Paylaş
Belgeselin ilk 1 saatinde aslında bildiğimiz, o üzücü şeyleri söylüyor Attenborough.
Dünya giderek ısınıyor, mercan resifleri ölüyor, ormanlar yok oluyor...
Ama sona doğru çözüm önerilerini sıralayınca diyorsun ki, “Aslında dünyanın yeniden eskisi gibi olması o kadar da zor değilmiş”.
Bu arada Attenborough’nun belgeselde değil ama “Başka ne yapılmalı?” diye soranlara söylediği bir şey daha var:
“Her türlü israfı durdurun. Güç israfını, yiyecek israfını ve plastik israfını.”
Durdurulamayan noktada atıklar ne yapılmalı peki?
Deezen’da okudum. 21’inci yüzyılın zeki tasarımcıları bu konuda hepimize ilham veren türden işler yapıyormuş meğer.
Mesela Hollandalı tasarımcı Sanne Visser.
Nüfus artışıyla daha da bol hale gelen bir doğal malzeme olduğunu keşfetmiş:
İnsan saçı!
Visser saç atıkları toplamak için uzun süre tüm Londra kuaförlerinin etrafında dolaşmış. Peki ama neden?
Saçları önce ipliğe dönüştürmüş Visser.
Sonra onlarla çanta, ağ, tırmanma ipleri yapmış. Hatta salıncak yapmak için düğümleme, makrome ve dokuma tekniklerini kullanmış.
Bir başka tasarımcı, Aimee Bollu. Size ya da bana çöp gibi görünen kentsel peyzajdaki
kalıntıları, atıkları toplamış ve onları herhangi bir sanat galerisinde sergilenebilecek kalitede parçalara dönüştürmüş.
Studio Nito’dan Tobias Juretzek. Kullanılmış, atık giysilerden sandalye yapmış.
Hem eski kıyafetlerin hatırasını yakalamak hem de attığımız şeylerin değerini gösterip israfı yüzümüze vurmak için.
Bitmedi...
Dirk van der Kooij eline geçen her şeyi (CD kutuları, zirai tüpler, çikolata kapları) eritmiş ve bunları mobilya ya da aydınlatmaya dönüştürmüş.
Ve The New Raw adlı tasarım stüdyosu. Atık plastikleri önce öğütmüş, sonra da 3D print teknolojisi sayesinde halka açık mobilya koleksiyonları yaratmış.
Dünyayı mimarlar mı kurtaracak?
New York, Londra ve Barselona merkezli mimar, tasarımcı, şehir planlamacısı, peyzaj profesyoneli, iç mimar, ürün tasarımcısı ve araştırmacılardan oluşan bir grup BIG.
Dünya üzerinde çok sayıda projeye dahiller.
Hatta en son Malezya’daki Penang Adası için sundukları “BiodiverCity” projesi daha başlamadan çevre sorunlarına getirdiği farklı çözüm önerileriyle acayip sükse yaptı bile.
Projeleri bir yana, BIG’nin bugünlerde dikkat çeken bir yanı daha var.
O da, şirketin kurucusu Danimarkalı mimar Bjarke Ingels’in Time Dergisi’ne verdiği röportaj.
Ingels röportajda Dünya gezegeninde sürdürülebilir bir insan varlığının mevcut teknolojilerle elde edilebileceğini kanıtlayacak bir proje sunmuş:
Masterplanet.
Özetle diyor ki, “Bir şehri planlayan bir mimar gibi dünyaya yaklaşıp çevre sorunları bütüncül bir şekilde ele alınırsa, tahmini 10 milyar insan bile yüksek bir yaşam kalitesinin keyfini çıkarabilir”.
‘Masterplanet’in tezinin merkezinde ise şu var:
Her ülkeye yenilenebilir enerji sağlamak için tek bir elektrik şebekesinin oluşturulması.
Ingels ayrıca, dünyadaki tüm güneş panelleri birbirine bağlıyken gezegenin gün ışığı olan tarafının gece tarafına sonsuza kadar güç sağlayabileceğini de öne sürüyor.
Unutmadan: Ingels, Masterplanet’in ilk taslağını gelecek yıl yayınlayacak.
Paylaş