Çok önemli gizli görüşmelere ev sahipliği yaptığı için tarih kitaplarına konu olurlar. Çankaya Serender Pastanesi’nin de böyle bir ünü var. Bu ünün kaynağı da Ecevitler. Rahşan Ecevit’in “Bülent çok seviyor” diye sürekli pasta aldığı Çankaya Serender Pastanesi, maalesef kapılarını kapattı.
Ekonomik güçlükler ve pandeminin birçok küçük işletmeye verdiği zarar, Ankara’nın tarihinde iz bırakan mekânlar için de geçerli.
Bundan 30 yıl önce biri Çankaya Simon Bolivar Caddesi’nde, diğeri Bahçelievler’de açılan Serender Pastanesi, kısa sürede siyasilerin de tercih ettiği, bilinen bir mekâna dönüştü. Ancak bu pastanenin ünlenmesine Ecevit çiftinin katkısı çok büyük. Siyasi hayatı boyunca Oran’daki sitenin 3. katında oturan Ecevit çifti, neredeyse 10 yıl boyunca pastaneden düzenli alışveriş yaptılar.
Deniz suyunu temizleyen deniz patlıcanlarının kontrolsüz avlanmaması konusu TBMM gündemine geldi.
Umut Erdem’in bilgisine göre, CHP İstanbul Milletvekili Akif Hamzaçebi, Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli’nin yanıtlaması için önerge verdi. Deniz patlıcanının, Ege’de deniz suyu için adeta bir filtre görevi gördüğü, her birinin yılda 150 tona yakın deniz suyunu süzdüğü anlatıldı. Suyun temizlenmesi ve bunun turizme katkısından söz eden Hamzaçebi, avlanmanın yasaklanmasını istedi.
Bakan Pakdemirli ise bakanlığına hem avlanması hem de yasaklanması yönünde gelen önerilerin bilimsel ve çevresel analizler ışığında değerlendirildiğini, aralıklarla avlanmasına izin verilmesinin doğru olduğuna karar verildiğini açıkladı.
Buna göre bakanlık, Aydın, İzmir ve Muğla hattındaki tüm denizlerde, deniz patlıcanı avcılığını, “
Bazı bakanların kişilikleri, bütçe görüşmelerine de yansıdı. Son derece sakin geçen toplantıların yanı sıra, tartışmalı ve gergin oturumlarını da izledik. Sanayi Bakanlığı bütçe görüşmesi de onlardan biriydi. Bakanın çalıştığı alan itibariyle pek gerginlik çıkması beklenmezdi, ama kendisi Cumhurbaşkanlığı danışmanlığı döneminden beri polemiği sevdiğini bir kez daha gösterdi. Ülkenin sanayi alanında atması planlanan adımlar yerine, daha çok genel siyasetin tartışmalı alanlarını tercih etti bakan. Selahattin Sönmez’in karelerine yansıdığı gibi, Sanayi Bakanlığı’nın bütçesinden tek gülümseten an, bakanın tek kulağında asılı kalan maskesi oldu. Genellikle çene altına ve kola takıldığı için oturumu yöneten başkanvekillerinin uyarılarına neden olurken, Varank farklı bir yorum getirdi. Sanayi Bakanı, 8-10 saat süren bütçe görüşmelerinde, “tek kulak” yöntemiyle arada bir nefeslendi.
Fotoğraf: Selahattin SÖNMEZ
KARA PARA GURBETÇİYİ VURMASINKARA para ile mücadele için imzalanan ve son derece önemli olan uluslararası anlaşmanın, hesaba katılmayan bazı olumsuz etkilerinin olabileceği ortaya çıktı. CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, bütçe görüşmeleri sırasında bu anlaşmanın, bankasında küçük hesapları olan gurbetçileri olumsuz etkileri olabileceğini dile getirdiğinde, salondakilerin de ilgisini çekti.
Çakırözer, yurtdışındaki 6 milyon Türk vatandaşının, Türkiye’deki birikimlerine ilişkin finansal bilgilerin bulundukları ülkeler ile otomatik paylaşımını öngören uluslararası anlaşmanın uygulanmasının ertelenmesini istedi.
Çakırözer, Hazine ve Maliye Bakanı Lütfü Elvan’a “Bu anlaşma karaparayla mücadele için çıktı ama geldiğimiz noktada Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda gibi ülkelerde yaşayan milyonlarca kardeşimizi sıkıntıya sokacak. Vatandaşlarımız bu anlaşmanın ne getirdiğini, nasıl uygulanacağını, üzerine düşen sorumlulukları bilmiyor. Anlaşmayı yurttaşlarımızı bilgilendirene kadar ertelemeliyiz. Milyonlarca Avrupalı Türk’ün maddi kayıpları yaşamasını önlemeliyiz” diye seslendi.
Doğuracağı sorunlar, komisyon üyelerinin de kafasını karıştırdı.
Özellikle milli güvenlik konularında HDP ayrı, diğer partiler ayrı tutum sergiler. Uzun zamandan beri ilk kez, 5 parti bir konuda uzlaştı. Adına “Bakkal amca ittifakı” dense yeridir.
Komisyondaki bütçe görüşleri sırasında, tüm partilerin milletvekilleri zincir marketlere ilişkin kuralların iyi belirlenmesi, küçük esnafın rekabet edebileceği alanlar açılmasıyla ilgili ağız birliği yaptı. Kırtasiye, bakkal, manav gibi küçük işletmelerin ayakta kalabilmesi çözüm önerildi. Görüşleri, AK Partili, HDP’li CHP’li ayrımı olmaksızın, öylesine güçlü dile getirdiler ki; Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan mesajı aldığını söyledi.
Aysel Alp’ın aktardığına göre, vekillerin “Küçük esnaf nasıl kurtulur?” başlıklı önerileri şöyle:
- Emine Gülizar Emecan (CHP):
Bundan 8 yıl kadar önce, doğum sırasında TBMM’nin bahçesine sığınan ve yavrularıyla birlikte, bahçeyi mesken tutan kedi ailesiyle değişti her şey. Milletvekillerinin bahçedeki oturma gruplarının arasında gezen, yavrularını oradan oraya taşıyan kedi ailesi, bu resmi mekâna öyle bir canlılık getirdi ki tüm çalışanlar, aşcılar, kedi ailesi için seferber oldu. İsimler takıldı, bakımları yaptırıldı, veterinere götürüldü. O günden beri, Ankara’nın en güzel bahçelerinden biri olan kampus içerisinde kuşlar dışında, bir kaplumbağa, bir de kedi görmek olağan oldu.
Selahattin Sönmez’in karelerine yansıdığı gibi, bahçeye gelen ilk kedi ailesinden midirler bilinmez, TBMM’nin güzel kedileri, sonbahara veda eden bahçedeki rengârenk atmosferin altında güneşlenmeyi ihmal etmiyorlar. Sonbahar rengindeki tüyleriyle herkesin ilgisini çeken Meclis kedileri, artık bahçenin vazgeçilmezleri.
AŞININ DA VIP’Sİ OLACAK MI?SAĞLIK Bakanlığı, bu ayın sonunda uygulanmaya başlaması beklenen COVID-19 aşılarıyla ilgili olarak öncelik gruplarını belirledi. Tıpkı grip aşısı gibi liste yapılıyor. Ancak Ankara kulislerinde, ilk etapta 10 milyon adet getirtilen ve sadece 5 milyon kişiye yapılacak aşılar için VIP ayrıcalığı olduğu konuşulmaya başlandı.
Benzer bir iddia, HDP İstanbul Milletvekili
Haberleri görenler, Sağlık Bakanlığı’nın korona ile mücadele spotlarında da yer alan Esen için “Söylediklerine kendi uymamış anlaşılan” esprileri yapsa da işin aslı öyle değil.
Her gün bir dizi setinde, koronavirüse yakalanan oyuncu çıktığı ve çekimlere ara verildiği haberleri yapılırken, konu TBMM’nin gündemine de geldi ama top ortada kaldı.
CHP İstanbul milletvekili Sera Kadıgil, bütçe görüşmeleri sırasında dizi setlerindeki korona vakalarını anımsatarak, setlerin denetlenmesi konusunda hangi kurumların ne yaptığını sordu.
Kadıgil, “Bazı dizilerde, set çalışanının COVID-19’a yakalandığının saklandığı ortaya çıkıyor. Dini imanı para olmuş patronlar yüzünden bu resmen cinayete teşebbüstür. Orada çalışan herkesin hayatlarıyla oynuyorlar. Biz bunları anlatıyoruz ama iki yıllık tecrübem gösterdi ki; maalesef hiçbir şey değişmiyor” dedi.
Kadıgil, konuyu Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın bütçesinde dile getirdi, doğal olarak. Çalışan hakları, iş yeri müfettişleri açısından, bu bakanlığı ilgilendiriyor. Konunun, sanatçı hakları açısından Kültür Bakanlığı boyutu var. Bir de İçişleri Bakanlığı’nın yaptığı korona denetimleri var.
Yani konu, üç bakanlığı da ilgilendiriyor. Ancak henüz ses veren bir bakan çıkmadı.
Aslında ‘monşer’ diye nitelendirilen dışişleri mensupları arasında ‘abi’ statüsü de varmış. Hem de o ‘abiler’, yanlış yapan astlarının ağzına kırmızı biber sürermiş!
Bu ilginç diyalog, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Dışişleri Bakanlığı bütçe görüşmeleri sırasında yaşandı. Dışişleri’nde 40 yıl görev alan İYİ Parti Milletvekili Büyükelçi Ahmet Erozan, yaptığı konuşmaya şöyle başladı:
“Değerli kardeşlerim, niye kardeşim dediğimi söyleyeyim. Sizlerin bürokrat olarak tanımladığınız bu arkadaşlara hiç amirlik yapmadım, hep abilik yaptım... Ben Meclis’teki konuşmalarımın yüzde 95’ini dış politika konusunda yapıyorum. Acaba Sayın Bakan, bu konuşmaları size aktaran var mı? Mesela ağzınıza biber süreceğimi söylediğim konuşmamı size aktaran oldu mu? Hiç sanmıyorum...”
Erozan bununla da yetinmeyip, salondakilerin şaşkın bakışları arasında getirdiği kırmızı biberi de gösterdi.
ÇAVUŞOĞLU’NUN CEVABI
Tüm eleştirileri dinleyip not alan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Dışişleri’ndeki “abilik” unvanına saygı duyduğunu, kendisinden deneyimli bürokratlara abi diye hitap ettiğini dile getirerek, şöyle devam etti:
“Sonuç itibarıyla Sayın Erozan, siz de bizim abimizsiniz, yaşça büyüksünüz size de abi derim. Kötü konuşursak, yanlış konuşursak ağzımıza biber de süreriz... Milletimizden kırmızı kart görmek yerine, kırmızı biberi tercih ederim.”
Bakan, durumu diplomatik bir yaklaşımla toparladı.
Her gün verilen demeçler, yapılan araştırmalar, çıkartılan yasalar, kadına şiddetin toplumdaki önlenemeyen yükselişini engelleyemedi.
Başkentte, Kadın Meclisleri üyeleri, ‘25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’ nedeniyle o günden üç gün önce, Kuğulu Park’ta bir araya geldi. 20 dakika içerisinde, 20 yılda yaşananları özetleyip dağıldılar. Net ama gösterişsiz gösterileri her şeyi anlattı. “İstanbul Sözleşmesi’ni uygulatacağız”, “Cezasızlık son bulacak” ve “Şiddeti durduracağız” pankartları açan kadınlar, “Kadınlar durmayacak, durduracak”, “Yaşam hakkımızı alacağız”, “Asla yalnız yürümeyeceksin” sloganlarıyla dayanışmayı gösterdiler.
Selahattin Sönmez’in karelerine yansıdığı gibi grup adına yapılan ortak açıklamadan sonra katledilen ve tecavüze uğrayan kadınların ismi tek tek okundu. Türkiye’de kadın olmanın özeti için 20 dakika yetti.
ABİ İKTİDARSINIZ YA…ÜRETİCİNİN