Paylaş
Cumartesi öğle saatleri. Alaçatı’ya girişte çılgın bir trafik.
Bu insanlar tatile mi geldi yoksa İstanbul trafiği buraya mı taşındı?
Kafam karışıyor. Araç şoförlerine bakarsanız, bu trafiğin suçlusu Alaçatı’nın girişindeki o meşhur kavşak.
“Ah bu kavşak!” deyip saydırmaya başlıyorlar.
Tatil cehennemine hoş geldiniz...
Ancak bu kalabalığa rağmen oteller pek dolu değil.
En azından hafta sonu
öyleydi.
Misal: Bir arkadaşım hiç Alaçatı’ya gelmeyi düşünmezken mesela, “Oteller boş galiba. Gecesi 900 liralık odayı 400 liraya buldum” diyerek kendini köye ışınladı bir anda.
“SALI GELECEKLER”
Köyü çevreleyen yollardaki billboard’larda bin tane sanatçının konser afişi.
Bülent Ersoy, Yıldız Tilbe, Gülşen, Berkay, Demet Akalın... Yok yok.
Hepsi bayram boyunca bir yerlerde sahne alıyor anlaşılan.
DJ olarak bir tek Mahmut Orhan’ın afişi göze çarpıyor.
Demek ki o hâlâ popüler...
Lakin köy içinde dolanıyorum, garip bir sakinlik.
Hele Kemalpaşa tarafının kalabalığı gayet normal seviyelerde. Şaşırtıcı.
Bir tek Hacımemiş’e girişte, Zeplin’in olduğu köşe tıklım tıklım. Onun dışında bir boşluk.
Beklenen kalabalık henüz Alaçatı’ya gelmemiş.
Herkes şöyle diyor, “Salı gelecekler”.
Hep bir bekleyiş zaten. Bitmeyen...
“NOLMUŞ BURAYA
BÖYLE?”
Yurtdışında yaşayan, son üç yıldır Alaçatı’ya hiç uğramamış bir tanıdıkla karşılaşıyorum. Tepkisi taşkın. “Nolmuş buraya böyle?” diyor, “Her yer meyhane her yer klarnet”.
BURNING MAN HAVASI
MAD MAX KAFASI
Gece yarısı olunca kendimi Sommer Klein’a atıyorum.
Kapıda müthiş bir kuyruk.
İçeriye giriyorum. DJ kabininin hemen üstündeki Alaaddin’in cinini anımsatan devasa heykel hemen dikkatimi çekiyor.
Ki dikkat çekmeyecek gibi değil. Biraz Burning Man havasında biraz Mad Max kafasında.
Mimar Uraz Tekgöz yapmış, şık olmuş...
Aşağıdaki dev alandan sıyrılıp yukardaki bölüme göz atıyorum.
Ortada dev kristal heykellerin (heykelimsilerin?) olduğu bir yer var.
Işıklandırmışlar filan.
Bu haliyle Süperman’in güçlerini etkisiz bırakan kriptonit kristallerine benziyor, eğlenceli...
Çok geçmeden ortamın fantastikliğiyle doğru orantılı pek şahane bir dansa tanık oluyorum.
Bir genç DJ kabininin önüne doğru gelip çılgın ve müziğin ritmiyle tutarsız figürler yapmaya başlıyor.
Arkadaşları ona tempo tutuyor. Bir tür, yetenek sizsiniz Türkiye.
Tam o sırada DJ değişiyor. Zaten kabine yeni bir DJ gelince hemen anlıyorsun.
“Ben çalmaya başladım, beni fark edin” demek için DJ bir anda tempoyu değiştiriyor ve o an bence kulüp insanlarının en sevdiği an.
Bir tür ayin. Matrix’teki Zion halkının topluca coştuğu o sahne gibi...
GÜN BATIMI NEDEN SEKSİ?
Ertesi gün Dalyan’daki
Momo’dayım.
Gün batımının en iyi izlendiği plajlardan biri.
O açıdan şanslılar.
Saat 18.00’dan sonra gün batımını izlemek üzere herkes plajın bir yerine konuşlanıyor.
Kimisi merdivenlere kimisi kayalıklara.
Kimisi de hop denize.
Gün batımını seyretmek neden en keyif veren şeylerin başında?
Sadece oluşan manzaranın güzelliği mi insanları çeken?
Gün doğumu neden gün batımı kadar seksi değil mesela? Bana kalırsa gün batımı izlemeyi bu denli popüler kılan şey, insanların toplu halde bunu seyretmeye bayılması.
Ibiza’da sırf gün batımı için gidilen bir mekan var mesela: Experimental Beach.
Mykonos’taki Scorpios’ta da gün batımını izlemek bir şenliğe, bir ritüele dönüşüyor.
Tek başına izlenirse hüzünlü, kalabalıkla izlenirse eğlenceli bir şey oluyor gün batımı.
Orası net.
KAHVALTI DETAYI
Sabah oluyor. Kahvaltıda Misk’teyim.
Her yerde olan bildik serpme kahvaltının dışında seçenek
sunuyorlar.
“Smoothie bowl” mesela.
Çilek, böğürtlen, muz, pancar karışımlı ve badem sütlü olanı mutlaka denenmeli.
Misk’in tarzıyla bütün olmuş Gaia Otel’in tarzı/tavrı da bildik Alaçatı otellerinin dışında.
Üzerinde düşünülmüş etnik bohem detayları iki dantel, üç Ikea mobilyadan ibaret Alaçatı otel odalarından başka bir vizyonda, kesin bilgi.
DEVAMI VAR
İzlenimlere çarşamba günü biraz daha Alaçatı’dan sonra Bodrum’dan devam edeceğiz.
Hatta kalın, hiçbir şeyi kafaya takmayın; herkese iyi tatiller ve tabii iyi bayramlar şimdiden...
Paylaş