Asya’yı canlandıran Cansu Dere’nin karabiberi yemeğine uzun ve sakin bir şekilde boca ettikten sonra “Acıyı seviyorum biliyorsun” demesi.
Çünkü...
◊ Masadaki gerginliğin doruk noktasına ulaştığı bir andı.
◊ Asya’nın eteğindeki taşları bir bir ortaya dökmesine hazırlandığı bir andı.
◊ Ve dahası: Masadaki “eski normal”den “yeni normal”e geçişin başladığı bir andı.
Yeni ve eski Türkçe pop
Özellikle hafta sonları uzun saatlere kadar yayılan bir durum bu.
Hafta içi avokadolu yumurtası ve ‘americano’sundan vazgeçmeyen, ‘hep fit kalmalıyım’ düşüncesinde olan bile hafta sonu kahvaltı sosyalleşmesi olduğunda kendini pişilerin, simitlerin, reçellerin, türlü peynir çeşitleri ve menemenlerin havada uçuştuğu bir masada mutlu mesut bulabiliyor.
İlki ne kadar bireysel ve hızlıysa, diğeri, yani serpme olan bir o kadar kalabalık ve ‘uzun oturmalık’.
O zaman hafta sonu kahvaltıya nereye gitsem diye düşünenlere gelşin:
◊ SERPMECİLERE: Karacabey Künefe (Maltepe), Vosvos Cafe (Beykoz), Ethemefendi Kahvaltı, Galata Galista, Kanlıca Teras, Emek Cafe (Yeniköy), Çeşme Bazlama Kahvaltı (Nişantaşı), Nezih Kebap (Rumelihisarı), Cabbar (Nişantaşı), Sade Kahve (Rumelihisarı).
İki gün, hatta bir gün sonra şöyle bir telefon gelebilir:
“Bindiğiniz uçaktaki yolculardan biri pozitif çıktı. Lütfen bulunduğunuz yerden 14 gün boyunca ayrılmayın.”
Bir arkadaşımın iş arkadaşının başına geldi:
İstanbul’dan İzmir’e uçakla gitti.
İki gün sonra bu telefonu alınca İstanbul’a geri dönemedi.
İşi ve ailesi İstanbul’da olduğu halde...
14 gün boyunca İzmir’de kaldı.
Tek hareket sanatta var.
Mamut Art ve Artweeks Akaretler organizasyonları daha yeni bitti.
Özellikle Mamut Art’ta keşfedilecek çok sanatçı vardı.
Randevulu bir şekilde tüm eserleri gördük, genç sanatçıların hepsiyle tanışamasak da en azından instagram’daki tanıtım videolarını izledik.
Bomontiada’nın ortamı da güzeldi.
Monochrome’un açık alanında kahve içtik, oradan çıkıp ‘Bomonti’nin Lucca’sı Isola’da kokteyl içtik.
Bir yapım şirketi ünlü bir avukatla bu konuda çalışmaya başlamış bile. Anlaşılan o ki, bu “gerçek hayat hikâyesi” akımından dalga dalga tüm meslek dalları nasibini alacak...
‘Ben fiyat konuşmam’
Pazartesi pazartesi herkese Bülent Ersoy coşması diliyorum.
Malum, divalar divası Bodrum’da 40 milyon liraya iki villa aldı ve şöyle konuştu:
“Ben fiyat konuşmam, buna gerek yok. Çok beğendim ve iki villayı da aldım.”
Sadece Bülent Ersoy’a özgü bir şey değil bu aslında.
Bazı insanların sürekli dilindedir bu “Ben fiyat konuşmam” klişesi.
Dile dolanan bir Ajda’nın satılamayan evi vardı (bir türlü satılamayan Adnan Şen malikânesini konuşan Beverly Hills alemine inat bizim ellerin ‘Ajda house’u var, rica ederim).
Bir de Serenay Sarıkaya ve Cem Yılmaz ilişkisi var dile dolanmaktan kördüğüm olan.
O ilişki de bitmiş işte.
Hatta haberlere bakarsanız yeni bir “üçüncü kişi” var ortada.
Cem Yılmaz’ın kendisi reddetti ama magazin diyarları ısrarla üçüncü kadını sürüyor satranç tahtasının üstüne Serenay’a alternatif olarak.
Cem aslında ondan hoşlanıyormuş, vesaire.
Serenay’a da sormuşlar, “Takipten çıkmışsınız o üçüncü kişiyi” filan filan.
◊ Önce yolculuğu sorayım Özlem. 10 saatlik uçuşta hiç mi endişelenmedin?
- Evet tehlikeli bir iş. Sonuçta yurtdışında hastalanmak da var, ama seyahat tutkum ve cesaretim korkuma üstün geldi. Korunduktan ve tedbiri elden bırakmadıktan sonra endişelenecek bir şey yok aslında. Mesela İstanbul’daki birçok arkadaşım korona oldu. Neden? Çünkü maskesiz sosyalleşmeler, sarılıp öpüşmeler yüzünden... Bence bu Amerika’ya 11 saat uçmaktan daha endişe verici.
◊ Uzun uçuşta yemek olayı nasıl çözülmüş THY’de?
- Sıcak yemek verilmiyor. Paket içinde hazırlanmış sandviç, tatlı, salata gibi yiyecekler uçuş sırasında iki kez servis ediliyor. Yanınızdaki yerken siz yemiyorsunuz. Ama benim yanım boş olduğu için böyle bir problem olmadı.
◊ New York’un sosyal hayatı ne durumda? Korona tedbirleri nasıl?
- Restoranlar belediyeden izin alıp kaldırımlara ya da varsa bahçelerine çadırlar kurmuş. Yani çoğu restoran dışarıda servis veriyor. Restoranlara girerken ateş ölçülüyor, kimlik bilgileri ve telefon/adres alınıyor. Herhangi bir şey olursa bilgi verip takip etmek için... Mekanlarda masa sayısı üçte bir oranında inmiş.
Dışarıda yeri olmayan işletmeler ise masa aralarına cam bölme koymuş.
Ayrıca restoranlarda maskenizi ancak masaya oturunca çıkartabiliyorsunuz.
Çünkü kimse içeriye, dört duvar arasına girmek istemiyor, tedirgin oluyor.
Dün akşam mesela tam öyle bir yerdeydim.
Bir mekanın önü açık, üstü kapalı bölümünde.
Bir anda tüm masalar doldu taştı.
Baktım, içerisi bomboş.
Bir süre sonra arkadaşımla içeriye geçtik. Tam tersini yaptık yani.
Çünkü bir an içerisi daha güvenli geldi!