Cumhuriyet Halk Partisi, İyi Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, Deva Partisi ve Demokrat Parti liderlerinin bir araya gelip çektirdikleri fotoğrafın tek adı var: Siyasi hile.
Birbirine benzemeyen hatta zamanında birbirine en ağır hakaretleri etmiş kişilerin yan yana gelmesi gibi durumdan söz etmiyorum.
Siyasetçiler bunları sindiriyor. Ben burada bildiğiniz siyasi hileden bahsediyorum.
Peki bu hileyi, siyasi rakiplerine karşı mı yapıyorlar?
Hayır, tam tersi bu hileyi kendilerini destekleyen seçmenlerine yapıyorlar. Ama ne rakipleri ne de taraftarları yemiyor bu hileyi; sadece gülünç bir duruma düşüyorlar.
TOPLANTININ AMACI
Anlatayım...
12 Şubat günü bir araya gelen altı parti, toplantının amacını şöyle açıklamışlar:
TMT’yi, amacını ve TMT kahramanlarını bu satırlar anlatır, gerisi boş laftır.
Gazeteci büyüğümüz Ayşenur Aslan’ın, “Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı adada suikastlarla bilinen illegal yarı resmi bir oluşumdu” sözleri üzerine konuyu, uzmanı Doç. Dr. Mehmet Balmeyez’e sordum. KKTC’de de görev yaptıktan sonra TSK’dan Kıdemli Albay olarak emekli olan Mehmet Balyemez’in “İngiliz Yönetimi Döneminde Kıbrıs Türklerinin Siyasi Örgütlenmeleri (1923-1960)” başlıklı doktora tezi Türk Tarih Kurumu tarafından kitap olarak basıldı. Başka kitap ve makaleleri de bulunan Balmeyez, KKTC’deki üniversitelerde de görev yaptı.
Doç. Dr. Mehmet Balyemez
TMT ne zaman, kimler tarafından hangi amaçla kuruldu?
Rumlar, Kıbrıs’ın Yunanistan’la birleşmesinin kavramsal ifadesi ENOSİS amacına ulaşmak için 1952 yılında EOKA terör örgütünü kurdular. 1 Nisan 1955’te önce ‘İngiliz Sömürge Yönetimi’ne karşı haziran ayından itibaren de Kıbrıs Türklerine saldırmaya başladılar. Kıbrıs Türkleri de, bu saldırılar karşısında Dr. Fazıl Küçük’ün de desteklediği Kıbrıs Türk Mukavemet Birliği, Volkan, 9 Eylül Cephesi, Kara Çete, Yıldırım, Kara Şahin adı altında direniş örgütlenmelerini kurdu.
Rauf Denktaş, Dr. Burhan Nalbantoğlu ve Kemal Tanrısevdi, 1957 Kasım’da tüm direniş örgütlerini bir çatıda toplamak için TMT’yi oluşturdu. Türkiye’nin TMT’yi destekleme kararından sonra 14 TSK subayı Albay Ali Rıza Vuruşkan önderliğinde Kıbrıs’a gitti. 1958 Ağustos’ta TMT’yi yeniden organize ettiler. Kıbrıs’taki toplumlararası çatışmalar bitince TMT, gizli yollarla üye temini ve silahlanma faaliyetlerine devam etti ve yeraltına indi. Rumların, 21 Aralık 1963’te Kıbrıs Türklerini yok etmek amacıyla yürürlüğe koyduğu Akritas planı sonrasında TMT, tekrar görünür oldu ve 1976 yılına kadar Kıbrıs Türklerinin güvenliği için çalıştı. TMT, 1976’da halen KKTC’nin silahlı gücü olan Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı ve Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı’na dönüştürüldü.
Bundan 6 ay önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 8 Ocak 2017 günü Parti Meclisi’nde “15 Temmuz kontrollü darbedir” demişti. TBMM Araştırma Komisyonu’nun CHP’li üyeleri Zeynel Emre, Aykut Erdoğdu, Sezgin Tanrıkulu ve Aytun Çıray da, Kılıçdaroğlu’nun daha komisyon çalışmaları devam ederken ve rapor yazılmadan 6 ay önce söylediği “kontrollü darbe” ifadesini 307 sayfalık muhalefet şerhi haline getirip kamuoyu ile paylaştılar.
KILIÇDAROĞLU: BELGEM YOK
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu dahil parti yöneticileri, darbe girişiminin üçüncü yılından sonra “kontrollü darbe” söylemini değiştirdi, sonrasında tamamen bıraktı. Hatta o gece Bakırköy Belediye Başkanı’nın evinde saklanan Kılıçdaroğlu’nun son değerlendirmesi şöyle oldu: “15 Temmuz darbe girişimi oldu. Hep beraber mücadele ettik. Hep birlikte yapıldı. Mücadele ettik. Darbecilere karşı çıkıldı.”
15 Temmuz için, “tiyatro, senaryo, kontrollü darbe” ifadeleri FETÖ elebaşı Gülen dahil örgüt üyelerinin ürettiği tanımlardı. Komisyon çalışmaları devam ederken Kemal Kılıçdaroğlu, darbeyi yöneten FETÖ’nün TSK imamı Adil Öksüz ile ilgili, “Kim bu Adil Öksüz, neden serbest bırakıldı ve neden yakalanmıyor? Bu konuda bilgim var ama belgem olmadığı için şimdilik söyleyemem” dedi.
BEKLENEN ‘BELGE’ FETÖ’DEN GELDİ
Beklenen belge, açıklamasından bir buçuk ay sonra, 4 Kasım 2016 Cuma günü CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, CHP Milletvekili Aytun Çıray ve gazeteci Can Ataklı’ya “denizbayrak83” isimli e-posta adresi üzerinden yollandı.
MİT’te çalıştığını belirten
Fetullahçı Terör Örgütü’nün MİT ve Emniyet mahrem yapılanmasının, yabancı istihbarat örgütleri ve yargıdaki mensupları ile gazetecilerinin işbirliğinde Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik ilk ihanet operasyonu tam 10 yıl önce böyle başlamış oldu.
Yalnız Hakan Fidan değil, eski müsteşar Emre Taner, yardımcısı Afet Güneş dahil olmak üzere dört MİT mensubu da ifadeye çağrılıyordu.
AKIL ALMAZ SUÇLAMA
Suçlama, insan aklının almayacağı türdendi; MİT yönetimi KCK/PKK terör örgütüne yardım ve yataklık etmekle hatta onları yönetmekle suçlanıyordu.
Erdoğan’ın ameliyat hazırlıklarının gecikmesi, FETÖ’nün ihanetinin sonuçsuz kalmasını sağladı. Başbakan’ın “İfadeye gitmeyin” demesi üzerine kumpas boşa çıktı.
7 Şubat ile neyin amaçlandığı, kumpası planlayan FETÖ mensuplarının yargılandığı davanın iddianamesi ve mahkemenin cezalandırması sonrası gerekçeli kararında şu cümlelerle özetlendi:
“...
- Gaz bombası, sis bombası atmak.
- Gerçek ve plastik mermi ile ateş ederek öldürmek ya da yaralamak.
- Kimyasal içerikli tazyikli su ile müdahale etmek.
- Sınırına jiletli tel çekerek geçişleri engellemek.
- Sınırı geçmeyi başaranların paralarına, eşyalarına el koyup çırılçıplak soyarak yollara bırakmak.
- Coplarla, tahtalarla, tekme tokatla sırtlarından kan gelinceye kadar dövmek.
- Sınır tellerine tırmananların yüzüne kaynar su dökmek.
PKK’nın ilk saldırısını yaptığı 1984’ten bu yana, her güne bir şehit, üç gazi ve yaralımız düşüyor. Terörün ekonomik faturası ise 2 trilyon dolar olarak hesaplanıyor. Terörle sahada başarıyla yürütülen mücadeleye rağmen PKK terör örgütü, örgütün elebaşı ve siyasi kolu gündemimizde kalmaya devam ediyor.
Tek bir sebebi var, terörle siyasi alanda etkili mücadele edilmeyişi.
Demokrasi ve hukuk suiistimal edilerek terörün siyasi alanda örgütlenmesine seyirci kalınması. PKK’nın partileşme süreci; elebaşı Öcalan’ın talimatı üzerine, 7 Haziran 1990 tarihinde SHP’den ayrılan on bir milletvekili tarafından kurulan HEP ile başladı, bugüne kadar 6 partisi kapatıldı ve bugünlere gelindi. Şimdi vereceğim rakamlarla, dağda, sokakta, yurtiçi ve yurtdışında terörle mücadelenin başarılı sonuçlarını göstereceğim. Sonra da terörün partileşme üzerinden siyasalla başarısızlığımıza örnek vereceğim.
YURTİÇİNDEKİ TERÖRİST SAYISI 150
İçişleri Bakanlığı verilerine göre, 2016 yılında yurtiçindeki terörist sayısı 2 bin 788’e kadar çıkarken, 2018’de binli rakamlara indi. O yıl 1.200 civarında olan terörist sayısı 2019 ile birlikte 875’e, 2020’den sonra ise 500’ün altına geriledi. 2020 yılı sonunda yurtiçindeki terörist sayısı 320 iken, 2021 yılında ise rakam 150’ye indi.
Doğal olarak gözler İmamoğlu’nu arıyordu. Ama o ailesiyle Bodrum’da tatildeydi. Meteoroloji’nin uyarısına rağmen önlem alınmaması bir yana, tatilde olan İmamoğlu’nun bir gün için İstanbul’a geldikten sonra Bodrum’a tatile dönmesi eleştiri konusu oldu. Ama o, yandaş kalemlerinin savunmasıyla bunu savuşturmayı başardı.
ELAZIĞ’DA DEPREM ŞOV
Bundan birkaç ay sonra 24 Ocak 2020 günü Elazığ ve Malatya’da 6.8 şiddetinde bir deprem gerçekleşti. 41 kişi hayatını kaybetti 1.607 kişi de yaralandı.
İmamoğlu 25 Ocak 2020 günü Elazığ’daydı. Twitter hesabından şu mesajı paylaştı: “Depremle sarsılan Elazığ’dayız. Arama kurtarma ve destek ekiplerimiz tam koordinasyon ile çalışıyorlar. Bütün İstanbul’un kalbi burada atıyor ve her türlü desteğe hazırız.”
Arama kurtarma çalışmaları devam ederken deprem bölgesinde birkaç saat geçiren İmamoğlu 26 Ocak 2020 günü Tunceli Belediyesi ziyaretinde, ertesi gün ise Erzurum’da kayak tatili yapan ailesinin yanında görüntülendi.
Anlaşıldı ki Erzurum’a kayak tatiline giderken Elazığ’a uğramıştı...
İMAMOĞLU’NUN TARZI BU, ALIŞACAKSINIZ!
Ne yazık ki daha kötü günler hepimizi bekliyor.
Vinç operatörleri binaları; linç operatörleri toplumsal değerleri, kişilik haklarını, sosyal dokuyu, ahlakı yıkıyorlar...
Tam 5 yıl önce 4 Ocak 2017 günü Posta gazetesinde “Milli duygu: Linç” başlıklı yazım şöyle başlıyordu:
“Milli Spor: Güreş
Milli Yemek: Kuru fasulye
Milli İçki: Rakı
Milli İçecek: Ayran
Milli Duygu: Linç...