Dr. Ersoy Erdemir, dil becerisinin artması için ailelere 10 adımda şu ipuçlarını veriyor:
1- SOHBET VE BOL SORU: Tüm ebeveynlerin kitap veya malzeme almak için koşulları elvermeyebilir. Ama koşullardan bağımsız her ebeveynin dil gelişimini desteklemek için yapabileceği en iyi şey, çocuğuyla bol bol sohbet etmesidir. Bu bir ücret gerektirmeyen, bedava sahip olduğumuz en güçlü araçlardan biridir. Çocuklara bol bol soru sorun. Onların sorularına da mutlaka detaylı cevaplar verin.
2- ONLARA KİTAP OKUYUN: Çocuk anlamaz demeyin, kitap okuma alışkanlığının erken yıllardan itibaren oluşturulması dil gelişimi için çok önemli. Her gün çocuk yatmadan önce kitap okumayı alışkanlık haline getirebilirsiniz. Erken yıllardan itibaren çocuğunuzun kitapla haşır neşir olmasını destekleyin. Çocuk bir kere okudu diye o kitabı rafa kaldırmamak gerekir. Bir hikâye kitabı farklı zamanlarda en azından üç kez okunabilir. Her okumada farklı kelimelerin anlamlarını tanıtabilir, farklı farklı sorular sorabilirsiniz.
3- ÖRNEK OLUN:
Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de milyonlarca öğrenci ve öğretmen okullarında uzaktan eğitime devam etti. Her ülke eğitim yolculuğunda kendi yöntemini uyguladı. Çevrimiçi ya da yüz yüze modeller uygulandı. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) geçtiğimiz günlerde “Okul Eğitim Durumu: COVID Salgınında Bir Yıl” raporunu açıkladı. Rapora göre 188 ülkeden 1.5 milyar öğrenci evlerine kapandı. Bu da çok ciddi öğrenme kayıplarına neden oldu. Öğretmenlerin aşılanmasında ve tedbirlerin alınmasındaki gecikmeler de öğrenme açığını arttırdı.
BİLGİ HER YERDE
Türkiye her ne kadar en fazla okul kapatan ülkeler arasında ilk sıralarda yer alsa da müfredatını uzaktan eğitime uyarlayarak, öğrenme kayıplarını en aza indirmeye çabaladı. Raporda Türkiye’deki öğrencilerin okulların kapandığı ilk dönemde yarısından fazlasının ancak 3’te 2’sinden azının ilköğretim, ortaöğretim ve lise düzeyinde uzaktan eğitim aldığı belirtildi. Bu bir yıllık sürede eğitim yoluculuğunda çok şey değişti. Evden sınavlara girilip, online ödev yapılabildi. Öğrenciler her yerden bilgiye ulaşılabildiğini gördü.
YENİ OKUL MODELİ
1- BAŞVURULAR BAKANLIKTAN: Sınav başvurusu öğrencilerin devam ettiği ortaokul tarafından dijital olarak otomatik yapılacak. Yani öğrencinin ayrıca başvuru yapmasına gerek kalmayacak.
2- SORULAR TÜM MÜFREDATTAN: Geçen yıl salgın koşullarında ilk sınav deneyiminde adaylar birinci dönemde işlenen konularla sınırlı tutulmuştu. Bu yıl koşulların düzenli yüz yüze eğitime izin vermemesi nedeniyle konu sınırlamasına gidilmedi. Adaylar 8’inci sınıfın tüm ünite ve konularından sorumlular.
3- ÖĞRENCİ SAYISI YÜZDE 21 AZALDI: 2019 yılında sınavla yerleşilecek liselerin toplam kontenjanı 139 bin 600 olarak belirlenmiş, 2020 yılında ise bu rakam 213 bin 910’a kadar yükselmişti. 2020’de bu hızlı artışın nedeni 2012 yılında 60 aylıkların da ilkokula kaydını karara bağlayan yönetmelik değişikliği nedeniyle ilkokula 600 bine varan fazladan yeni kaydın yapılması ve bunların geçen sene sınav yılının olmasıydı. 2021 yılında, yani bu yıl aday öğrenci sayısı yeniden olağan haline döndü. Bu yıl 2013’te ilkokula başlayan 1 milyon 285 bin öğrencinin sınav yılı. Geçen yıla oranla aday sayısında yüzde 21’lik bir azalma bekleniyor. Buna bağlı olarak geçen yıl artan lise kontenjanları da yüzde 18.6 oranında azaltıldı.
4- EN ÇOK KONTENJAN ANADOLU LİSELERİNDE:
1921 yılında İstanbul’da doğan ve 26 Eylül’de 100’üncü yaşına girecek olan İlhan Usmanbaş, 2011’den bu yana Türkiye’nin en önemli opera sanatçılarından biri olan eşi Atifet Usmanbaş’la birlikte Darüşşafaka Maltepe Rezidans’ta yaşıyor. Darüşşafaka da bu yıl kendisine 100’üncü yaş günü için özel bir organizasyon yapacak.
80 yıllık evliliklerini ve 100 yıllık yaşamının sırrını “Ters giden durum olduğunda hadi bunu unutalım, yan yana gelmenin güzelliğini yaşayalım. Bundan daha güzel bir şey olmaz” diyerek veren İlhan Usmanbaş, “Sürekli hareket halinde olun” önerisinde bulunuyor.
‘BİNLERCE ÇOCUĞUMUZ VAR’
Çocukları olmayan Usmanbaş çifti, “Çocuğumuz yok, yetiştirdiğimiz binlerce profesör öğrencimiz çocuklarımız oldu” diyor. Ayvalık’taki bir köşkü ve İstanbul Selamiçeşme’deki evi Darüşşafaka’ya bağışlayan İlhan Usmanbaş, “Bazı arkadaşlarımızı erken kaybettik. Türkiye’nin her halini gördük. Sağlıklı beslenmeye dikkat ediyoruz. Hayatımızın önemli bir kısmı Ayvalık’taki köşkümüzde geçti. Yazın birkaç ayda aldığımız deniz ve o güzel rüzgarlı hava bizi tüm kış boyunca ayakta tuttu“ diye konuşuyor.
Okulların bir açılıp bir kapandığı pandemi döneminde öğretmenler, hem kendilerini hızla yeni sisteme adapte etti hem de öğrenci ve velilerin uyum sağlamasını kolaylaştırdı. Eğitim sisteminin devamlılığı ve öğrencilerinin eğitime erişimini sağlamak için öğretmenler çok sayıda yaratıcı çözüm geliştirdi.
Öğretmenlerin değiştirme gücünden alınan ilhamla, önümüzdeki hafta 3 Nisan Cumartesi günü “Yaratıcı Özgüven Festivali” düzenleniyor. Festival, 40’a yakın “Öğretmen Ağı Değişim Elçisi” öğretmeniyle birlikte düzenleniyor. Türkiye’nin farklı yerlerinde öğrencilerine ulaşmak için kimi uzaktan eğitim sürerken çocukların penceresinin önüne gitti, kimi camiden ödevleri dağıttı, kimi de okullar boşken öğrencilerinin hayallerini okul duvarlarına yansıtarak boyadı.
İşte eğitimi sürdürmek için her yolu deneyen öğretmenlerden birkaçının hikâyesi...
MURAT IŞIK
20 KÖY OKULU BOYADI
5 yıllık öğretmen olan Murat Işık, geçen yıl Batman Kozluk’ta okul müdürü olarak görev yapıyordu. Boyanmayan köy okulu kalmasın diye gönüllü bir öğretmen ekibi kurdu. 20 köy okulunu onardı, boyadı. Şimdi Kozluk İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nde görev yapan Işık, gönüllülerle yaptıklarını şu sözlerle anlatıyor: “Okulların fiziki olarak kötü durumda olduğunu biliyordum. Bütçe yoktu, iyileştirme yapamıyorduk. Bunun üzerine kampanya başlattık. Okullarımızın dış ve iç yüzeyini boyayıp yenilemek istedik. Okulların duvarlarına nasıl çizimler yapılacağını düşündük. Hayırseverler destek verdi. Boya temin etti. Aralarında sağlıkçı, polis, mimar, mühendis, öğrenci olan 70 gönüllüyle okulları renklendirdik. Her okula farklı bir tasarım yaptık. Kimini satranç, kimini bilim, kimini uzay görüntüsü ile
renklendirdik. Okullarımızı o eski görünümlü boyalardan temizleyip, çocukların hayallerini genişletecek, yeni hayaller katabilecek renk ve çizimlerle donatmayı amaçladık. Böylece okullarını sahiplensinler, okulda oldukları süre içinde resimlere bakarken, okul duvarlarına bakarken yeni hayaller katabilsin, keşfetsin. Yani merak etsinler istedik. Köye yakın olan çocuklar okul bahçesine gelince çok mutlu oldular. Bir köyde hiç kar yağmıyormuş, biz o köyün okulunun duvarlarını karlar ülkesine dönüştürdük, kar yağıyor gibi görüntüyle, kardan adamın olduğu güzel bir okul da oldu. Çocuklar okullarını görünce mutlu oluyorlar. İlçede tüm okulların tek tip renkleri vardı. Gezegenleri, renkleri görünce heyecanlanıyor, okulu daha çok sahipleniyor ve seviyorlar. Biz bu boyama kampanyası ile çocuğun okula bağımlılığını arttırıyoruz. Renkler insanın ruhuna işliyor, gördüğü resimler çocuğun ruhuna dokunuyor.”
SEMRA İNAN
Bir yılı aşkın bir zamandır öğrenciler pandemi nedeniyle okullarına devam edemedi. En büyük zorluğu da sınava girecek 8 ve 12’nci sınıf öğrencileriyle birinci sınıf öğrencileri yaşadı. Okuma yazmayı öğrenecekleri zaman öğretmenlerini bile tanıyamadan uzaktan eğitim almaya çalışan bu öğrenciler için Milli Eğitim Bakanlığı, özel bir uygulamaya gitti. Türkiye’nin çeşitli illerinde 17 öğretmen drama dersi aldı. Kukla gösterisi, balon katlama, şarkı, işaret dili eğitimi alarak TRT EBA’da farklı bir proje geliştirerek öğrencilerin dikkatini çekip okuma yazmayı daha eğlenceli hale getirdi.
ÇOCUKLA ÇOCUK OLDULAR
Öğretmenler projeyi, “Bizlere bu sefer içimizdeki çocuk seslendi. Biz de uyduk içimizdeki çocuğa. Oyun oynadık, dans ettik, şarkılar söyledik, bilgiyi eğlenceyle katladık. Biz ders işledik, onlarsa oyun sandılar. Küçükken öğrendiğimiz şeylerden aklımızda kalanların birçoğu eğlenerek öğrendiklerimizdi. Sanırım hala da öyle. Bizi en çok heyecanlandıran şey de çocukların okuma yazmayı oyunlarla, şarkılarla öğrenecek olmalarıydı. Üstelik bunu yaratıcı sınıf öğretmenleri ile yaptık” sözleriyle anlatıyor.
ÖĞRETMENLERE DRAMA EĞİTİMİ
Mina Başaran’ın annesi Beril Başaran tarafından üç yıl önce Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği İstanbul Şubesi (TÜKD) aracılığıyla Mina Bursu’na hak kazanan 11 üniversiteli öğrenci, ilk iki yıl “Mina’nın Çocukları” adını verdikleri proje ile 12 çocuğun hayatına dokundu. Üçüncü yılda da 20 kız öğrenci, 20 çocuğa destek verecek. Beril Başaran, “Mina Başaran bursu kapsamında 11 kız ve 12 çocuk dışında dostlarımızla 100’den fazla öğrenciye burs, staj ve eğitim vererek dokunduk” diyor.
Aslında her şey üç yıl önce Beril Başaran’ın kızının adına verdiği Mina bursiyerlerine armağan ettiği tatilde başladı. Bursiyerler bu tatilde hayatlarına dokunan Beril Başaran’ın büyük acısını görüp, kendilerine sunduğu bu destek karşılığında ona bir şey vermek istedi. Türkiye’nin farklı yerlerinden gelen ve zorluklar yaşayan İstanbul Hukuk Fakültesi’nde eğitim gören üç kız öğrenci kendilerinin de çocukluğunda yaşadığı sıkıntılardan hareketle bölgelerindeki çocuklara dokunarak destek vermek istediklerini Beril Başaran’a söyledi.
ROL MODEL OLDULAR
Gülsen Genç, Rengin Nur Keskin ve Raziye Aytaç düşündükleri projeyi diğer bursiyerlere de aktardı. Herkes kendi bölgesinde ihtiyacı olan çocuğu ailelerinin ve öğretmenlerinin de onayı ile buldu. Ancak, bunun öncesinde Baltaş Grubu’ndan Prof. Dr. Zuhal Baltaş’dan uzun soluklu bir eğitim aldılar. Sonra da “Mina’nın Çocukları” adını verdikleri, “çocuğumuz” dedikleri 11 çocuğun kapısını çaldılar. Ancak, bir evde iki çocuk da bu projeye dahil olmak isteyince 12 çocukla iki yıl geçirdiler. Bursiyerler, TÜKD aracılığıyla aldıkları eğitimlerle sosyokültürel ve ekonomik imkansızlıklarla mücadele eden bu çocuklarla okullarından kalan zamanlarında ailelerinin yanına gittiklerinde buluştular. Onlara zihinsel ve davranışsal gelişim, zeka gelişimi, spor ve sanat gibi alanlarda mentorluk yaptılar. Kimi zaman oyun oynadılar, kimi zaman onları bir spor, sanata yönlendirip derslerine destek verdiler. Okullar başladığında bir eğitim paketi hazırlayıp, ihtiyaçlarını karşıladılar. En önemlisi onların kendilerinin farkına varmalarına, sosyo-ekonomik olarak daha üst seviyeye çıkmalarına destek verdiler. Bütün bunları yaparken de kendi farkındalıkları arttı, empati kurmayı öğrendiler.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk önceki akşam CNN Türk’te Ahmet Hakan’ın Tarafsız Bölge Programı’nda okulların 2 Temmuz’a kadar açık olacağını duyurmuştu. Şimdi 18 milyonu aşkın öğrenci ve 1 milyona yakın öğretmen kapanış zilinin çalması için 2 Temmuz’u bekleyecek. Her ne kadar kapanış zili 2 Temmuz’da çalacak olsa da Milli Eğitim Bakanlığı yeni bir program üzerinde çalışıyor.
Okullarından bir yıl uzak olan milyonlarca öğrencinin akademik eksiğinin kalmaması için 2 Temmuz sonrası “gönüllü okul” programı hazırlanıyor. Bu program uzaktan eğitim sürecinde olan eksiklerin giderilmesi için “takviye programı” niteliğinde olacak. Buna göre tüm sınıf düzeylerinde eksikliklere bakılacak. Özellikle bir yıllık eğitim programında bir üst sınıfa geçerken bazı derslerden öğrenilmesi gereken konu ve kazanımları yeterince alamayan öğrencileri kapsayacak. Ya tüm derslerden ya da belli derslerden öğrenciler okula çağrılacak. Burada yine “gönüllülük” esası olacak. Ama eğitimciler, bir yıl boyunca okul yüzü görmeyen milyonlarca öğrencinin bu derslere katılımının yüksek olacağı düşüncesinde.
ÖĞRETMENLERE EK ÜCRET
Öğretmenlere de isteğe bağlı çalışma planı yapılacak. Gönüllü olarak çalışmak isteyen öğretmenlere bu çalışmanın karşılığında ayrıca ücret ödenecek. Gönüllü okul uygulaması büyük ihtimalle yeni eğitim öğretim yılının başlayacağı 31 Ağustos’a kadar devam edecek.