Osman Müftüoğlu

Yeter artık!

3 Mart 2022
Sağlıkçılara saldırıların ardı arkası kesilmiyor.

Bu haksız ve hayâsız saldırılardan sonuncusu dün Ankara’da oldu. Ankara Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Arslan Öcal da böyle bir saldırının kurbanı oldu. Randevuları olmadan ve sıradaki diğer hastaların haklarını gözetmeden doktor Öcal ile görüşmek isteyen baba-oğul, meslektaşımıza saldırdı ve onu gözünden yumrukla yaraladı. Netice mi? Öncekilerle aynı!!! Gözünden yaralanan sevgili doktor kardeşim şiş ve morarmış gözü ve bitip tükenmek bilmeyen meslek aşkıyla hastalarına bakmaya devam etti. Saldırgan baba-oğula gelince... Anında ve tereddütsüz bir şekilde serbest bırakıldılar. Kısacası bu saldırıda da SALDIRGINLAR SERBEST KALDI! Bizim yanıtımıza gelince... Başlıkta da okudunuz: YETER ARTIK!

BİR RİCA
SAYIN BAKAN’IM SAĞLIKÇILARA SAHİP ÇIKIN

ÇOK değil 2 hafta kadar önce bu köşede size hayırlı ve sevindirici bir haber olarak şu bilgiyi aktardık: Sağlık ve Adalet bakanlarımız sağlıkçılara yönelik saldırılara karşı hızlı ve etkili bir yeni eylem planı içine girmişlerdi. Bu amaçla da her iki bakanlıkta alt gruplar oluşturulmuş ve gerekli hukuksal düzenlemeler için mümkün olduğunca hızlı hareket edilmesi kararı verilmişti. Peki, sonuç? O günden bu yana henüz ciddi hiçbir gelişme olmadı. Gerekli yasal düzenlemeler yapılmadı, caydırıcı kanunlar Meclis’ten geçirilmedi.

Yazının Devamını Oku

COVID-19’da kayıplar niçin azalmıyor

28 Şubat 2022
COVID-19’a bağlı günlük kayıp rakamlarımız 3 aydır hemen her gün 200’ün üzerinde.

Ve öyle görünüyor ki bu kötü rakamları -maalesef- kabullenmiş ya da kanıksamış durumdayız. Bu rakamların nedenini/nedenlerini de kayıplarımızın nasıl azaltılabileceğini de tartışmıyoruz. Oysa aynı mesele çoğu ülkede COVID-19 gündeminin bir numaralı konusu. Uzmanlar özellikle “65 yaş üstü, yaşlı ve kronik hastalıklarla boğuşan ve zaten sağlık durumları tehdit altında olan” toplum diliminde yoğunlaşan bu can sıkıcı kayıpların nedenini araştırıyor. Ve yine aynı uzmanlar bu kayıpların en önemli nedeninin bu yeni virüsün şimdiye kadar bilinen diğer solunum yolu virüslerinden farklı bir özelliği ile alakalı olabileceğini düşünüyorlar. “Peki, nedir bu yeni koronavirüsü farklı kılan özellik?” diye sorduğunuzda da şu yanıtı veriyorlar: “Virüsü farklı kılan temel özellik ‘DAMARSEVER’, tıbbi tanımıyla ‘VASKÜLOTROFİK’ bir mikrop olmasıdır.” Detaylar için buyurun...



ÖNEMLİ BİLGİ
SORUN, DAMARLARDAKİ HASARDIR

Yazının Devamını Oku

Hayatın yükü sırtımızda

26 Şubat 2022
Aramızdaki her iki kişiden birinin ya sırtı, boynu ya da beli, kalçası, dizi ağrıyor.

İstatistikler de bu bilgiyi doğruluyor. Sağlık rakamlarına bakıldığında sırt, boyun, bel ve diz ağrılarının hemen her ülkede neredeyse bir numaralı “halk hastalığı” olduğu anlaşılıyor. Peki, neden? Bu ağrılarla nasıl mücadele edilebilir? Önlenmeleri mümkün mü? Merak ediyorsanız -ki edin- buyurun...




UNUTMAYIN
O AĞRILARI DA BİZ DAVET EDİYORUZ

Yazının Devamını Oku

Sabah baş ağrıları neden önemli

24 Şubat 2022
Baş ağrıları sık karşılaştığımız sağlık sorunlarından biri. Ama bilelim ki sadece basit ve sıradan şeyler değil, önemli bazı bedensel ve ruhsal problemler de başımızı ağrıtabiliyor.

Kısacası bazı baş ağrıları var ki onlar “baş ağrıtıcı önemli bazı sorunların” ilk ve tek işareti de olabiliyor. Önemli bir nokta da şu: Eğer baş ağrılarınız giderek sıklaşıyorsa... Şiddetini giderek arttırıyorsa... Baş ağrılarınızın süresi zaman içinde giderek uzuyorsa... Hele bir de o ağrılara bulantı, kusma, baş dönmesi, ateş, denge bozukluğu ve benzeri şikâyetler de eşlik etmeye başlamışsa... Lütfen o baş ağrılarını ciddiye alın ve fazla gecikmeden bir sağlık yardımı arayın. Sabah baş ağrılarına gelince... Uzmanlar sabahları başımızı ağrıtan nedenlerin ilk 5’ini şöyle sıralıyorlar...

İYİ BİLGİSABAH BAŞ AĞRILARININ İLK 5 NEDENİ

1)HİPERTANSİYON: Farkına varılmayan ve özellikle geceleri yaşanan sinsi hipertansiyon ataklarının ilk işareti sabah uyanınca ensede ve alın çevresinde yerleşen ve başı adeta çember gibi sarmalayıp sıkıştıran baş ağrıları olabiliyor.

2)HİPOGLİSEMİ: Gece hipoglisemileri çoğu kez farkına varılmayan sessiz ve sinsi bir sağlık sorunu. Gece boyunca şeker ihtiyacını yeterince karşılamayan beynimiz bize bu sorununu gönderdiği “sabah baş ağrıları mesajları” ile anlatıyor olabilir.

3)UYKU SORUNLARI: Sadece uyku apneleri değil, ağır horlama atakları, hatta “prostat irileşmeleri, kan şekeri yükselmeleri veya kronik sistit (mesane iltihabı) gibi problemler” sonucu ortaya çıkan “uyku parçalanmaları” da sabah baş ağrılarına yol açabiliyor. Gece boyunca dinlenemeyen, toksik atıklarını temizleyemeyen beyin hücrelerimiz sorunlarını sabah baş ağrısı ataklarıyla anlatmaya çalışabiliyor.

4)DEPRESYON: Sabah baş ağrılarının çoğu kez gözden kaçan nedenlerinden biri de “gizli, gözden kaçmış, sessiz ve derinden seyreden sinsi bir depresyon meselesi” de olabiliyor. Eğer sabah baş ağrılarına “isteksizlik, mutsuzluk, huzursuzluk, gerginlik, kontrolsüz öfke atakları, duygusal patlamalar...” gibi işaretler de eşlik ediyorsa bu ihtimali daha da ciddiye almak gerekiyor.

5)MİNERAL EKSİKLİĞİ:

Yazının Devamını Oku

Neden yaşlanıyoruz

21 Şubat 2022
Yaşlanma hakkında geçtiğimiz 20 yılda son 100-150 yılda öğrendiklerimizden çok daha fazlasını öğrendik.

Anladık ki yaşlanma sürecini etkileyen bir değil birçok faktör var ve yaşlanma meselesi sadece hücre çekirdeklerimizde yerleşik DNA’larımızdaki ilerleyici hasarlardan ibaret değil. Diğer taraftan, paslanma (oksidasyon), şekerlenme (glikasyon) ve iltihaplanma (inflamasyon) üçlüsü de yaşlanma sürecimizi açıklamakta yetersiz kalıyor. Yeni çalışmalar “kök hücreler”deki azalmanın, yaşlanmış “zombi hücreler”deki hayatta kalma inatçılığının, “genomik kararsızlık” probleminin, “hücreler arası iletişim”deki bozuşmaların, “mitokondri yaşlanması”nın, “telomer”deki durdurulamaz kısalmanın ve çok daha önemlisi “epigenetik modellemedeki/düzenlemedeki sorunlar”ın da yaşlanma sürecimizi daha doğrusu nasıl yaşlanacağımızı, yaşlılıkta nelerle mücadele edeceğimizi ve hatta ne süre ile yaşayacağımızı derinden etkilediklerini gösteriyor. Önümüzdeki günlerde fırsat buldukça bu süreçlerin her birine ayrı ayrı değinmeye çalışacağım ama isterseniz gelin bugün bunlardan sadece birine değinelim, “epigenomik hasar ile yaşlanma arasındaki ilişkiyi” özetlemeye çalışalım.




SORU ŞU
‘EPİGENETİK DÜZENLEME’ NE

Yazının Devamını Oku

COVID-19’da ölüm rakamları azaltılabilir mi

19 Şubat 2022
Salgını daha en baştan bu yana oldukça iyi bir performansla yöneten bir ülkeyiz.

Ve kanaatime göre, bu rakamları daha doğrusu bu kayıpları hak etmiyoruz. Hemen ardından konuya önce birkaç önemli noktaya temas ederek girelim: Omikron varyantının önceki varyantlara oranla daha hızlı bulaşan ama beklenenden daha hafif bir enfeksiyona yol açan iki özelliği genel kabul gören bir görüştür. Bu görüş yanlış da değildir. Ama ne var ki bu yeni varyantın oluşturduğu hastalığın “grip gibi hafif” geçeceği görüşü ise en azından hepimiz için doğru değildir. Evet, gençlerin çoğunda ve aşılarını düzenli olarak yaptırıp hatırlatma dozlarını ihmal etmeyenlerde hastalığa yakalananların çoğu sadece evlerinde istirahat ederek iyileşebilme şansı yakalıyorlar. Ne var ki aynı şansın söz konusu olmadığı iki önemli durum var.

BİR: 65 yaş üstü, genel durumu bozuk, bağışıklık sistemi baskılı çoklu organ hastalığı olanlar.

İKİ: Hatırlatma dozunu ihmal edip yaptırmayanlar.



Son 3 aydır hep gündemde olan “

Yazının Devamını Oku

Anneler neden ölmez

17 Şubat 2022
Boğaziçi Üniversitesi’nden sonra çalışmalarını önce Harvard Üniversitesi’nde (Boston/ABD) şimdilerde de Northwestern Üniversitesi’nde (Chicago/ABD) sürdüren, 2015 yılında da “International Innovation” dergisi tarafından “dünyanın en önemli buluş yapan 10 akademisyeninden biri” seçilen Dr. Hande Özdinler, merakla ve gururla izlediğim muhteşem ve mütavazı bir biliminsanı.

Çalışmalarını “dejeneratif beyin/sinir sistemi/kas hastalıkları” üzerinde yoğunlaştıran bu değerli biliminsanının ilgi alanlarının başında “mitokondri sağlığı” geliyor. Dr. Özdinler’e göre, “eğer yaşlılıkla ilgili sağlık sorunlarını azaltmak ve hatta tedavi etmek” istiyorsak öncelikle “hücre”lerimize yönelmemiz, özellikle de “mitokondriler-lizozomal enzimler ve endoplazmik retikulum” 3’lüsünün üzerinde yoğunlaşmamız gerekiyor. Dr. Özdinler bir adım daha ileri gidiyor, “Önceliğimiz ve ilk hedefimiz ‘mitokondri sağlığı’ olmalı” diyor ve ekliyor: “ANNELER NEDEN ÖLMEZ? Sorusunun yanıtı mitokondrilerde gizlidir.

Hande Hoca’nın rahmetli annesini kaybettikten hemen sonra aşağıdaki kutuda okuyacağınız mitokondrilerle ilişkili düşüncelerini açıkladığı duygusal ve mükemmel cümleleri gelin birlikte paylaşalım.

ANNELER ÖLMEZ
DR. HANDE ÖZDİNLER BAKIN NE DİYOR

MİTOKONDRİLERİMİZİ annelerimizden alıyoruz. Yumurtalıkla spermin birleşmesi ve hayatın ilk temellerinin atıldığı o muhteşem buluşma sürecinde embriyolarımız mitokondrilerini/yani enerji istasyonlarını babalardan/spermlerden değil, yumurtalıktan/oositlerden alıyor. Sözün bundan sonrasını Dr. Hande Özdinler’e bırakalım, zira söyledikleri çok önemli:“Annem vefat etti. Onu toprağın içine sanki bir tohum eker gibi nazikçe ve dualarla bıraktık... Ama annemin mitokondrisi bende kaldı. Benim her hücremde annemin mitokondrisi var. Her nefes alışımda, her kalp atışımda, her elimi uzatışımda, her düşüncemin başlangıcında, kısacası ne için enerji harcıyorsa vücudum; orada ‘ANNEMİN MİTOKONDRİSİ’ var. Annem gitti belki ama mitokondrisi bende kaldı.”

ANNE ŞİFRESİ

Yazının Devamını Oku

Enerji altyapınız sağlam mı

14 Şubat 2022
Geçtiğimiz günlerde Isparta’da yaşanan bir enerji krizi hepimizi ürküttü.

Bu büyük kriz muhtemel bir “enerji yoksunluğu” durumunun bize neleri yaşatabileceğini son derece net ve açık bir şekilde yeniden ve bir kez daha hatırlattı: Evlerimiz ısınamadı, buzdolaplarımız çalışmadı, televizyonlarımız sustu, mutfaklarımız kapandı. Kısacası “ENERJİ MESELESİ” zannettiğimizden çok daha önemli bir iyi hayat ayrıntısı. Ama bilelim ki sadece evlerimizin, işyerlerimizin değil bizim de enerjiye ihtiyacımız var. Beden ve ruhlarımız da enerjisiz hiçbir şey yapamıyor. Peki, bizim enerjimiz nereden ve nasıl geliyor? Hazırsanız buyurun...



İYİ BİLGİ
ENERJİMİZİ MİTOKONDRİLERİMİZ ÜRETİYOR

Yazının Devamını Oku