Dahası, konser çeşitliliği eskisine göre çok daha fazla.
Her tür müziği yapan sanatçı ya da grup sahne alacak bir yer mutlaka buluyor.
Müzisyen açısından durum iyi görünüyor, peki ya izleyici açısından?
Çok sevdiğin üç sanatçının konserine gitmek isteyip en arkada ve en ucuz bileti alsan, üçüne birden ortalama 450 lira vermek zorundasın.
Biraz daha önlerden izleyeyim desen rakam giderek yükseliyor.
Mesela Hakan Altun’un biletleri tükenen Kuruçeşme Arena konserinde fiyatlar 165, 495, 660 ve protokol 1100 lira olarak değişiyor.
Kuruçeşme Arena’nın en makul fiyatlı konseri ise herhalde Sefo’nun konseri.
Sahne önü ayakta biletler 330 lira.
Bazen yarım saat bir şey anlattıktan sonra şöyle diyormuş Bonomo: “Ne?”
Karayel, “En başlarda çok şahsi algılıyorsun, ‘Dinlemiyor musun!’ gibi şeyler yapıyorsun. Hatta bilsen de, o kadar fazla karşılaştığın için tolere de edemiyor olabiliyorsun” demiş konuşmasında.
Öykü için zor ama bana kalırsa Can için ultra konforlu bir durum.
Çünkü bazen hiç ilgimi çekmeyen bir konuyu karşı taraf teklifsiz bir şekilde uzun uzun anlatmaya başladığında ben de öyle yapıyorum.
Dikkat bozukluğu değil de, bilinçli dinlememe hali.
Ama kahretsin, hep yakalanıyorum.
Yüzümden anlaşılıyor ve karşımdaki “Sen beni dinlemiyorsun” diyebiliyor.
“Lucca deniz üzerinde olsa nasıl bir yer olurdu?” sorusundan hareketle tasarlanan Lucca by the Sea retro modern tasarımıyla dikkat çekiciydi, nitekim kısa sürede mekan ilgi odağı oldu.
Cem Mirap bu sezon Lucca by the Sea’nin hemen yan tarafına bu kez Lucca Beach’i konumlandırdı. Ve hafta sonunun sosyal hayat rotasına Lucca Beach’in açılışı damga vurdu desem abartmış olmam.
Mekan cuma gecesi Menderes Utku ve eşi Sura’nın düğünden bir gün önce gerçekleşen partisine sahne oldu, ertesi gün ise resmi açılış davetine...
RAFAEL CEMO ÇETİN’İN KAPAK FOTOĞRAFI
Lucca Beach’in nasıl bir yer olduğundan çok esas merak edileni biliyorum, “Kimler vardı?” sorusunun yanıtı.
O yanıta geçmeden önce bu yaz sıkça simalarını göreceğimiz, Beverly 90210 ya da “The O.C” dizilerinden fırlamış gibi boy boy sıralanan en cool gezen tozanlarla tanıştırayım sizi:
Rafael Cemo Çetin, Berrak Tüzünataç, Yaz Yüceil, Leyla Koray, Ali Keçecioğlu, Miro Gerede Erkaya.
Yaz gelince bikinili ya da mayolu bir ünlü kadının fotoğrafına, “Bikinisiyle yürek hoplattı” ya da “Plajda nefesleri kesti” başlığını atmak.
Yüreği hoplayan kim, nefesi kesilen kimler; belli değil tabii.
Bir de bunun tersi var, malum.
Selüliti olan ünlü kadının fotoğrafı çekilir ve altına “Ters ışık kurbanı” yazılır.
Geçen yazlarda tartışılmıştı hatta. Madem öyle, neden ünlü erkeklerin göbeği sarkmış ya da gayet fit fotoğrafları için benzer başlıklar atılmıyor diye...
Cem Yılmaz’ın teknesinde slip mayosuyla görüntülenen Uraz Kaygılaroğlu’nun fotoğrafını görünce bu tartışmalar aklıma düştü.
Geçmiş dönemlerin tüm “Bikinisiyle yürek hoplattı” ya da “Selülitleri ortaya çıktı” başlıklarının intikamı niyetine bir kadın editör pekala şu başlığı atabilirdi diye:
Bir yandan da yanlarında küçücük kaldığım dev ağaçlara bakmak için kafamı arada bir yukarı kaldırıyorum. Olağanüstüler!
Hemen konumumu söyleyeyim: Burası İğneada’daki Longoz Ormanları.
Dünyada sadece üç yerde bu orman tipi var: Amazon, Afrika Kongo Havzası ve İğneada.
Ne kadar şanslı bir coğrafyada olduğumuzu söylemeye gerek var mı?
Sanılanın aksine Longozlar bir ağacın adı değil, nadir rastlanan bu ekosistemin adı.
Bu ekosistemin devamlılığı için temel koşul da bol suyun devamlı var olması.
O da şöyle oluyor: Denize doğru akan derelerin getirdiği kumlar kıyıda birikerek set oluşturuyor. Dere ağzı kapanınca orman tabanını kısa süreli de olsa su basıyor.
İşte Longoz Ormanları hayatını böyle sürdürüyor.
Sonunda vakit yaratıldı, rezervasyon yapıldı ve Bodrum Yalıkavak’tan yola çıkıp 45 dakika sonra Mumcular tarafındaki Bahçeyaka’da buldum kendimi.
Kolay da olmadı, çünkü navigasyon sürekli farklı yerleri gösteriyordu.
Çiftliğe giriş yaptıktan 5 dakika sonra ise durumum şuydu:
Bir taş evin arka bahçesindeki uzun masada, ilk kez tanıştığım insanlarla beraber Sinan Bey’in elleriyle yaptığı çeşit çeşit pizzaları yiyordum.
Çeşit çeşit pizza derken abartmıyorum, çünkü Sinan Sarpkan o gün tam yedi çeşit pizza yaptı.
“Bu kez çok doyduk” dediğimiz anda yenisini çıkardı odun fırınından.
“Tolga benim için bir sevgili ve eşten daha fazlası oldu hep. O yüzden bu evliliği sonlandırma kararını çok dramatize etmedik. Kurduğumuz tüm hayalleri gerçekleştirmek için aile kalmaya devam edeceğiz. Kısacası birbirimizin hayatından çıkmıyor, sadece şekil değiştiriyoruz.”
Tolga Akış da benzer sözler sarf etmiş, “Biz bambaşka bir bağ yaşıyoruz. Eş olmanın ötesinde bir ilişkimiz var. Zeynep sevgilim ya da eşim değil, ailem” diyerek...
Bunca laf kalabalığından anladığım şu:
* Aslında hep çok iyi arkadaşlarmış.
* Peki sevgililer ya da eşlerin aynı zamanda çok iyi arkadaş olmaları gerektiği tezine ne oldu? Bu tez çürüdü mü?
Yoksa çok fazla arkadaş gibi olunca zaten aşk bitiyor mu?
Aşk için arkadaş gibi olmamalı, aşk o zaman mı aşk Sezen?
Oturdum, Gezgin’in sahte hamilelik sürecini paylaştığı tüm videolarını izledim.
Bergüzar Korel’e iki açıdan sitemim var:
* Bu berbat videoları izlemek zorunda bıraktığı için...
* Ve bu kadar sıkıcı bir tepki gösterdiği için...
Aslında olay basit.
Her şeyin bir alıcısı var. Mükremin Gezgin bir videosunda kendisi de söylemiş zaten:
“Bana burada kötü yorumlar yazıyorsunuz ama sokağa çıktığımda yürüyemiyorum. Hepiniz fotoğraf çektirmek, sarılıp öpmek istiyorsunuz.”