23 Ağustos 2008
Bazen çocuğumuz ile ilgili bazı konularda, sorulara verecek cevap bulmakta, ne doğrudur ne yanlıştır karar vermekte zorlanırız. Bebek beklediğimizi öğrendiğimiz andan itibaren inanılmaz bir bilgi açlığı içinde hissederiz kendimizi. Ailenin küçüklerini ya da arkadaşlarımızın bir iki çocuğunu sevmek, onlarla oyalanabilmek, çocuk bakmak anlamına gelmiyor tabi.
Hamilelikle birlikte kütüphanelerimize yeni bir bölüm eklemek de gerekiyor: Çocuk bakımı, gelişimi...
Bizi neyin beklediğini bilemeyiz. Nasıl bir bebek, nasıl bir çocuk olacak? Kolay uyuyacak mı, yemekte sorun çıkaracak mı? Az mı yiyecek yoksa çok mu? Yatağında uyumayı öğrenecek mi, yoksa her gece yanınıza mı gelecek?
İnanın hepsi değil, ama pek çoğu ortak sorunlar. Bazılarını kolayca halledebiliyoruz. Ama bazılarını halletmekte gerçekten zorlanabiliyoruz. Hep iddia ettiğim bir konu var. Bir şeyi düzene sokmak demek, o hep düzen içinde gidecek demek değil. İlk haftadan beri yatağında uyuyan bebeğiniz, 4-5 yaşından ya da belki 7 yaşından sonra sizinle uyumak isteyebilir. Ya da kıvamında yiyen, sadece acıktığı zaman yemek düşünen incecik bir çocukken, birden sabah kahvaltısında öğle yemeğini soran, ne görürse canı çeken tombik birine dönüşebilir.
O yüzen maalesef çocuk yetiştirirken hiçbir zaman ipleri gevşetemeyeceğiz. Bu aşamada yeri gelmişken, size yeni yayınlanan bir kitap dizisinden bahsetmek istiyorum. 9 ciltlik bu serinin 6 tanesi piyasaya çıktı, 3 tanesi de eylülde çıkacak. Boyut yayın grubunun "Mutlu Aile Seti". Her bir cildin konu başlıkları şöyle:
1. Mutlu Aileler: Aileler günümüzde giderek daha karmaşık bir yapıya bürünüyor. Anne babalar olarak ailenin sorumluluklarını yerine getirmek de giderek zorlaşıyor. Bu kitapla, aileniz için uygulayabileceğiniz pratik yaklaşımlar ile pozitif duygular geliştirme yöntemlerini ve mutluluğu keşfedeceksiniz.
2. Kim Demiş Yaramaz Diye: Çocukların davranışlarının kontrolden çıktığı problemli durumlarda, anne babaların yaşadığı stresi azaltmak için bir rehber niteliğinde olan bu kitap, davranışları anlamanın ve doğru yönlendirmenin yollarını anlatıyor.
3. Sağlıklı ve Mutlu Çocuklar: Çocukları gelecekte sağlıklı ve mutlu birer yetişkin olarak yetiştirmenin on altın kuralı; beslenme, öğrenme, çalışma, uyku, iletişim, disiplin ve sınırlamalar, saygı ve sorumluluk, çocukları güvende tutmak, aile olmak başlıkları üzerine detaylı bilgiler veriliyor
4. Arkadaşım Olur musun: Çocuğunuzun kendine güvenen ve girdiği ortamlarda sevilen biri olması için ipuçları içeren rehber niteliğindeki bu kitapta, özgüvenin doğuştan gelen bir duygu olmadığı ve çocuklara öğretilebileceği anlatılıyor.
5. İyi Uykular: Eğer çocuğunuz uyumak istemiyorsa, onu uyutmaya çalışmak imkansız bir iş gibi görünebilir. Çocuk gelişiminde önemli aşamalardan biri olan uyku alışkanlığının düzenli ve yeterli bir şekilde çocuğa kazandırılması için bilgiler veren kitap, anne ve babaların da hayatını kolaylaştırıyor.
6. Yemiycem İşte: Her anne babanın çocuklarıyla birlikte keyifle yemek yiyebileceğine inanan ve verdiği pratik önerilerle yemek zamanları yaşanan stresi adım adım yok etmenin yollarını anlatan bir kitap.
7. Asi Minikler Evi: Dr. Tanya Byron’un tanınmış TV programındaki gözlem ve öğretilerine dayanan bu kitap, ebeveyn becerilerinin geliştirilmesi, oyun ve ödüllendirmenin gücü, uyku disiplinleri, korkuları anlamak, kontrolsüz davranışların, ağlama krizlerinin uysallaştırılması gibi önemli konular içeriyor.
8. Anne Babaların El Kitabı, Gebelikten 3 Yaşına Kadar: Gebeliğiniz sırasında sağlıklı kalmanızdan doğum hazırlığına, yeni anne baba olmanın getirdiği zorluklar ile başa çıkmaktan çocuğunuzla birlikte geçireceğiniz vakitleri planlamaya kadar pek çok konu.
9. Anne Babaların El Kitabı, Çocukluktan Ergenliğe: Çocuklar büyüdükçe onların yaklaşım gereksinimleri de değişir. Kitap, hırçın bir 3 yaş çocuğu ile duygusal bir ergenin sorunlarını çözerken nelerin farklı ele alınması hakkında bilgiler içeriyor.
0212 444 53 53 numaralı Boyut Yayın Danışma hattını arayarak ya da www.boyut.com.tr/mutluaile adresini tıklayarak bilgi alabilirsiniz.
Çocuğunuzun aşıları tamam mı?
Bebekliklerinde çok sıkı tutuyoruz her şeyi. Ama bir süre sonra bazı konularda ihmalkarlık başlayabiliyor. Aşılardan bahsediyorum. Hemen karnesine ya da notlarınıza bir bakın. Acaba çocuğunuzun aşıları tamam mı?
Çocuklarının sağlığı anne-babalar için her şeyden önce gelir. Onları korumak için çeşitli önlemler alırız. Aşılar bunların başında gelir. En basit tanımıyla aşı; bulaşıcı hastalıklara karşı çocuğunuzu ve ailenizi korumanın en iyi yollarından birisi. Hastalıklara karşı vücudun doğal direncini uyararak ve bağışıklık kazandırarak, başta çocuk felci, kızamık, kabakulak, kızamıkçık, boğmaca, hepatit A, hepatit B olmak üzere birçok hastalığa karşı korunma sağlar.
Son yıllarda aşı, sağlık gündeminde oldukça önemli bir konuma geldi. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Avrupa Bölgesi’nin girişimiyle 2005’te "Avrupa Aşılama Haftası" düzenlenmeye başladı. Haftanın teması "Aşılayın, Önleyin, Koruyun" olarak belirlendi. Hükümetler, ilgili kuruluşlar ve sivil toplum örgütleri, sağlıklı yaşam hakkı için aşıya dair bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmalarına hız verdi.
Aşılar çocukları ve gençleri hastalıklardan ve birtakım bulaşıcı enfeksiyonların sebep olacağı ölümlerden korur. Çocuğunuzun aşı olmasını izlemek sizin için zor olabilir. Hiç kimsenin artık yakalanmadığı hastalıklar için neden bu kadar çok aşı olması gerektiğini merak edebilirsiniz. Bazı hastalıklar nadir görülüyor olabilir, bu durum hastalığın tamamen ortadan kalktığı anlamına gelmez. Hastalıklar hala tehlikeli ve hatta ölümcül olabilir. Aşı olmayı bırakırsak, bu hastalıklar yeniden yaygın hale gelebilir ve birçok çocuğun ölümüne sebep olabilir. Aşılar çocuğunuzun güvenliğini sağlar. Hastalığın önüne geçmek, tedavi etmeye çalışmaktan daha iyidir.
HASTALIKLARI TANIYALIM
6 Suçiçeği
Belirtileri: Tüm vücudu kaplayan özellikle yüz, kafa derisi ve gövde de yoğunlaşan, su toplamış kaşıntılı kabarcıklar ve yüksek ateş.
Nasıl Bulaşır: Öksürük, hapşırma, hastayla temas ve hatta ciltteki yaralarda bulunan suçiçeği mikrobunun havayla yayılmasıyla.
Nelere Yol Açabilir: Hafif geçirilen bir hastalık olduğu düşünülse de ağır seyredebilir ve ciddi başka hastalıklara yol açabilir: Beyin iltihabı, zatürree, deride bakteriyel enfeksiyon ve kanama problemleri gibi. Yaşla birlikte hastalık riski de artar.
6 Hepatit A
Belirtileri: Sarılık, bulantı, yorgunluk, koyu renkli idrar, ateş.
Nasıl Bulaşır: Hijyen koşullarının iyi olmadığı, yeterli temizlik koşullarının sağlanmadığı yiyecek ve içecekler kanalıyla. Çocuklar virüsü alsa da hastalığın klinik belirtilerini göstermeyebilir. Bu çocuklar hastalığın yayılmasına neden olur.
Nelere Yol Açabilir: Sıklıkla kendi kendine geçse de az sayıda hastada ölümle sonuçlanabilir.
6 Hepatit B
Belirtileri: Aşırı yorgunluk, iştah kaybı, eklem ağrıları, göz akında ve ciltte sarılık.
Nasıl Bulaşır: Enfekte bireylerin kan ve vücut sıvılarıyla.
Nelere Yol Açabilir: Hastalık karaciğeri tutsa da diğer organlara da yayılım gösterebilir. Doğumda hepatit B ile enfekte olan bebeklerin yüzde 90’ında kronik hastalık gelişir.
6 Difteri
Belirtileri: Boğaz ve bademcikler üzerinde kalın, gri ve yapışık bir zar oluşur. Diğer belirtiler ateş, boğaz ağrısı ve boyun bölgesinde şişkinlik.
Nasıl Bulaşır: Üst solunum yolunda bulunan mikroplar, öksürükle ağızdan çıkarak bir süre havada asılı kalır. Hastalık, bu mikropların solunmasıyla bulaşır.
Nelere Yol Açabilir: Difterinin oluşturduğu zarın hava yolunu tıkaması, boğucu öksürüklere neden olabilir. Ölümle sonuçlanabilir.
6 Tetanoz
Belirtileri: Şiddetli kas kasılmaları, çene kaslarının kilitlenmesi. Sırt kaslarının şiddetle kasılması nedeniyle sırt yay gibi gerilir. Bu kasılmalara solunum yetmezliği de eklenir.
Nasıl Bulaşır: Mikroplar daha çok doğada özellikle toprakta yaygın olarak bulunur. Vücuda yaralanmalarla girer. Kirli bir göbek bağı veya sünnet yarası, az gelişmiş ülkelerde karşılaşılan tetanoz bulaşma yollarından.
Nelere Yol Açabilir: Ölüm oranı çok yüksektir.
6 Boğmaca
Belirtileri: Çocuklarda genelde hafif üst solunum yolu hastalığı şeklinde başlar.1-4 hafta süreli tipik öksürük krizleri bulunur.
Nasıl bulaşır: Öksürük ve hapşırıkla.
Nelere Yol Açabilir: Zatürreeye bağlı ölümler, ayrıca sinir sisteminde şiddetli problemler görülebilir.
6 Kızamık
Belirtileri: Ateş, burun akıntısı, öksürük, gözde iltihaplanma ile başlar. Bebeklerde ishal görülebilir. Ateş, 39-40 C’ye ulaşır. 2-4 gün sonra ciltte küçük ve kırmızı lekeler ortaya çıkar.
Nasıl bulaşır: Hastanın burun ve boğazından çıkan damlacıklarla. Kızamık geçirmemiş veya aşı yaptırmamış kişilere yüzde 90 geçer.
Nelere yol açabilir: Zatürreeye çevirebilir. Hamile bir kadın kızamığa yakalanırsa bebeğini kaybedebilir, erken doğum yapabilir ya da bebeği düşük kilolu doğabilir.
6 Kabakulak
Belirtileri: Baş ağrısı, iştahsızlık, halsizlik, kulak ağrısı ve ateş. Sonra yanaktaki tükürük bezlerinin ikisi de şişer ve ağrır.
Nasıl bulaşır: Öksürük ve hapşırıkla.
Nelere yol açabilir: Menenjit, kalıcı sağırlık, testis, pankreas, eklem, yumurtalık ve böbrek iltihabı.
6 Kızamıkçık
Belirtileri: Hafif ateş, genel bir kırıklık,lenf bezlerinde şişme ve cilt lekeleri görülür.Eklem ağrısı veya ilhitaplanması yada göz iltihaplanması görülebilir.
Nasıl bulaşır: Hapşırık ve öksürükle.
Nelere yol açabilir: Gebeliğin erken döneminde, bebeğin anne karnında ölmesine, düşüğe veya erken doğuma yol açabilir. Eklem ağrısına, eklem iltihabına, beyin iltihabına ve mide ile bağırsaklarda, beyin içinde kanamalara sebep olabilir.
6 Rotavirüs
Belirtileri: Şiddetli ishal, kusma, ateş.
Nasıl bulaşır: Virus günlerce eşyalar üzerinde yaşayabilir. Çocuk kreşleri ve evlerde hızla yayılır. Hijyen ve temizlik koruma sağlamaz.
Nelere Yol açabilir: Şiddetli ishal, kusma ve ateş ciddi sıvı kaybına yol açar hatta ölümle sonuçlanabilir.
Nasıl korunabiliriz: Korunmanın en iyi yolu aşılama.
Kaynak: http://www.asicalismagrubu.org/asi_takvimi.asp
Yazının Devamını Oku 16 Ağustos 2008
Şarkı mırıldanıyorum. The Turtles’ın "Happy Together"ını. Sürekli bunu söylüyorum kendi kendime. Yıllar önce bir iş arkadaşım vardı, Ceyhun Canbazoğlu. Çok zeki ve eğlenceli biriydi. Bir gün onunla gazeteden çıkmış merkeze (Taksim oluyor bu merkez) giderken, bana ne zaman trafikte onu sinirlendiren, geren bir şey olsa "Killing Me Softly" şarkısını dinlediğini ya da söylediğini anlatmıştı. Böylece sakinleşir, tehlikeli olabilecek ortamlardan uzak durabilirmiş. Onu o zaman anlamıştım, hálá da anlarım, saygıyla anarım. Benim de öyle kriz zamanlarında sakinleşmemi sağlayan şarkılar var. Hatta beni iyi tanıyan biri, mırıldandığım şarkıya göre içinde bulunduğum psikolojik durumu anlayabilir.
Biraz önce annem, babam ve anneannem yanımızdan ayrıldı. Tam bir haftadır beraberdik. Üçünün yaş ortalamasını 70 olarak kabul edersek, bu bir haftayı kazasız belasız atlatmış olmamız gayet başarılı bir operasyon. Yaş ortalaması öyle de, görüntüleri ve ruhları değil tabii. Annemi ablam, anneannemi de annem sandıklarına göre görüntüler de iyi.
Ne var ki, çekirdek aileye bir aile daha katılınca hayat pek de kolay olmuyor. Yine de haksızlık etmek istemem. Sonuçta dediğim gibi ciddi bir kavga bile çıkmadı. Ben arada birilerini azarlayıp durdum.
Neden?
Çünkü, ortamı idare edeceğim ya!
Yahu bırak kardeşim, herkes istediği gibi takılsın. Ama olmuyor, her tarafı mutlu edeyim derken arada kalıyor, gittikçe geriliyorsunuz. Bu huyumu kimden aldığımı çok iyi gördüm: Babam!
Kendisi neredeyse sokakta yürüyen insanların basacağı kaldırım taşına bile karışıyor.
Aslına bakarsanız bu kadar aileyle beraber olunca, herkese ne kadar benzediğinizi görüyorsunuz. Düşündüğüm zaman yaptığım dudak hareketi annemden. Ona da babasından geçmiş.
Neyse, sonuçta birbirinize benzeseniz de benzemeseniz de kalabalık olunca tatil ortamı biraz zor oluyor. Herkesin daha anlayışlı, daha idareci olması gerekiyor. Rutinler insanı daha çok kasıyor. Bu rutinlere takılmazsak daha başarılı oluyor operasyonlar.
Evet, müzik, kitap ve ben, laf anlamayan, ödev yapmayan bir çocuk, çocuktan daha çocuk bir dede, anneanne, şu bu derken bu tatil de bitti.
Ben bir süre başımı işten kaldırmamayı planlıyorum. Çok yorulmam lazım çoookkk!
Sinan’ın notu: Bu hafta ailecek Akçay’a gittik. 10 gün Akçay’da kaldık. Bunun 5 günü denizde geçti. Çok eğlendim ve pazartesi döndük. Anneannemler de geldi. Hatta büyükannem de. Bir de Olimpiyat açılışını seyrettik. Meşale ateşini yakarken adamın havada koşması ve dev meşalenin yanmasından en çok etkilendim. Ben de ileride olimpiyatlara katılmak istiyorum.
ÇOCUKLARI MUTLU ETMENİN 45 yolu
Çocuğunuzla geçirdiğiniz zamanı daha eğlenceli hale getirip, onun mutluluğunu ikiye katlamak elinizde. İşte Parents dergisinin sizler için hazırladığı küçük ipuçları.
MİŞ GİBİ YAPILARAK OYNANAN OYUNLAR
1. Yeni kutlama günleri: Eğlenceli günler icat edin ve bu günlere "puantiyeli gün" ya da "mor gün" gibi isimler takın. O güne özel kıyafetler giyin.
2. Doğum günü partisi: Oyuncak bebekler için birkaç hediye paketi, balonlar ve gerçek bir pasta hazırlayın.
3. Kullanılmayan kıyafetler: Gardropta duran ama kullanılmayan kıyafetleri kullanmak için günler belirleyin.
4. Hayvanat bahçesi: Hayvan şeklindeki oyuncakları odanın belirli yerlerine koyun. Siz görevli, çocuğunuz ziyaretçi olsun. Hangi hayvanın ne tür özellikleri olduğunu anlatarak hem oyun oynayın, hem de çocuğunuzun öğrenmesini sağlayın.
5. Kamp: Uyku tulumlarınızı, mataralarınızı hazırlayıp oturma odasında çadır kurun. Hava karardığında sadece el lambasıyla aydınlanıp tıpkı ıssız bir kamp alanındaymış gibi davranın.
6. Klip: Sevdiğiniz bir parçayı sanki çalıyormuş gibi yaparak kendi kendinize bir klip çekin ve bunu kaydedin.
7. Hayvan taklidi: Bir kurbağa gibi zıplamaya, bir solucan gibi kıvrılmaya, bir ördek gibi yürümeye, bir kedi gibi esnemeye çalışın.
8. Restorancılık: Çocuğunuzla mutfakta gerçek yemekler hazırlayıp bir restoranda yemek yiyormuş gibi yapın.
9. Kovboyculuk: Sert yastıkları ya da benzeri üzerine binilebilecek bir eşyayı kullanıp çocuğunuzla ata biniyormuş gibi yapın.
10. Okul otobüsü: Evdeki çamaşır sepetlerini arka arkaya bağlayıp okul otobüsü haline getirin. Siz şoför olun. Odalar arasındaki yol boyunca çocuğunuzun sınıf arkadaşları olan oyuncakları durup durup alın.
YAĞMURLU GÜNLER
11. Güneşli bir gün resmi çizin: Yağmur içinizi sıkıyorsa, yapılacak en doğru şey güneşli bir gün hayal etmektir.
12. Kurabiye: Çocuğunuza mutfakta bir şeyler öğretmek için en doğru zaman. Kurabiyeler piştiğinde güzel bir çizgi film de izlersiniz.
13. Macera dolu bir ev: Koltukları yüksek kayalıklar, çarşafların altını uzun tüneller, masanın altını büyük mağaralar olarak hayal edip, çocuğunuzla bir Indiana Jones macerası yaşamak için yağmurlu bir günden iyisi olamaz.
14. Kutu oyunları oynayın: Kaymaca Tırmanmaca, Hatırla Bakalım, Dedektif gibi kutu oyunları oynayabilirsiniz.
15. Cimnastik yapın: Salondaki eşyaları biraz aralayıp çocuğunuzla cimnastiğe başlayın.
SANATSAL PROJELER
16. Parmak boyası: Çilekli, çikolatalı, muzlu... Bu eğlenceli aktivite için önce mutfakta pudingleri hazırlayın. Hazırlanan pudingleri parmak boyası olarak kullanın. Kalanları da afiyetle yiyin.
17. Tişört boyama: Çocuklar için üretilen kumaş boyalarından alıp kendi tişörtlerinizi boyayın.
18. Kolaj: Fotoğraflar, kumaş parçaları, farklı düğmeler ve aklınıza gelebilecek ilginç objeleri toplayıp bir kolaj yapın.
19. Boya fışkırtmaca: Bunun için ortalığı biraz güvenli hale getirmeniz gerekecek. Çünkü boyaları fırça yardımıyla fışkırtarak resim yapmanızı önereceğiz. Bakarsınız bu sayede çocuğunuzun içindeki Jackson Pollock’ı ortaya çıkarırsınız.
20. Takı tasarlama: Dikiş kutuları belki birgün işe yarar diye biriktirilen bir sürü artık malzemeyle dolu olur genellikle. İşte size bunları işe yarar hale getirmek için bir fırsat.
TOP OYUNLARI
21. Bowling: Kırılmaya dayanıklı küçük soda şişeleri ve plastik bir top ile kendi bowling salonunuzu yaratabilirsiniz.
22. Bacakların arasından geçirme: Birkaç kişi ayakta, bacakları iki yana açık olarak, arka arkaya dursun. Çocuğunuz topu bacakların arasından geçirmeye çalışsın.
23. Hula hopla basket: Çocuğunuz küçük topları sizin tuttuğunuz hula hopun içinden geçirmeye çalışsın. Her atışta çocuğunuzla aranızdaki mesafeyi biraz daha açın, eğlence daha da artsın.
24. Top yakalamaca: Bu oyun için özel oyuncağınız yoksa iki adet saplı tel süzgecini de kullanabilirsiniz. Amaç karşı tarafın attığı topu, yine süzgeç ya da benzeri bir araçla yakalamaya çalışmak.
25. Topla birlikte yuvarlanmaca: İşte size çocuğunuzu güldürmek için bir öneri. Önce topu yuvarlayın, hemen arkasından kendiniz yuvarlanmaya başlayın.
EĞLENCELİ 5 DAKİKA
26. Fırçala, fırçala, fırçala: Küçük, plastik bir kabı sabunlu suyla doldurun. Çocuğunuzun eskimiş diş fırçalarını kullanarak kirlenmiş plastik oyuncakları beraber temizleyin. Size külfet gibi görünebilir, ama çocuğunuzun büyük keyif aldığını göreceksiniz.
27. Telefonculuk: Eski bir yöntemi uygulayın. İki tane boş kibrit kutusu alın. 4-5 metrelik bir ipin iki ucuna bu kibrit kutularını bağlayın. Çocuğunuzla farklı odalardan kibrit kutuları yardımıyla telefon görüşmesi yapın.
28. Mıknatısla sihir: Yemek masasının üzerini boşaltın. Üzerine metal eşyalar koyun ve çocuğunuza mıknatısın neler yapabildiğini gösterin.
29. Tiyatro oyunu: Bunun için varsa parmak kuklalar kullanabilir, yoksa parmaklarınıza suratlar çizebilirsiniz.
30. Baloncuk yakalamaca: Köpük baloncuk yapma aleti ile siz balon yapın, çocuğunuz yakalamaya çalışsın.
YOLCULUK
31. Teneke kutu ve mıknatıslı harfler: Buzdolabı için kullanılan mıknatıslı harf ve rakamları yolculukta da kullanabilirsiniz. Teneke kurabiye kutusu hem harfleri yapıştırabileceğiniz, hem de kolay taşıyabileceğiniz bir araç olması dolayısıyla ideal olacaktır.
32. Ben kimim oyunu: Aklınızdan bir kişi adı ya da bir hayvan ismi tutun. Çocuğunuz size bununla ilgili sorular sorsun. Örneğin: "Tüylerin var mı?" ya da "Erkek mi, kadın mı?" gibi.
33. Şarkı: Sevdiğiniz şarkıları bir CD’de toplayın, seyahatiniz esnasında birlikte yüksek sesle söyleyerek eğlenin.
34. Belgesel: Çocuğunuza bir kamera verip, seyahatinizden bir belgesel yapma görevi verin. Ortaya, hayat boyu saklamak isteyeceğiniz bir çalışma çıkacağını garanti ediyoruz.
35. Bilmece: Çocuklar bilmecelere bayılır. Bu nedenle yolculuğa çıkmadan önce yanınıza mutlaka bir bilmece kitabı alın.
OYUNCAKLAR
36. Onu hareket etmeye teşvik edecek oyuncaklar.
37. El ve koordinasyonunu geliştirecek oyuncaklar.
38. Sarılıp uyuyabileceği oyuncaklar.
39. Hayal gücünü geliştirmeye yardımcı oyuncaklar.
40. Denge yeteneğini geliştirmeye yardımcı oyuncaklar.
MÜZİK ALBÜMLERİ
41. Uykuya dalmasını kolaylaştıracak albümler.
42. Klasik müzik ustalarını tanıyabileceği albümler.
43. Hareketli, dans edebileceği parçalar içeren, eğlenceli albümler.
44. Geleneksel Türk müziğini tanıyabileceği albümler.
45. Çocuk şarkılarını öğrenebileceği albümler.
Yazının Devamını Oku 9 Ağustos 2008
Geçen gün bana bir çanta gönderdiler. İçinde bir not vardı: Bu çantaları yapan Gökçe Yedidal’dan gelmişti: Plastik poşet kullanımını azaltmak amacıyla yapıyordu bu bez torbaları. Konu daha çok Banu Tuna’nın alanına girse de, artık aktivist çocuklar yetiştirmek durumunda olan aktivist anneler olmamız gerektiğine inandığımdan, sizinle paylaşmak istedim. Aynı tip bez torbaları pek çok yer yapmaya başladı. Ve biz bunlardan edinmek, bunları kullanmak durumundayız. www.Gojeko.com’dan modellere, renklere bakabilirsiniz. Önemli olmalarının yanı sıra, gerçekten çok da güzeller. Sipariş için internet sitesinden yol alabilirsiniz. Üç gün içinde ürününüz elinizde oluyor. Fiyatlar da 15-25 lira arasında değişiyor.
Bu çantalar tabii ki defalarca kullanılmak için üretildi. Gojeko’yu renkli ve neşeli bir şekilde çevremizi korumak, plastik poşet yerine kumaş ve hatta organik kumaş çantalar kullanmak isteyenler kullanabilirler. Amaç ülkemizi temizlemeye başlamak, denizlerde yüzen, ağaçlara takılan, yeşili pisleten, hayvanların ve balıkların boğulmasına sebep olan plastik poşetleri azaltmak. Bu aslında sadece bir alışkanlık değişikliği.
Ben kullanmaya başladım. Hatta sabah çıkarken ufaltıp koca çantama atıyorum. Gün içinde lazım olunca çıkarıp, aldıklarımı onun içine tıkıyorum. Sinan başta ne yaptığımı anlamadı ama ona hemen anlattım.
Çünkü son zamanlarda artık çocuklar çevre aktivisti olmaya başladı. Yani küresel ısınmaya karşı tutum alan, bunun için projeler üreten ve uygulayan bireyler olarak yetişiyorlar. Bunları okul ödevi gibi değil, bir yaşam biçmi, bir amaç olarak kabul ediyorlar. Evet, biz bir şeylere başladık. Daha da devam edeceğiz. Ama sizlerin de artık harekete geçmesi önemli.
TATİLE HAZIRLIK
Zaman ilerleyince, çocuklar büyüdükçe işler değişiyor. Eskiden, Sinan bebekken, yaz tatili benim için bir hücre cezası demekti. Yazın kar yağabilir, kışın sıcaklık 35 dereceye çıkabilirmiş gibi bütün eşyaları hazırlamak, toparlamak... Onları üç-beş çantaya sığdırmak, aradığını kolayca bulabileceğin şekilde yerleştirmek... Hiç kolay değildi. Her kıyafet parçasının üçer yedeği olmadan, her duruma karşı ilaç alınmadan imkanı yok yan sokağa bile geçemezdik. Her türlü "Ya... olursa" durumuna karşı cevaplar valizlerde hazır olmalıydı.
Şimdi benimki artık 8 yaşında ya, bu on günlük kaçamağı kendime ayırmaya karar verdim. Bana kalırsa yaz tatili dediğin şey, en fazla üç gün sürmeli. Birkaç kere de tekrarlanabilir yaz boyunca. Ne var ki artık şahsi kararlar için çok geç olduğundan, on gün Akçay’a dinlenmeye gitmek, ailemiz için önemli. Ben de bu sefere kendimi hazırladım, oğlanı değil. Onun için bir güneş kremi, 3 şort - mayo (ki akşam şort olarak da kullanılabilir) 2 atlet, iki tişört aldım. Bir parmak arası terlik, yedeği yok! Denize falan düşer de çıkaramazsak sokaktan alırız bir tane daha ne de olsa. Ve ben... Gittim kendime bir mp3 çalar aldım. En geniş hafızalısından... İçine yıllardır biriktirdiğim, hayatımın soundtrack’i dediğim, her an dinlemeyi canımın çekebileceği 700 parçayı terler atarak yükledim. Üstelik, canımın nerede ne dinlemek isteyeceği belli olmaz, bu duruma hazırlıklı olmak için de gittim şarj edilebilen hoparlör aldım.
Bitmedi...
En sevdiğim kitapçım Patika’ya gittim. Her psikolojiye uygun, üçbeş de kitap aldım. Biri tabii ki ünlü yazarların özel hayatını anlatan "Yazınsal Yaşamlar" idi. Öbürlerini boşverelim!
Evet, kitap ve müzikle tatilime hazırım artık.
Oğlan babasıyla denizde...
Ben uzanmışım kumsala...
Yazının Devamını Oku 2 Ağustos 2008
Geçenlerde gazetelerde bir haber vardı. Seyretmekten, dinlemekten büyük zevk aldığımız tecrübeli ve dediğine inandığımız oyunculardan biri olan Sean Connery ile ilgili bir haberdi bu. 78 yaşındaki oyuncu, 85 milyon poundluk mirasından oğlunu mahrum etti. Ona bir kuruş bile koklatmayacağını resmi olarak açıkladı. Oyuncu, böyle bir karar almasını ahlaki değerlere bağladı. Çünkü kendisi de çok yoksul olduğunu belirten Connery, kendisi gibi oyuncu olan oğlunun da zorluklar çekerek hayatın gerçekleriyle yüzleşmesini istediği için bu kararı vermiş.
Kesinlikle beğenmedim bu kararı ve onaylamadım. Bunu kendisine de ilettim. Yok, bu şaka tabi!
Çocuklarımızı adam olmak üzere yetiştirmeye çalışıyoruz takdir edersiniz ki. Niyetimiz, her birinin adam gibi olması. İyi kalpli, dürüst; çalışkan, vatansever, insansever. Kimse çocuğunun terörist ya da seri katil olabileceğini hayal dahi edemez. Ne var ki onları da bizim gibi anneler doğuruyor.
Neyse, bu tip aşırılıkları bir yana bırakırsak (ki gerçekten istisnai durumlar bunlar. O yüzden de kenarda kalsınlar gerçekten) biz çocuklarımızı iyi yetiştirmek için çalışıyoruz. İşten işe koşturuyoruz. Ben oğlumun istediği bir oyuncağı alamayacaksam niye eşek gibi çalışayım ki! Yani, kendine onuncu çantasını almak için çalışan insanlar da var ve bu onların tercihi. Ama benim önceliğim çocuğum. Dolayısı ile benim param, onun parasıdır. A, o ileride benim paramı istemez, o ayrı! Ama ben, onun geleceğini düşünmek zorundayım.
Gelelim bu karara.
Ben karşı durdum açıkçası. Eşim de katılmadı ona. Çocuk büyütmek zor iş tabii ama bu tip engellemelerin ne kadar işe yarayacağı konusunda biraz şüpheliyim.
Bir kere oğlan oyuncu olmuş. Demek ki, koca adam. Eğer bu yaşına kadar ona bazı değerleri vermediyseniz, bundan sonra ekmeğini keserek bunu yapabileceğinize inanmıyorum. Hem zaten bir nesil kazanır, öbür nesil yer! Sonraki nesil ise para kalmadığı için yine çalışmak zorunda kalır!!!
Eskiden öyleydi tabi. Ama artık para mevhumu o kadar değişti ki, bazı paralar nesilleri idare edebilir. Ee bu durumda da niye çocukları kasasınız ki! Eğer çocuk düzgün biriyse, parayı daha da arttırır zaten. Ya da en azından iyi kullanılmasını sağlar. Yardım, dernek işlerini becerir.
Adam olmak demek çok para kazanmak demek değil. Var olan parayı düzgün kullanmak bile bir meziyet bence. Ama adam olmak için çok paraya ihtiyaç yok. Öncelikle çocuklarımıza sevgi ve güveni öğretmeliyiz. Bunu ilk 6 sene içinde onlara verebiliriz. Biz çalışmalıyız ki çalışan anne babaları örnek alsınlar. Biz düzgün olmalıyız, çünkü onların önündeki örnekler biziz.
Tabii "hamur" da önemli. Ama ona bir şey yapamayız. Biz yapabileceklerimiz üzerinde yoğunlaşmalıyız. Çocuklarımız için üşenmemeli, tembellik etmemeliyiz. Onlar istiyorsa kalkıp top oynamalıyız. Mutfağa girip, istedikleri yemeği pişirmeliyiz. Evet her istediklerini değil ama çok istediklerini almalıyız. Cep telefonu gibi taleplerden bahsetmiyorum. Çocukça şeyler, kastettiğim.
İKİ KİTAPSize iki kitap önereyim. Birincisi Kaknüs Yayınlarından çıkan, Montessori Vakfı Başkanı Tim Seldin’in yazdığı Harika Çocuk Nasıl Yetiştirilir adlı kitap. Bu kitap çocukların eğitiminde en kritik zaman dilimi olan 0-6 yaş döneminde Montessori felsefesini evinizde ve günlük yaşamınızda nasıl hayata geçireceğinizi açık ve net bir dille anlatıyor. Mesela, bebek ve çocuk dostu bir ev dekorasyonu nasıl oluşturulur; görme, işitme, koklama, tatma ve dokunma duyularını geliştirecek faaliyetler nelerdir; 2-3 yaşından itibaren çocuklarınızı tuvalet alışkanlığı, kıyafet giyip çıkarma ve yemek yeme gibi öz bakımlarını kendi başlarına yapmaya nasıl teşvik edersiniz; çocuğa küçük yaştan itibaren büyüklere saygılı, küçüklere şefkatli ve yardımsever bir biçimde davranmayı nasıl öğretirsiniz; gibi soruların cevapları yer alıyor.
İkinci kitap ise İnkılap’tan çıkan Çetin Özbey’in yazdığı, Çocuk Eğitiminde Yapılan Hatalar. Hamilelikte başlayan hatalar zincirini okulunca biraz siniriniz bozulmuyor değil ama herkes hata yapabiliyor nihayetinde. Önemli olan bunları mümkün olduğunca aza indirmek. Veya hata zannetmediklerimizin hata olduğunu anlayıp düzeltmek.
Hadi bakalım, bu yaz biraz daha okuyalım.
Sünnet, küçük erkeklerin korkusuz rüyası olmalı
Yaz ayları sünnetlerin arttığı bir dönem. Küçük erkeklerin bu korkulu rüyasını sorunsuz hale getirmek için hem fiziksel hem de psikolojik bir takım detaylara dikkat etmek gerekiyor. İşte Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi Çocuk Cerrahisi Bölümü uzmanı Operatör Dr. Egemen Eroğlu’nun verdiği bilgiler ışığında sünnet olayı.
HANGİ YAŞLARDA YAPILMALI?Çocukların ruhsal ve cinsel yönden sağlıklı gelişimleri için en uygun sünnet zamanı yeni doğan dönemi. Bu dönem dışında sünnetin yapılabilmesi için uygun yaş aralığı ise 1,5-3 yaşları ya da 6 yaş sonrası. Çünkü sünnet yanlışları çocuğun ileriki hayatında cinsel yaşamı ve kişiliğinin gelişiminde travma etkisi yaratabilir. 3-6 yaş arasındaki erkek çocukların psikolojik gelişim sürecinde ve babayla yarış döneminde olduğu için bu dönemde yapılan sünnet, çocuğun geleceği için risk taşıyabiliyor.
ÖN MUAYENE ŞART
Operasyondan önce mutlaka ön muayeneye gitmek gerekiyor. Doktor bu aşamada hem çocuğun sünnet olmasını engelleyecek bir problem olup olmadığını kontrol ediliyor, hem de çocuğa sünnet günü ve sonrasında neler yaşayacağını aşama aşama anlatıyor. Daha sonra anestezi muayenesi için ameliyathaneye gönderiyor. Anestezist ile tanışması, gideceği yeri görmesi sağlanıyor.
Sünnetlerin genel anestezi altında yapılması gerekiyor. Sünnet günü, çocuk hastaneye yarım saat önce ve aç olarak geliyor. Onu rahatlatacak bir ilaç veriliyor, böylece çocuk sünnet stresinden uzaklaşıyor. Bu ilacın kısa hafıza kaybı özelliği sayesinde sünnetten sonra da korkularını hatırlamıyor.
Sünnetten önce penis sinirleri uyuşturulduğundan, işlem sırası ve sonrasında 12-14 saat ağrısı olmuyor. Sünnet sonrasında üç gün süreyle penisin iç çamaşır ya da alt bezine yapışmasını önlemek için verilen kremi sürmek yeterli. Hiçbir hareket kısıtlaması yok.
LAZERLE YAPILAN SÜNNETLazerle sünnet pratikte yaygın değil. Halk arasında "lazer" diye bilinen ise elektrik ile çalışan bir alet ve tıptaki lazerden farklı. "Koter" diye adlandırılan bu cihaz daha çok kanamanın kontrol edilmesi amacıyla ameliyatlarda kullanılıyor. Sünnet sırasında da aynı işlevi görüyor. İşin ehli olmayan kişilerce, özellikle gomco clamp denilen tekniğin uygulanması nekroz, yanık gibi çok ciddi komplikasyonlara neden olabilir.
TOPLU SÜNNETLER RİSKLİSünnet basit bir işlem gibi görünse de uzman ellerde cerrahi işlem kurallarına göre yapılması büyük önem taşıyor. Sünneti yapacak kişinin uzman olması, penisin anatomi ve fizyolojisini iyi bilmesi gerekiyor. Özen gösterilmemesi önemli komplikasyonlara yol açabiliyor. Bu komplikasyonların başında kanama, enfeksiyon, idrar yolları ve penise kalıcı hasarların verilmesi ve hatalı sünnetler geliyor. Sterilizasyonun tam uygulanmaması, aynı aletlerin kullanılması, cerrahi teknik konusunda yeterli bilgiye sahip olunmaması ve özellikle toplu sünnetler bu komplikasyonların görülme oranını artırıyor.
Yazının Devamını Oku 26 Temmuz 2008
Hayır, bu sefer ben kaçmadım. Ben evimde oturdum. Baba ve oğul kaçtılar. Yazlığa gittiler. Ben dergi teslim tarihi olduğu için gidemedim onlarla. Ama bir yandan da onları saldığım için mutluydum. Çünkü baba oğulun yeterince görüşmediklerine inanıyordum nedense. Bir de ben olduğum zaman gerçekten çok farklı oluyor. Bütün çocuklar, yanlarında anneleri olunca bütün kaprislerini onlara kusuyorlar da; anneler ortadan kaybolunca birer prens haline geliyorlar.
Baba oğul yanlarına 3 arkadaşlarını da aldılar. Babanın üç bekar erkek arkadaşı ve birinin 12 yaşındaki kızı. Hep beraber gittiler.
Bu durumda bahsedeceğimiz iki konu var. Birincisi "yalnız ben". İkincisi onlar...
Ben, yapılacaklar listesi hazırladım: Evde bağıra bağıra şarkı söylemek. Sabah uyanır uyanmaz müzik açmak. Mutfağı sadece su içmek için kullanmak. Yeni kitap ve film alışverişi yaparak onlarla ilgilenmek. Mamma Mia’yı seyretmek. Uzanmak, yayılmak... Her gece çıkmak! Görmediğim en azından 10 arkadaşımı görmek, gece ya da gündüz hiç fark etmez.
Evet, bazılarını yapabildim. Müzik, şarkı, kitap ve mutfak kısmını becerdim, sinemaya da gittim. Ama her gece çıkamadım tabii. Ya da onlarca arkadaşımı göremedim tabii. O kadar yorgunmuşum ki, genellikle evde kitap ve filmle zamanımı geçirdim.
Onları özledim. Ama dinlendim de. Bazı arkadaşlarım biraz gergin olduğumu düşündü ama bilemem. 4 gece yemek pişirme derdi olmaması, "Sinaaan hadi yat artık" diye bağırmamak fena değildi ama dördüncü gece artık biraz ağır geldi. Sanırım bu kadarmış bu ayrılığın süresi...
Bu arada gelelim öbür cepheye. Beraber gittikleri arkadaşımız Serdar telefonda bana inanılmaz şeyler söyledi: "Oğlun bir paşa!!! Ne desek ikiletmeden yapıyor!!! Ye diyoruz, yiyor, yat diyoruz yatıyor. Hadi artık çık denizden diyorum, hemen sözümü dinliyor. Hiç aksilik yaratmıyor..."
Ne... Ne dediniz siz...
Kimden bahsediyorsunuz?
Yolda çocuklar karışmadı değil mi? Benim Sinan mı bu? Kendisine seslendiğimi duyması ve bana cevap vermesi için en azından üç kere adını söylemem gereken Sinan. Yatması ya da sudan çıkması için en az yarım saat dil döktüğüm Sinan. "Şunu şöyle yapma" dediğimde, küçük bir ergen edasıyla "Ama da, nasıl yapıcam da, o başka türlü olmazmış da, öyleymiş de böyleymiş de" diye bana bas bas bağıran Sinan...
Çocuk aynı da... Tavırlar böyle...
Bu durumda ben nasıl inandırabilirim insanları bu çocuk bana bambaşka davranıyor diye. Beni böğürtmeden bir şey yapmıyor ki. O yüzden kavga edip duruyoruz. Ama o hızla da barışıyoruz.
Bir öneri
Yaz günlerinde çocuklarınızı oyalayacak bir şeyler arıyorsanız size bir önerim olacak. Hatta kışın bile bunu devam ettirebilirsiniz. Dancentrum Dans Platformu. 7-14 yaş grubuna yönelik kişisel gelişimlerini destekleyici dans içerikli atölye ve eğitim programları uyguluyorlar. İlki 21 Temmuz - 22 Ağustos 2008 arasında. Dr. Fulya Sarı’nın danışmanlığında oluşturulan program, farklı dans kategorilerinin harmanlanması ile çocukların beden ve zihinlerini tanıma, öncelik belirleme, odaklanabilme ve yaratıcılık alanlarındaki becerilerini arttırmayı hedefliyor. 5 hafta sürecek 50 saatlik eğitim kapsamında çocuklar, jazz dans, tap dans, dans sporu, poi (ışık dansı) ve yaratıcı dans kategorilerinde dans eğitmenleri eşliğinde dans edecek ve her atölye sonunda uygulamalarla kazanımlarını kendi kişisel gelişim süreçlerine ne ölçüde yansıdığını ölçecekler. Bilgi için: www.dancentrum.com
Anneler, bırakın çocuklarınız rahat rahat dondurma yesin
Memorial Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Diyetisyen Yeşim Çelik ve Beslenme - Diyet Uzmanı Bengül Akgün dondurmadan korkmamak, hatta bu yararlı besini yemeleri için çocukları teşvik etmek gerektiğini söylüyor. Kış aylarında da çocuklarımıza dondurma vermemizin hiçbir sakıncası olmadığına dikkat çekiyorlar: "Çünkü dondurma boğazı hasta etmez. İçerdiği besin değerleri nedeniyle kışın da çocuklara epey destek verir. Hatta enerjisi diğer ara öğünlerde yenen yiyeceklere nazaran düşük olduğundan çocukların kilo almadan keyifli bir şeyler yemeleri için bile önerilir."
AVRUPALILAR 17 KİLO TÜRKLER 1 KİLO TÜKETİYOR
Dondurmayı ilk olarak 3000 yıl kadar önce Çinliler üretmiş. 1777 yılında ABD«ye sıçrayan dondurma 19. yüzyılın ortalarına kadar sadece evlerde yapılıp, yenirmiş. Modern dondurmacılığın temelleri 1851’de Jacob Fussell«in Baltimore«da kurmuş olduğu ticari dondurma tesisiyle atılmış. Bu tarihten sonra dondurma sektörü hızla büyümüş. 20. yüzyılın ikinci yarısı "Dondurma Çağı" olarak adlandırılmış. İkinci Dünya Savaşı«ndan sonra günde yaklaşık yüz ton dondurma işleyebilecek kapasitede dev tesisler çıkmış ortaya. Bizde dondurmanın bir sektöre dönüşmesi son 25 yıla dayanıyor. Yapılan istatistikler, Türkiye«de dondurma tüketiminin hala çok düşük olduğunu gösteriyor. Yıllık dondurma tüketimi, Avrupa«da yaklaşık olarak 17 litre iken, Türkiye«de bu rakam 1 litreyle sınırlı.
HEM SEVİYORLAR HEM YARARLI
Hakikaten dondurma sevmeyen çocuk yok. Onlar için yararlı olup da sevdikleri nadir şeylerden biri dondurma. İçeriğinde süt ve süt ürünlerinin yanı sıra şeker, glikoz şurubu gibi tatlılık verici maddeler, bitkisel yağ ve/veya süt yağı, çeşidine göre çikolata, kakao, meyve, fındık/fıstık, karamel gibi besinler, salep, kıvam verici, doğal ve doğala özdeş aromalar bulunuyor. Yüksek miktarda süt içermesinden dolayı besin değerleri açısından zengin. Dondurmada protein, karbonhidrat ve yağın yanı sıra A, B, C, D ve E grubu vitaminler, kalsiyum, fosfor, magnezyum, sodyum, potasyum, demir ve çinko gibi mineraller de bulunuyor. Bunlar yeterli ve dengeli bir beslenme alışkanlığını destekliyor.
A vitamini: Görme ve kemik sağlığı için önemli. Büyüme için gerekli, bağışıklığı artıran ve cilt sağlığının devamlılığını sağlayan bir vitamin.
B grubu vitaminler: Büyüme, gelişme, sinir sisteminin sağlığı ve bağışıklık sisteminin devamlılığı için gereksinim duyulan vitaminler.
E vitamini: Antioksidan özelliğiyle kanser ve kalp-damar hastalıklarına karşı koruyucu. Aynı zamanda kansızlığı engeller.
C vitamini: Antioksidan özelliğiyle kansere karşı koruyucu. Enfeksiyonlara karşı direnç sağlar ve demir emilimini artırarak kansızlığa karşı korur.
Kalsiyum: Kemik ve dişlerin gelişimi ve sağlığının korunması için gerekli. Kanın pıhtılaşmasında ve kalp atımının denetiminde rol oynar. Kas fonksiyonu ve sinir iletimi için önemli.
ALIRKEN DİKKAT
Sağlık ve hijyen kurallarına uygun hazırlanmış olmalı.
Özellikle yapıldığı süt pastörize olmalı ve hazırlanırken mikroorganizmalara bulaşması önlenmeli.
İzinsiz üretilen veya son kullanma tarihi geçmiş ürünler asla satın alınmamalı.
İçinde bulundukları soğutucuların yeterli soğuklukta çalışıyor olmasına dikkat edilmeli.
Çocuklar ağır olmayan, süt içeren dondurmalara yönelmeli.
YERKEN DİKKAT
Dondurma boğazınızı şişirmez, ancak boğazının iltihaplıysa dondurma yemekten kaçının.
Aç karnına tüketildiğinde iştah kapanmasına neden olabileceği için tokken tüketilmeli.
Midede kramp oluşturmaması için yavaş yenmeli. Aniden yutmak mide kramplarına ve kasılmalara neden olur.
Yazının Devamını Oku 19 Temmuz 2008
Yaz aylarında ailecek tatile gitmeyi planlayanlar için tecrübeli anne ve babalara sorduk, en çok tercih edilen yerleri tespit ettik. İşte çocuklarla gidilebilecek adresler... Organik gıdalar
Ela Quality’de fark,girişte resepsiyondan başlıyor. Sadece çocuklara özel bir resepsiyon var. Çocukların kayıtları daha o noktada Everland Q adını verilen çocuk kulübünde yapılıyor. Odalarda, kendi bornozları, özel şekilli sabun ve şampuanları, minibarda kendileri için özel çizgi karakterli mısır gevrekleri ve sütleri, lavaboya kolay erişebilmeleri için basamakları, havlu terlikleri, hatta ayıcıklarını evlerinde unutan çocuklar için Teddy Q bile hediye olarak yer alıyor.
Mini club 9.00-24.00 arası açık. Kendi restoranı var ve organik gıdalar veriliyor. Çocuk anne ya da baba olmadan dışarı çıkamıyor. Anne ve babalara birer çağrı cihazı verilerek gereğinde iletişim kuruluyor. Ya da aileler isterse, kameralar aracılığı ile çeşitli mekanlardaki ya da odalarındaki televizyonlar aracılığı ile çocuklarını izleyebiliyor. Binanın tabanı antibakteriyel malzemelerle kaplanmış. Çocukların yemeklerden önce ve sonra, oyunlardan önce ve sonra temizlenmesi sağlanıyor. Tel: (242) 710 22 00
Sirk okulu
Bu işte ilklerden ve en iyilerden biri olan Club Med’i atlamak olmaz. Kemer’de bulunan Club Med Palmiye tatil köyü yaşa göre Mini Club seçenekleri sunuyor. Özellikle oldukça eğlenceli olan sirk okulu ve çocuklar için katamaran eğitimiyle dikkat çekiyor. 0-23 ay bebekler için Club Med Baby Welcome servisi var. Bebek bakımına değin tüm malzeme ve bebeklere uygun yiyecek bulabilirsiniz. 4-23 aylık bebeklerinizi, uzman G.O. ekiplerinin her türlü ihtiyaçlarıyla ilgileneceği Baby Club Med’e teslim edebilirsiniz. Dadılık servisi de sağlanıyor. 2-3 yaş çocuklar için Petit Club hizmeti veriliyor. Mini Club ise, 4-11 yaş çocuklar için. 9:00-21:00 arasında açık. Çocuklarınız deniz ve güneşin tadını çıkarırken, dünyanın dört bir yanından gelen diğer çocuklar ile kaynaşıp farklı kültürleri tanıyor. Tel: (212) 233 11 82
Kendi krallıkları var
Sungate Port Royal, bünyesindeki 20 bin m2’lik dev oyun ve eğlence alanı ile her yaş grubunu Çocuk Krallığı’nda ağırlıyor. Ormanlık alanda kurulan Sungate Kids Kingdom’da çocuklar uzman pedagogların ve eğitmenlerin rehberliğinde eğlenerek tatilin keyfini çıkartıyorlar. Çocukları, yaş gruplarına göre binbir çeşit oyun, dev oyun labirenti, çılgın bir nehir, 3 kaydıraklı çocuk aquaparkı, dalga havuzu, outdoor oyuncaklar, sinema, birbirinden eğlenceli havuzlar ve eşsiz bir doğa bekliyor. En sevdikleri yiyeceklerle donatılmış Kids Burger’in yanı sıra dondurma köşesi de var. Akşam yemeğinde kendi yaşıtlarıyla, özel bir restoran tercih eden küçükler, yemekten sonra Mini Disco’ya katılabiliyor. 9.00-22:30 arasında durmaksızın animasyon var. Bebek oyun odası, güneşli ve gölgeli 2 bebek havuzu da hassas bebekler için. Kids Kingdom Sport Center’da sportif heyecanlar yaşayabiliyorlar.
Deniz uçağıyla transfer
Club Resort Select Maris, Marmaris’den çıkıp Datça’ya giden Hisarönü bölgesinde. Kocaman bir koyun ortasında. Karşınızda irili ufaklı kara parçalarıyla sanki doğal, dev bir havuzun içindesiniz. Beş ayrı plajı var. Tahta iskele, kumsal, koyun dışında hafif dalgalı deniz... Sık sık kalkan minik sürat teknesiyle sizi daha kendi halinde ve sessiz olan küçük plaja atabiliyorlar. Burada su sporları konusunda aklınıza gelebilecek her şey var. Çocuk kulübü de var tabii. Havaalanından arabayla 2 saatte ulaşılıyor. Ama isterseniz, deniz uçağı hizmeti de var ve havaalanından bu vasıta ile transferinizi gerçekleştirebiliyorsunuz. Sekiz kişilik uçağın fiyatı içindeki kişi sayısına göre değişiyor. Belli bir yaşa kadar çocuklardan para alınmıyor. www.selectmaris.com
Bebeklilere özel hizmet
Divan Marmaris Mares, bebekleri ile seyahate çıkmaktan endişe eden ailelere, her şeyin en ince ayrıntısına kadar düşünüldüğü bir bebek tatil cenneti sunuyor. "Sadece bebeğinizi alın gelin, kalan her şeyi biz sizin için düşündük" temasıyla yaratılan BebekMares programında, mutfaklı aile villaları, bebekli ailelere gerekli olabilecek her türlü malzemeyi sunuyor. Ek güvenlik için pencere ve kapılarda sineklik, küvette spiral duş ve teras merdivenlerinde çit kapı var. Ayrıca su ısıtıcısı, el blenderi, cezve, priz kilidi, termometre, puset, mama sandalyesi, bebek karyolası, bebek çarşafı-yorganı-nevresimi, havlusu, bornozu, banyo küveti, şampuanı, bebek sabunu ve duş taburesi, mini barda sade, çikolatalı, muzlu, çilekli süt ve ıslak mendil bulunduruyor.
Tesiste çocuk parkı, çocuk kulübü, kaydıraklı yüzme havuzu, dadılık hizmeti var. Havaalanı transferlerinde bebek araba koltuğu kullanılıyor. Tel: (252) 455 22 00
Kocaman su parkı
İzmir’de bulunan Aqua Fantasy, çocuklarınızla birlikte huzur içerisinde dinlenerek ve eğlenerek bir tatil hayal ediyorsanız cennet. Çünkü kocaman bir su parkı, oyun alanı var. Mini Club’ta konusunda uzman gözetmenler ve animatörler, çocuklarınız için eğlence programları hazırlıyor. Açık ve kapalı oyun alanları, çocuk parkı, hobi odası, öğlen uykusu için uyuma bölümleri, özel yüzme havuzları ve oyuncak odaları var. Çocuk mönülü akşam yemeği sonrasında, amfi tiyatroda animatörler eşliğinde mini disco’ya katılabilirler. Bilardo, dart, Play Station alanları da var. Tel: (232) 893 11 11
17 hektarlık çocuk cenneti
Club Ali Bey Manavgat, su parkı, havuzu, denizi, mini kulübü, profesyonelce hazırlanmış çocuk aktivite programları, 62 tenis kortu, diğer spor aktiviteleri, fitness, sağlık ve güzellik programları, dans şovları ve müzikalleri ile beklentileri açıkta bırakmayacak yerlerden. 17 hektarlık alan üzerine kurulu çocuk cenneti, su kaydırakları, eğlence havuzları, çocuk havuzları, bebek kum havuzları ve oyun alanları sunuyor. Ayrıca Disney Tenis Dünyası, mini club, atari oyunları, çocuk mönüsü, çocuk diskosu ve çocuk animasyonu var. Gün batımı ile birlikte animatörler, dünyaca ünlü müzikal, dans ve komedi şovlarını sahneliyor. Restoranlarda Türk, Çin, İtalyan ve uluslararası yemekler var. www.club-alibey.com
Yabancı dil bilen dadılar
Hillside Beach Club, çocuklar için bir cennet. Anne ve babalar için de öyle... Bir kere konumu müthiş. Güzel bir koyun ortasında bulunan kulüpte deniz ve havuz seçenekleri var. Çok büyük ve abartılı olmasa da her şeyin kıvamı mükemmel. Küçük evleri ve minyatür köprüleriyle çocukları cezbeden Kid Side’da eğlence sonsuz. Mini Club, Junior Club ve Teenager Club olarak 3 farklı yaş grubundan oluşuyor. Her grup için ayrı perküsyon, hip-hop, karaoke, DJ’lik dersleri, su jimnastiği, havuz oyunları, tiyatro ve tennis dersleri var. Otelin içinde sadece çocuklara özel, minicik bir köy gibi... Çok sayıda ve farklı tipte kaydırakları, salıncakları, uyuma köşesi, iki ısıtılmış yüzme havuzu, oyuncakları, küçük evleri, minyatür köprüleri, profesyonel eğitmenleriyle, çocuklara ait bir dünya. Gerektiği zaman dadı hizmeti de alabiliyorsunuz. Üstelik bakıcılar farklı lisanlar biliyor. Açık büfe çok başarılı. Alakart lokantası İstanbul’daki en şık lokantayı aratmayacak türden. İki SPA salonu var. Akşamları yapılan animasyon gösterileri çok güzel. Özellikle Madonna şovu görülmeye değer. Bir öneri: Tekne ile yan koydaki lokantaya bir akşam yemeği turu ayarlayın. Tel: (252) 614 83 60
Her gün oyun, eğlence
Magic Life’ın Türkiye’de 7 yeri bulunuyor. Bunların hepsi aileyle gitmek için son derece uygun ama bazıları çocuklar için çok daha özel. Belek’de bulunan Magic Life Waterworld Imperial, ilk sıradaki yerlerden biri. Çünkü 20 bin metrekarelik bahçe içine yerleşmiş bu alanda bol bol havuz, kocaman bir sahil ve farklı ebatta ve heyecanda eğlence vaadeden kaydıraklı bölümler var. Çocuklar için Mungo kulüp bulunuyor. Küçük misafirleri her gün oyunlar, sporlar, eğlenceler, Mungo şampiyonası, havuz oyunları, disko, piknikler ve daha fazlası bekliyor. Çok büyük bir yer olmasına rağmen bu sizi rahatsız etmiyor. Her gün farklı bir yere uzanarak keyfini çıkarabiliyorsunuz. Hemen hemen her alanda içecek barları, hatta lokantalar mevcut. Ana salonda çocuklar için ayrı açık büfe bulunuyor. Akşamları yapılan gösteriler arasında Çin akrobasi takımı varsa, sakın kaçırmayın.
Çocuklara özel festival
Fethiye Ölüdeniz kıyısında bulunan LykiaWorld, 22 bin m2’lik alana kurduğu Çocuk Cenneti’nde çocuklara eğlenceli, eğitici ve dinlendirici bir tatil yaşatıyor. Çocuklara özel 3’ü ısıtmalı olmak üzere 8 açık havuz, Mini Club’da 2 ısıtmalı açık yüzme havuzu ve 1 oyun havuzu, 20 su kaydırağı, bebekler için kum havuzu, 6 ay - 2 yaş arası bebeklere özel bakıcılık servisi, çocuk tiyatrosu ve restoranı, yaş gruplarına ayrılmış özel kulüpler, hobi ve sanat atölyesi var. Ayrıca pek çok spor aktivitesi de mevcut. Aktiviteler ve kulüpler farklı yaş gruplarına göre hazırlanıyor ve eğitmenler eşlik ediyor. Her yıl temmuz ayının ilk haftası Çocuk Festivali düzenliyor. Tel: (252) 617 02 00
Yazının Devamını Oku 12 Temmuz 2008
Bu hafta size birtakım haberler ve bilgiler ileteyim diye düşünüyorum. Bizim oğlan iyi zaten, yaz okuluna daha başlamadı. Tembellikten beni çıldırtmak dışında özel bir durumu yok! Japonya kökenli Anne ve Bebek Bakım Ürünleri markası olan Pigeon (İngilizce güvercin demek) artık Türkiye’de satılmaya başlandı.
Annelere ve 0-3 yaş grubu bebeklere özel ürünleri ile Türkiye pazarına iddialı bir giriş yapan markanın ürün gamında, yeni doğum yapan anneler ve bebekleri için biberon, emzik, ıslak mendil, göğüs pedi, likit temizleyicinin yanı sıra burun temizleyici, cımbız, biberon saklama çantası, pamuklu çubuk, diş fırçası, emniyetli tırnak makası ürünleri yer alıyor.
Bu markanın geçmişinde ilginç bir hikaye var: 1957 yılında, ultrason ya da o tip cihazlar olmadığından, markanın kurucusu olan Japon bey, insan ağız yapısına en uygun emziği üretebilmek için yeni doğum yapmış 250 kadından süt emmiş. Yani yutmamış tabi. Ama araştırmanın azmine bakar mısınız? O zaman böyle başlayan araştırmalar, şimdi biberon ağızlarının ya da emziklerin ucuna mikro kamera koymaya kadar gitmiş. Bir de peristaltik emzikleri yapmışlar. Bu emzikler, aynı bir bebeğin dil hareketleri gibi düzenli dalgalanma hareketi yapıyor.
Evet, Sinan’ın emzik ya da biberon deneme yaşı artık geçti. Ama çevremdeki yeni birkaç anne ve anne adayına denemeleri için bu ürünlerden verdim. İsterseniz, siz de deneyebilirsiniz.
BENİMLE OYNAR MISIN
Bir ara Sinan başından kalkmazdı. Hele Gurup Şurup, annelerin bile bayıldığı bir gruptu. TRT’deki nefis çocuk programı "Benimle Oynar Mısın?"dan bahsediyorum. Çok sevilen bu program uzun zamandır yayında yoktu. Ne var ki, geçtiğimiz haftalarda, TRT’nin Ankara’daki Arı stüdyosunda çekimlerine yeniden başladı. Yani, yeni yayın döneminde, 100 yeni bölümü ile çocuklarımız bu dizi için ekran başına geçecek. Bu konuda daha önce yazdığım yazılardan dolayı, programın Genel Yönetmeni Prodüktör Sevgi Kartarı özellikle haberdar etti, ben de size ön bilgi veriyorum.
Drama bölümlerinde anneanne rolünü Nilgün Belgün, onun torunu, Selin adlı üniversite öğrencisini Başak Daşman, baba rolünü Sinan Albayrak, anne rolünü Çağdaş Serter oynuyor. Çocuk rollerini, önceki bölümlerden farklı olarak, sadece 6 yaş ve altı çocuklar canlandıracak. Böylece, program çekimleri boyunca onlar da okul öncesi eğitim alacak. Müthiş kukla orkestrasının dışında, Çıt ve Pıt, Pembe ve Yulaf adlı kuklalar yeni dönemde ilk kez tanışacak çocuklarla. Senaristler bu kez bir balığa da rol yazmış, adı Nino.
99 SAYFADA BOŞANMA
Doğrusunu isterseniz, bebek ve çocuk bakmıyla ilgili kitapları seçerken, tek bir konuda yazılan sayfa sayfa kitapları pek işlevsel bulmam. Düşünsenize, katı mamaya geçiş için 300 sayfalık bir kitap okumaya kalktığınızda kitabı bitirene kadar çocuk zaten katı mamaya geçer! Ama bazı konular biraz daha hassas. O yüzden de biraz detay gerektiriyor. Gönül istemez tabii, ama bazen kaçınılmaz olur. Yani, eşinizle boşanmanız söz konusu olabilir. O zaman meslektaşım Nilüfer Kas’ın sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Mücahit Öztürk’ün cevaplarının yayınlandığı 99 Sayfada Boşanmış Ailelerde Çocuk kitabını size öneririm. Kitap, boşanma kararının çocuklara açıklanmasından, boşanma sonrası yeni ilişkilerin çocuklarla nasıl ve ne zaman tanıştırılması gerektiğine kadar birçok soruya cevap veriyor:
Tuvalet eğitimi
Tuvalet eğitimi bağırsak ve mesane kontrolü gereken sosyal bir beceri. Bu beceriyi çocuğunuza kazandırırken onu tuvaleti kullanmaya zorlamamak ve ona zaman tanımak en önemli nokta. Konuyla ilgili görüşünü aldığımız İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülbin Gökçay, tuvalet eğitimine başlamak için belli bir yaş olmadığını, doğru zamanın çocuğun fiziksel ve zihinsel gelişimine bağlı olduğunu belirtiyor: "1 yaşından küçük çocuklarda bağırsak ve mesane kontrolü zayıftır. 18 ile 24 aylık çocukların çoğunluğu tuvalet eğitimi için hazırdır, fakat bazı çocuklar 30 aydan sonrasına kadar bile hazır olmayabilir. Çocuğunuz duygusal olarak da buna hazır olmalıdır. Çok direnç gösterirse bir süre daha beklemek en iyisi". Tuvalet eğitimindeki en önemli konu, sakin davranmak. Güç mücadelesinden kaçının. Tuvalet eğitimi yaşındaki çocuklar kendi bireyselliklerinin farkına varır ve kendi sınırlarını sınamak için çeşitli yollar denerler. Bazı çocuklar bunu bağırsak hareketlerini tutarak gerçekleştirir. Parents Dergisi, temmuz sayısında anlayış ve sabır gerektiren bu süreçte dikkat etmeniz gereken noktaları ve size yardımcı olacak bilgileri, uzman görüşleriyle derledi.
DOĞRU ZAMAN NASIL BELİRLENİR
Çocukların tuvalet eğitimine olumlu yanıt vermesi için doğru zamanlama büyük önem taşıyor. Peki doğru zamanın geldiğini nasıl anlayacaksınız? İşte ipuçları:
á Gündüz iki saatten uzun süre kuru kalabiliyorsa veya gündüz uykularından kuru kalkıyorsa.
á Bağırsak hareketleri düzenliyse ve önceden tahmin edilebiliyorsa.
á Yüz mimikleri, duruşu veya kelimelerle tuvaletinin geldiğini gösteriyorsa.
á Basit emirleri yerine getirebiliyorsa, iki kelime içeren tümceler kullanıyorsa.
á Büyüklerin yaptığı işleri taklit ediyorsa.
á Banyoya gidip gelebiliyorsa ve giysisini çıkarmaya yardım ediyorsa.
á Altını kirlettiğinde rahatsız oluyor ve bezinin değiştirilmesini istiyorsa.
á Beş dakika yardımsız oturabiliyorsa.
á Tuvaleti veya lazımlığı kullanmak istiyorsa.
á Bezden kurtulmak istiyorsa.
TUVALETİ KULLANMAYI ÖĞRETMEK
Tuvalet eğitimine başlarken atacağınız adımları önceden belirlemeniz, hem sonucun başarılı olması hem de işe yaramadığı durumlarda farklı yöntemleri aynı bilinçle uygulamak açısından önemlidir.
á Hangi kelimeleri kullanacağınıza karar verin: Kullanacağınız terimler başkalarını ve çocuğunuzu rahatsız etmemeli, moral bozukluğu yaratmamalı ya da strese sokmamalı. Çocuğunuz kaka yaptığında ona kirli, yaramaz gibi sözcükler kullanmaktan kaçının. Bu negatif terimler çocuğunuzun utanmasına ve içine kapanmasına sebep olur. Kaka yapma ve işemenin doğal olduğunu ona hissettirin. Çocuğunuz meraklı olabilir ve oynamayı deneyebilir. "Bu oyuncak değil deyip" onu kırmaktan kaçının.
á Bir oturak alın: Hazır olduğunda ona bir oturak alın. İçine tuvaletini yapmasında bir zorluk yoktur ve ayakları yere basar. Çocuklar genellikle ailelerinin banyo faaliyetlerine ilgi duyar. Bazen ailelerin, çocuklarına banyo faaliyetlerini izlettirmesi çocuğun bu konuyu öğrenmesinde yardımcı olur.
á Düzenli olarak girişimlerde bulunun: Çocuğunuzu, bağırsak hareketi başladığı veya çişi geldiği zaman hemen oturağa götürün. Her seferinde birkaç dakika oturtun. Ne yapmak istediğinizi ona anlatın. Eğer çok direnirse bu, tuvalet eğitimine başlamak için doğru zaman olmadığını gösterir.
á Onu cesaretlendirin: Çocuğunuzu tuvaleti geldiğinde haber verecek kadar cesaretlendirin. Size daha ziyade bezini ıslattıktan ya da kakasını yaptıktan sonra haber verecektir. Bu vücut işlevlerinin farkında olmaya başladığının işaretidir. Size haber verdiğinde onu ödüllendirin ve ona bir dahaki sefere daha çok bilgi vermesini önerin.
á Uygun hızda eğitim verin: Çocuğunuzun gayretini desteklemelisiniz. Çabuk sonuca ulaşmayı denemeyin. Bir hata olduğunda hemen üzülmeyin ve o hatayı belli etmeden düzeltin. Ceza ve azarlamalar kendisini kötü hissetmesine, tuvalet eğitiminin uzamasına neden olur.
á Temizlik kurallarını öğretin: Çocuğunuza nasıl temizlik yaptığınızı dikkatle gösterin (Kızlar önden arkaya doğru temizlemelidir). Tuvaletten sonra ellerini yıkadığından emin olun. Bazı çocuklar, atıklarının vücutlarının bir parçası olduğuna inanır, dışkılarının tuvaletten akıp gitmesi onları korkutur ve bu durumu anlayamazlar. Bazı çocuklar ise tuvalete otururken sifon çekilince tuvaletin onları yutacağından korkar. Aileler vücut atıklarının anlamını çocuklara açıklamalıdır.
á Alıştırma külotu kullanımı için cesaretlendirin: Çocuğunuz birkaç kez başardıktan sonra ona özel alıştırma külotları alın. Bu an çok özel olmalıdır. Çocuğunuzun büyüdüğünü kendisine hissettirin ve özgüvenini artırın. Her zaman kazalara hazırlıklı olun.
10 ADIMDA TUVALET EĞİTİMİ
Tuvalet eğitimi konusunda izlemeniz gereken pratik yolu Prof Dr. Gülbin Gökçay şöyle özetliyor:
1. Lazımlık alın ve kolay görülebilir bir yere koyun. "Bu senin" deyin. Kaka ya da çiş yapmasını ifade ederken onun kelimelerini kullanın. Bu lazımlığın ne kadar özel ve mükemmel olduğunu vurgulayın.
2.Bir hafta boyunca günde ortalama beş dakika giyinik iken oturmasına izin verin. Çocuğun bağırsak hareketlerinin fazla olduğu yemek sonrası dönemleri seçmeye gayret edin. Çocuğu oturmaya zorlamayın.
3. Büyükleri tuvalet kullanırken izlemesine izin verin. Sifonu çektikten sonra kakanın tuvaletten kaybolmasını izletin ve ona güle güle demesini, el sallamasını söyleyin. Eğer sifonun sesinden korkarsa bunu yapmayın.
4. Çocuğu lazımlığa oturtun. Acele etmeyin hemen sonuç almayı beklemeyin ama yaparsa onu ödüllendirin.
5. Çocukla birlikte kakalı bezi lazımlığa atın. Çişinin ve kakanın gitmesi gereken yerin lazımlık olduğunu söyleyin.
6. Gün içerisinde vücut diline bakarak tuvalete gitme gereksinimi olup olmadığını sorun. Uygun zaman olduğunda altını açıp lazımlığa oturmasını teklif edin. İstemediğinde eleştirmeyin. "Şimdi istemiyorsan başka sefer deneriz" gibi sözler söyleyin.
7.Tuvalet eğitiminin, lazımlığı kullanmanın güzel yönlerini ön plana çıkarın. Başardığında bunu sen yaptın diyerek övün.
8. Tuvaletini lazımlığa yapma alışkanlığını kazandıktan sonra büyük bir kız ya da erkek gibi bezini bırakmak isteyip istemediğini sorun. Eğer kabul ederse bezlerini büyük bir şölen havasında çöpe atın ve "güle güle" deyip el sallayın. Büyük bir kız ya da erkek gibi alıştırma külotu kullanmasını övün.
9. Eğitim başarılı olduktan sonra erişkinler gibi tuvaleti kullanmasını sağlayın. Klozetlere çocuklar için hazırlanan kapakları bu amaçla kullanabilirsiniz.
10.Gündüz kuru kalma başarıldıktan bir müddet sonra gece kuru kalmalar da sağlanabilir. Bunun için özel bir strateji yok. Çocuğunuza ne zaman gece alıştırma külotu kullanmak istediğini sormanız yeterli.
Yazının Devamını Oku 5 Temmuz 2008
Açık konuşmam gerekiyor değil mi? Sizden bir şey saklamamam, pembe tablolar çizmemem lazım. Mütemadiyen doğurmayı planlayanlardansanız da başınıza gelecekleri şimdiden bilmeniz lazım. Yok yok, panik olmayın; çok ağır bir şey değil bahsedeceğim. Şimdi yaz geldi ve tatiller başladı değil mi? Ailece tatile gitmeyi planlıyorsunuzdur mutlaka. Ne var ki, eğer mükemmeliyetçi bir kocanız ve o tohumdan çıkma, üstelik de takıntılı bir çocuğunuz varsa işiniz çok zor.
Biz ailece kendi yazlığına giden tipleriz. Onu da mümkünse yaz dışında yapmayı tercih ederiz. Ben oğlumla yeni keşifler yapmayı seviyorum. Çok nadir olarak da baba katılır aramıza.
Geçen hafta sonu, üçümüz beraber bir kaçamak yaptık. Club Resort Select Maris’e kaçtık. Marmaris’den çıkıp Datça’ya giden Hisarönü bölgesinde bir otel burası. Konum olarak dünyanın özel bir bölgesinde olduğunuzu hissediyorsunuz. Kocaman bir koyun ortasında. Karşınızda irili ufaklı kara parçalarıyla sanki doğal, dev bir havuzun içindesiniz. Deniz mükemmel ötesi. Bir de bu yerin konumundan dolayı ayrıca bir avantajı var. 5 ayrı plajı var. Biz tahta iskele kısmını tercih ettik. İsterseniz kumsalı da var. Ya da sık sık kalkan minik sürat teknesiyle sizi daha kendi halinde ve sessiz olan küçük plaja atabiliyorlar. Burada su sporları konusunda aklınıza gelebilecek her şey var. Sörf, kayak, yelken, dalış... Ne var ki biz tırsık ailesi, çok yorgun olduğumuz için gölgede dinlenmeyi tercih ettik. Nitekim büyük bir başarımız oldu: Havuzdan uzak durduk ve tamamen denizle iç içeydik. İnanın gördüğüm en boş havuz da buradaydı. İnsanların hepsi denizdeydi. Sonunda oğlumun "Hadi denize girelim" dediğini duydum. Ne mutlu bana! Gerçi otel müdürü Alp Bey’in su üstünde yürür gibi su kayağı yapan 7 yaşındaki oğlunu görünce moralim bozulmadı değil. Üstüne bir de sohbetimiz sırasında, Turizm Direktörü Dieter Schenk, kızlarının yaptığı sporları sayınca, bir de Ayşe Arman’ın Esin Acıman’la yaptığı ve her çocuğun bir proje olduğuna inandığını söylediği söyleşiyi okuyunca ben bittim! "Denize dalayım ve çıkmayayım bari" dedim içimden.
Bu arada bir çocuğun aileden kimlere nasıl benzediğini öğrenmenin zamanı olmuyormuş. Benim bir zamanlar cılız olan oğlum, babamın bir kopyası haline gelmeye başladı. Sabah kahvaltısı bittiği an öğle yemeğini sordu bize! Hem de üç gün boyunca... Saat 12 olduğu anda otomatikman acıkıp yemek sormaya başladı. Tam babam! Bir anda kendimi üç erkekle uğraşır gibi buldum. Kocam, oğlum ve babam!
Bu kadar da değil. Akşam yemeğindeyiz, kumsalda... Sakin ortalık. Gayet iyiyiz. Milletin çoğu ayakkabılarını çıkarıp kumda çıplak ayak yürürken, bizimki sandaletiyle ayağının arasına 3 tane kum kaçıyor diye kıyamet kopartıyor. Suda onları giymeye çalışıyor. Oradan iki adım atıp kumlanmadan yanımıza gelemiyor. Yine fenalık geçiriyor. Babası ona "gel" diyor çünkü çözecek sorununu. Kabul etmiyor çünkü kafasında kendi yolu var. Onun dışında kimse başka bir yol bulamaz!
Buranın bir durumu daha var. Ben söylerim, gerisi size kalmış. Bütün güzel koylar gibi burada da, havaalanından arabayla ulaşım biraz zaman alıyor. Araba ayarlanabileceği gibi deniz uçağı da var ve havaalanından bu vasıta ile transferinizi gerçekleştirebiliyorsunuz. 8 kişilik bu uçağın fiyatı içindeki kişi sayısına göre değişiyor. Belli bir yaşa kadar çocuklardan para alınmıyor. Koltuk sayısına bağlı olarak tabii.
Aklıma bir şey geldi bunu yazarken. Tam on sene önce balayımızı, o zamanlar yeni çıkan Küçük Oteller Kitapçığı kılavuzluğunda oradan oraya giderek yapmıştık. Kitap yeni olduğu için kimse bilmiyor ve biz gittiğimiz her yerde oda buluyorduk tabii. Kalkan’da sanırım bir otele giriş yapmıştık sabah erken. Havuza girip serinledikten sonra karpuz istemiştik. Otelin Alman sahibinin direktifi nedeniyle personel bize bunun mümkün olmadığını, ancak saat 12.00’de karpuz yiyebileceğimizi söylemişti. Biz de havuzdan ve otelden derhal ayrılmıştık.
Burası da Almanlar’ın daha çok geldiği, Turizm Direktörü’nün de Alman olduğu bir yer. Neyse ki böyle bir disiplini konuklarına karşı uygulamıyorlar. Huzurlu. rahat bir yer.
Her neyse, ben masamın başındayım uzunca bir süre. Sizden gelen önerileri de beklerim...
Keyifli oyun ve kesintisiz uyku için
Bebeklerin sağlıklı gelişimi için ilk yaşlarda düzenli uyku alışkanlığı edinmesi ve keyifle oyun oynaması büyük önem taşıyor. Bebeklerin gün içinde öğrendikleri, uyku esnasında şekilleniyor. Ayrıca uykuda gelişmemiş kaslarını çalıştırıyor, enerji depolarını yeniliyorlar, beyin hücreleri arasında bağ kuruyorlar. Geceleri uyanmak ve rahatsız olmak gibi bir dizi etken, uykunun verimliliğini önemli derecede düşürüyor. Türk Pediatri Kurumu’nun katkılarıyla düzenlenen 3. Avrupa Pediatri Kongresi’nde, Dr. Patricia J. Bauer, kaliteli bebek bezinin bebek gelişimindeki rolü üzerine çalışmalarını pediatristlerle paylaştı. Oyun ve düzenli gece uykusu alışkanlığının, bebeğin gelişimiyle doğrudan bağlantılı olduğunu söyleyen Dr. Bauer, uyku düzeni hakkında Çin’de yaptıkları araştırmayı Türkiye’den ve yurtdışından birçok pediatriste sundu.
Prima’nın desteğiyle Çin’de bebekler üzerinde araştırma yapan Dr. Patricia Bauer başkanlığındaki araştırma ekibi, iyi uyuyan bebeklerin, gün içinde daha aktif olduğunu gözlemledi. Dr. Bauer, "Kaliteli bebek bezi kullanılan bebeklerde daha az uyku bölünmesi görüldü. 6 hafta boyunca süren araştırmada bebekler, uykularını aldığında daha az huysuzluk yaptı. Çevreye karşı çok daha duyarlı davranış sergilediler ve dikkatleri kolay dağılmıyordu. Konsantrasyonları daha güçlü olduğundan oyun zamanları da daha verimli geçiyordu" diyor.
Araştırmada kaliteli bebek bezi kullanan bebekler daha uzun süre kesintisiz uyudu. Uykularını bölebilecek dış faktörler (ses vb) esnasında daha seyrek uyandı. Rahatsızlık veren bu dış faktörler arasında daha uzun süre uyuyabildi. Daha az huysuzlandıkları görüldü. Bebekler, çevrelerine daha fazla ilgi gösterdi ve bu ilgilerini daha rahat kontrol edebildi.
Kaliteli uyku sayesinde anne-bebek ilişkilerinde de istatistiksel açıdan belirgin bir iyileşme görüldü. Kesintisiz ve rahat uyuyan bebekler annelerine daha fazla tepki verdi, nesnelere daha uzun süre ilgi gösterdi, huzursuzluk veya duygusal rahatsızlık sıklığında azalma görüldü.
OYUN OYNAMAK BEBEKLER İÇİN FİZİK PROBLEMİ ÇÖZMEK GİBİ
İyi uyuyan çocuklar, gün içinde algıları daha açık olduğundan, oyunlara daha çok ilgi gösteriyor. Oyun da, bir bebeğin gelişimi için son derece önemli. Oyun, çocuğun gelişiminde okuma-yazma öğrenme veya matematiği kullanma kadar önemli bir yer tutuyor. Bebeklerin sosyal, duygusal, dilbilimsel ve entelektüel yeteneklerinin gelişmesinde temel bir role sahip. Aynı zamanda hareket becerilerinin gelişimine katkıda bulunuyor. Bebeklerin tırmanmak, koşmak ve ağır nesneleri kaldırmak için kaslarını güçlendirmesine destek oluyor. Yaratıcılığı, hayal gücünü arttırıyor ve tüm tipteki problemleri çözmeyi teşvik ediyor. İki yaşına kadar yeni görüntülere, kokulara, seslere ve deneyimlere tamamen açık olan bebeklerin bu deneyimleri beyinlerine işlemesi için rahat ve kesintisiz uyumaları gerekiyor.
Bebekler, karyolanın üzerinde hareket eden nesnelere vurmaya ve kendi ayak parmaklarını tutmaya çalışmaya yaklaşık 3 aylıkken başlıyor. Bu boşa yapılıyor gibi görünen aktiviteler, el-göz koordinasyonunu sağlıyor ve bebeğin beyninde "görsel korteks" ve "motor korteks" denen alanlar arasında yeni bağlantılar kurulmasına yardımcı oluyor. Bebekler oyun aracılığıyla minik birer fizikçi haline geliyor, nesnelerin ağırlık, büyüklük ve şekil açısından farklılaşmasını ve bir yüzeye çarptığında ses çıkardığını keşfediyor. Oyun oynarken kazandıkları zaferler de, sakinlik ve başarı hissi veren endorfini beyninde serbest bırakıyor.
Fonksiyonel oyun ve hayali oyun olmak üzere, bebekler iki tip oyun oynar. Fonksiyonel oyun, nesneleri icat edilmiş oldukları amaç için kullanmayı içerir. 18 aylıkken başlayan hayali oyunlar ise son derece ilginçtir. Bebekler, nesneleri normal olarak uygulanmayan amaçlar için kullanmaya başlar. Örneğin bir muzu alıp, telefonla konuşuyormuş gibi yapabilir. Bebekler, gerçekte yaratıcı bir oyun yazarı gibidir, hikaye örgüsünü belirler, oluşturur, farklı roller üstlenir. Bu da bebeğin zekasını ve hayal gücünü pek çok yönden geliştirmektedir.
Duygusal gelişim açısından da oyun çok önemli. Ebeveynler, bebeklerinin korkuları ve endişelerini direkt sormaktansa, oyununun detaylarını incelemeli. Bebekler konuşmaya başlamadan önce sosyal ve fiziksel çevrelerini araştırmak için oyun ve hareketi bir iletişim aracı olarak kullanır. Emeklemeye başladıktan sonra bilişsel ve sosyal açıdan büyük gelişme kaydederler. Tüm bu nedenlerle, oyun oynarken bebeğin dikkati dağılmamalı. İlk yaşlarda konsantrasyonu etkileyen en önemli faktörlerden biri, altının ıslanması ve pişiklerin verdiği rahatsızlıktır. Bunun için sıvıyı hızla emen, pişik oluşumunu önleyen, ekstra koruma ve hareket serbestliği sağlayan bezlerin kullanımı önemli.
Oyun ve keşiflerle geçen bir günde bebekler, 187 metreye kadar emekleyebilir veya 2600’ü aşkın adım atabilir. Bu hareketler esnasında bebeklerin göbek çevresi 8 cm’ye kadar genişleyip daralabilir. Bu nedenle esnek bantları olan ve kaliteli bebek bezi kullanımı önemli.
İyi bir uyku için
Uyku saatlerinde bebeğinize rahat ve sessiz bir ortam yaratın.
Düzene alışması için uyku saati hazırlıklarına her gün aynı saatte başlayın.
Banyo yaptırın.
Banyo suyunun ılık olmasına dikkat edin. Sıcaklığı önce dirseğinizle kontrol edin. Ilık suya girmek dinlendiricidir, bebeği uykuya hazırlar.
Bebeğinizi yumuşak hareketlerle yıkayın.
Her gün yıkamanız gerekmiyorsa, ellerini, yüzünü ve altını temizleyerek rahatlamasını sağlayabilirsiniz.
Kuruladıktan sonra kaliteli bir bebek bezi bağlayın ve pijamalarını giydirin. Bu ferahlık duygusunu pekiştirecektir.
Akşam mamasını verin. Acıkarak uyanmasını engelleyin.
Sırt üstü yatırarak ışıkları kapatın. Böylece dikkati dağılmayan bebek, uyku saatinin geldiğini anlayacaktır.
Yazının Devamını Oku