22 Haziran 2009
ANADOLU Sağlık Merkezi’nin (ASM) hayata geçmesinde önemli rol oynayan ve yönetimini üstlenen Dr. Murat Dayanıklı, 2008 başında Esas Holding’le birlikte Birleşik Sağlık Kurumları’nı (BSK) kurarak Anadolu’ya açıldı. Anadolu şehir hastanelerini hedefleyen BSK, şu anda 6 olan hastane sayısını 2011 yılına kadar 20’ye, cirosunu da 300 milyon dolara çıkarmayı planlıyor. BİRLEŞİK Sağlık Kurumları (BSK) Genel Direktörü Dr. Murat Dayanıklı’nın adı 8 yıl Anadolu Grubu’nun kurduğu Anadolu Sağlık Merkezi (ASM) ile birlikte anıldı. ASM’nin sıfırdan hayata geçmesinde önemli rol oynadı ve kuruluşundan itibaren de yönetimini üstlendi. Şubat 2007’de ASM’den ayrılma kararı alarak aylarca kabuğuna çekildi. Sonra da Mart 2008’de yine sağlık sektöründe ama bu kez ASM’den çok farklı bir hastane zinciri konseptiyle ortaya çıktı. Bu kez Sabancı Ailesi’nin kurduğu ve hızla büyüyen Esas Holding’le birlikte Birleşik Sağlık Kurumları’nı (BSK) kurarak Anadolu’ya açıldı. Anadolu şehir hastanelerini hedefleyen BSK, yeni hastaneler kurmak yerine var olan hastanelere ortak oluyor, sağlık sektöründeki tecrübelerini aktarıp, finansman sağlıyor. Halen 6 hastaneleri olduğunu belirten Murat Dayanıklı, Anadolu şehir hastaneleri zincirinde 2011 yılına kadar en az 20 hastaneye ulaşmayı planladıklarını ve yılda 300 milyon dolar ciro hedeflediklerini söylüyor. Murat Dayanıklı ile krizin sektöre yansımalarını ve BSK’nın Anadolu şehir hastaneleri zincirini konuştuk.
Yabancıların ilgisi azalıyor
Global kriz sağlık sektörüne nasıl yansıdı?
- Sağlık sektöründe son yıllarda çok ciddi bir atak vardı. Özellikle sosyal güvence sistemi içindeki vatandaşları özel sektördeki hizmet sunuculardan da yararlandırmak üzere kapıların açılması, sağlık sektörüne olan ilgiyi ve dolayısıyla yatırımları son derece artırmıştı. Birden bire yüzde yüze varan kapasite kullanımları ve ciddi kár marjları, sektöre yabancı bir çok yatırımcının veya yeterince sermayesi olmayıp bu furyada yol almak isteyen doktor gruplarının büyük borçlarla yatırım yapmalarına neden oldu. Ancak sağlık sektörü üç sene içinde öyle büyük değişikliklere uğradı, geldiğimiz noktada o gün yapılan fizibilitelerin, o gün beklenen geri dönüşlerin yarısına ulaşmak bile hayal oldu. Artık aynı ciroya ulaşmak için çok daha fazla hasta bakılmak zorunda. Çok daha fazla hastaya bakılırken giderler de artıyor, kár marjları geçmiş dönemlerle kıyaslanmayacak kadar düşüyor.
Yabancı sağlık gruplarının Türkiye’ye ilgisi sürüyor mu?
- Global kriz, yatırım fonlarının elindeki kaynakların azalmasına neden oluyor, onlar da kaynak bulamıyor. Onlar da yeni yatırımlarda çok daha seçici oluyor. Öte yandan sağlık sektörüne baktıklarında geri dönüşün diğer sektörlere oranla daha uzadığını, Türkiye’de artık eski kárlılığın bulunmadığını görüyorlar. Sağlık sektörüne yabancı sermaye girme olasılığı gittikçe azalıyor.
Bir hayalle Anadolu’ya açıldım
Sizi Anadolu’daki hastanelere çeken nedir?
- İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerde yetişmiş insan gücü ve finansman var. Kendi cebinden ödeyebilen ya da özel sigortası olan belirli bir zümreye hizmet edebilen ciddi hastaneler var. Bunlar çok büyük bir yarış içinde. Ama Sosyal Güvenlik Sistemi’nin rüzgarıyla Türkiye’de sayıları 400’ü bulan girişimci ruhlu doktor ortaklıklı özel yatırımlar var. Bunların birçoğu finansman sıkıntısı çekiyor. Kurumsallıktan uzaklar. Hastanecilik birikimleri olmadığı için bilgi eksikliği yaşıyorlar. Küçük oldukları için satın alma maliyetleri çok yüksek. Bunları düşünerek niye İstanbul’da herkesin yarıştığı bir ortamda yarışayım, Anadolu’da bir zincir kurabilir miyim dedim. Mayıs 2007’de ’Bir hayalim var’ diye yola çıktım. O noktada Esas Holding’le buluştuk.
2011’de 20 hastanede günde 16 bin hastaya bakacağız
Sağlık sektöründeki hedefleriniz neler?
- Öncelikle Anadolu’da ortaklıklarla büyümek, daha sonra İstanbul, Ankara gibi büyük illerde Anadolu’daki hastanelerimizde yapılamayanları yapılacak referans hastaneleri kurmak veya ortaklıklarla oluşturmak. Adana, Aydın, Denizli, Eskişehir, Kütahya ve Konya olmak üzere 6 hastanemiz, iki özel dal merkezimiz var. Hedefimiz, 2011 yılına kadar en fazla 20 hastanenin olduğu bir zincir yaratmak. 2011’de yılda 300 milyon dolar ciro hedefliyoruz. 6 hastanede 500 yatak ve günde 800 poliklinik yapan bir sistem olduk. 20 hastanede hedefimiz günde 16 bin poliklinik yapabilmek.
20 hastaneye ulaşmak için 100 milyon dolar yatıracağız
Bugüne kadar ne kadarlık yatırım yaptınız? 2011’e kadar ne kadar daha yapacaksınız?
-Her hastanenin yatırım maliyeti hastanenin bulunduğu noktaya ve yapısına göre çok değişiyor. Ama şu ana kadar hastanelerimize toplam 50 milyon TL yatırdık. 20 hastaneye çıkmak demek sadece BSK olarak 100 milyon doların üzerinde bir yatırım yapmak demek. Bu sadece BSK’nın alacağı hisseler için ödeyeceği rakam olur.
MURAT DAYANIKLI
BİRLEŞİK Sağlık Kurumları (BSK) Genel Direktörü Dr. Murat Dayanıklı, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi mezunu. İ.Ü İşletme İktisadı Enstitüsü ve Yale Üniversitesi’nde yüksek lisans yaptı. Çalışma hayatına 1992’de ABD’de Harvard Sağlık Sistemi’nde başladı. California Pacific Sağlık Hizmetleri Organizasyonu’nda direktörlük ve Mercer’da danışmanlık yaptı. 1996’da Türkiye’ye dönerek Doğuş Holding Sağlık Yatırımları Koordinatörü oldu. 1999-2007 arasında Anadolu Vakfı İktisadi İşletmesi İcra Başkan Vekili olarak çalıştı. Anadolu Vakfı ve Johns Hopkins Medicine stratejik işbirliği ile kurulan Anadolu Sağlık Merkezi’ni (ASM) hayata geçirdi ve CEO’luğunu yürüttü. 2007’de Birleşik Sağlık Kurumları’nın (BSK) kuruluşunda, Eres Sağlık Hizmetleri’nin ortağı, Yönetim Kurulu Üyesi ve BSK Genel Direktörü olarak görev aldı. Ayrıca, Yeditepe Üniversitesi MBA Programı’nda sağlık yönetimi eğitmeni olarak ders veriyor.
Yazının Devamını Oku 15 Haziran 2009
UNILEVER Türkiye, krize rağmen elde ettiği yüzde 15’lik büyümeyle Unilever dünyasındaki 150 ülke arasında 9’unculuğa yükseldi. Türkiye’de elde edilen bu başarı şirketin yönetim kurulu başkanı İzzet Karaca’nın Unilever’de hem icra kuruluna girmesini hem de başkan yardımcısı olmasını sağladı. Karaca, "Böylece birinci elden Türkiye’nin gelişen konumunu dile getireceğiz" dedi.
KRİZE rağmen hızlı tüketim ürünlerinde yüzde 15’lik sektör ortalamasının üzerinde büyüyen Unilever Türkiye, Unilever’in dünyadaki 150 ülkesi arasında en büyük 9’uncu ülke olmayı başardı. Bu başarı, Unilever Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı İzzet Karaca’yı, Unilever’in uluslararası stratejilerini belirleyen ve 10 ülke CEO’sundan oluşan İcra Kurulu’na taşıdı. Unilever’in dünyadaki yeni organizasyon yapısında 1 Temmuz 2009’dan itibaren Başkan Yardımcısı olarak görev alacak İzzet Karaca, ayrıca Unilever AACEE (Asya, Afrika, Orta ve Doğu Avrupa) İcra Kurulu’nda Türkiye’yi doğrudan temsil edecek. İzzet Karaca, "Bu yeni yapıda her üç ayda bir en büyük 10 ülke CEO’ları ile kategorilerin dünya başkanları bir araya geleceğiz ve Unilever’in dünya stratejilerine karar verecek, böylece birinci elden Türkiye’nin gelişen konumunu dile getireceğiz" dedi. İzzet Karaca ile Unilever’in kriz stratejilerini, bundan sonra yapılması gerekenleri ve hızlı tüketim ürünleri sektörünü konuştuk.
İyiye gidiş başlıyor
Krizin seyri nasıl, iyiye gidiş sinyalleri var mı?
- Dünya piyasalarında gözlenen artış artık işlerin iyiye doğru gitmeye başladığını gösteriyor. Tüketici güven endeksi artıyor. Talepte azalma var ama yine de olumlu bir takım göstergeler bulunuyor. Dolar ve Euro’nun gelişimi geçen krizdeki gibi değil. Bir günde iki katına falan çıkmadı. 150 dolardan, 40 dolara inen petrol yeniden 60 dolar seviyesine geldi. Bu da tüketimle ilgili doğrudan göstergedir. Bana göre artık hem dünya, hem Türkiye olarak krizden çıkmaya başlıyoruz. Bundan sonra vakit kaybetmeden kısa, orta ve uzun vadede neler yapmaya başlamamız gerektiğine odaklanmamız lazım diye düşünüyorum.
Türkiye TL’ye güvenmeli
Bundan sonra nelere odaklanmak gerekiyor?
- Türkiye artık TL’ye güvenmeli. TL ile alışverişe alıştığımız oranda dolara ve Euro’ya olan talep de otomatik düşecektir. KDV’lerin aşağı çekilmesiyle ucuzluk ve halkın refah seviyesinde bir miktar artış sağlanabilir. Tarımı gıda sanayi ile birleştirip katmadeğer oluşturabilmeli ve markalaşmalıyız. Tabii bir de ara malı ithalatımızı azaltmak için büyük üreticilerin yerli ara mal üzerinde çalışması çok önemli. Biz Algida olarak tamamen ithal olan dolaplarımızı burada ürettirmenin yollarını aradık ve artık ihracat bile yapıyoruz. Çikolatada aynı yolu izledik. Şimdi deterjan ve kozmetikte kullandığımız kimya ara mallarımızı, yerli üreticilerle üretebilir miyiz diye araştırıyoruz.
Dünyadaki krizleri inceledik
2001 krizinden ders aldınız, bu krizde neler yaşadınız?
- Biz Unilever olarak 2008’de yüzde 20 büyüdük. Ciromuz 2.1 milyar TL oldu. Vergi rekortmenleri arasında 5 basamak yükselerek, 29’uncu sıradan 24’üncü sıraya çıktık. Bu yıl da aynı tempoda devam etmek en büyük arzumuz. İlk üç ayda hızlı tüketim malları sektörü ortalama yüzde 15 büyüdü. Bu büyüme gıdada yüzde 17, kişisel bakımda yüzde 16, temizlik malzemelerinde yüzde 14 oldu. Aynı sektör 2001 krizinde yüzde 16 küçülmüştü. Burada ne etkili oldu? Çok önemli riskli bazı kararlar aldık. Dersimizi çok iyi yaptık. 2001’deki krizde ne yapınca ne olmuştu diye baktık, dünyadaki diğer krizleri çok iyi inceledik.
Avrupa’ya şampuan ketçap ve mayonez ihraç ediyoruz
İhracatınız nasıl gidiyor?
- İhracatta 100 milyon dolar sınırını geçtik. Avrupa’daki Unilever kardeş ülkelerine mayonez ve ketçap ihracatına başladık. Clear şampuanlarını da Avrupa’ya ihraç edebiliyoruz. Tedarik zinciri artık bütün Avrupa için alım yapıyor, oradan bütün Avrupa ülkelerine dağıtılıyor. Fabrikalarımızın yüksek teknolojiye sahip, verimli ve servis kalitesinin yüksekliğinden dolayı Unilever ülkeleri içinde tercih edilen ülke olmaya başladık.
Küçük ambalajlı ürünlere yöneldikfiyat çeşitlendi
Bu kez nasıl bir yöntem izlediniz?
- Krizlerde insanların gelirleri düşüyor, düşmese de gelecek endişesi başlıyor. Bu yüzden promosyonları artırdık. 2001 krizinde zam yapmıştık, bu yıl yapmamaya gayret ettik. Tüketicinin marka bağımlılığını korumak için kaliteden ödün vermeden fiyatı korumaya azami özen gösterdik. İnovasyonla tüketicilere yönelik yeni çözümler geliştirdik. Yerine göre büyük, yerine göre küçük ambalajlı ürünlere yöneldik. Ürünlerimizde fiyat aralığını çeşitlendirmeye çalıştık. Örneğin dondurmada 25 kuruşa da 2.5 liraya da ürünümüz var, aralarında kademeli yeni ürünlere gittik. Krize rağmen hem sektörü büyüttük hem de pazar payımızı artırdık.
İran’a inandık ve yerleştik, orada doğru hareket etmeliyiz
İki yıl önce size bağlanan İran pazarını nasıl görüyorsunuz?
-Biz Türkiye’den 11 ülkeyi yönetiyoruz. Son olarak iki yıl önce İran’ı da biz aldık. Orası da çok önemli bir pazar. Çok büyük bir ülke, doğru hareket etmemiz lazım. Dinamik ama enteresan bir ülke. İran’a yabancı şirket olarak inandık ve orada önemli bir kuruluş haline geldik. Oraya yerleştik, bir fabrikamız var.
2001 krizinde dersimizi almıştık reklamlarda gazı hiç kesmedik
Bu krizde reklam stratejiniz ne oldu?
- 2001 yılındaki krizde herkes reklamları ciddi biçimde kesmişti. Ama bu yıl Unilever kriz ortamında ilk üç aylık süreçte 821 bin saniyelik reklam yaptı. Bu geçen yılın kriz olmayan aynı dönemine göre saniye bazında yüzde 8’lik artışı gösteriyor. Gazı hiçbir zaman kesmedik. 2001’de aldığımız önemli bir ders medya yatırımlarının kesilmesinin son derece sakıncalı olduğu yönündeydi. Çünkü reklamı bir yıl keserseniz, ondan sonraki yıl iki katı reklamla o açığı kapatabiliyorsunuz. Uzun ve orta vadede Türkiye’ye çok inandığımız için reklamları her koşulda kesmeme kararı aldık.
Yılda en az 100 milyon dolarlık yatırım yapıyoruz
Yatırımlarınızda erteleme oldu mu?
- Marka ve promosyon yatırımlarımız aynen devam ediyor. Fabrika yatırımlarımız da geçen yıl 100 milyon dolar civarındaydı, bu tempomuzu aynen koruyoruz. Yeni bir fabrika kurulunca tabii bu rakam zirve yapıyor. Altyapı ve inovasyon yatırımlarımız da sürekliliğini koruyor.
İZZET KARACA
Unilever Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı İzzet Karaca, 1954 İstanbul doğumlu. Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği mezunu. Çalışma hayatına Koç Holding’de Ar-Ge Proje Müdürü olarak başladı. 1985-1988 arasında Otosan Sistem-Organizasyon Daire Müdürlüğü yaptı. 1988’den itibaren Unilever’in Avrupa’daki organizasyonlarında yönetici olarak görev aldı. 1994’de Unilever bünyesindeki Algida’ya Türkiye Ticaret Direktörü olarak Türkiye’ye döndü. 1997-1998’de Unilever Baltık Riga/Letonya Genel Müdürü, 1998’de Algida Türkiye Genel Müdürü oldu. 2002’den bu yana da Unilever Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı.
Yazının Devamını Oku 8 Haziran 2009
GELECEK 4 yılda altı projeye 395 milyon dolarlık yatırım yapacaklarını söyleyen Tekfen Holding Emlak Geliştirme Grubu’ndan sorumlu Başkan Yardımcısı Mehmet Erktin, "Projelerimizi bitirmeyi hedeflediğimiz 2010-2012 yıllarında ekonomide ciddi düzelme bekliyoruz. İyi ki bu ortamda bitirmiş halde satışı beklemiyoruz" dedi. SON 9 yıldır 4 ana sektöre odaklanma kararı alan Tekfen Holding, o tarihten bu yana taahhüt, tarımsal sanayi ve finansla birlikte emlak geliştirme faaliyetlerine de ağırlık veriyor. Bu kapsamda oluşturduğu Tekfen Emlak Geliştirme Grubu, konut ve ticari gayrimenkul yatırımlarını yürütmek üzere 2007 yılında, ABD’nin önde gelen uluslararası varlık yönetimi şirketi Och-Ziff (OZ) ile ortak Tekfen-OZ Gayrimenkul Geliştirme A.Ş.’yi kurdu. Tekfen-OZ, önümüzdeki 4 yılda tamamlamayı planladığı 6 projeye, toplam 395 milyon dolar yatıracak. Tekfen Holding Emlak Geliştirme Grubu’ndan sorumlu Başkan Yardımcısı Mehmet Erktin, "Projelerin ikisine başladık, dördünün hazırlığı sürüyor. Bugünkü ortamda bunların hepsinin bitmiş olarak elimizde olmasını hiç istemezdim. Ancak projelerimizi bitirmeyi hedeflediğimiz 2010-2012 yıllarında ekonomide ciddi düzelme ve gayrimenkule talebin yeniden artmasını bekliyoruz" diyor. Mehmet Erktin ile gayrimenkul sektörünü, krizi ve Tekfen-OZ’un elindeki projeleri konuştuk.
Projelerimiz yürüyor
Grubunuz bugüne kadar neler yaptı ve neler yapıyor?
- İstanbul’da Akmerkez, Tekfen Tower ve Taksim Residences gibi kendi alanlarında fark yaratan projelerin altına imza attı. Bugün de Tekfen-OZ olarak, İstanbul’da Levent ve Kağıthane’de ofis, İstanbul Şişli Bomonti, Bodrum Gümüşlük ve Konya Meram’da konut ve İzmir Konak’ta konut, ofis ve alışveriş merkezinden oluşan, karma kullanımlı gayrimenkul projesi yapımını sürdürüyor.
İnşaat sektörü krizden nasıl etkilendi?
- 2008 yılında dünya finans piyasalarında yaşanan ve hızla yayılan krizin etkileri Türkiye’de de hissedildi. Gayrimenkul ve inşaat sektörü de bu süreçten önemli ölçüde etkilendi. Orta ve uzun vadede, piyasanın dengeye ulaşması sonrasında büyüme devam edecektir. Bu süreçte finansal yapısı güçlü olan, gerçekçi projeksiyonlarla proje geliştiren gruplar sektörü yönlendirecek ve krizi fırsata çevirme şansı bulabilecek.
Düzeleceğine inanıyorum
Sektörde krizden ilk etkilenenler kimler oldu?
- Krizden ilk etkilenenler ’nasıl olsa satıyor’ diye yapılan inşaatlar olur. Sonra daha iyi konumda ama kalitesiz inşaatlar etkilendi. En sonunda iyi lokasyonda, iyi düşünülen kaliteli projeler de duracaktır. İnşallah bu noktaya gelmez. Aslında emlakta düşünülmeden yapılan yatırımlarda sorun oldu. Nasılsa satarız diye yüksek fiyatlarla yola çıkılan projelerde hayal kırıklığı yaşandı.
Projelerinizde krize yakalanmanız nedeniyle erteleme düşündünüz mü?
- Şu anda bu projelerin bitmiş olarak elimde olmasını hiç istemezdim, iyi ki yolun başındayız. Ne kadar sorun olurdu bilmiyorum ama şu günler dünyada neler olacağı belli değil, hiçbir şirket büyük yatırıma girmek istemez. Bundan sonra düzeleceğine inanıyorum. Biz iş geliştirme faaliyetimizi hiç durdurmadık, her türlü projeye bakıyoruz. Üzerinde düşündüğümüz yeni projelerimiz de var. Şu anda ortalama konuta hiç bakmıyoruz. İstanbul’un biraz dışında toplu konut, site, uydu kent gibi projelere ve İstanbul’da çarşı projesine bakmıyoruz. Ofis arsalarıyla ilgileniyoruz. İstanbul’un merkezinde ofis projelerine devam etmeyi düşünüyoruz.
Krizin ne zaman biteceğini tahmin ediyorsunuz?
- 2009’un artık ne olduğu belli. İki ay sonra her şey güllük gülistanlık olur diyemeyiz. 2010’un bir kısmında en azından ikinci yarısında hareket başlar düşüncesindeyim.
Herkes İstanbul’a gelip inşaat yapmaya başladı
Sektöre giren çok yatırımcı var. Krizden sonra bunlar sektörde kalır mı?
- Ekonomide hareketlilik başlayana kadar çok şirket gider, inşaattan ağzı yanıp bir daha bu sektöre girmeyen çok olur. İyi para kazandırabilecek bir sektör ama riskli de. Satarsanız sorun yok ama satılmadığında parayı gömmüş oluyorsunuz. Herkes İstanbul’a gelip inşaat yapmaya başladı.
İnşaat ruhsatı almadan projeleri satmayız
Projelerde nelere öncelik veriyorsunuz?
- Biz projelerimizin hep iyi lokasyonda olmasına önem veriyoruz, tasarımına ve inşaat kalitesine özen gösteriyoruz. En önemlisi bir ihtiyaca cevap vermesini ya da bir fırsat olmasına dikkat ediyoruz. İnşaat ruhsatı almadan da projelerimizi satışa çıkarmıyoruz.
Gelişme potansiyeli yüksek bölgelerle ilgiliyiz
Hangi bölgelerle ilgileniyorsunuz?
- Tekfen-OZ’un, öncelikle ilgilendiği bölgeler İstanbul kent merkezi ve kentteki gelişme alanları. Türkiye’nin gelişme potansiyeli yüksek diğer tüm kentlerinde yer alan gayrimenkulleri de stratejilerimiz doğrultusunda değerlendiriyoruz. İstanbul dışında Ankara ve İzmir gibi şehirlerde büyük ölçekli arsalar üzerinde nitelikli projeler geliştirmek üzere çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Mevcut projelerimiz 4 yılımızı alır
Elinizdeki 6 proje hakında bilgi verir misiniz?
- Elimizdeki mevcut projeler bizim 4 yılımızı alır. Kağıthane’de ofis kompleksi yapıyoruz. Levent Ofis projemiz, kentin en prestijli iş alanı Levent’te. 8 bin metrekare kullanılabilir alana sahip olacak ve 18 ayda tamamlanacak. Şişli Bomonti’deki 6-7 katlı Bomonti Apartmanları home ofis olarak kullanılabilecek. Alt kat ofis, üst kat ev olarak tasarlandı. 2011’de tamamlanacak. Bodrum Gümüşlük’te, 18 villadan oluşan projede, mandalina bahçeleri, üzüm bağları ve zeytinliklerden oluşan doğal bir bahçe yer alıyor. 2009 sonunda tamamlanacak. Konya’daki 1200 konutluk projeye 2010 yılının ilk çeyreğinde başlayacağız. İzmir’de Rönesans Grubu ile 150 bin metrekarelik bir alışveriş merkezi yapacağız. Bunu da 2012’de tamamlamayı planlıyoruz.
MEHMET ERKTİN
TEKFEN Holding Emlak Geliştirme Grubu’ndan sorumlu Başkan Yardımcısı Mehmet Erktin, Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği’nin ardından ABD’de yüksek lisans yaptı. Çalışma hayatına Tekfen İnşaat’ta saha mühendisi olarak başladı. Tekfen Mühendislik’te, 1997-2000 arasında Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı. 1997-1998 arasında Tekfen İnşaat’ta Genel Sekreterlik, 1998-2002 arasında Genel Müdür Yardımcılığı görevlerini yürüttü. 2003’de Tekfen Turizm Yönetim Kurulu Başkan Vekili oldu. 2002’den bu yana Emlak Geliştirme Grubu’ndan sorumlu Tekfen Holding Başkan Yardımcısı. 2007’den beri Tekfen-OZ Yönetim Kurulu Başkanı.
Yazının Devamını Oku 1 Haziran 2009
TÜRKİYE’de kartlı sistemlerin tüketim harcamalarındaki payının yüzde 24 olduğunu belirten Visa Europe Bölge Genel Müdürü Berna Ülman, "Türkiye’de ATM’lerden kartla nakit çekilen rakam 77 milyar Euro. Bunun sistemde kalması için mücadele ediyoruz" dedi. VİSA Europe Bölge Genel Müdürü Berna Ülman, Türkiye’de ATM’lerden nakit çekilen 77 milyar Euro’nun bankacılık sisteminde kalması için mücadele ettiklerini belirterek, "Bu para ekonomi içinde kalsın istiyoruz" dedi. Türkiye’de kartlı sistemlerin tüketim harcamalarındaki payının yüzde 24 olduğuna işaret eden Berna Ülman, "Bu payı, nakitle mücadele ederek yüzde 10 artırıp yüzde 26.4’e çıkartabilirsek, GSYH’ya yüzde 0.5’lik ilave bir katkımız olabilir" diye konuştu. Temassız kart uygulamasının da giderek yaygınlaştığını aktaran Berna Ülman, İvsiçre’deki çalışmaların sonuçlandığını ve yakında cep telefonuyla ödeme sisteminin Türkiye’de de başlayacağını kaydetti. Visa Europe Bölge Genel Müdürü Berna Ülman ile elektronik ödeme sistemlerinin ekonomideki rolünü ve krizin sektöre etkilerini konuştuk.
Büyüme yarı yarıya düştü
Kriz elektronik ödeme sistemlerini nasıl etkiledi?
- Bu dönemde kişi ve şirketlerin tasarrufa yönelik bir eğilimle harcamalarında daha dikkatli ve tedbirli davrandığını görüyoruz. Türkiye’de kartlı ödemeler sektöründe nisan ayında biten yılda toplam 7.5 milyon kart kullanıma çıktı ve 173 milyar TL’lik alışveriş harcaması yapıldı. Bu hacim yüzde 22’lik büyümeye karşılık geliyor. Büyümenin krizle birlikte yarı yarıya düştüğünü söylemek mümkün.
Kartlı ödemelerin artmasının ekonomiye katkısı nedir?
- Türkiye’de banka kartları ağırlıklı ATM’lerden nakit para çekmek için kullanılıyor. Araştırmalar, nakit para kullanımının birçok Avrupa ülkesinde GSMH’nın yüzde 0.4 ile yüzde 1’i arasında bir oranda maliyet yarattığını gösteriyor. Çünkü, kağıt kullanılarak gerçekleştirilen işlemler 2 hatta 3 kat fazla maliyete yol açıyor. Bankadan nakit çekimde kullanılan banka kartının alışverişte kullanılmasını sağlamaya çalışıyoruz. Çünkü, burada 77 milyar Euro’luk bir hacim var. Türkiye’de ATM’lerden nakit olarak kartla nakit çekilen rakam 77 milyar Euro. Bu para ekonomi içinde, sistem içinde kalsın istiyoruz. Hálá pes etmiş değiliz.
Banka kartı yaygınlaşamıyor
Türkiye’de kartlı sistemlerin harcamalardaki payı ne kadar?
- Bu payın yüzde 24 olduğunu görüyoruz. Bu payı, nakitle mücadele ederek yüzde 10 artırıp yüzde 26.4’e çıkartabilirsek, GSYH’ya yüzde 0.5’lik ilave bir katkımız olabilir. Türkiye’de tüketicilerin yüzde 60’ı halen en güvenilir ödeme aracının nakit olduğunu düşünüyor. Türk tüketicilerin yüzde 32’si alışverişte kart kullanmayı tercih ediyor. Erkekler kadınlara oranla kredi kartlarını daha sık kullanıyor. Kadınların yüzde 29’u kredi kartı kullanırken, bu oran erkeklerde yüzde 33’e çıkıyor.
Banka kartı Türkiye’de neden yaygınlaşamıyor?
- Banka kartı maalesef Türkiye’de gerçek anlamını veren bir isim değil. Banka kartı denilince tüketici hem kredi kartını, hem ATM’lerden para çekerken kullandığı kartı algılıyor. Ancak banka kartının kredi kartından farkını öne çıkarmak gerekiyor. Bunun için bankalarla birlikte çalışıyoruz. Banka kartı, hesabınızdaki paraya şu anda ulaştığınız kart. Kredi kartı ise harcamanızı yapıp ileri tarihte ödediğiniz kart.
Temassız kart ciddi zaman kazandırıyor
Visa’nın temassız kredi kartı ilgi görüyor mu?
- Visa payWave temassız kredi kartları, Türkiye’de 120 bin kişi tarafından, 8 bin noktada alışveriş ve hizmet alımında kullanılıyor. 2009’da Visa temassız kartlarının 400 bin, kabul noktalarının 15 bine ulaşması hedefleniyor. Son üç yılda Visa Europe temassız kart teknolojileri için 10 milyon Euro yatırım yaptı. 2008 yılında 5 bin Denizbank müşterisi, deniz otobüsü turnikelerinden temassız kartla yarım saniyede geçerek yılda 6 saat kazandı. Bu kartlar, Boğaz köprülerindeki KGS gişelerinde, sinemada, markette, kafede, üniversite kampuslerinde kullanılabiliyor.
Deniz otobüsüne bindiğiniz kart Londra Metrosu’nda da geçiyor
Türkiye’de alınan bir temassız kart başka ülkelerde kullanılabiliyor mu?
- Temassız kredi kartları ile 35 TL ve altındaki alışverişlerde ödemeler şifre girmeden kartın okuyucu cihaza doğru tutulması ile yarım saniyede gerçekleşiyor. 35 TL üzerinde ise işleminizi şifreyle yapabiliyorsunuz. Visa temassız kartlarını İstanbul’da deniz otobüsüne, Londra’da metroya binerken de kullanabilirsiniz.
BERNA ÜLMAN
VİSA Europe Bölge Genel Müdürü Berna Ülman, 1965 yılında Edirne’de doğdu. Üsküdar Amerikan Lisesi mezunu. Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’nün ardından, University of Tennessee’de finans konusunda yüksek lisans yaptı. Kariyerine New York Tokai Bank’ta başladı. 5 yıl Koç Finans’ta çalıştı. Visa Europe Türkiye’ye 2000 yılında Genel Müdür Yardımcısı olarak katıldı. 2003’de Visa Europe Türkiye’nin Genel Müdürü, Mayıs 2008’de Bölge Genel Müdürü oldu. Öncesinde, Romanya ve İsrail’de yapılan Visa çalışmaları da sorumluluk alanına girdi. Profesyonel altyapısını güçlendirmek için Bilgi Üniversitesi AB İlişkileri Programı’nı bitirdi.
Yazının Devamını Oku 25 Mayıs 2009
DD Mortgage Genel Müdürü Murat Aysan, son 10 gündür kredi ortalamaları ve yeni satın alınan evlerin büyüklüklerinin artmaya başladığını söyleyerek, "Ayağımızı gazdan kesmeden kredi vermeye devam ediyoruz. Yıl sonunda 120 milyon lira yeni kredi kullandırmış olacağız. Türkiye’de şu anda 38 milyar TL olan mortgage stokunun yıl sonunda 45-47 milyar TL’ye geleceğini tahmin ediyoruz" dedi. KONUT finansman şirketi DD Mortgage’ın Genel Müdürü Murat Aysan, son 10 gündür kredi ortalamaları ve yeni satın alınan evlerin büyüklüklerinin artmaya başladığını gözlemlediklerini belirterek, "Bunlar toplumun ekonomiye bakış açısındaki karamsarlığın bir miktar dağılmaya başladığını gösteriyor" diyor. Ayaklarını hiçbir zaman gazdan kesmeden kredi vermeye devam ettiklerini söyleyen Murat Aysan, önümüzdeki dönemde özellikle İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa gibi illerde konut sektörünün daha hareketli olmasını beklediklerini kaydediyor. Deutsche Bank ve Doğan Grubu ortaklığı ile kurulan DD Mortgage’ın Genel Müdürü Murat Aysan ile şirketin bir yılını, konut kredilerini ve inşaat sektörüne ilişkin beklentilerini konuştuk.
DD Mortgage’ın birinci yılı doluyor. Krizin de yaşandığı ortamda nasıl bir yıl geçirdiniz?
- Geçen yaz başında faaliyete geçtik. Yaz ayları bizim için zaten kötüdür. Bir de ocak şubat ayları kötü olur. Lisansımızı alır almaz yola çıkmak istedik. Eylül ayında dünyayı etkilemeye başlayan krizin adına mortgage denmesi bizim şanssızlığımızdı. Oysa bizde herşey yepyeniydi. Ayağımızı hiçbir zaman gazdan kesmedik, kredi vermeye devam ettik.
Kredi büyüklüğü artıyor
Ortalama kullandırdığınız konut kredisi miktarı nedir?
- Türkiye ortalaması 65-70 bin lira. İstanbul ortalaması 100 bin liraya yakın. İlk başladığımızda ortalama kredi büyüklüğümüz 200-300 bin liraydı. Aralık ayına geldiğimizde 80-90 bin liraya indi. Şu anda yeniden 140-150 bin liraya çıktı. Yeni alınan evlerin ortalama büyüklüğü de artmaya başladı. Bunlar ekonomiyle ilgili toplumun bakış açısındaki karamsarlığın bir miktar dağılmaya başladığını gösteriyor. Kabaca yeni verilen kredilerde yüzde 1-2 arasında bir paya sahip olduğumuzu görüyoruz.
120 milyon TL’ye ulaşırız
Yıl sonunda ne kadarlık kredi kullandırmayı hedefliyorsunuz?
- Bugüne kadar 60 milyon liraya yakın kredi kullandırmış olacağız. Bu kredilerin önemli bölümünü aslında ocaktan itibaren vermeye başladık. Son iki haftada kredi hacimlerimiz hem miktar, hem adet olarak arttı. Bu yıl sonunda ise 120 milyon lira yeni kredi kullandırmış olacağız. Türkiye genelinde ise şu anda 38 milyar TL olan mortgage stoğunun yıl sonunda 45-47 milyar TL’ye geleceğini tahmin ediyoruz.
Konut sektöründe hareketlenme bekliyor musunuz?
- Lüks konut alışverişinde önemli miktarda gerileme olmuştu. Ama son 10 gündür kredi büyüklükleri yukarı doğru gitmeye başladı. Yavaş yavaş hareketleniyor. Önümüzdeki dönemde konut sektörünün önemli miktarda hareketleneceğini görüyoruz. Hem finansman maliyeti düşüyor, hem de artık insanların konut standartları yükseliyor. Konut sektörü önümüzdeki günlerde patlar mı, hayır. Ama daha canlı olacağını net bir şekilde görüyoruz. İstanbul, Antalya, İzmir ve Bursa’da talebin hareketlenmesini bekliyoruz.
Evini satmayı beklemeden yeni ev almak isteyene özel kredi
Konut kredisini cazip hale getirecek yenilikleriniz var mı?
- Önümüzde ay mevcut evini satıp yeni bir ev almak isteyenlere güzel bir seçenek sunacağız. Böylece değişik nedenlerle yeni bir eve geçmek isteyenler, mevcut evlerini acil olarak satmadan, yeni evlerinin yüzde 100’üne kadar kredi kullanabilecek. Burada çok büyük ihtiyaç vardı. Süper Takas Kredisi adını verdiğimiz bu ürün iki ayrı krediden oluşacak. Kredinin bir bölümü mevcut ev satıldığında kapatılacak. Bir gün sonra satılırsa bir günlük, 5 ay sonra satılırsa 5 aylık faiz ödenecek. İki evin arasındaki fark da klasik kredi olarak kullandırılacak. Sadece haziranda uygulayacağız. Tahminen 300 kişiye, toplam 25-30 milyon liralık kredi veririz.
Kredi nasıl işleyecek?
- Örneğin ailenin elindeki mevcut evin değeri 120 bin lira, yeni evin değeri de 250 bin lira olsun. Eski evin değerinin yüzde 80’ni olan 96 bin lirayı 24 aya kadar vadeli, spot kredi olarak veriyoruz. 250 bin liralık yeni evi almak için kalan 154 bin lirayı da klasik kredi olarak veriyoruz.
Yabancılar İstanbul’da ’Bir evim olsun’ diyor
Yurtdışından talep geliyor mu?
- Özellikle yurtdışında yaşayan Türkler de müşterimiz. Çoğunlukla bizi internetten buluyorlar. Genelde de yakınlarına vekalet veriyorlar. Yabancılar da Türkiye’de ev almak istiyor. Biz genelde güneyde ya da Bodrum, Marmaris gibi turistik yerleri düşündüklerini sanıyorduk. Ama İstanbul’da Boğaz ve eski semtlerde ev almak isteyenler var. Bazıları da ’İstanbul’da bir evim olsun’ diyerek yeni projelerle yatırım yapıyor. Pakistanlı, Koreli, Hintli, İtalyan, İngiliz müşterilerimiz de var.
Müşterinin yüzde 75’i ilk ev için kredi alıyor
Kredi kullananların ihtiyaçlarında değişim gözlüyor musunuz?
- 2008’de ihtiyaçlar şöyleydi. Kredi alanların yüzde 65’i ikinci evi, üçüncü veya daha fazlası için kullanıyordu. Genelde yatırımcılardı. Yüzde 25-30’luk bölümü ilk evini alanlardı. Yüzde 5-10’luk bölüm de kredisini transfer etmek isteyenlerden veya bireysel finansmana ihtiyaç duyanlardan oluşuyordu. Aralıkta resim değişti. Gelen başvuruların yüzde 30-35’i kredi transferine döndü. Herkes taksitini düşürmek istiyordu. Yüzde 25-30’u evi karşılığı uzun vadeli bireysel finans istiyordu. Kalanı da ilk evini almak isteyenlerdi. Mart başından itibaren resim yine değişti. Artık yeni gelen taleplerin yüzde 70-75’i ilk evini almak istiyor. Yatırımcı ve bireysel kredi ihtiyacı çok az. Kredi transferi ise hálá devam ediyor.
MURAT AYSAN
DD Konut Finansman A.Ş. (DD Mortgage) Genel Müdürü Murat Aysan, 1963 Ankara doğumlu. İstanbul Üniversitesi İşletme’yi bitirdikten sonra, Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde yüksek lisans yaptı. 1989-1993 yılları arasında sırasıyla Dışbank ve İktisat Bankası’nda çalıştı. 1993-1999 arasında Koçbank’ta Hazine’den sorumlu Grup Yöneticiliği, 1999-2003 yıllarında da aynı bankada Genel Müdür Yardımcılığı, 2003-2006 arasında Millennium Bank (Bankeuropa) Genel Müdür Yardımcılığı yaptı. 2007 başından itibaren DD Konut Finansman Genel Müdürü olarak çalışıyor.
Yazının Devamını Oku 18 Mayıs 2009
Son dönemde ağırlıklı olarak TOKİ projeleriyle adını duyuran Kuzu Grubu, kriz öncesi çıktığı nakliye sektöründen sonra gözünü konut ve enerji yatırımlarına dikti. Kuzu Grubu, devam eden 1 milyar dolarlık inşaatın yanı sıra 1 milyar dolarlık yeni konut, otel ve alışveriş merkezi inşaatına hazırlanırken, 1 milyar dolar da enerji sektörüne, hidroelektrik ve rüzgar santralına yatırmayı planladı. AĞIRLIKLI olarak Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) projeleriyle büyüyen Kuzu Grubu, devam eden 1 milyar dolarlık inşaatın yanısıra 1 milyar dolarlık yeni konut, otel ve alışveriş merkezi inşaatına hazırlanıyor. Global krizin hemen öncesinde kargo şirketini satarak nakliye sektöründen çıkan Kuzu, sağladığı kaynağı inşaat ve enerji projelerine aktarıyor. Kuzu Grup Yönetim Kurulu Başkanı Gökçen Kuzu, 2008 yılında 500 milyon dolar ciro gerçekleştirdiklerini, bu yılı da krize rağmen 600 milyon dolarla kapatmayı hedeflediklerini belirtiyor. Kuzu’nun devam eden projelerinin tutarı ise 1 milyar dolar civarında.
Yatırımlara devam
Gökçen Kuzu, İTÜ İnşaat Mühendisliği’ni kazanmış, ancak babasının aynı yıl vefat etmesi üzerine ticarete atılmak zorunda kalmış ve üniversite okuma hayalini gerçekleştirememiş. Bu yıl içinde 1 milyar dolarlık yeni projelere başlamayı planlayan Kuzu, 1 milyar dolar da enerji sektörüne, hidroelektrik ve rüzgar santralına yatıracak. 3 yılda 6 bin 600 konut yapan ve 5 bin yeni konut daha yapmayı planladıklarını söyleyen Kuzu Grup Yönetim Kurulu Başkanı Gökçen Kuzu ile inşaat sektörünü ve grubun yatırım planlarını konuştuk.
Halen devam eden inşaat projelerinizin tutarı ne kadar?
-İnşaatı devam eden inşaat sözleşmelerimizin tutarı 1 milyar dolar. TOKİ kapsamında İstanbul Bahçeşehir’de yapılan yaklaşık bin konutluk Spradon, 5 fazdan oluşuyor. 500 milyon dolarlık bir proje. Ankara Büyükşehir Belediyesi ile birlikte Ankara Dikmen Vadisi’nde inşaa edilen 1100 konutluk Park Vadi Projesi’nin tutarı 300 milyon dolar. Keçiören’deki Divan Konutları ve Alışveriş Merkezi’nin tutarı 100 milyon dolar. Ankara’da Etimesgut’ta 90 bin metrekarelik 100 milyon dolarlık alışveriş merkezimiz var. Ankara Çankaya’da 2 bin 500 konutluk yeni bir projemiz olacak.
Rezidanslar hızlı satılıyor
Konut satışlarında trendlerde bir değişim gözlüyor musunuz?
Özellikle rezidanslar daha hızlı satıyor. Bunun yanında vatandaş artık oturmaya hazır konutları tercih ediyor. Maketten de konut sattık, ama bittikten sonra daha hızlı satıyoruz. Krizle birlikte maketten satın almak yerine bitmiş konutu tercih etmeye başladı. Vatandaş artık içine girip sonra ödemek istiyor.
Besicilik işine girmeyi planlıyordunuz. Bu yatırım ne aşamada? Başka düşündüğünüz alan var mı?
-Siirt’de planladığımız besicilik projesini bugünkü ortamda askıya aldık. Şu anda gündemimizde değil. Ama yönümüzü enerji projelerine çevirdik. Şırnak Cizre’de 240 megavatlık hidro elektrik baraj projemiz vardı, bunu 400 megavata yükselttik. Enerji alanında rüzgar enerjisine de girmek istiyoruz. Lisans için bekliyoruz.
Enerjiye ne kadarlık yatırım yapacaksınız?
-Hidro elektrik santralı (HES) 400 milyon dolarlık bir yatırım olacak. Toplamda enerji sektörüne 1 milyar dolarlık yatırım yapacağız. Yabancılarla ortaklığı şu an için düşünmüyoruz.
Siirt Tillo’ya 25 milyon dolara 100 odalı otel
Memleketiniz Siirt’e yatırım yapmayı düşünüyor musunuz?
- Siirt’te bir butik otel projem var. Siirt Tillo’da (Aydınlar), 25 milyon dolar yatırımla, 100 odalı bir projeye hazırlanıyoruz. Otel yapıyoruz ama bu ilk ve tek otelimiz olacak. Turizme girmeyi düşünmüyorum. Tillo benim için çok özel, orası Evliyalar diyarı... Kültürel bir merkez. Dinlerin buluştuğu özel bir yer. Buradaki manevi havayı Türkiye’de yaşayan herkesin gidip görmesini arzu ediyorum. Tillo’da apayrı bir hava var.
Türk hamamını yaşatıyoruz
Konut projelerinizde önceliğiniz neler oluyor?
Deprem güvenliği ve kaliteye önem veriyoruz. Ayrıca yaptığımız projelerde sitelerin bahçelerini otopark yapmak yerine çocuklara bıraktık. Otoparklar sitelerin altında. Bugünkü çocukların da sokak kültürüyle biraz da olsa tanışmalarını istiyoruz. Ayrıca projelerimizde Türk hamamı var. Hamam kültürünü korumak ve yaşatmak istiyoruz.
Nüfus arttıkça konut ihtiyacı bitmez
İnşaat sektörünü nasıl görüyorsunuz?
- Sektörün önü açık. İstanbul’da deprem gerçeği var. Güvenlikli bölgelerde yapılan konut projeleri daha da önem kazanıyor. Sadece İstanbul’da 2.5 milyon konut açığı var. Nüfus arttığı sürece konut ihtiyacı bitmez. Her yıl 90-100 bin kişi evleniyor, boşananlar da var. İstanbul’a yılda 15-20 bin konut yapılıyor. Bu yeterli değil.
Krizde maket yerine bitmiş konut daha çok satıyor
Krizden nasıl etkilendiniz?
- Dünya küresel krize girerken biz elimizdeki inşaatların yüzde 70’ini bitirmiş olduk. Türk insanı da, sermaye de krizlerde ürkektir. Biz krizde daha çok satıyoruz. Bu da bence Türk insanının kendine en güvenli yatırım limanı olarak gayrimenkulü görmesinden kaynaklanıyor. Bir de krizde maket yerine bitmiş konuta da talep kayması oldu.
11 yaşındaki oğlumla bazen şantiyede kalırız
Şantiye bir müteahhit için ne ifade eder?
- Biz 1943’ten beri inşaat sektöründeyiz. Baba mesleğimiz. 18 saatim şantiyede geçer. Şantiye, müteahhidin en çok huzur bulduğu yerdir. Eserinin adım adım yükselişini görür. 6 yaşımdan itibaren babamla şantiyelere giderdim. 1968’de babam Bitlis’te fabrika yapıyordu. Sık sık Siirt’ten Bitlis’e gider şantiyede kalırdık. Benim de üç çocuğum var. 13 yaşında bir kızım, 11 ve 1.5 yaşlarında iki oğlum var. 11 yaşındaki oğlumu şantiyeye götürüyorum, sırf şantiye tozunu yutsun diye orada kalıyoruz.
GÖKÇEN KUZU
Kuzu Grup Yönetim Kurulu Başkanı Gökçen Kuzu, 1962 Siirt doğumlu. İlk nalburiye dükkanını 1980’de açtı. Babası Abdülkadir Kuzu ve kardeşlerinin 1943 yılında kurduğu Kuzu İnşaat, konut, okul, hastane, atık su tesisi gibi farklı projeleri gerçekleştiriyor. Kuzu Grup bünyesinde, Kuzu Toplu Konut İnşaat, Garipoğlu Turizm İnşaat İthalat İhracat ve Ticaret, Dört K İnşaat, Koşu İnşaat Otomotiv İthalat İhracat ve Ticaret şirketleri bulunuyor.
Yazının Devamını Oku 11 Mayıs 2009
DİYARBAKIRLI bir işçi emeklisinin oğlu Hasan Önder’in 12 mühendis arkadaşıyla kurduğu, daha sonra Sanko Holding bünyesinde 4 fabrikaya kadar büyüttükleri Airfel, klima ihracatıyla Çin ve Arjantin’e de girmeyi başardı. Airfel’in kurucu ortağı Hasan Önder, yıl sonuna kadar güneş enerjisiyle çalışan klima üretmeye başlayacaklarını söyledi. SANKO Holding bünyesinde ısıtma, soğutma ve havalandırma sektöründe faaliyet gösteren Airfel, Ar-Ge ve marka çalışmaları sayesinde global krize rağmen kendisine ilginç yeni pazarlar buldu. Ürün çeşitliliğine ağırlık veren Airfel, 2008’de Arjantin ve Çin’e ihracat yapmakla kalmadı, kendi markasıyla distribütörlük verdi. Böylece Airfel’in dünyada distribütörlük verdiği ülke sayısı 40’ı aştı. Airfel’in icradan sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Önder, "Global kriz planlarımızı değiştirmeyecek. Artık teknoloji de ihraç eder hale geldik" diyor. Önder, aynı zamanda Airfel’in kurucu ortağı. Diyarbakırlı işçi emeklisi bir baba ve ev hanımının oğlu. İTÜ Makine Mühendisliği’ni bitirdikten bir süre sonra, 1999’da 12 mühendis arkadaşıyla Akfel’i kurmuş. Üç yıl sonra, ısıtma-soğutma bünyesinde büyümeyi planlayan Sanko Holding bünyesine katılmış ve adı Airfel olmuş. Bugün 4 fabrikası ve 195 milyon TL cirosu var. Hasan Önder, yurtdışından anahtar teslim klima fabrikası kurma talepleri de olduğunu, Libya ve İran’dan gelen teklifleri değerlendirdiklerini, belki bu ülkelerde montaj hattı fabrikası kurabileceklerini belirtiyor. Yıl sonuna kadar ’güneş enerjisiyle çalışan klima’ üretimine de başlayacaklarını söyleyen Hasan Önder’le sektörü, hedeflerini ve krizdeki en büyük silahı olan yeni ürünlerini konuştuk.
Yüzde 5 büyüyeceğiz
Æ2008 nasıl geçti, krizin daha çok etkilediği 2009 nasıl geçiyor?
- Bizim için 2008 oldukça başarılıydı. Yüzde 23 büyüyerek, 195 milyon TL ciroya ulaştık. 2009 sonunda da yüzde 5 büyüyerek, 210 milyon TL’yi hedefliyoruz. Dünyanın en büyük klima üreticilerinden Mitsubishi Heavy Industries ve İtalya’nın en büyük kombi üreticilerinden Riello ile işbirliği anlaşmaları yaptık. Mitbubishi’nin merkezi sistem klimalarını satıyorduk. Artık bireysel klimalarını da Türkiye’de satacağız. Türkiye’de 60 yeni Airfel ve 30 yeni Mitsubishi Heavy Industries showroom açmayı planlıyoruz. Mitsubishi’lerin 10’unu açtık. Bu yıl apartmanlarda kullanılacak ve 10 daireyi ısıtabilecek 180 kilovatlık duvar tipi kombileri de pazara sunacağız.
ÆGlobal krizden etkilenmemek için nasıl bir strateji izliyorsunuz?
- Kriz ortamında iç pazar kadar ihracatı da hedefledik. Pazarda genişlemek için yerel markalara odaklandık. Almanya’da ofis açtık ve klimada Zass ismini dünyadaki tüm haklarıyla beraber satın aldık. Artık Zass Germany markasını dünyada kullanıyoruz. 2008’de krize rağmen ilk defa Airfel markasıyla Arjantin ve Çin’e ürün sattık. Ajantin ve Çin’e Airfel distribütörlüğü de verdik. Herkes Çin’den ithallat yaparken ve onlarla rekabet edemezken, biz Çin pazarına yerleştik.
40 ülkeye ihracat
ÆÇin ve Arjantin’e ihracatınız ne kadar?
- 40 ülkeye, toplam ihracatımız 25 milyon dolar. Arjantin’in en büyük elektronik marketlerine girdik. 2008’de Arjantin’e 1.2 milyon dolarlık 5 bin set klima sattık. Çin’e 450 bin dolarlık 8 bin radyatör gönderdik. 2009 için ilk etapta Çin’le 1.9 milyon Euro’luk radyatör bağlantısı yaptık.
ÆBu yıl içinde yeni ürünler olacak mı?
- Ciromuzun her yıl yüzde 2’sini Ar-Ge’ye ayırıyoruz. 2009’da Ar-Ge ve üretimi kapsayan bir ortaklık hedefliyoruz. Bu yıl üç yeni kombi modelini, infrared ısıtıcıyı, Kalem Kumanda’yı ve Mitssubishi Heavy Industries’in KX6 ürününü satışa sunacağız. Güneş enerjili klimayla ilgili yoğun çalışıyoruz. İTÜ ile birlikte yürütüyoruz. Bu yıl sonuna kadar dünyaya ihraç etmek istiyoruz.
Türkiye’de pazarı 2 milyar dolar
Isıtma-soğutma pazarının büyüklüğü nedir?
- Dünyada ısıtma-soğutma pazarı toplam 87 milyar dolarlık büyüklükte. Türkiye’de ise 1.1 milyar dolar ısıtma, 900 milyon doları soğutma olmak üzere toplam 1.9 milyar dolar. Hedefimiz pazarın yüzde 10’una hakim olmak. 2008’de 1.5 milyon metre radyatör, 300 bin adet kombi, 60 bin split klima ürettik.
Kalem Kumanda’yı krizde geliştirdik
Kendi geliştirdiğiniz en çarpıcı ürünler neler?
- 2008’de iki yeniliğe imza attık. Çocuk odası kliması ve Kalem Kumanda. Çocuk odası kliması, antibakteriyel plastik malzemeden üretiliyor. Ön paneli sevimli karakterlerle süslü. Tek pille çalışan Kalem Kumanda bizim bütün split klimaları çalıştırıyor.
Dört fabrikada üretim yapıyor
Kaç fabrikada üretim yapıyorsunuz?
- Hendek’te üç fabrikamız var. Airfel radyatör fabrikasının panel radyatör kapasitesi 1.6 milyon metre. Kombi fabrikası elektronik LCD donanımlı kombi üretiyor. Hem ihracat hem de iç pazara satış yapmak üzere kurulan split klima fabrikası 400 bin kapasiteye sahip. Çorlu’daki klima santralı fabrikasında ise hastane ve ilaç fabrikalarında kullanılan hijyenik klima santralları üretiliyor. Bunun için Tetisan’ı, know how’u ve tesisleriyle satın aldık. 11 bin metrekare kapalı alanda yılda bin klima santralı üretiyoruz. Dört yılda dört fabrikaya 62 milyon dolarlık yatırım yaptık.
HASAN ÖNDER
AIRFEL kurucu ortağı ve İcradan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Hasan Önder, 1969 Diyarbakır doğumlu. İzmir Maltepe Askeri Lisesi’nin ardından, 1993’te İTÜ Makine Mühendisliği bölümünden mezun oldu. İş hayatına özel bir mühendislik firmasında başladı, 1994’de HACE Mühendislik’i kurdu. 1998’de Singapur’da bir yıl yaşadıktan sonra 1999’da Türkiye’ye dönerek Akfel Endüstriyel Pazarlama’yı kurdu. Akfel, 2001 yılında Sanko Holding bünyesine katıldı ve firmanın adı Airfel olarak değişti.
Yazının Devamını Oku 4 Mayıs 2009
UNILEVER Food Solutions’ın Global Müşteri Geliştirmeden Sorumlu Dünya Başkan Yardımcısı Candan Karabağlı, Türkiye’de ev dışı gıda sektörünün 5 milyar Euro olduğunu belirterek, "Türkiye’de yüzde 10’luk pazar payımız var. Unilever bünyesinde üç yıl içinde beşinciliğe çıkacağız" dedi. ULUSLARARASI hızlı tüketim devi Unilever’in ev dışı gıda sektörüne hizmet veren şirketi Unilever Food Solutions’ın (UFS) Global Müşteri Geliştirmeden Sorumlu Dünya Başkan Yardımcısı Candan Karabağlı, "Ekonomik yavaşlamanın ülke ekonomimize olumsuz etkilerine rağmen büyüme hedeflerimizi devam ettiriyoruz" diyor. Dünyada ev dışı gıda sektörünün büyüklüğünün 350 milyar Euro civarında olduğuna dikkat çeken Karabağlı, Türkiye’de bu sektörün boyutunun alkollü içki ve içecek hariç yaklaşık 5 milyar Euro seviyesinde olduğunu belirtiyor. Unilever Food Solutions (UFS) Dünya Başkan Yardımcılığı görevini yürüten Karabağlı, doğrudan Unilever Food Solutions CEO’suna bağlı olarak çalışıyor. Portekiz, İspanya, Fransa, İtalya, Yunanistan Avusturya ve İrlanda’nın idari sorumluluğu Karabağlı’da. Unilever Food Solutions’ın dünyadaki büyüklüğü 2 milyar Euro, Avrupa cirosu ise 1 milyar Euro. 2008 sonunda Türkiye’nin Unilever Food Solutions dünyasında 12’inciliğe yükseldiğini belirten Candan Karabağlı, "Türkiye olarak hedefimiz önümüzdeki 3 sene içerisinde dünyada ilk 5 arasına girmek" diyor. Karabağlı ile kriz ortamında dünyada ve Türkiye’de ev dışı gıda, yani profesyonel mutfak ürünleri sektörünü konuştuk.
350 milyar Euro’luk pazar
Dünyada sektörün büyüklüğü nedir?
- Yaklaşık 350 milyar Euro civarında. 71 ülkede faaliyet gösteren Unilever FoodSolutions’ın ev dışı gıda sektöründeki büyüklüğü ise 2 milyar Euro.
Türkiye’de ev dışı gıdanın durumu nedir?
- Alkollü içki ve içecek sektörleri hariç, Türkiye’de ev dışı gıda sektörünün büyüklüğü yaklaşık 5 milyar Euro. Bu sektörün kapsadığı alanlar içinde et, sebze, meyve, un, makarna gibi farklı kategoriler de bulunuyor. Ancak UFS Türkiye, kendi ürünlerinin bulunduğu kategorilerde yaklaşık yüzde 10’luk bir pazar payına sahip.
Hedef dünyada ilk 5
Türkiye’nin dünyadaki operasyonlarınız içindeki ağırlığı ve önemi nedir?
- Türkiye gelişmekte olan pazarlar içinde yer alıyor. BRICMIST dediğimiz içinde Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Meksika, Endonezya, Güney Afrika ile beraber Türkiye de öncelikli, büyüme potansiyeli yüksek olan ve yatırım yaptığımız pazarlar içinde. 2008 sonu itibariyle Türkiye, Unilever Food Solutions dünyasında 12’inci büyük ülke. Türkiye olarak hedefimiz önümüzdeki 3 sene içinde dünyada ilk 5 arasına girmek. Türkiye’deki ev dışı gıda pazarının bu potansiyele sahip olduğuna inanıyoruz.
Krizde ev dışı yemek pazarında bir daralma yaşandı mı?
- Dünyada ve Türkiye’de krize bağlı olarak dışarıda yemek yeme alışkanlığında genel bir daralma yaşandığını söyleyebiliriz. Bu alışkanlığın değişmesi ve tasarruf nedeniyle turizm ve iş seyahatlerindeki azalmalar, restoran ve otel gibi alanlarda daralmalara neden oluyor. Öte yandan catering servisi veren firmalarda da daralmalar yaşanıyor. Buna karşılık askeriye, sağlık sektörü, okullar, huzurevleri gibi sektörün alt bölümleri büyüklüklerini korumaya devam ediyor.
Yiyecek israfını önleme çözümleri
Krizle müşterilerinizle ilişkilerinde neler değişti?
- Müşterilerilerimizle yapılan ortak projelerin sayısında ciddi artış var. Müşterilerimize enerji ve yiyecek israfını nasıl önleyebileceklerini gösteriyor, maliyetlerini düşüren çözümler sunuyoruz. Ürün portföyümüzde bulunan gıda ürünlerinin mönü maliyetindeki yeri yüzde 1 veya altında. Buna karşılık sunduğumuz çözümlerin mönü kalitesini artırıyor.
2008 ciromuz 100 milyon dolar
2008 yılını nasıl geçirdiniz, 2009 beklentileriniz neler?
- 2008’de, 100 milyon dolar ciroya ulaştık. Yaşanan ekonomik yavaşlamanın ülke ekonomimize olumsuz etkilerine rağmen Unilever Food Solutions olarak istikrarlı büyüme hedeflerimizi devam ettiriyoruz. 2009’da da etkilerini hissettiğimiz ekonomik yavaşlamaya rağmen büyümemizi sürdürmek hedeflerimizin başında geliyor.
Krizde hazır yemeğe ve fast food’a ilgi artıyor
Krizde tüketim alışkanlıklarında ne gibi değişimler gözlüyorsunuz?
- Krizle birlikte insanların dışarıda yemek yeme alışkanlıkları değişiyor. Arntık daha itinalı harcıyorlar. Bu durum restoranlarda kişi başı restoran harcamalarında ve restorana giren kişi sayısında düşüşe neden oluyor. Evde tüketimin artması ile süpermarketlerden alınabilen hazır yemeklere ve fast food lokantalara eğilim artıyor.
Dünyanın gıda tedarikçisi
UNILEVER Food Solutions (UFS), ev dışı gıda sektöründe hizmet veren, markalı gıda ürünlerinin, servislerinin lideri ve tedarikçisi. UFS, bulyonlar, çeşniler, çorbalar, soğuk soslar, çay ve tatlılarıyla biliniyor. Knorr, Lipton, Carte D’or, Calve, Sana, Becel, Flora gibi markaların altında satılan ürünleri, tüm dünyada oteller, restoranlar, catering şirketleri, kafelerde kullanılıyor.
Ev dışında yemek için İspanyol 3 bin, Türk 400 dolar harcıyor
Türkiye’de ev dışı gıdada ne potansiyel görüyorsunuz?
- Ev dışı gıda sektörünün gelişimi var olan ülkenin kişi başına düşen geliri ve gelenekleri ile doğrudan bağlantılı. Amerika ve İngiltere’de ev dışı gıda harcamalarına baktığımızda yüzde 45-50 olduğunu görürüz. Türkiye’de bu oran yarı yarıya, yüzde 20-25. Avrupa ve Akdeniz ülkeleriyle karşılaştırdığımızda İspanya’da kişi başı ev dışı gıda harcamaları 3 bin dolar, İtalya’da 2 bin dolar, Türkiye’de 400 dolar. Türkiye’de ev dışı gıda harcamaları, gerek nüfusun artışı, gerekse ekonomideki olumlu gelişmelerle çok daha üst seviyelere çıkacak. Ekonominin güçlenmesiyle Türkiye pazarının kısa sürede Avrupa ortalamasına yaklaşacağına inanıyoruz.
CANDAN KARABAĞLI
UNILEVER Food Solutions (UFS) Global Müşteri Geliştirmeden Sorumlu Dünya Başkan Yardımcısı Candan Karabağlı, Ortadoğu Teknik Üniversitesi Endüstri Mühendisliği mezunu. ABD’de Arizona Üniversitesi’nde yönetim bilgi sistemi üzerine yüksek lisans yaptı. 1987’de Lever’de işe başladı. Elida Kozmetik Ticari Direktörlüğü’nün ardından, 1995’de Lever Industrial Türkiye Genel Müdürü oldu. 1999’da DiverseyLever International’a Global İş Geliştirme Başkan Yardımcılığı’na atanarak, Hollanda’ya gitti. 2004’de Unilever Food Solutions Avrupa Başkan Yardımcılığı’na getirildi. 2006’dan beri Unilever Food Solutions Global Müşteri Geliştirmeden Sorumlu Başkan Yardımcısı.
Yazının Devamını Oku