3 MART Çarşamba günü yazdığım gibi “Halifeliğin Kaldırılması ve Osmanlı Hanedanının Türkiye Cumhuriyeti Toprakları Dışına Çıkarılmasına Dair Kanun” 3 Mart 1924 tarihinde TBMM tarafından kabul edildi.
Diyanet İşleri Başkanlığı da bir gün sonra, 4 Mart 1924 tarihinde kuruldu. Bu yıl 86. yaşını kutladı, kutluyor. Ben de kutlarım! AYDINLATSIN DİYE Cumhuriyet’in en önemli kuruluşlarından birinin Diyanet İşleri Başkanlığı olduğunu düşünüyorum. İlkokulda bize öğretilen “Bu ülke cahil hocalardan çok çekti” resmi cümlesi bir abartı olmayıp yüzlerce yıllık gerçeğin ifadesidir. 4 Mart 1924 tarihinde 429 sayılı yasa ile Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı’na bağlı olarak kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı, Cumhuriyet Devrimi’nin bir kurumu ve kuruluşudur. Aynı zamanda Anayasa’nın 136. maddesine göre bir anayasal kurumdur: “Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir.” Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 2 Haziran 1965 tarih ve 633 sayılı yasanın 1. maddesine göre görevi: “İslam Dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek üzere; Başbakanlığa bağlı Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur.” RAKAMLARLA 3 Mart 2010 tarihinde, Diyanet İşleri Başkanlığı kuruluşuyla ilgili aşağıdaki bilgileri aldık. İlgililere teşekkür ederim. 1. 2010 yılı bütçesi toplamı: 2 milyar 650 milyon 530 bin lira (yüzde 80.56’sı personel gideri); (2009 sonu itibariyle) 2. Türkiye’deki cami sayısı: 81 bin 304; 3. Camilerde görev yapan personel sayısı: 75 bin 128; 4. Kuran kursu sayısı: 11 bin 953; 5. Kadın görevli sayısı: 11 bin; 6. Toplam personel: 94 bin 207; 7. Kuran kursu öğretici sayısı: 10 bin 111; 8. Kadın görevli sayısı (ağırlıklı olarak Kuran kursu öğreticisi): 11 bin; 9. Yurtdışında görev yapan personel: 1.500; 10. Yurtdışı ataşe ve müşavir kadrosu: 46 (33 kadro dolu). GÖREV KUSURU Bu yazıyı okurların kafasında somut bir yapının ortaya çıkması için yazıyorum. Böyle bir kurum neden kurulmuş, hangi amaçla kurulmuş, ne kadar personeli var, yıllık bütçesi ne kadar? Bu soruların yanıtını bulup aktarmak için. Laik bir ülkede Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir devlet kuruluşuna yer olmamalı diyenler de var. Din ve devlet işleri ayrıldığına göre böyle bir kuruluş laikliğe aykırı imiş. İslam dininin Hıristiyanlık gibi bir kilise örgütü yok. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurulmaması durumunda dinsel bir iş savaş çıkardı. Örnek: Tarikatları da dikkate alarak, şu anda, tarikatın etkisi altına girmiş her caminin birer derebeylik gibi davrandığını söyleyebiliriz. DİB, hoparlör ile ezan okunmasını bile disiplin altına alamıyor. Bu yazı tanıtım amaçlı. Eleştirileri başka bir yazıya bırakıyorum. Ancak, DİB’in imam hatip okulu ve ilahiyat fakültesi mezunlarını, görev ve sorumluluğu gereği kendi kuruluşunda tutmak yerine, eğitim ve öğretimin İslamileştirilmesi politikasında bir dağıtım merkezi görevi yapmasını, aldığı personeli Milli Eğitim Bakanlığı’na aktarmasını üzülerek izliyorum. Bu çok ağır bir görev kusurudur.