Birkaç gündür okuyuculardan, ‘yeni istihdam teşviklerinden bizim payımıza ne düşecek?’ şeklinde sorular alıyorum. Kimileri kısa çalışma ödeneğinin uzayıp uzamayacağını soruyor, kimileri ücretsiz izinde işe geri dönüp dönemeyeceğini merak ediyor. İstihdam teşviklerini içeren Kanun Tasarısı Meclis’e sunuldu. Tasarıda, salgın döneminde çalışanları ve işverenleri yakından ilgilendiren maddeler var. Bu kapsamda da hem mevcut istihdam desteklerinin süresi uzatılıyor hem de yeni teşvikler geliyor. Özellikle de yeni istihdam yaratan işverenlere önümüzdeki dönemde ciddi destek verilecek. Kanun tasarısında çalışanları ve işverenleri ilgilendiren hangi maddeler var; tasarının yasalaşması halinde kimler teşviklerden, nasıl yararlanacak madde madde anlatayım.
KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ UZUYOR
* Kısa çalışma ödeneği 2021’nin Haziran ayına kadar devam edecek.
* İşten ayrılıp, işsizlik ödeneği alanların, ayrıldıkları tarihten itibaren 90 gün içinde işe girmeleri ve bir yıl boyunca kesintisiz çalışmaları halinde sigorta primleri İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanacak.
* Kanun tasarısı yasalaşırsa, işten çıkardığı kişileri işe geri alan işverenlere günlük 44.15 lira, aylık 1.324 lira destek verilecek.
* Kadın, genç ve mesleki yeterlilik belgesi olanları istihdam eden işverenlere sosyal güvenlik primi işveren payı İşsizlik Sigortası Fonun’dan karşılanıyor. En düşük teşvik tutarı ise 603 lira. Bu destek 2020’nin sonunda bitiyordu. Meclis’teki tasarı yasalaşırsa teşvik 2023 yılına uzayacak.
* 2018 yılında uygulamaya giren ilave istihdam desteği ile işverenler prim teşviklerinden yararlanıyordu. Destek 2020’nin sonunda bitiyor. Bu süre 2023 yılına uzatılacak. Aynı şekilde gelir vergisi stopaj teşviki ve damga vergisi desteği de 2023’e uzatılıyor.
* 28 Temmuz’da yayınlanan yasa ile işyerlerinde haftalık normal çalışma sürelerine dönülmesi teşvik edildi. Bu kapsamda da sigortalı ve işveren paylarının tamamını 3 ay boyunca ve 2020’nin Aralık sonuna kadar devlet karşılıyor. İki ay içinde 159 bin işyeri ve 1.2 milyon çalışan, normalleşme desteğinden yararlandı. Destek süresi bu yılın sonunda bitiyor. İşte yasa tasarısı ile normalleşme desteği 2021’nin haziran ayına uzatılacak.
Biraz araştırdım; durum özetle şöyle. Geçtiğimiz hafta SBK Holding Başkanı Sezgin Baran Korkmaz’ın şirket ve bireysel hesaplarına tedbir kararı konulduğu gündeme geldi. Hesaplarına tedbir kararı konulan şirketlerden biri de Heksagon Mühendislik. Heksagon da, sigorta sektöründe faaliyet gösteren Unico Sigorta’nın hissedarı. Heksagon’un şirketteki payı yüzde 79. Unico’nun yüzde 20 hissesi de Kibele B.V.’ya ait. Şunu da belirteyim, aslında, tedbir kararı konulan şirketler arasında Unico Sigorta’nın adı yok; ama şirketin hissedarı olan Heksagon’un adı geçiyor.
2019 YILINDA SATILDI
Unico Sigorta’nın geçmişi 30 yıldan fazlaya, 1988 yılına dayanıyor. İlk olarak Commercial Union Sigorta olarak Türkiye’de kuruldu, ardından unvanı Aviva Sigorta olarak değişti. 2014’te ise Hollanda Kalkınma Bankası, Alman Kalkınma Bankası ve Londra merkezli EMF Capital Partners’in ortağı Kibele B.V.’nin sahibi oldukları United Insurance Company tarafından satın alındı ve adı da Unico Sigorta oldu. 2019’un eylül ayında ise SBK Holding’in çoğunluk hissesine sahip Heksagon’a satıldı. Böylece SBK Holding bünyesindeki Heksagon, Unico Sigorta’nın yüzde 75 hissesine sahip oldu.
Şirketin, sigorta pazarındaki konumundan da kısaca bahsedeyim. Unico’nun, bu yılın ocak-ağustos dönemindeki toplam sigorta prim üretimi 486 milyon lira. Bu üretimle şirket, sigorta pazarından yüzde 1.13 pay alıyor. Unico’nun 2019 sonu itibariyle poliçe sayısı ise 1.3 milyondan biraz fazla.
TEDBİR KARARI KALKTI MI?
Hal böyle olunca da, ‘Unico Sigorta’da neler oluyor, bundan sonra neler olacak?’ diye soruluyor. Aslında olan bir şey yok. Sigortacılık; hem Hazine ve Maliye Bakanlığı hem de Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun yakın denetimi ve gözetimi altında. Sigorta şirketleri sürekli olarak da denetimden geçiyor. Aynı zamanda bağımsız denetim de yapılıyor. Şirketlerin yükümlülüklerini yerine getiremedikleri tespit edildiğinde, hemen müdahale ediliyor ki, uzun yıllardır böyle bir durum hiç yaşanmadı. Kaldı ki, yaşanmasına da izin verilmiyor. Nitekim Unico Sigorta’nın, denetim raporlarını da inceledim.
Bu satırları yazarken, tek taraflı yazmamak adına, Sezgin Baran Korkmaz’ı da aradım, ‘bu hususta ne diyorsunuz?’ diye. Kısa konuştuk. Korkmaz, “Unico Sigorta’nın üzerinde tedbir kararı bulunmuyordu ama Heksagon’da vardı. Zaten tedbir kararları da kaldırıldı” dedi.
İşin hukuki boyutunu ve bundan sonraki hukuki süreci bir kenara bırakıyorum; o tarafı hukukçuların işi. Anladığım ve Korkmaz’ın anlattıklarından çıkardığım sonuca göre, Unico’nun sermayedarının hesaplarına tedbir kararı konulmuş, sonradan bu karar kaldırılmış.
Son günlerde çalışanlardan, özellikle de asgari ücretli çalışanlardan, çokça soru alıyorum. Maaşlarında düşüş olup olmayacağını merak ediyorlar. Hatta okuyucular, ‘kimileri eylül ayından itibaren maaşların düşeceğini söylüyor, kimileri de düşmeyecek, elinize aynı maaş geçecek diyor, kafamız karıştı, hangisi doğru?’ diye soruyor.
Öncelikle şunu belirteyim, yıl sonlarında vergi dilimi arttıkça tüm çalışanların maaşları da azalıyor ki, buna sayıları 10 milyonu bulan asgari ücretli çalışanlar da dahil. Malum, çalışanlardan gelir vergisi alınıyor ve gelir vergisi de çalışanın bir yıl içindeki kazancı üzerinden hesaplanıyor. Gelir vergisi oranları da belli. Buna göre yıllık geliri; 22 bin liraya kadar olanlardan yüzde 15, 22-49 bin lira arası olanlardan yüzde 20, 49-180 bin lira geliri olanlardan yüzde 27, 180-600 bin lira arası olanlardan da yüzde 35 kesinti yapılıyor.
400 LİRA DESTEK VERİLECEK
Asgari ücretli çalışanın maaşından eylül ayına kadar yüzde 15 oranında vergi kesintisi yapılıyor, eylül ayından itibaren de vergi dilimi değişiyor, ekim ayından itibaren de yüzde 20’lik vergi dilimine giriliyor ve maaşlardan bu oranda kesinti yapılıyor. Bugün uygulanan asgari ücret brüt 2.943 lira, buna asgari geçim indirimi (AGİ) dahil ve çalışanın eline de net 2.324 lira geçiyor. Detaylarla kafanızı karıştırmayacağım, eylül ayına kadar asgari ücretliden 375 lira gelir vergisi kesiliyor. Ekim ayından itibaren de gelir vergisi oranı yüzde 20 uygulanacağından asgari ücretli bir çalışandan kesilecek vergi oranı 500 lira olacak; haliyle çalışanın eline geçecek maaş da düşecek.
Ancak, asgari ücretlinin endişe etmesine gerek yok, çünkü bu durum maaşlara yansımayacak. Geçtiğimiz yıllarda düzenleme yapılarak, gelir vergisi oranlarından asgari ücretli çalışanların etkilenmemesi sağlandı ve çalışanların sene başında aldıkları maaşı senenin sonlarında alabilmeleri için AGİ desteği ödenmesine karar verildi. Bu kapsamda da asgari ücretli çalışana eylül ayına 25 lira, ekim-kasım-aralık aylarında da 125’er lira AGİ ödenecek, çalışana sene sonuna kadar toplamda 400 lira AGİ desteği sağlanacak; böylece maaşlar düşmeyecek, asgari ücretli 2.324 lira almaya devam edecek.
KİMLERİN MAAŞI AZALACAK?
Tabi bu durum, bekar çalışanlar için geçerli. Bekar asgari ücretli çalışanlar 220 lira AGİ alırken, eşi çalışmayıp bir çocuklu olana 298 lira, iki çocuklu olana 331 lira, üç çocuklu olana 375 lira AGİ ödeniyor. Bu durumda eşi çalışmayan bir çocuklu kişinin eline 2.401 lira, 2 çocuklu kişinin 2.435 lira, üç çocuklu olan kişinin eline 2.479 lira geçiyor.
Haliyle bu durumda olan asgari ücretli çalışanın geliri de bekar çalışana göre yüksek olduğundan, yüzde 20’lik gelir vergisi oranından etkileniyor. Bu da şu anlama geliyor ki, ekim-kasım-aralık aylarında bu çalışanların maaşlarında azalma olacak. Ancak bu azalma 2.324 liradan aşağı düşmeyecek.
Cevap: İş kanununda kısa çalışma ödeneğinden yararlanılan sürelerin çalışanın kıdeminde hesaba katılıp katılmayacağı konusunda bir netlik yok. Bu konuda, hesaba katılacağı yönünde, geçmişte verilmiş bir yargı kararı var. O zamanın şartları ile bu zamanın şartları aynı değil. Ancak genel kanı hesaba katılmayacağı yönünde.
KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ ALAMAZSINIZ
Soru: 5 yıl özel okulda çalıştım. Pandemi nedeniyle kısa çalışma ödeneği alıyordum. Çalıştığım okul iş akdimi fes etmedi ve tekrar başvuru yapacağını söyledi. Tekrar kısa çalışma ödeneği alabilir miyim? Fatma K.
Cevap: Kısa çalışma ödeneği 31 Ekim tarihine kadar uzatıldı. Ancak dışsal etkilerden kaynaklanan dönemsel durumlar kapsamında zorlayıcı sebep gerekçesiyle 30 Haziran’a kadar kısa çalışma başvurusunda bulunmuş olanlar kısa çalışma ödeneği almaya devam edecek. Eğer yeni başvuru yapılırsa ki, sizin durumunuzda kurumunuz yeniden başvuru yapmak durumunda, kısa çalışma ödeneğinden yararlanamazsınız.
ÇALIŞTIKÇA EMEKLİ MAAŞINIZ DÜŞER
Soru: 15 Eylül 1995 ilk sigortalılığa girişim oldu. 2008’e kadar 1774 günüm var ve 2008 sonrası 4000 den fazla günüm var. 5.750 günü doldurdum, 2032’de yaşı dolduracağım. Prim yatırmam emekli aylığımı düşürür mü? Metes T.
Cevap: Ne kadar maaş aldığınızı belirtmemişsiniz. 2008 sonrasında yapılan düzenleme ile çalışma süresi uzadıkça aylık bağlama oranı düşüyor ve 20 yılın üzerinde prim ödeyenler daha fazla prim ödüyor ama karşılığında emekli aylığı düşüyor. Bugün asgari ücret ve asgari ücretin biraz üzerinde maaşla çalışanlar emekli olmayıp, yüksek maaş alabilmek için daha fazla çalıştıklarında emekli maaşları düşüyor.
AYRILIRSANIZ KIDEM TAZMİNATI ALAMAZSINIZ
Dikkat ettim, birkaç gündür, hangi maddeler iptal edildi, bunların yansıması ne olacak tam olarak anlaşılmadı. Hal böyle olunca da her kafadan ayrı ses çıkmaya başladı. Kimileri de iptal edilen maddelerin çok önemli olmadığını öne sürdü. İşin doğrusunu anlatayım.
Ama önce, Anayasa Mahkemesi, neden durduk yere böyle bir karar verdi; kısaca ona değineyim. Özetle, Anayasa Mahkemesi’ne, trafik sigortasının altı maddesinin Anayasa’nın bazı maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle itiraz başvurusu yapılmış. Mahkemede bu başvuruları inceleyip, bunların arasında 3 tanesinin iptaline karar verdi.
HANGİ MADDELER İPTAL EDİLDİ?
İptal edilen maddelerin içinde bir tanesi var ki, hem çok önemli hem de bundan sonra dengeleri değiştirecek nitelikte. İşin hukuksal boyutuna çok fazla girip, kafaları karıştırmak istemiyorum. En basit haliyle anlatayım. 2016 yılında yapılan bir düzenleme ile trafik sigortasında ödenecek tazminatların, genel şartlar ile belirlenmesine imkan tanındı. Böylece, trafik kazalarında hayatını kaybedenler için sigortadan ödenecek tazminatın hesaplanmasına ve bu hesap sonrası da yakınlarına yapılacak ödeme tutarına düzenleme getirildi. Hesaplama yönteminin ise Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yapılmasına hükmedildi. İşte Anayasa Mahkemesi, tazminat hesaplamasının genel şartlarla düzenlenemeyeceğini, bunun kanunla yapılması gerektiğini hükmederek, maddeyi iptal etti.
SÜRÜCÜLERİ NELER BEKLİYOR?
Şimdi birileri diyecek ki, ‘iptal edilmişse ne olmuş yani’. O iş, o kadar basit değil. 2016 yılında, bir torba kanun içine eklenen bu maddeyle, neden düzenleme yapıldı; ona bakmak lazım. Tüm sürücüler, o dönemi hatırlayacaktır. Sigorta şirketleri trafik sigortasında fiyatları neredeyse yüzde 150’lere varan oranlarda artırmışlardı. Gerekçe ise, yargı kararlarıydı. Özellikle trafik sigortasında ödenen vefat tazminatının hesaplanmasında, kanunla sınırları çizilmiş belli bir standart olmadığından mahkemeler, kişiden kişiye değişen tutarlarda tazminatlara hükmediyordu. Sigorta şirketleri de bunları ödemek durumunda kalıyordu. Hatta bu düzen -daha doğrusu düzensizlik- aracı adı verilen kişilerin türemesine bile neden olmuştu. Bu aracılar, ‘sigorta şirketi size az para öder, bana vekalet verin, dava açalım üç-dört katı tazminat alırız’ diyerek, trafik kazasında hayatını kaybedenlerin yakınlarının kapısına çalıyordu.
TAZMİNATLAR NASIL ÖDENECEK?
Sigorta şirketleri hesapta kitapta olmayan paralar ödemeye başlayınca da trafik sigortasının primlerini ciddi artırmış; bu sefer de tüketici feryat eder hale gelmişti. Kaotik ortamı bitirmek için Hazine ve Maliye Bakanlığı (o dönem Hazine Müsteşarlığıydı) devreye girdi, 2016 yılının nisan ayında çıkan torba kanun içine trafik sigortasından ödenecek tazminatların genel şartlarda öngörülen esaslara göre belirleneceği yönünde bir madde eklendi ve hesaplama yönteminin de Hazine ve Maliye Bakanlığının belirlemesine izin verildi.
Kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin uygulaması uzadıkça çalışanlarda da hem endişe hem de hakları konusunda tereddütler artıyor. Koronavirüs destekleri kapsamında mart ayının sonunda çalışanları ve işverenleri desteklemek için kısa çalışma ödeneği ödenmeye başladı. Nisan ayında da işverenlere çalışanlarını ücretsiz izne çıkarma hakkı tanındı ve ücretsiz izne ayrılanlara devlet aylık 1177 destek verdi. Üst üste alınan kararlarla, nakdi ücret desteği ve ücretsiz izin uygulamasının süreleri uzatıldı.
Son duruma göre kısa çalışma ödeneği 31 Ekim’e, ücretsiz izne ayrılanlara ödenen nakdi ücret desteği de 17 Kasım tarihine kadar uzatıldı. Son rakamlara göre de 3 milyon 579 bin kişiye kısa çalışma ödeneği, bir milyon 976 bin kişiye de ücretsiz izin desteği ödeniyor. Bu kişilerin büyük çoğunluğu mart ayından beri kısa çalışma kapsamında çalışıyor. Bazı çalışanlar da nisan ayından bu yana da ücretsiz izinli olarak çalışıyor.
HAK KAYBI OLUYOR
Bu süreler uzadıkça çalışanlar da hakları konusunda tereddüde düşüyor. Nitekim son günlerde okuyuculardan gelen sorulara baktığımda, en çok merak edilenlerin başında, kısa çalışma ile ücretsiz izin sürelerinin kıdem tazminatı hesaplamasında kullanılıp kullanılmayacağı geliyor. Bu konuda bir okuyucudan gelen soruyu paylaşayım; “Mayıs ayında ücretsiz izne çıkartıldım, halen de izinliyim. Ücretsiz izinde geçen süre kıdem tazminatı süreme eklenecek mi?” Okuyucularda benzer soruları sıklıkla alıyorum.
Maalesef bu soruların kesin cevapları yok. Önce kısa çalışma ödeneğinden başlayayım. Kimi işyerleri koronavirüs döneminde tamamen işini durdurdu ve çalışanlar da ona göre kısa çalışma ödeneği aldı; kimi işyerleri ise çalışma sürelerini azalttı ve çalışanlar azaltılan günler için kısa çalışma ödeneğinden yararlandı. İş kanununda kısa çalışma ödeneğinden yararlanılan sürelerin, çalışanın kıdeminde hesaba katılıp katılmayacağı konusunda bir netlik yok. Sadece dokuz yıl önce Yargıtay’ın bu konuda bir kararı var ve o karar da bu sürelerin kıdem tazminatında hesaba katılacağı yönünde. Ancak bu karar verilirken kısa çalışma ödeneğinde bu kadar uzun süreler yararlanılmamıştı.
KARARI YARGI VERECEK
Hal böyle olunca, çoğunluk görüş, kısa çalışma süresinin kıdem tazminatı hesaplamasında dikkate alınmayacağı yönünde. Bu durumda, 7 ay kısa çalışma ödeneğinden yararlanan bir çalışanın, ileride işvereni tarafından işten çıkartıldığında ya da gerekli şartları taşıyıp kendi isteği ile ayrıldığında; kıdemi 7 ay eksik hesaplanacak demektir. Malum, kıdem tazminatı, her 1 yıl için 30 günlük brüt ücret üzerinden hesaplanıyor ve bir aylık ücretin, çalışma yılı ile çarpılması sonucu belirleniyor. Kimi azınlık ise, Yargıtay’ın geçmişteki kararına bakarak, kısa çalışma süresinin tamamı için kıdem alacaklarını savunuyor. Anlaşılan o ki, işten çıkarma yasağı kalkıp, kısa çalışma ödeneği de bittikten sonra, kıdem tazminatı konusunda çalışan ile işveren arasında çıkacak uyuşmazlıklarda yargının vereceği karar belirleyici olacak. Ya da iş kanunda bu konuda bir düzenleme yapılarak, belirsizlik ortadan kalkacak.
ÜCRETSİZ İZİNLİLERİN SORUNU DAHA BÜYÜK
Cevap: Ödediğiniz primlerin hangi yılda ödendiği önemli. 1999 ila 2008 arası ödenen primler ile 2008 sonrası ödenen primleri arasında farklılıklar oluyor. Ancak prim ödediğiniz sürece, özellikle de tavandan prim ödediğiniz sürece emekli aylığınız da yükselir. Prime esas kazançları düşük olanlar çalıştıkça emekli aylıkları belirli oranda düşer. Bu durum, sizin gibi prime esas kazançları yüksek olanlar için geçerli değil. Buna göre iki yıl sonra alacağınız emekli aylığı değişmez ama çalışırsanız yükselir.
DOKTOR RAPORU İLE İŞBAŞI YAPABİLİRSİNİZ
Soru: Özel sektörde çalışıyorum, yüzde 40 engelli raporum var, diyabet hastasıyım. Pandemi dolayısıyla çalıştığım yer izine çıkardı, 5 aydır izindeyim. Doktor raporu olmadan iş başı yaptıramayacaklarını söylüyorlar. Nasıl bir yol izlemeliyim? İbrahim D.
Cevap: Engelli raporunuz olması ve hastalığınız olması nedeniyle pandemi sürecinde riskli grup içine giriyorsunuz. İşyeriniz doktor raporu ile işe başlayacağınızı söyleyerek, doğru bir yol izliyor, risk almak istemiyor. Bu durumda ancak doktor raporu ile işe başlayabilirsiniz, bundan başka yapacağınız bir şey yok.
SONRADAN ÖDEME YAPARAK EMEKLİ OLUNMAZ
Soru: 1967 doğumluyum, 2004 sigorta başlangıcı ve 2008 Bağ-Kur girişim var. Ödemeleri sonradan yapmak kaydıyla 2020 yılında nasıl emekli olurum? Yüzde 15 kalıcı engelliyim. Nebiye A.
Cevap:
Klasiktir; her afet sonrası sigortaya bir ilgi olur, sorular sorulur, bu ilginin bir kısmı sigorta alımına da döner ama zaman geçer, hele de benzer bir olay yaşanmazsa ilgi biter, sigorta yaptıranlar da ‘nasıl olsa bir şey olmuyor’ deyip sigortasını yenilemez. Yeni bir afet ya da olay yaşanana kadar bu döngü böyle devam eder. Nereden mi, bu tespiti yapıyorum? Basit, konu kasko sigortası ise, kaç sene önce de her dört araçtan biri kaskoluydu; aradan geçen zaman içinde Türkiye’nin dört bir yerinde dolu oldu, sel oldu, araçlar, konutlar suların altında kaldı, büyük kayıplar yaşandı; bakıyorsunuz, bugün halen dört araçtan biri kaskolu.
Neyse, okuyucu sormuş, cevap vermemezlik olmaz. Önce şu, trafik sigortası, kasko karışıklığından başlayayım. Trafik sigortası, trafikte, üçüncü kişilere vereceğiniz maddi ve bedeni zararları; kasko ise sadece kendi aracınıza gelecek zararı karşılar. Hal böyle olunca trafik sigortası dolu, sel gibi afet hasarlarını karşılamaz. O yüzden, geçen hafta yaşanan doluda, aracı zarar görüp de kaskosu olmayanlar, trafik sigortası için sigorta şirketlerine boşa başvurmasın.
POLİÇEDE BUNLARA DİKKAT!
Nasıl ki, çarpma, çalınma, yanma gibi aracınıza gelecek zararlar kaskodan ödeniyorsa, dolunun neden olduğu hasarı da kasko karşılar. Dikkat ettim de sağda solda, ‘kaskonuz dolu hasarını karşılamayabilir’ gibi haberler çıktı. Sigortacıların sattığı, tüketicilerin de aldığı kasko poliçelerinin yüzde 99’u genişletilmiş kaskodur ve içinde bir-iki istisnai durum hariç tüm zararlar –eğer siz poliçenin içinden bilerek isteyerek çıkartmadıysanız- sigorta teminatının içindedir. Buna dolu da dahil. Yani, sigorta karşılar mı, karşılamaz mı diye endişe duymayın.
Asıl poliçenizde dikkat edeceğiniz husus, doluda zarar gören aracınızı hangi serviste tamir ettireceğiniz. Mesela, sigorta şirketleri, ‘benim anlaşmalı servisime gidersen hiç para ödemeden camın değişir, başka bir servise gidersen hasarın şu kadarını karşılarım üzeri size ait” diyebilir, bunu da poliçeye yazar. Hakeza, onarım için yetkili servise mi gideceğiniz, sigorta şirketinin anlaşmalı olduğu servise mi gideceğiniz de poliçenizde yazar.
HASARSIZLIK İNDİRİMİNİ ETKİLER Mİ?
Gelelim, dolu hasarı, kaskoda hasarsızlık indirimini etkiler mi? Etkileyip, etkilememesi tamamen sigorta şirketinin inisiyatifine kalmış. Eğer sadece cam kırılmışsa etkilemez. Ama hem cam kırılması hem de araçta hasar varsa sigorta şirketi hasar dosyası açacağından, bu kayıtta TRAMER’e gideceğinden; hasarsızlık indirimini etkiler. Kimi şirketler, dolu hasarını mini onarım kapsamına sokar; o zaman da etkilenmez. Birileri diyor ki, ‘2017’de yaşanan doluda hasarsızlık indirimi etkilenmemişti’. O yıl yaşanan dolu felaketi sonrasında şirkeler, hasarsızlık indirimini etkilememesi için ortak karar almıştı ama yine de birkaç şirket bu karara uymamıştı.