28 Şubat hazretleri

ASKERİ darbelerle ilgili bir “durum muhakemesi” için darbe öncesinin tasvirini yapmak isteyenlere hemen karşı çıkarlar. “Bırak kardeşim, halkın iradesi var, halkın iradesi sandıkta tecelli eder, halkın iradesi hak edene cezasını verir” derler. Doğrudur, ama doğru olmayan yanı da epeyceden çoktur.

Bu ülkede “Demokrasi, demokrasi!” diye tepinenler demokrasinin bir ilkeler bütünlüğü olduğunu nedense unuturlar. Demokrasinin demokrasi olması için:
1. Anayasa’ya gereksinim vardır; 2. Parlamento gerekir; 3. Parlamentonun oluşması için serbest seçimlerin yapılması zorunludur; 4. Hukuk devletinin gerçekleşmesi için kuvvetler ayrılığı gerekir. Öyle dedikleri gibi, üç erk birbirini denetlemez. Sadece yargı, yasama ve yürütmeyi denetler; 5. Yargı bağımsızlığı gerekir; 6. Tartışılmayan bir laik düzen zorunludur; 7. Eğitim ve öğretim her kademesinde laik ilkelere göre yapılmalıdır.
Bu 7 maddenin oluşturduğu düzene “statüko” denir. Bu statükoya karşı olan kimse yasadışına düşer. Bu maddelere aynı doğrultuda daha birçok madde eklenebilir. Örneğin “Özgür ve özerk” üniversite, TRT, RTÜK, HSYK, YSK. Ve bağımsız yargı. Yargıya “tarafsız” sıfatını eklemek gerekmez. Bağımsız Cumhuriyet Yargısı zaten tarafsız olur.
Bütün siyasal partiler bu statükoya göre kurulur, hepsi bu statükoya göre iktidara gelir ya da muhalefet yapar; hükümetler bu statükoya göre hükümet ederler; polis, jandarma ve silahlı kuvvetler bu statükoyu korumak için vardırlar. Başka bir temel görevleri yoktur.
“Statükodan yana olmak” yasallığı (legaliteyi) işaret eder. “Statükoya karşı olmak” ise üzerinde konuştuğumuz bağlamda, yasadışını (illegaliteyi) gösterir. Bu tanımlarda anlaşmak gerekir. Bu nedenle hiçbir yasal siyasal parti statükoya ve onun elemanlarına karşı olamaz. Bu kimliğiyle iktidara gelemez. Dalavere ve takiye ile gelmiş ise orada kalamaz. Gitmesi için seçim beklenmez. Anayasa Mahkemesi var ise yargı tarafından iktidardan uzaklaştırılır.
Statükoyu korumakla yükümlü iktidar, onu korumuyor ve tam tersine onu yıkmaya, değiştirmeye çalışıyorsa, statükoyu korumakla görevli bütün kurumlar müdahalede bulunabilir. Bulunur! Statüko, yeni bir statüko kurmak için bozulur
Fransa’da 1958 yılında, bizzat parlamentonun Charles de Gaulle’ü (1890-1970) statükoyu korumak için göreve çağırması dışında Batı’da silahlı kuvvetler statükoyu korumak zorunda kalmamıştır. Çünkü hiçbir yasal siyasal parti, muhalefette ya da iktidarda, statükoyu zorla ya da fesat ve komplo ile değiştirmeye kalkışmamıştır.
Statükonun Marksist terminolojide özel bir anlamı vardır: Kapitalist düzen anlamına gelir. Radikal sosyalistlere ve komünistlere göre statüko kapitalizmin siyasal ve ekonomik düzenidir. Siyasal İslamcılara göre statüko laik düzen anlamına gelir. Laik düzenin temeli eğitim-öğretim sistemi ve laik hukuktur. Bu nedenle karşıdırlar!
Şimdi elinizi vicdanınıza koyun: 28 Şubat’tan önce Erbakan Hoca’nın partileri bu laik düzene karşı mıydı, değil miydi? Muhalefetteki konuşmaları, iktidardaki eylemleri bu düzeni yıkmayı hedeflemiyor muydu? İktidarda bulunan bir partinin statükoyu ille de kanlı ve silah zoruyla değiştirmesi gerekmez. Elinde birden fazla olanak vardır.
Kuşkusuz 28 Şubat’ı övecek değilim. Ama “Yiğidi öldür ama hakkını ver!” demişler. 28 Şubat’ın 99 zararı olmuş ise 1 tane de faydalı yanı olmuştur: İslamcı cenaha demokrasi diye bir şey olduğunu hatırlatmıştır. Ondan sonra hep birlikte “kendine demokrat sakızı”nı çiğnemeye başladılar. Allah’ın izni ile, inşallah, kendi statükolarını da inşa edecekler!
Yazarın Tüm Yazıları