Paylaş
Şimdi de Danla Bilic 1 milyon 350 bin liralık cipi ile konuşuluyor.
Elbette YouTuber’lar iyi kazanıyor, bunda tuhaf bir şey yok. Bu olaydaki tek hayal kırıklığı şu: Yeni nesilden umutluydum ben.
Daha farklı bir yaşam tarzları olur, başka şeylerin peşinde koşarlar diye umuyordum.
Gayet yanılmışım. İyi para kazanınca ilk akıllarına gelen hemen en havalısından pahalı bir araba sahibi olmak.
Demek ki anne babalarından farklı düşünmüyorlar.
Kendilerini böyle iyi hissediyorlar.
Üzücü.
Nusret’in
videosunda başka
bir şey gördüm ben
Nusret satın aldığı Park Hyatt Oteli’ni 30 milyon küsur takipçisine tanıtmak için bir instagram videosu çekmiş.
Videonun bir yerinde üzerindeki bornozla atlıyor yatağa.
Atletizmdeki sırıkla atlama kategorisindeki gibi hayli havalanarak. Doğal olarak bornoz da biraz havalanıyor.
İşte o günden beridir videonun bu kısmı konuşuluyor.
Orası burası görünmüş diyerek ayıplayan; rezalet, skandal diyerek coşan var ama ben videoyu izlerken bir şey göremedim.
Herhalde tekrar tekrar izliyorlar, bilemem.
Benim asıl gördüğüm videodaki o baştan aşağı korkunç görgüsüzlüktü.
Herhalde bunu görmezden gelmek istiyoruz.
Elbette Nusret’in kendi oteli, dilediği yere konumlandırır otelini.
Ama bir dönem İstanbul’un en cool oteliydi Park Hyatt.
Yazık oldu tarihi bina içinde konuşlanmış bu uluslararası zincire.
Eda’nın altın kulağı
◊ Yakışmış. Burun versiyonu çıksa kesin alırım. Niyeyse?!
◊ Ama bunun yüze takılan maskesi çıksa o da kesin tutar.
◊ Eda Taşpınar’a “Sevgiliniz mi aldı?” diye sormuşlar. Ne ayıp yahu, kadın kendine alamaz mı?
Ünlü kadınlara illa sevgilileri mi alır hediyelerini?
Belirsizlik ve endişeye alıştık
Tam 8 ay olmuş.
Her şey martta başladı ve “insan her şeye alışıyor” diyoruz ya. Alıştık hakikaten.
Önce eve gelen tüm market ürünlerinin ambalajlarını özenle sabunladığımız günleri yaşadık.
Kimselerle görüşmedik. Evde yaşamak hoşumuza gitti hatta. Her gece Zoom’lar, Houseparty’ler, Melikşah ve Bartu’yla bol geyikli randevular...
O günler bitti; birden yaz geldi ve hoop bu kez tam tersine açıldık saçıldık. Hele güneyde her şey bitmiş, sona ermiş gibiydi.
Ama sohbet konularının ilk gündemi olmaya yine devam ediyordu korona.
Sonra şehirlere dönüldü.
Mekanlardaki masalar sosyal mesafeli mi muhabbetini yaptık, “Neden maskesiz dolanıyorlar” diye etrafımıza çemkirdik, gece 12’de müzik sona erince bozulduk, sonra da ev partilerini konuştuk.
Şimdi ise başka bir dönemi yaşıyoruz.
“Sıra bana geliyor” esprileri, korku filmindeki psikopat katilin herkesi öldürdükten sonra sona kalanların peşine düşmesi gibi “Çember daralıyor” lafları...
Yerleşik hale gelen şu oldu:
Belirsizlik ve endişeye alışmamız...
Paylaş