Paylaş
Çıkışta medya tarafından görüntüleniyor.
Üzerinde bir tişört, siyah jean ceket ve uzun tütü etek...
“Spor şık” dediklerinden bir tarz. Gayet genç ve enerjik.
Kendi kimliğini yansıtıyor, daha ne olsun?
Ama Hadise’nin en çok bu ünlü mekana sıfır makyaj gitmesi hadise oluyor.
Gerçekten garip.
Hatta Cengiz (Semercioğlu) bile yazdı, Ajda Pekkan örneğini vererek.
“Biraz özen, Ajda süpermarkete bile bakımlı gider” diyerek...
Oysa Hadise’nin kıyafetinde, saçında başında bir özensizlik yok.
Kendi içinde hepsi birbiriyle uyumlu.
Aksine, o kıyafete aşırı makyaj yapsaydı komik duruma düşerdi.
Dahası şu anda dünyadaki en çok konuşulan trendlerden biri de makyajsızlık.
Yani Ajda’nın süpermarkete dahi makyajlı/aşırı bakımlı gittiği günler bin ışık yılı geride kaldı. Başka bir devirdeyiz.
Lakin Hadise gibi makyajsız ve spor şık bir tarzda mekanlara giden kadınlara alışık olmamamızın sebebi, yine kadınların kendisi!
Çünkü popüler mekanların hiçbirinde geceleri makyajsız kadın göremezsiniz.
Dahası bu ünlü mekanların hepsinde kadınların çoğu “düğüne gider gibi” giyinir.
Yani durumu biraz abartırlar.
Bu yüzden olsa gerek, fi tarihinde Sidney’de şık bir restorana gittiğimde kadınların kıyafetleri bana da ilk başta “özensiz” gelmişti.
Oysa özensiz değillerdi, “çabasız bir şıklık” içindelerdi, o kadar.
Biz kadınıyla erkeğiyle dışarı çıkarken süslenip püslenmeyi seviyoruz.
Aklıma gelmişken, Beyrutlular da öyledir mesela.
Ve Hadise gibi makyajsız birini görünce de “özensiz” buluyoruz.
Durum bu, abartmayalım. ‘Makyajsız Hadise’lere alışalım.
Bence böyle de güzeller.
Erkeklerin beyaz gömleğini ne yapacağız
Önceki akşam popüler mekanlardan birindeyim.
Üşenmedim saydım, barın etrafına toplanmış tam 5 beyaz gömlekli erkek vardı.
Normal, çünkü yazın İstanbul gece hayatında giyim kodu hep böyledir. Beyaz gömlekli erkeklerle dolup taşar etraf.
Hayır, beyaz gömlek belli bir statünün ya da şunun bunun simgesi değil.
Erkekler tarafından yazın bu kadar çok tercih edilmesinin nedenleri basit:
Peki her zaman iyi bir tercih mi? Hayır değil.
Buruşuyor, bir süre sonra sıkıntıdan düğmeler açılıyor, kollar kıvrıla kıvrıla çiğ köfte yoğuracak kıvama geliniyor filan...
‘Sumac’ın ilginç temalı yemeği
Gazeteci Ali Tufan Koç şahane bir şey yaptı.
Sumac adında, yemek temalı insan portreleri ve anıları barındıran şık bir dergi çıkardı. Üstelik dergi global. New York merkezli. Bu yüzden orada da dağıtılıyor, Londra yahut Stockholm’de de...
Salı gecesi Tufan İstanbul’a gelip Sumac için bir yemek düzenledi. Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki MSA’nın restoranında.
Tıpkı derginin kendisi gibi yemek de sıradan değildi.
Tufan yemeğe davet ettiği herkese önceden şöyle demişti:
“Sizin için anlamı olan bir yemek malzemesi seçmenizi ve onunla ilgili hikayenizi o gece masada anlatmanızı rica ediyorum.”
Ben enginarı seçmiştim ama yemeğe geç kalınca hikayemi anlatamadım...
Tuba Ünsal da “köri”yi seçmiş mesela.
Yıllar önceki bir anısından dolayı. Bir restoranda “köri”ye “karı” denildiğini duyduğundan beri köri sos aklında hep bu komik anıyla yer etmiş.
Paylaş