◊ İlk kitabın çok ilgi gördü, cesaretin hayranlık uyandırdı. Hayatını anlatmaya birden bire karar vermedin herhalde? Nasıl gelişti bu süreç?
- Aslında yazmayı çok severim ve yıllardır yazıyorum. Hatta “Orgazm Meleğim” diye bir romana başlamıştım. Yine hayatımla ilgiliydi. “Ben, Ben Nü”den daha fazla cinsellik ve yaşadığım aşkları anlatıyordu.
◊ Orgazm Meleği mi? Film adı gibi...
- Evet ismi süper! Bir sevgilim vardı. Daha doğrusu takılıyorduk, resmiyet yoktu. Ona bu lakabı taktım! O kitaptan vazgeçmedim ama, duruyor. Belki tekrar başlarım.
◊ “Ben, Ben Nü” kitabını yazman da kolay olmamış sanırım...
- Evet yıllar sürdü. Kendime göre bir sürü çalışma yaptım. Şifacılar, şamanlar, workshop’lar... İçimdeki güce tekrar kavuştum ve artık susmamaya karar verdim. Bu kitap kadınlara bir hediye. Tabii erkeklere de! Bir ümit, bir ışık, bir yol gösterebileceğine inanıyorum. Çaresiz kadınlarımız yalnız olmadıklarını bilsin istedim. Bir sürü acı çekmişim, boşa gitmesi doğru olmazdı.
◊ Bizim cesaret dediğimiz şeyler aslında senin için normal, değil mi?
- Evet, çok doğru söyledin Onurcum! Çoğu insan maalesef şeffaf değil. Gerçek yüzlerini göstermiyor. Ben kimseye hesap vermek zorunda hissetmiyorum. Ayrıca kimseden de korkmuyorum artık. Dolayısıyla kaybedecek hiçbir şey yok. Bugüne kadar kimseye muhtaç olmadım. Ne yaptıysam kendi tırnaklarımla kazıdım. Ama maalesef bu topraklarda çok oyun dönüyor. Yalan dolan, entrika... İnsanlarımız mutsuzluktan besleniyor. Kimse iyiliğinizi istemiyor. Kıskancız, gıybetçiyiz ve negatifiz.
Beren’in şifrelerini çözmeye çalışmak da öyle...
Ama Instagram üzerinden ilerleyen bu hadise bir yandan da öyle zekice bir “Hadi sana bay bay!” operasyonu ki, insan yazmadan duramıyor.
Çünkü bu olayda hissedilen o ince gerilim ve şahane kurgu tıpkı Ben Affleck ve Rosamund Pike’ın oynadığı “Gone Girl” filmindeki gibi.
Nitekim Beren Saat de o filmdeki Amy karakteri gibi hiç beklenmeyen bir anda çok dikkat çekici (ve hayran olunası) bir şey yaptı.
Tam da Kenan Doğulu’nun doğum gününde, üstü kapalı yazılsa da aslında ilişkilerine dair her şeyi ifşa eden bir mesajı çat diye yayınladı.
O metni Kenan Doğulu’ya bir WhatsApp mesajıyla da yollayabilirdi, ama aynı etkiyi yaratmazdı.
Çünkü şimdi herkes Kenan Doğulu’nun başının etini yiyor.
“Ne demek istiyor?”, “Şimdi ne olacak?” diye bin tane soru sorarak...
Cumartesi öğle saatleri. Alaçatı’ya girişte çılgın bir trafik.
Bu insanlar tatile mi geldi yoksa İstanbul trafiği buraya mı taşındı?
Kafam karışıyor. Araç şoförlerine bakarsanız, bu trafiğin suçlusu Alaçatı’nın girişindeki o meşhur kavşak.
“Ah bu kavşak!” deyip saydırmaya başlıyorlar.
Tatil cehennemine hoş geldiniz...
Ancak bu kalabalığa rağmen oteller pek dolu değil.
En azından hafta sonu
“Masadan kesin aç kalkarsın!”
Eh bu yargının içinde haklılık payı da yok değil.
Çünkü Michelin yıldızlı şefler tatları birbirine karıştırıp porsiyonu küçük tutmayı, 15 ya da bilemedin 20 tabaklık bir tadım menüsünü müşterisine peş peşe denetmeyi pek sever.
Ama yanımda gördüğünüz İngiltere’nin meşhur Michelin yıldızlı şefi Tony Fleming tüm bu yargıları altüst edecek türden biriydi.
Bir kere yemeklerinin o bildik deneysel Michelin kalıplarıyla akrabalığı yoktu.
Çünkü
En son yayınladığı Kenan Doğulu doğum günü ‘post’uyla da sezon finali yaptı Beren Saat. Ama gördüğüm o ki yine “ucu açık” bir final sezonuydu bu.
Bazı takipçileri, “Oh ne güzel boşanmıyorlar, kudurun magazin basını!” demiş mesajı okuyunca (olan da hep magazin basınına oluyor ya, ona kederleniyorum Afitap!)
Bazısı da, “Emin misiniz kız? Bu mesajın ardından boşanma gelir”...
Velhasılıkelam, Beren Saat’in özel hayat dizisini, Netflix’in bir diğer dizisi “What/If” kadar olmasa da denk geldikçe takip eden biri olarak şunları satırlamak isterim...
5 MADDEDE O YAZI
Bir başkası, mesela Gülben Ergen, yazar mı hiç bu kadar şeffaf cümleler:
“Sen bir noktada
Çıkışta medya tarafından görüntüleniyor.
Üzerinde bir tişört, siyah jean ceket ve uzun tütü etek...
“Spor şık” dediklerinden bir tarz. Gayet genç ve enerjik.
Kendi kimliğini yansıtıyor, daha ne olsun?
Ama Hadise’nin en çok bu ünlü mekana sıfır makyaj gitmesi hadise oluyor.
Gerçekten garip.
Hatta Cengiz (Semercioğlu) bile yazdı, Ajda Pekkan örneğini vererek.
“Biraz özen, Ajda süpermarkete bile bakımlı gider” diyerek...
Cinsiyet değiştirme filtresi. Bir çılgınlık halinde herkes bu filtreyle üç-beş saniyeliğine karşı cins oluyor. Sevgilisine ya da annesine bu yeni halini gönderip şaka yapıyor, eğleniyor. Misal: Çağla Şıkel bu filtreyi kullanmış. Erkek hali, Alişan’ın ikizi gibiydi...
Ya da halihazırda gerçek hayatta cinsiyet geçişi yapmış olan Selin Ciğerci.
Bu filtreyi kullanıp -merak edenler için- erkek versiyonunu paylaştı sevenleriyle...
Filtrenin bu kadar çok ilgi görmesinin nedeni tabii ki “merak”. “Acaba erkek ya da kadın halim nasıl olurdu?” merakı. Bir de filtre cinsiyet dönüşümünü öyle gerçekçi bir şekilde yapıyor ki, hakkını vermeli...
GUIN’İN HAYALİ GERÇEK Mİ OLUYOR
Bu filtre bana yıllar önce okuduğum bir kitabı anımsattı.
“Mülksüzler”
Tuzlama fotoğraflarında Nusret’in kolyesi ve kırmızı ayakkabısı dikkat çekiyordu, ama ben başka bir şeye takıldım kaldım.
Nusret’in terli haline!
Kırmızı halıya geçerken mi ceketini çıkardı yoksa ceketsiz mi alana geldi Nusret bilmiyorum; ama ceketsiz olması büyük bir hata olmuş işte.
Tuzlama hareketini yaparken ortaya çıkan görüntü hiç hoş değil.
Tüm ajanslar fotoğrafı o şekilde servis etti çünkü.
İnsanlık hali tabii, Nusret beyaz gömlek ve ter riskini o an düşünememiş olabilir. Ama birinin onun adına bunu düşünmesi, uyarması gerekiyordu.
Artık uluslararası bir fenomen olduğuna göre bunu yapması lazım...