Osman Müftüoğlu

Türkiye uykusuz

24 Mart 2022
Şu bilgi net, açık ve tartışmasız: TÜRKİYE UYKUSUZ! Özellikle gençler, yetişkin ve yaşlılarda uyku kaybı ve farklı uyku sorunları tavan yapmış durumda.

Nedeni de “malum üçlü”: Salgın/pandemi, ekonomik koşullar ve savaş! Oysa çok iyi biliyoruz ki “ne kadar az uyursak ömrümüz o kadar kısalıyor”. Ve yine bilimsel olarak da ispatlandı ki uykusuzluk nedeniyle kısalan o ömürler de hastalıklarla boğuşarak geçiriliyor. Kısacası ister nicelik, ister nitelik bakımından olsun uyku sorununun her türlüsü bizi halsiz, yorgun, bitkin düşürüyor, sağlıksız ve kötü yaşlandırıyor.




NE YAPMALI
UYKU UZMANLARI DEVREYE GİRMELİ
DAHA önce de yazdım: “Salgında ve sonrasında bizi bekleyen üç ayrı büyük sağlık problemi (uykusuzluk, depresyon ve obezite problemleri) var” diye bu köşeden tekrar tekrar uyardım. Şimdi görünen o ki bu üçlü sağlık problemi arasında “uykusuzluk” açık ara birinciliğe oynuyor. Ve bu nedenle Sağlık Bakanlığımızın bir an önce devreye girerek öncelikle uyku uzmanlarının katıldığı bir Bilim Kurulu oluşturup soruna etkili ve kalıcı toplumsal çözümler üretmesi gerekiyor. Ben kendi adıma bu köşede önümüzdeki dönemde uyku sorunlarını ve çözüm önerilerini daha sık gündeme getirerek görevimi yapmaya çalışacağım.

KISA BİLGİ 1UYKUSUZLUK NELER YAPIYOR

Yazının Devamını Oku

Bellek kaybı önlenebilir mi

21 Mart 2022
Yıllardır gösterilen onca çabaya ve neredeyse dünya ölçeğinde trilyon dolarları bulan araştırma harcamalarına rağmen bellek bozuklukları, özellikle de Alzheimer hastalığı için henüz etkili ve sonuç alıcı bir tedavi bulabilmiş değiliz.

Toplumlar yaşlandıkça daha doğrusu ömrümüz uzadıkça özellikle Alzheimer hastalığı daha da önemli bir sorun haline gelecek. Ama yine de yeni bir haftaya başlarken size iyi haberlerim var. Uzmanlar diyor ki: “Evet, şimdilik Alzheimer hastalığının net bir çözümü, etkili bir çaresi yok ama onu önlemek, en azından gidişini yavaşlatmak mümkün!

Ve yine o uzmanlara göre, Alzheimer hastalığını önlemek ya da yavaşlatmak için yapılacak en önemli iş yaşam tarzı yanlışlarımızdan uzaklaşmak, özellikle de beslenme hatalarımıza bir son vermektir. Sizlerden gelen yoğun “Alzheimer sorularını” dikkate alarak daha önce yayımladığım “Alzheimer’dan koruyan bazı tavsiyeler”i bugün yeniden paylaşıyorum.



ÖNEMLİ

Yazının Devamını Oku

Lütfen biraz daha sabır

19 Mart 2022
Biliyorum, yoruldunuz, bunaldınız ve sıkıldınız.

Sizi son günlerde sadece pandeminin değil ekonomik değişimler ve savaş sürecinin de bunalttığından hiç kuşku duymuyorum. Kısacası “Bu işler ne zaman bitecek? Hayatımız ne zaman eski ritmine dönecek? Bıktık artık!” demekte son derece haklısınız. Savaştan ve ekonomiden anlamam. O konuda bir şeyler söyleme hakkım da yetkim de yok. Ama size pandemi ile ilgili son derece önemli, mühim bir ricam var:

Lütfen biraz daha sabırlı olun. Nedeni şu...



KÖTÜ HABER
DİKKAT! PANDEMİDE KIPIRDANMA İŞARETLERİ VAR

Yazının Devamını Oku

Günde kaç adım

17 Mart 2022
Yürümenin sağlığa faydaları tartışılmaz ama nedense ve neredeyse her yıl tekrar tekrar gündeme getirilen bir soru var: “Günde kaç adım daha sağlıklı?” Biliyorsunuz, aynı soru geçtiğimiz yaz başında da yine gündemdeydi.

O günlerde yayımlanan bir çalışmaya göre, araştırmacılar sağlık faydası gözetildiğinde “Günde 4400 adımın yettiği” sonucuna varmışlardı. Doğal olarak ve her zaman olduğu gibi “Düzenli yürüme alışkanlığından nasıl olur da kaytarırım?” diye bahane arayanlar, bu bilimsellikten uzak araştırmaya dayanarak anında ve hemen “Bize 5 bin adım yeter Osman Hocam!” demeye başladılar. Peki, haklılar mıydı? Yanıt ABD’den, Massachusetts Amherst Üniversitesi’nden geldi...

YENİ BİLGİ
HEDEF EN AZ 8 BİN ADIM OLMALI

MASSACHUSETTS Amherst Üniversitesi araştırmacılarının elde ettiği sonuçlara bakılırsa:

1) Yürümek sağlık için kesinlikle vazgeçilmez bir egzersiz seçimidir...

2) Yeterli ve etkili bir sonuç almak için de 5 bin adımdan daha azı bize yetmemektedir.

Amerikalı araştırmacılara göre, günlük adım sayısını 6 bin ila 8 bin arasında tutmamız lazım. Zira her gün en az 6-7 bin adım atan 60 yaş üzeri kişilerde ölüm riski yüzde 54 azalıyor. Yaklaşık 50 bin kişiyi inceleyen 15 farklı araştırmadan elde edilen bulgulara dayanan bu yeni araştırmada, 60 yaş altındaki kişilerin erken ölüm riskini düşürmeleri için “her gün en az 8 bin adım” atmayı hedeflemeleri öneriliyor. Peki, daha fazlası bir işe yarıyor mu? Bu son araştırmaya bakılırsa günlük adım sayısını daha fazla arttırmanın ve daha yüksek bir tempoda yürümenin ölüm riski açısından ek bir faydası yok.

Yazının Devamını Oku

Arkanıza bakarak önünüzü göremezsiniz

14 Mart 2022
İyi yaşlanmak hepimizin vazgeçilmez arzularından biri, muhtemelen de birincisi.

Orta yaşlara “Merhaba” diyen herkes, huzurlu ve mutlu bir hayat ve mümkünse de uzun bir ömür sürmeyi istiyor, diliyor. Doğruyu söylemek gerekirse herkes bunları fazlasıyla da hak ediyor. Ne var ki çoğumuz yaşlandıkça kişisel hatalarımız nedeniyle bu güzel hedeflerden yavaş yavaş uzaklaşıyoruz. İyi hayat yolculuğunda yaptığımız önemli hatalardan biri de “GEÇMİŞE FAZLACA TAKILMAK”! Oysa mutlu bir yaşlılık süreci istiyorsak geçmişimizdeki sıkıntılara ve olumsuzluklara takılıp kalmamak, geçmiş sorunların hayatın ufak tefek aksamaları olduğunu bilmek ve bu bunların aslında bizi daha çok güçlendirdiğini fark etmek zorundayız. Tavsiyem şudur: Eğer daha iyi bir hayat istiyorsanız geçmiş sorunlara fazlaca takılıp kalmayın. Arkanıza değil, önünüze bakın. Ve bir sabah sohbetinde rahmetli Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in bana not ettirdiği şu mühim cümleyi siz de aklınızdan hiç çıkarmayın: “Doktor, arkana bakarak önünü göremezsin.



ÖNEMLİ
KENDİNİZE İYİ BAKIN

Yazının Devamını Oku

Covid-19 beyni küçültüyor

10 Mart 2022
Covid-19 geçiren kişilerde bir süre sonra “ruhsal çökkünlük/depresyon, sisli beyin, bellek zayıflığı hatta felce kadar” ulaşabilen “psikolojik ve nörolojik sorunların” ortaya çıkabileceğini gösteren ilk işaretler, geçtiğimiz yıl tam da bu aylarda tartışılmaya başlanmıştı.

Konuya ilişkin ilk araştırma da bir yıl önce 2021 Nisan’ında yayımlanmıştı. Önemli bir tıp dergisinde Nature’da yayımlanan yeni bir çalışma “COVID-19’un beyinde fark edilir bir küçülmeye de yol açabileceğini” net ve açık olarak gösterdi. Araştırmayı yapan biliminsanları, manyetik rezonans görüntüleme yöntemini (MRİ) kullanarak COVID-19 geçirenlerde beynin toplamda yüzde 0.2 ila yüzde 2 oranında küçülebileceğini belirlediler. Küçülmenin de -maalesef- çok önemli fonksiyonlar üstlenen “gri madde”de oluştuğunu, en sık da beynin “koku ve hafız ile ilgili” bölümlerinde geliştiğini net ve açık olarak gösterdiler. Anlaşılan o ki COVID-19 geçiren bazı kişilerde, daha sonra ortaya çıkabilecek sinirsel veya ruhsal farklı sorunlar için de hazırlıklı olmamız gerekiyor.

BİR SORU
EGZERSİZ, MEME KANSERİNİ ÖNLER Mİ

ÖNLER! En azından riskinizi azaltır. Araştırmalara bakılırsa düzenli egzersiz yapan kadınlarda meme kanseri daha az görülüyor. Bu bilgi önemli bir çalışma ile de doğrulanmış. O çalışmada haftada en az 5 saat orta yoğunlukta egzersiz yapan kadınlarda meme kanseri riskinin neredeyse yüzde 40 oranında düştüğü gösterilmiş. Egzersizin bu faydasının insülin üretimini ve IGF-1 seviyelerini azaltması ile ilgili olabileceği düşünülüyor.

İYİ BİLGİ 1

Yazının Devamını Oku

Sırada depresyon meselesi mi var

7 Mart 2022
İsterseniz gelin yeni haftaya iyi bir haberle başlayalım: “Eğer ciddi bir sürpriz olmazsa dünyanın her yerinde COVID-19 salgını gücünü giderek ve hızla kaybediyor.”

Ama yine de biz iyi bilelim ki “salgın henüz sonlanmış değil!” Bu nedenle uzmanların önerdiği tedbirleri ısrarla devam ettirmeye ve eğer eksikse hatırlatma dozu aşılarımızı süratle yaptırmaya mecburuz.

Diğer taraftan varlığını 2 yıldır sürdüren bu belalı salgının başka bazı sağlık sorunlarının da tetikçisi olabileceğini aklımızda tutalım. Bu sorunların başında da depresyon, uykusuzluk, obezite ve otoimmün hastalıkların geldiğini unutmayalım. Uzmanlar salgın sonrası dönemde bu hastalıklarla beklenenden daha sık karşılaşacağımızı söylüyorlar. Benim de kanaatim bu yöndedir. Bana göre, özellikle “DEPRESYON TEHDİDİ” salgın sonrasının en önemli sağlık gündemlerinden biri, belki de birincisidir.

İYİ BİLGİ
DEPRESYON PATLAMASININ SEBEPLERİ

GEÇTİĞİMİZ günlerde Dünya Sağlık Örgütü de yukarıdaki bilgileri doğrulayan şu açıklamayı yaptı: “COVID-19 salgını daha şimdiden bunaltı ve depresyonun yaygınlığını dünya genelinde yüzde 25 arttırdı!” Doğrudur! COVID-19 sürecinde gelişen “kaygı ve endişeler, hastalık korkusu, ekonomik sorunlar ve uyku bozuklukları” muhtemel bir depresyon salgınının en önemli tetikçileridir. COVID-19’un en çok da gençler ve kadınların ruh sağlığını olumsuz yönde etkilediği kesindir. Özellikle ruh sağlığı uzmanları söz konusu süreci endişeyle izliyorlar. Diğer taraftan bu uzmanlara göre, COVID-19’un ruh sağlığımızda açtığı ve açacağı yaralar sadece depresyonla da sınırlı değil. Onlara göre “depresyon sadece buzdağının görünen bölümü”!

Yazının Devamını Oku

Uykunuz yeterli mi

5 Mart 2022
Uyku problemlerinin sağlığımız için ne kadar zararlı olduğunu sanırım hepimiz yeterince öğrendik.

Şimdi çok daha net ve açık olarak anladık ki uyku yaşamsal öneme sahip mühim bir süreç. Psikolojik ve bedensel birçok sağlık sorunu ya da hastalıkla birebir ilişkisi olan fizyolojik bir ihtiyaç. Kısacası “yeterli ve kaliteli bir gece uykusu” hepimiz için ekmek kadar, su kadar, temiz bir hava solumak kadar önemli ve yaşamsal. Ama bilelim ki tıpkı yiyip içtiklerimiz, tıpkı soluduğumuz hava gibi uykunun da bir “nitelik ve nicelik ölçüsü” var. Nicelik ölçüsü yani rakamsal değeri/SÜRESİ gündemde olunca da akla hemen/anında şu soru geliveriyor: YETERİNCE UYUYOR MUYUZ? Bu sorunun cevabı için de uyku ile ilgili her konuda yaptığımız gibi Dr. Matthew Walker’ın kapısını çalıyor, yanıtı ondan alıyoruz. Hazırsanız buyurun...

(* Dr. Matthew Walker/NİÇİN UYURUZ?/Pegasus Yayınları)

ÖNEMLİ
UYKU BEYNİ NASIL ARINDIRIR

UYKU üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Rochester Üniversitesi (ABD) öğretim üyesi Dr. Maiken Nedergaard, 2000’li yıllara girerken çok önemi bir keşfe imzasını attı: Beyinde de muazzam bir temizlik sistemi, mükemmel bir kanalizasyon ağı vardı! Bu sistemi de esas olarak sinir hücrelerinin arasında yer alan ve onlar için bir tür “yapıştırıcı ve koruyucu” görevi üstlenen Glial hücreleri oluşturuyordu. Glial hücrelerden oluşan bu muazzam “LENFATİK TEMİZLİK SİSTEMİ”ne Dr. Nedergaard, GLİMFATİK SİSTEM adını verdi. Beynimizdeki sinir hücrelerinin/nöronların 7 gün 24 saat aralıksız çalışma sürecinde oluşturdukları tehlikeli/toksik metabolik atıklar işte bu yapı yani Glimfatik temizlik/kanalizasyon sistemi tarafından temizleniyor, beyinden bu sistem sayesinde uzaklaştırılıyordu. Dr. Nedergaard daha da önemli bir ayrıntının varlığını keşfetti...

BİR TEST

Yazının Devamını Oku