ANONİM KOLEKSİYONERİN MÜZE SERGİSİ
Global sanat piyasası, “NFT sanat piyasasını değiştirdi mi” diye konuşadursun, artık bambaşka bir yeni nesil gerçekle karşı karşıyayız: NFT koleksiyonerleriyle.
Üstelik onlar sanat piyasasının eski jenerasyon koleksiyonerleri gibi ortalıkta dolaşmıyor.
Dahası, isimleri bile belli değil. Kendilerini genelde anonim, gizemli ‘nickname’lerle tanıtıyorlar.
Belki bir kişi, belki de onlarca kişiden oluşuyorlar, o da belirsiz.
Tek bildiğimiz şu: Artık sadece eser toplamıyor, sergilere küratör olarak girip galeri ve müzeleri de domine ediyorlar.
Bin adetten fazla NFT’si olduğu konuşulan, NFT koleksiyonerlerinin en ünlüsü 33’ün yaptığı gibi.
Hemen yan masalarında iki erkek var.
Erkeklerden biri aniden iki arkadaşın sohbetini selamsız sabahsız bölüyor ve şöyle diyor: “Sosyal medyada takip ediyoruz sizi.”
Sosyal medyada takip edilen taraf, “Hı hı” diyor, “Sağ olun”.
Ama adamın canı sohbet etmek istiyor belli ki, bu kadarıyla yetinmiyor.
Kadının tabiriyle, ilkokulda saçını çeken sıra arkadaşı misali “bulaşıyor”.
Peş peşe sorular soruyor, “Ben de şu işi yapıyorum”u araya sıkıştırıyor, buradan sonra nereye gideceklerini merak ediyor.
İki kadın arkadaş 15-20 dakika süren bu konuşmadan sonra, “Ya biz çok önemli bir şey konuşuyorduk” deyip kibarca kendi aralarındaki muhabbete devam etmek istiyor.
◊ KABATAŞ’TAN BEBEK’E 200 LİRA
Şehrin yakın ulaşım tarihinin en garip olayı herhalde buydu:
Taksicilerin baskısıyla faaliyetlerine ara veren Uber’in bir süre sonra sadece taksi çağırabilme özelliğiyle yeniden hizmet vermeye başlaması...
Dünyanın başka hiçbir şehrinde Uber’in taksi aplikasyonuna dönüştüğünü görmedim.
Ya tamamen kaldırıyorlar ya da eski özelliğiyle uygulama yoluna devam ediyor.
Her açıdan ilkleri yaşıyor, yaşatıyoruz.
Orası kesin.
Tamam, eskiden de bu caddede kalabalıktan bazen yürünmezdi.
Ama bu kez bir başkaydı.
Cadde boyunca görüp üzüldüğüm, sayıları çok fazla olan, tam da caddenin ortasına oturmuş dilenen çocuklar...
Caddenin hakimiymiş gibi üzerine üzerine yürüyen erkek grupları...
İki adımda bir darbuka sesleri...
Sürekli montun cebindeki cüzdanı kontrol etme ihtiyacı...
Ve tam da bu tedirgin ve çöplere basmamak için slalom yaparak adımladığım yolun üzerinde gördüğüm ironik “İstiklal Senin” yazıları...
Tünelin sonundaki ışık misali, bu yürüyüş sonunda vardığım yer ise şaşırtıcıydı, sürprizliydi.
Kolay değil, bu bir sanat gerçekten.
Bazen bir bakıyorum; sosyalleşirken elimi kolumu kaptırmışım, karşımdaki ne anlatırsa dinliyorum.
Çünkü insanlar kendilerini anlatmaya çok meraklı.
Hele dinleyen birini bulunca enerjini bitirinceye kadar anlatıyor da anlatıyorlar.
Öyle ki, bir seferinde şunu söylerken bulmuştum kendimi:
“Bunu hiç merak etmemiştim ama olsun dinliyorum.”
ŞEHRİN EN YENİSİ VE POPÜLERİ
Lucca’dan ayrılan Bahadır Gürceer uzun süredir ortaklarıyla beraber üzerinde uğraştığı mekanı Beca’yı hafta içi “kapalı kapılar ardında” açtı.
Kapalı kapılar derken kastım şu: Hafta içi gittiğimde Beca’nın etrafındaki inşaat kapıları henüz kaldırılmamıştı. O nedenle çoğu insan gibi mekanın yanı başındaki Maria’nın Bahçesi’ne sordum, “Beca nerede?” diye.
Meğer önünden geçtiğim inşaat kapılarının arkasındaymış.
Aslında mekanın inşaatı, içi dışı, her şeyi bitmiş tabii.
Ama şimdilik “limitli” bir açılış istediklerinden o kapıları kaldırmamışlar.
Doğruya doğru, böylesi daha gizemli olmuş...
Şimdi dünya bunun daha da ötesine hazırlanıyor.
Çünkü global sanal gerçeklik platformu Decentraland, Metaverse’te yapılacak ilk moda haftasına ev sahipliği yapacak.
Yarın başlayacak Metaverse Moda Haftası 27 Mart’a kadar sürecek.
Okuduklarımdan anladığım şu:
Markalar sanal podyumlarda yürüyen avatarlar üzerinde dijital giysiler sergileyecek.
Davetli olarak girilebilen geleneksel moda haftalarının aksine Metaverse Moda Haftası dünyanın her yerinden insana ücretsiz ve açık olacak.
Saraceno’nun sergisinin en çok ilgi gören yanı yerden 28 metre yükseklikte kurulmuş, örümcek ağını anımsatan tel örgüler üzerinde yürüyen ve uzanan insanlar.
Sergi bu deneyim odaklı yönüyle çok popüler oldu ama popülerliğinin büyük bir kısmını da sosyal medya kullanıcılarına borçlu.
Çünkü sergiden çekilen TikTok videolarından biri 2.8 milyon kişi tarafından izlenmiş.
Şimdi bu tartışılıyor.
Bir serginin TikTok ya da Instagram reels’ı haline gelmesi ne kadar iyi bir durum?
Olaya iyimser bakarsak sosyal medyadaki on beş saniyelik videolar sayesinde sergiler daha çok insana ulaşıyor. Hatta izleyici rekoru kırıyor.
Refik Anadol’un İstanbul sergisinin kapısında oluşan kuyruğu anımsayın.