Nurten Erk Tosuner

Kent’i satınca gıdadan uzaklaşmadı, gayrimenkulde büyüme kararı aldı

3 Kasım 2008
KENT Gıda’yı 2006’da Cadbury Schweppes’e sattıktan sonra gayrimenkul ve tarıma odaklanan Tahincioğlu Holding, gıdada yeni arayışlarını sürdürüyor. Tahincioğlu Holding CEO’su Özcan Tahincioğlu, geçen yıl toplam 500 milyon YTL’lik yatırım yaptıklarını, ancak 2009 için planlanan 200 milyon YTL’lik yeni projeyi bir süre askıya aldıklarını belirterek, grubun önümüzdeki yıllarda gayrimenkulün yanı sıra tarım ürünleri ihracatında büyümek istediğini söyledi.

TAHİNCİOĞLU Holding CEO’su Özcan Tahincioğlu, grubun ilk gözağrısı olan Kent Gıda’yı 2006 yılında Cadbury Schweppes’e satmasının ardından gayrimenkul ve tarıma odaklandıklarını, gıdada ise yeni arayışlarının sürdüğünü söylüyor. 2020 yılında Kent’in yüzde 51’ini Cadbury Schweppes’e satarken tamamen satıp çıkmak gibi bir düşünceleri olmadığını belirten Özcan Tahincioğlu, "Şirketin uluslararası geleceği için bunun daha iyi olacağını gördük. Yüzde 4 sembolik hissemizi de yatırım olarak görüyoruz, satsak da gönül bağımız sürer" diyor. Geçen yıl toplam 500 milyon YTL’lik yatırım yaptıklarını, ancak 2009 için planlanan 200 milyon YTL’lik yeni projeyi bir süre askıya aldıklarını belirten Özcan Tahincioğlu, grubun önümüzdeki yıllarda gayrimenkulün yanı sıra tarım ürünleri ihracatında büyümek istediğini vurguluyor. Halen Kent Gıda’nın Yönetim Kurulu Başkanlığı görevine de devam eden Tahincioğlu Holding CEO’su Özcan Tahincioğlu ile gayrimenkul ve gıda sektörünü, krizin gölgesinde geleceğe dönük planlarını konuştuk.

Aileniz sanayiciliğe nasıl başladı?

- Dedem, 1920’li yıllarda susam ticaretiyle işe başlıyor. Dedem, Mardin’de evin altında çocuklarının ittiği bir değirmende öğüttüğü susamları tahin yapmaya başlamış. 1947 yılında Diyarbakır’da ilk imalathane açılıyor. Babam Yakup Tahincioğlu, İstanbul’a doktor olsun diye gönderiliyor. Bir yıl tıp okuduktan sonra ticarete atılıyor. Ardından İstanbul Üniversitesi İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ne giriyor, hem okuyor, hem çalışıyor. 1956’da kardeşleri ve ağabeyleriyle beraber Kent Gıda’yı kuruyor. Ben de gözümü sanayici bir ailenin oğlu olarak açtım, fabrikalarda büyüdüm.

Kent’in büyümesi hızlandı

İlk gözağrınız Kent Gıda’yı neden sattınız?


- Kent Gıda’yı 1990 yılında halka açtık. Yüzde 51’ini 2002 yılında Cadbury Schweppes’e sattık. 2006’da da Cadbury Schweppes, Kent Gıda’nın yüzde 30’unu daha satın aldı. Kent’in halen yüzde 4 hissesi sembolik hissesi Tahincioğlu Holding’de. Ben, aynı zamanda Kent Gıda’nın Yönetim Kurulu Başkanıyım. Ama artık günlük yönetimden tamamen çıkmış durumdayız.

Kent’e yabancı ortak alırken birgün tamamını satacağınızı tahmin ediyor muydunuz?

- İlk başta yola çıktığımızda böyle bir niyet yoktu. Cadbury Schweppes ile çok iyi ilişkilerimiz var. Ancak global bir şirketin uluslararası stratejisine uymak zorundasınız. Kendi yolunuzu çizmeniz çok zor oluyor. Biz de ortak olduğumuz 4-5 yıl içinde bunun zorluğunu yaşadık. Kent Gıda’nın Cadbury Schweppes şemsiyesine yüzde 100 girmesinden sonra büyümesinin hızlandığını bire bir gördük. İlk başta hedefimiz tamamını satıp çıkmak değildi tabii. Bugün küçük bir ortak olsak da memnunuz. Artık yatırımcı olarak bakıyoruz. Ama gönül bağımız sona ermez.

Gıdada arayışlarımız sürüyor

Gıda konusunda yeni bir yatırım düşünüyor musunuz?

- Kent’i sattıktan sonra o dönem, satın alma, ortak olma veya sıfırdan kurma amacıyla birkaç şirkete baktık. Fakat somut adım atabileceğimiz bir konu bulamadık. Bulduysak da fiyatta anlaşamadık, bugünlere geldik. Gıda bizim ilk gözağrımız. Gıdaya ilgimiz artarak devam ediyor. Ama son birkaç yıldır artan fiyatlar ve yabancıların girip stratejik alımlar yapması yüzünden yerli firmaların bu konuda adım atması zorlaştı. İlk göz ağrımız olan gıda konusunda arayışlarımız sürüyor. Krizi bir kenara koyuyoruz tabii.

Gıdada hangi alanlarla ilgileniyorsunuz?

- Gıda üretimi bugün nispeten kolaylaştı. Ama biz pazarlama ve dağıtım konusunda birikimlerimiz olduğuna inanıyoruz. Özel bir gıda ürünüyle ilgileniriz diye bir kısıtlamamız yok. Ama sonuç itibariyle belli bir boyutun üzerindeki her türlü gıda firmasıyla ilgilenebiliriz. Bugünkü kriz ortamını bir kenara koyuyorum.

2008’de ne kadar yatırım yaptınız, 2009 planlarınız neler?

- 2008 yılında yaklaşık 500 milyon YTL’nin üzerinde yatırım gerçekleştirdik. Ama şu anda 2009 yılı için somut bir bütçe yapamıyoruz, önümüzü görmek istiyoruz. Gündemde olan yaklaşık 200 milyon YTL’lik yatırım projelerimizi de bir süreliğine askıya aldık.

Tarıma uzun vadeli bakıyoruz

Bundan sonra büyümeyi planladığınız başka sektör var mı?

- Ana sektörümüz kesinlikle gayrimenkul olacak. Bunun dışında tarıma da girdik. Salihli’de bin 100 dönüm arazi aldık. Tahincioğlu Tarımcılık, sert çekirdekli meyve çeşitleri ve elma üretimi ve ticareti yapmak üzere kuruldu. Tarımda kesinlikle büyümek istiyoruz. Uzun vadeli olarak bakıyoruz.

Krizden ülke olarak etkilenmeye başladık

Bugünkü kriz ortamını nasıl görüyorsunuz?

- Krizden maalesef ülke olarak etkilenmeye başladık. Ben çok kötümser değilim. 2001 sonrası alınan önlemlerin finans sektörümüzü çok daha güçlü bir konuma getirmesi bizim için avantaj oldu. Mortgage veya türev piyasaların henüz oluşmamış olması da Türkiye’nin yararına. Türkiye olarak bu krizi nispeten daha hafif geçireceğimize inanıyorum. Ancak Hükümet acil olarak birtakım önlemler almalı. Bunlar zaten dile getiriliyor. Bence Uluslararası Para Fonu (IMF) ile anlaşma konusu son derece önemli.

İnşaat şirketimizi büyütmek istiyoruz

Kent’in satışından sonra gayrimenkule mi odaklandınız?

- Gayrimenkul yatırımlarımızı birkaç yıldır Tahincioğlu Gayrimenkul ile yapıyoruz. Palladium, İzmir Büyük Efes Oteli şimdiki adıyla Swissotel Grand Efes İzmir projelerinin sahibi Tahincioğlu Gayrimenkul. İnşaatlarımızı da yine kendi inşaat şirketimiz Nida İnşaat yapıyor. Nida’yı artık dışarıya iş yapan müteahhit firma konumuna getirdik. Geçmişte kendi bünyemizdeki inşaatları yapıyordu, artık dışarıya da iş yaparak büyümek istiyoruz.

Turizmde kendimizi gayrimenkul yatırımcısı olarak görüyoruz

Turizm sektörüne ilişkin planlarınız nedir?

- Herkes bildiğiniz işe odaklanın der. Ama geçmişte biz de hata yaptık. Çeşitli araziler alarak oteller inşa ettik. Buraya kadar iyi, ama otel işletmeciliğine soyunduktan sonra bilmediğimiz bir işe girdiğimizi gördük ve turizmden çıktık. Şu anda otelciliği artık tamamen bir gayrimenkul yatırımı olarak görüyoruz. Turizm içindeyiz ama işletmeciliği için Swiss Otel ile anlaştık. Burada da çok doğru yaptığımızı görüyoruz. Biz MV Holding ile birlikte İzmir dışındaki büyükşehirlerde de otel alıp, şehir otelleri zinciri oluşturmak istiyorduk. Maalesef bunu yapamadık. Fiyatlar, ihalelerde çok korkunç derecede yükseldi.

Hatay’a 100 milyon dolarlık alışveriş merkezi kuruyoruz

Soyak’la alışveriş merkezleri kurma projeniz hangi aşamada?

- Hatay’da 100 milyon dolarlık yatırımla, 40 bin metrekare kiralanabilir alanı olan bir alışveriş merkezi kuruyoruz. Adana’da 200 dönüm arazi satın aldık ama kriz nedeniyle şu an proje askıda. Bu konuda agresif bir büyüme hedefimiz yok. Fırsatları değerlendirme yöntemiyle gideceğiz. Palladium’u açmış olmamız bizim için önemli.

Doğru yapılmayan alışveriş merkezleri hastane depo olacak

İstanbul’da alışveriş merkezi enflasyonu olduğuna inanıyor musunuz?


- Kişi başına düşen alışveriş merkezi metrekaresine baktığımızda Avrupa’nın gerisindeyiz. Kişi başına düşen milli gelire göre baksanız da yine gerideyiz. Fakat, İstanbul’da sorun şu. Bulabildiğiniz büyük arsalar birbirine çok yakın. Bakıyorsunuz 2 kilometre çapı içinde 8 alışveriş merkezi var. Bunların yaşamasına imkan yok. Önümüzdeki dönemde maalesef bazıları batacak, bazıları yıkılacak, bazıları hastane, okul veya depo olacak. Doğru lokasyonda doğru projeyi yapanlar uzun vadeli yaşayacak./images/100/0x0/55ea0dd0f018fbb8f867d75e

TAHİNCİOĞLU Holding CEO’su Özcan Tahincioğlu, 1969 İstanbul doğumlu. Robert Kolej’in ardından Amerika’da Babson College’da finans ve ekonomi masterı yaptı. İş hayatına ailesine ait Kent Gıda’da başladı. Çeşitli kademelerde görev yaptıktan sonra 1995’de Finansman Müdür Yardımcılığına, 1999’da Genel Müdür Yardımcılığına getirildi. 2002’de Kent Gıda Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdür Vekili oldu. Ocak 2006’da Kent Gıda Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini devraldı. Kent Gıda’nın ortaklarından Tahincioğlu Holding’in CEO’su ve holding bünyesindeki çeşitli şirketlerin Yönetim Kurulu Başkanı ve Üyesi.
Yazının Devamını Oku

Çeklerle imza attı, 3 milyar dolarlık yatırıma soyundu

27 Ekim 2008
KİMYA, enerji, gayrimenkul geliştirme sektöründe yoğunlaşan Akkök Grubu, Çek enerji devi CEZ ile kriz ortamında imzaladığı ortaklık anlaşmasının ardından, 2012’ye kadar enerji sektörüne toplam 3 milyar dolar daha yatırım yapmaya hazırlanıyor. CEZ ile ortaklık öncesi başlattığı 820 milyon dolarlık yatırımını da sürdüren Akkök, 2012 sonrasında enerji sektörünün önemli oyuncuları arasında yerini almayı hedefliyor.

Akkök Grubu’nun İcra Kurulu Başkanı Mehmet Ali Berkman, grubun halen devam eden 500 megavattlık hidroelektrik ve rüzgar santrallarının toplam yatırım tutarının 820 milyon dolar olduğunu belirtiyor. Berkman, 3 bin megavat’a ulaşmak için Çek ortakları CEZ ile birlikte toplam 3 milyar dolarlık yeni yatırım yapacaklarını söylüyor. Berkman, "Bundan sonra küçük küçük yatırımlar yerine büyük yatırımlar düşünüyoruz. Ortağımız CEZ ile birlikte bugüne kadar yapılan yatırımları ikiye katlayacağız" diyor.

Grup şirketlerinden Akkim’in 2007 yılından itibaren yurtdışında anahtar teslim kimya fabrikası kurduğunu belirten Akkök İcra Kurulu Başkanı Mehmet Ali Berkman ile kriz ortamında Çek enerji devi CEZ ile imzaladıkları anlaşmadan kimya ve gayrimenkul yatırımlarına uzanan bir sohbet yaptık.

ÆSon yıllarda grupta nasıl bir değişim yaşandı?

- Akkök olarak artık enerji, kimya ve gayrimenkul ana işimiz. Tekstil ve lojistik daha küçük çaplı. Ama lojistik büyüyecek gibi görünüyor. Akkim, teknoloji ve know-how’u, insan gücüyle ile kimyada büyük dünya devleriyle çarpışıyor. Uzakdoğu’da fabrikalar kuruyor. Pakistan’a know-how sattılar. Ortadoğu’da Katar’dan böyle bir teklif var. Anahtar teslim bir kimya fabrikasının yatırım tutarı genelde 60-70 milyon dolardır.

Enerji ana sektörümüz oldu

ÆAkkök, enerji sektöründe neler yapıyor?

- Akenerji, Akkök Grubu’nun tekstil sektöründeki buhar ihtiyacını ve kendi enerjisini üretme ihtiyacını karşılamak amacıyla kurulmuş. Bugün doğalgazla çalışan toplam 400 megavat gücünde üç santralımız var. 5 megawat ya da 5 megavat’lıkların birarada olduğu 15-20 megavatlık toplam 20 santralı verimsiz olduğu için elden çıkardık.

ÆAkenerji’de strateji değişikliği nasıl gündeme geldi?

- Türkiye’de arz-talep dengesizliği iyice ortaya çıktı. Özelleştirmelerin gecikmesi nedeniyle yapılması gereken birçok yatırım gerçekleşemedi. Mevcut kapasite yıllık yüzde 7.5 büyüme hızı nedeniyle artan talepe yetişemiyor. Mevcut santrallara bakım da yapılamadı. Bunu görünce, artık enerjiyi sadece tamamlayıcı bir yatırım değil, kendi başına bir sektör olarak düşünmeye başladı ve çeşitlendirme kararı aldı.

Yatırımı ikiye katlayacağız

ÆEnerjide şu anda ne kadarlık yatırımınız var?

- Toplam 200 megavatlık üç santralımız bitiyor. 290 megavatlık bölüm de 2010’da bitecek. Bunlar bizim Çek ortaklığımızdan önce yürüyen işlerimiz. Çekler’le birlikte daha büyük çaplı yatırımlar, bir seferde 800-900 megavatlık yatırımlar planlayacağız. Ortaklık öncesi başlayan toplam 500 megvatlık hidrolik ve rüzgar santrallarının yatırım bedeli 820 milyon dolar. İlk üç santralımız bunun içinde değil.

ÆÇek ortağınız CEZ ile birlikte yapmayı planladığınız yatırım nedir?

- Çek ortağımız CEZ ile birlikte ortaklıktan sonra mevcut yatırımlarımız dahil, 3 bin megavat olacağız. 2012’ye kadar 2100-2200 megavat daha yatırım yapacağız. Bugüne kadar yapılan yatırımı ikiye katlayacağız. Artık küçük küçük yatırımlar yerine daha büyük ölçekli yatırımlar düşünüyoruz.

Æ2012’ye kadar toplam 3 bin megavata ulaşmak için ne kadarlık yatırım yapacaksınız?

- Aşağı yukarı 3 milyar dolarlık yatırım yapmayı planlıyoruz.

Herkes birbirini ayağından vuruyor

ÆTürkiye’de artık alışveriş merkezi enflasyonu olduğundan sözediliyor.

- Birbirine çok yakın alışveriş merkezleri çok ciddi rekabet koşullarına neden olabilir. Bu diğer işlerde de böyle. Türkiye’de yeni fikrin arkasına onlarca kişi çok kısa sürede takılıyor. Herkes birbirini ayağından vuruyor, bu herkese zarar veriyor. Akkök, Akmerkez ile 15 yıl önce yeni bir konsept başlatmış, ama sonra bu alana yatırım yapmamış. Ekonomi büyümeye girince tekrar gayrimenkule yöneldik, bu kez kriz geldi.

Çekler ’Beraber yönetiriz’ dedi, onlarla anlaştık

ÆYabancı ortaklık için neden Çek CEZ’i seçtiniz, neler etkili oldu?

- 2007 yılı içinde çok sayıda yabancı enerji şirketi ya da sektöre yatırım yapmak isteyen fonlar Türkiye’deki üreticilerin kapısını çaldı. Bunların içinde biz de vardık. 6-7 şirketle görüştük. En son Çek’ler geldi. Çekler’in stratejisi, Doğu Avrupa, Ukrayna, Belarus ve Rusya’ya yönelikken, son anda portföylerine Türkiye’yi de katmışlar. Onlarla anlaştık. Bu yatırımlar ciddi finansal imkanlar istiyor. Ayrıca ortağımızın dağıtım ve üretimde de ciddi know-how ları var. İki nükleer santral işletiyorlar kendi ülkelerinde. En önemlisi yönetimsel olarak uyum sağladık. Almanya, Fransa, İtalya’daki büyükler ’Biz yönetiriz’ derken, Çekler ’Beraber yönetiriz’ dedi.

Karbonfibere 100 milyon dolar yatırdık

ÆKriz nedeniyle yatırımlarınızı askıya almanız gündeme geldi mi?

- Aksa’da karbonfiber üretimi için çok önemli teknolojik bir yatırım yapmıştık, onun sonuna geldik. Bu ürün uçaktan uzay aracına, basınçlı spor malzemelerinden gemilere kadar bir çok sanayiide kullanılıyor. Bu yatırım bizim geleceğimiz. 100 milyon dolarlık bir yatırım. Aksa artık çok daha katma değeri olan ürünlere yönünü döndürdü.

Tekstilde işbirliği imkanları arıyoruz

ÆAksu, tekstilden tamamen çıkacak mı?

-
Şu anda tekstilden tamamen çıkmayı düşünmüyoruz. Başka türlü bir yol ve işbirliği imkanları arıyoruz. Biz iplikte zaten küçülmüştük. Bir tek yünlü dokumamız kaldı. Ama orada da sorun var. Sofistike sanayi geldikçe daha az sofistike olanlardan vazgeçmemiz lazım onlar Uzakdoğu’ya kayıyor tekerlemesi artık geçerli değil. Tekstil sektörü işsizlik için çok önemli bir sibop. Güneydoğu’ya teşvik verilmesinde geç kalındı. Bugün kimse Güneydoğu’ya gitmez. Hem beyaz yakalıda, hem mavi yakalıda kalifiye eleman lazım.

Nükleer enerji kaçınılmaz ama ihaleler cesaretimizi kırdı

ÆNükleer enerjiye nasıl bakıyorsunuz, ilgileniyor musunuz?

- Devletin yapmış olduğu tahminlerle uyuşuyoruz. Bütün kaynaklarımızı kullansak bile enerji açığı var. Bu açığı kapatmanın tek yolu var, nükleer. Küresel ısınma nedeniyle suya bağlı hidroelektrik santrallar da risk altında. Bu yüzden nükleer kaçınılmaz.

ÆMersin Akkuyu’daki nükleer santral ihalesine neden katılmadınız?

- Birçok kişi girmedi. Yılan hikayesine dönen yerin ÇED’i 1000 megavat için yapılmıştır. İhale 4 bin megavat için yapıldı. 4 bin megavat için yeni bir çalışam yapılması için zaman verilmedi. 7-8 yıl sürecek bu yatırım için 12 milyar dolar yatırım bedeli istendi. Bu ikisi tek başına cesaretimizi kırdı.

Çeklerle ortak olurken kriz tereddütü yaşamadık

ÆKüresel kriz ortamında imza atarken siz ya da ortağınız tereddüt etmediniz mi?

- Çek ortağımız CEZ ile böyle bir ortamda imzayı attık ve ertelemeyi düşünmedik. Görüşmelere kriz öncesi başladık, ama krizin tam vuruş döneminde bitirdik işi. Kriz sürecinde imza attık. İki taraf da tereddüt yaşamadı. Ben iş hayatımda 78’den bugüne birçok krizi gördüm. Yabancı ortaklarımız da hadiseye geçici olarak bakıyor. Ne kadar sürer öngöremiyoruz, ama bugün var, yarın yok.

2009 bütçemizi erteledik

Æ 2008’i nasıl tamamlayacaksınız, 2009 bütçenizi yaptınız mı?

- 2008, geçen yıldan yüzde 15 fazla bir ciroyla bitecek. Geçen yılki ciromuz 1 milyar 685 milyon dolardı. Bu yıl 1 milyar 800 milyon doları geçeriz. 2009 için /images/100/0x0/55eb1aa6f018fbb8f8ab50f1bütçeyi de ilk kez aralık ayına erteledik. Kasım başında bütçeyi bitirirdik.

MEHMET ALİ BERKMAN

AKKÖK Şirketler Grubu İcra Kurulu Başkanı Mehmet Ali Berkman, ODTÜ İdari Bilimler Fakültesi Sanayi Yönetimi Bölümü mezunu. TEV bursuyla ABD Syracuse Üniversitesi’nde MBA yaptı. 1972’de Koç Grubu’nda işe başladı. Döktaş Genel Müdürlüğü, Koç Holding Otomotiv Grubu Başkan’a Yardımcılık yaptı. 1994’de Arçelik Genel Müdürü oldu. 2000’de Dayanıklı Tüketim Grubu Beyaz Eşyadan Sorumlu Başkan Yardımcılığı ve Yürütme Kurulu Başkan Vekilliği’ni yürüttü. Ağustos 2000’de Koç Holding Stratejik Planlama Başkanı, 2001’de grubun İnsan Kaynakları Başkanı oldu. Aralık 2003’te emekli olarak topluluktan ayrıldı. 2004’te Koç’un iki eski yöneticisiyle birlikte danışmanlık şirketi kurdu. Temmuz 2005’te Akkök İcra Kurulu Başkanlığı’na getirildi.
Yazının Devamını Oku

Sütlü tatlı-pastayla 40 milyon YTL’yi buldu, çikolataya soyundu

20 Ekim 2008
70 yıl önce İzmir’de tek dükkanla iş hayatına başlayan Özsüt Muhallebicisi, artık 40 milyon YTL cirolu ve 140 şubeli bir dev oldu. Özsüt’ün kurucusu İbrahim Urlulu, önümüzdeki yıl hem el yapımı çikolata işine girecek, hem de Fransız kahve zinciri Cafes Richard’ı Türkiye’ye getirecek. İZMİR’de Kemeraltı’nda 70 yıl önce tek dükkanla yola çıkan Özsüt Muhallebicisi, bugün 140 şube ve 40 milyon YTL. cirolu bir kafe zincirine dönüştü. Babası ’Sefer Usta’nın 1938 yılında kurduğu Özsüt Muhallebicisi’ni hızla büyüten İbrahim Urlulu, önümüzdeki yıl hem el yapımı çikolata işine girecek, hem de Fransız kahve zinciri Cafes Richard’ı Türkiye’ye getirecek.

Sadece Özsüt şubelerinde bulunacak çok özel drajeler ve el yapımı madlen çikolatalarla, çikolata pazarında yerini almak isteyen Özsüt Genel Müdürü İbrahim Urlulu, bu sektöre 1 milyon Euro yatırımla adım atıyor. İbrahim Urlulu, 140 şubesinde satışa sunacağı Cafes Richard kahveleriyle de yabancı zincirleri geride bırakmayı hedefliyor.

İlkokuldan itibaren Kemeraltı’ndaki muhallebicide çalışan, 16 yaşında babasının vefatı üzerine işi devralmak zorunda kalan İbrahim Urlulu, ailesinim desteğiyle eğitimini tamamlamasının ardından Özsüt’ü büyütmeye odaklanmış. Özsüt Genel Müdürü İbrahim Urlulu ile hem yeni yatırım planlarını hem de ’tatlı’ sektörünü konuştuk.

Özsüt nasıl kuruldu?

- Babam Selanik doğumlu. Savaş sırasında İzmir’e geliyor. 1930’lu yılların ortalarında babasının da yardımıyla yoğurt ve kaymak işi yapan bir firmaya ortak oluyor. Daha sonra işi tek başına yürütüyor. 1950’li yıllardan sonra tatlıya başlıyor. Yoğurt ve balkaymaktan başka ürünü yok. 50’li yıllarda muhallebi, sütlaç yapıyor. 60’larda işi biraz geliştiriyor. 70’lerde tatlı ön plana çıkıyor.

Siz işi ne zaman devraldınız?

- Babamın vefatıyla 16 yaşında işin başına geçtim. Annem dükkanı açıyordu, ben okuldan sonra gidiyordum. O yıllarda dükkanda çalışan Toprak Ailesi’den beş kardeş vardı. Onlarla ortak olduk. Benim hem okumaya devam etmem, hem işletmenin başında durmam çok kolay değildi. Eğitimi tamamladıktan sonra 1990-92 arasında Vestel’de finansman departmanında çalıştım. Sonra da işin başına geçtim. İkinci şubemizi 1992’de açtık. 94 krizinde dükkanlar boşalmaya başlayınca, ’Burada bir fırsat var’ dedik ve büyümeye başladık.

Kahve ve çikolata

Yeni bir sektöre ya da alana girmeyi düşünüyor musunuz?

- Hayır. En iyi bildiğim iş bu. Ama yeni ürünlerimiz olacak. Önümüzdeki yıl çikolata ve kahve işine gireceğiz. Özsüt markasıyla çikolata üreteceğiz. Bunun için Fransız Valrhona çikolataları ile anlaştık. Bir milyon Euro’luk yatırımla başlıyoruz. Ayrıca bu yıl ilk defa paketlenmiş dondurmaya geçtik. Önümüzdeki yıl paket dondurmayla zincir marketlere girme düşüncemiz var.

Çikolata ve kahvede hedefleriniz nedir?

- Çikolata endüstriyel boyutta olmayacak, el yapımı olacak ve sadece Özsüt’te satılacak. Kahve konusunda da Fransız Cafes Richard’ı ile anlaştık. 140 şubemizle yabancı kahve rakiplerini de geride bırakarak en yaygın kahve zinciri olmaya hazırlanıyoruz. Türk damak tadına uygun kahve çeşitleri üzerinde birlikte çalışıyoruz. Kahveleri Fransa’dan getireceğiz. Cafes Richard, 2009 yılında Özsüt şubelerinde yerini alacak. Kahveleri Fransa’dan getireceğiz, Türk damak zevkine adapte edeceğiz.

Bu yıl ne kadar yatırım yaptınız?

- Bu yıl 4 milyon Euro yatırımımız var. Daha önce de fabrikamıza 4 milyon Euro yatırım yaptık. İkinci fabrikayı yapıyoruz. Çikolata imalatı yapıp, dondurma işinde de büyümek istiyoruz. Üretim günlük yapılıyor ve yine günlük dağıtılıyor. İzmir Kemalpaşa’da 5 bin metrekarelik üretim tesisimiz var. Bu alanı yaptığımız yatırımla 10 bin metrekarenin üzerine çıkarıyoruz.

Yunanistan’da üretim yapacağız İsrail’den bile talep geliyor

Yurtdışında şube açacak mısınız?

- Çok talep geliyor. Yunanistan’la görüşüyoruz. Yunanistan bizim öncelikli pazarımız. Çok iyi araştırdık. Güzel bir pazar. Damak tadımız uyuyor. Birçok tatlının ismi bile aynı. Sütlaç sütlaç, baklava baklava. Avrupa’ya süt ve sütlü ürün ihracatı yasak olduğu için Yunanistan pazarına girmemiz için de yatırım yapmak zorundayız. İsrail’den de ilginç teklifler geldi. Türkiye’den giden çok büyük bir Yahudi kesimi var İsrail’de. Ama orası uzak bizim için.

Valrhona 60 ülkede tüketiliyor

FRANSA’da 1924’te kurulan Valrhona çikolataları, üretimini dünyada 15 bin tonla sınırlıyor. Varlrhona’nın çikolata okulu Ecole du Grand Chocolat’ta gerçekleştirilen yenilikçi çalışmalar aracılığıyla, her geçen gün yeni lezzetler keşfediliyor. Valrhona, İsviçre’den Güney Afrika’ya, Avustralya’dan ABD’ye kadar 60’a yakın ülkede tüketiliyor.

Cafes Richard, günde 2.3 milyon fincan kahve satıyor

FRANSIZ kahve markası Cafes Richard, yılda 7 bin ton kavrulmuş kahve üretimiyle Fransa’nın lider markası. 1875 yılında Pierre Fayel tarafından Paris’te küçük bir kafede başlamış. Café Richard markası altında şarap ve kahve üretiyor. 1955’te büyümeye ve Fransa dışına açılmaya başlamış. Dünyada günde 2 milyon 300 bin fincan kahve satıyor. Yılda 840 milyon fincan kahve satış hacmine sahip.

Diyarbakır, Malatya ve Urfa’ya giriyoruz

Kaç şubeniz var, bölgelere göre şube dağılımınız nasıl?

- Ege Bölgesi’nde 30, Marmara’da 56, İç Anadolu’da 35, Akdeniz’de 16, Karadeniz’de 2, Güneydoğu Anadolu’da bir şube olmak üzere toplam 140 şubeyle faaliyet gösteriyoruz. Yakında Diyarbakır, Malatya ve Urfa devreye giriyoruz. Karadeniz’de Samsun ve Trabzon’da varız. Bu bölgede biraz daha aktif hale gelmeye çalışacağız.

Kimse tatlı reçetesinin tamamını bilmez

Tatlı ve pastalarınızın özel formülleri var mı?

- Tabii ki var. Standart bir formülünüz olmalı. Çünkü standart ürün çıkarmak mecburiyetindesiniz. İnsanlar bugün bunu yiyor, yarın farklı bir şey yedikleri zaman tepki gösterir. Reçetelerimizi yapan birkaç değişik birim var. Üretimdeki hiçkimse bir reçetenin tamamını bilmez. Bizim ana 20 formülümüz var. Bunların tamamının sadece aile bireyleri bilir.

Günlük üretim kapasiteniz nedir?

- Günde 4-5 bin pasta yapabiliyoruz, 5-6 bine çıkabiliriz. Sütlü tatlıda günlük işleme kapasitemiz 15 ton. Dondurmada da günlük kapasitemiz 20 ton.

İBRAHİM URLULU

ÖZSÜT’ün Genel Müdürü İbrahim Urlulu, 1964 İzmir doğumlu. Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun olduktan sonra ABD’de Pittsburgh Üniversitesi’nde Uluslararası İşletme master’ı yaptı. 1990-1992 yılları arasında Vestel firmasında uluslararası finansman alanında çalıştıktan sonra, 1993’te babasının kurduğu Özsüt’ün yönetimini devraldı. Urlulu, İngilizce, Fransızca ve İtalyanca biliyor.
Yazının Devamını Oku

Tüketici jandarma gibi olsun kontrolsüz gıdaya ’dur’ desin

13 Ekim 2008
KONTROLSÜZ gıda denilen kayıtdışı ürünlerin hem ekonominin, hem de tüketicilerin sağlığı için önemli risk oluşturduğuna işaret eden Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği (SETBİR) Başkanı Erdal Bahçıvan, "Devlet üzerine düşeni yapmalı ama tüketici de gücünü kullanmalı. Kendi kendinin jandarması olmalı ve ucuz diye aldığı ürünü sorgulamalı" uyarısında bulundu. TÜRKİYE Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği (SETBİR) Başkanı Erdal Bahçıvan, kayıtdışı satılan kontrolsüz gıdaların hem ekonomiye, hem de sağlığa zararlı olduğuna dikkat çekerek, "Tüketicinin kendi kendinin jandarması olması, kontrolünü yapması ve ucuz diye aldığı ürünün neden ucuz olduğunu sorgulaması lazım" dedi. "Tarım ürünlerinin önümüzdeki günlerdeki stratejik değerinin artacağı bir dünya ve Türkiye izleyeceğiz" diyen Bahçıvan, "Tarımda uzun vadeli bir hareket stratejimiz olmadığı için bu durumu fırsat olarak kullanamadık. İhtiyaç duyduğumuz dönüşümü sağlayabilirsek Ortadoğu, Rusya, Orta Asya ve Kuzey Afrika ülkelerinin en önemli et ve süt ürünleri tedarikçisi olabiliriz" mesajını verdi. Bahçıvan Gıda Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı da yürüten Erdal Bahçıvan, geçtiğimiz ağustos ayında Gülüm Süt’ü satın alarak girdikleri içme süt pazarında yüzde 5 pazar payına ulaşmayı hedeflediklerini söyledi.

Tarım ürünlerinde yaşanan son gelişmeleri neye bağlıyorsunuz?

- Geçtiğimiz son 1.5 yıldır dünya inanılmaz olaylar yaşadı. Tarım ürünlerinde yaşananlar, belki de bugünlerin geleceğinin bir habercisiydi. Dünyada refah artıyor. Bununla birlikte Çin, Hindistan gibi ülkelerde de artık tüketim hızlandı. Petrol fiyatlarındaki artışla birlikte bitkisel kaynaklı enerji topraktan çok fazla pay almaya başladı. Küresel ısınma nedeniyle tarım ürünleri de çok değerlendi ve büyük fonlar tarafından yatırım aracı olarak kullanılmaya başlandı. Bu da emtia fiyatlarında çok ciddi hareketlenmeye neden oldu.

Dünyadaki bu gelişmeler Türkiye’ye nasıl yansıyor?

- Tarım ürünlerinin önümüzdeki günlerdeki stratejik değerinin artacağı bir dünya ve Türkiye izleyeceğiz. Türkiye bütün gelişmelerden nasibini alacak. Tarımda uzun vadeli bir hareket stratejisi oluşturulamadığı için bu durumu fırsat olarak kullanamadık. İhtiyaç duyduğumuz dönüşümü sağlayabilirsek Ortadoğu, Rusya, Orta Asya ve Kuzey Afrika ülkelerinin en önemli et ve süt ürünleri tedarikçisi olabiliriz.

Dönüşümü gerçekleştirmek için neler yapılmalı?

- Sektörde dönüşümü gerçekleştirmek ve hayvancılık sektörünü canlandırmak için ’Ekonomik güç, erişilebilir hammadde, eğitimli işgücü ve etkin örgütlenme’ şeklinde adlandırdığımız ’4E’ ilkesinin hayata geçirilmesi gerekiyor.

Yüzde 75’i kayıtdışı

Türkiye’de kayıtdışı gıdanın sektördeki payı nedir?

- Gıda sektöründe kayıtlı üretimin payı sadece yüzde 25-30’larda. Kayıtdışı yani kontrolsüz üretimin payı yüzde 70-75. Sektörün önünde gidebileceği çok önemli ve ciddi bir yol haritası var. Hammaddenin hálá daha rekabet edilebilir fiyatta ve kalitede olmaması sektörün en büyük sorunu.

Gıda güvenliği için SETBİR’in çalışmaları var mı?

- Kayıtdışı ürünler konusunda vatandaşın bilinçlendirilmesi için bakanlıkla ortak bir proje geliştiriyoruz. Merdiven altı üretimde süt ve süt üreticileri başı çekiyor. Bu ürünlerden kayıtlı ürünlere yani sağlıklı ürünlere geçişi sağlamamız gerekiyor. Gıdada kayıtdışı oranı en fazla olan ürünlerin başında ise yüzde 65’le hayvansal ürünler geliyor. Maddi kaybın yanısıra bu ürünlerin insan sağlığı için oluşturduğu riskin parasal boyutu ölçülemez. Tüketicinin, ucuz diye aldığı ürünün neden o kadar ucuz olduğunu sorgulaması lazım. Devlet elini kolunu bağlasın otursun demek istemiyorum ama tüketici de gücünü kullanmalı.

6-7 yılda süt üretiminde 20 milyon tona ulaşmak zorundayız

Türkiye’de süt sektörünün gelişimi ve pazarın durumu nedir?

- Süt ürünleri üretim ve tüketiminde son 5-6 yıldır bir artış var. Özellikle sanayinin ürün inovasyonu, yeni ürünlerle tüketiciye ulaşılması, bu ürünlere tüketicinin ilgi göstermesi sanayiye dönük süt akışını da olumlu yönde geliştiriyor. Ama henüz istediğimiz gelişmenin çok altındayız. Şu anda Türkiye’nin toplam süt üretimi 12-13 milyon ton. 6-7 yıl içinde ulaşmak istediğimiz miktar 20 milyon ton. Türkiye’de kişi başına içme sütü tüketimi yılda 15-20 litre. Batı ülkelerinin çok gerisinde, dörtte, hatta beşte biri.

’Bize bir şey olmaz’ diyemeyiz krizi ciddiye almak zorundayız

Dünyada yaşanan krize karşı Türkiye’nin gereken önlemleri aldığını düşünüyor musunuz?

- Türkiye için değil, dünya için de farklı bir dönem başlıyor. Bu boyutta bir krizin nelere yol açacağı bilinmiyor. Karamsar olmamak lazım ama gereken tedbirler zamanında alınmıyorsa, mevcut kriz yeterince önemsenmiyorsa ve ’bize birşey olmaz’ deniliyorsa, bir süre sonra karamsarlık başlar. Bu krizde kimse ’Borcum yok, bana birşey olmaz’ diyemez, herkes bir şekilde etkilenecek. Türkiye’nin artıları olduğu gibi mutlaka eksileri de var. Çok net değerlendirilmesi gereken bir ortamdayız. Ciddiye almak durumundayız.

Kişi başı 6-7 kilogram peynir tüketiyoruz, Avrupalı 25 kilogramı aştı

Bahçıvan Gıda 2008 yılını nasıl tamamlıyor?

- Bahçıvan markasında temel ürünümüz peynir, biraz da tereyağı. Bahçıvan markasını, süt veya gıda ürünlerine sokmamaya özen gösteriyoruz. Farklı ambalaj ve çeşitlerde, farklı tatlarda 60’ın üzerinde ürünümüz var. Ciromuzun yüzde 10 ihracattan geliyor. Ortadoğu ülkeleri ağız tadı ve lojistik olarak bize yakın olduğu için önem verdiğimiz bir ihracat pazarı. Afrika ve Japonya’ya da ihracatımız var.

Türkiye’de peynir tüketimi ne düzeyde?

-Kişi başı peynir tüketimi Türkiye’de 6.5-7 kilogram arasında. Bu rakam Almanya’da 25 kilogram, Fransa’da 28 kilogram, Amerika’da 28 kilogram. Avrupa Birliği ortalaması 25 kilogram.

Gıdada ramazan talebi yüzde 10-15 düştü

Gıda sektörü için 2008 nasıl bir yıl oluyor?

- Gıda, yılda ortalama yüzde 5-6 büyür. Ancak sektör bu yıl Ramazanı iyi geçirmedi. En hızlı ve en heyecanla beklediğimiz Ramazan’da beklediğimizi bulamadık. Bu yıl, geçen yıl Ramazan’a göre yüzde 10-15 arasında düşüş oldu. Normalde Ramazan’da talep bir önceki aylara göre yüzde 20 artar, 25’leri bulurdu. Bu yıl en yüksek artış yüzde 5’lerde kaldı.

İçme sütünde Gülüm’le yüzde 5 pay hedefliyoruz

Gülüm Süt ile hedefiniz nedir?

- Gülüm Süt’le peynir dışında yeni bir alana giriyoruz. Bugüne kadar Bahçıvan sadece peynire odaklandı. Gülüm Süt ile süt pazarına da adım atmış olduk. İçme sütünde Türkiye büyüyen bir pazar. İçme sütü kutu pazarı her yıl yüzde 10-15 arasında büyüyor. Gülüm, eski ve köklü süt markalarından biri. Başlangıçta Türkiye içme sütü pazarından yüzde 5 pazar payı hedefliyoruz. Türkiye’de içme sütü pazarı 1 milyon ton. Bizim hedefimiz 50 bin ton.

ERDAL BAHÇIVAN

Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği (SETBİR) Başkanı ve Bahçıvan Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, 1963 İstanbul doğumlu. Boğaziçi Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü mezunu. Profesyonel iş hayatına aile şirketi olan Bahçıvan Gıda’da başladı. 1993-2003 yılları arasında İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Vekilliği yaptı. 2003 yılından bu yana SETBİR Başkanı. Aynı zamanda Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Gıda Meclisi Başkanı.
Yazının Devamını Oku

Teşvikler geç geldi, Güneydoğu’da tekstilde çalıştıracak genç kalmadı

6 Ekim 2008
TEKSTİL sektörüne destek vermeye yönelik Eylem Planı’nın 5 yıl gecikmeli geldiğini savunan Mithat Giyim Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Gürsoy, "Artık hiçbir teşvikin bizi Güneydoğu’ya götürmeyeceği bir gerçek" dedi. Gürsoy, geç kalınmışlık yüzünden Doğu ve Güneydoğu’daki genç işgücünün de zaten büyük şehirlere yerleştiğine, bölgede çalıştıracak adam bulmanın zorluğuna dikkat çekti. TEKTSİLİN duayen isimlerinden Mithat Giyim’in Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Gürsoy, sektöre destek vermeye yönelik hazırlanan Eylem Planı’nında geç kalındığını belirterek, "Piyasa ayağımın altından kaymışsa, Güneydoğu’ya gitmem mümkün değil" dedi. Tekstil sektörü için en sağlıklı ve doğru teşviğin kurların artırılması olduğunu söyleyen Gürsoy, "Hiçbir teşviğin bizi Güneydoğu’ya götürmeyeceği bir gerçek. Sektör için kur artışı dışında can suyu yok" diyerek, önlemlerin 5 yıl önce alınması gerektiğini vurguladı. Gürsoy, geç kalınmışlık yüzünden Doğu ve Güneydoğu’daki genç işgücünün de zaten büyükşehirlere yerleştiğine işaret ederek, bölgede çalıştıracak adam bulmanın zor olduğunu kaydetti. Gürsoy’un "Geç kalındı" dediği Tekstil, Hazır Giyim ve Deri Sektörü Stratejik Eylem Planı kapsamında, mevcut işletmelerin gelişmiş yörelerden kalkınmada öncelikli yörelere, özellikle Doğu ve Güneydoğu illerine taşınmalarına çeşitli destekler verilecek. Gelişmiş yörelerden kalkınmada öncelikli yerlere taşınanlara 1 Ocak 2009’tan başlayarak, 31 Aralık 2014’e kadar bazı olanaklar sağlanacak. Mithat Giyim’in Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Gürsoy ile tekstil sektörünün bugünü ve geleceğini, Mithat’ın hedeflerini konuştuk.

Can suyu, kur artışı

Tekstil, Hazır Giyim ve Deri Sektörü Stratejik Eylem Planı’nı nasıl buldunuz?

- Bu, son dönemlerdeki en önemli olaylardan biri, belki de en önemlisi. Sektörün çok kapsamlı bir envanteri çıkarıldı. Reel sektör için yüreklendirici bir çalışma. Ama bununla sorunları aşmamız mümkün değil. Bizim için en sağlıklı ve en doğru teşvik, mutlaka kurların artmasıdır. Döviz kurları değişmez ve Türk parası bu kadar değerli seyretmeye devam ederse, hiçbir teşviğin bizi Güneydoğu’ya götürmeyeceği bir gerçek. Sektör için kur artışı dışında can suyu yok.

Önlemler 5 yıl gecikti

Açıklanan teşvik sizi neden Güneydoğu’ya yatırıma götürmez?

-Sebebi şu. Ben ciro yapamıyorsam, benim müşterim, pazarım kaybolmuşsa Güneydoğu’ya gitmem veya gitmemem hiçbir şeyi değiştirmez. Güneydoğu’ya gitsem, oradaki avantajlardan faydalanacağımı düşünsem bunu piyasa için yapacağım. O piyasa ayağımın altından kaymışsa, benim Güneydoğu’ya gitmem mümkün değil. Maalesef bugünkü önlemlerin çok daha önceden getirilmesi gerekirdi. Bu 5 yıl önce yapılsaydı büyük bir anlamı vardı.

Tekstil yatırımları bir miktar da olsa bölgeye gitmez mi?

-Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da tekstilde çalıştıracak adam bulmak çok zor. Çalışma arzusundaki gençlerin hemen hepsi zaten büyükşehirlere göçmüş. Köylerin çoğu boş ya da yaşlılar yaşıyor. Buralarda işçi bulup yetiştirmek son derece zor. Özellikle tarımsal yörelerde harman ya da fındık toplama zamanı fabrika tamamen boşalıyor. Sanayinin tarım alışkanlığı olmayan ve sürekli çalışacak işçilere ihtiyacı var. Anadolu’da belirli şehirler dışında sanıldığı kadar istediğimiz nitelikte çalışacak işçi yok. Eğitmek için adam arasanız bulamıyorsunuz. Burada çok büyük yanılgı var.

Bu parayla ihracat zor

Ne yapılmasını bekliyorsunuz?

- Biz her zaman hükümetten hiçbir şey istemiyoruz dedik. Ama bize Türk parasını gerçek değerine getirsinler yeter dedik. Türk parasının bugünkü kadar değerli olmaması lazım. Bu aşırı değerlenme, ihracatı son noktaya doğru götürüyor. Merkez Bankası istatistiklerine göre 2007 yılında Türk parası yüzde 18 değerlenmiş. 2001’den bu yana hesaplanan artış yüzde 80’i aşar. Böyle bir parayla ihracat yapılması maalesef mümkün değil.

BM 2009 Dünya Elyaf Yılı’na katılıyoruz

Çevre ve sosyal sorumluluk konusunda nasıl bir strateji izliyorsunuz?

- Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 2009 yılını ’Dünya Doğal Elyaf Yılı’ ilan etti. Mithat Selection olarak gömleklerimizde ve pamuklu ürünlerimizde 2009’dan önce ’Cotton USA’ tescilli pamuk kullanmaya başladık. Yündeki ’Woolmark’ gibi, pamukta da ’Cotton USA’ en yüksek uluslararası temel kalite ölçütü olarak kabul ediliyor. Yılda 150-200 ton pamuklu hammadde kullanıyoruz. Ürün satışı sırasında yıllardır plastik torba yerine geriye dönüşümlü karton kullanıyoruz.

Ekonomik sıkıntıda ilk feda edilen giysi olur

 Ekonomide yaşanan sıkıntılar sektöre nasıl yansıyor?

-Eskiden giyim statü sembolüydü. İnsanlar giyimi yatırım gibi görür ve para ayırırdı. İyi giyinmeye özen gösterirdi. Günümüzde bunu göremiyoruz. Giyimin yerini elektronik aldı. İlk feda edilen giyim oluyor. Zaten kaliteli ürünler de kolay eskimiyor. Hazır giyim talebi artıyorsa ekonomi sağlıklıdır, üretim vardır. Talep düşüyorsa ekonomi sağlıksızdır.

2009’da yeni mağaza yok, Mithat Müzesi kuruyoruz

Yeni mağaza açmayı düşünüyor musunuz?

- 13 mağazamız, 200 civarında cornerımız var. Yeni mağaza planlarımız ekonomik gelişime paralel şekillenecek. Ekonomik gelişme duraklama döneminde. 2009’da yeni mağaza düşünmüyoruz. İstanbul Osmanbey’de Samanyolu Sokak’ta 1100 metrekarelik yeni bir merkez yaptık. Bu binadan Mithat’ın tarihini anlatan minik bir müzemiz olacak. İç piyasa ve kısmen ihracat operasyonlarını oraya taşıyacağız. İmalatımız bugünkü yerinde kalacak.

ABD’ye kolay ihracat için Mısır’da da üretim yapacağız

Fas’ta üretiminiz nasıl gidiyor, yeni yatırım planlarınız var mı?

- Fas’a 2005 yılında ABD’li müşterilerimizin isteği üzerine gittik. Fas’ta ürettiğimiz mallar ABD’ye gümrüksüz girebiliyor. Fas’ta üretim yaparak döviz kuru baskısını bir ölçüde de olsa dengeliyoruz. Fas bizim için bir atölye. Mısır’da bunu biraz daha gelişmiş olarak yapacağız. Önümüzdeki yıllarda Mısır’da da üretim yapmayı düşünüyoruz. Genelde erkek giyim olacak. Onlar gelip bizi buldu. Ortak olmamızı ve işi öğretmemizi istiyorlar. Henüz görüşüyoruz. Mısır’da eninde sonunda bir yatırım olacak. Çünkü Mısır’ın Amerika ile serbest fiyat anlaşması var.

Dünyadaki finans krizi siparişlerimizi azaltıyor

2008 nasıl geçiyor?

-2007 gayet iyi geçmişti. Ciromuz, 80 milyon dolar civarında oldu. Bu yıl sonunda biraz düşme bekliyoruz. Ekonomik sıkıntılardan herkes gibi biz de etkileniyoruz. Bizim üretimimizin yüzde 70-75’i ihracata gidiyor. Geçenlerde bir İngiliz müşterimizle konuşurken ’Bir hafta içinde finans sektöründe 5 bin kişi işinden oldu. Eskisi gibi sipariş veremem, azalacak’ dedi. Bu sadece bir örnek. Bu yüzden ihracatımızda ufak da olsa bir düşme olmasını bekliyoruz. 2009 ciromuz da yüzde 10 daha düşük gerçekleşir. En iyi pazarımız Amerika ve İngiltere. Burbery’nin dünyadaki en büyük imalatçılarından biriyiz. Halen Banana Republic (GAP), Burberry, Lacoste gibi birçok dünyanın bir çok ünlü markası için üretim yapıyoruz.

A.TAHİR GÜRSOY

Mithat Giyim Sanayi ve Ticaret A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Gürsoy, 1942 Aksaray doğumlu. Sankt Georg Avusturya Lisesi ve ardından İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İşletme Maliye Bölümü’nden mezun oldu. Ortaokuldan itibaren hazır giyim mesleğinin içinde yer aldı, 1969’da fiilen ihracata başladı. 1974’den beri Mithat Giyim’in Başkanı. İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği’nin kurucuları arasında yer alan Gürsoy, İktisadi Kalkınma Vakfı’nda (İKV) iki yıl görev aldı. Tekstil İşverenleri Sendikası ve GSD Dış Ticaret’te Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı.
Yazının Devamını Oku

Algida Türkiye Unilever’in dünya dondurma lokomotifi oldu

30 Eylül 2008
UNILEVER’in Türkiye’deki dondurma firması Algida, Unilever’in 35 ülkedeki dondurma fabrikaları arasında ikinci sıraya çıktı. Algida Türkiye Genel Müdürü Ahmet Coşar, "Geçen yıl Unilever’in dondurmadaki büyümesinin yüzde 50’sini Algida Türkiye sağladı. 2009 yılında Unilever bünyesinde, ABD’nin hemen ardından dondurmada ikinci büyük pazar Türkiye olacak" dedi. TÜRKİYE’de 2007 yılını yüzde 30 büyümeyle kapatarak dikkatleri üzerine çeken dondurma sektöründe, 1 milyar dolarlık hacme ulaşıldı. Yaklaşık 180 milyon litrelik tüketimin yüzde 90’ını elinde tutan endüstriyel dondurma markaları, hem pazarı büyütüyor, hem de yatırıma devam ediyor.

18 yılda Türk pazarına yatırımı 500 milyon Euro’ya ulaşan Unilever’in Türkiye’deki dondurma firması Algida, Unilever’in 35 ülkedeki dondurma fabrikası içinde ikinci sıraya oturdu. Geçen yıl Unilever’in dondurmadaki büyümesinin yüzde 50’sini de Algida Türkiye sağladı. Algida Türkiye Genel Müdürü Ahmet Coşar, "2009 yılında Unilever bünyesinde, ABD’nin hemen ardından dondurmada ikinci büyük pazar Türkiye olacak" dedi. Türkiye’nin önümüzdeki yıl ciro sıralamasında da ilk dört içine gireceğini belirten Ahmet Coşar ile Unilever’in Türkiye’deki yatırımlarının yanı sıra Türk dondurma sektörünü konuştuk.

1 milyar dolarlık pazar

Türkiye’de dondurma sektörünün büyüklüğü ne kadar?

- Toplam dondurma tüketimi 180 milyon litre civarında. Bu da 1 milyar dolarlık bir pazar demek. Büyümeyi sağlayacak olan şu anda ev içi tüketim. Evlere girmeye başladık ama henüz başaramadık. Önümüzdeki 3-5 yılda dondurmanın evlere de girmesiyle asıl büyüme sağlanacak. Bu pazarda litre bazında Algida olarak yüzde 60 payımız var. Pazar payımızı artırmaktan ziyade kategorinin büyümesi çok önemli bizim için. Önümüzdeki 4 yıl boyunca sloganımız kişi başına 4 litre olacak. Şu anda 2.7 litre.

Sektör 2008 yılını nasıl geçiriyor?

- Sektör 2007’de yüzde 30 büyümüştü. Bu yıl biraz sürprizler oldu. Yaz biraz yağmurlu ve rüzgarlı geçti. Yağmur ve poyraz, rüzgarlı geçen haftasonları dondurmayı negatif etkiledi. Dondurma, kuzeyde yüzde 10’lar, güneyde yüzde 15’ler civarında büyüdü. Sektörün 2008’i yüzde 10’luk bir litre büyümesiyle kapatacağını söyleyebiliriz. Bunu yüzde 15-20 arasında tahmin ediyorduk ama rüzgar ve yağmur yüzünden olmadı.

Ciro hedefi 300 milyon Euro

2009 hedefleriniz nedir?

- Geçen yıl ciromuz 250 milyon Euro’nun üzerindeydi. Bu yıl sonunda artık 300 milyon Euro’yu aşarız. Kişi başı tüketimi 4 litre yapmaya kilitleneceğiz. Yeni ürünler, bulunurluk, sezonu uzatma ve sezon içinde kişi başı tüketimi artırmaya odaklanacağız. Kişi başına dondurma tüketimi Avrupa ülkelerinde ortalama 10 litrenin üzerinde, Kuzey Avrupa’da 20 litreye yakın, Amerika ve komşumuz Yunanistan’da 25 litrelerde.

Algida Türkiye’nin Unilever içindeki yeri nedir?

- 2009’un sonunda sanırım dünyada Unilever içinde Amerika’dan sonra iki numaralı operasyonu olacağız. Ciroda da önümüzdeki yıl dünyada, Amerika, İtalya ve İngiltere’nin ardından ilk dörde gireriz. Algida Türkiye, 2007 yılında Unilever Dondurma Operasyonu içinde dünya ciro büyümesinin yarısını gerçekleştirdi. Dünyadaki dondurma cirosu 53 milyar Euro civarında. 35 dondurma fabrikası bulunan Unilever yüzde 17’nin üzerindeki (5 milyar Euro) pazar payı ile dünyanın dondurma lideri.

Tüketimin yüzde 40’ı Marmara’da

Türkiye genelinde dondurma tüketimindeki dağılım nasıl?

- Tüketimin yüzde 40’ı Marmara Bölgesi’nde. Türkiye’nin batısı kişi başı 3.5-4 litre dondurma tüketimine ulaştı ama doğu bölgesi hala 1-1.5 litrelerde. Oraları da nasıl büyütürüz diye bakıyoruz.

Türkiye’ye yatırımımız 18 yılda 500 milyon Euro’ya ulaşıyor

Geçen yıl ne kadar yatırım yaptınız, 2009 yatırım hedefiniz nedir?

- Bu yıl 40 milyon Euro’ya yakın fabrika ve soğuk dağıtım yatırımı yapıldı. Önümüzdeki yıl da 40 milyon Euro’ya yatırım planlıyoruz. Bir bu kadar da marka tanıtım yatırımı yaparız. Bu rakam 60 milyon Euro’ya kadar çıkabilir. Kişi başına yıllık 4 litre hedefine giderken yatırımlarda frene basma diye bir şey yok, büyüyeceğiz. Önümüzdeki yıl 100 milyon Euro’yu buluruz. Çorlu’daki fabrikamızın üretim kapasitesi 150 milyon litre. Türkiye Algida olarak yaptığımız yatırım 2009’la birlikte 500 milyon Euro’yu bulacak.

Gürcistan’a adım atmıştık, bir hafta sonra Rusya girdi

Çevre ülkelerdeki operasyonlarınız nasıl gidiyor?

- Kazakistan, Azerbaycan, Balkan ülkeleri, İran, Suriye, İrak ve Kıbrıs dahil 14 ülkeyi Türkiye’den yönetiyoruz. Oralara da ürün veriyoruz. Çevre ülkeler henüz ciromuzun yüzde 5-6’sını gerçekleştiriyor ama büyüyecekler. Yavaş ve doğru yatırımlarla yürümek lazım. Oralara Türkiye’den ürün gönderiyoruz. Gürcistan pazarına adım atmış, 50 dolap vermiştik. Bir hafta sonra Rusya savaş açtı. Dolaplarımız, depomuz, alacaklarımız gitti. Tonaj çok önemli değildi ama ilk adımdı. Geri çekilmek zorunda kaldık. Orada ne yapacağız bilmiyoruz. Bu ülkeler çok net değil.

Yaza rastlayan ramazan ayı ev içi tüketimi artırdı

Ramazan ayı sektörü nasıl etkiledi?

-
Eylül ayının tamamı ramazana denk gelmesine karşın bu yıl geçen yılki satışımızdan daha iyiydi. Ağustosun 20’sinden itibaren bir ay, tahmin ettiğimizden de daha iyi bir hava yaşadık. Ramazan her yıl on gün geriye geliyor. Böyle olunca 2020 yılına kadar yaza denk geliyor. Daha önümüzde bir 12-13 yıl ramazanı yaz ayları içinde yaşayacağız. Ramazan ev içi tüketimi öğretti. Dışarıda dondurma yemeyen tüketici alıp evine götürüyor. İftar sonrasında yiyor. Ramazan yazın içinden geçerken sokakta dondurma yemek azalacak, buna karşılık sıcakta iftar sonrası tüketim artacak. Ev içi dondurmanın tüketimdeki payı yüzde 40. Üç yıl sonra bu oran yüzde 50-50’ye gelir. Ramazan ayında ev dışı tüketimin oranı yüzde 60’ı buluyor.

Magnum’da dünyanın bir numarası olduk

 Çikolatasını da çıkarttığınız Magnum markasına ilgi nasıl?

- Magnum 1996’dan beri Türkiye’de. Magnum’da dünyanın bir numaralı ülkesi olduk. Magnum’un çikolatasıyla beraber toplam satışlarımızdaki payı yüzde 14’e ulaştı. Avrupa bizde tutan bazı ürünleri istiyor ama Avrupa Birliği ülkelerine süt ve sütlü ürünler gönderemediğimiz için fikirlerimiz gidiyor. Bizim fikrimiz olan Antepfıstıklı Magnum artık İtalya’da üretiliyor, Meksika ve Hollanda’ya ihraç ediliyor.

Kadayıflı dondurmalar ramazanda iyi sattı

Ramazana özel ürünlerde beklediğinizi bulabildiniz mi?

- Geçen yıldan gelen ekmek kadayıflı, tatlı dondurma karışımını bu yıl devam ettirdik. Yanına tel kadayıflı dondurma koyduk. Her ikisi de ramazanın en iyi satılan ürünü. Bu yıl üretimin yüzde 7-8’i ramazana özel ürünlerden oluştu.

AHMET COŞAR

Algida Genel Müdürü 1963 Elazığ doğumlu. Robert Kolej’den mezun olduktan sonra Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. Unilever’de IT Sistemleri, Pazarlama ve Satış Departmanları’nda çalıştıktan sonra Müşteri İlişkileri Direktörü ve Yönetim Kurulu üyeliği görevlerinde bulundu. Eylül 2006’da Algida Genel Müdürlüğü’ne atandı. Ayrıca Unilever Yönetim Kurulu Üyesi.
Yazının Devamını Oku

Palmiye Adası’na gazbeton gönderdi anahtar teslim fabrika ihraç edecek

22 Eylül 2008
DUBAİ’deki ünlü Palmiye Adası’na üç yılda 8 milyon dolarlık gazbeton satan AKG Grubu Yönetim Kurulu Başkanvekili Bülent Akgerman, başta Rusya ve İran olmak üzere çeşitli ülkelerden anahtar teslim gazbeton fabrikası kurma konusunda teklifler aldıklarını söyledi. Akgerman, bu istekler doğrultusunda anahtar teslim gazbeton fabrikası kurma işine girebileceklerini söyledi. AKG Grubu Yönetim Kurulu Başkanvekili Bülent Akgerman, uzun yıllar yapı ürünleri ve turizm sektöründe faaliyet gösteren grubun, bundan böyle balık çiftlikleri, madencilik ve enerji alanlarında da büyümeyi planladığını söyledi. Üç kuşak sanayici aileden gelen Bülent Akgerman, "Gazbeton duvar örgü malzemeleri ile mutfak bankosu ve yer döşemesi malzemesi Çimstone’u dünyanın dev projelerine satıyoruz" diyor. Akgerman, "Ancak gazbetonda nakliye zor, çok uzaklara gidemiyoruz. Yoksa Çin’den bile talep var. Ukrayna, Romanya, Rusya, İran’dan ’gelin bize fabrika kurun’ talepleri var. Bu doğrultuda belki ileride böyle bir işe de girebiliriz. İsteyene anahtar teslim gazbeton üretim tesisi kurabiliriz" diye konuşuyor. Gözenekleri hafif bir yapı malzemesi olan gazbetonun dünyadaki büyük projelerde kullanıldığına dikkat çeken Akgerman, Dubai’deki Palmiye Adası’na üç yılda toplam 8 milyon dolarlık, 200 bin metreküp gazbeton gönderdiklerini belirtiyor. Akgerman, son iki dönemdir Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Üyesi, aynı zamanda da Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED) Yönetim Kurulu Başkanı. Geçen yıl 100 milyon dolar ciro gerçekleştiren, bu yıl 150 milyon dolar bekleyen AKG Grubu Yönetim Kurulu Başkan Vekili Bülent Akgerman ile grubun yeni yatırımlarını ve hedeflerini konuştuk.

Madene yatırım yaptık

Halen bulunduğunuz sektörlerde neler yapıyorsunuz?

- AKG Grubu olarak gazbeton, Çimstone gibi yapı ürünleri ve turizm alanında faaliyet gösteriyorduk. Şimdi bunlara ek olarak devreye balık çiftlikleri ve madencilik sektörü devreye girdi. Kuvars madenini Çimstone’da ve gazbetonda kullanıyoruz. Sadece kendi ihtiyacımız için değil, ihracat da yapalım diye madenciliğe yatırım yaptık. Kendi kırma tesisimizi kurduk. Gelecekte kuvars dışında başka mineral ve madenlere de girmeyi düşünüyoruz. Ayrıca benim kişisel iştirakim olan reklamcılık ve şarapçılık işimiz var.

Çorlu’da fabrika kuruyor

Yeni yatırımlarınız olacak mı?

- Gazbetonda İzmir ve Kırıkkale’deki fabrikalarımızın kapasitesini artırmakla kalmadık, Çorlu’da 25 milyon Euro yatırımla yeni bir fabrika kuruyoruz. Kuvars esaslı kompoze taş ürünümüz Çimstone’un üretim kapasitesini iki katına çıkardık. 13 milyon Euro yatırım yaptık. Önümüzdeki üç yılda toplam 45 milyon Euro yatırımla yeni bir hat kurma projemiz var. İnşaat sektöründeki durgunluğa ve dış piyasalardaki problemlere rağmen Çimstone satışları hızlı devam ediyor. Çimstone’da çok enteresan projeler yürütüyoruz.

Kendi kendi temizleyen taş

Ne gibi projeler?

- Çimstone bundan böyle tıp sektöründe de kullanılacak. Patent başvurumuzu yaptık. Detaylarını patenti aldıktan sonra açıklayacağız. Geliştirdiğimiz bir başka ürün ise herhangi bir organizmayı kendisi yok edecek, silmeye gerek kalmayacak. Kendi kendini temizleyen bu ürün üzerinde birkaç yıldır çalışıyoruz. Yakında pazara sunacağız. Çimstone şu anda hijyen belgesine sahip kompoze taş. İçine bakteri ve mikrop nüfuz edemiyor, ama temizlemek için silmeniz gerekiyor.

Palmiye Adası’na satış

Ürünlerinizin kullanıldığı büyük projeler var mı?

- Çimstone, bir yıl önce Las Vegas’ta MGM otelinin yenilemesinde kullanıldı. Halen Marks&Spencer Katar ve Dubai’deki mağazalarının yerlerinde ürünlerimizi kullanıyor. Gazbeton ürünlerimiz de Romanya’nın en büyük projesinde kullanılıyor. Bükreş’te yapılan 100 bin konutun duvarları AKG Gazbeton’dan gidiyor. Ukrayna, Bulgaristan, Yunanistan’a da gönderiyoruz. Dubai’de inşa edilen Palmiye Adası’na üç yılda 8 milyon dolar tutarında, toplam 200 bin metreküp gazbeton gönderdik. Oradaki bütün binalar AKG Gazbeton ile yapılıyor. Dubaili yerel bir firmayla iş ortaklığı yaparak bu ihracatı gerçekleştirdik.

Mutlu olursak İngiltere’de yatırım planı yapabiliriz

Yurtdışında yatırımlarınız var mı?

- Mutfak tezgahlarında, yer ve duvar döşemesinde kullanılan Çimstone’un İngiltere’de bir lojistik merkezi var. Önce İngiltere, sonra Avrupa’ya yayılabilmek istiyoruz. Rakiplerimizin çoğu Avrupa’da olduğu için bu yatırımı yaptık. Mutlu olursak orada üretimi de düşünebiliriz. İngiltere’de bazı bölgelerde güzel teşvikler var. İngiltere’deki merkezin benzerini Amerika’da planlıyoruz. Amerika’da son yaşanan krizden dolayı bu yatırımı biraz erteledik.

Urla’yı yeniden asma bağlarına kavuşturacağız

Şarap sektöründe neler yapmayı planlıyorsunuz?

- Üç arkadaşımla Urla Şarapçılık’ı kurduk. Bağımız 5 yaşında oldu, bu yıl ilk hasadımızı yapıyoruz. Fabrika inşaatı devam ediyor. Fransız danışmanlarımız var. Toplam yatırımımız 5 milyon Euro’yu buldu. Butik şarap üreticisi olacağız. Urla’da yeniden asma yetiştiriciliğinin artmasını istiyoruz. 4-5 yıl iç pazarı düşünüyoruz, sonra dışarıya açılacağız. Fabrikamızın kapasitesi 300 bin şişe. İlk yıl 125 bin şişe üreteceğiz.

Esnaf kan ağlıyor piyasada para dönmüyor

Ekonomiyi nasıl görüyorsunuz?

-Bütçe disiplini gerçekten çok güzel devam ediyor. Yüksek faizden şikayet edenler var, ama faiz bir sonuç. Dolayısıyla şikayet etmemek gerekiyor. Hükümet son 1.5 yıldır AKP’ye has problemlerle uğraştı. Türkiye için önemli iki şeyi ihmal etti. Avrupa Birliği süreci ve ekonomi... Teşvik Kanunu yaptılar, ama gerçekçi ve sonuç odaklı değil. Yeni yatırımı teşvik edeceğine, haksız rekabet yarattılar. Bunun bir an önce düzeltilmesi lazım. Umarım sektörel ve bölgesel öncelikleri belirlenmiş, ayağı yere basan yeni bir teşvik kanunu çıkar. Yatırımlar hızla azalıyor, esnaf kan ağlıyor, piyasalarda para dönmüyor. İnsanların büyük kısmı olumsuz beklenti içinde.

Balık çiftliklerini büyütüp işleme tesisi de kuruyoruz

Balık çiftliklerini büyütecek misiniz?

- İzmir’de iki balık çiftliğimiz var. Levrek ve çipura üretiyoruz. Yarısını İtalya’ya ihraç ediyoruz. İleride bunlara farklı çeşitler eklenecek. Burada halen bin ton olan kapasitemizi 1250 tona çıkarıyoruz. Bu yıl kendimize ait arazi üzerine 2.5 milyon Euro yatırımla işleme tesisi kuruyoruz. İşleme tesisinin kapasitesi 5 bin ton olacak.

Perakende sektörüne de girecek misiniz?

- Evet, perakendeye de gireceğiz. Temizlenmiş ve ambalajlanmış balık üreteceğiz. Diğer su ürünlerini ve başka firmaların ürünlerini de işleyeceğiz. Burada kullanacağımız çok özel makineyle balık dondurulurken hücreleri çatlamayacak ve donmuş balık taze balık lezzetinde olacak.

Türkiye’de 25 yılda bir mutfak tezgahı yenileniyor

Türkiye’de pazarın durumu nedir?

-Şu anda yapılan mutfakların yüzde 70’inden fazlası marangozlar tarafından yapılıyor. Türkiye’de 25 yılda bir mutfak tezgahı yenileniyor. Bu rakam Amerika’da 7 yılda bir, Japonya’da 1.5 yılda bir. Türkiye’de önümüzdeki yıllarda bu alanda büyük bir patlama bekliyoruz. Bu yıl 25 bin mutfağa girdik. 800 mutfak firmasında da taşlarımız sergileniyor.

BÜLENT AKGERMAN

AKG Grubu Yönetim Kurulu Başkan Vekili Bülent Akgerman 1969 İzmir doğumlu. Bilkent Üniversitesi Turizm ve İşletme Bölümü mezunu. 1989’da Çimentaş Turistik İşletmeler’de çalışmaya başladı. 1994’de Genel Müdür oldu. 1998’de Çimstone Doğal Kompoze Taş İşletmeleri’nde Genel Müdür Yardımcılığı, 1999’da Genel Müdürlük görevine getirildi. 2002’den bu yana Başkan Vekili. Rekmar ve Urla Şarapçılık Yönetim Kurulu Başkan Vekili. Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Üyesi, Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı. Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED) Yönetim Kurulu Başkanı.
Yazının Devamını Oku

Rus zenginlerini ’Gizia’ ile yakaladı, 250 mağazayla moda merkezlerine girecek

15 Eylül 2008
LALELİ’de toptancıyken 4 yıl önce Rus zenginleri hedefleyerek Gizia’yı yaratan İsmail Kutlu, markasını artık dünyanın moda merkezlerine taşıyor. İsmail Kutlu 21’i kendisine ait 91 mağazanın sadece 5’inin Türkiye’de bulunduğunu belirterek, 2011’de 250 mağazaya ulaşmayı hedeflediklerini söyledi. Beverly Hills’te mağaza açan Gizia, gözünü Milano, Tokya ve Paris’e çevirdi.

LALELİ’de toptancılık yaparken kendi markasını yaratmayı kafasına koyan tekstilci İsmail Kutlu, dört yıl önce Rus zenginleri hedefleyerek açtığı ’Gizia’ mağazalarını artık dünyanın moda merkezlerine taşıyor. Manifaturacı bir aileden gelen Gizia Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Kutlu, "Dünyanın birçok ülkesinde artık Gizia kabullenildi. Bugün 21’i kendimizin olmak üzere 91 mağazamız var. Bunların sadece 5’i Türkiye’de. Hedefim 2011’de 250 mağazaya ulaşmak" diyor. Gizia, bugün aralarında Rusya, Yunanistan,Ukrayna, İspanya, Avusturya, İtalya, Fransa, İngiltere, Belçika, Amerika, Türk cumhuriyetleri, Mısır, Kuveyt, Suriye İsrail’in de bulunduğu 30’a yakın ülkede 300’den fazla noktada satılıyor. Geçen yıl 4 milyon dolar ciro gerçekleştiren Gizia, bu yıl 7 milyon dolar bekliyor. İsmail Kutlu, "Ürünlerimiz içinde 3 bin 500 dolarlık elbiseler var. Bizim gözümüz zenginin cebinde" diyor. ABD’ye de ülkenin en gözde bölgelerinden Beverly Hills’te açtıkları mağaza ile adım atan Gizia’nın hedefinde dünyanın moda merkezlerinden Milano, Tokya ve Paris’te mağaza açmak var. İsmail Kutlu ile Gizia’nın hedeflerini ve hazır giyim sektörünü konuştuk.

Æ Kaç yıldır tekstil sektöründesiniz, Gizia nasıl doğdu?

- Malatyalı manifaturacı bir ailenin çocuğuyum. Ağabeylerim daha önce İstanbul’a gelip yerleşmişti. Ben de 1986 yılında onların yanına geldim. 1987 yılında Beyazıt’ta kendi işimi kurdum. Ticari markalara ucuz ürünler üretiyorduk. 2005 yılına kadar böyle devam ettim. 2005 yılı başında kendi markamı yaratmaya karar verdim. Dört yıl önce Gizia’yı kurarak ’dünya markası olmak’ için yola çıktım. Gizia’ya yatırıma odaklandım. Tekstilde bütün dünya markalarına üretim yapmamıza rağmen, dünya markası olan markamız yok. Gizia’yı kurarken ürünümü yüksek fiyatlardan satmak için yola çıktım.

Æİstediğiniz noktaya geldiğinizi düşünüyor musunuz?

- Türkiye’de 20 Euro’ya ürettirilen ürünler tanınmış markaların etiketiyle 600 Euro’ya satılıyor. Dünya markası olmanın değerini burada görüyoruz. Bugün artık bizim de perakende mağazalarımızda 3 bin 500 dolara sattığımız ürünlerimiz var. Gizia’yı kurarken marka olmaya inandık. Biz her yıl kazandığımızın yüzde 80’ini markamıza yatırıyoruz, yüzde 20’sini de olası zor durumlara karşı hazır olmak için elimizde tutuyoruz.

Türk olduğumuzu saklamadık

Æİlk mağazalarınızı neden yurt dışında açtınız? Markanıza yabancı imajı mı kazandırmak istediniz?

-
Kendi ülkemde mağaza açmak daha kolay. Ancak öncelikle yurtdışında kendimizi duyurmak istedik. İç pazarda Türk insanı alışveriş yaparken ürünün kalitesinden çok etiketine bakıyor. Yabancılar ise önce ürünün kalitesine ve modeline bakıyor, beğenirse markası ne olursa olsun umurunda olmuyor, satın alıyor. Bu yüzden dışarıdan başladık. Rusya’nın ardından 2006 yılında Atina’ya girdik. Bizim ürünlerimizde ’Made in Turkey’ yazar. Bunu yazmazsak ürünümüzü istediğimiz fiyattan alacağını söyleyen firmalar bile çıktı. Ama Türk olduğumuzu saklamak bize ters geldi.

ÆŞu anda hangi ülkelerde Gizia markası var?

- Avrupa’nın birçok ülkesinde artık Gizia kabullenildi. Bugün 21’i kendi mağazamız, 70’i franchise olmak üzere 91 mağazamız var. 200 kornerde ürünlerimiz yer alıyor. Moskova’da 5 mağazamız, Atina’da üç mağazamız, 8 konerimiz, bir show-room’umuz var. Yavaş yavaş franchise vereceğiz. İspanya, Romanya, Bulgaristan, Polonya’da kendimizi kabul ettirdik. Gizia, bugün aralarında Rusya, Yunanistan, Ukrayna, İspanya, Avusturya, İtalya, Fransa, İngiltere, Belçika, Amerika, Türk cumhuriyetleri, Mısır, Kuveyt, Suriye İsrail’in de bulunduğu 30’a yakın ülkede 300’den fazla noktada satılıyor. Dubai’de lüks alışveriş merkezi Dubai Mall’dayız, Mall Arabia’da da mağaza açacağız. Bizim gözümüz zenginin cebinde. Yurtiçinde çok fazla mağaza düşünmüyorum.

ÆBundan sonraki hedefleriniz arasında hangi ülkeler var?

- Benim gönlümde Amerika’da büyümek yatıyor. İtalya’da kendi mağazamız yok, ama mutlaka mağaza açacağız. Milano, Tokyo ve Paris’te kesinlikte mağazamız olmasını istiyoruz. 2011’e kadar mağaza sayımızı franchise sistemiyle 250’ye çıkaracağız. Ama Türkiye’de 15 mağazanın üzerine çıkmayız.

İç pazarda çok

yaygınlaşmayacağız

Æ2008 başında girdiğiniz iç pazarda hedefleriniz neler?

- Bizim iç pazara giriş hedefimiz 2009’du ama bir yıl önce, 2008’de bu hedefimizi gerçekleştirdik. İstanbul’da Nişantaşı ve Laleli’de iki mağaza açtık. İki mağaza daha açabiliriz. Ürünlerimiz çok pahalı olduğu için çok yaygınlaşmayacağız. Ayrıca Antalya’da lüks bir tatil tesisi içinde küçük mağazamız var. İzmir ve Ankara’da bir ya da iki mağaza açabiliriz. Antalya’da iki mağazamız var, iki tane daha olabilir. Bodrum Türkbükü’nde bir mağaza olabilir.

Æ 2007 yılını nasıl geçirdiniz, bu yılı nasıl tamamlayacaksınız?

- Geçen yıl 4 milyon dolar ciro yaptık. 2008 yıl sonu beklentimiz 7 milyon dolar. 2009-2010’larda 20-25 milyon dolarlara kadar bu rakamı yükseltiriz diye düşünüyoruz.

Rusya pazarından vazgeçemeyiz

ÆRusya’ya ihracatta yaşanan sıkıntılardan nasıl etkileniyorsunuz?

- Rusya ile zaman zaman sezonlarda sorun yaşıyoruz. Bu sorunun giderileceğine inanıyorum. Geçtiğimiz haziranda yaptığımız bir ihracatı 50 gün sonra Rusya’ya sokabildik. Mağazalarımız dünya markalarıyla aynı anda sezon açamadı. 15 Temmuz yerine 20 Ağustos’ta sezon açabildik. Ama biz rusya pazarından çekilmeyeceğiz. Bütün dünyanın gözünün üzerinde olduğu bir pazar. Avrupa ekonomisi çökmüş durumda, Amerika sıkıntıda. Ama Rusya’da tam tersi tüketim çok yüksek. İnsanlar orada giyime önem veriyor, lükse çok düşkünler.

Çin’den korkmuyorum Türkiye dışında

üretimi düşünmüyorum

ÆYurtdışında üretim düşünüyor musunuz?

- Şu anda İstanbul’da üretim yapıyoruz. Türkiye dışında hiçbir yerde üretim yapmayı düşünmüyorum. Şu andaki üretimimiz yılda 150-200 bin adet arası. Hedefimiz yıllık 500 bin adete kadar çıkmak. Bu da önümüzdeki 10 yılda olur.

ÆÇin mallarıyla rekabetten korkuyor musunuz?

- Bugün Çin’den korkuluyor, ama niye korkuyoruz anlamış değilim. Biz Çin’e de gideceğiz. Mağaza açmak için araştırmalarımızı yapıyoruz. Çin’de gerçekten önemsenmesi gereken zengin bir kesim var. Bugün piyasalar o kadar oynak ki, artık ekonomiye göre hareket etmek gerekiyor.

Erkek

giyimi için henüz erken

ÆErkek giyime girecek misiniz?

- Şu anda bütün enerjimizi Gizia’ya veriyoruz. Kadın giyiminde çok başarılıyız, ama erkek giyim için de çok talep var. Ben herkesin bildiği işi yapmasından yanayım. Erkek giyiminde de başarılı olacağımızı düşünüyorum ama henüz erken.

Bu marka hayalimdi şu aşamada satmam

ÆYabancılardan ortaklık teklifleri geliyor mu?

- Yılbaşında Avrupalı ve Rus şirketlerinden Gizia markasını satın alma teklifleri geldi. Yüzde 30-50 arasında ortaklık teklif eden oldu. Ama ben henüz düşünmüyorum. Bu marka benim hayalim, hedefimdi. Yavaş yavaş dünyada tanınan bir Türk markası yaratıyorum. Kesinlikle markamı şu aşamada satmayı düşünmüyorum.

İSMAİL KUTLU

GİZİA Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Kutlu, 1966 yılında Malatya’da doğdu. 1986 yılına kadar manifaturacı ağabeyleriyle çalıştı. 1987 yılında kendi firmasını kurarak tekstil sektörüne girdi. 2005 yılı başında kurduğu Gizia Tekstil ile Gizia markasını yaratarak, Rusya ve Ukrayna’da mağaza açmaya başladı. Aynı zamanda, Osmanbey Tekstilci İşadamları Derneği (OTİAD) Başkanı.
Yazının Devamını Oku