19 Nisan’da ön izlemesi gerçekleşecek Bienal, 23 Nisan’da açılacak ve 27 Kasım tarihine kadar devam edecek.
Küratör Cecilia Alemani’nin “pandemi bienali” olarak tanımladığı Venedik Bienali’nin atıfta bulunduğu ve aynı zamanda büyük sergiyi oluşturan motivasyon kaynağı ise ünlü sürrealist ressam Leonora Carrington’ın oğullarına anlattığı hikâyelere eşlik etsin diye yaptığı çizimler, yani “Düşlerin Sütü”.
Dolayısıyla Bienal’deki ana damarı şöyle özetlemek mümkün:
Sürrealizm ve kadın sanatçıların öne çıkarılması...
Venedik Bienali’nin Türkiye Pavyonu’nda ise İKSV organizasyonuyla Füsun Onur’un “Evvel Zaman İçinde” adlı sergisi yer alacak.
Aslında Venedik Bienali bu yıl pek çok ilki yaşayacak.
Elbette ilk konumuz benim de çok şikayet ettiğim ve sürekli yazdığım, bazı taksi şoförlerinin yolcularla ücret pazarlığı yapmaya kalkışması meselesi oldu.
Bu olay birkaç kere başıma geldi.
50 liralık mesafeye “200 liraya giderim” diyen çılgınlar da oldu.
20 liralık yere 100 lira karşılığında gitmek isteyen de...
Neyran Bahadırlı bu tür pazarlık olaylarının mutlaka geri bildirilmesini istediklerini söylüyor.
Böylece şoförleri hemen uyardıklarını ve ikinci kez yapılırsa şoförün sistemden çıkarıldığını belirtiyor.
Acaba boyamasa saçı nasıl görünür?
Beyazlar ona yakışmaz mı?
Şu da var:
Uzun süre saçını boyamaya alışmış biri bir anda boyayı bıraksa kendini kötü hissedebilir tabii.
Mesela Okan Bayülgen’i beyaz saçlarıyla kuaförde gördüğümde tanıyamamıştım.
Sonra saçını boyatmış ve yine bildiğimiz, tanıdığımız Okan’a geri dönmüştü.
Öte yandan son videosunda saçı gerçekten protez gibi duruyor Tarkan’ın.
Ajda Pekkan’ın metroya binmek istemesi gibi mucizevi bir durum benim için. Bunu yapmayı epeydir istiyordum ve sonunda üşenmedim, başardım.
Ne de olsa hayat, küçük gururlardan ibaret.
Uzun süredir kürek çeken arkadaşım Arda’yla Haliç’in Sütlüce tarafına geldiğimde şaşkınım. Denizin üstü kürek sporu yapanlarla kalabalık olduğu kadar karada sırasını bekleyenler de hayli fazla.
Haliç Kürek Kulübü’nün kurucusu Fırat Fırat’la tanışıyorum ve hemen antrenör Yasemin Hoca’yla denize çıkacağımı söylüyor. Belli etmiyorum ama azıcık geriliyorum galiba... Yasemin Hoca önce tekneye nasıl bineceğimi anlatıyor sonra da küreğin genel mantığını.
Yavaş yavaş karadan ayrılıp Haliç’in ortalarına geldiğimde anlıyorum; bileklerimi çok fazla kasmışım, şimdiden ağrımaya başlıyorlar. Yasemin Hoca moral veriyor, “İlk kez çıkıyorsun, olur böyle şeyler...”
Sonra bir ara ritmi tutturur gibi oluyorum.
Ama bazen küreği suya fazla daldırıyor ve dengeyi kaybediyorum. İşin sırrını bir süre sonra çözüyorum: Ritim. Bir kez ritmi tutturursan suyun üzerinde akıp gidiyorsun.
Jim Jarmusch’un 11 kısa hikâyeden oluşan “Coffee and Cigarettes” adlı ikonik bir filmi vardır. İşte o filmle ilgili Esquire dergisi Jarmusch’la röportaj yapmaya gider.
Röportaj başlamadan önce muhabir Jarmusch’un çay içtiğini görünce şaşırır. Jarmusch şöyle der: “Günde 12 bardağın üzerinde içiyordum. Çok gergin olmaya başlamıştım. Bu nedenle kahveyi yıllar önce bıraktım.”
İstanbul’un yeni nesil kahvecilerinden Petra Roasting Co. kurucusu Kaan Bergsen’in de günde kaç tane kahve içtiğini merak ediyordum. Jarmusch gibi 12 bardağa kadar çıkıyor muydu?
Durum tahmin ettiğim gibi oldu: Günde sadece iki ya da üç tane kahve içiyordu Kaan.
Çünkü Kaan’ın üzerinde meşhur kişisel tarzının en göz alıcı yanı bıyıklarından tut da yüzüne, tavrına, hatta tüm hücrelerine sinmiş, sabahları çarşaf gibi olan nefis bir deniz sakinliği var. O zaman Kaan’la pazar kahvesi tadındaki söyleşimize buyurun...
MEĞER YALNIZ DEĞİLMİŞİM!
Yemeğin kitlesi hayli karma bir topluluktu: İlker Kaleli, Belçim Bilgin, Engin Altan Düzyatan ve Ketche’nin yanı sıra futbolcular Jose Sosa ve Nazım Sanger de masada bulunanlar arasındaydı.
Yemeğin mimarlarından biri ise Mehmet Korutürk’tü.
Pek fazla bilinmiyor, ama Korutürk aslında Vanguart adlı İsviçre kökenli saat markasının kurucu ortaklarından.
Üstelik Doğuş Balbay ve Sinan Güler gibi basketbol starları ve Meryem Uzerli de Vanguart’ın ortakları arasında.
Ortakları arasında Türklerin de olmasıyla dikkat çeken bu markanın başlangıcı ise saat yapımı konusunda uzman iki isme dayanıyor:
Thierry Fisher ve Jeremy Frelechox.
Her ikisi de İsviçre’nin önemli bağımsız saat firmalarının tohumlarının atıldığı, mekanizmalar konusunda ekol olan Audemars Piguet Renaud&Papi’de çalışmış.
Haklı, ama Bodrum her sezon böyle. Bir türlü de düzelmiyor yolları.
Bir yandan tüm bu altyapısız duruma rağmen yeme-içme yatırımları tam gaz Bodrum’da.
Belli ki Bodrum bu yaz da hayli hareketli olacak.
Mesela Ritz-Carlton içindeki Nobu’nun yazlık şubesi Bodrum Loft içinde açılacak.
Şef Yılmaz Öztürk’lü Loft Elia’nın yerine...
Öztürk ayrılınca Loft Elia projesi de kendiliğinden sona ermiş oldu.
Bir başka restoran projesi ise Yalıçiftlik’teki Kempinski Hotel Barbaros Bay içinde açılacak olan Mammamdrau.
Ajda sanki yıllardır bir uzay istasyonunda çalışıyormuş gibi geliyor bana.
O yüzden biz sıradan dünyalıların rutinlerini haliyle merak ediyor.
Son röportajlarından birinde şöyle demiş:
“İstanbul’u gönlümce gezmek istiyorum, ama olmuyor. Mesela Kapalıçarşı’yı, Tahtakale’yi, Perşembe Pazarı’nı ya da Galata’yı gezmek istiyorum ama uzun yıllardır buralara gitmiyorum. İçimde ukdedir bu.”
Ajda’nın ukde zinciri bitmiyor.
Metrobüs, metro ve Marmaray’ı da çok merak ediyormuş, hiç binmemiş.
Biz sıradan dünyalılar haliyle anlamıyor ve tuhaf buluyoruz tabii.