Onur Baştürk

Sabahın beşinde...

4 Kasım 2020
Sabahın beşinde pat diye uyandım.

Garip, kaç zamandır öyle.
“Çünkü rüyalarım tam o saatte bitiyor” diye kendimle dalga geçtim.
Sabahın beşi, gıcık bir saat.
Tekrar uyusam mı diyorsun ya da kalkıp hayata başlasam mı?
Ve sonra hızla akan düşünceler nehrinde buluyorsun kendini:
Misal, oturduğum apartmanı düşündüm.
Ne kadar sağlam acaba diye.

Yazının Devamını Oku

Bu kış neredesin

2 Kasım 2020
Koronanın en çok yaradığı şey iç turizm olabilir.

Yazın memleketin sadece güneyine değil, farklı bölgelerine gidip keşfedenler bu kış da aynı şeyin peşinde koşacak.
Şimdilerde en çok duyduğum şey bu zaten:
“Kışın Kapadokya’ya mı gitsek?”
Evet, belli ki Kapadokya en çok tercih edilen yerlerden biri olacak. Otel alternatiflerinin çeşitliliği dolayısıyla.
İkinci sırada şehirlere yakın, arkadaş grubuyla beraber konaklanıp kapatılabilecek küçük oteller var. Üçüncü sırada kayak otelleri.
Dördüncü sırada ise yine güneydeki tatil beldeleri var. Hatta bu kez “gidip de dönmeyenler” çok olacak güneyden. Şu sıra mesela Bodrum’un kış nüfusunun geçen yıla göre çok daha fazla olacağı konuşuluyor.
Tabii tüm bunlar son dakikada bir şehirler arası seyahat yasağı gelmezse geçerli olacak...

Büyük sıfırlama

Yazının Devamını Oku

YouTuber’ların lüks otomobilleri

1 Kasım 2020
Daha önce Enes Batur’un lüks otomobili gündeme gelmişti.

Şimdi de Danla Bilic 1 milyon 350 bin liralık cipi ile konuşuluyor.
Elbette YouTuber’lar iyi kazanıyor, bunda tuhaf bir şey yok. Bu olaydaki tek hayal kırıklığı şu: Yeni nesilden umutluydum ben.
Daha farklı bir yaşam tarzları olur, başka şeylerin peşinde koşarlar diye umuyordum.
Gayet yanılmışım. İyi para kazanınca ilk akıllarına gelen hemen en havalısından pahalı bir araba sahibi olmak.
Demek ki anne babalarından farklı düşünmüyorlar.
Kendilerini böyle iyi hissediyorlar.
Üzücü.

Nusret’in

Yazının Devamını Oku

O belgeseli izledikten sonra herkesin sorduğu soru

31 Ekim 2020
David Attenborough’nun belgeselini izlemiş olanlarda hep aynı duygu:“Acaba ben dünya için ne yapabilirim?”

Belgeselin ilk 1 saatinde aslında bildiğimiz, o üzücü şeyleri söylüyor Attenborough.
Dünya giderek ısınıyor, mercan resifleri ölüyor, ormanlar yok oluyor...
Ama sona doğru çözüm önerilerini sıralayınca diyorsun ki, “Aslında dünyanın yeniden eskisi gibi olması o kadar da zor değilmiş”.
Bu arada Attenborough’nun belgeselde değil ama “Başka ne yapılmalı?” diye soranlara söylediği bir şey daha var:
“Her türlü israfı durdurun. Güç israfını, yiyecek israfını ve plastik israfını.”
Durdurulamayan noktada atıklar ne yapılmalı peki?
Deezen’da okudum. 21’inci yüzyılın zeki tasarımcıları bu konuda hepimize ilham veren türden işler yapıyormuş meğer.

Yazının Devamını Oku

Kenan ve Beren’in yıllar önceki ‘fanus gecesi’

30 Ekim 2020
Tam da herkesin yaşadığı gibi bir ilişki yaşıyorlar.

Kırılıp dökülmeleriyle, birbirlerine bazen aşırı yakın bazen de aşırı uzak olmalarıyla, kopmak isteyip de bir türlü kopamayan halleriyle...

İlişkilerinin, evliliklerinin başlangıcı pek romantikti ama, tipik bir ünlü âşık çift masalı hiç olmadı onlarınki.

Beren Saat ve Kenan Doğulu çiftinden bahsediyorum.

L’Officiel Dergisi’ne verdiği röportajda şöyle söylemiş Beren:

“Hayatını yalnız yaşıyorken, bir gün biriyle tanışır ve evde hissedersin.

Tam olarak hangi evde olduğunun da bir önemi kalmaz.

Bizim öyle oldu.

Çok güldük, çok eğlendik, dans ettik, çok saçmaladık.

Yazının Devamını Oku

Adadan bildiriyorum

28 Ekim 2020
En son pandemi öncesi gittiğim Şişli’deki bomontiada (neden o ‘b’yi küçük yazarlar, yıllardır çözemedim), etrafını sarmalayan Dubai gökdelenlerinin ortasında bir Berlin havasındadır her daim.

Telaşa mahal yok, bu hava aynen devam ediyor.
Evet, Babylon açık değil.
Ama Monochrome ve The Populist’in açık alanları burayı canlı tutmaya devam ediyor.
Önceki gün Mamut Art Project dolayısıyla yolum düştü bu ‘adaya’.
Monochrome’un en üst katı Mamut’a ayrılmış.
Bu yılki 1500 başvurunun arasından seçilen sanatçılar ve işleri sergileniyor o katta.
Düzenlenmeyi Studio Mada yapmış.

Yazının Devamını Oku

Hafta sonu şehir nasıldı

26 Ekim 2020
Sosyal hayat kelebeğiniz hafta sonu uçtuğu noktalardan mini gözlem raporu paylaşıyor. Buyurunuz...

◊ Tabii ki bir numaralı gündem virüstü. Bin kez “Çember daralıyor” cümlesini işittim.
Ek olarak, korku filmlerine layık şu cümleyi: “Kaçış yok, hepimize bulaşacak”.
◊ En dikkat etmeyen bile artık korkmaya, çekinmeye başlamış, “Bir süre evden çıkmasam mı?” diyordu.
◊ Buna rağmen hafta sonu gittiğim çoğu mekan kalabalıktı. Elbette herkes açık alanı olan yerlerde oturuyordu.
◊ Ben de açık alanı olan yerlerde sosyalleştim. Cuma gecesi Kadıköy’deki DoubleTree by Hilton Otel’in tepesinde konuşlanmış Hood’un terasında.
Cumartesi ise önce Kemer Country Club’ın kafesindeki balkonda, sonra Bebeköy’deki Momo’nun açık alanında.
◊ Uçuk kaçık tasarım maskesiyle birkaç kişi, “Hatırladınız mı, şurada tanışmıştık” diyerek yanıma geldi.

Yazının Devamını Oku

Aslında iki kadını birden sevmiyor

25 Ekim 2020
Herkesin dilinde “Sadakatsiz” dizisindeki o vurucu konuşma var.

Hani Caner Cindoruk’un oynadığı Volkan karakteri şöyle bir konuşma yapıyor ya:
“Evli olmak âşık olmaya engel değilmiş.
İkisini de aynı anda seviyorum ama başka türlü, başka yerden...
İnsan aynı anda iki çocuğunu sevebiliyor aynı ölçüde. Niye iki kadını sevemesin?”
Karşısındaki, “Nasıl olur böyle bir şey? Delirdin mi?” diye tepki gösterince Volkan bu kez şöyle diyor:
“Beni anlamıyorsun. İnsan yaşamadan anlamıyor.”
Doğruya doğru, söylediği sözler tartışma yaratsa da Volkan karakterini gayet samimi buldum ben.

Yazının Devamını Oku