü, bunu yapma
Karşı tarafı işaret etme: Oraya git, onu getir
El havada: Dur, bekle
Elleri dize vurmak: Kucağıma gel

SAĞIR BİR KEDİYLE YAŞAM

Kedilerde sağırlık doğuştan veya daha sonradan oluşan sağlık problemleri sonucunda ortaya çıkan işitme kaybı neticesinde görülür. Doğuştan görülen sağırlık genetik faktörlerin etkisiyle ortaya çıkarken, sonradan oluşan sağırlık uzun süren ve tedavi edilmeyen kulak hastalıkları, işitmeyi kontrol eden sinirlerin hastalıkları ve yaşlılığa bağlı işitme kayıplarının ilerlemesi sonucunda oluşur. Doğuştan ortaya çıkan sağırlık daha ziyade beyaz renkli ve mavi gözlü kedilerde görülmektedir. Bunun sebebi olarak sağırlığa yol açan genin aynı zamanda tüy renginin beyaz, göz renginin de mavi olmasını sağlayan gen olduğunun düşünülmesidir.
Eğer kediniz sağır veya ileri düzeyde işitme kaybı yaşıyorsa :
* Sokağa çıkmasına izin vermeyin. Araçların, sokak hayvanlarının ve tehlike içeren unsurların sesini duyamayacağı için dışarı çıkması onun için hayati tehlike oluşturabilir.
* Kaybolma ihtimaline karşılık tasmasında size ulaşılabilecek bilgilerle birlikte onun sağır olduğuna dair bir uyarının da yer almasına dikkat etmelisiniz.
* Sizi veya ona yaklaşan cisimleri öncelikle görmesine imkan tanımalısınız.
* Kediniz sağırsa uyku uyuduğu sırada ona yaklaşırken yine özenli hareket etmeli, ona dokunmanıza karşı istemeden sert tepki verebileceğini hatırda tutmalısınız.
* Sağır bir kediyle iletişim kurmak için görsel iletişim yöntemlerini ve bunlar içinde de en yaygın olarak el işaretlerini kullanabilirsiniz.
* Sağır kedilerin kendi seslerini de duymamaları nedeniyle miyavlamaları ve çıkardıkları diğer sesler işitme problemi olmayan kedilere göre daha yüksek ve bazen çığlık atar gibidir. Bu nedenle komşularınızı kedinizin sağır olduğu konusunda bilgilendirmeli ve hoşgörü göstermelerini istemelisiniz.
* İşitme problemi olan kedinizin evde nerede olduğunu anlamak için seslenmeniz işe yaramayacağından onun boynundaki tasmasına küçük bir zil takmanız faydalı olabilir.
Yazının Devamını Oku

Yaz boyu birlikte yüzüyor, GS maçlarını seyrediyorlar

19 Aralık 2009
Ünlü oyuncu Cihan Ünal, 10 yıldır birlikte yaşadığı Golden retriever cinsi köpeği Hamlet’le çok mutlu. Turnelere ya da provaya giderken mutlaka onu da götürüyor. Akşamları yatmadan önce ona hikâyeler anlatıyor. “Hem sevgi, hem de sessiz bir sadakat gördüğüm Hamlet’e çok teşekkür ediyorum. Onunla yaşamak muhteşem. Ayrılmaz iki dost gibiyiz” diyor.

Cihan Ünal’ın tiyatrodan sonra en büyük tutkusu evcil hayvanlar. Hep bir evcil hayvan beslemek istedi ama mesleği gereği çok seyahat ettiğinden ve kimi zaman farklı şehirlerde yaşamak zorunda kaldığından bu hayalini uzun süre gerçekleştiremedi. Bu eksikliği, 1990’larda, Ankara Oran’da oturduğu dönemde üst komşusunun köpeği Robel’le doldurmaya çalıştı: “Bir Belçika kurdu olan Robel’in amcası gibiydim. Fransızca eğitim aldığı için onunla bu dilde konuşurdum, sürekli oyun oynardık. Yaşlılığı sebebiyle ölünce üzüntümden ne yapacağımı şaşırdım.”
Robel’le geçirdiği günler o kadar hoşuna gitti ki, aynı dönem kendisine bir labrador-Belçika kurdu kırması aldı. Bir süre sonra sert karakterli, tay gibi koşup zıplayan köpeği epilepsi oldu ve uyutmak zorunda kaldı. Hayvanlarla talihsiz ilişkisini değiştiren, 2000’de tanıştığı Hamlet oldu.

BAHÇENİZ YOKSA İDEAL CİNS

26 Kasım 1999 doğumlu Hamlet’le, henüz 2.5 aylıkken, Ankara’da yaşayan bir arkadaşı sayesinde karşılaştı. Anne ve babası İngiltere’den getirilmiş birer golden retriever’dı. Ünal’ın Hamlet’i seçmesinin en büyük nedeni evde bakmaya müsait bir tür olması: “Golden retrieverlar diğerlerine göre daha sakin, insancıl ve söz dinleyen köpekler. Bahçem olmadığından evde beslemek için en ideal köpek cinslerinden biri olduğunu düşündüm. Bir de benim gibi şanslıysanız goldenlar’ın özel huyları da oluyor. Örneğin akşam yatmak için koltuktan kalkmadan önce ‘Haydi Hamlet, yatma zamanı oğlum’ derim. O daha ben kalkmadan koşarak yerine yatar.”

EĞİTMEK İÇİN EĞİTİM ALDI

Terlik yemek, koltukları kemirmek ya da tırmalamak gibi huyları olmayan Hamlet’i, Cihan Ünal tek başına yetiştirmiş. Kitaplar ve hayvan eğitim merkezlerinden nasıl köpek yetiştirileceğini öğrenmiş. Evde çiş ve kaka yapacağı yerleri iki günde öğrenen Hamlet’i, Ünal şöyle anlatıyor: “Bir başkası ‘Haydi koltuğa gel’ dediğinde hemen gözlerimin içine bakıp olumlu yanıt vermemi bekler. Sehpada duran yiyecekleri yemeye çalışmaz. Oyun provalarına onu da götürürüm ve seyirci gibi koltukların orada yatıp bizi seyreder. Oyun sırasında da usluca kuliste oturur.”

MÜZİĞE EŞLİK EDİYOR

Cihan Ünal ve Hamlet’in birlikte yaptığı pek çok şey var. Yazlığa gittiklerinde her gün saatlerce yüzüyorlar, Oran şehrinden göle kadar uzun yürüyüşler yapıyor, birbirlerini kovalıyorlar. En ilginci de Cihan Ünal’ın evde olduğu her akşam yatmadan önce ona hikâyeler anlatması. Kimi zaman kargayla tilki gibi çocuk masalları, kimi zaman ertesi gün birlikte neler yapacaklarını anlatıyor. Eğer onu evde yalnız bırakmak zorunda kalırsa müzik açıp gidiyor: “İki buçuk aylıkken, onu almadan önce küçük çocukların olduğu bir evde yaşıyordu. Çocuklar piyano çaldığında Hamlet de hemen altına girip aynı sesleri çıkarmaya çalışıyormuş. Sanırım bu yüzden de özellikle tiz sesleri duyunca hemen eşlik ediyor, müzik dinlemeyi çok seviyor.”

BEN HAMLET OLAMADIM AMA KÖPEĞİM OLDU

Shakespeare ve Hamlet tiyatronun amblemi gibidir. Hamlet, hep oynamak istediğim bir roldü ama hiç kısmet olmadı. Şehir tiyatrolarındayken bir İngiliz rejisör gelip sahneye koyacaktı ama çeşitli aksilikler yüzünden iptal edildi. Bunun için köpeğime, hep içimde ukde kalan Hamlet adını verdim.

Hamlet koyu Galatasaraylıdır. Ona atkısını takarım, birlikte maç seyrederiz. Galatasaray’ın başarılı olduğu günlerde sokağa çıkartırken de formasını giydiririm.

Köpeğiniz de grip olmasın!

Köpek gribi (canine flu), yeni bir hastalık. İlk kez Amerika’da, 2004 yılında greyhound ırkı yarış tazılarında tespit edildi ve hastalığın köpeklerde belirgin bir şekilde solunum sistemi problemlerine yol açtığı görüldü.
Cornell Üniversitesi viroloji laboratuvarında tespit edilen ilk köpek influenza virüsü, şiddetli solunum problemi nedeniyle ölen bir yarış köpeğinden elde edildi. Daha sonra greyhound dışındaki köpek ırklarında da görüldü. Köpek influenza virüsünün 40 yıldan fazla bir süredir atlarda görülen H3N8 olarak adlandırılan influenza virüsü tipi olduğu ortaya çıktı.
Hastalığın en göze çarpan belirtisi, 3 hafta kadar süren ve tedavilere yanıt vermeyen öksürük, yoğun bir burun akıntısı, hapşırık ve diğer solunum sistemi hastalıklarında görülen belirtiler. Solunum sistemindeki bu belirtilerin, hastalığa bakterilerin de iştirak etmesiyle ortaya çıktığı ve belirtileri şiddetlendirdiği düşünülüyor. Hastalığı daha şiddetli geçiren köpeklerde yüksek ateş, solunum sayısının artması gibi pnömoni belirtileri de görülüyor. Çok şiddetli durumlarda solunum sistemi içinde kanamalar gözleniyor. Ölüm riski, yüzde 1-5 gibi çok düşük oranlarda.
Hastalığın kuluçka süresi 2-5 gün gibi kısa bir süre. Diğer köpeklere bulaştırma dönemi, belirtilerin ortaya çıkmasından en az 10 gün sonra başlıyor. Hastalığın köpeklerin yaklaşık yüzde 20’sinde, hiçbir klinik belirti göstermeden gizli seyretmesi, diğer köpeklere yayılma riskini artırıyor. Hapşırık, öksürük ve burun akıntılarıyla, bunların temas ettiği eşya ve cisimlerle diğer köpeklere bulaşıyor. Normal dezenfektanlarla kolayca öldüğü biliniyor.
Hastalığın teşhisi, doğrudan virüsün veya ilgili antikorların izole edilmesi ile olmakta. Belirtilerin ilk 72 saatinde boğaz bölgesinden alınan örneklerde virüs izole edilebilmekte. Daha sonrasında, kanda yapılan incelemelerde antikor tespiti ile teşhis yapılabilmekte.
Şu an bir aşısı ve serumu yok. Belirtilere göre, bağışıklık sistemini destekleyecek yönde tedaviler uygulanıyor. Şiddetli seyrettiği durumlarda, serum ve oksijen uygulamalarına ihtiyaç duyulabiliyor.
Köpek inluenza virüsü sadece köpekten-köpeğe bulaşıyor, evde beslenen diğer hayvanlara ve insana geçmiyor. Türiye’de şimdiye kadar görülmedi.

PAKO PANO

* 14 yıllık dostumuz, terrier cinsi, krem renkli köpeğimiz Paşa, geçen Eylül ayında resimde görüldüğü gibi tıraşlı haliyle, sorumsuz bir veteriner yüzünden İstanbul Bayramoğlu ’nda kayboldu. Bulanların veya görenlerin bu numaraya haber vermelerini rica ediyoruz. Zeynep Uyaroğlu, tel: (532) 396 69 06.
* 28 Kasım Cumartesi gecesi, İstanbul Tophane civarında, dişi terrier/pekinez kırması kızımız Fıstık kayboldu. 13 yaşında ve oldukça hasta. Işıl Isolabella, tel: (212) 573 60 44, (532) 653 60 93
* Bu kediciğin ismi Cino. Gecici olarak kaldığı evde istenmiyor. 3 aylık oldu ve daha fazla büyürse onu kimse istemeyecek. Lütfen sokakta kalmasına izin vermeyin. Anı Çimen/İstanbul. Tel: (532) 416 81 57
* Bu 2 yavru için acil olarak yuva aranıyor. Parazit tedavileri yapıldı. Tel: Selin Esen (507) 303 60 70.
* 2,5 aylık kedi barınağa bırakılmıştı, alıp gerekli kontrol ve bakımını yaptırdım. Doğuştan bir gözünün tamamen, diğer gözünün de kısmen görmediğini anladım. Sokakta yaşama imkanı olmayan bu kızın meleği olup yuvanızı açar mısınız? Gül Arcalar, tel:(216)384 51 65,(555)986 97 30.
Yazının Devamını Oku

Pitbull tartışması, başka tür sahiplerini de geriyor

5 Aralık 2009
Adana Yüreğir’de başıboş bırakılan pitbull cinsi köpek, bir kız çocuğuna saldırınca, belediye pitbull cinsi veya ona benzerliği bulunan tüm köpekleri sahiplerinden toplamaya başladı. Hayvansever gruplar, toplatılmanın yasal olmadığı gerekçesiyle olaya karşı çıkarken bir yandan da bu köpeklerin dövüş için kullanılıp saldırgan yetiştirilmesinin önlenmesini istiyor. Türkiye’de üretilmeleri zaten yasak olduğu halde özellikle varoşlarda illegal köpek dövüşleri için kullanılıyorlar. Uzmanlara göre aslında uysal yetiştirilirse zararsızlar. Bir de pitbull (American bull terrier) ile benzerliği yüzünden karıştırılan başka cinsler var. Bu tür köpek sahipleri sokakta gördükleri tepkileri anlattı.

O bizim için aileden biri

Otel işletmecisi Beyazıt Yıldırım (39) ve Eşi Tatiana Yıldırım, Altınoluk’ta yaşıyor. Beyazıt Yıldırım, American Staffordshire terrier cinsi köpekleri Atilla’yı, 4 yıl önce Rusya’da, eşi babasını kaybettiğinde acısını hafifletmek için aldıklarını söylüyor: “Daha 3 haftalıkken onu aldık. Aşı karnesi, kimlik belgeleri, pasaportu var. Hiç yanımızdan ayırmadık. Oldukça uysaldır, zaten biz de havlaması olmadığı için apartmanda bakımı kolay olur diye onu tercih ettik. Yazın otelimiz 150 kişiye kadar doluyor, insanlara çok alışıktır, otelde kimse tedirgin olmuyor. Akşam da yanımızdan ayrılmaz, aileden biridir, uyurken ayak ucuma gelir.”
Ama yine de sokakta, pitbullara duyulan tedirginlikten dolayı onlara da bazı tepkiler gelmiş: “Uzaktan görünüşü itibariyle pitbull’a benzetiliyor. Yürüyüş yollarında, parklarda genelde yaşlılardan aldığımız tepki daha fazla. Bu köpekler yasak değil mi, bu pitbull mu, bunlar çok vahşi diyebiliyorlar. Hatta dobermanlara ait bir hikâyeyi bize anlatıp ‘Bunların beyni belli bir yaştan sonra kafatasına sığmıyormuş, çıldırıp sahibine bile saldırıyor’ diyenler var. Stafford köpekleri yurtdışında dadı köpeği olarak biliniyor, çünkü sahiplendiği kişiyi koruyor, komut dinliyor. Türleri ve köpekleri bilmeyenler biz köpeğimizi gezdirirken tedirgin olabiliyor. Hatta çevre yazlıklarda kalanlar belediyeye gidip şikâyet etmişler, fakat Atilla’nın kâğıtları tam olduğu için bir sorun yaşamadık.”

Kedilerle birlikte büyüyor

Tıbbi mümessil Yeşim Atacan’ın (31) rottweiler cinsi köpeği Rowdy 5 aylık. Tedirginlik yaratmaması için köpeğini sokakta kısa tasmayla gezdirdiğini söylüyor: “Geçen gün evime gelen biri çok farklı türler olmalarına rağmen ‘A bu pitbull mu?’ dedi. Benim köpeğim evde kediler ve bir de terrier ile birlikte büyüyor. Bunu soranlara anlatıyorum ama yine de bilmeyenler çok korkuyor. Yolda kimileri çocuklarını uzaklaştırmaya çalışıyor. Hiçbir şey yapmayacağını söylesem de tedirginlikleri geçmeyenler var. Bizimki şimdiye kadar kimseye saldırmadı, aksine hemen yalamaya oyun oynamaya çalışıyor. Ben açıkçası koruma köpeğim olmasını istedim, saldırma köpeği değil. Asla boş yere havlamaz, sadece uzaktan köpek sesi duyunca bir kez havlıyor. Saldırganlaşan pitbull köpeklerin de yetiştirme tarzından dolayı öyle olduğunu düşünüyorum.”

Nanook barışçıl bir pitbull

İzmir’de yaşayan veteriner Kutlu Dayıoğlu’nın dişi pitbull’u Nanook, 11 yaşında: “O zamanlar pitbul’ları dövüştürme merakı bu kadar yoktu. Nanook yavruyken bana hediye geldi. Gündüzleri klinikte diğer hayvanlarla dost olarak büyüdü. En ufak bir yaralaması olmadı. Eskiden her yeri serbest olarak da gezerdi, köpek arkadaşları vardı. Ama zamanla halkta oluşan pitbull korkusu yüzünden tasma takmaya başladık. Biliyoruz ki, bu köpekleri dövüş amacıyla üreten ve kullanan insanlar var, aynı şekilde bizim gibi sevgiyle pitbull besleyen insanlar da çok. Zaten dövüştürenler sizin gibi sokağa çıkarıp gezdirmez. Birçok ırka göre pitbull dövüşe eğitilmezse çok daha sakindir, içinde doğuştan gelen bir dövüş duygusu yoktur. Nanook her zaman benim yanımdadır, misafirliğe giderken bile... Çok sosyaldir, parklarda köpekler birbiriyle oynarken hırlaşırsa aralarına girer, onları ayırır. Ciddi anlamda barışçıl bir köpektir.”
Hayvan hakları konusunda da çalışan Dayıoğlu, pitbull’ların ucuz olduğu için dövüş köpeği olarak seçildiğini savunuyor: “Kangal, Alman kurdu ya da iki erkek cocker’ı bile dövüştürebilirsiniz. Pitbull’u saldırgan yetiştiren adamların çoğu sokak köpeklerine, kedilere saldırtıyor. Köpek çocuğu da bir eğlence zannediyor. Yetkililer köpek dövüşlerini bitirdiğinde ve pitbull’lar da kayıt altına alındığında bu sorun biter.”

KABAHAT PITBULL’U SALDIRGAN YETİŞTİRENDE

2004’te çıkan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda “Pitbull terrier, Japanese tosa gibi tehlike arz eden hayvanları üretmek; sahiplendirilmesini, ülkemize girişini, satışını ve reklamını yapmak; takas etmek, sergilemek ve hediye etmek yasaktır” maddesi yer alıyor. Daha sonra yönetmelikle bu türlere Arjantin dogo ve Brezilya köpeği de denen dogo canario eklendi. Kanun çıktığında yapılması gereken, mevcut köpeklerin kısırlaştırılması ve kayıt altına alınmasıydı. Yani kanunen kayıtlıysa pitbull bakmak yasak değil. Bu konuda uygulama yetkisi il çevre müdürlükleri, belediyeler ve emniyet müdürlüklerinde. Hayvan hakları kuruluşları, yerel idarelerin bu konuyu takip etmediğini, o yüzden bugün hâlâ saldırgan pitbull sorunu yaşandığını belirtiyor. Özellikle köpek dövüşlerininin tamamen engellenmesini istiyorlar. Hayvanları saldırgan olarak yetiştiren, kısırlaştırmayan veya kayıt altına aldırmayanların da cezalandırılmasını talep ediyorlar. Çünkü onlara göre köpeği saldırganlaştıran şey eğitim.

Kedilerin bitmeyen kulak problemi

Kedilerde kulakla ilgili sağlık sorunlarına sık rastlanır. ”Kedimin kulağı çok kötü kokuyor, kulaklarını sürekli kaşıyor ve kızartıyor, kulaklarından siyah kirler dökülüyor, başını bir yana doğru eğik tutuyor ya da sürekli olarak iki yana sallıyor” gibi sorunlar kedi sahiplerinden en sık duyduğumuz sorular.
Kedilerde dış kulakla ilgili hastalıklarda en çok karşılaşılan belirtiler :
Kaşınma veya sürekli olarak bir yerlere sürtme
Akıntı
Kulak kanalında ve kepçesinde kızarıklık ve şişkinlik
Kötü koku
Dokunmaya karşı hassasiyet ve ağrı oluşması
Kulağın ve başın bir yana doğru eğik durması ve kedinin sürekli başını sallaması
Depresyon ve sinirlilik.

Hastalığın birçok sebebi var. En sık görülenler: Bakteri ve mantar etkenleri gibi mikroorganizmalar, parazitler, alerjiler, kulağa kaçan yabancı cisimler, otlar, dikenler, travma, hormon bozuklukları, kalıtsal hastalıklar, bağışıklık sistemi ile ilgili problemler, tümörler, kulağın aşırı nemli olması ve anatomik bozukluklar.
Korunmanın en önemli yolu, düzenli kontrol ve temizlik. Bu amaçla kedinizin kulaklarını haftada bir kez mutlaka kontrol edin. Yukarıdaki belirtileri gördüğünüzde mutlaka veteriner hekiminizden yardım alın. Düzenli kulak temizliği için özel yapılmış kulak temizleme mendilleri ile solüsyonları kullanabilirsiniz.
Yazının Devamını Oku

Kalp büyümesi hangi köpeklerin problemi

21 Kasım 2009
Kalp dilatasyonu (kalp büyümesi), kalp kasının inceldiği ve zayıfladığı bir hastalık. Kalbin çeperinin genişlemesi ile karakterize olan hastalık sonucunda, kalp normalden büyük bir hal alır. Bu büyüme ve kalp kaslarındaki incelme ile zayıflama sonucunda vücuda yeterince kan pompalanamaz ve kalp yetmezliği ortaya çıkar. En çok doberman, boxer, cocker spaniel ve diğer büyük ırk köpeklerde görülür.
Birçok köpekte rahatsızlığın neden kaynaklandığını tespit etmek oldukça zor. En bilinen sebepler, kalp kasını etkileyen enfeksiyonlar, kalbi etkileyen bağışıklık sistemi bozuklukları ve bazı besin yetersizlikleri. Kalbin enerji metabolizması için gerekli olan L-Karnitin’in beslenme ile yeterli düzeyde alınamaması, yine bazı köpek ırklarında taurin gibi bazı amino asitlerin yetersiz alınması ile de kalp dilatasyonu arasında bağlantı olduğu düşünülmekte.
Belirtileri, kalp kasındaki harabiyetin şiddetine ve kalp yetmezliğinin düzeyine göre değişiklik gösterir. İşin başındaki bir köpek hiçbir belirti göstermeyebilir. Hastalık ilerledikçe halsizlik, çabuk yorulma, depresyon, öksürme, solunum güçlükleri, karın bölgesinde büyüme, iştah ve kilo kaybı gibi belirtiler görülebilir. Veteriner hekiminizin yapacağı fiziksel muayene sırasında ise kalp ritimlerindeki anormallikler, kalp atımlarının zayıflaması ve akciğer seslerinde anormallikler dikkati çekecektir. Bunun yanı sıra kan dolaşımının bozulmasına bağlı olarak diğer organlarda harabiyet ve bozukluklara bağlı belirtiler de şekillenebilir.
Teşhis, sizin verdiğiniz bilgiler, fiziksel muayene ve kalbin incelenmesi sonucunda veteriner hekiminiz tarafından kolaylıkla konabilir. Elektrokardiografi ile kalbin analizi, röntgen ile göğüs kafesi ve karın bölgesinin görüntülenmesi ve ekokardiografi (kalp ultrasonu) yöntemleri de bu konuda teşhise yardımcı olacak faktörler. Ek olarak yapılacak kan ve idrar analizleri ile de kan dolaşımının bozulmasına bağlı olarak vücutta meydana gelen değişiklikler anlaşılabilir.
Tedavi, kalpteki harabiyete ve etkilenen diğer organ sistemlerine göre değişiklikler gösterir. Oksijen tedavisi, serum uygulamaları, solunumu ve kalbin çalışmasını destekleyen ve düzenleyen ilaçlar, veteriner hekiminizin önerilerine göre uygulanacak tedavi seçeneklerinden bazıları. Uygulanacak tedaviler, belirtileri hafifletse de kalp kasında meydana gelen harabiyetler genellikle kalıcıdır ve kalp büyümesi çoğu kez gitgide artan bir hastalık tablosu ortaya çıkarır. Veteriner hekiminiz tarafından düzenli yapılacak kontroller hayati önem taşır.
Yazının Devamını Oku

Terapi köpeği Baxter’ın hikâyesi

14 Kasım 2009
Terapi köpekleri bizde olmasa da, özellikle ABD ve Avrupa ülkelerinde yaygın olarak kullanılıyor. Geçmişleri II. Dünya Savaşı’na kadar uzanıyor. Hastanelerde, huzurevlerinde, fizik tedavi merkezlerinde insanlara iyileşmeleri, kendilerini daha iyi hissetmeleri ve hatta ölüme hazırlanmaları için yardım ediyorlar. Baxter da onlardan biriydi. 16 Ekim’de, 19 yaşındayken, dünyanın en yaşlı terapi köpeği olarak öldü.

O dünyanın en yaşlı ve en ünlü terapi köpeğiydi. Facebook’ta bir sayfası, adına yazılmış bir kitabı, internet blogu ve binlerce hayranı vardı. Oysa sadece 5 yıldır bu işi yapıyordu, terapi köpeği olduğunda bu iş için geçkince bir yaşta, 14’ündeydi.

Öldüğünde uzun süredir artrit ve kronik bronşit hastasıydı. Çalıştığı San Diego Hastanesi’nde, yürüyemediğinden, hastaların odasına ancak tekerlekli sandalye ve araba yardımıyla gidebiliyordu. Sahibi Melissa Joseph onu kucaklıyor, ölmek üzere olan hastaların yatağına bırakıyordu. Onun işi buydu, bu dünyadan ayrılmakta olanları biraz olsun rahatlatmak.

Ama kendisinin günleri de sayılıydı. Melissa Joseph, son zamanlarda her akşam yanına gidip “Zamanı geldiyse gidebilirsin. Özgürsün” diyordu. Oysa onsuz bir hayatı düşünemiyordu bile.

Baxter, Joseph’ın evine 1991’de gelmişti. Bir arkadaşı, hasta yavruyu ölümden kurtarmıştı. Kısa süre sonra eziyet görmüş köpeklerin belirtilerini göstermeye başladı. Her şeyden korkuyordu. Dişleri berbat durumdaydı. Veterinere göre 2 veya 3 yaşında olmalıydı. Adını Baxter koydular. Zamanla Baxter’ın kendine güveni yerine geldi, Joseph’ın o güne kadar gördüğü en iyi huylu, sosyal ve itaatkar köpek oldu.

San Diego hastanesinde gönüllü çalışmak, kocası Dennis Bussey’in fikriydi. Başta hesapta Baxter yoktu. Karı-koca hastaneye gidecek, hastalara yardımcı olacaklardı. Ama Melissa Joseph, köpeğini de yanında götürmeye başladı. Hastane yönetiminin köpek dostu olması, işlerini kolaylaştırdı. Kısa sürede Baxter’a uluslararası bir terapi köpeği sertifikası alındı.

Haftada 2 veya 3 kez sağlık merkezini ziyaret ediyor, zamanını çok hasta insanlarla geçiriyordu. Hastaların çoğu onunla konuşuyor, yataklarına davet ediyordu. Aralarında bu kocaman labrador/chow kırmasını bebekmiş gibi kucaklayanlar bile vardı.

Karı-koca Baxter’ın hastanedeki hayatını anlatan fotoğraflar çekti, 36 tanesini “Baxter’la Geçen Anlar” isimli kitapta topladı. Kitaptan elde edilen gelir de hastaneye bağışlandı.
Baxter ölümünden önce San Diego valiliğinden bir nişan bile aldı. Hatta her yıl 21 Temmuz, bu eyalette Baxter Günü olarak kutlanıyor.

Kedilerde safra kesesi hastalıkları

Karaciğer lobları arasında yer alan ve üretilen safrayı depolayıp yoğunlaştıran safra kesesi, yağların sindirimi için önemli organlardan birisi. Burada depolanan safra sıvısı, sindirim sisteminde kullanılmak üzere, safra kanallarından incebağırsaklara gönderilir.
Kedilerde safra kesesi ve kanallarının hastalıklarına sık rastlanır. Kusma, iştah kaybı, sarılık gibi belirtileri vardır. Karın bölgesinde ağrı ve hassasiyet, yanı sıra vücut ısısının yükselmesi de görülebilir.
Safra kesesi hastalıkları 3 gruba ayrılır: Safra kesesi ve yollarında tıkanma ile seyreden hastalıklar, tıkanma olmadan seyreden hastalıklar ve safra kesesi ve kanallarının yırtılmasına bağlı hastalıklar.
Safra kanallarının tıkanması ile seyreden hastalıklar, genellikle pankreasın kendi hastalıkları nedeniyle büyümesi sonucu safra kanalına baskı yapması, kanser ve tümör dokularının yol açtığı baskı ve tıkanmalar ile safra kesesi taşları sonucunda ortaya çıkar.
Tıkanma ile seyretmeyen safra kesesi hastalıkları, genellikle bakteri kökenli enfeksiyonlar ve nadir olarak görülen safra kesesi kanserleri sonucunda ortaya çıkar.
Safra kesesi ve kanallarının yırtılması ise genellikle fiziksel travmalar (yüksekten düşme, araba kazaları v.s.), safra kesesi iltihapları ve tıkanmaları sonucunda görülür. Bu gibi durumlarda erken teşhis ve cerrahi yöntemle safra kesesinin onarılması hayati önem taşır.

Pako pano

İki aylık tekirler. Parazit aşıları yapıldı, tuvalet ve kuru mama eğitimleri var. Onlara yuvanızı açmak ister misiniz? İstanbul, Tel: (216) 384 51 65.

29 Ekim’de Büyükada’ya gittik. Bu kediciği de orada bulduk. Sahibi kışın evi kapatıp gitmiş, onu sokakta bırakmış. Kıyamadık yanımıza aldık. Aşıları tamam, tuvalet terbiyesi var. Kendine yeni bir yuva arıyor. İstanbul, Tel: (532) 426 15 60.

Yeşil gözlü, tekir-beyaz karışımı, karnı ve ayakları beyaz, 7 yaşında... Buli adındaki bu kedi, İstanbul Beylerbeyi’nde, Asaf Halet Çelebi Sokak’ta kayboldu. Bulanlar veya nerede olduğunu bilenler lütfen Nermin Akkoç’a (535) 207 83 53 numaralı telefondan ya da necatiaksut@yahoo.com ‘dan haber versin.

15 günlükken anneden alınıp kutu içinde atılan bebekleri, evde biberonla besleyerek büyüttüm. Şimdi 1 aylık oldular. Çok sağlıklı bu bebeklere ömür boyu özenle bakacak anneler arıyorum. İstanbul, tel: (555) 986 97 30.

Resimdeki tekircik yaklaşık 5 aylık bir kız . Şu anda bir apartmanın bahçesinde yaşamaya çalışıyor ancak havalar soğuduğundan beri evlere girmeye çalışarak kendine yuva arıyor. Son derece sağlıklı ve oyuncu. Yuvasını arayan bu miniğe yardımcı olup onun ailesi olur musunuz? İstanbul, tel: (533) 529 16 51.
Yazının Devamını Oku