Onur Baştürk

Aralık ayında İstanbul’a hazır olun

12 Ekim 2020
Contemporary İstanbul Vakfı Başkanı Ali Güreli’yle cumartesi günü Nişantaşı Sofa Otel’in altındaki Leon’da buluştuk.

Kasım sayında yapılacak Step ve aralık ayındaki Contemporary İstanbul üzerine sohbet ederken sürpriz bir projenin varlığını öğrendim konuşmamız sırasında: “December in İstanbul”, yani “Aralıkta İstanbul”.
Güreli ve ekibi şu fikirden yola çıkmış:
İstanbul’un turizmini dört koldan yapılacak etkinliklerle hareketlendirmek, şehrin enerjisini yükseltmek...
Bu amaçla, 14 Aralık’ta ön izlemeyle başlayacak sanat fuarı Contemporary İstanbul öncesi hem gastronomik etkinlikler hem de şehrin büyük alanlarında yapılması hedeflenen bir ışık festivali de işin içine katılarak “Aralıkta İstanbul” projesi oluşturulmuş.


IŞIK FESTİVALİ İÇİN

Yazının Devamını Oku

Hangi mekanlar daha çok iş yaptı

11 Ekim 2020
Geçtiğimiz günlerde bir mekan sahibiyle konuşuyordum.

Dedi ki, “Ağustos ve eylül aylarında geçen yıl yapmadığımız kadar çok iş yaptık.
Hatta geçen yılı geçtik diyebilirim.”
Şaşırdım tabii.
Elbette genelleme yapmak doğru değil.
Bazı mekanlar da tam aksine, iyi iş yapamadığı için zor durumda.
Hatta kapananlar da oldu.
Ama anladığım kadarıyla sadık müdavimi olan, özellikle de orta ve üst gelir grubuna hitap eden mekanlar pandemi döneminde daha çok iş yaptı.

Sosyal mesafe seperatörleri

Yazının Devamını Oku

Şevvallerin öyle konuşmasının nedeni

10 Ekim 2020
Ajans çalışanlarının ya da herhangi bir şirkette, yani o popüler deyişle kurumsaldakilerin kendilerine özgü bir dili vardır.

Onlar toplantı ‘set’ eder, dosyayı ‘attach’ ettin mi der, ‘follow up’ ettin mi diye konuşur, ‘report’ edelim dillerinden düşmez, inanılmaz ‘urgent’ diye telaşlanırlar, ‘case’ üzerinde çalışalım derler ve bir de ‘heads up’ verirler.
Türkçe İngilizce karışık bir dilleri vardır yani.
Bazısı bunu çok abartır, bazısı gerçekten o kelimenin Türkçesini dahi unutmuştur.
Bir başkasına tuhaf ya da özenti görünen o karmaşık dil, aslında o dünyada yer etmenin gizli bir koşulu gibidir. O şekilde konuşmazsan kulübe giremezmişsin gibi...
Böyle konuşmazsan kendini global hissedemezmişsin gibi...
Şevval Şahin’in Pelin Kaya’yla yaptığı röportajda peş peşe İngilizce kelime kullanması konuşuluyor günlerdir.
Şevvallerin dünyası da aslında kurumsalların dünyası gibi.

Yazının Devamını Oku

Unuta unuta atıyorum buluta

9 Ekim 2020
Doğruya doğru, uzun süredir baştan sona dinlediğim bir Türkçe pop albümü olmamıştı.

Keza albüm de azdı. Ortalık single kaynıyordu.
Hande Yener’in Carpe Diem albümünü ise baştan sona dinledim, yetmedi bazı şarkıları gün içinde tekrar tekrar dinlemek geldi içimden.
Bunun birkaç nedeni var:
Albümün kendi içinde bir bütünlüğe sahip olması.
O bütünlükteki en büyük paya sahip kişi ise albümdeki bazı şarkılarda besteci olarak imzası bulunan, aynı zamanda 8 şarkının aranjesini üstlenen Misha.
Onun bakış açısı sayesinde albüm başka bir seviyeye taşınmış kendiliğinden.
Bu da kıymetli: Son tahlilde şarkılara nasıl bir elbise dikileceğine karar verenler aslında aranjörler. Belli ki terziliği konusunda özgür bırakılmış Misha.

Yazının Devamını Oku

Yokluğumda...

7 Ekim 2020
Seda Sayan, estetikçi Cem, çok “Dark” İbo Show, teknesinde yan yatan Sıla, hollandez sos Şeyma Subaşı, swinger baskını, Nusret ve Nusret, ayrıca Hande Yener “Aşk Sandım”. Bu yazıda ilginç bir şekilde hepsi var!

O eski Mustafa Sandal şarkısı gibi, beş günlük mini yokluğumda çok kitap okuyup şöyle mırıldandınız yüzde binbeşyüz eminim:

“Aradım, neredesin nerede? Ara sıra resmine dokunup ağladım, neredesin nerede?”

Kendimin yokluğunda ben hiç kitap okumadım.

Ve fakat Instagram’da geçirdiğim süre bin saati geçmiştir.

YouTube’un derin kuyularını saymıyorum bile.

Bu yüzden aklımda kalan şeyler darmadağınık.

Birinci sırayı Seda Sayan’ın Fransız askısı görüntülerine veriyorum ama.

Hatırlatmak vazifemdir: 

Yazının Devamını Oku

Yarım tablo meselesinde kim haklı?

30 Eylül 2020
Son üç gündür güncel sanat piyasası Alican Leblebici’nin yarım tablosunu konuşuyor.

Kaçıranlar için çıkan kısmın özeti şu:
Leblebici’nin MMXI adlı eserini satın almak isteyen koleksiyoner pandemiyi öne sürerek 17 bin liralık fiyat üzerinden yüzde 50 indirim istiyor.
Leblebici kabul ediyor ama kendi ifadesiyle koleksiyonerin sözleri bir hançer gibi yaralıyor onu.
Bundan sonrası ilginç: Leblebici eserinin yarısını kesip gönderiyor koleksiyonere.
Elbette yarım tabloyu gören koleksiyoner şok!
Hemen Leblebici’yi arıyor, “Neden yarım?” diye.
Sanatçı da şu yanıtı veriyor:

Yazının Devamını Oku

1 milyon pound’luk OMM’nin ödülü

28 Eylül 2020
Eskişehir’deki Odunpazarı Modern Müze (OMM) tam da birinci yılını doldurduğu bugünlerde sessiz sedasız bir ödül kazandı. Ödül İngiltere’den.

Kültürel miras alanında dünya çapındaki girişimleri onurlandırmak amacıyla düzenlenen “Museums + Heritage Awards”tan.
OMM bu ödül töreninde 1 milyon pound’un üzerinde yatırım yapılan Uluslararası Proje Ödülü’nü kazandı.


Bu önemli bir şey; çünkü dünyanın farklı şehirlerinden kısa listeye kalan dört müzeyi geride bıraktı OMM.
MoMA, Oxford Müzesi, Royal Collection Trust gibi önemli kurumların da ödül töreninin diğer kategorilerinde aday gösterildiğini ekleyelim.
Bu arada ünlü Japon mimar Kengo Kuma’nın imzasını taşıyan OMM’yi açıldığı bir yıl içerisinde 166 bin 321 kişi ziyaret etmiş.

“Bazlama surat” naif kaldı

Yazının Devamını Oku

Yine yeşillendi Türkçe rap dalları

27 Eylül 2020
Duruldu galiba derken Türkçe rap yeniden taştı akarsu yatağından.

Misal - 1:

Acun Ilıcalı olaya el atmış, yarışma düzenliyor.

Türkiye rap’çisini arıyor yarışması için başvurular başlamış.

“Tamamen özgürsünüz” sloganıyla!

İyi de rap’çiler sıkça argo ve küfür de kullanıyor şarkılarında.

Ekranda o sözler sürekli ‘bip’lenecek mi yani?

Dahası, rap’çilerin hızına bip makinesi nasıl yetişecek?

O kadar hızlı söylüyorlar ki...

Yazının Devamını Oku