Büyük yazar, filozof ve düşünürlerden seçtiği, günün anlam ve önemine uygun gördüğü Fransızca, İngilizce, Almanca metinleri gazete yazıcılarına gönderir.
Radikal’in seçkin yazıcısı, “ulusal enişte” Joost Lagendijk’a bile gönderiyor ki onun Türkiye’yi iyi anlaması için iyi bir gözlüğe ve dürüst bir çevirmene gereksinimi var.
V. Aydemir, bu kez, “Engizisyon Yargıcının El Kitabı” adlı bir kitaptan söz ediyor. Alıntının giriş bölümündeki iki cümle çok çarpıcı:
“Bir şüpheli ya da sanık ne ile suçlandığını asla kesin olarak bilmemeli!”
“Sanığa iddianame gösterilmemeli!”
Şiirin tamamını yer darlığından ne yazık ki yayımlayamayacağım. Şairlerin adlarına da yer yok. Ama şiirin tamamını bu linkten okuyabilir şairlerin adlarını öğrenebilirsiniz.
TÜTÜN GÜLLERİ
biz şiirlerimizi işçilere yazarız ama, işçiler bizim kim olduğumuzu bilmez
iş isterler ekmek isterler aş isterler, kesenin ağzını açmayanlar düşünsün usta
günlerdir, susmuyor yaralı gökyüzü
küçük bir çatlaktan çoğalıyor şehir
kayıp topraklardan sürüldük de geldik o kar ülkesine
Bu düşünceyle, şair- yazar dostlarımızdan bu onurlu mücadeleyi anlatan “en fazla iki dizelik” şiirler yazmalarını istedik. Onlara bir ses, bir nefes de biz olalım diyerek, yalnız olmadıklarını, bu ülkenin düşünen, üreten, eli kalem tutan insanlarının da yanlarında olduklarını bilmeleri gerektiğini düşündük. Amacımız, dizelerimizle bu karakışta onların yüreklerine sıcak sesler düşürmekti. Toplanan bu dizeleri, şair isimleriyle birlikte uzun bir kolaj şiire dönüştürerek, açlık grevi yapan işçilere sunuyoruz…
Engin TurgutÖmer Turan10 Şubat 2009
TÜTÜN GÜLLERİ
biz şiirlerimizi işçilere yazarız ama, işçiler bizim kim olduğumuzu bilmeziş isterler ekmek isterler aş isterler, kesenin ağzını açmayanlar düşünsün usta
günlerdir, susmuyor yaralı gökyüzüküçük bir çatlaktan çoğalıyor şehir
kayıp topraklardan sürüldük de geldik o kar ülkesineböyle sıcağız, soluğunuz vurdukça ellerimizin sesine.
tek elimizde büyüyor kanatlar ışığa yükseliyoruzkırsan da karartamazsın biz güneş doğumluyuz...
bir değil binlerce dil dalga dalga kırılıyor soğuk kaldırımlardaorta yaşlı bir adam yüz kez tekrarlıyor umudunu ,buz yangısı elleri çiçek açmalı ...
Kimi köşe yazarlarının önderliğinde bir ortak metin yayımlayarak, Başbakan’ın, patronları, kendisine muhalif yazıcıları işten atmaya teşvik eden konuşmasını protesto edeceklermiş. Aslına bakarsanız: Başbakan teşvikin çok ötesine geçiyor, “O türden kimseleri gazetenizde barındırırsanız sonunuz kötü olur!” demeye getiriyordu. (Kısa bir bildiri bir gün sonra yayımlandı. Okudum!)
* * *
1. Çok uzun zamandan bu yana kendi kalemimden çıkmayan hiçbir metni imzalamıyorum. En son, Deniz Gezmiş’lerin idamına karşı bir bildiri imzalamıştım.
Bu iki yasadan birincisi, Devrim Yasaları denen yasalar bağlamında Anayasa’nın 174. maddesi tarafından korunmaktadır. Bu iki yasa “Türkiye’yi Laikleştiren Yasalar” (Atatürk Araştırma Merkezi Yayını) olarak kabul edilir.
DEVRİM YASALARI
Şu anda Türkiye’nin içinde bulunduğu bunalım ve hatta Erzurum/Erzincan savcılıklarının yaptığı mücadele bu iki yasa yüzündendir. Abartmıyorum! Türkiye’deki iktidar mücadelesi sözünü ettiğim Devrim Yasaları bağlamında yapılmaktadır. Şimdi Tevhid-i Tedrisat Kanunu’ndan söz etmeyeceğim. Sayemde bu yasayı neredeyse herkes ezberledi.
2 Mart 1924 günü TBMM’ye verilen ikinci yasa önerisi şöyle başlamaktadır. “Türkiye Cumhuriyeti içerisinde halifelik makamının bulunması Türkiye’yi dış ve iç politikasında iki başlı olmaktan kurtaramadı. Bağımsızlığında ve milli hayatında ortaklık kabul etmeyen Türkiye’nin, görünüşte bile olsa, dolaylı bile olsa ikiliğe tahammülü yoktur.” (s. 31)