3 Mayıs 2008
Geçen hafta oğlum Sinan’la bir deney yaptık. İki bardağın birine damacanadan içme suyu, öbürüne musluk suyu koyduk. Sonra da bir firmanın bize verdiği aleti bardaklara koyup, anlamadığımız işlemin gerçekleşmesini bekledik. Gördüğümüz manzara karşısında bir süre su içemedik. Kullandığımız şebeke suyu gerçekten çok pis. Yağmur vasıtası ile topraktaki kirlilik, mezar birikintileri, mikroplar, kanalizasyon atıkları, insan ve hayvan atıkları ve aklınıza gelebilecek her şey bu suyun içinde bulunuyor. Şebeke suyunun barındırdığı kirlilik, arıtma tesislerinde, mikrop vb. gözle görülemeyecek zararlı etkenlerden kireç ve klor ile temizlenmeye çalışıyor. Kimse bu suyu içmese de, yemek yapımında, sebze meyve yıkamada ya da bulaşıkta kullanıyor.
Vücudumuzun yüzde 75’i sudan oluşuyor. Ve insan vücudundaki su 7 günde bir değişiyor. Bu değişimde hangi suyu kullanacağımız, önemli bir nokta. Yüzde 55 ile 75’i sudan oluşan vücudumuzdan günde terleme, solunum benzeri aktivitelerle 2-3 litre su kaybediyoruz. Bebeklerin ve çocukların su ihtiyacı çok daha hassas. Anne sütü alan bebeklerde sıcak havalarda, ishal oluştuğunda veya tekrarlayan kusma durumlarında ek olarak su vermek gerek. Bebek mamaları kullanılıyorsa bebeğe mutlaka ek su vermeli. Öte yandan annenin mama hazırlarken kullanacağı su miktarına ilişkin uzman önerilerine özen göstermesi büyük önem taşıyor. Bebeğe katı besinler verilmeye başladıktan sonra su eksikliği oluşma riski daha da artıyor. Yetişkinlere oranla çocuğun vücudundaki fazla su, hücreler arasında ve dolaşım sisteminde bulunuyor. Su terleme, ishal, kusma ve idrarla çok daha kolay kaybediliyor. Kaybedilen suyun yerine konulmaması, çocuğun yaşamını tehdit edebiliyor.
Opsis Su Arıtma Sistemleri sahibi Taner Bayar’dan bunları öğrendiğimde neden evlerimize su arıtma aleti taktırmamız gerektiğini daha iyi anladım. İster bir musluktan akan suyun, isterse bütün evdeki musluklardan akan suyun arıtılması mümkün. Fiyat buna göre değişiyor. Damacana hesabına vurduğunuzda, karda olacağınızı da görüyorsunuz. Ama bence bu tarz konularda kar maddi değil, sağlığımız.
O yüzden de insanlar artık yeni bir ev yaparlarken, direkt bu sistemleri ekleyerek kuruyorlarmış evlerini. Bir arkadaşım, "Yahu şampuan bile kafamda farklı köpürüyor" diye anlatmıştı. Ben ciddiye almamıştım ama sonra beline kadar saçları olan biri olarak ne kadar zorlandığımı hatırladım!
İçip içmemek bir yana, ki anladığım kadarıyla gerçekten doğru sistemle arıtımı sağladıktan sonra içmenin hiçbir sakıncası yok. En azından evimize giren suyun temizliği bile pek çok açıdan önemli olacak. Biraz daha bilgiye www.opsissu.com’dan ulaşabilirsiniz.
KAÇIRMAYIN
Çocuklarınızın izlemesi gerektiğine inandığım bir gösterinin haberini vermek istiyorum size. Devlet Tiyatroları 4. Uluslararası "Küçük Hanımlar Küçük Beyler Çocuk Tiyatrosu Festivali" kapsamında bugün Küba Çocuk Tiyatrosu Topluluğu La Colmenita iki oyun sahneleyecek. 15 çocuk ile 7 yetişkin sanatçıdan oluşan topluluk, uluslararası tiyatro otoriteleri tarafından dünyanın en başarılı çocuk tiyatrosu topluluğu olarak gösteriliyor. Aynı zamanda UNICEF’in "İyi Niyet Elçileri" unvanına sahipler. "Beatles Yorumuyla Kül Kedisi" ve "Andersen’den Masallar" oyunlarını bugün Beyoğlu Ses Tiyatrosu’nda, yarın da Kadıköy Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde oynayacaklar. Gösteri ücretsiz. Bu tiyatronun bir özelliği de başrolün olmaması. Hepsi rol değişimi yapıyor. Çocuklar arasında eşitsizlik olmasın diye böyle detaylara bile dikkat etmişler. Sanırım izlemeye değer...
Yazının Devamını Oku 26 Nisan 2008
Çocukların yaşı büyüdükçe 23 Nisan daha keyifli bir hal alıyor. Yaşların ve bilgilerin ilerlemesiyle birlikte, çocukların günün önemini anlaması da söz konusu oluyor. Bir de tabii son yıllarda gittikçe artan eğlencelerin, partilerin, hediyelerin etkisi büyük. Olsun da! Ben 23 Nisan’ımı işi gücü bir yana bırakarak oğluma adadım. Ama öncesinde biraz gerildim, çünkü ihmalkarlık ettim.
Bu aralar kendini işe adamış bir kariyer kadını olarak müsamere işini es geçtim. Oysa geçilecek gibi değildi. Birincisi okulumuzun AKM’de düzenlediği geleneksel 23 Nisan müsameresi epey ciddi bir çalışma. Üstelik benim Sinan, bu sene Atatürk’ü canlandıracaktı. Öğretmeni bu program belli olur olmaz beni çağırmış, "İstanbul’dan ayrılmama" sözü bile almıştı. Hemen o gün Sinan’ın ne giyebileceğini bile konuşmuştuk.
Ve orada kaldık! Bütün çocuklar kostüm kiralamış, bir şeyler ayarlamış olmasına rağmen ben, 22 Nisan sabahına, evde birleştirmeye çalıştığım kahverengi keten ceket, beyaz gömlek, lacivert kadife pantolon ayarlamalarıyla uğraşarak başladım. Okula gidip herkesin kostümünü görünce de fenalık geçirdim. Ne var ki o gün benim bir yere kıpırdayıp kıyafet ayarlamam da mümkün değildi.
Neyse ki baba imdadımıza yetişti. Kendini Beyoğlu’na attı ve oğluma layığıyla Atatürk’ü canlandıracağı bir kıyafet ayarladı.
Ertesi gün giyindik, süslendik. Sinan’ın heyecanını anlatmak için onun müsamere hazırlıkları sırasında yeniden tiklendiğini söylemem yeterli olur sanırım. Belli dönemlerde başlayıp kendi kendine geçen tikler için artık "Bu tiki beğendim, yüzünü çok çirkin yapmıyor. Aaa bu olmamış yahu, yakışıklılığın bozuluyor" gibi sohbetler bile etmeye başladık ana-oğul. Ruhani açıdan sağlıklı mı değil mi bilemem, ama biz aramızda hallediyoruz bu şekilde.
Evet, AKM’deki törenimiz gayet güzel geçti. Çocukların kimisi bu işin tadını daha çok çıkardı, kimisinin aksiliği her zamanki gibi devam etti. Ama hepsi, bunun bir parçası olduğu için heyecanlıydı. Hepsi 23 Nisan’ın kendilerine özel olduğunu hissettikleri için mutluydu. Hepsi, tören sonrası başka başka yerlere gidip kendilerine özel yapılmış programlara katılacakları için mutluydu.
Tabii bu günün tadını çıkaramayan bir sürü çocuğumuz var. O yüzden kendi çocuklarımız için ne yapıyorsak, o kadar olmasa da birazını, kendi çapımızda başka çocuklar için de yapabiliriz. Eminim hepimizin çevresinde elinden tutacağımız bir çocuk vardır. Değil mi?
0-3 Bebek Sağlığı Buluşması
Çocuklar için heyecanlı bir hafta sonu olacağı kesin. Ama bebek bekleyenler ya da yeni anne olanlar için de önemli bir konferans var. Anneler ve anne adayları, üçüncüsü gerçekleşen 0-3 Anne Bebek Sağlığı Buluşması konferansında, merak ettikleri tüm sorulara yanıt bulabilecek. 27 Nisan Pazar günü (yarın), 10.30-17.30 arasında, İstanbul TİM Maslak Show Center’da düzenlenecek konferans, ücretsiz ve herkese açık.
Yazının Devamını Oku 19 Nisan 2008
Çocukların bayramı 23 Nisan için pek çok yerde pek çok farklı etkinlik düzenleniyor. İşte size önümüzdeki günlerde çocuklarınızı gerçekten baştan çıkaracak programlar. Disney karakterleriyle bayram
Disney, 23 Nisan’ı ve aynı zamanda Disney Channel’ın 1. yıldönümünü kutluyor. Bu amaçla 23 - 27 Nisan tarihleri arasında İstanbul Kanyon Alışveriş Merkezi’nde beş gün sürecek çok özel bir etkinlik gerçekleşecek. 11:00- 19:00 saatleri arasındaki programlarda çocuklar, Disney karakterlerinin sürpriz gösterileriyle harika vakit geçirecek. Disney bayramında 26 Nisan Cumartesi günü saat 12:00- 13:00 arası, Türkiye’nin sevilen pop müzik yıldızı Keremcem’in vereceği mini konser de var.
Türk Telekom ve TRT el ele
Türk Telekom, 1979’dan beri düzenlenen TRT 23 Nisan Çocuk Şenlikleri’nin ana destekçisi. 16- 26 Nisan tarihleri arasında Antalya’da gerçekleşecek "30. Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği" her gün farklı birçok etkinliğe ev sahipliği yapacak. Her yıl yapılan geleneksel şenlik yürüyüşü ve kutlamaların yanı sıra farklı ülkelerden gelen yüzlerce çocuk dünyaya "barış" mesajı verecek. Hepsi ve Athena grupları ile Murat Boz ve Sıla konserleri var. 23 Nisan akşamı saat 20.00’de Cam Piramit’te gerçekleşecek organizasyonda Tarkan konser verecek, Anadolu Ateşi bir gösteri sergileyecek.
Party Kids şenlikleri
23 Nisan, çocuk eğlence merkezi Party Kids’te de coşkuyla kutlanacak. İstinye Park AVM, City’s AVM ve Parkorman’daki şubeleriyle 23-27 Nisan tarihleri arasında çocukların vazgeçilmez adresi olacak. Animasyon ve sihirbaz gösterileri, yüz boyama etkinlikleri, top havuzları, interaktif jetonlu oyuncaklar, tırmanma duvarları birbirinden özel ve sürpriz hediye ve oyun paketleri var.
Pony’lerin gösterisi
Kemer Golf & Country Club’da birbirinden renkli ve eğlenceli etkinlikler var. 23 Nisan Çarşamba günü, 13.00- 18.00 saatleri arasında pony gösterileri, yarışmalar, özel oyunlar ve sürprizler düzenlenecek. Çocuklar, oyun parkı, animasyon alanı, resim duvarı ve sanat köşesinde neşeli saatler geçirecekler. Kargo ağı, okçuluk, çuval yarışması, halat çekme ve uçurtma yarışması gibi açık hava etkinlikleri ile baharın tadını çıkaracaklar. Ayrıca el becerisi atölyelerinde, maske hazırlama, tişört boyama, hamur ve kil çalışmaları ile yeteneklerini sergileyecekler. Zıplama topları, mini golf, parça birleştirme oyunları ve dansla sürecek eğlencede çocuklar, pony’lere binme fırsatı da yakalayacak.
Çocuk karnavalı
SwissOtel ve Açık Kapı Derneği’nin işbirliğinde, GAP’in ana sponsorluğunda, Alfemo, Borusan, Emaar, Finansbank, Joker, Saran Sağlık ve Soyak’ın Co-sponsorluğunda gerçekleşecek "Çocuk Karnavalı"nın geliri Cerrahpaşa Hastanesi’nde yatan hasta çocuklara bağışlanacak. 27 Nisan Pazar günü boyunca çocuklar, Mad Science, Smart Kids, Max Licence, Treehouse, Faber, Yüzyıl Işıl Okulları ile Sev İlköğretim Okulu’nun etkinliklerine katılabilecekler. O gün düzenlenecek çekilişle, iki şanslı çocuk, çocuk odası mobilyası sahibi olacak, bir kişi de iki haftalık yaz kampı kazanacak. Bu özel günde ünlüler de çocuklarla birlikte olacak: Fatih Terim ve Türk Milli Futbol takımı oyuncuları, Sinem Kobal (Selana), Yonca Evcimik, Bez Bebek Evrim Akın, Kıvanç Tatlıtuğ, Demet Şener, Ebru Akel, Keremcem, Nil Karaibrahimgil, Ceza, Grup 400...
23 NİSAN AŞÇILARI
Konaklamalar otelden
Türkiye genelindeki tüm Rixos Otelleri’nde, 19-27 Nisan haftası boyunca çocuklara özel hazırlanmış programlar ile geleneksel çocuk şenliği kutlanacak. 0-12 yaş arasındaki çocuklar tüm otellerde ücretsiz konaklayabilecek. 1 hafta boyunca ana restoranda çocukların seçip hazırladığı yemekler ve pastalarla açık büfe, ücretsiz tenis ve yüzme dersleri ve 23 Nisan hediyeleri Rixos süprizlerinden sadece birkaçı Ayrıca karnaval ve çocuk partisi, fener alayı, yarışmalar organize edilecek. Sihirbaz ve palyaço gösterileri ile illüzyon dersleri de var.
Hayalinizdeki 23 Nisan
Denizli’deki Teras Park Alışveriş Merkezi’nde çocuklar, eğlenceli oyunlar ve daha birçok sürpriz etkinliklerle masal gibi bir gün geçirecek. Birbirinden renkli animasyon gösterileri, birbirinden lezzetli yiyecekler ve daha pek çok sürpriz 23 Nisan’da çocukları bekliyor.
Çocukların en renkli günü
Prestige Mall, 23 Nisan’da çocuklara renkli bir gün yaşatacak. "23 Nisan Çocukları" konseptli resim yarışmasının yanı sıra, tiyatro gösterileri, bisiklet yarışmaları, birbirinden güzel hediyeler ve daha pek çok sürprizle çocuklar eğlencenin tadını çıkartacak. Festival havasında geçecek etkinlikte yarışmada yapılan resimler, alışveriş merkezinde sergilenecek. Yarışmaya katılan her çocuğa hediye verilecek.
2008 Bebek Şenliği
Joker/Maxitoys mağazalarında geleneksel Bebek Şenliği 30 Nisan’a kadar sürüyor. Özel promosyonlar, eko paketler, bebek bakımı, sağlığı, gelişimi ile ilgili bilgilendirmeler ve küçük sürprizler anne ve anne adaylarını bekliyor. Şenlik boyunca her 250 YTL’lik alışverişte 50 YTL’lik hediye çeki veriliyor. 31 Mayıs tarihine kadar kullanılabilecek çekler özellikle bebeklerinin tüm ihtiyaçlarını Joker/Maxitoys güvencesi ile karşılamak isteyen aileler için önemli bir avantaj sağlayacak.
Minikler mangal başında
Çocuklar mangalın keyifli yanlarını Et’n More’da bulacak. 8-12 yaş arasındaki minik müşterilere, volkanik taş üstünde et pişirmenin püf noktaları, et çeşitleri öğretilecek. 14.30-17:00 arasındaki bu etkinlik ücretsiz. Restoranın İstanbul Astoria AVM ile Bağdat Caddesi Erenköy’de iki şibesi var.
Çikolata yapmayı öğrensin
Mövenpick Hotel Istanbul, 23 Nisan’da 7 - 14 yaş çocuklar için çikolata yapımı kursu düzenledi. Kurs, 13.00 - 15.00 ve 16.00 - 18.00 arasında uygulamalı olarak verilecek. Çikolata eritme, saklama ve kalıp çikolata yapma gibi bilgilerin yanı sıra beyaz ve siyah çikolata yapımı, çikolata ile meyve ve fındık kaplama öğretilecek. Yapılan çikolatalar tadıldıktan sonra minik katılımcılara sertifikaları ile birlikte günün anısına özel olarak hazırlanmış önlük hediye edilecek. Çikolata yapımı kursu 85 YTL.
SANATSEVER ÇOCUKLARA
33 ilde Macera Adası bedava
Çocuklar, Macera Adası (Nim’s Island) filmini Ülker’in sponsorluğunda ücretsiz izleyecek. Başrollerini ünlü aktrist Jodie Foster, Gerard Butler ve Abigail Breslin’in paylaştığı Macera Adası, Ülker’in çocuklara 23 Nisan armağanı. Film 19- 20 Nisan tarihlerinde 33 ilde, 123 sinema salonunda ücretsiz gösterilecek. Ücretsiz biletleri seans saatinden 3 saat önce gişelerden temin edilebilir.
Atatürk ve Çocuk Sergisi
İstanbul Haliç’teki Rezan Has Müzesi, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kapsamında düzenlediği "Atatürk ve Çocuk" adlı fotoğraf sergisi ile Mustafa Kemal Atatürk’ün çok sevdiği ve çevresinden hiç eksik etmediği çocuklarla olan anlarından çarpıcı kareler sunuyor. Sergide Atatürk’ün çocuklarla birlikte geçirdiği sosyal yaşamından kesitler var. Hanri Benazus’un kolleksiyonundan alınan fotoğrafların ağırlıkta olduğu sergide Atatürk’ün orjinal imzalı fotoğrafı ve imza denemeleri de yer alıyor.
Gelin müzikle tanışın
Yamaha Müzik Okulu temsilcisi Kendiköşk, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı öncesinde, çocukları sanatla tanıştıran keyifli bir etkinliğe imza atacak. 20 Nisan Pazar günü, Kendiköşk Yamaha Müzik Okulu’nda, Robbie, Kraki, JMC, davul, gitar, elektro gitar, bas gitar ve klavye derslerini denemek için randevu almak yeterliÖ Kurum 4 aylıktan 12 yaşına kadar tüm çocukları müzikle tanışmaya davet ediyor. Yamaha’nın uzman eğitmenlerinin çocuklara eşlik edeceği etkinlikte, bebekler de anneleriyle birlikte yaşlarına uygun programlara katılabilecek.
Devlet Tiyatroları ücretsiz
Kültür Bakanlığı Devlet Tiyatroları ve Migros işbirliği ile bu yıl 14’üncüsü düzenlenen Geleneksel 23 Nisan Tiyatro Şenliği, 18-30 Nisan tarihleri arasında Migros’un bulunduğu 13 ilde gerçekleşecek. Tiyatro etkinliğine ek olarak mağazalarında 10 Nisan-10 Mayıs tarihleri arasında düzenleyeceği kitap kampanyasıyla Migros, çocukları okumaya özendirmeyi ve bu yolla onlara geniş ufuklar sunmayı hedefliyor. Migros mağazalarını ziyaret eden herkesin ücretsiz edinebileceği davetiyelerle çocuklar bayram sevinciyle tiyatro heyecanını aynı anda yaşayacak. 13 ilde, 15 farklı oyunun 58 temsilde sahneleneceği şenlikte, çocuklar bu yıl da tiyatroya doyacak.
Yazının Devamını Oku 5 Nisan 2008
Çocuklarımıza isim verirken ne kadar önemli bir iş yaptığımızın farkında mıyız acaba? Geçen haftalarda New York Times’da bu konu hakkında bir yazı vardı. Amerikalı şarkıcı Johnny Cash’in iddiasından yola çıkıyordu. "A boy Named Sue" ("Ayşe adında bir erkek" olarak da çevirebiliriz). Onun iki hipotezi vardı. Birincisi berbat isimli çocuklar da normal bir yetişkin olabilir. İkincisi ise, çocuklarına abuk isimler verenler infaz edilmeli!
Tabii bu işin esprili tarafı. Ama gerçek olan bir nokta var ki, çocuklarımıza verdiğimiz isimler, onların sosyal duruşunu bile etkileyecektir. Yapılan araştırmalarda garip isimli çocukların okul hayatında çeşitli sıkıntılar yaşadığını gösteriyor. İlkokulda arkadaşları tarafından alay konusu olmaları ihtimali neredeyse yüzde yüz. Liseye doğru ise durum biraz değişiyor. Alay konusu olmasalar da, popüler olma şansları pek olmuyor. Ayrıca diğer çocuklara nazaran nörotik olma ihtimalleri daha fazla oluyormuş. Hatta sınıfta kalma oranlarını bile etkiliyormuş isimler...
Bad Baby Names (Kötü Bebek İsimleri) adlı kitabın yazarları Michael Sherrod and Matthew Rayback, bu konuyu epey incelemişler. Hatta kitaplarında Mutlu Noeller, Kuru Üzüm, Nakit Adam gibi adı olan kişilerle röportajlar da yapmışlar. Gerçi onlar isimleriyle gurur duyuyorlarmış. Evet bazı şakalardan sıkılmışlar ama farklı isimlere sahip olmanın getirdiği hafif marjinal duruştan da memnunlar.
Yapılan diğer araştırmalarda, çocuklarına bu tip garip isimler veren ailelerin daha düşük eğitimli ve daha düşük gelir düzeyine sahip oldukları ortaya çıkmış. Etnik köken ve ırkçılık gibi sebepler kontrol altına alındığı takdirde farklı isimli çocukların okulda diğerleri gibi olabildiği de ortaya çıkmış. Yani garip isimlerin neden garip bulunduğu da önemli. Yabancı bir kökenden gelen, bilinmedik bir isim, yukarıda bahsettiğimiz gibi rahatsızlıklara neden olmuyor. Bu konuda aslında okulda "Nora Emel" adıyla yaşayan biri olarak ben de bir şeyler söyleyebilirim: Neredeyse bütün öğretmenlerim Emel adını tercih ederken, arkadaşlarıma Nora adını öğretebilmiştim. Adım yabancıydı ama kulağa güzel geliyordu. Açıkçası kendimi iyi bir şekilde farklı hissetmeme neden olmadı değil. İlk etki isimden geliyor. Bir insanın, yüzünü görmeden önce ismini duyduğumuzda kafamızda bir şeyler belirmeye başlıyor. İkinci adım olarak kişinin yüzünü gördüğümüzde, ismin etkisi azalıyor. Daha sonra o kişiyi tanıyıp özelliklerini, karakterini, iyi yanlarını bilmek, garip ismin dezavantajını iyice minimalize ediyor.
Son zamanlarda esprili bir durum da var. Daha çok film repliği olarak bildiğimiz bazı cümleler hayata taşınıyor: "Tehlike benim göbek adım" gibi... Evet, bazı babalar çocuklarına "Tehlike, macera" gibi göbek adları koyuyor. Ama annelerin bundan çok da hoşlandığını söyleyemeyiz. Onlar bu şiddet mesajlı tavra biraz sinir oluyor.
Peki bizde ne gibi isimler var: Kiraz gibi güzel meyve isimlerinin yanı sıra Karpuz da isim olarak kullanılabiliyor. Bunun yanı sıra, adı soyadı birleşince farklı anlam çıkan isimler de var: Necati Yenge, Adem Top, Olgun Portakal, Kibar Zorba, Jandarma Kızkaçıran, Sakin Zeytin gibi...
Yanlış hatırlamıyorsam, tiyatrocu ve senarist Levent Kazak, kızına Pembe adını koymak istemiş. Ama sonra adı soyadı birleşince, "Pembe Kazak" olacağından vazgeçmişler. Eminim kızları ileride bundan dolayı çok mutlu olacaktır.
Yazının Devamını Oku 29 Mart 2008
Hemen bir ortalamasını bulmam lazım. Ruh yaşım 20, biyolojik yaşım 38, beyin yaşım 10, kalp yaşım 42... Bu durumda ben ortalama 25 yaşındayım. Hiç fena değil. Son kullanma tarihinin ucundayım! Bu yazıyı yazarken gerçekten seneler öncesine gittim. O zamanlar bir kadının son kullanma tarihi olduğunu savunur, bunun da 25 olduğunu iddia ederdim şaka yollu.
O dönemleri çoktan geçtik. Ben yine kendimi 25 yapacak bir yol buldum, ama çok adil bir hesap olduğunu söyleyemem. Benim kalp yaşı bozdu bu işi ya!
Bu iş nereden çıktı başıma?
Becel yüzünden çıktı. Oysa ben, sigarayı bıraktığım için kendimi dünyanın en sağlıklı kadını sayıyordum. Oysa öyle değilmişim.
Dünyada her gün 120 uçak yolcusu kadar kişi, kalp hastalığı nedeniyle hayatını kaybediyor. Türkiye’de 2.8 milyon koroner kalp hastası var ve her sene 170 bin kişi bundan dolayı hayatını kaybediyor.
Biz kadınlar kendimizi buna daha uzak hissediyoruz. Ama ben hatırlarım. Çocukken komşumuz Haslet Abla vardı. 1970’lerdi ve çalışan kadın sayısı gerçekten azdı. O zamanlardan bilirdim onun deli gibi çalışan bir kadın olduğunu. Kızının da benim de idolümüzdü, biz de onun gibi çalışan ve ayakta duran kadınlar olacaktık.
Yıllar geçti. Ve Haslet Abla, benim duyduğum ilk kalp krizi geçiren kadın oldu. Çok korkmuştum. Hem onun için, hem de bir kadının da genç yaşta ciddi ciddi kalp krizi geçirebileceğini öğrendiğim için...
Sonrasında bütün hayatını değiştirdi Haslet Abla. Oturduğu evi bile...
Evet, benim kalp yaşım da yapılan testte 42 çıktı.
Ben şimdi size bilgileri vereceğim ve siz de hemen kendi kalp yaşınızı bulacaksınız. Sonra da "Hıh, benimki 30’muş" deyip bana nispet mailleri gönderebilirsiniz.
www.kalpyasi.com ya da www.kalbinisev.com adresine giriyorsunuz. Burada bir anket var. Onu yapıyorsunuz. O kadar. Ne var ki iş ondan sonrasında...
Şimdi, bu yaş değişebilir. Ben en son tahlilimde çıkan 220 kolesterolden sonra daha az yiyip sporu ihmal etmeseydim, kalp yaşım da 25 çıkardı. Ne var ki ben ne yaptım? O kolesterolü 240’a çıkardım!
Genetik olarak bize gelen ve bizim de çocuklarımıza geçirdiğimiz birtakım faktörler var. Bunları değiştiremeyiz. Ama değiştirebileceğimiz, öğretebileceğimiz bazı şeyler var. Kalp yaşım ve kalbimin durumu, iyi ve uzun yaşamam, benim için olduğu kadar çocuğum için de önemli. Ona vereceğim genleri değiştiremem ama ona iyi bir beslenme alışkanlığı kazandırabilirim.
Yapılan bir araştırmada Karadeniz ve Marmara Bölgesi en çok kalp hastalığı riski taşıyan bölgeler çıkmış. Tabii tek bir araştırmaya bakıp konuşmak doğru değil ama balık yenilen Karadeniz için bu şaşırtıcı. Bu arada en iyi durumda da Akdeniz çıktı.
Biz iştahlı bir milletiz. Misafir gelince kazan kazan pişirmeyi severiz. İnsan ağırlamak güzel bir şey. Ama sanırım yemek pişirme şeklimizi biraz değiştirmekte fayda var. Bu durumda, çocuklarımıza yemek verirken, onlarla yemek yerken lütfen önce kendi tabağımıza bakalım. Sonra benim gibi 25 yaşında uzun süre kalamazsınız!
Neden hálá yürümüyor
Çocuğunuz hálá yürümüyor. Halbuki yaşıtları adeta koşuyor. Zaman ilerledikçe ve hálá büyük bir adım atmadığını gördükçe, endişeleniyorsunuz. "Neden hálá yürümüyor" diye gece uykularınız kaçıyor. İnanın endişelenmeniz çok yersiz. Çocuğunuzun geç yürümesi bir problemi olduğunu göstermez. Bunu uzmanlar da üzerine basa basa söylüyorlar. İşte çocuğunuzun yürümemesiyle ilgili kafanızdaki 5 endişe ve açıklaması.
Oyun grubundaki diğer çocuklar yürüyor, fakat sizin çocuğunuz emeklemekten gayet memnun görünüyor.
Şunu aklınızdan çıkarmayın. Bu bir yarış değil. Soya çekimden vücut büyüklüğüne kadar pek çok unsur ilk adımları atma zamanını etkiler. Ve üstüne üstlük, çocukların yarısı ilk doğum günlerine yakın bir zamanda yürümeye başlar. Hatta pek çok pediatrist 15. aya kadar hiçbir çocuğu geç yürümüş saymaz. Ondan sonrasında bile 10 çocuktan biri, 15. ve 18. aylar arasında ilk adımını atar.
á Geç yürümesi, ciddi gelişim problemleri olacağını gösterir.
Her zaman en kötüsünden korkmanız doğal. Fakat çocuğunuz, geri emekleme pozisyonuna geçmek ve tutunma tahtalarında yorulmak gibi diğer aşamaları geçtiyse, kendinize şunu sorun: "Süregelen bir gecikme durumu var mı?" Eğer cevabınız evet ise veya 15. ve 16. aylarda çocuğunuz hálá yürümüyorsa, pediatristinizle konuşun. Eğer doktorunuz adale yetmezliği, beyinsel felç veya kalça çıkığı gibi durumlardan şüphelenirse, bunları kontrol altına almak isteyecektir.
á Zayıf bir sporcuya dönüşecek.
Uzmanlar, çocuğun ne kadar başarılı bir sporcu olacağıyla, erken yürümesi arasında bir bağlantı olmadığını söylüyor. Egzersiz ve vücut yapısı, spor yapmaya en çok etki eden unsurlar. Araştırmacılar, geç yürümenin, çocuğun IQ’suyla, fiziksel, dilsel ve sosyal gelişimiyle de ilgili olmadığını vurguluyor.
á Denge ve kontrol yeterli mi?
Bu yaştaki çocukların bazıları, çevrelerindeki objelerle ya da hareketlerle ilgilenirken, bazıları da kendi hareketlerine odaklanıp, geometrik şekilli oyuncakları boşluklara koymakla uğraşır. Bu dönemde çocuğunuz gücünü toplayabilir, gövdesini yönlendirmeyi öğrenebilir veya bir sonraki hareketine karar verebilir. Uzmanlar, bu yaştaki çocukların, dengesini nasıl koruyacağını, ayağını ne kadar kaldıracağını, hatta kaygan yüzeylerde bile kendini nasıl kontrol edeceğini kavramak zorunda olduğunu söylüyorlar.
á Şimdiye kadar hiç emeklemedi bile.
Çocukların yüzde 7’si, ilk adımlarını hiç emeklemeden atar. Emeklemeyen çocukların, emekleyenlere oranla daha geç yürüdüğüne dair bir teori de vardır. Çünkü onlar üst vücut güçlerini diğerleri kadar çabuk kazanamazlar. Eğer 1 yaşındaki çocuğunuz hálá hareket halinde değilse veya ilerlemek yerine geriliyorsa pediatristinizle görüşün.
á Çocuğunuzun adım atmasına yardımcı olmak için yeterli zaman harcamadıysanız.
Pediatristiniz, "Bebeğiniz hazır hissettiğinde yürüyecektir" diyorsa gerçekten bunu kastediyordur. Bunun yanı sıra, birazcık teşvik ona iyi gelecektir. Şimdi ona nasıl yardım edeceğinizi görelim:
á Yüksel ve parla: Çocuğunuzun elleri alçak bir yüzeydeyken ve kendini kalkma pozisyonu için iterken onu nazikçe arkadan destekleyin. Veya onun en sevdiği oyuncağı uzakta bir yere, bir koltuğun üzerine koyun. Böylece o oyuncağa eriştiği anda kendinden destek alacaktır. Onun bu gayretini alkışlayarak yüreklendirin.
á Zorlayıcı olun: Ona itebileceği veya dengesini sağlamak için asılabileceği, bel yüksekliğinde boş bir kutu veya hafif bir çocuk sandalyesi verin.
á Dolaşmasına izin verin: Durağan bir aktivitenin ortasında bırakmayın, ona uzun gerilme egzersizleri yaptırın. Günde 15’er dakikalık iki seans yeterli olacaktır. Bu hareketleri yaptırırken yürümeye yardımcı olan araçları kullanmayın.
á Eğlenceye dönüştürün: Egzersizleri oyuna dönüştürün. Ellerinizi çırpın ve ona "başardın!" deyin. En önemlisi de yürümeye başlayacağı o dönüm noktası tarihinin üzerinde durmamaya çalışın. Bunun yerine siz hareket ederken onun nispeten daha az hareket ettiğinin kıymetini bilin. Şunu aklınızda bulundurun ki, yürümeye başladığı zaman siz onun arkasında koşuyor olacaksınız.
Doğru ayakkabının özellikleri
á Mükemmel uyum: Topuk ne çok sıkı ne de gevşek olmalı. Baş parmağın oynaması için bir santim boşluk olmalı.
á Esneklik: Ayakkabı tabanı, ayakkabıyı büktüğünüzde esnemeli. Fakat bu esneme ikiye katlanacak kadar olmamalı. Çocuğunuz sert, kalın tabanlı ayakkabılar kullanabilir.
á Nefes alan malzeme: Deri veya kanvas, ayakla beraber hareket eder ama plastik malzeme etmez.
Bebeğinize mektup yazın
GeBe’nin geçtiğimiz yıl büyük ilgi gören "Bebeğinize Mektup" yarışmasının ikincisi başladı. Anne adayları hayatlarının en özel dönemlerinde yaşadıkları duyguları kelimelere döküyor. 11 Mayıs Anneler Günü’nde sona erecek olan yarışmaya katılmak ve gönderilen mektupları okumak için www.gebe.com.tr adresini ziyaret etmeniz yeterli.
Siz de heyecanla beklediğiniz bebeğinize bugünden söylemek istediğiniz şeyleri diğer anne adaylarıyla paylaşmaya ne dersiniz? Alın elinize kağıdı ve kalemi, başlayın bebeğinize bir mektup yazmaya. Duygularınızı, beklentilerinizi, umutlarınızı, kısacası ona ne söylemek istiyorsanız hepsini dökün satırlara. Sonra da gönderin mektubunuzu GeBe’nin www.gebe.com.tr adresindeki internet sitesine. İlk üçe giren anne adaylarını harika hediyeler bekliyor. Kazananlar 13 Mayıs Salı günü GeBe’nin internet sitesinde açıklanacak.
Yazının Devamını Oku 22 Mart 2008
Geçen hafta mesleklerini çocuk sahibi olduktan sonra değiştiren iki anneyle tanıştım. Biri uzun zamandır karşılıklı olarak irtibat halinde bulunduğumuz ama yüz yüze gelemediğimiz Party Kids’lerin sahibi Sitare Akdilek. İki çocuk annesi Sitare Hanım, çocuk sahibi olduktan sonra ihtiyacı fark edip, çocuklar için oyun oynayabilecekleri, doğum günü kutlamaları yapabilecekleri bir yer olan Party Kids’i açmış. Zamanla sayıları gittikçe arttı bunların. En sonuncusu da Nişantaşı City’s’te açıldı.
Burası donanımlı bir çocuk eğlence merkezi. İnteraktif jetonlu oyuncaklar, top havuzları, plazma TV’ler, bilgisayarlar, play station köşeleri, Play-doh oyun hamuru köşeleri, özel temalı doğum günü alanları var.
Nişantaşı çocuklar açısından ilginç bir yer. Son zamanlarda artan popülerliğinden sonra buraya taşınan ailelerin sayısı arttı. Civarın en eski, kale gibi okulu olan FMV Işık Lisesi’nde bir aralar okul öncesi eğitimin en alt aşamasında bir sınıf varken sayısı üçe çıktı. Anlayacağınız burada ciddi bir çocuklu popülasyon var. Ne var ki, çocuklarla gidilebilecek hiçbir yer yaşamıyor burada. Bir zamanlar Playbarn açılmıştı ama 2 sene olmadan kapandı. Gerçi anneler arasında pahalı olarak kabul edilen bir yer; belki de onun etkisi vardır. Ben hiç gitmediğim için yorum yapamam. Sonra minik çocuklar için gerçekten çok eğlenceli bir yer olan Miniclub da kapandı. Bu yüzden geçen hafta arkadaşına oynamaya gönderdiğim Sinan ve arkadaşını, City’s Party Kids’te bulunca şaşırmadım!
Sitare Harım’la çocuklar için neler yapabiliriz, bu jetonlu oyunların durumu normal mi diye sohbet ederken annem çıktı karşımıza. Ve o da katıldı bize.
Çocuk yetiştirmek üzerine daldık yine konuşmaya. Sitare Hanım itiraf etti: "Ben çok konuşuyorum çocuklarımla" diye. Ben de açıkçası hemen ona katıldım. "Evet ben de sürekli başının etini yiyorum. Onu yapma, onu yeme, onu deme, o bilmem ne, şu şöyle..."
Annem hemen uyardı bizi. Sakın yapmayın bunu diye. Çok konuşan insanları kimse dinlemez çünkü. Ne var ki kendimi tutamıyorum. O açıklamaları uzun uzun yapmazsam anlamayacakmış gibime geliyor. Ama sanırım çocukların bu durumu anlamadıklarından dolayı değil, işlerine gelmediklerinden dolayı oluyor. Yani neden bir şeye izin vermediğinizin uzun açıklamasına gerek yok. Onlar bunu biliyor. Sadece işlerine gelmiyor.
Tanıştığım ikinci anne ise yakında sadece çocuklar için hizmet verecek olan Mohini Çocuk Aile Yaşam Merkezi’nin Maytur Yürütme Kurulu Üyesi ve Proje Direktörü Ebru Halefoğlu idi.
Burası eylülde açılacak. İçinde kıyafet ve kırtasiye alışverişinden tutun da oyun alanından atölyelere, deney bahçesinden lokantalara kadar pek çok şey olacak.
Gerçekten nasıl bir yer olacağını merak ediyorum. Ebru Hanım’la konuşurken heyecanlı olduğunu gördüm: "Geceleri uykumdan uyanıyorum" diye anlatıyor. "Aklıma birden güvenlikle ilgili bir şey takılıyor. Kalkıp onun için düşünmeye, uğraşmaya başlıyorum" diyor.
Evet, konu çocuklar oldu mu güvenliği, temizliği, pek çok şeyi ekstradan düşünmek gerekiyor, buna laf yok. Ama geceleri bunlarla uyuyup uyanan biriyseniz bu farklı bir durum.
Ve yine üç anne olarak sohbetimize devam ettik. Onun da oğlunun adı Sinan’dı ve arada Sinan’lar karışsa da biz annelerin oğullarına aşkının (kimileri bu kelimeye karşı çıksa da biz kabul ettik) karışmadığı kesin.
İKİNCİ ÇOCUK YOK DERGİ VAR
Bana ikinci çocuğumu doğurup doğurmayacağımı soruyorlar. Doğrusunu isterseniz, gözüm yemediği için doğurmayacağımı söylüyorum. Ama ikinci bir dergiye bir şans verdim! Sanırım işimden gerçekten çok keyif alan biriyim ve bu beni çok mutlu ediyor. Çünkü hiç hesapta yokken kendimi ikinci bir derginin içinde buldum. Bu, evlenecekler için bir dergi: Perfect Wedding. Tam 240 sayfadan fazla. Ansiklopedi gibi. Biz aramızda modern gelinin kutsal kitabı diyoruz buna. Düğün, davetiyeler, seremoni, mek nlar, yiyecek-içecek, pasta, çiçekler, yüzük seçimi, hediyeler, fotoğrafçılar, bek rlığa veda gibi aklınıza ne gelirse var dergide. 2008’in gelinlik trendleri de var ve o gelinlikleri ben seçtim!
Evlenecek yakınlarınıza öneririm.
Bebek yemekleri nasıl olmalı
Geçtiğimiz hafta Gelecek İçin Beslenmek programıyla sağlıklı nesiller için çalışan Milupa’nın Bebek Yemekleri Yarışması sonuçlandı. Bebekleri için en doğru, sağlıklı ve lezzetli yemekleri yapan 15 anne finale kaldı. Özel kriterlere uygun pişirilen bebek mamaları yetişkin yiyecekleri kadar lezzetliydiler. Ama önemli olan, bebek beslenmesinde çok kritik bir dönem olan 0-3 yaş arasında doğru beslenme alışkanlıklarını kazandırmak.
Bebeklere özel yemek ne demek? Ne zamana kadar böyle bir ayırım yapmalıyız? Böyle ayrı yemek pişirmek, ileride yemek ayırımı yapan yetişkinler olmalarına neden olur mu?
Eğer üç yaşına kadar bu işi hakkını vererek yaparsanız bir sorun olmaz. Üç yaşından sonra da yavaş yavaş aile yemeğine geçebilirsiniz. Peki bu işin hakkını nasıl vereceksiniz?
Öncelikle seçeceğiniz her malzeme taze olmalı. Organik olması da önerilebilir ama bu herkes için söz konusu olmayabilir. En azından tazeliğe dikkat edebiliriz. Son kullanma tarihini dikkate almayı asla ihmal etmeyin. Bebek yemeklerine tuz ilave edilmemeli. Buna gerçekten ihtiyacı yok. Damak tadı nasıl alışırsa öyle gideceği için, tuzdan ne kadar uzak durursa o kadar iyi olur. Bebek yemeklerine şeker de ilave edilmemeli. Şeker yerine pekmez gibi doğal tatlar, havuç gibi daha tatlı olan sebzeler ve meyveler kullanılabilir. Yetişkinler için hazırlanmış, katkı maddesi içeren şanti, hazır çorba, hazır kek gibi malzemeler kullanılmamalı. Sadece sıvı yağ kullanılabilir. Mısır özü veya zeytinyağı olabilir mesela. Bir yaşına kadar uzak durmanız gereken iki şey daha var; inek sütü ve bal.
0-3 YAŞ ARASI ÇOK ÖNEMLİ
Bebek beslenmesinde 0-3 yaş arası kritik bir dönem. Bu dönemde annelerin her konuda olduğu gibi beslenme konusunda da, bebekleri için mümkün olan en iyi başlangıcı yapması gerekmekte. Sağlıklı beslenmenin temelleri bu yaş aralığında atılmakta ve bu dönemdeki beslenme alışkanlıkları bebeğin ileri yaşlardaki sağlığını etkilemekte.
Bebeklere 6 aydan sonra, demir bakımından zengin gıdalar verilmeli. İnek sütü yerine (inek sütü yüksek miktarda sodyum ve protein; düşük miktarda demir ve vitamin içerir) çocuklar için özel olarak hazırlanmış sütler tercih edilmeli.
Onları farklı tatlardaki meyve ve sebzelerle şaşırtmak gerekir. Bu onların değişik besinlere alışmasını sağlar.
Farklı meyveler, farklı "antioksidan" besinler, farklı vitamin ve mineraller içerir.
C vitamini dişetleri için gereklidir, demir emilimini hızlandırıp beynin gelişimini sağlar.
Beta-karoten koruyucudur ve dokuların normal büyümesini, görme gücünü sağlayan A vitaminine çevrilir. Beta-karotenin en iyi kaynağı ise mangodur.
Brokoli gibi yeşil yapraklı sebzeler B vitamini açısından zengindir.
Farklı çeşitlerde ve renklerde meyve (ve sebze) tüketimi, farklı miktarlarda vitamin ve mineral alımı sağladığından önemlidir. Örnek: Bir elma 100 gramda 4 mg. C vitamini içerirken, çilek tam on sekiz kat fazla C vitamini içerir.
Günde 2-3 kez meyve tüketimi, kabızlığı önler ve sağlıklı bağırsak hareketleri bakımından önemli.
Doğumdan itibaren verilen sebzelerin çeşitliliği son derece önemli. Yapılan araştırmalara göre 1 hafta içerisinde verilen sebzelerin çeşitliliği, bebeğin yeni tanıştığı yiyecekleri kabul etme oranını yükseltir.
Sofrada kullanılan şekerin bebeğin sağlıklı gelişimine katkısı yok. Bunlar sadece enerji kaynağıdır ve bebeğin ağzında tatlı bir lezzet bırakır.
Fazla tuz, bebekler ve çocuklar için zararlıdır.
Bir yaşını doldurmamış bebeklerin günde 1 gramdan fazla (400 mg sodyum), 1 - 6 yaş arası çocukların da günde 2 gramdan fazla (800 mg sodyum) tuz almamaları tavsiye edilir.
Alınan tuz miktarının küçük bir oranda yükselmesi bile ileride tansiyon hastası olma riskini artırır.
Tahıllar, lif ve demir açısından zengin besinlerdir; özellikle C vitamini içeren meyvelerle alındığında demir emilimi artar. Bebeğe ilk başlanacak tahıl pirinç olmalı.
Bebeklere özel yemek pişirirken daha çok buharda haşlama ve fırında pişirme yöntemi tercih edilmeli. Çünkü sulu pişirmelerde vitamin kayıpları oldukça yüksek. Düdüklü tencerede pişirme süresi kısalır; bu sayede gıdaların besin değeri korunur.
Bebeklerin yemeklerine sızma zeytinyağı veya mısırözü yağı konulması tercih edilmeli, bunlar da pişme işlemi bittikten sonra ilave edilmeli.
Sebze ve meyvelerin üzerinde kalmış olabilecek tarım ilaçlarına karşı, bebeklere vermeden önce su dolu bir kapta 2-3 saat bekletilmeli ve soyarak verilmeli.
Bebek için pişirilen yemekler 2 günden fazla saklanmamalı ve 1 kereden fazla ısıtılmamalı.
Salam sucuk gibi işlenmiş etler ve konserve gıdalar bebek beslenmesi için pek sağlıklı değil. Mevsim sebze ve meyveleri tercih edilmeli.
UNUTULMAMASI GEREKEN NOKTALAR
Bebek yemeği hazırlanırrken mutlaka bebeklerin sağlıklı ve dengeli beslenmeleri gerektiği göz önünde tutulmalı.
Süt kullanılması gereken yerlerde, WHO (Dünya Sağlık Örgütü) inek sütü önermediği için, bebeklerin ayına uygun, içeriği anne sütüne yakınlaştırılmış, bebeğin bağışıklık sistemini destekleyen özel prebiyotikli devam sütleri tercih edilmeli.
Süt içme alışkanlığını oluşturmak için farklı lezzetler bebeklere sunulabilir. Sütün tahıl ve meyvelerle birlikte hazırlanmasıyla farklı tatlar yaratılabilir.
Anneler çok erken dönemde şeker içeren gıdalara başlıyor ve bisküvileri çok kullanıyor. Ayrıca nişasta, pirinç unu gibi gıdalar da besin içeriği açısından yetersiz ama geleneksel olarak ülkemizde çok kullanılıyor. Bu ürünler yerine sağlıklı beslenme ürünleri olan tahıllara ağırlık verilmeli.
Bazı yiyeceklerin kullanımında bebeğin ayı ve yaşına dikkat edilmeli.
Bebeğe et ve yumurta sarısı 7. aydan sonra verilmeli.
8. aydan itibaren taze balık ve bakliyatlar kullanılabilir.
1 yaş sonrası yumurta beyazı kullanılabilir.
Bebek yemeklerinde patlıcan, çilek gibi alerjen gıdalar kullanılmamalı.
1 yaş öncesi tariflerde bal ve kepek ekmeği olmamalı.
Kek, kurabiye gibi tarifler bebek tahılları ile yapılmalı.
Turunçgiller, muz ve kivi 6. aydan sonraki tariflerde bulunmalı.
Prebiyotik lif kaynağı olan enginar, omega 3 kaynağı olan ceviz, protein kaynağı olan bakliyatlar ile çoğunun antioksidan etkisi olan meyve ve sebzelere bebek beslenmesinde öncelik tanınmalı.
Yazının Devamını Oku 14 Mart 2008
Çok komik ama Entertainment kanalında yer alan Snoop Dogg’s Father Hood programına taklıyorum. Bilmeyenler için biraz açıklayayım. Snoop, çikolata renkli bir rap sanatçısı. Ben hatırlarım bir aralar taşkınlıktan, uyuşturucu kullanımından hapse bile girmişti. Yani, gençlik zamanlarında kanunla hep başı dertteymiş. Neyse arada evlendi ve şu anda tam üç çocuğu var. Oğulları 13 yaşında Spank, 10 yaşında Cordell ve kızı 8 yaşındaki Cori. Program da bunların aile hayatını anlatıyor. Gündelik yaşamda neler yapıyorlar, ne yiyip ne içiyorlar hepsi var. Anne Shante için ailenin patronu diyebiliriz. Snoop karısının karşısında kuzu gibi ama o kadar farklı yaşıyor ve düşünüyor ki!
Bir kere tip olarak bu kadar farklı görünmeleri beni çok eğlendiriyor. Kızı kimi zaman saçına acayip bir eşarp bağlıyor. Oğlanlardan birinin saçları dipten örülü.
İtiraf etmeliyim ki programı seyrederken kimi zaman, buradan oğluma uygulayacak ne gibi bir fikir çıkarabilirim diye düşünmüyor değilim. Mesela saç örgüsü fikri yaz için gayet hoşuma gitti. Niye daha önce düşünmemişim ki!!!
Bazen çocuklarımızı yetiştirirken farklı olsunlar diye uğraşırız, bazen de onları sıradan insan kalıbına sokmak için! Aslında, heyecan ve sabırsızlıkla onları farklı olmaları için zorlamaya gerek yok. Zaten farklı olacak olan, olacaktır. Ya da öyle bir aile içinde büyüyorsa, zaten zamanla kendi tarzını oturtacaktır.
Programın çok eğlendiğim bir bölümü vardı. Karısı, eve giren Snoop’a dönüp diyor ki: "Oğlun partiye gitmek istedi. Ben gitsin istemiyorum. Bunu onunla konuşmak sana düşer. Kız-mız durumu da var. Sen konuşsana!"
Adam da gayet donuk bir ifadeyle tamam dedikten sonra oğlana gidip özetle şöyle diyor: "Parti varmış. Annen gitmeni doğru bulmuyor. O yüzden partiye gitmeyeceksin. Ama istersen yarın benim klip çekimim var, ona gelebilirsin..."
(Tabii 21. yüzyılın çikolata renkli şarkıcısının klibinde, kadın, hatta kadınlar, hatta seksi kadınlar, hatta az giyimli seksi kadınlar olduğunu göz önüne alırsak, partiye gitmesi çok daha uygun olurdu. En azından yaşıtı kızlar olurdu partide...)
Elbette anne, kocasının oğluna partiye gidemeyeceğini ama Sensual Seduction şarkısı için yapılacak klip çekimine gelebileceğini söylediğini öğrendiğinde, yine kopuyor tabii!!!
Ne oluyor? Ertesi gün çocuk çekime gidiyor. Söz ağızdan çıkmış bir kere...
İşte onlar böyle yaşıyor. Sonuçta herkesin kendi doğruları, kendi "normal"leri var. Kimse de kimseye bir şey söyleyemez ki!
ORGANİK BEBEKLER
Çocuklarımıza vereceğimiz mamaların, pişireceğimiz sebzelerin, meyvelerin organik olmasına dikkat ettik. Şimdi sıra bakım, kozmetik ve giyside.
Son yıllarda ciddi bir "organik" trendi başladı. Önce yiyecekle başlayan bu akım, kozmetik ve hatta tekstil ürünlerine kadar yayıldı. Üstelik bebekler için çok daha hassas bir konu haline geldi. Pek çok anne artık bebeğinin sadece yediklerinin değil, onun cildine temas eden ürünlerin de organik olmasına dikkat ediyor.
Peki ama neden? Organik ürünlerin ne tür özellikleri var? Sadece bebekler ve çocuklar için masaj losyonu, saç losyonu, duş jeli ve şampuan gibi geniş organik bakım ürünleri sunan İngiltere’nin söz sahibi markası Organic Babies and Children’s’ın Türkiye temsilcisi Cüneyt Akpınar organik bebek ürünleri üzerinde yapılan birçok araştırmayı incelemiş. Bazı bilgiler veriyor. Örneğin:
Organik ürünler hipoalerjendir. pH oranları bebeğin cildi ile uyumludur. Bebeğin cildine zararlı kimyasallar içermez.
Bebek cildinin nem tutucu özelliği zayıftır. Organik ürünler, cildin nemli ve yumuşak olmasını sağlar.
Vücuda sürülen bakım ürünlerinin yüzde 60’tan fazlası cilt tarafından emilir. Organik ürünlerin cilt koruyucu ve cilt direncini arttırıcı etkisi, sağlıklı ve problemsiz bir cilt oluşumunu sağlar.
Bebek cildi ne kadar korunursa korunsun, dış uyarıların etkisi hiçbir zaman tamamen engellenemez. Organik ürünler içerdiği bitkiler sayesinde, cildin sakin ve sağlıklı olmasını sağlar. Ayrıca ürünlerdeki doğal kokular, vücuda ve ruha rahatlama ve dinlenme sağlar, bebeğinizin sakinleşmesine yardımcı olur.
ALMANYA’DAKİ TIBBİ BİTKİ BAHÇELERİ
Organik bebek ürünleri üreten markaların önde gelenleri, çok çeşitli ürünler geliştiriyor. Örneğin Euphia Natural Baby Care markası, ürünlerinin, içerdiği esansiyel yağlar sayesinde bebekleri soğuk algınlığına karşı korumada, mide gazının çıkartılmasında yardımcı olmak ve rahat bir uykuya hazırlamak gibi birçok özelliklere sahip olduğunu söylüyor. Markanın nefes tıkanıklığı ve soğuk algınlığı için bebek balsamı ve buhar banyosu, gaz ve kolik problemlerinde kullanılmak üzere karın masaj yağı gibi farklı ürünleri de bulunuyor.
Bir başka marka olan Weleda, kurucusu Dr. Rudolf Steiner’ın geliştirdiği "biodinamik tarım yöntemi"ne göre geliştirilmiş ürünleriyle tanınıyor. Weleda’nın tıbbi bitki bahçeleri, kendi alanında Avrupa’nın en büyükleri. Güney Almanya’da, Staufer Dağları ve Swabian Alpleri’ne bakan bir platoda 20 hektarlık bir alandaki bahçelerde 260 çeşit bitki yetiştiriliyor. Bunlardan 180’i ilaç ve vücut bakım ürünlerinin yapımında kullanılıyor. Örneğin pişik kremi, topaklanmadan kolayca sürülüyor, çabuk etki ediyor. Süt dişleri için kullanılan jel çocuk diş macunu fluorid içermiyor; bu nedenle çocuklar tarafından yutulmasında sakınca yok.
Erbaorganics markası ise bu işe aynı zamanda bir sosyal sorumluluk projesi olarak bakıyor. Angelina Jolie’nin çocuklarının hekimi olan Dr. Jane Arinson’un kurduğu Dünya Kimsesiz Çocuklar Vakfı (WWO) tüm dünyadaki mağdur çocuklar için yardım toplayan bir kurum. Erbaorganics’in bir bebek vücut şampuanı veya yağını aldığınızda, ödediğiniz tutarın yüzde 15’i de WWO’ya gidiyor. Markanın Türkiye distribütörü Pharmasante de AÇEV’i (Anne Çocuk Eğitim Vakfı) destekliyor; markanın ürününü aldığınızda 1 YTL de AÇEV’e gidiyor. Organik markalar sosyal sorumluluğa önem veriyor. Örneğin organik tekstil ürünleri satan Babyminta, WWF-Türkiye ile bir proje yürütüyor, satıştan elde edilen gelirin bir kısmı su kaynakları projelerinde kullanılmak üzere bağışlanıyor.
BEBEĞİN GİYSİLERİ NE KADAR ORGANİK
Bebeğimize bir tekstil ürünü alırken nelere dikkat etmeliyiz? Aldığımız her ürünü bağımsız bir tekstil laboratuvarında test ettirme olanağımız yok. Bu sebeple, üretiminin her aşaması, Birleşmiş Milletler’in yetki verdiği, Tarım Bakanlığı’nın onayıyla Türkiye’de faaliyet gösteren bir uluslararası sertifika kuruluşu tarafından denetlenmiş, yüzde 100 organik ürün sertifikası olan ürünleri tercih edebiliriz.
Pamuğun tarlada üretiminden itibaren iplik, kumaş, kumaşın boyanması, ürünün üzerindeki desenin baskısı, nakışı, dikişin yapıldığı yer, paketin yapıldığı yer gibi her faaliyetin sertifikalı bir yerde yapılması gerekmekte. Aldığınız bir organik ürün üzerinde sertifika kuruluşunun logosunu, firmanın sertifika numarasını mutlaka kontrol etmelisiniz. Organik üretimde esas mantık, elinizdeki ürünün geriye dönük takibinin yapılabilmesi. Öyle bir sistem ki bu; elinizdeki ürün üzerindeki numaradan üretici firmaya ulaşabilir, bu ürünün kumaşının nerede örüldüğünü, hatta pamuğun hangi tarlalardan toplandığını dahi öğrenebilirsiniz. Dikkat edilmesi gereken bir başka nokta da şu: Bir tekstil ürününün sadece pamuğu organik sertifikalıysa, gerisi sertifikasız olarak üretiliyorsa bu ürün organik bir ürün değil.
DOĞAL VE ORGANİK AYNI ŞEY DEĞİL
Organik ürün markası Natracare’in Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Zora, neden organik ürün kullanmamız gerektiğini zaten anlatıyor:
Organik ürünlerde kullanılan bitkilerin organik tarımla elde edilmiş olması gerekli. Organik tarımda sadece uluslararası kuruluşlarca onaylanmış doğal ilaç ve gübreler kullanılabiliyor. Bu maddelerin kaynakları da doğal. Mesela bitki yağının elde edildiği bir bitkinin toprağının doğal olması, bu toprakta kimyasal böcek ilacı kullanılmamış olması gerekiyor.
Organik ürünler, suni gübre kullanılmadan doğal ortamda yetiştiriliyor ve birtakım kuruluşlar tarafından organik sertifika alır. Doğal ürünler ise rafine edilmemiş ürünlerdir.
Organik üretim yapılacak araziler, geleneksel üretim yapılan bölgelerden, işlek anayollardan, ağır sanayi tesislerinden, maden işletmelerinden, kentsel atıkların toplu olarak bırakıldığı alanlardan, kirletici atıklar içeren akarsu ve yeraltı sularından etkilenmeyecek bir mesafede bulunuyor.
Bir ürünün sertifika alabilmesi için içindeki her maddenin de ayrı ayrı sertifikalı olması gerekiyor.
Organik ürünlerin ambalajlanmasında, depolanmasında, raf ömrünün uzamasında, kıvamının tutmasında herhangi bir kimyasal madde, tarımsal ilaç ve benzeri toksik madde kullanılamıyor.
Sertifika alacak ürünün sadece kendisi değil, imal edildiği laboratuvar ya da fabrika, içine konduğu ambalaj bile çok ayrıntılı kontrollerden geçiriliyor.
Organik ürünler, genetiği değiştirilmemiş, doğal haliyle işlenmiş ürünler. UKROFS (İngiltere Organik Gıda Standartları Denetim Merkezi) genetiği değiştirilmiş ürünlerin sağlık tehdidinin yüksek boyutlarda olduğunu vurguluyor.
Yazının Devamını Oku 8 Mart 2008
Haftada bir gece Sinan anneannesi ve dedesiyle kalır. Bu, genelde cuma gecesidir. Okuldan oraya gider, biz de gideriz. Beraber yemek yeriz, sonrasında biz eve döneriz, oğlum da şımarıklığın tadını çıkarır. Gore Vidal’in çok eğlenceli bir lafı vardır: "Never have children, only grandchildren." Yani "Çocuk sahibi olmayın, torun sahibi olun." Bu cümleye katılırım. Anneanne, babaanne ve dedeler, tamamen torunları şımartmak üzerine yaşayabilirler. Çocuklar da hemen bunun farkına varır ve bazı şımarıklıklarını annelerinden istemezken, onlardan isterler. Tamam, inanın tamam.
Eşimle her zaman tartıştığımız belli başlı konular vardır çocuk yetiştirmekle ilgili. O, benim arada sırada yanlış zamanda, yanlış yerde çocuğu disipline etmeye çalıştığıma inanıyor. Bense "disiplinin yeri zamanı olmaz" diyerek bir otorite kurmaya çalışıyorum. Tabii oğlanın yaşı büyüdükçe, bu disiplin sıkıntıları azalıyor çünkü pes ediyorsunuz! Artık çok tartışmıyoruz da, aile sofrasına oturduğumuzda artık oğlumun üzerine yemek dökmemesini, dökse de yok etmek için pantolonuna yedirmeye çalışmamasını, bir peçeteyle almayı bilmesini istiyorum. Annemlerle oturduğumuz yemekte de olsa, onu uyarmaya devam ediyorum. Bu yine benim bütün aile fertleri tarafından azarlanmamla son buluyor.
Pazar öğlene doğru babam Sinan’ı eve getirdi. Ortada büyük bir sessizlik ve bakışma hakimdi. Babam bana, Sinan bana, babam Sinan’a, eşim babama... Sinan odasına gidince babam başladı anlatmaya: Oyunda hiçbir şekilde kaybetmeye dayanmayan oğlum, açtığı bilgisayar oyununda oynamayı beceremeyince, o kadar sinirlenmiş ki, mouse’u fırlatmış. Tabii kablolar karışmış, bir şeyler birbirine girmiş. Alet oynamış yerinden. Bu birinci kriz.
İkincisi de şöyle olmuş. Saat yarım mı, bir mi ne. Gece! Bir kere bu çocuk niye o saatte hálá uyanık? Babam televizyonun sesini kısmak için kumandaya uzanıyor (İki, niye televizyon açık!), ne var ki benimki yine dellenip bu sefer kumandayı fırlatıyor.
Nitekim annemin de babamın da bütün gecesi berbat olmuş ve uyuyamamışlar bir daha adamakıllı.
Babamla konuşmaya başladık: "Tamam şımartın ama şımartmanın da sınırlarını belirleyin" dedim. "Ya bilgisayarı kaldırın, ya da başında durun, belli bir süre oynasın. Ya da ne biliyim işte, bulun yolunu madem beni dinlemiyorsunuz" dedim.
Yine babamdan azar işittim! Hayır efendim orada şımarmaya devam edecekmiş! Kendi evinde disiplin olmazmış torununa...
O zaman gelip bana şikayet etme!
Ben dayanamayıp oğlumla konuştum tabii. Her ne kadar genç görünseler de, onların artık yaşlarının ilerlediğini ve üzülmemeleri gerektiğini anlattım. Kaybetmeye alışma muhabbetine de girdik ama çok ilgi görmeyince yine anneanne dedeye döndük. Tam bir ay orada kalmama cezası verecektim de, yine onlar çok rica edip sana bir şans daha tanımamı istediler, dedim.
Bakalım bundan sonraki yatıya kalma macerası nasıl geçecek? Tabii bu ceza tehdidi Sinan kadar anneanne dede için de geçerli!
Bilim haftası başlıyor
"Çocuklar için herşey, eğlence dahil" sloganı ile bebek gereçleri, kıyafet, aksesuvar ve oyuncakta sonsuz seçenek sunan Joker/Maxitoys, genç bilim adamlarını 8-9 Mart günlerinde, saat 12.00-20.00 arasında National Geographic bilim setleri ile ağırlıyor. Ebeveynlerin çocukları ile hoşça vakit geçirecekleri keyifli bir hafta sonu alternatifi hazırlayan mağaza, keşfetmeye ve öğrenmeye meraklı tüm çocukları Bilim Haftası etkinliğine davet ediyor. Etkin öğrenmeyi desteklemek, bilimi sevdirmek ve keşfetme heyecanını yaşatmak için geliştirilen National Geographic bilim setleri ile çocuklar, araştırma dünyasına adım atacaklar. İlgi alanlarına göre teleskop ile yıldızları, dürbün ile uzak ufukları gözlemleyecek, mikroskop ile en küçük zerrecikleri algılayacak, insan vücudu ile bedenini tanıyacak, böcek inceleme seti ile hayvanların gizemli dünyasını keşfedecekler.
Gelişiminin ışık hızına ulaştığı günler
Bebeğiniz bir yaşına kadar gelişim basamaklarını çok hızlı adımlamış olabilir. Ancak bu bile ikinci yılın ışık hızına ulaşan gelişim düzeyine erişemez. Parents Dergisi, Mart sayısında ikinci yılındaki bebeğinizin neleri yapabildiği, bunların ne anlama geldiği ve bir sonraki aşamasının ne olabileceğini anlatıyor. Çocuğun ikinci yılında yaşayacağı fiziksel ve zihinsel gelişim aşamalarını bilmek, onu doğru yönlendirmek ve gerektiği gibi destekleyebilmek için önemli. Çocuğunuzun yaşadığı gelişimi doğru kavrayabilmek için işte birkaç örnek...
RESİM ÇİZMEK
Ne zaman? 15 ay civarında.
Ne anlama gelir? Çocuğunuzun resim çizmeye başlaması, motor hareketlerinin sağlıklı geliştiği ve yaratıcı düşünmeye başladığı anlamına gelir. Bir karalama bile olsa, o, bu karalamaları yaparken bir çiçek ya da güneş çizdiğini düşünür. Çevresindekilerin büyük bir hızla farkına varır.
Bir sonraki adım: Çocuğunuz size çizdiği resmi gösterdiğinde, çizdiği ile ilgili yorum yapmaktan kaçının. Bunun yerine ondan, yaptığı resmi anlatmasını isteyin. Resmi hakkında konuşurken belirgin kelimeler kullanmaya özen gösterin. Örneğin, "Bu bir gökkuşağına benziyor" gibi yorum içeren bir cümle kurmak yerine "Kullandığın bütün renkleri (göstererek) sarıyı, maviyi, kırmızıyı çok beğendim" diyebilirsiniz.
ORGANLARIN YERİNİ GÖSTERMEK
Ne zaman? 15-18 ay arası.
Ne anlama gelir? Çocuğunuzun, el, burun, göz, kulak, ağız gibi organların isimleri söylendiğinde yerlerini göstermesi, onun kelimeleri kavrayışının ve hafızasının giderek güçlendiği anlamına gelir. Henüz isimlerini söyleyemese de - bu büyük olasılıkla ikinci yılın bitiminde gerçekleşecektir- anlatmak istediğini, dokunarak kolayca anlatabilir.
Bir sonraki adım: Kelime haznesini geliştirmek için işaret ettiği her nesnenin adını sıkılmadan tekrar edin.
ŞAKA YAPMAK
Ne zaman? 18 aylık.
Ne anlama gelir? Nesnelerin ya da kavramların asıl anlamlarını öğrenmeye başladığını ve neyin nasıl olması gerektiğinin ayrımına yavaş yavaş vardığını gösterir.
Bir sonraki adım: Sizin yaptığınız aptalca şeyleri taklit etmeye çalıştığında uzun uzun gülün. Bu, onun öfkelendiği zamanlarda da işe yarayacaktır. Örneğin dışarı çıkarken şapkasını giymeyi reddettiğinde, şapkayı kendi kafanıza koyun ve gülün. Çocuğunuz şapkanın kafanızdaki komik duruşuna gülecek, şakayı devam ettirmek için şapkayı kafasına kendi koyacaktır.
"SENİ SEVİYORUM" DEMEK
Ne zaman? 18-24 ay arası.
Ne anlama gelir? Çocuklar için söyledikleriniz başlangıçta mimiklerden ibarettir, ama ona sıcacık bir ses tonu ve kocaman bir gülümsemeyle her "seni seviyorum" deyişinizde bunun sizi ve kendisini mutlu ettiğinin farkına varacaktır.
Bir sonraki adım: Mutluluk, üzüntü, kızgınlık gibi diğer duygularını da ifade edebilmesine fırsat verin. Çocuklar duygularının ne kadar erken farkına varırsa, bu duygularını kontrol etmeyi de o kadar çabuk öğrenir. Onunla konuşurken neler hissettiğini onun da anlamasını sağlayın. Örneğin siz televizyonu kapattığınızda ağlamaya başladıysa, ona: "Biliyorum televizyon izlemek istiyordun ve kapattığım için şu anda bana kızgınsın, ama seninle odada kitap okuyarak eğlenip, mutlu olabiliriz" deyin.
ARKADAŞ EDİNMEK
Ne zaman? 18-24 ay arası
Ne anlama gelir? Çocuğunuz artık sizden bağımsız bir hale gelmiştir. Bu özelliği, kendi yaşıtı çocukların olduğu bir ortamda daha belirgin olarak gözlenir. 1 yaşındaki çocuklar, genelde dik başlıdır. Bu nedenle başka çocuklarla oyun oynamak, onlara paylaşma kavramını öğreteceği için faydalı olacaktır.
Bir sonraki adım: Çocuğunuz ve oyun arkadaşı, oyuncak gibi nedenlerle kavga etmeye başlamışsa, o an oynadıkları oyuncağı birbirleriyle değiştirmelerini sağlayabilir, nasıl paylaşabileceklerini gösterebilir ya da onlara benzer bir oyuncak verebilirsiniz. Burada anne-baba olarak yapmanız gereken, kavgacı davranışları mazur görmemek, ama aynı zamanda müdahaleci olmamaya da dikkat etmektir.
ZIPLAMAK
Ne zaman? 22 ay ve üzeri
Ne anlama gelir? Zıplamak, motor hareket gelişiminde önemli bir atılımı işaret eder, çünkü zıplayabilmek için bacaklarda güçlü kaslara, sağlam basabilen ayaklara, ayak bileklerine ve iyi bir dengeye ihtiyaç vardır.
Bir sonraki adım: Koltukta ya da yatakta zıplamak istediğinde ona yardım edin. Bu eğlenceli pratiği sizinle yapmak ona güven verecek ve onu mutlu edecektir. Ancak zıplama alıştırmalarında onun yalnız pratik yapmasına da fırsat verin. Sizin korumanız olmaksızın güvenli zıplamayı öğrenmesi önemlidir.
ÖVGÜ GÖSTERGELERİ
Çabasını övün: Çocuğunuz sadece olumlu sonuç aldığında değil, herhangi bir şey için çaba gösterdiğinde de onun bu çabasını övgülü sözlerle destekleyin. Örneğin çamaşırları asarken mandalları onun vermesine izin verin. Size her mandal uzatışında ona teşekkür edin. Bir sonraki mandalda işini ne kadar ciddiye aldığını göreceksiniz.
Aşırıya kaçmayın: Övgünüzün çocuğunuzun başarısı ya da çabasıyla orantılı olmasına dikkat edin. Oyuncağını bir arkadaşıyla paylaşması, bir oyuncağın düğmesine basmasından daha önemli olduğu için davranışın hak ettiği övgü de farklı olacaktır.
Kendisiyle gurur duymasını sağlayın: Çocuğunuzun merdivenleri kendi kendine tırmanması gibi başarılardan sonra ona "Seninle gurur duyuyorum, sen de kendinle gurur duymalısın" deyin. Bu, çocuğunuzun gurur kavramını inşa etmesine yardımcı olur.
Çikolatadan ev
Şölen Çikolata, Ozmo adıyla çok eğlenceli ürünler piyasaya sürdü. Çok yakında tüm büyük market raflarında yerini alacak olan Ozmo ürünlerinin ortak özelliği, hepsinin hediye oyuncaklarla birlikte satılması. Şölen ayrıca İstanbul Oyuncak Müzesi’yle bir işbirliği yaparak, burada çikolata ev projesi gerçekleştirecek. Çocukların kendilerini geliştirebilecekleri özel bir proje bu. Çikolata soslu, kremalı, şekerlemelerle süslenmiş görünümü ile iştah kabartan ev, içerisinde çocukların kendi oyuncaklarını boyayacakları eğitici bir oyun alanı olarak tasarlandı. Fosil keşif atölyesi gibi aktivitelerin de gerçekleştirileceği ve şimdiden İstanbul Oyuncak Müzesi ziyaretçilerinin büyük ilgi gösterdiği Ozmo Çikolata Ev, minik ziyaretçiler için hem eğlenceli hem de eğitici bir oyun alanı olmayı hedefliyor.
Yazının Devamını Oku