Ömür Kurt

Kodlama bilmeyen parmak kaldırsın

10 Kasım 2018
Kodlama, geleceğin dili. Bu bilinçle tüm dünyada okullar, çocuklara kodlama eğitimi vermek için yarışıyor. Bu nedenle Habitat Derneği, Aile-Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Türkiye Vodafone Vakfı çocuklara kodlama eğitimi vermek için bir araya geldi, ‘Yarını Kodlayanlar’ projesini hayata geçirdi. Ekip, bugün Antalya’da yarın da İzmir’de olacak.

Kodlama neden gerekli?Prof. Dr. Selçuk Özdemir: Kodlama, bilgisayar ve türevi cihazlara ne yapacağını söylememizi sağlayacak yeni çağın dil becerisidir. Gelecekte çocuklar, ilkokul veya ortaokulda aldıkları eğitimle, biz yetişkinlerin sahip oldukları meslekleri icra edemeyecekler. Artık doktorlukta bile akıllı cihazlar devrede. Mesleklerin işleyişi, dolayısıyla hayatın işleyişi değişecek. Bu bir ‘tasarım çağı’dır. Eğer çocuklarımızı geleceğe taşımak istiyorsak, onlara kodlama eğitimi vermemiz şart.

‘Yarını kodlayanlar’ nasıl bir proje?Habitat Derneği Başkanı Sezai Hazır: Genç kuşakları geleceğe hazırlamak için Yarını Kodlayanlar Eğitim Tırı’yla il il gezerek, yaşları 7 ile 14 arasında değişen çocuklara kodlama eğitimi veriyoruz. Eğitimlerimizde dört temel değeri öğretmeyi hedefliyoruz: Hayal et, tasarla, yap ve paylaş. Gönüllü bir proje bu. Öncelikle gençleri eğitiyoruz, onlar da aldıkları eğitimi çocuklara ulaştırıyorlar. Şimdiye dek 12 bin çocuğa kodlama öğrettik. Hedefimiz 12 ilde 30 bin çocuğa ulaşmak. Eğitim aracımız bugün Antalya Kepez’de olacak, yarın da İzmir’e hareket edecek.

Çocuklar kodlama eğitimiyle neler öğreniyor peki?Habitat Derneği Başkanı Sezai Hazır: Eğitimler verilirken dünyanın en iyi teknik üniversitesi sayılan MIT’nin (Massachusetts Institute of Technology) çocuklara yönelik geliştirdiği temel kodlama programı ‘Scratch’ kullanılıyor. Programlama, uygulama yapma, hikâye oluşturma ve oyun yapma gibi teorik ve uygulamalı eğitimler veriliyor. Eğitimlerimize katılmak isteyenler www.habitatdernegi.org sayfamızı ziyaret edebilir.

Çocuklardan nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?Türkiye Vodafone Derneği Başkanı Hasan Suel: Çocuklar çok mutlular. Yeni bir şey öğrenmek ve dijital olarak anlaşmak onlara heyecan veriyor. Bize de öyle… Çünkü OECD’nin dijital ekonomi konulu son raporuna göre 3 çocuktan 2’si bugün bilinmeyen mesleklere sahip olacak. Gelecekte robot veterinerliği, holoportasyon uzmanlığı, etik hacker’lık, duygu tasarımcılığı, bilgi madenciliği, yapay organ imalatçılığı ve rüya gerçekleştiriciliği gibi meslekler ortaya çıkacak. Temelinde kodlamanın olacağı bu meslekler, 20 yıl içinde hayatımızdaki yerini alacak. Bu nedenle çocuklarımıza kodlama öğretiyoruz.

ÇOCUK VE ERGENLER DİŞ TELİ TAKMALI MI?

Çocuk ve ergenler diş teli takmalı mı? Ağzı, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Osman Çetin açıklıyor…

<iframe src="//www.hurriyet.com.tr/video/embed/?vid=41011443&resizable=1&autostart=true" width="580px" height="326px" frameborder="0" scrolling="0" allow="autoplay; fullscreen" allowfullscreen></iframe>

Yazının Devamını Oku

Çocuk ve gençler için öncü kadınlar

7 Kasım 2018
Türkiye mucizelerle dolu bir ülke… Kadın haklarından çocuk haklarına kadar pek çok konuda sadece bölgemizde değil, dünyada da öncü bir ülke. Özlem Özdemir’in Kırmızı Kedi Yayınları’ndan çıkan ‘İlham Veren Cumhuriyet Kahramanları - Öncü Kadınlar’ kitabını okuyunca ülkemin tarihiyle bir kez daha gurur duydum.

Cumhuriyet kurulduğunda Osmanlı’dan geriye yıkık bir ülke miras kalmıştı. Kadının toplumda sosyal bir yeri yoktu. Çocuklar tarlalarda ırgatlık yapıyor, kadınlar meslek edinemiyordu. Okul yoktu, doktor yoktu, sanayi yoktu, Anadolu’nun 40 bin köyünde ilkel bir hayat hüküm sürüyordu. Bir kurtuluş mücadelesi verip Anadolu İhtilâli’ni gerçekleştirmiş olan Türkiye Cumhuriyeti devleti her bir ferdi için umut olmuştu. Özellikle toplumun en çok ezilenleri olan kadınlar ve çocuklar için…

Özlem Özdemir, Cumhuriyet’in öncü kadınlarını bir araya getirdiği eserinde ufuk açıcı bilgilere yer veriyor. Çocuk ve gençler için hazırladığı bu kitapta gururumuz olan kadınlar yer alıyor. Örneğin, NASA’da çalışan ilk Türk bilim kadını Dilhan Eryurt. Henüz 30 yaşındayken Profesör olan bu değerli bilim insanı, Ay’a iniş için çalışan ekipte yer almıştı. Dilhan Hanım, 1969 yılı Apollo Başarı Ödülü’nün sahibiydi.

Türkiye’nin ilk dublaj sanatçısı ve sanat galericisi Adalet Cimcoz’du. Türkân Şoray’dan Filiz Akın’a kadar pek çok sinema oyuncusunun dublajını o yaptı. Billur sesiyle King Kong filminin seslendirmesini de o yaptı. Aynı zamanda çevirmendi. Kafka’nın ‘Milena’ya Mektuplar’ adlı kitabını Türkçeye o çevirmişti ve Türk Dil Kurumu Çeviri Ödülü’nü kazanmıştı.

Dünyadaki ilk kadın savaş pilotunun Sabiha Gökçen olduğunu hepimiz biliriz; ama dünyadaki ilk kadın savaş fotoğrafçısının da bir Türk olduğunu pek bilmeyiz. Semiha Es, Hürriyet Gazetesi foto muhabiriydi. Eşi Hikmet Feridun Es ile birlikte Kore Savaşı’nı izlemişti. O, Kore’den dünyaya geçtiği fotoğraflarla ‘dünyanın ilk kadın savaş fotoğrafçısı’ olmuştu.

Atatürk’ün manevi çocuklarından Afet İnan tarihçiydi ve ilk konferansını kadın hakları konusunda vermişti. Türk Tarih Kurumu’nun kurucu üyesiydi.

İlk yönetmen ve ilk kadın yönetmenimiz

Yazının Devamını Oku

Bebeğin besini pirinç unu değil, anne sütüdür

3 Kasım 2018
Yapılan araştırmalar son yıllarda Türkiye’de ve dünyada bebeklere anne sütü verilme oranlarının hızla düştüğünü, bunun yerine pirinç unu ve bebe bisküvisi gibi katı gıdalara ağırlık verildiğini gösteriyor. Oysaki bu durum bebeğe sadece kilo aldırıyor, onu sağlıklı yapmıyor. Konuyu Dr. Yalım Üner’le konuştuk.

Pirinç unu neden tercih ediliyor?

Bunun çeşitli nedenleri var. Meselâ ekonomik nedenler... Evde ne zaman ekonomik bir sorun olsa annelerin ilk vazgeçtiği besin mamalar oluyor. Onun yerini pirinç unu alıyor. Geçmişten gelen alışkanlıklar da var. “Biz nasıl büyüdük sanki…” denilerek pirinç unuyla lapalar yapılıp bebeğe veriliyor. Türkiye’de Nutricia Anne Bebek Beslenmesi’nin bu yıl yaptığı tüketici araştırmasına göre 0-2 yaş dilimindeki bebeklerin ek gıda ve pirinç unuyla beslenme oranında aşırı bir yükselme olduğu gözlemlendi. Araştırma sonucuna göre ilk 6 ayda bebeklerin %23’ünün midesini katı gıdalarla dolduruyoruz. Bu çok tehlikeli…

Nasıl bir beslenme süreci olmalı peki?

Bebek beslenmesinde ilk 1000 gün çok önemlidir. Çünkü bu dönemde hayat boyu sürecek olan sağlığın temelleri atılıyor. Bu nedenle bu süreçte bebeğin hatasız beslenmesi gerekiyor, çünkü geri dönüşü yok! Bebeğe ilk 6 ay mutlaka sadece anne sütü verilmeli, 6 aydan sonra ise anne sütüyle birlikte ölçülü miktarda ek gıda verilmeli.

Anne sütünün az verilmesi nelere sebep oluyor?

Anne sütü öylesine zengin ve eşsiz bir besin ki, onun yerine konulabilecek hiçbir katı gıda yok. Örneğin anne sütünde mineraller, yağlar, prebiyotik lifler var ve bu içerikler bebeğin sindirim ve bağışıklık sisteminin gelişmesine desteklenmesine yardımcı oluyor. Ancak pirinç ununda bunların hiçbiri yok! Bebeğe sadece karbonhidrat vermiş oluyoruz. Bebeğin kilosu artıyor, bedeni büyüyor, ama sağlığı gelişmiyor, zihni gelişmiyor. Çeşitli gerekçelerle bebeğe anne sütünün verilmemesi veya az verilmesi, çocuğun en yararlı besinlerden mahrum kalmasına sebep oluyor.

Yazının Devamını Oku

Köy köy gezip çocukları mutlu ediyorlar

27 Ekim 2018
Bu ülkede çok iyi insanlar var. Çok güzel yürekli, genç, heyecanlı, paylaşmayı seven iyi insanlar… İşte onlardan birkaçı bir araya gelmiş, köy köy gezmeye başlamış. İmkânsızlıklar içinde okula gitmeye çalışan çocuklarla buluşmaya başlamış ve onlar için kırtasiye malzemesinden kütüphane kurulmasına kadar pek çok eksiğin giderilmesine önayak olmuş… Projelerinin adı Geleceğe Gülümse! Çocukları dinleyince hakikaten geleceğe gülümsüyor insan.

Her şey birkaç yıl önce başlamış. İstanbul Burak Bora Anadolu Lisesi’nin Mezunlar Derneği üyeleri bir gün buluşmuş ve köy çocukları için neler yapabileceklerini tartışmışlar. ‘Geleceğe Gülümse’ projesinin fikri işte böyle ortaya çıkmış.

İmkânsızlıklarla boğuşan çocukların yüzlerini güldürmek istemişler. Bunu yaparken de sosyal sorumluluk bilincinin yayılmasını, şirket ve derneklerin de ellerini taşın altına koyarak çocuklar için işbirliği yapmasını hedeflemişler. Bu doğrultuda Bartın, Yozgat, Çorum, Bayburt ve Çanakkale’deki bazı okulların öğrencileriyle buluşarak onların sorunlarına çözümler üretmişler.

Ekip, bu yıl da Elazığ Hazar İlk ve Ortaokulu’nda çocuklarla buluşuyor. Onlar için kütüphane, çok amaçlı salın, sanat ve üretim atölyeleri kuracaklar. Ayrıca bol bol oyun oynayıp çocuk haklarından dayanışmaya kadar pek çok konuda onlarla sohbet ederek bilinçlenmelerine katkı sağlayacaklar.

<iframe src='//www.hurriyet.com.tr/video/embed/?vid=40999499&resizable=1&autostart=true&playsinline=true&v_utm_source=haber_detay' width='580' height='326' frameborder='0' scrolling='no' allow='autoplay; fullscreen' allowfullscreen></iframe>

Geleceğe Gülümse ekibinden Sena Ayça Metin projeden ne beklediklerini şu sözlerle açıklıyor: "Bizden önceki abilerimiz ablalarımız bizlere bir sürü kitap getirdi ve biz hepsini okuduk. Şimdi biz de o kitapları size getirdik ve sizler de hepsini okuyacaksınız. Daha sonra siz de sizden sonra gelecek küçük kardeşlerinize bu kitapları verecek ve onların da okumasını sağlayacaksınız. Anlaştık mı?”

Yazının Devamını Oku

Anne ile babanın çocuk tanımı farklı

20 Ekim 2018
Prof. Dr. Norma Razon Türkiye’nin çok yakından tanıdığı bir pedagog. Bu yıl meslek hayatının 50. yılını kutluyor. 50. yıla özel olarak yediden yetmiş yediye herkesin faydalanabileceği bir projeyi hayata geçirdi. www.cocukludunya.com internet sitesini… Norma hocayla hem projesini hem de günümüz çocuk eğitimini konuştuk.

Nereden çıktı internet sitesi açma fikri?

Günümüzde insanlar interneti oldukça faal bir şekilde kullanıyor, her şeyi Google’a soruyor. Biz de teknolojik gelişimin doğasına uygun olarak anne babaların çocuklarını sağlıklı bir şekilde tanımalarının yollarını aradık ve çözümü bir internet sitesi açmakta gördük. Buna göre, tüm ebeveynlerin kolayca kullanabileceği bir sistem hazırladık..

Nasıl?

Meslek hayatıma 50 yıl önce başladım. 50 yıl önce karşıma çıkan çocuklar büyüdü, zamanla kendi çocuklarını bana getirir oldular, şimdi de torunlarını... Çok büyük heyecan ve keyif bu. Dünya ve zaman değişiyor, ama sorunlar azalmıyor. Biz de çocuklar ve aileleri için ne yapabiliriz, diye düşünürken Türk normlarına uygun bir soru paketi hazırladık. Bu soruları www.cocukludunya.com sitemizden üye olanlarla buluşturduk. Böylece ebeveyn istediği kadar çocuğun değerini siteye girip çocuğunun gelişimsel süreçlerini takip etmeye başladı. Çocuğun fiziksel gelişimi, zihinsel gelişimi, sosyal gelişimi ve duygusal gelişim süreçlerini ayrı ayrı ele aldık. Örneğin, sisteme 4 yaşında bir çocuk bilgisi girdiniz, karşınıza “Koşar adım merdiven çıkar mı? Çift ayak zıplar mı? Tek ayak üstünde 5-6 saniye durabilir mi?” vb. sorular çıkıyor ve siz de onları ‘evet’ veya ‘hayır’ diye yanıtlıyorsunuz. Sorular bitince karşınıza bir değerlendirme tablosu çıkıyor. Çocuğun hangi alanda eksiği varsa, o yönlerini geliştirmek için önerilerle karşılaşıyorsunuz. O önerileri yerine getirdiğinizde ise çocuğun gelişim seviyesi tamamlanarak süreç devam ediyor.

Peki, ebeveynler çocuklarını gerçekten tanıyor mu?

İlginçtir ki, bizde annenin çocuğunu tanımlamasıyla babanın aynı çocuğu tanımlaması farklı. Yani anne çocuğu için “Çok yetenekli, el becerisi iyi, çok iyi şarkı söylüyor” gibi şeyler söylerken, baba “El becerisi kötü, dün bir tekerleme öğretmek istedim ama öğrenemedi, makas tutmayı beceremiyor” gibi şeyler söyleyebiliyor. Aynı anne baba, aynı çocuktan farklı farklı söz ediyor. Biz de işte bu uçurumu yok etmek için çeşitli soru tabloları çıkardık. Dolayısıyla çocuklarını kendiyle kıyaslayıp ona göre bir gelişim grafiği çizebiliyorlar.

Anne babalara önerileriniz neler peki?

Yazının Devamını Oku

IQ’yu, notları boş verin, çocuğun doğasını keşfedin

13 Ekim 2018
Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ziya Selçuk ve Psikiyatr Dr. Enver Demirel Yılmaz’ın yazdığı ‘Ebeveyn Benim’ adlı kitap, mizaç modellerine göre ebeveyn ve çocuk ilişkilerini masaya yatırıyor. Çocukla doğru iletişimin yolunun, onun mizacını tanımaktan geçtiğini söyleyen uzmanlar “Anne babalar en çok çocuklarının IQ’su ve notları üzerinde duruyor, ama önemli olan onların doğasını keşfetmektir” diyor.

Aynı evde büyüyen iki farklı kardeş

Çocuk yetiştirmek konusunda her kafadan bir ses çıkıyor. Özellikle son yıllarda blogger anneler başta olmak üzere pek çok kişi çocuk yetiştirmekle ilgili reçeteler öne sürüyor. Oysaki çocuk yetiştirmenin yalnız ve tek bir yolu yok. Aynı ekonomik ve sosyal koşullarda aynı ev ortamında büyüyen iki kardeşin başarı oranının farklı olabildiği epey örnek var. O halde sadece ‘reçete’ gibi sunulan önerilerle çocuk yetiştirmek yeterli değil. Prof. Dr. Selçuk ve Dr. Yılmaz işte bu gerçekten hareketle çocukların mizaç özelliklerinden yola çıkarak önce onları tanımamız gerektiğini belirtiyor.

Dokuz ayrı mizaç türü var

Günümüz anne babalarının ezici çoğunluğu çocuklarının IQ’sunun kaç olduğunu merak ediyor, ders ve karne notlarıyla ilgileniyor, ama onun hangi mizaca sahip olduğunu pek önemsemiyor. Oysaki araştırmalar, çocuğun doğasını belirleyen mizacın, IQ’ya göre çok daha belirleyici bir etken olduğunu ortaya koyuyor. IQ’su çok yüksek ama aceleci, tez canlı veya haz odaklı bir çocukla; ortalama IQ’ya sahip ama sabırlı, disiplinli, çalışkan bir çocuk arasındaki başarı farkını düşündüğümüzde, ikincisinin daha başarılı olabileceği gözden kaçırılmamalı. İşte bu noktada Prof. Dr. Ziya Selçuk ve Dr. Enver Demirel Yılmaz ‘Ebeveyn Benim’ kitabında çocukların mizaç türlerini belirterek şu gerçeğe dikkat çekiyor: “Çocuğunuzu ve kendinizi tanımanız için dokuz ayrı mizaç türünü tanımak, çocuğun kişiliğini anlamanıza da fayda sağlar. İşte o mizaç türleri: Kusursuzluk arayan, duyguları hissetmeyi arayan, hayran olunacak kendilik imajı arayan, duyguların anlamını arayan, bilginin anlamına ulaşmayı arayan, entelektüel dinginlik arayan, keşfetmenin hazzını arayan, mutlak güç arayan ve fiziksel konfor arayan mizaç tipi. Çocuğunun mizacını öğrenen anne babalar, onun kendi doğasına uygun bir biçimde yaşamda mutlu ve başarılı bir birey olarak yetişmesi için doğru iletişim yolları bulacaklar.”

Ebeveyn Benim, Mizmer Yayınları, 261 sayfa, 27,90 TL

HAMİLE KADIN AŞERDİĞİ HER ŞEYİ YEMELİ Mİ?

Yazının Devamını Oku

Çilin mi var derdin var

6 Ekim 2018
Ergenlik zor zanaat! Ne yetişkinsin ne de çocuk… Hormonlar hızlı çalışıyor, aşk meşk işleriyle başın dumanlı ama sen sivilce ve çillerle uğraşıyorsun. Bu süreçte kendini hiç olmadığı kadar çirkin hissediyorsun, üstüne üstlük bir de anlaşılmadığını düşünüyorsun. Annen baban ‘asiliğinden’ şikâyetçi, arkadaşlarınsa ‘çirkinsin’ diyor. Peki, ama bu süreçte ne yapmak gerekiyor? Konuyu hem Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Serdar Alparslan’a hem de Dermatolog Güneş Ertürk’e sorduk.

Ergen birey kendini neden beğenmez?

Dr. Serdar Alparslan: Kendini büyümüş hisseder ama özgüveni kırılgan ve narindir. Duygularını abartılı yaşar, bazen aşırı sinirli bazen aşırı üzgün olabilir. Dış görünüşünü çok önemser. Güzel veya yakışıklı olmak ister ama kendini bir türlü beğenmez. Ergenler için dış görünüm çok önemli. Çilli veya sivilceliyse vay haline! Bu kez kendisiyle uğraşmaya başlar. Hoşlandığı kişinin kendine aşık olamayacağına dair ön yargıları vardır. Kendini değil, genellikle başka arkadaşlarını daha güzel veya yakışıklı bulur. Bu nedenle aşk onun için genelde daha güzel/yakışıklı olana veya daha popüler olana aşık olma şeklindedir. Aşkın onun için acı veren yönü daha ön plandadır.

Ne yapılmalı peki?

Anne babalar kendilerine önemsiz gibi gelse de ergenin önem verdiği dış görünüş, çil veya sivilce gibi cilt sorunlarını özellikle ciddiye almalılar. Ergen için bunlar hayati konular olabilir. Kişilik gelişimlerini etkileyebilir. Ergenin bu sorunlarına önem verdiklerini ve bu konuda kafa yorduklarını ve yanında olduklarını hissettirmeliler. Ayrıca onlara bu sürecin geçici olduğu açıkça anlatılmalı, bilimsel ve duygusal açıklamasını yapmalıdır. Ergen bireyin olumlu yönleri ve başarıları ön plana çıkarılarak başarılı olduğu sosyal alanlarda desteklenmelidir.

Ergenlik çilleri neden kaynaklanır?

Dr. Güneş Ertürk: Çiller kalıtsaldır. Çilli kişilerin çoğunda kırmızı saça da neden olan MC1R adlı bir gen mevcuttur. Doğumda çiller görünmese de 6 ay ile 3 yaşları arasında görülmeye başlarlar. Çilleri arttıran temel etken ise güneştir. Çünkü çiller melanosit denilen renk hücrelerinin fazla çalışıp, üst deriye fazla renk pigmenti aktarması nedeniyle ortaya çıkarlar. Güneş ışığı melanositleri uyararak fazla renk üretimini tetikler. Bu yüzden yazın çiller artar veya ortaya çıkar, kışın ise çiller hafifler veya kaybolur.

Peki, ya sivilceler?

Yazının Devamını Oku

Müzesiz kalmış bir toplumun hayat damarlarından biri kopmuş demektir

29 Eylül 2018
Önce oyuncak, sonra da masal ve oyun müzeleri kurdu. Şimdi ise İstanbul’a bir Okul Müzesi kazandırdı. ‘Müzesi olmayan ülkelerde savaş var’ diyen Sunay Akın’la buluştuk, yeni kurduğu müzeyi ve okul tarihimizi konuştuk.

Nereden aklınıza geldi okul müzesi kurmak?

Müzeler toplumun hafızasıdır, belleğidir. Demokrasimizi, doğamızı, tarihimizi, kültürümüzü, değerlerimizi koruma konusunda sorunlar yaşıyorsak bunun nedeni toplumumuzda müzeciliğin yaygınlaşamamasıdır. Çünkü bir toplumun korumacılık anlayışı müzelerinden gelir. Bütün gelişmiş ülkeler bu değerleri müzelerine borçlu. İşte bu nedenle aklım hep müzeciliğin gelişmesinde. Okul Müzesi de bu ihtiyaçların bir ürünü…

Peki, neden bir okulun içine kurdunuz?

Müze kurmak için maddi ve manevi yollar bulmak gerekiyor. Mademki günümüzde özel okullar oldukça yaygın o halde müzeciliğin gelişmesinde onlar da elini taşın altına koyabilir. İşte bu düşünce Okul Müzesi’ni kurmak için bir adım oldu. Köy Enstitüleri mantığıyla yola çıkan Enstitü Koleji elini taşın altına koydu ve buraya bir Okul Müzesi kazandırdık. Çünkü okullar sadece müfredatı uygulayan bir ortam olmamalı; bulunduğu semtle, kentle bütünleşebilmeli. Üstelik okul bizim hafızamıza, anılarımıza seslenen sıcak bir yuva. İşte o sıcak yuvalar müzelerle iç içe olmalı.

Neler var Okul Müzesi’nde?

Eğitim tarihimizdeki okul kültüründen bir kesit sunuyoruz burada. Eski sıralardan abaküslere, kalem kutularından önlüklere, defterlerden kitaplara kadar çok önemli eserler var. Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar gidiyor müze. O dönemlerde kullanılan defterler, kitaplar, okul araç ve gereçleri var. Osmanlı döneminde kullanılan bazı eserler de var, harf devriminden önceki döneme ait olan eserler de...

Yazının Devamını Oku