Nedim Şener

Hakaret özgürlük mü tutuklama adalet mi?

24 Ocak 2022
Hakaret kime yapılırsa yapılsın özgürlük değildir ve hakaret etti diye gece 02.00’de gözaltına alınmak ve tutuksuz yargılanmak mümkünken tutuklamak, hukuki gerekçelere dayandırılsa da adalet değildir.

İletişimci Sedef Kabaş’ın kendi sosyal medya sitelerindeki eğitim durumu şöyle özetleniyor: “Londra doğumlu Kabaş, 1992 yılında Boğaziçi Ü. Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden en yüksek derece ile mezun oldu. Kazandığı Fulbright bursu ile okuduğu Boston Üniversitesi’nde Televizyon Haberciliği üzerine yüksek lisansını tamamladı.

Marmara Ü. Genel Gazetecilik Bölümü’nden ‘Dünya ve Türk Basınında, Röportaj ve Söyleşi Geleneği’ üzerine yazdığı tezi ile 2006 yılında doktora derecesi aldı. İstanbul Akademi, Pera İstanbul, Bahçeşehir Ü., Kültür Ü., ve Kadir Has Ü.’ de ‘Medya İlişkileri’, ‘Diksiyon, Etkili Ses ve Beden Dili’, ‘Sunum Becerileri’, ‘Röportaj Teknikleri’ ve ‘Etkili Haber Yazımı’ üzerine (2001-2011) dersler verdi.”

İletişim ve Medya Danışmanı/Eğitimci/Gazeteci sıfatlarını taşıyan Dr. Sedef Kabaş’ın uzmanlık alanları da şunlar:

Etkili Liderlik, Etkili İletişim,

Topluluk Önünde Etkili Konuşma,

Yaratıcı Sunumlar Hazırlama,

Medya İlişkileri,

Yazının Devamını Oku

Çürümüş Amerikan yargısı, FBI, MOSSAD, CIA, FETÖ Türkiye’ye karşı

21 Ocak 2022
“Masumiyetin, en büyük gücündür”, Amerika’da FETÖ’cülerin belgelerine dayanarak açılan Halkbank Davası’nda yargılanıp 28 ay hapishanede kalan Hakan Atilla’nın yazdığı kitabı bitirdiğimde aldığım not bu oldu.

Ergenekon Terör Örgütü üyesi olarak Hanefi Avcı ve Ahmet Şık’ın kitaplarını yazmak, yazımına katkı yapmak saçmalığıyla tutuklandığımda avukatım Prof.Dr. Köksal Bayraktar’a, “Savcılık ifademde de söyledim; elbette kitap yazmak, katkı yapmak suç değil ama yazmak ya da katkım olması bir yana yayınlanacağından haberim bile olmadı. Ama siz iddianame çıkana kadar savunmamı üstlenmeyin, çünkü belki aksi bir delil ortaya çıkar. İddianame çıktıktan sonra ben sizin, bana atfedilen ‘suçu’ ya da kitap yazımına katkı gibi suç sayılmayacak ‘fiil’imi değil, MASUMİYETİMİ savunmanızı istiyorum” demiştim. Öyle de oldu...

Masumiyet, işte böyle bir güçtür.

Hakan Atilla, “AMERİKA HAKAN ATİLLA’YA KARŞI” (Doğan Kitap) kitabında; her ülke hakkında “hukuk üstünlüğü” raporları hazırlayan, onları eleştiren, hatta notlar verip listeler halinde yayınlayan Amerika Birleşik Devletleri’nde, hukukun baştan sona nasıl çürümüş olduğunu somut örnekleriyle anlatıyor.

Okurken mideniz bulanacak, içiniz sıkılacak, Hakan Atilla ve Halkbank üzerinden Türkiye’ye; Amerikan yargısı, CIA, FBI, MOSSAD ve FETÖ iş birliği ile kurulan kumpası göreceksiniz. Tüm bu komplonun, iddialar konusunda hiçbir sorumluluğu olmayan masum bir insan üzerinden nasıl bir hesaplaşmaya dönüştüğünü okuyup “Bu kadarı da olmaz” diyeceksiniz.

‘ATATÜRKÇÜYÜM’ DİYEN FETÖ’CÜ TANIK POLİS

Kitabı okurken, gözaltından başlayarak tutuklama, cezaevi koşulları, soruşturma ve elbette yargılamadan oluşan bu davanın, sahte delillerle, kendisine “Atatürkçü” diyen, FBI ile para karşılığı anlaşan firari FETÖ’cü eski polis Hüseyin Korkmaz gibi tanıklarla bir hukuk tiyatrosu olduğunu göreceksiniz. 

SANIK RIZA, TANIK OLUYOR!

Yazının Devamını Oku

Gazeteci cinayetini karartan gazeteciler

19 Ocak 2022
Bugün 19 Ocak, gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesinin üzerinden tam 15 yıl geçti. Bildik isimler bildik konuşmaları yapacak, aynı kesimler aynı sloganları atacak. Kimi cevabı çoktan verilmiş soruları yeniden soracak, kimi aydınlanmış kısımlarına rağmen cinayeti yeniden yazacak.

En kötüsü bunlardan bazıları, cinayetteki rolü ortaya çıkmış Fetullahçı Terör Örgütü’nün istihbaratçılarının parmağında oynattığı gazeteci, yazarlar olacak.

Hrant Dink cinayeti, Fetullahçı Terör Örgütü mensubu istihbaratçı polislerin, 12 Haziran 2007 günü başlayacak olan Ergenekon kumpasına, yurtiçinden ve yurtdışından kamuoyu desteği yaratmak için 19 Ocak 2007 günü işlenmesine göz yumduğu, işlendikten sonra da delillerini karattığı bir suikasttır.

TAM BİR İSTİHBARAT OPERASYONU

Nitekim, cinayetin hemen sonrasında kelimenin tam anlamıyla dünya ayağa kalkmış, daha ilk andan itibaren cinayetin “Atatürkçüler, milliyetçiler, ulusalcılar” tarafından işlendiği algısı oluşturulmuştu.

Cinayetin planlanması, icrası ve soruşturması tam bir istihbarat operasyonuydu. FETÖ’cü istihbaratçılar, ellerinde şemalar, kırpılmış ifadeler, sonradan sahiplenmedikleri sahte dokümanlarla bu süreci yönetirken kendilerini görünmez hale getirdiler.

Bunların başında ise FETÖ mensubu Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek ve C Şube (Sağ Terör ve Azınlıklar Masası) Müdürü FETÖ’cü Ali Fuat Yılmazer geliyordu.

Sadece cinayetin planlanması, icrası ve soruşturması değil, gazetecileri kullanarak algı yönetimi de ellerindeydi.

Yazının Devamını Oku

Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz öncesi Pensilvanya ile görüştü mü?

17 Ocak 2022
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, cumartesi günü bir konuşmasında yine demokrasiden söz ederek, “Dünya demokrasi krizinin içinde” ifadesinde bulunmuş. “Türkiye bu krizinin göbeğinde. Bu ülkenin gençlerine güveniyorum. Bu ülkenin gençleri kesinlikle demokrasi krizini aşacak ve bu ülkeye de demokrasiyi getirecek. Buna yürekten inanıyorum” demiş.

Özellikle Kemal Kılıçdaroğlu, ne zaman “demokrasi” kelimesini telaffuz etse, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sızmış Fetullahçı Terör Örgütü mensuplarının 15 Temmuz darbe girişimi sırasında, Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu’nun evinde çekilen fotoğrafları aklıma gelir. Kılıçdaroğlu, gece yarısına doğru geldiği Atatürk Havaalanı’nda, korumalarının girişi kapatan darbecilerden izin alması sonrası geceyi geçirmek için Yeşilyurt’taki Bakırköy Belediye Başkanı’nın evine gitmişti.


Kılıçdaroğlu darbe girişimini TV’de seyrederken.

Gece boyu telefonla konuşan Kılıçdaroğlu’nu arayanlardan birisi de FETÖ’cü darbecilerin yakalamak için peşine düştüğü dönemin başbakanı Binali Yıldırım’dı.

SOKAĞA ÇIKANLARIN GÜVENLİĞİNİ KİM SAĞLAYACAK!

Binali Yıldırım, 15 Temmuz gecesi Kemal Kılıçdaroğlu ile ne konuştuğunu darbe girişiminden tam 1 yıl 9 ay sonra, 2018 yılının nisan ayında televizyon programında şöyle açıkladı: “O ilk açıklamayı yapmadan önce bilgi verdim ve kendisine de durumu anlattım. Nasıl tutum sergileyeceğimizi de anlattım. Şunu da söyledim, dedim ki, ‘Biz milleti meydanlara davet edeceğiz. Siz de lütfen partiniz aracılığıyla çağrı yapın. Bu parti meselesi değil, milli meselesidir.’

Bana bir anda şeyi sordu, ‘Bu vatandaşların güvenliğini kim sağlayacak?’ dedi.”


Yazının Devamını Oku

‘Demirtaş’ın suçu ne’ diyen o fotoğrafın muhatabı olur

14 Ocak 2022
Amerikan Kongresi’nde ya da Fransa Meclisi’nde terör örgütü Usame Bin Ladin’in adını anıp “Sayın” diyerek bağlılık gösterisinde bulunabilir misiniz?

Ya da Amerikan Kongresi’nde ya da Fransa’da, öldürülen IŞİD Lideri Ebu Bekir el Bağdadi’yi övebilir misiniz, barışın elçisi ilan edebilir misiniz?

Bırakın kanlı terör örgütlerinin elebaşını övmeyi, teröristlerin yaptığı saldırıyı, doğru tarif etmediğinizde başınıza nelerin gelebileceğini öğrenmek için ABD’li siyahi Müslüman senatör Ilhan Omar’ın yaşadıklarını hatırlamanız yeterli.

‘BİRİLERİ BİR ŞEYLER YAPTI’

Amerika Birleşik Devletleri Kongresi’nin Müslüman üyesi Ilhan Omar, 2019’da Amerika İslam İlişkileri Konseyi’nin (CAIR) kuruluşu nedeniyle düzenlenen bir toplantıda yaptığı konuşmasında, “CAIR, 11 Eylül sonrasında kuruldu. Çünkü onlar, birileri bir şeyler yaptığı için bizim de sivil özgürlüklere erişimimizin engelleneceğini fark ettiler” dedi.

Omar’ın konuşmasında “Birileri bir şeyler yaptı” ifadesi ülkede çok büyük bir tartışmaya yol açtı. El Kaide terör örgütünün 3 bin kişinin ölümüne sebep olduğu 11 Eylül saldırıları konusunda yeterli sert tepkiyi vermediğini iddia eden basın ve siyasetçiler, Ilhan Omar’ı linç etti.

ALIN SİZE ÖZGÜRLÜKLER ÜLKESİ AMERİKA

Terörün ya da teröristlerin propagandasını yapmadı, terör örgütünün elebaşından söz etmedi, ya da o teröristlerin örgütü ile doğrudan ya da dolaylı bir ilişkisi yoktu, sadece ve sadece,

Yazının Devamını Oku

Orta Asya’da CIA virüsü: FETÖ (2)

12 Ocak 2022
Milli İstihbarat Teşkilatı’nın operasyonuyla Kırgızistan’dan getirilen Fetullahçı Terör Örgütü’nün Orta Asya imamı Orhan İnandı, görev alanını, “Orta Asya Mesulü yani bana bağlı ülkeler Kırgızistan, Azerbaycan, Tacikistan, Türkmenistan ve Kazakistan’dır” diye anlatmıştı.

Kırgızistan Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar dahil ne tür görüşmeler yaptığını açıklarken, açtıkları okullarda kimlerin okuduğunu şu sözlerle özetledi: “Kırgızistan Cumhurbaşkanı’nın torunları, Kırgızistan Başbakanı’nın çocukları, Kırgızistan bakanları ve milletvekillerinin çocukları, asker, polis, işadamlarının çocukları da olmak üzere her kesimin çocukları eğitim gördüler, eğitim görmektedirler... Milli Eğitim Bakanı bizim öğrencimizdi, şuan Viyana Büyükelçisi, Dubai Başkonsolosu, bir önceki Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Kırgızistan Büyükelçisi bize bağlı okulların mezunudur.”

SİYASET, BÜROKRASİ, STK, MEDYA

Bu durum yalnızca Kırgızistan değil tüm Orta Asya Türk Cumhuriyetleri için geçerlidir. Kırgızistan’daki okullarında okuyanların kimler olduğuna baktığınızda FETÖ’nün, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’ndeki ilişkilerinin nerelere kadar çıktığını görürsünüz.

Nitekim, Kırgızistan’dan sonra Kazakistan’daki ayaklanmada da bürokrasi içindeki uzantıları, STK ve medyasıyla rolü ortaya çıktığında kimse şaşırmıyor. Kırgızistan’da yönetim değişti, İnandı gibi bir isim Türkiye’ye getirildi ama FETÖ’nün yani ABD’nin istihbarat ve operasyon aracı olarak Orta Asya Cumhuriyetleri’ndeki etkinliği hâlâ azalmadı.

Türkiye’nin 15 Temmuz sonrası tüm uyarılarına rağmen Türk Cumhuriyetleri, FETÖ’nün açtığı okullardan birini dahi Türkiye’ye vermedi. Ülkelerin çoğunda, okulların hisseleri o ülke yönetimine yakın kişilerin üzerine devredildi. Kadrosu aynı olan okullar faaliyetlerine devam etti. Kırgızistan ve Azerbaycan ise, ek olarak Türkiye Cumhuriyeti’ne de okul açma izni verdi. FETÖ’nün, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’ndeki faaliyetlerini bir kez daha hatırlatayım.

AZERBAYCAN

Azerbaycan’da 1992 yılında Çağ Öğretim İşletmeleri’ne bağlı olarak eğitim faaliyetlerine başlayan FETÖ’ye ait 13 okul, 2013 yılında, ülkenin petrol şirketi SOCAR’ın bünyesine geçti ve adını Uluslararası Eğitim Merkezi olarak değiştirdi. SOCAR yönetimi 2014 Haziran’ında bu eğitim kurumunu kapattığını duyurdu. Aynı yıl, Çağ Öğretim İşletmeleri’nin ve Uluslararası Eğitim Merkezi’nin sırayla kullandığı binalarda bu kez İstek Lisesi eğitim faaliyetine başladı.

Ardından 13 okulun eğitim faaliyetleri Temmuz 2018’de durdurularak lağvedildi. Bununla birlikte Kafkas Üniversitesi adıyla faaliyet gösteren FETÖ iltisaklı yüksek eğitim kurumu kadrosundaki değişiklikler ve yeni adıyla, Bakü Mühendislik Üniversitesi olarak eğitim hayatına devam ediyor.

Yazının Devamını Oku

Orta Asya’daki CIA virüsü FETÖ (1)

10 Ocak 2022
Rusya parlamentosunun alt kanadı Duma’nın Kırım Milletvekili Ruslan Balbek, RIA Novosti ajansına, Kazakistan’daki ayaklanmaları değerlendirirken şunları söyledi:

IŞİD’in elleri Kazakistan toprakları üzerinde ayaklanmalar örgütlemede görünür, vahşice öldürmeler ve saçma talepler onların tarzıdır. Ama darbenin organizatörü Fetullah Gülen’in eğitim kurumlarında Türkiye’de eğitim gören Kazaklar Ankara’da, karargâhda oturur.

Kazakistan laik bir ülke ve halkı yanıltıcı radikal doktrinlerle aldatmak mümkün değil, ancak devleti yener ve Orman Yasası’nı bu enkazın üzerine yerleştirirseniz IŞİD en iyi durumdadır.”

“Astana bugün yabancı eğitim kurumlarına öğrenci göndermesinin meyvelerini alıyor. Başlarına Gülen ve onlar gibi olanlardan ideolojik bir virüs kaptılar. Ayrıca Kazakistan radikaller için ilginç ve Rus Müslüman Cumhuriyetleri bir sıçrama tahtası.

İSTİHBARATÇI PUTİN, CIA VİRÜSÜ FETÖ’YE KARŞI

Ruslar, topraklarında ve bölgede Fetullahçı Terör Örgütü tehlikesini erken teşhis eden ülkelerdendir.

1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla, 1992-1994 yılları arasında FETÖ, Amerika’nın ezeli düşmanı Rusya ve Rusya’nın etki alanı Orta Asya’ya yerleşti ve operasyon aracı olarak harekete geçirildi. Rusya yanında art arda bağımsızlıklarını ilan eden Türk Cumhuriyetleri Azerbaycan, Kırgızistan, Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan ve Tacikistan ile Moğolistan’da hızlıca okullar açtı. Örgütün Orta Asya faaliyetlerinin genişlemesinde, yıllar sonra FETÖ elebaşının ABD’de kalıcı vize almasında rolü olan eski CIA elemanı Graham Fuller, CIA Ortadoğu Masası şefi ve ABD’nin Ankara Büyükelçisi Marc Grosman ile eski MİT görevlisi olan FETÖ ve CIA bağlantılı Enver Altaylı’nın rolü de önemliydi.

Sovyetler döneminde KGB olan ismi FSB olarak değiştirilen Rus istihbaratı, 90’ların sonuna doğru sayıları hızla artan FETÖ okullarında çalışan yabancı öğretmenlerin CIA elemanları olduğunu tespit etti.

Yazının Devamını Oku

CHP’li FETÖ firarisi CNN Türk’le uğraşıyor

7 Ocak 2022
Geçen hafta CNN International Genel Başkan Yardımcısı Ken Jautz’ın CNN Türk hakkında 2018’de yaptığı şu açıklama yeniymiş gibi basına yansıdı: “Eğer, kanalın yeni sahiplerinin gazetecilik politikasını tehlikeye atacağına inandığımız herhangi bir durumunu tespit edersek kanalın lisansını iptal edeceğiz.”

Haber diye yansıtılan şey, Newsweek’te yayınlanan “Görüş” başlığı altında bir yorum yazısından bir cümlelik alıntı.

Yazının başlığı ise: “CNN’in, CNN Türk’ün  nefret içerikli yayınlarına ilişkin lisansına son verme zamanı geldi

Yazıyı kaleme alanlardan birisi Amerikalı diğeri Türkiye Cumhuriyeti kimliği taşıyor. Bilin bakalım kim bu Türkiye vatandaşı? Evet bir CHP’li...

Hakkında Fetullahçı Terör Örgütü’ne yardım ve yataklıktan arama kararı bulunan ve halen CHP üyesi olan eski milletvekili Aykan Erdemir.

Erdemir, yorum yazısına, Türkiye düşmanlığı ile bilinen siyasetçiler ve eski bürokratlar yanında FETÖ firarisi eski emniyet amiri Süleyman Özeren ile birlikte kurucuları arasında olduğu “Türkiye Demokrasi Derneği” yetkilisi sıfatıyla imza atmış.

CNN YÖNETİMİNE AKIL VERİYOR

Peki bu yazıya en çok kim sevindi dersiniz? Evet yine bildiniz, CHP’nin Amerika’daki temsilcisi

Yazının Devamını Oku