Sabahın beşinde...

Sabahın beşinde pat diye uyandım.

Haberin Devamı

Garip, kaç zamandır öyle.
“Çünkü rüyalarım tam o saatte bitiyor” diye kendimle dalga geçtim.
Sabahın beşi, gıcık bir saat.
Tekrar uyusam mı diyorsun ya da kalkıp hayata başlasam mı?
Ve sonra hızla akan düşünceler nehrinde buluyorsun kendini:
Misal, oturduğum apartmanı düşündüm.
Ne kadar sağlam acaba diye.
“Zemini kayalık buraların” dedi içimdeki kolaycı ses.
Mantıklı olan öteki ses dedi ki, “Hayli geç oldu ama bence bir araştır bu konuyu”.
Önceki gece arkadaşlarımla depremi konuştuk bir masada.
“Ben bu konuda kaderciyim” dedi aramızdan biri, “Her yerde yakalanabiliriz”.
“Doğru ama” dedim, “Böyle oturup bekleyelim mi yani?”
Yakalanmak demişken, eşikte bekleyen bir de korona kabusu var.
Dün bindiğim taksinin şoförü dedi ki, “Abi muhasebeciyle sesli görüşme yapabilir miyim, acil bir durumum var”.
“Tabii” dedim. Sesli görüşmede muhasebecinin şoföre ilk sorusu şuydu:
“İyileştiniz mi?”
Taksi şoförü yanıt verdi, “Evet atlattım çok şükür, bugün trafiğe çıktım”.
Bunu duyunca gayriihtiyari camı açtım. Sonra da bunu yaptığıma utandım.
Ayıp mı ettim acaba diye...
O sırada saate baktım, sabah 7 olmuş.
En güzeli yeniden uyumak dedim.
“Bir uyuyup uyanalım” diyen şarkıdaki gibi.
Ama uyuyup uyanınca da uykuda gibiyiz hep: Uyurgezerler.
Bir tek, onu anladım.

Haberin Devamı

Onu benim gibi olmaya mecbur etmeden...

Psikiyatrist Kemal Sayar’ın Fikir Turu sitesinde yayınlanan bir yazısı var.
Her şeyden önce yazının başlığı umut verici:
“Türkiye’yi güzelleştirecek bir hayal egzersizi”.
O yazının bir yerinde “Radikal empati”den bahsediyor Sayar:
“Bir konuşma ahlâkına muhtacız. Radikal empati ötekinin bütün farklılığına rağmen onun acısını anlamaya ve dinlemeye çalışmak demek.
Onu benim gibi olmaya mecbur etmeden. İyilik burada başlıyor”.
Sayar’ın yazısından önce, İzmir depreminin akabinde hâlâ Cadılar Bayramı partisi yapmayı düşünebiliyor olanların davranışını “yersiz” bulmuş, kızmıştım.
Sayar’ın yazısından fikrim değişti.
“Onu benim gibi olmaya mecbur etmeden” diyor ya yazıda.
Sırf bu yüzden.

2020 geçince her şey bitecek mi

Haberin Devamı

Yalnız değilsiniz, herkes 2020 yılının bir an önce bitmesini diliyor.
2021’de her şey bir anda düzelecekmiş gibi.
Rakamlara bağlı olmamız hepten tuhaf ama umut işte.
Ya da kendini kandırmak.
Neyse, herkes gibi ben de 2021 gelse diye bekliyorum.

Yenilere tutunmak

En iyisi yeni çıkan şarkılara tutunmak...
Misal:
◊ Hande Yener’in son albümü hâlâ dinlenebilecek en iyi Türkçe albüm.
◊ Sam Smith’in “Love Goes” adlı yeni albümü de keşfe değer.
◊ Mahmut Orhan’dan yeni bir tekli geldi: “In Control”.
İlk dinleyiş gözlemi: Evde kendi kendine bardaymış gibi salınıyorsun, pek hoş.
◊ Gaye Su Akyol’dan üç şarkılık bir EP geldi: “Yort Savul: İsyan Manifestosu”.
Beşinci dinleyiş gözlemi: “Bittim ama tamamlanmadım” ve “Şerefe” şarkıları tam demlenmelik, “Bu da geçer” diye içlenmelik, dostlar masasında kederlenmelik...

 

 

Yazarın Tüm Yazıları