Hürriyet Kitap'tan çıkan 200 Adımda Çocuk Yetiştirme Rehberi adlı kitabımızda yer alan uzmanlar, her ay bir ilde halkın sorunlarına çözüm arıyor. Daha önce İstanbul, Antalya, İzmir ve Gaziantep'te anne babalarla buluşmuştuk, şimdi ise sıra Kars'ta! Yarın Kars Belediyesi Konferans Salonu'nda Uzman Psikolog Ramazan Şimşek ve LC Waikiki Tasarım Müdürü Suzan Filiz ile birlikte "Çocukların internet bağımlılığı ve teknoloji kullanımı" sorunlarını tartışacağız. Tüm Karslıların davetli olduğu buluşma saat 12.30'da başlayacak. Katılan herkese 200 Adımda Çocuk Yetiştirme Rehberi kitabımız armağan edilecek. Ayrıca LC Waikiki'nin de sürpriz bir armağanı olacak.
MİCKEY MOUSE'UN ÇİZERİ FABRİZİO PETROSSİ İLE BULUŞTUK
'LC Waikiki Genç Salı Tasarım Buluşmaları' kapsamında İstanbul Modern'de bir atölye düzenledi. Atölyede Mickey Mouse'un çizeri Fabrizio Petrossi çizim dersi verdi ve herkes kendi Mickey'ini yapmaya çalıştı. Bu çok keyifli atölyeler keşke çocuklar için de düzenlense... Çünkü tekniğini öğrendikten sonra dünyaca ünlü bir çizgi karakteri çizmek hiç zor değilmiş. İşte benim Mickey'im...
ÇOCUKLARA İMECE KÜLTÜRÜ NASIL KAZANDIRILIR?
İmece yöntemi tarihimizin en eski ve en güzel yöntemlerinden biri… Peki, temeli iyilik olan bu kültürü çocuklara nasıl kazandıracağız? Drama Eğitmeni İbrahim Zeki Karabulut açıklıyor…
<iframe src='//www.hurriyet.com.tr/video/embed/?vid=40961375&resizable=1&autostart=scroll&playsinline=true&v_utm_source=haber_detay' width='580' height='326' frameborder='0' scrolling='no' allow='autoplay; fullscreen' allowfullscreen></iframe>
Çocuklar okula giderken nasıl bir kahvaltı yapmalı?
Yapılan araştırmalar, okula gitmeden önce kahvaltısını yapan çocukların başarı oranının arttığını gösteriyor. Çünkü kahvaltı, odaklanmayı ve öğrenme gücünü arttırıyor. Bunun için okula gitmeden önce protein içeriği yüksek, doyurucu bir kahvaltı yapmalılar. Örneğin; tam tahıllı ekmek, yumurta, peynir, domates-salatalık gibi sebzeler, bir adet taze meyve ve bir bardak sütle hazırlanmış kahvaltı doyurucu ve yararlı olacaktır.
Saat kaçta uyanmalılar peki? Bazı çocuklar uyanır uyanmaz kahvaltı yapmak istemiyor…
Bu yetişkinler için bile zor olabiliyor bazen. Bu nedenle uyanma saatinden ziyade uyuma saati daha önemli hale geliyor. Özellikle 3-11 yaş grubu çocukların günde en az 10 saat uykuya ihtiyacı var. Dolayısıyla erken yatmak ve uyku saatini ayarlamak çok önemli! Uykusunu alamayan çocuk haliyle kahvaltı yapmak istemiyor ve huysuzlanıyor. En sağlıklı ve verimli olan süre uyandıktan 15 -20 dakika sonra kahvaltı masasına oturmaktır.
Peki, beslenme çantasından eksik edilmemesi gereken besinler neler?
Çocuklar okulda fazla enerjikler. Bu nedenle aralarda sağlıklı atıştırma yapmaları önemli. Taze meyve, ceviz, badem, fındık, ev yapımı pestil, cevizli sucuk gibi besleyici gıdalar tercih edilebilir. Günümüzde anneler pratik olduğunu düşündükleri için yemek yemeyen çocuklarının yanına kek, bisküvi gibi paketli gıdalar verip, onları bir kutu hazır meyve suyuyla okula gönderiyorlar. Oysaki bunlar çocuğun sağlığı için yararlı değil.
Hangi besinler zekâ gelişimini olumlu etkiler?
Uzun bir tatil döneminden sonra okullar açılıyor. Çocuklar okula nasıl hazırlanmalı?
Öncelikle tatil havasından çıkılması gerekir. Her gün bir iki saat kitap okunmalı, önceki yılın notları gözden geçirilmeli. Aşırıya kaçmadan her gün ders çalışmaya alışması okul açıldığında zorluk çekmesini engeller. Aksi halde alışma süresi uzar. Uyku düzeninin sağlanması da önem taşıyor. Bu hafta içinde uyku düzeni sağlanırsa, okul açıldığında okula gitmekte zorluk yaşamazlar. Bir de cep telefonu ve bilgisayar kullanımı da düzen altına alınmalı.
Çocuğu birinci sınıfa başlayacak olan anne babalar ne yapmalı?
Okula yeni başlayacak çocuk kaygılıdır. Bu nedenle kaygısını azaltmak ve ona okulu sevdirmek çok önemli. Bunun için okul açılmadan çocukla birlikte okuyacağı okul ziyaret edilmeli, öğretmeniyle tanıştırılmalı, bir yıl boyunca okuyacağı sınıfı gösterilmeli. Unutmayalım ki, bizler bile yeni bir ortama girdiğimizde zaman zaman zorluk yaşarız. Bu nedenle önceden keşfetmesini sağlamak kaygıyı azaltacaktır. Ayrıca çocuğa sabahları erken kalkma ve kahvaltı yapma alışkanlığı da kazandırılmalı. Böylece çocuk okul açıldığında uyanmakta zorluk çekmeyecek ve okula aç karnına gitmeyecektir.
Peki, ya okul korkusu yaşayan çocuklar?
Okuldan korkan çocukların temel zorunu anne-baba bağımlılığıdır. Okul açılana kadar genellikle annesinin eteğinden ayrılmaz ve okula giderken annelerini de yanında isterler. Burada anne-baba tutumu çok önemlidir. Oysaki bireyselliğini kazanmış ve anaokuluna gitmiş çocuklar için okula alışmak çok daha kolaydır. Eğer çocuk okula gitmek istemiyor, ağlıyor, anne-babasının yanında kalmak istiyorsa yapılacak ilk şey anlayışlı olmak ve alışma süresince ona yardımcı olmaktır. Örneğin onu okula götürüp “Seni bekleyeceğim. Bir şeye ihtiyacın olursa buradayım,” diyerek onu ilk birkaç gün okulda gözlemlemektir. Bu yapılmazsa korku uzayacak ve şiddeti artacaktır.
Yani, anne babalar çocuklarıyla okula gitmeli…
Özellikle kamuya açık yerlerde, örneğin kadın tuvaletlerinde ‘bebek bezi değiştirme ünitesi’ var, ama erkek tuvaletlerinde yok. Çünkü erkeğin bebek bakmayacağı, bebeğinin bezini değiştirmeyeceği veya buna ihtiyaç duymayacağı gibi bir genel kabul var. Oysaki yanlış! Babalar da pekâlâ çocuk bakımıyla ilgilidir, ilgili olmalıdır. Bu durumun çocuğun sağlıklı gelişimi için de çok önemli olduğu konusunda uzmanlar uyarılarda bulunuyor.
Tuvaletlerde değil, ayrı odalar olmalı!
Kamuya açık alanlarda çocuklar ve bebekler için çeşitli üniteler olmalı. Süt odaları, emzirme odaları, bebek bezi değiştirme odaları… Anneler sütlerini tuvaletlerde sağıyor veya bebeklerinin bezlerini tuvaletlerde değiştirmek zorunda kalıyor. Bu sağlık açısından da iyi değil. Her şey anne ve babalar için de daha kolay hale getirilmeli.
Taciz sadece ‘erkeklere mahsus’ bir şey değil!
Babaların bez değiştirmesi için erkek tuvaletlerinde de böyle alanlar olması konusu açılınca bu durumun çocuk tacizcileri için de kapı aralayacağı düşünülüyor. Oysaki çocukları sadece erkekler taciz etmiyor. Tacizci kadınlar da var. Zihnimizdeki bu cinsiyetçi ön yargıları kırmamız gerekiyor. Çocukları korumak ilk önce anneye ve babaya düşüyor.
ÇOCUĞA KÜSÜLÜR MÜ?
Öncelikle sizi tanıyalım…
1980 Balıkesir Gönen doğumluyum. Siyaset bilimi ve tarih araştırmacısıyım. Türkiye’de çok konuşulan, ama her zaman doğru yanıt verilmeyen konular üzerinde araştırmalar yapmaya çalışıyorum. Örneğin, Devletin Dersim Arşivi adında bir kitap yayımladım ve girilemediği söylenen arşivleri inceledim. Ancak asıl amacım çocuklara ve anne babalara da ulaşmak…
Nasıl?
Aslına bakarsanız tarihi çok önemsiyorum. Geleceğin ışığının tarih bilimi olduğuna inanıyorum. Bir oğlum var ve o büyürken geride bıraktığımız her gün bir tarih oluyor. Ben de o günleri, onun tarihini, bugünlerde hızla unuttuğumuz bir yöntemle, mektuplarla yazmak istedim. Eskiden herkes birbirine mektuplar yollarmış ve o mektuplar hem edebi bir değer hem de tarihi birer belge niteliği taşırmış. Şimdilerde mektuplar neredeyse yok. Ben ise mektupları yeniden gündeme getirerek “Atatürkçü Anneden Türk Çocuklarına Mektuplar” kitabını yazmaya karar verdim. Bu kitabı da hem oğluma, hem diğer çocuklara hem de tüm anne babalara armağan etmek istedim.
Kitaba da bir anne hassasiyetiyle yaklaşıyorsunuz üstelik…
Evet… Çocukları nasıl ki zararlı oyuncaklardan, zararlı gıdalardan, zararlı arkadaşlardan uzak tutmaya çalışıyorsak, zararlı fikirlerden de uzak tutmak için çabalıyoruz. Onların üzerine titriyoruz. Geceleri uykusuz kalıyor, onlar yemedikçe doymuyoruz. Ama insan gelişimi sadece fiziksel bir süreç değil. Onların zihinsel ve duygusal gelişimi belki de hepsinden önemli. Ben onu emzirmeyi nasıl ihmal etmediysem, ona Atatürk’ü anlatmayı da, 23 Nisan şarkıları söylemeyi de, ahlaklı olmayı öğretmeyi de ihmal etmedim. Cumhuriyet bizden 'fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller' istiyordu ya, bu sözü tutmaktı biraz da bu kitabın amacı.
Nereden aklınıza geldi çocukları huzurevine götürmek?
Bir gün ilginç bir şey fark ettim: 80 yaşındaki insanlarla konuşmak bizi zorluyor. Yaşlıların zamanla yarışmak gibi bir derdi olmuyor. Bizim gibi aynı anda kırk iş halletmeye çalışmıyorlar. Anlatacaklarını yavaş yavaş anlatıyorlar. Biz ise onları “Hadi hadi, sadede gel” dercesine dinliyoruz. Anne olunca anladım ki çocuklar da zamanı bizden çok farklı yaşıyorlar. 80 yaşındaki anneannemle oğlum, zaman anlayışı konusunda oldukça benziyorlar. Ve en güzeli bir araya geldikleri zaman çok eğleniyorlar. O halde neden onları bir araya getirmeyelim, dedik; ‘nesiller buluşması’ yapmaya karar verdik.
Pedagog Neslihan Sağır
Çocukların huzurevine gelmesi onlarda nasıl bir farkındalık yaratıyor?
Bizim amacımız 7 yaş altı ve 70 yaş üstü insanları bir araya getirmek. Çocukların ve yaşlıların birbirleriyle olan iletişiminin sağladığı değerlerden yola çıkarak hikâyeler aracılığıyla çocukların yarattıkları sanatsal üretimlerle görsel bellek oluşmasını istiyoruz. Mahallemizde bulunan yaşlılar evine yaptığımız ziyaretlerle de mahalle kültürünü devam ettiriyoruz. Böylece çocukların her hafta gerçekleştirdiği ziyaretlerle mahalle ile bağları güçleniyor. Yeni insanlarla tanışıp, onların farklı hikâyelerini dinliyorlar. Hikâyelerden yola çıkarak yaptıkları üretimle hayal dünyaları güçleniyor. Üstelik yaşlıların öyküleriyle heyecanlanıyor, yaşlıların kaldıkları huzurevlerini tanıyor, ziyaret kültürü geliştiriyorlar.
Yaşlılar neler hissediyor peki?
Öncelikle sizi tanıyalım…
Sınıf öğretmeniyim. Üstün ve özel yetenekli öğrencilere yönelik destek eğitim uygulamaları üzerine araştırmalar yapıyorum. Çocuklar için felsefe, eğitimde teknoloji kullanımı gibi konularda çalışıyorum.
Bu kitabı yazmak nereden aklınıza geldi?
Üstün yetenekli çocuklarla ilgili olarak Türkiye’de maalesef ki çok büyük eksikler var. Elimizdeki kaynaklar hep yabancı, yerli kaynak çok az. Oysaki ayaklarını bu topraklara basan araştırmalar yapmak çok önemli. Bizde 2000 yılından sonra bu alana ilgi görülüyor. Örneğin ABD’de de 1960’larda başladı araştırmalar. Ancak biz de önemli bir yol kat ettik. Örneğin Prof. Dr. Uğur Sak, Anadolu Sak Zekâ Ölçeği (ASİS) hazırladı. Bu, alandaki ilk çalışmadır.
Günümüz anne babaları çocuklarını ‘süper zekâ’ olarak mı görüyor peki?
Maalesef… Bütün anne babalar çocuğunun üstün yetenekli ve ileri zekâlı olmasını ister ama bu mümkün değil. Zaten yapılan araştırmalar, parlak ve üstün yetenekli çocukların oranının sadece %2 olduğunu gösteriyor. Yani çocuk yaşından büyük sözler söyledi, akıllı telefonu çok iyi kullandı veya bizim düşünemediğimiz düzeyde davranışlar gösterdi diye o ‘üstün zekâlı’ filan olmuyor.
Çocukları ‘zekâ testlerine’ sokmak doğru mu?
Kalıplaşmış yargılarımız var bizim. Sözgelimi kızların pembe, erkeklerinse mavi giymesi gerektiğini kaydetmişiz zihnimize. Kız çocuklarının arabalarla oynayamayacağı veya sadece oğlan çocuklarının ‘süper kahraman’ olabileceği gibi kalıplarımız var. Oysaki çocuklar istedikleri renkleri giymeli, istedikleri oyuncaklarla oynamalılar. Sadece çocuklar mı? Anne babalarla ilgili kalıplarımız da var.
Örneğin yemek ve temizlik gibi işleri annelerin, tamir ve araba kullanma gibi işleri ise babaların görevi gibi düşünürüz. Peki, bu böyle mi olmalı? Elbette ki hayır! Eğer bir kadın doğum yaptığında ona ‘annelik izni’ verilebiliyorsa, çocuğu yeni doğan babanın da ‘babalık izni’ olmalı meselâ... Tüm bu konularda sadece çocukların değil, anne babaların da önyargılarını kırıyor bu kitaplar… Mutlaka okuyun.
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Yazar: E. Brami-E.B. Spagnol
Çeviri: Burcu Uğuz
Tür: Yaşam/Düşünce