Sahnesini izleyin izlemeyin.
Sevin sevmeyin.
Ama bir yerde tutmak lazım dilimizi.
Eleştirinin dozunu artırmamak lazım.
Yılmaz Morgül, “2. Sayfa” programına konuk olup Defne Samyeli’yle ilgili “Sen şarkıcı mısın, sen yorumcu musun” diye sordu...
Herkesin, sunulan her müziğin, her sahnenin bir alıcısı var.
Onlar mutlu ki para verip dinlemeye gidiyorlar Defne’yi.
6 Şubat felaketini yaşamasaydık Sinan Akçıl’ın “Piyanist 3” albümü piyasaya çıkmış olacaktı.
Ertelendi ve nisan ayına kaldı o albüm. Fakat albüm çıkana kadar 2 slow tekli çıkaracak Sinan. Hakan Altun ve Bengü düeti “Bu Aşk Yerde Kalmaz” şarkısı bu cuma piyasada olacak...
Bu ikili benim için “Sanki” isimli şarkıydı... Ta ki yeni şarkıyı dinleyene kadar...
Sonra da İlyas Yalçıntaş’ın seslendirdiği “Hiç Unutma” şarkısı buluşacak dinleyicilerle.
İlyas da benim için “İncir” şarkısıydı. Ta ki “Hiç Unutma”yı dinleyene kadar.
Birkaç gün önce Sinan’la buluşup tüm albümü dinledim.
Diyordum ki “Piyanist 3” için Sinan neden ‘pop müziğin yeniden doğuşu’ diyor.
Sonra aynı sözün altında Warren Buffett imzasını gördüm.
Devam edince kurcalamaya, bir baktım o söz Hz. Ömer tarafından söylenmiş.
10 dakika sonra Balzac yazıyordu başka bir sayfada...
Birileri var.
Kesin varlar ve onlar resmen özlü söz üretip altına da kafalarına göre isimler yazıyor.
Sonra o sözler dolaşıma giriyor.
Hatırlarsanız, Sıla’dan boşanan Hazer Amani, koluna Cemal Süreya şiiri diye alakasız bir dize yazdırmıştı.
Naci Görür için “O bizim Celal’den daha iyidir” dedi.
Bu üçlü genç kuşaktan olsaydı...
◊ Celal, İlber’e saldırır...
◊ Naci aldığı övgüyle kendini sağda solda haber yaptırır...
◊ İlber, Naci’ye ettiği iltifatları geri çeker...
◊ Celal de hem Naci hem İlber’e düşman olurdu.
Bu karmaşık ilişkiler kesin yaşanırdı.
Mesela bir-iki ‘like’ almak ne kadar önemli olabilir ki sizin için?
TikTok’ta karşıma çıktı.
O hepimizin içini sızlatan depremzede çocuğu hatırlarsınız.
Tir tir titreyen, “Üşüyor musun” deyince kafasını sallayan çocuğu.
Şimdi bir akım başlatmışlar.
TikTok’ta ekranı ikiye bölüp bir tarafına çocuğun videosunu koyuyorlar, diğer tarafa kendilerini.
Çocuk titrerken bazıları ağlıyor, bazıları üzgün suratla sadece bakıyor.
Düşünebiliyor musunuz, küçücük bir çocuğu videolarına alet ediyorlar.
O iddiaların bazıları da çirkince olur.
Şimdi diyorlar ki, deprem bölgesine gidip kendisini ‘TT’ yani trend yaptıranlar var.
Bir kadın popçumuz deprem bölgesine geleceğim deyip son dakika gelmedi.
Yardım edeceğim deyip yardım etmeyen çok ünlü isim oldu. Çocuklarla fotoğraf çektirip bunu PR malzemesi yaptılar.
Yaşadığımız normal bir durum değildi.
O yüzden ben böyle iddiaların havada asılı kalmaması taraftarıyım.
Bilen isim versin...
New York’ta bir konser düzenlediklerinden ve toplanan 40 bin doların kampanyaya bağışlanacağından bahsetti. Sonrasında “Meltem Cumbul’dan 40 bin dolarlık bağış” haberleri çıktı medyada.
Güzel hareket dedik, helal be dedik, işte sanatçı duyarlılığı bu dedik.
Meğer olay çok başkaymış.
Organizasyonu düzenleyen firma da bir açıklama yaparak, “Türkiye ve Suriye’ye destek için 40’a yakın müzisyen ve 600 katılımcıyla konserler yapıldı. Türk ve Suriyeli sanatçıların sahne aldığı gecelerde 40 bin dolar toplandı. Toplanan paralar Turkish Philanthropy Funds ve Basmeh & Zeitooneh vakıflarına gönderilecek, eşit şekilde hem Türkiye hem de Suriye’ye ulaştırılacak” dedi.
Ve yine o açıklamada “Meltem Cumbul bu konserlere, sadece Fahir Atakoğlu ile birlikte iki şarkı söyleyerek katkı sağlamıştır. Yapılan prodüksiyonla organik bağı yoktur. Yanlış anlaşılma olduğu kanısındayız” cümlelerine yer verildi.
Ah be Meltem Cumbul... Senin bu yanlış anlaşılmayı hızlıca düzeltmen gerekmez miydi...
“Bit artık 2022, gel 2023” dedik.
“Hayatımızın değiştiği bir sene olsun” diledik.
"İş ver, para ver, sağlık ver, aşk ver" dedik.
Sonra şubat ayı geldi. "İyi gel şubat, güzelliklerle gel şubat" methiyeleri başladı.
Aksi gibi hep de karşıydım böyle dileklere ben.
Bir şeye çok fazla anlam yüklememe taraftarıyım çünkü.
Bakın işte o büyük umutlarla baktığımız senenin daha başında neler yaşadık.