Nedim Şener

FETÖ’de EP’ci paniği, tetikçilerini örgüt üyelerine karşı kullanıyor

5 Ocak 2022
Dün ‘Independent Turkish’ isimli internet sitesinde, “‘FETÖ ile Mücadeleyi Düşünmek’ raporu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sunuldu. Raporu Erdoğan’ın güvendiği bir isim kaleme aldı” başlığı ile bir haber yayınlandı.

Kısa bir araştırmadan sonra yeniymiş gibi haberleştirilen raporun 2019 tarihli olduğu ve halen görevde olan bir yargı mensubu tarafından yazılmış olduğunu öğrendim. Raporun içeriğinde, itirafçı olanlarla ilgili düşünceler de yer alıyordu. FETÖ mensupları, anında konuyu sosyal medyaya taşıyarak devletin itirafçılığı özendirmek için böyle bir raporu hazırladığı yorumları yaptılar. Oysa ne Cumhurbaşkanlığı’nda ne de devletin ilgili birimlerinde böyle bir çalışma bulunuyor. Aksine FETÖ ile mücadele adli kolluk ve Yargı tarafından devam ettiriliyor. Ama FETÖ mensuplarını ve onları savunanları, itirafçı sayısındaki artış panikletmiş durumda. Biraz rakamlardan söz edeyim...

FETÖ’DE 41 BİN 751 İTİRAFÇI

Türk Silahlı Kuvvetleri’nde 25 bin FETÖ mensubunun tespit edilip ihraç edilmesini sağlayan “Ankesörlü Hat” operasyonlarında gözaltına alınanların yüzde 40’ının itirafçı olması, Fetullahçı Terör Örgütü’nde paniğe sebep oldu.

Çalıntı sorularla askeri okullara sokulan ve şu ana kadar gözaltına alınan 6 bin 500 dolayındaki askeri öğrencinin yüzde 58’inin de etkin pişmanlıktan yararlanarak itirafçı olması, paniği büyüttü.

15 Temmuz’dan bu yana adli kolluk tarafından ifadesi alınanlardan 41 bin 751 FETÖ mensubu itirafçı oldu. Bunların 26 bin 500’ü asker ve sivil kamu personeli. 15 bini ise işadamı, esnaf, bayi, öğrenci gibi sivillerden oluşuyor.

İtirafçı olan kamu personelinin 11 bin 500’ü Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu. Geri kalan 15 bin itirafçı arasında polis, hâkim, savcı, maliyeci, vergi denetmeni, Dış İşleri personeli, Milli Eğitim personeli, müfettiş, kaymakam gibi sivil kamu personeli bulunuyor.

Özellikle, örgüt elebaşı Fetullah Gülen’in sağlık durumunun günden güne bozulması sonrası ortaya çıkan liderlik kavgası nedeniyle, tabanda hızlı çözülme görülüyor.

FETÖ’NÜN TABANI ÇÖZÜLÜYOR

Yazının Devamını Oku

İşte sana liyakat: Milli sporcu yetiştiren baba dışarı, PKK’lılar içeri

3 Ocak 2022
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Muhtarlıklar Müdürlüğü’nde görevliyken Ekrem İmamoğlu yönetimi tarafından işten çıkarılan M.K., 29 Aralık 2021 günü e-posta adresime şu mesajı yolladı:

“Biz de 4 Ocak 2021 günü, 25 kişi aynı anda İstanbul Büyükşehir Belediyesi Muhtarlıklar Müdürlüğü’nden işten çıkarıldık. Bu ‘Eylo’ kod adlı Sevtap Ayman denilen PKK’lı şu anda bizim koltuğumuzda oturuyor. İBB Muhtarlıklar Müdürü Ali Öztürk’ün sekreterliğini yapıyor. 962 mahalle muhtarı aracılığıyla vatandaşların bilgilerini topluyor.”

E-posta kutusuna bakarken gözüme çarpan bu mesajı, İBB Başkanı İmamoğlu’nun sözcüsü Murat Ongun’a konuyla ilgilenmesi için şahsi Twitter hesabımdan paylaştım.

PKK ÜYELİĞİNDEN GÖZALTI

O, konuyu araştırıp doğru olup olmadığını açıklayacağına, akşam Haber Global kanalında katıldığım programa bağlanıp, “Resmen bir kadını terörist ilan etti” diyerek onu savunmuştu.



Yazının Devamını Oku

Watergate mi, ‘Yalangate’ mi? Ve Kılıçdaroğlu’na bir soru...

31 Aralık 2021
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, çok önemli bir açıklama yaptı: “Bizim bütün belediye başkanlarımızın telefonlarını dinliyorlar.” Rakamlar değişmiş olabilir ama son yerel seçimlerde CHP’li 11 büyükşehir, 190 civarında ilçe belediye başkanlığı kazandı.

Kılıçdaroğlu’nun iddiasına göre, 200 belediye başkanının telefonları aynı anda dinleniyor. Bu açıklama karşında, CHP yönetimi, parti teşkilatları, seçmenleriyle ayağa kalkmalı, memlekette yer yerinden oynamalı değil mi?

GAZETECİLERİNDEN ÇIT YOK

Oysa ne CHP’nin Genel Başkanı’nın telefonlarının dinlendiğini söylediği belediye başkanlarından bir açıklama var ne de parti yönetimi ve teşkilatlarda yaprak kımıldıyor. O değil, CHP ile aynı ittifak içinde olan parti genel başkanlarından da hiç ses yok: “Bu ne rezalettir, CHP’li belediye başkanları gibi bizim partimizin belediye başkanlarını da dinliyor musunuz?” diye soran yok.

CHP’ye yakın gazeteci ve televizyoncular 1972 yılında ABD Başkanı Nixon’ın istifasıyla sonuçlanan Watergate Skandalı’nı ortaya çıkaran gazeteciler Bob Woodword ve Carl Bernstein gibi kendilerine Pulitzer ödülü getirecek dünya çapında bir skandal ile ilgili çıt çıkarmıyorlar.

Kılıçdaroğlu’nun iddiası doğruysa; 1972 yılında Amerika’da ABD Başkanı Nixon’ın istifasıyla sonuçlanan Watergate skandalından daha büyük bir olay ile karşı karşıyayız.

ABD BAŞKANI İSTİFA ETMİŞTİ

Amerika’nın başkenti Washington’da, Demokrat Parti’nin Watergate iş merkezindeki ofis binasına hırsızlık için giren 5 kişi 17 Haziran 1972 günü yakalandı. Bir süre sonra hırsızlık gibi görünen olayın, dünya çapında bilinen bir telefon dinleme skandalı olduğu ortaya çıktı. Skandalın, ABD Başkanı Nixon’ın partisi olan Cumhuriyetçi Parti ile bağlantılı olduğu tespit edildi. O gün ülke yönetiminde olan Cumhuriyetçiler, muhalefetteki Demokrat Parti’nin telefonlarını gizlice dinlemek üzere mikrofonlar yerleştirmişlerdi. Skandalın ortaya çıkmasından sonra ABD Başkanı Nixon, 1974 yılında görevinden istifa etti. Bu olay o gün bugündür, siyasi literatürde “Watergate Skandalı” diye anılır.

Şimdi

Yazının Devamını Oku

Teröristlerin kiri daha fazla bulaşmadan

29 Aralık 2021
Terör örgütü PKK ile ilişkili DİAYDER (Din Âlimleri Yardımlaşma Ve Dayanışma Demeği) isimli oluşumla ilgili iddianame, genel olarak CHP’nin, özel olarak ise İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun terör örgütünün siyasi kolu HDP ile girdiği ilişkinin ne tür tehlikelere yol açacağını gösteriyor.

Yerel seçimlerde olduğu gibi 2023’te de sandığa giderken kendisini HDP’nin desteğine muhtaç hisseden CHP, her tavizi vermeye hazır. PKK Sözcüsü Demirtaş’ı savunmak, HDP’nin PKK ilişkisini görmezden gelmek, terörün adını “Kürt sorunu” koymak derken PKK ve diğer terör örgütleriyle iltisaklı kişilerin İBB’ye işe alınmasına kadar her şeyi yaptılar.

Atatürk’ün kurduğu partinin Kılıçdaroğlu ve adamları tarafından düşürüldüğü hal içler acısı.

Hele hele, İBB’ye, PKK, DHKP-C, FETÖ, MLKP, MKP gibi terör örgütü iltisaklı 557 kişinin işe alındığının açıklanmasından sonra, yandaşı gazetecilerin CHP ve İmamoğlu’nu dostça uyarmak yerine onlara zarar gelmesin diye, polis şehit edilmesine karışanları, Bylock kullanan FETÖ üyelerini, dağa eleman gönderen PKK artıklarını masumlaştırmaya çalışmaları ibretlik.

‘HAK YEMEM’ DEYİP 13 BİN KİŞİYİ ATTI

Terör örgütleriyle ilişkisi olan her kişi ve kurumun aynı bataklığa saplanması kaçınılmaz. Nitekim, “Ateşle oynuyorlar” derken, kastettiğim şeylerden birisi de bu. Hele hele, Ekrem İmamoğlu’nun, terör örgütleriyle iltisakı olanların ilişkisinin kesilmesi yerine, 86 bin İBB çalışanın onlara kalkan yaparak, “yol arkadaşlarım” demesi, içine düştüğü durumu gösteriyor. “Hak yemem, hakkımı da yedirmem” deyip göreve geldikten sonra, 13 binden fazla emekçiyi içten çıkartıp 20 binden fazlasını alması ayrı bir tezat.

AÇIKLAMA İLE GELEN PANİK

İçişleri Bakanlığı’nın pazar günkü, “İBB, bağlı kuruluşları ve şirketlerinde işbaşı yaptırılan personelden, 455’inin PKK/KCK, 80’inin DHKP-C, 20’sinin MLKP, 2’sinin MKP, ayrıca bazılarının FETÖ ve diğer terör örgütleriyle iltisaklı/irtibatlı olduğu yönünde ihbar, şikâyet ve elde edilen tespitler üzerine, konunun tüm yönleriyle soruşturulması için Bakanlığımızca özel teftiş başlatılmıştır” şeklindeki açıklaması, durumun ciddiyetini gösteriyor.

Bakanlık, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan ve

Yazının Devamını Oku

CHP’liler Kılıçdaroğlu’nun aday olmasını neden istemiyor?

27 Aralık 2021
Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayının kim olacağına dair tartışma 2022 yılında son bulacak. Adı en çok geçen: CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu.

Aralarında medya üzerinden bir savaş var. Ancak, İmamoğlu doğrudan değil kendisine yakın gazeteci ve yazarlar aracılığıyla konuşuyor.

Kılıçdaroğlu’nun neden aday olmaması gerektiğini yazıp söyleyerek İmamoğlu’nu öne çıkarıyorlar. AKP’lilerin, kolayca yeneceği için Kılıçdaroğlu’nun aday olmasını istediğini söylüyorlar. İyi de, Kılıçdaroğlu aday olursa oy verecek kesim, CHP, İP, SP, DP yanında Davutoğlu ve Babacan ile HDP seçmenleri değil mi? Aday olursa Kılıçdaroğlu’nun başarısı bu 7 parti seçmenin vereceği desteğe bağlı olmayacak mı?

Neden birileri Kılıçdaroğlu aday olursa bu partilerden yeterli desteği alamayacağını düşünüyor?

HER İKİSİ DE BİRBİRİNİN AYNISI

Peki neden, nedir onların gözünde İmamoğlu’nu Kılıçdaroğlu’na göre öne çıkaran faktör. Ya da nedir, Kılıçdaroğlu’nun eksiği...

Bana sorarsanız, ikisinin de birbirinden farkı yok. Hangisi aday olursa olsun bir eksik bir fazla oy almaz.

Bakmayın siz

Yazının Devamını Oku

Erdoğan bunu neden yaptı: Nas mı, ekonomik güvenlik mi?

24 Aralık 2021
Faizlerde indirimin döviz kurunda yükselişe sebep olacağı, bunun da enflasyonu artırarak, yatırımı ve istihdamı olumsuz etkileyeceği uyarılarına rağmen, en geç 1.5 yıl sonra sandık başına gidileceği düşünüldüğünde, ekonomide yaşanacak rahatsızlıklar mutlak bir yenilgi anlamına gelir.

Hal böyleyken Cumhurbaşkanı Erdoğan neden bunun tersini yaptı?

Seçime gidecek bir hükümet, neden döviz kurlarında artışa sebep olacak böyle bir faiz politikasına yöneldi?

Nitekim, faizin düşürülmesi ve bu politikanın devam edeceğinin açıklanmasından sonra dolar kuru 18 TL’nin üzerine çıktı. Ürün fiyatları saatler içinde değişirken, akaryakıta üst üste zamlar yapıldı. Ekonomi bürokrasisi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tecrübesindeki bir siyasetçi bunu öngörmemiş olabilir mi?

Ya da bu durumu sadece siyasi polemik konusu haline dönüşen “Nas”a bağlamak mümkün mü?

MGK BİLDİRİSİNE DİKKAT

Bu sorunun cevabı 25 Kasım tarihli Milli Güvenlik Kurulu (MGK) bildirisinde yazılı.

Bildirinin birinci maddesi, Türkiye’nin bekası ve PKK, DEAŞ ve FETÖ gibi terör örgütleriyle mücadeleye ayrılırken, ikinci maddede ekonomi politikası ile ilgili şöyle denildi: “Türkiye’nin inşa ettiği sağlam altyapı üzerinde, hedeflerine uygun şekilde yatırım, üretim, istihdam ve ihracat odaklı ekonomi politikalarını hayata geçirme sürecinde karşılaştığı ve karşılaşabileceği sınamalar ile tehditler değerlendirilmiştir.”

Bu maddedeki ekonomi üzerinden “

Yazının Devamını Oku

PKK’lı değilsen ‘Kürt’ değilsin, ‘Caş’sın!

20 Aralık 2021
HADEP’in kapatılmasından sonra terör örgütü elebaşı Öcalan’ın talimatıyla kurulan DTH’ye geçmeyi kabul etmeyen, PKK’nın terör eylemlerine de karşı olan HADEP Genel Başkan Yardımcısı Hikmet Fidan, 6 Temmuz 2005 günü Diyarbakır’da bir apartman boşluğunda başına sıkılan tek kurşunla infaz edildi.

Suikastte Hikmet Fidan’ı yakından tanıyan Fırat Karahan ve Veysi Akgönül önemli rol oynadı. PKK’dan ayrılan Nizamettin Taş’ın başını çektiği yasa dışı PWD’nin (Yurtsever Demokrat Parti) üyesi Veysi Akgönül’ün Diyarbakır’daki ofisine gelen iki PKK’lı, örgüt elebaşı Karayılan’ın talimatını iletti: “Hikmet Fidan’ı öldüreceksin, ya da yarın Bağlar Sağlık Ocağı karşısındaki sokağa getireceksin.”

Veysi Akgönül, cinayeti, PWD adına hareket eden Fırat Karahan ile yapmaya karar verdi, ancak korkup vazgeçti. İkinci plan devreye sokuldu: Hikmet Fidan’ın kaldığı otel gidip “Seninle görüşmek isteyen arkadaşlar var” diyerek, infazcı Serkan Şitilay’ın beklediği adrese doğru yola çıkarıldı. Hikmet Fidan’ı, Kaynartepe Mahallesi 43’üncü Sokak Rahat-1 apartmanının merdiven boşluğunda bekleyen Serkan Şitilay’ın yanına götürürler. PKK infazcısı Şitilay, binanın içinde Hikmet Fidan’ı, ensesine bir el ateş ederek öldürdü.

NE DİRİSİNE NE ÖLÜSÜNE SAHİP ÇIKTILAR

Hikmet Fidan’ı PKK’nın infaz ettiği herkes tarafından biliniyordu ve HADEP Genel Başkan Yardımcısı katledildiği halde Diyarbakır’da kimseden ses çıkmıyordu. O tarihte Diyarbakır Belediye Başkanı olan Osman Baydemir, Hikmet Fidan’ın cenazesini alacak araç bile göndermedi. Dahası, olayı öğrenmek için DEHAP’ı arayanlara, “İsim benzerliği, adi bir olay” diye cevaplar verildi.

O tarihte, Diyarbakır İnsan Hakları Derneği yöneticisi olan Selahattin Demirtaş dahil Hikmet Fidan ile siyaset yapanlar, onun ne dirisine ne ölüsüne sahip çıkabildiler.

Çünkü Hikmet Fidan, PKK tarafından “caş” yani “hain, işbirlikçi” ilan edilmişti.

Bu nedenle o tarihte korkularından dolayı PKK’dan gelen infaz talimatına karşı tek laf edemediler, bugün dahi edemezler.

Yazının Devamını Oku

Bölücülük yapan onlar, hesap veren ben...

17 Aralık 2021
Geçen günlerde yine karakoldan aradılar, Bakırköy Savcılığı’nın talimatıyla ifadeye çağrıldım. Şaşılacak bir durum yok, elbette hukuka saygım gereği gidip ifademi vereceğim.

Şaşırtıcı olan şikâyet edenin kimliği ve şikâyet gerekçesiydi.

Beni şikâyet eden, terör örgütünün en azılı sözcülerinden eski Diyarbakır Belediye Başkanı ve PKK’nın siyasi kolu HDP’nin eski milletvekili firari Osman Baydemir’miş!

Şikâyetin gerekçesi de bir televizyon kanalında hakkında söylediğim sözlermiş.

SİİRT’TE BAŞLAMIŞTI

İP Genel Başkanı Meral Akşener’in Siirt gezisi sırasında Cemal Taşkesen isimli kendini bilmez bir HDP’li, “Burası Kürdistan” demişti.

Osman Baydemir de konuyla ilgili, o kişi için, “O kardeşimizin yüreğinden öpüyorum. Cemil kardeşimiz bin defa var olsun. Orası Kürdistan’dır. Kürdistan bin yaşasın! İşgalciler bilmelidir ki şu an üzerinde misafir oldukları yeri ya Kürdistan olarak kabul edecekler ya da gelecekte Kürdistan’a komşu olacaklar. Ya Kürdistan’ı kardeşi gibi kabul edecekler yada Kürdistan’a komşu olacaklar. Saddam da Kürdistan’ı tanımıyordu. Ama sonunun ne olduğu belli. Suriye’deki Baas rejimi de Kürdistan’ı tanımıyordu ama bugün ne durumda olduğu belli” şeklinde konuşmuştu.

KORKAK FİRARİ BAYDEMİR

Yazının Devamını Oku