Oya Armutçu

’Eve bağlama’ büyüsü boşanma nedeni

11 Haziran 2008
ANKARA’dan yazan okurum Refik. K, aşık olup evlendiği karısı Selma K’nın, tuhaf davranmaya başladığını, kendisine "eve bağlama" büyüsü yaptırdığını söylediğini ve artık sürekli kavga ettiklerini yazmış. Bana da mail atıp sormuş: "Karım, ’Hocalara, medyumlara gittim. Sana büyü yaptırdım. İstesen de beni bırakıp gidemezsin’ gibi sözler söylüyor. Hayatım cehenneme döndü. Eşimin akli dengesinin bozulduğundan şüphe ediyorum. Olan da küçük kızımıza oluyor.’Büyü yaptırdım’ demesi ve bu dengesiz hareketleri boşanma nedeni olur mu?"

Bu sorularınızı hukukçularla ve Yargıtay’ın ilgili dairesi ile konuştum ve yanıtlarını aradım. Ama en doğrusu, kesin olarak boşanmaya karar verdiyseniz, bir avukat kanalıyla aile mahkemesinde dava açmanız. Sorularınızın yanıtları ise şöyle:

Büyü "güven sarsıcı hareket"

Eşin büyü yaptırdığının kanıtlanmasını Yargıtay bazı dosyalarda, "haksız" ve "güven sarsıcı" hareket olarak nitelendirerek, çiftin boşanmasına hükmedebiliyor. Bu konuda örnek kararlar var. Örnek kararlardan birinde şöyle deniyor:

"Davalı kadın, kocasının kendisini daha fazla sevmesi için yemeğine ’idrar ve kan kattığını’ (büyü yaptığını) mahkemede de beyan etmiştir. Kadının bu haksız ve güveni sarsan davranışı karşısında müşterek hayatın ve evlilik birliğinin devamına imkan kalmamıştır. Çiftin boşanmalarına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir."

Akıl hastalığı da boşanma nedeni

Medeni Kanun’un 165. maddesi ise belli koşullarda akıl hastalığını boşanma nedeni sayıyor. 165. madde ise şöyle:

"Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hále gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir"

Öteki örnek kararlar

Yargıtay’ın başka ilginç boşanma ve tazminat kararları da bakın şöyle:

Kusurlu eşe tazminat yok

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bir başka kararında, boşanmaya neden olaylarda kusurlu bulunan eşin, maddi ve manevi tazminat istemeye hakkı bulunmadığına karar verdi.

’Bakire değilsin’e tazminat cezası

Yargıtay, karısını "bakire olmamakla" suçlayan kocaya tazminat cezası verdi. Kararda, "Bakire değilsin, şeklindeki asılsız suçlama kişilik haklarına saldırıdır. Davacı kadın bu suçlama karşısında boşanma davası açmakta haklıdır" denildi

Eşek diyen kadına tazminat yok

Yargıtay, karısını döven koca ile kocasına, "Eşek, cehennem ol, nankörsün" diyen karısını "eşit kusurlu" buldu. Yargıtay boşanmayı yerinde görürken, dayak yiyen kadını boşanmada eşi ile "eşit kusurlu" bulduğu için kadına mahkemece verilen manevi tazminatı bozdu.

Evlenme şansım azaldı tazminatı da verilmedi

Yargıtay, ırzına geçilen bir kadının "Benim evlenme şansım azaldı. Eşimden alabileceğim maddi destekten yoksun kaldım" gerekçesiyle açtığı tazminat davasını reddetti.

Vefasız kocaya tazminat cezası

Yargıtay hayati bir ameliyat geçiren (böbrek ameliyatı) karısıyla ilgilenmeyen kocayı manevi tazminata mahkum etti. Bu karar, vefasız eşler için aleyhte örnek niteliği taşıyor.

Sadakatsizliğe tazminat

Cebinde başka bir kadınla çekilmiş son derece samimi fotoğrafla yakalanan bir koca boşanma davası sonrasında, nafaka ve maddi tazminatın yanısıra manevi tazminat ödemeye de mahkum oldu.

Küfürbaz kadına kötü haber

Yargıtay, kocasına "Okumuş cahil, aptal, sersem, aşağılık, eşekoğlu eşek" kayınvalidesine de "o.." diye küfür eden kadını "Ağır kusurlu" bularak, mahkemece verilen manevi tazminat ve nafaka kararını bozdu. Kararda, "Boşanmaya kendi kusuru ile de yol açan kadın manevi tazminat isteyemez. Ağır kusurlu olan eş yararına yoksulluk nafakası da takdir edilemez" denildi.

Yargıtay’dan organ bağışı kampanyası

Yargıtay
Genel Sekreteri Ahmet Ceylani Tuğrul’un, yargı çalışanlarından gelen istek üzerine başlatılmasını sağladığı Yargıtay’daki organ bağışı kampanyası 13 Haziran’a kadar sürecek. Yargıtay mensuplarıyla aileleri ve davalarının temyiz incelemesini yapmak ya da sonucunu öğrenmek için gelenlerle, ziyaretçiler isterlerse, artık yüksek mahkemede, organ ve doku bağışı stantında organ bağışı yapabilecekler. Bu arada bağış yapan ilk isimlerden biri de kampanyanın mimarı Tuğrul oldu. Tuğrul, herkesi organ bağış kampanyalarına katılmaya çağırıyor.
Yazının Devamını Oku

AİHM’e başvuru rehberi

4 Haziran 2008
ÖNCE, Ankara’dan yazan okurumun mektubuna gözatalım: "Ankara’da ikamet etmekteyim. Taşrada bulunan tarlamı gasp ve tecavüzde bulunan bir şahıs hakkında dava açtım, yargılama süresi dört yıl sürdü. Sonuçta davayı kazandım. Davayla ilgili duruşma, keşif ve değer işlemler için şehirlerarası yol, iaşe ve otel konaklama masrafları yapmak zorunda kaldığımdan dolayı davalı hakkında Ankara’da maddi ve manevi tazminat davası açtım. Yerel mahkeme, doğrudan kamu davasını da ilgilendiren bu davama ait maddi ve manevi tazminat taleplerini reddetti ve ben Yargıtay’a temyiz yoluyla itirazda bulundum.

Tazminat taleplerim Yargıtay’ın ilgili dairesinde de reddedilirse ve dosya onanırsa, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurmak istiyorum. AİHM’e başvurmak için iç hukuk yollarının tükenmesi gerekmekteymiş. İç hukukun tükenmesi için en son yolarak temyiz incelemesini sonuçlandıran yargıtay’ın ilgili hukuk dairesinin olumsuz kararı yeterli midir?"

İşte yanıtlar

Davanız, için red kararı verilmiş, Yargıtay’da bu kararı onar ve karar düzeltme talebinde de bulunursanız bunun da geri çevrilmesiyle iç hukuk yolları tükenmiş olur. Ancak, mahkeme sizin lehinize kararı bozar ve yerel mahkemede direnirse o zaman dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’a gelir ve Kurul kararını verdikten sonra AİHM’e gidebilirsiniz. Yıllarca süren uzun yargılama yüzünden "Adil yargılanma hakkınızın çiğnendiği" iddiasıyla AİHM’e başvurabilirsiniz. Size ve diğer dava açmayı düşünen okurlarıma yardımcı olmak üzere AİHM’e başvurunun nasıl yapabileceğini araştırdım. Bakın şöyle:

Kimler Başvurabilir?

Türkiye Cumhuriyeti tarafından yapılan haksız bir uygulama sonucu kendinizi birey olarak ve doğrudan mağdur olarak görüyorsanız, mahkemeye şahsen veya bir avukat kanalıyla başvurabilirsiniz. AİHM, özel kişi veya kuruluşlara karşı yapılan şikayete bakmaz, sadece kamuya yani devlete karşı şikayette bulunabilirsiniz.

Başvurunun kabul edilebilirlik koşulları neler?

(AİHS Madde 35)

İç hukuk yolları tüketilmeli. Örneğin idari disiplin cezası içeren kararlar için itiraz, iptal, gerekirse istinaf, temyiz yollarına; adli ve cezai kararlar için istinaf, temyiz yollarına gidilmeli. Olağanüstü kanun yollarına şartlar varsa gidilmelidir. Ancak tüm iç hukuk yolları tüketildikten sonra AİHM’ne başvurmak mümkün. * İç hukuk yollarıyla nihai kararın verilmesinden itibaren altı aylık süre içerisinde başvuru yapılmalı. * Başvuru imzalı olmalı. * Başvuru AİHM tarafından daha önceden incelenmiş bulunmamalı.

AİHM’e hangi konularda başvurulabilir?

AİHM’e, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Protokolleri kapsamındaki konularda bir ihlal sözkonusu ise başvurulabilir. (Örneğin yaşam hakkı, işkence yasağı, ifade özgürlüğü, ayrımcılık yasağı, adil yargılanma hakkı, özel hayatın ve aile hayatının korunması, düşünce, vicdan din özgürlüğü gibi) Bunun dışındaki başvurular reddedilir. (Sözleşme ve protokol metinleri için http://www.inhak-bb.adalet.gov.tr/aihs/aihs.htm linkine bakılabilir)

AİHM’e başvuru belgeleri neler?

* Başvuru formunu Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Bilgi Bankası’nın http://www.inhak-bb.adalet.gov.tr/aihm/form.pdf linkinden edinebilirsiniz. Ayrıca başvuru formu ile ilgili açıklayıcı notlar aynı sitenin http://www.inhak-bb.adalet.gov.tr/aihm/not.pdf linkinde var. Bu formdaki bilgiler şöyle: (Başvurucunun ismi, doğum tarihi, milliyeti, cinsiyeti, mesleği, adresi,Varsa temsilcisinin ismi, mesleği, adresi, Kendisine karşı başvuru yapılan yüksek sözleşmeci taraf(devlet), Olayların özlü anlatımı, Öne sürülen ihlallere ve dayanaklarına ilişkin özlü bir açıklama, AİHS’nin 35. maddesinin 1. fıkrası ile konan kabul edilebilirlik koşullarının yerine getirildiğini gösterecek bilgiler (iç hukuk yollarinin tüketilmesi ve altı aylık süreye uygunluk), Başvurunun amacı ve başvurucunun AİHS’nin 41. maddesi uyarınca isteyebilecegi hakkaniyete uygun tatmin konusundaki talebin genel çizgileri)

* Başvurunun konusuna ilişkin belgelerin ve özellikle yargısal olsun veya olmasın ilgili kararların örnekleri. Bu belge ve kararlarının asılları gerekli değildir, örnekleri yeterli.

Türkçe başvurabilir mi?

AİHM’in resmi dilleri Fransızca ve İngilizce. Ancak başvuruların sözleşme tarafı devletlerin resmi dillerinden birinde sunulması mümkün. Yukarıda linkte verilen başvuru formu Türkçe doldurulabilir. Başvurunun kabul edilebilir olduğu açıklanınca, iki resmi dilden (ingilizce veya Fransızca) birinin kullanılması gerekiyor. Ancak bu aşamadan sonra da daire/Büyük Daire müsaade ederse başvuru yapılırken kullanılan dil kullanılmaya devam edilebilir.AİHM’de Türkçe olarak hizmet veren bir masa da var.

Başvuru için avukat gerekir mi?

Bir avukat tarafından temsil edilmeksizin başvuru yapılabilir. Ancak bir avukat tarafından temsil edilmek öneriliyor. Ayrıca başvurunun kabul edilebilir olduğu açıklandıktan sonra yada duruşmalarda avukat tarafından temsil istenebiliyor. Avrupa Konseyi’nin yeterli kaynakları bulunmayan başvurucular için bir adli yardım sistemi de var.

Başvuru nereye yapılacak?

Başvurucuların ilgili form ile birlikte belgelerini belirtilen adrese göndermeleri gerekiyor. AİHM başvuru ücreti almıyor. Ancak, posta ücreti başvurana ait.

Adres:

Monsieur le Greffier de la Cour Européenne des Droits de l’Homme

Conseil de l’Europe

F-67075 STRASBOURG CEDEX
Yazının Devamını Oku

Evlendikten sonra babanın aldığı ev kadının

28 Mayıs 2008
Melda Y. adlı okurum eşinden yana dertli. Eşini sevdiğini ama sürekli kumar oynadığı için günün birinde Bahçelievler’de oturdukları evi de satıp kumarda kaybetmesinden korktuğunu belirtmiş. Hukuken ne yapabileceğini sormuş. Öteki soruları da bakın şöyle: "Ben bir şirkette muhasebe servisinde çalışıyorum. Kendi maaşım var. Eşimle mal rejimi sözleşmesi yapmadık. Evlendikten sonra kredi çekerek, yazlık aldık, eşimin üzerine tapulu. Babam da bana evlendikten sonra bana Çankaya’da bir ev aldı. Ev benim üzerime ve şu anda kirada. Bu eve eşim de ortak mı. Düğünde kendi ailem bana çok sayıda altın ve mücevher taktı. Bunlar bana ait mi sayılır. Kişisel mallarımızla, ortak mallarımız hangileri acaba?"

"Aile konutu şerhi"

Melda Hanım’ın, bu sorularını da ben de Yargıtay yetkilileriyle konuşup araştırdım. Bakın yanıtları şöyle:

Medeni Kanun’un yeni hükümlerinden yararlanıp, Bahçelievlerde oturduğunuz eve "aile konutu" şerhini tapu dairesinde düşürmeniz mümkün. Tapu dairesi bu şerhi koymak zorunda. Tapu dairesine, evliliği kanıtlayan belge ve yerleşim belgesi verilmesi bunun için yeterli oluyor.

Bu şerhi koyduğunuz zaman kocanızın sizin izniniz olmadan evi satması, devretmesi ya da ipotek yaptırması mümkün değil. Ev kiralıksa, kira sözleşmesini feshetmesi de mümkün değil. Türkiye’deki tapu kayıtlarının yüzde 90’ı kocalar üzerine olduğu için kanun koyucu kadınların sokakta kalmaması için böyle bir tedbire başvurmuş durumda. Aile konutunu düzenleyen Medeni Kanun’un 194. maddesi de bakın şöyle:

"Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulumadıkça aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzekrindeki haklarını sınırlayamaz. Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş hakimin müdahesini isteyebilir. Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini isteyebilir"

Bu konuda son bir not. Karavan, yat, yazlık ev, yayla evi, devre mülk, dağ evi, göl evi, otel odası "aile konutu" sayılamıyor. O nedenle de buralara şerh düşürmek mümkün değil.

Kişisel mal kapsamında

Yeni Medeni Kanun’a göre, evlendikten sonra maaş karşılığı almadığınız bir mülk örneğin babanızın size aldığı ev "kişisel mal" ve size ait. Eşiniz hak iddia edemez. Ama evi kiraya verdiyseniz, kira gelirine kocanız da ortak oluyor.

Medeni Kanun’un yürürlüğe girdiği 2002 tarihinden sonra bir mal rejimi seçmeyen çiftlerin yasal mal rejimi, "edinilmiş mallara katılma rejimi" olarak belirlenmiş durumda. Bu rejimde çiftler evlilikleri süresince edindikleri mallara ortaklar. Ancak, maaş gibi bir gelirle almadıkları, karşılığını ödemedikleri örneğin babanızın size aldığı ev gibi bir mülke ise ortak olamıyorlar. O ev sizin kişisel malınız olarak kalıyor.

Yazlığa siz de ortaksınız

Yazlığınıza gelince, yazlık siz evlendikten sonra kredi ile alınmış. Eşinizin üzerine de kayıtlı olsa bile yazlık, evlilik süresi içinde "edinilmiş mal" ve siz de ortaksınız. Medeni Kanun’a göre, düğünde kadına takılan takılar kadının. Düğün takıları, eşin bağışı olarak değerlendiriliyor. Düğün takılarınız sizin. Kullandığınız eşyalar örneğin 3 bin dolar bile olsa işiniz nedeniyle kişisel kullanımınızdaki laptop, eteğiniz, çantanız da size ait.

Traş makinası da erkeğin

Yargıtay niteliği gereği erkek ve kadına ait eşyaları "kişisel mal" sayıyor. Bu konudaki bir örnek karar da bakın şöyle:

"Dosyada yazılan kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin n takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

Niteliği gereği davalı erkeğe ait olması gereken bir adet fişli traş makinası, 1 takım erkek elbisesi, 1 çift erkek ayakkabısı yönünden davanın reddi gerekirken, bu eşyalar yönünden de davanın kabulü ve yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir"

Kişisel mallar

Medeni Kanun’un 220. maddesi "karşılıksız elde edilen" veya "miras yoluyla" geçen malları "kişisel mal" olarak nitelendiriyor. 220. maddeye göre kişisel mallarınız ise bakın şöyle

Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya. (eşlerin giysileri, saati, spor aletleri, ziynet eşyaları)

Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri (Evlilik öncesi edinilen mallar, mirasla geçen mallar, kadının ya da kocanın ailesinin aldığı ev, yazlık gibi (karşılıksız elde edilen) mülkler)

Manevi tazminat alacakları (Eşin hakarete uğraması, dayak yemesi sonucu alacağı tazminat)

Kişisel mal yerine geçen değerler (Sigorta tazminatı, kamulaştırma karşılığı ödenen meblağ)
Yazının Devamını Oku

Borçsuz cep hattı kesmeye tazminat yolu

21 Mayıs 2008
Ankara’dan mail atan okurum küçük bir işyeri sahibi. GSM şirketinden şikayetçi. Faturasını ödediği cep telefonunun, "Borcu ödenmedi" diye kesildiğini ve bu yüzden "ticari itibarının sarsıldığını" yazmış ve "hukuken ne yapabilirim, tazminat davası açsam kazanır mıyım?" diye sormuş. Yanıtım evet.

Yargıtay Hukuk Genel Kurul’unun, İzmir’den Ankara’ya uzanan davada geçen hafta verdiği karar okurumun sorusunu yanıtlıyor. Bu dava, okurumun açmadığı düşündüğü davanın tıpatıp aynısı neredeyse. Bakın dava nasıl açıldı?

İzmirli işkadını, cep telefonunun faturalarını ödediği halde, operatör firma tarafından "borcu ödenmediği gerekçesiyle görüşmelere kapatıldığı ve bu yolla ticari itibarının zedelendiğini, kişilik haklarının ihlal edildiğini" savunarak, 6 bin YTL’lik manevi tazminat davası açtı.

Dava dilekçesinde, kadın çevresinde "Cep telefonu faturasını bile ödeyemeyen tacir" olarak anılmaya başlandığı öne sürdü ve operatör firma ve abone merkezinden 6 bin YTL’lik manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesini talep etti.

Mahkeme operatörü kusurlu buldu

İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi, operatör firmanın tahsilat programındaki hatadan dolayı davacı kadının borcunun yatırılmamış gibi göründüğünün tespit edildiğini belirterek, olayda tüm kusurun operatör firmaya ait olduğuna hükmetti.

Haksız yere cep telefonunun görüşmeye kapatılmasını "kişilik hakkının ihlali" olarak nitelendiren mahkeme, müşterileri ve çevresiyle görüşmesi sekteye uğrayan davacı kadının, iş hayatında olumsuzluklar yaşadığına ve ticari saygınlığında zarar meydana geldiğine dikkat çekerek, operatör firmanın davacı kadına 3 bin YTL manevi tazminat ödemesine karar verdi.

Operatör temyiz etti, Yargıtay bozdu

GMS operatörü firmanın kararı temyiz etmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin verdiği 3 bin YTL manevi tazminatı "çok" bularak, davacı yararına daha uygun bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerekçesiyle kararı bozdu. Ancak, İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi ilk kararında belirlediği 3 bin YTL tazminat miktarının Türkiye İstatistik Kurumu’nun yayınlamış olduğu ölçütlere ve Türkiye Kamu-Sen tarafından yayınlanan istatistiklere göre fazla olmadığına vurgu yaparak, ilk kararında direndi.

Direnme kararının ardından dosyayı görüşen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin gerekçeleri doğrultusunda, yerel mahkeme direnme kararını geçen hafta bozdu. Kurul bu kararıyla, borçsuz cep telefonu hattını haksız kesmeye tazminata vize verdi. Şimdi mahkeme "Ticari itibarım zedelendi" diye davacı olan işkadınına yeniden uygun bir tazminat verecek.

ÖSS-OKS’ye hazırlananların yeni adresi: NLP merkezleri

Ankara’da artık ÖSS ve OKS sınavlarına hazırlanan öğrenciler okul ve dershanelere ek olarak, NLP merkezlerinin kapısını çalıyorlar. Bu NLP merkezlerinin en gözde olanlarından birisi de NLP uzmanı Mustafa Kılınç’a ait olan merkez. Birkaç yıl öncesine kadar adları pek bilinmeyen bu merkezler birkaç yıldır artık çok popüler. Ankara’da hakim ve savcılardan sonra cezaevi personeline de "sosyal sorumluluk" projesi kapsamında ücretsiz stres kontrolü eğitimi veren Kılınç, ÖSS-OKS koçluğu alanında iddialı. Son üç yıldır hazırladığı bütün öğrencilerin üniversitede istedikleri başarıyı elde ettiklerini ve yüzde 100 başarı sağladıklarını belirtiyor. Bu yıl da ÖSS ve OKS’ye hazırlanmak için merkeze devam eden 300 öğrenci, sınav stresi ve heyacanlarını yenerken, ders çalışmayı, formül öğrenmeyi öğreniyorlar. ÖSS koçluğu ile sağlananlar bakın şöyle:

"Ders çalışma alışkanlığı, sınava kaygıları, heyacan kontrolü, verimli ders çalışma, dikkat eksikliği, konsantrasyon, öğrenme güçlüğü, ders çalışma motivasyonu, hızlı algılama, hızlı okuma, tam öğrenme."

Uçak korkusunu yenmekte mümkün

NLP’nin uygulama alanlarından birisi de uçak korkusunu ve kapalı yerde kalma korkusunu yenmek. Kılınç’a göre, iki seanslık terapi ve eğitim sonunda uçak korkusunu yenmek ve uçağı binebilmek mümkün. Kılınç’ın verdiği bilgiye göre NLP’nin fazla bilinmeyen öteki uygulama alanlarından bazıları şöyle:

"Panik atak, fobi, stres, depresyon, çalma, konuşma bozukluğu, derin yas süreci, karşı cinsle ilgili sorunlar, kilo problemleri, metal alerjisi, hiperaktivite, okul fobisi, tırnak yeme, travma, korku, takıntı, tikler."

Son bir not: Daha fazla bilgi almak isteyenler www.nlpdap.com web adresi ve merkezin 419 89 25-28 nolu telefonunu arayabilirler.
Yazının Devamını Oku

60 eczaneye sahte küpür kepengi

7 Mayıs 2008
Ankara’daki eczacılara bir dokunan bin ah iştiyor. Sahte küpür yüzünden Ankara’da son iki ayda tam 60 eczane kapanmış. Ankara Eczacı Odası Başkanı Oğuz Ekincioğlu ise bu duruma isyan ediyor. Ekincioğlu, "Sahte küpürü eczacı nasıl denetlesin. Bütün iş eczacılara yıkılıyor, fatura eczanelere çıkıyor. Yakında Ankara’da açık eczane kalmayacak" diye tepki gösteriyor. ANKARA’daki eczacılara bir dokunan bin ah iştiyor. Sahte küpür yüzünden Ankara’da son iki ayda tam 60 eczane kapanmış. Ankara Eczacı Odası (AEO) Başkanı Oğuz Ekincioğlu ile konuşuyorum. Bu duruma isyan ediyor. Ekincioğlu, "Sahte küpürü eczacı nasıl denetlesin. Bütün iş eczacılara yıkılıyor, fatura eczanelere çıkıyor. Yakında Ankara’da açık eczane kalmayacak" diye tepki gösteriyor. Sahte küpür olayı bakın şöyle patlamış:

Geçen yıl İstanbul’da, SGK ile anlaşmalı 5000 eczanenin 100’üne, ait 120 bin reçetenin bin kadarında sahte küpüre rastlanmış. Duruma Teftiş Kurulu el koyup hemen inceleme başlatmış ve o günden bu yana sahte küpür basan dağıtan çeteleri yakalamak için operasyonlar aralıksız sürdürülüyor. Ardından da Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) devreye girmiş ve sahte küpür tespit edilen eczanelere üç ay kepenk kapatma cezası kesilmeye başlanmış. Sahte küpür yüzünden denetimi de SGK’nın uzman personeli yapıyor. Sahte küpür yüzünden eczaneleri kapatılıp, SGK ile mahkemelik olan eczacıların ortak tepkileri ise şöyle:

"Sahte ilaç verecek olsak niye bir-iki küpür verelim. Depolardan bize gelen ilaçları satıyoruz. Sahte-gerçek ayrımı çok güç ama eczacı suçlanıp, sözleşmeleri iptal ediliyor."

AEO NE DİYOR

Bu konunun detaylarını AEO Başkanı Ekincioğlu ile bakın şöyle anlattı:Sahte küpür olayında, eczacılarımız ciddi anlamda sıkıntı yaşıyor. Biz bu yüzden oda olarak, üyelerimizin mağdur olmamaları için ulusal bazda güvenilirliği olan ecza depoları ile çalışmalarını ve spot depo olarak tabir edilen yerlerden ilaç almamalarını, hiçbir şekilde faturası veya belgesi olmayan bir takas işlemine girmemelerini öneriyoruz.

Suçumuz yok

Eczacılar depolardan aldıkları ürünü satıyorlar. Küpürün sahteliğini ayırt etmeleri çok güç. Sahte küpür çıkan reçetelerin yüzde 99’unda eczacının herhangi bir suçu olmamasına rağmen anlaşmaları fesih edilmiştir. Birçok ceza verilen eczanede çıkan bu tip küpür sayısı 1-2’dir. Eczacı ilgisi olmayan bir konu yüzünden cezalandırılıyor.

HAKKIMIZI ARAYACAĞIZ

Oda olarak meslektaşlarımızı bu mağduriyetlerinin giderilmesi için hukuki platformda açtıkları davalarla ilgili destek veriyoruz. Gereken her türlü girişimde de bulunacağız. Fakat esas olarak protokolün taraflarından biri olan Türk Eczacıları Birliği’nin girişimlerde bulunması konuyla ilgili olarak sözleşme maddesinin revize edilmesi için çalışma yapması gerekiyor.

DANIŞTAY’DAN MÜJDE

Ankara’daki 2 bin 200 eczane aynı tedirginliği yaşayıp, tartışma sürerken, Danıştay’dan eczacılara müjde kararı çıktı. Danıştay 10. Dairesi, eczacılara sorumluluk yükleyen, Türk Eczacıları Birliği (TEB) ile Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) arasında imzalanan protokolün, "eczacı ya da çalışanın bilgisi dışında düzenlenmiş de olsa, kuruma sahte reçete, küpür veya rapor fatura eden eczaneyle ilgili cezai işlem uygulanmasını" öngören hükmünün yürütmesini durdurdu. Bu kararla, "eczacı veya çalışanın kasıt veya kusuru tespit edilmediği sürece" sahte küpür yüzden eczacıların sözleşmelerinin feshedilip, kepenklerinin kapatılmasına yargı "dur" demiş oldu.

TEİS KAZANDI

Tüm Eczacı İşverenler Sendikası’nın (TEİS) geçen yıl Temmuz ayında TEB ile SGK arasında imzalanan, "Sosyal Güvenlik Kurumu Kapsamındaki Kişilerin Türk Eczacıları Birliği Üyesi Eczanelerden İlaç Teminine İlişkin Protokol"ün bazı maddelerinin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle dava açtı. Protokolün, uygulanacak usul ve esaslar, endikasyon uyumuna bakılacak durumlar, eczacı tarafından uygulanacak indirim oranları, kuruma teslim edilen faturaların geri ödenmesi, provizyon sistemine gerçeğe aykırı, hayali reçete kaydının yapılması durumunda uygulanacak cezaları düzenleyen hükümlerinin yürütmesinin durdurulması istemini reddeden Daire, eczacı veya çalışanının bilgisi dışında düzenlenmiş de olsa kuruma sahte reçete, küpür veya rapor fatura eden eczaneyle ilgili cezai işlem uygulanmasını öngören hükmün yürütmesini durdurdu.
Yazının Devamını Oku

SMS at duruşma gününü öğren

30 Nisan 2008
MAİL atan okurum Mehmet A. 70 yaşında. Torunu ile alt komşusunun oğlu kavga edince mahkemelik olmuşlar. Bana mail atmış. "Bu yaşımda ilk defa mahkemeye gideceğim. Duruşma gününü öğrenmek için mutlaka adliyeye gitmek gerekiyor mu? Bana tebligatta bulunulmadı. Ne yapabilirim" diye sormuş. Okuruma iyi bir haberim var. Artık adliyeye gitmeden, cep telefonundan SMS atıp duruşma günüzü öğrenebilirsiniz. Avukatlarla birlikte tüm vatandaşlara açık sistem sayesinde, standart SMS tarifesi üzerinden 7 SMS/14 kontör ücret karşılığında dava bilgilerini, dosya aşamasından cep telefonuyla bilgi sahibi olmak mümkün. Ancak, hatalı mesaj gönderilmişse veya talebe uygun kayıt yok ise, bu durumlarda gönderilen SMS’ler ücretlendirilmeyecek.

Bu hizmet Ulusal Yargı Ağı (UYAP) Projesi kapsamında 1 Nisan 2008’de hizmete girdi. SMS’le, dava açılması, icra takibi başlatılması, duruşma tarihinin adliyeye gitmeden cep telefonundan kısa mesajla öğrenilebilmesi artık mümkün olabiliyor. Sistem, mahkemeler, Cumhuriyet savcılıkları ve icra daireleri gibi adli birimlerce gerçekleştirilen ve taraflara iletilmesi gereken bilgi, veri ve duyuruların GSM Operatörleri aracılığıyla avukatlara ve ilgili kişilere SMS yoluyla sunulmasını sağlıyor. SMS uygulaması ile tebligat giderinde yüzde 60’lık bir azalma oldu ve 7 milyon YTL’lik tasarruf bekleniyor. Bakın bu uygulama şöyle işliyor?

4060’A SMS ATIP ÖĞRENİN

Avukat ve vatandaşlar "Anlık Sorgulama" ile herhangi bir abonelik sözkonusu olmaksızın, öğrenmek istedikleri dava ya da işlemle ilgili kısa mesajı 4060’a göndererek, sistem tarafından kendilerine gönderilecek cevap SMS’i ile bilgi alabilecekler.

UYAP sisteminden cevap olarak yollanacak SMS’te duruşma günü, dosya bilgileri bildirilecek. Bilgi almak için sisteme gönderilecek kısa mesaj içeriklerine, Adalet Bakanlığı web sayfasından (http://www.uyap.gov.tr/sms/icerik/icerik.asp ) ulaşılabilecek. Kayıtlı sorgulama ile sisteme kayıt yaptıran avukat ve vatandaşlara ise ilgili oldukları dava ya da işlemlerle ilgili süreçler hakkında SMS yolu ile sürekli olarak bilgilendirme yapılacak.

UYAP üzerinden onay süreci tamamlanan ve gönderilmesi uygun görülen işlemlere ilişkin veriler, belirlenen içerikle kullanıcıların cep telefonlarına SMS yolu ile iletiliyor. Sistem, illk Bilgilendirme SMS’i ile avukat(http://www.uyap.gov.tr/sms/avukatbilgi.html) ve vatandaşlara (http://www.uyap.gov.tr/sms/vatandasbilgi.html), vekili ya da tarafı oldukları davayla ilgili ilk işlem hakkında somut bilgiler veren bir mesaj gönderiyor.

Örneğin; "Hakkınızda Ankara 28.İcra Müdürlüğün’de 2008/15 numara ile icra takibi başlatılmıştır. Daha fazla bilgi almak istiyorsanız 4060 numaralı servise mesaj göndererek bilgi alın ya da abone olun" şeklindeki bir mesajla ilgili kişiye bilgi veriliyor. Bu ilk Bilgilendirme SMS’inden ücret alınıyor.

SMS’LER TEBLİGAT NİTELİĞİNDE DEĞİL

Gönderilen SMS’ler bilgi amaçlı ve tebligat niteliğinde değil. Ancak CMK’nın 43. maddesinde tanıkların her türlü araçla çağrılabileceği düzenlendiği için bu kapsamda hüküm ifade ediyorlar. SMS’ler sistem tarafından dosyadaki bilgilere göre otomatik oluşturulduğu için bilgilendirme amaçlı. Bunların delil niteliği taşıyıp taşımadığı konusunun takdiri yargı birimlerine ait.

YURTDIŞINDA YAŞAYANLAR DA FAYDALANACAK

Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız da bu hizmetten faydalanabilecekler. AVEA ve TURKCELL abonesi olan kullanıcılar yurtdışında da bu hizmetten yararlanacaklar. Türk Telekom Genel Müdürlüğünün de sisteme dahil olması halinde, sabit telefonlardan da bu hizmeti kullanmak mümkün olabilecek.

Son bir not.

Bu konu ile ilgili daha ayrıntılı bilgiye Adalet Bakanlığı’nın, www.adalet@gov.tr adresinden ulaşılabilir.

İŞTE UYULACAK KURALLAR

Adalet Bakanlığı İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanı Enver Kaya’nın yaptığı duyuruda ise SMS yoluyla çağrı yapılırken dikkat edilecek konular ise bakın şöyle sıralandı:

n SMS’lerle ilgili tüm sorumluluk, gönderimi yapan Cumhuriyet Başsavcılıkları ve ceza mahkemelerine ait olacak.

n Cumhuriyet başsavcılığı ve ceza mahkemelerinden muhataplara (şikayetçi, mağdur, şüpheli tanık gibi) gönderilen SMS’lerin bedelleri Bakanlık tarafından karşılanacak, muhataplara herhangi bir SMS ücreti yansıtılmayacak.

n SMS gönderimi şahsa yönelik olacak, toplu SMS gönderimi yapılmayacak. Cumhuriyet başsavcılıkları ve ceza mahkemeleri tarafından gönderilen SMS’lere muhataplar tarafından geri dönüş yapılmayacak.

n Cumhuriyet başsavcılıkları ve ceza mahkemeleri tarafından gönderilen SMS’lerin gönderim listesi, içeriği ve muhataplara ulaşıp ulaşmadığına dair bilgi UYAP’ta yer alacak, bu bilgilere ilişkin geriye yönelik sorgulama yapılabilecek.
Yazının Devamını Oku

Sitelerde seçim telaşı

23 Nisan 2008
Yeni Kat Mülkiyeti Kanunu ile çok bloklu sitelerde yönetici seçimi zorunlu. Ankara’da, 21 bloklu, 353 kat maliki bulunan bir sitede oturan okurumun sorusu da bu konuda. Bana sormuş:

"Yeni hükümler bizimki gibi siteler için her blokta yönetici seçimini zorunlu tutuyor mu?"

Bu sorunun yanıtı "evet".

Önce okurumun mailini sizlerle paylaşmak istiyorum:

"Bildiğiniz üzere Kat Mülkiyeti Kanunu değişti. Toplu yapılara ilişkin özel hükümler getirdi. Bunlar arasında yönetim planının yeniden kanuna uygun olarak değiştirilmesi de var. Ben tek parsel üzerinde 21 adet bloktan oluşan 353 kat maliki olan bir sitede oturuyorum. Kendi meskenim. Kanundan önce 353 malik site yönetimi seçiyordu. Blokların ayrı yönetcisi yoktu.

Yazının Devamını Oku

"Kadına hoşgörü sıfır"

16 Nisan 2008
YARGITAY’ın, verdiği bir karar kadın derneklerini ayağa kaldırdı. Bu kararda Yargıtay, boşanma davası açıldıktan sonraki sadakatsizliği ağır şekilde cezalandırmıştı. Boşanma davası sürerken, bir başkasıyla birlikte olan davacı kadını haksız bulmuş ve mahkemenin tazminat ve nafaka kararını bozmuştu. Örnek kararda, karı-koca aile mahkemesinde boşanıyorlar. Davacı olan kadına mahkeme tazminat ve nafaka da bağlıyor. Ancak, davalı koca, eşinin dava sürerken, başkasıyla birlikte olup kendisini aldattığını savunarak, temyize başvuruyor. Temyizde, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi davalı kocayı haklı bularak, kadına verilen nafaka ve tazminatı bozuyor. Bakın karar da, özetle şöyle:

"...Toplanan delillerden davacı kadının davanın devamı sırasında bir başkası ile gayri resmi şekilde birlikte olduğu kanıtlanmıştır. Eşler evlilik devam ettiği sürece birbirlerine sadakatle yükümlüdürler. Bu durumda davacı kadının tazminat ve yoksulluk nafakası talebinin reddi gerekirken, kabulü ve yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır, bozulmasına"

İşte kadın dernekleri bu karara tepki gösterdiler. Bakın tepkileri ise şöyle:

HOŞGÖRÜ KADINDA SIFIRLANIYOR

(KADER Başkanı Hülya Gülbahar)
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin, dava tarihinden sonraki olaylar davayı etkilemez diye yüzlerce kararı var. Aynı kararı herhangi bir erkek için vermeyeceklerini düşünüyorum. Hukuk sistemi kadının zinası konusunda inanılmaz acımasız bir tutum içinde. Toplumdaki aldatma, zina konusunda erkeğe gösterilen hoşgörü kadın sözkonusu olduğunda anında sıfırlanıyor.

ZORLAMA DENEBİLİR (Ankara Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı avukat Senay Ertem)
2. Hukuk Dairesi, normal şartlar altında boşanmaya neden olan olayları davanın açılmasından önceki duruma göre değerlendiriyor. Bu hem hukuk mantığı ve hem de düz mantığın da gereği. Ama öyle olaylar vardır ki, somut olayın özellikleri boşanma davası açıldıktan sonra da davanın seyrini etkileyebilecek ve dava öncesindeki olayları açıklığa kavuşturacak nitelikte görülebiliyor. Birinci seçenek daire bu şekilde bakmış olabilir. İkinci olasılıkta şöyle. Sadakatsiz kadınsa erkek egemen bakışla ve o pencereden bakılarak, aldatma bağışlanamaz sayılıp, davanın açılmasından sonra geriye götürülmüş olabilir. O zaman burada bir zorlama var denebilir.

BOŞANSA BİLE ERKEK KADINI KÖLESİ GÖRÜYOR

(Uçan Süpürge Genel Koordinatörü Halime Güner)
Erkek boşansa bile kadını kölesi gibi görüyor. ’Eski karım başkasıyla gördüm’ diye dövüyor, hatta çekip vuruyor. Herşey erkeklerin kontrolünde, bütün dünya etraflarında dönüyor. Bu olayda ilişki bitmiş, boşanma davası sürüyor, nasıl kadın hala suçlanabilir? Bu hukuka uygun mu bilmiyorum ama mantığa ters. Bu dünyada erkeklerle eşit yaşamıyoruz. Eşit yaşamamanın getirdiği bu ve benzeri onlarca tatsız süprizle karşılaşıyoruz.

YASALAR KADINA EŞİT UYGULANSIN

(Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü)
Gelişmiş ülkelerdeki gibi yasaların kadına eşit uygulanmasını istiyoruz. Hukuk kararlarında, kadına karşı ayrımcılık olmasın istiyoruz. Biz bir eğitim programı başlattık, kadınlara bile ayrımcılığı anlatırken güçlük çektik erkeklere nasıl anlatacağız. Lüften bu ayrımcılığa son verilsin. Hangi konumda olursak olalım, kadına karşı bakış açımızda ayrımcılık olmasın.

TEPKİ ÇEKEN KARAR: RIZA VARSA CEZA YOK

Yargıtay’ın 15 yaşını dolduran öz yeğeni F.Ö’nün, ırzına geçen "rızaya dayalı" cinsel ilişkiyi sürdürüp hamile bırakan, daha sonra da Antalya’ya kaçırıp-alıkoyan öz amca M.Ö’nün beraatini onayan kararına da tepki var. Kurul, "Mağdurenin rızası varsa, bu hukuka uygunluk nedenidir, ceza verilmez" şeklinde karar almıştı.

Yeni TCK 104’e göre, 15 yaşını tamamlayan çocuklara yönelik rızaya dayalı cinsel saldırı ve kaçırma eyleminin cezalandırılması için mağdurun şikayeti gerekiyor. Ancak, mağdur "Rızamla beraber oldum. Kendi rızamla kaçtım" derse, sanığa ceza verilmeyecek. Oysa, bu olayda mağdur kız, öz amcası sanıktan şikayetçi olsaydı, 7 yıla kadar hapis cezasına çarptırılabilecekti. Tepkilere tercüman olan karşıt görüşteki muhalif üyeler ise bakın şöyle demişlerdi:

"Ahlaka aykırı bir davranış hiçbir zaman hukuki koruma altına alınmaz. Ahlaki olmayan fiilde rıza cezayı kaldırmaz. 15 yaşındaki çocuk ırzına geçilmiş hamile kalmış, amcası ile Medeni Kanun’a göre evlenemez. Kaçmaya rıza göstermeyip ne yapacak? Kız şikayet etseydi, TCK’nın 104. maddesindeki ’Reşit olmayanla cinsel ilişki’ suçundan 6 aydan 2 yıla kadar hapisle cezalandırılacaktı. Burada hukuka uygunluktan bahsedilemez"
Yazının Devamını Oku